Ölümünün 500. Yılında Hattat Şeyh Hamdullah Amâsî
Hat Tarihini DeğiştirenTürk
Amasya, binlece yıllık geçmişinde hep parlak şahsiyetler yetiştirmesi ile övünegelmiş bir şehirdir. Strabon’dan Mitridat’a; Mihrî Hatun’dan Zeynep Hatun’a; Şehzadelerden âlim ve mutasavvıflara kadar pek çok ünlü şahsiyet burada yetişmiştir.
Beş yüz yıl önce aramızdan ayrılan ancak adı hat sanatı ile ölümsüzleşen Şeyh Hamdullah Amâsî de bunlardan birisidir.
Şeyh Hamdullah Amâsî (1436-1520) Kimdir?
Yeni elde edilen bilgilerle hayatı şöyle özetlenebilir:
Horasan’ın Rey şehrinden Amasya’ya göçen bir ailenin Amasya’daki ikinci nesil evladıdır. Bilindiği gibi Rey şehri Selçukluların 11-12. yüzyılda yerleştiği en önemli şehirlerden idi ve burada Sultan Tuğrul Bey’in mezarı mevcuttur. Bugün İran yönetimi altında olması oradan gelen herkesin Fars olduğunu iddia eden bazı çalışmalara rastlamamamıza neden olmaktadır. Hamdullah Amâsî’nin dedesi Horasanlı Mahmud Purânî, Amasya’da meşhur adı ile Sarı Kadı, Rey şehrine yakın Purân’dan gelmiş bir Oğuz Türkü’dür. Bu geliş, Alparslan’ın Batıya yürüyüşünün doğal bir neticesidir. Tüm Türklerin Batıya doğru aktığı bu dönemde o da Amasya’ya yerleşmiştir. Bu yerleşimde en büyük etkinin Halveti Şeyhi Pir İlyas olması büyük ihtimaldir. Amasya hem Pir İlyas gibi bir ilim ve tasavvuf kutbuna sahip olması hem de başta ipek ticareti olmak üzere ticaretin merkezi olması hasebiyle pekçok insanı kendine çekmiştir.
Sarı Kadı, Amasya’ya geldiğinde hicri 800’lü yıllardır ve bu yıllarda Pir İlyas Halveti şehrin en büyük âlimidir. Ona intisab eden Sarı Kadı Mahmud Purânî, bugünkü Dere Mahallesine yerleşmiştir. Geniş bir aile olarak geldiği ve bu mevkie yerleştiği anlaşılan Sarı Kadı bir süre sonra burada bir mahalle halini almış ve bu mahallenin ilk camiini Sarı Kadı’nın kızı Eslem Hatun yaptırmıştır. Bu mahalle bu yüzden Eslem Mahallesi olarak anılmaktadır. Ancak pek çok mahalle gibi bu mahalle de zamanla ortadan kabolmuştur; çünkü mahalle tanımı zamanla değişmiştir. Bir zamanlar cami etrafında taplanan ve müezzinin sesinin gittiği yere kadar sınırı çizilen mahalleler, bu şart kalkınca yavaş yavaş birleşmiştir. Git gide eski mahalle adları unutulmuştur.
Eslem Mahallesinde verimli bir çocukluk ve gençlik dönemi yaşayan Hamdullah Amâsî, ilk eğitimini ve hat terbiyesini babasından almıştır. Babası Şeyh Muslihiddin Mustafa Dede, Sarı Kadı evladından ünlü bir simadır. Âlim, mutasavvıf ve hattattır.
Hamdullah’ın, Eslem Mahallesinde Romalılardan kalma bir tapınak yeri olan Gedikli Kaya (Meşk-gâh)’ya çıkıp uzun müddet yazı çalışmaları yaptığı Amasya Tarihinde belirtilmiştir (9. Cilt, s. 231).
Bu kaya ilginçtir. Şu anda, Atatürk Anıtını arkanıza alıp güneye baktığınızda karşınıza düşen ilk kayalık yerdir. Buradaki düzlük Hamdullah Amâsî için ve daha sonradan gelen ve onun gibi hattat olmak isteyenler için bir ilham ve çalışma yeri olmuştur. O yüzden “Meşk-gâh” adıyla daha hala bilinmektedir.
Hattat Hamdullah’ın iyi bir hattat olmasında şüphesiz ailesindeki büyük hattatların etkisi vardır. Onun amcaları dahil pek çok akrabası ünlü hattalardır. Amasya bu devride ve daha sonrasında Anadolu’nun hattat yetiştirme fabrikası gibidir, bu etkiyi de unutmamak gerekir.
Hamdullah hattatlık yanında iyi bir yüzcüdür. Yüzmeyi Yeşilırmak’ta öğrenmiş ve geliştirmiş olması büyük ihtimaldir.
Aynı zamanda iyi bir terzi olan hattatın bu meziyetine şaşırmamak lazımdır. Hattatlar yazdıkları bazı yazıları tablo halinde astırmak için bez üzerine de işlerler. Bu bez üzerine yazılan yazıları dikmek, nakışlamak da yine hattatın işidir.
Hamdullah Amâsî bir de iyi bir okçudur. Hatta İstanbul’a gittiğinde kensdisine Okmeydanındaki Okçular Tekkesi şeyhliği verilmiştir. Ok eğitimini de Şehzade Bayezid ile Amasya’daki dostluğu sırasında almış olmalıdır. Hattatların okçuluğa meyyal olması da bilinir. İyi bir hattat ok atarkenki konsantrasyona ihtiyaç duyar.
Hamdullah bir de iyi bir avcıdır. Ok atan insanın avcı olmaması düşünülemez. Hafız olduğunu söylemeye bile gerek yoktur.
Mihri Hatun’un da yaşadığı yıllarda Amasya’da müthiş bir kültürel patlama içinde kendini bulan Hamdullah, artık bir farklılık ortaya koymalıdır. İşte bu fark, devrin yazı devi sayılan “Şeyh Yakut”un hattını geçmek olmalıydı. Bunu başarmak için yıllarca Meşk-gah adını verdiği o tepede çalışıp durdu. En sonunda Aklam-ı sitte denilen altı yazı stilinin hepsinde üstad oldu.
Şairler bu başarı için şu dörtlüğü kaleme aldılar:
Şeyhoğlu Hamdi hattı
Tâ kim zuhûr buldı
‘Âlemde bu muhakkak
Nesh oldı hatt-ı Yâkut
Onun yazı stili, özellikle sülaside, dünyada en temel form kabul edildi. Artık Yakut’un ve diğerlerinin nesh (hükümsüz) olduğu böylece ilan edilmiştir.
O, artık Osmanlının en büyük hattatı olmuştur. Bayezid padişah olup İstanbul’a gidince onu bir süre oğlu Şehzade Ahmed’in hat hocası olarak görevlendirmiş; fakat daha sonra yanına çağırarak ona sarayın hat hocası olma onurunu bağışlamıştır. II. Bayezid’in Şeyh Hamdullah’a hayranlığı o derece büyüktü ki onun hokkasını tutmayı ve o meşk ederken onu seyretmeyi en büyük mutluluklardan sayardı.
Amasya’da iyi bir eğitim alan ve kendisini hattın zirvesine yazdıran Hamdullah Amâsî, 56 yaşından 86 yaşına kadar otuz yıl İstanbul’da yaşamıştır.
Yüzlerce Kuran ve yüzlerce hat tabelası yazmıştır. Amasya II. Bayezid Camiindeki Çift Vav formu onun en güzel stilistik çalışmalarındandır.
II. Selim döneminde inzivaya çekilen Hamdullah, her zaman çok çalışmış ve stilini daima geliştirmiştir.
İlginçtir, okçulukta da bir efsane olarak Tozkoparan İskender’in onun öğrencisi olduğunu Müstaki-zade Tuhfetü’l-Hattatinde yazar.
Kaynaklar şöyle der: “Okçular Tekkesi’nin ilk şeyhi aynı zamanda iyi de bir hattat olan Şeyh Hamdullah’tır. II. Bâyezid dönemi (1481-1512) ünlü kemankeş ve hattatlarından olan Şeyh Hamdullah, 1505 yılında yıldız havasında attığı, Tozkoparan menzilinde 1105.5 gezlik bir rekor kırmış ve adına bu başarıyı elde ettiğine dair taş diktirmiştir.” Ayrıca efsane de olsa, yüzmede de çok ileri gitmiş, İstanbul Boğazını yüzerek geçmiştir, denilir.
Kanuni Sultan Süleyman, onu ömrünün son deminde saraya davet etmiş ve ondan bir Kur’an yazmasını istemiştir. Ancak seksen altı yaşına gelmiş olan üstad, artık mükemmel bir
Kuran yazamayacağını söyleyerek affını dilemiştir.
Netice:
Bugün Hamdullah Amâsî’nin ruhundan feyz almak isteyen hattatlık heveslileri İstanbul’da, Üsküdar’daki Karacaahmet Mezarılığında ona bir fatiha okuyabilir; Amasya’da ise Meşk-gah düzlüğüne çıkıp onun hâlet-i ruhiyesini hissedip onun adına yapılan Müzede onu anlamaya çalışabilirler. Müzenin girişinde bulunan Kitabede, devrimizin ünlü hattatı Mahmut Şahin’in hattıyla,
Müjdeler kim bir san‘atkâr hattınuñ soñ meskeni
Yapdı bu ‘âlî binâyı şehremînüm muntazâm
Müjdeler kim şimdi Hamdullâh rûhı oldı şâd
Bak ne hoş bir melce kıldı eylemişken ber-merâm
ifadesini okuyup sevinebilirler.
Ölümüne devrin şairleri ebcedli tarih düşmüşlerdir: “Zayfullah” (H. 926)(M. 1520).
Hamdullah Amâsî eserleri ile hala yaşıyor. Dünyanın neresinde olursa olsun onun adı her hat üstadından öğrencisine miras bırakılıyor.
Derler ya, Kur’an Mekke’de indi, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı, diye; işte İstanbul’da Kur’an’ı en mükemmel şekli, stili, tarzı ile yazan ilk büyük hattat Amasyalı Şeyh Hamdullah idi.
İnsan nasıl böyle bir hattatla gurur duymaz!
Beş yüz yıl önce ölmesine rağmen her hattatın gönlünde ölümsüz olan bir Türk hattatı, Şeyh Hamdullah Amâsî, Ruhun şad olsun!
Doç. Dr. Metin HAKVERDİOĞLU
Amasya Üniversitesi