AMASYA’DA KUBALILAR, KUBA MEDRESESİ VE AZERBAYCAN GÖÇMENLERİNİN AMASYA’DA EDEBİYATA ETKİLERİ

– 87 –
AMASYA’DA KUBALILAR, KUBA MEDRESESİ VE AZERBAYCAN GÖÇMENLERİNİN AMASYA’DA EDEBİYATA ETKİLERİ
Kubalians in Amasya; Madrasah of Kuba;
The Impact of Azerbaijan Migrants on Literature in Amasya
Doç.Dr. Metin HAKVERDİOĞLU
Türkiye Cümhuriyeti Amasya Üniversitesi
ÖZET
Amasya, Anadolu’nun merkezinde binlerce yıl kültür hayatına yön vermiş¬tir. Özellikle korunaklı coğrafyası ile pekçok milletin ilgisini çekmiştir. Amasya Hitit, Frig, Kimmer, İskitler, Lidya, Pers, Pontus, Roma, Bizans, Danişmentler, Selçuklular, İlhanlılar, Osmanlılar ve nihayet Türkiye Cumhuriyetinin kültür ve sanatının gözler önüne serildiği bir merkezdir. Şehzade yetiştirmek ve zor günlerde sığınmak için ideal yerlerden olan bu şehir kalesi, kulesi, konağı, kubbesi, köprüsü ve nehri ile hayat ve sanat fışkıran bir vadi olmuştur.
Osmanlılar Döneminde bu şehirin en önemli isimlerinden biri, Pir İlyas Hal-vetî yetişmiş ve bu isim adeta Azerbaycan ile ilk köprülerden birini kurmuştur. 1400’lü yılların başında vefat eden bu mutasavvıf şahsiyet Amasya’nın manevi kurtarıcısı kabul edilir. Kendisi bir vesile ile Azerbaycan’ın o zamanki başkenti Şamahı’ya gönderilmiş ve Sadreddin Hıyavî’den, Halvetî tarikatini öğrenmiş¬tir. Amasya’ya döndüğünde Anadolu’daki ilk Halvetî tekkesini kuran ve “Sil¬siletü’z-zehep” olarak adlandırılan “altın silsile”nin ilk halkasını oluşturan kişi olmuştur. Onun açtığı yoldan Amasya’ya dünyanın pek çok yerinden ve özel¬likle Azerbaycan’dan insanlar akın akın gelmiştir.
İşte bunlardan birisi de çalışmamızın asıl konusu olan Kuba Evliyasıdır. Kuba Evliyası olarak adlandırılan Hüsâmeddin Hüseyin el-Halvetî muhteme-len daha çocukluk döneminde babası ile Kuba’dan Amasya’ya gelmiştir. Baba¬sı Cemâleddin Hüseyin bin Mehmed el-Fergânî el-Kubâvî, Pir İlyas’ın izini ta¬kip ederek Amasya’ya gelmiş ve burada bir mahalle oluşturmuş, Kubalı Şeyh olarak anılmıştır. Hüsâmeddin Hüseyin el-Halvetî büyüdüğünde Pir İlyas’ın torunu ile evlenmiş ve ona akraba olmuştur.
Bildirimizde, Azerbaycan’daki Kuba’dan kalkıp Amasya’ya gelen ve bura¬da önce tekke kuran, sonra bir mahalle oluşturan ve sonra bir medrese ile – 88 –
çevresini aydınlatan bir soyun hikayesini anlatmaya çalıştık. Ayrıca Kuba ismi hakkında görüşlerimizi belirttik. Kuba ile Amasya’nın ortak yönü olan elma üzerine ilginç tespitlere ulaştık.
Azerbaycan ile olan bu irtibatın edebiyatı nasıl etkilediğini, birkaç çarpıcı örnekle ortaya koymaya çalıştık. 13.yy’da başlayan ilmî, tasavvufî, edebî akı¬mın 19.yy’la kadar nasıl şekillendiğini Mir Hamza Nigarî gibi büyük şairlerle gözler önüne serdik.
Bugün, Amasya’da başını güney yönündeki yamaçlara kaldıran herkesin ilk gördüğü yer olan Kuba Camii ve Evliyası, Azerbaycan ile ilk gönül küprüsünün timsali olarak varlığını sürdürmektedir.
Anahtar Kelimeler: Kuba Evliyası, Kuba Medresesi, Amasya, Kuba, Ede-biyat, Tasavvuf, Divan Şiiri.
ABSTRACT
Amasya has guided cultural life in the center of Anatolia for thousands of years. Especially, it attracted the attention of many nations with its sheltered geography. Amasya Hittite, Phrygian, Cimmerian, Scythians, Lydian, Persian, Pontus, Roman, Byzantine, Danisment, Seljuks, Ilkhanate, the Ottomans and finally the Republic of Turkey is a center which unfolds of culture and art. This city, which is an ideal place to train the prince and to take refuge in difficult times, has become a valley with life and art gushing with its castle, tower, mansion, dome, bridge and river.
During the Ottoman period, one of the most important names of this city, Pir Ilyas Halveti was raised and this name, almost, established one of the first bridges with Azerbaijan. This sufi person, who died in the early 1400s, is consi¬dered the spiritual savior of Amasya. On one occasion, he was sent to Shamahı, the capital of Azerbaijan at that time, and learned about the Halveti sect from Sadreddin Hıyavî. When he returned to Amasya, he became the first ring of the Golden Range, which was called “theSilsiletü’z-zehep”, which established the first Halveti monastery in Anatolia. Through her path, people flocked to Amas¬ya from many parts of the world and especially from Azerbaijan.
One of these is the Kuba Sage which is the main subject of our study. Hüsâmeddin Hüseyin al-Halvetî, who was called as Kuba Evliyası, probably – 89 –
came to Amasya with his father when he was very young. His father, Cema-leddin Hussein bin Mehmed al-Fergânî al-Kubavi, came to Amasya following the footsteps of Pir Ilyas, where he created a neighborhood and was called the Kubali Sheikh. When Hüsâdindin Hüseyin al-Halvetî grew up, he married Pir İlyas’ grandson and became a relative of him. In our study, we tried to tell the story of a descendant who came from Amasya from Kuba in Azerbaijan and established a lodge first, then formed a neighborhood and then enli¬ghtened its surroundings with a madrasah. We also mentioned our opinion about the name of Kuba. We have reached interesting findings on the com¬mon aspect of Kuba and Amasya.
We tried to illustrate how this contact with Azerbaijan affects literature. We showed how the scientific, mystical and literary movement that started in the 13th century was shaped until the 19th century with great poets such as Mir Hamza Nigari.
Today, Kuba Mosque and Evliyesi, which is the first sight of everyone who raised their head to the south slopes in Amasya, actually exist as the epitome of the first heart bridge with Azerbaijan.
Key Words: Kuba Sage, Kuba Madrasah, Amasya, Kuba, Literature, Su-fism, Divan Poetry.

Giriş.

Amasya, beş bin yılı aşkındır Anadolu’nun vücudunda atan bir kalp gibi ilim, kültür, sanat ve inanç konularında hayatî bir merkez olmuştur. Bura¬sı, Anadolu’nun savunması en kolay şehirlerinden birisi olması hasebiyle her devirde devlet adamlarının tercih ettiği bir yer olmuş ve dolayısıyla tüm kültür faaliyetlerinin cazibe merkezi haline gelmiştir.
Bu bağlamda, Azerbaycan’dan Amasya’ya yüz yıllarca gidiş gelişler olmuş ve Anadolu ile Azerbaycan’ın kaderinde bu şehir etkili olmuştur. Azerbay-can’daki Kuba şehri ile Amasya’nın ilgisi, Amasya’nın ilk medreselerinden bi¬risini, Kuba’dan gelen âlim, mutasavvıf ve devlet adamı Hüsâmeddin Hüseyin el-Halvetî’nin kurmasıdır. Hüsâmeddin Hüseyin el-Halvetî ve onun soyu uzun süre Amasya ve çevresinde önemli faaliyetlerde bulunmuşlar; ilim, tasavvuf ve devlet yönetimi konularında önder olmuşlardır. Kuba Evliyası olarak da ad¬landırılan bu zatın oğulları Seydî Hüsam-zâde Abdulkâdir Çelebi, Kubalı Hâce Ebubekir Efendi, Seydî Hüsâm-zâde Hüsâmeddin Hüseyin Çelebi, yaşadıkları dönemde herkesin saydığı ilim adamı ve mutasavvıflardandır.
Bugün Amasya halkının Kuba Mescidi veya Kuba Evliyası dediği mevkide yaşamış olan Hüsâmeddin Hüseyin el-Halvetî’nin soyunun, Kuba’dan Amas¬- 90 –
ya’ya gelmesinin sebebi ünlü Halvetî şeyhi, silsile-i zehebin önderi Pir Sü-caeddin İlyas hazretleridir. Onun izinden gelen Kuba evliyası onun gibi ünlü bir Halveti büyüğü olmuştur. Amasya’da, bu zatın kurduğu medrese yıkılıp kaybolmuştur; ancak bir cami ve küçük bir türbe varlığını devam ettirmektedir (Fotoğraf 1). Söz konusu cami Amasya’nın bugün “Dere Mahallesi” denilen yüksek bir yerindedir. Bu mahalle Kuba Medresesi kurulduğu dönemde “Kuba Mahallesi” olarak adlandırılıyordu.
(Fotoğraf 1)
Bildirimizdeki tarihî akışın iyi anlaşılması için şu ön bilgilere ihtiyaç vardır:
Amasya Tarihi adlı eseri yazan Hüseyin Hüsamedin Yasar’ın birinci cilt¬te verdiği bilgilere göre Amasya ile Azerbaycan arasında en anlamlı ilk ilişki Pir Sücaeddin İlyas ile kurulmuştur (öl.1410). Pir İlyas Halvetî olarak meşhur olan bu zat Amasya’da bir kurtarıcı olarak kabul edilir. Timur istilası sırasında Amasya’nın yakılıp yıkılmasını Sücaeddin İlyas’ın önlediği kabul edilir. Riva¬yete göre bir yarışma yapılmış ve bu yarışmada görüşleri ile Timur’un bilgin¬lerinin fikirlerini Sücaeddin İlyas çürütmüştür. Bu sayede hem Amasya şehri yağmalanıp yıkılmaktan kurtulmuş hem de Sücaeddin İlyas, Türkistan’a gön¬derilip ilminin daha da artması sağlanmıştır. İlyas’ın önce Zeynüddîn-i Hâfî’ye öğrenci olmak için Horasa’a gitmek istediği ancak yolda Peygamberimizi rü¬yada görüp Şamahı’da Sadreddin Hıyâvî’ye yöneltildi belirtilir. Şeyh Sadreddin – 91 –
Hıyâvî’nin iltifatına mazhar olan İlyas, Halvetiliğin ikinci kurucusu sayılan Sey¬yid Yahya Baküvî ile aynı yıllarda Şamahı’da bulunmuştur. Amasya’ya dönünce Halvetiliğin Anadolu’daki ilk tekkelerinden diyebileceğimiz Gümüşlüoğulları Tekkesini kurmuş ve buradan tüm Anadolu’yu irşada başlamıştır. Günümüzde onun tekkesinin yerinde sadece türbesi kalmıştır (Fotoğraf 2). Osmanlı ha¬nedanının ikinci doğum yeri Amasya olduğu için bu hanedanın çoğunlukla Halvetî tarikatine bağlanmasına önayak olmuştur.
(Fotoğraf 2)
Azerbaycan ile Amasya arasında kurulan bu bağ yüz yıllarca devam et¬miş ve gidiş gelişler yeni gelişmelere vesile olmuştur. Anadolu’da ilim, din ve sanat üzerine pek çok alanda Azerbaycan’dan gelen insanlar ufuk açmış; Anadolu’dan Azerbaycan’a giden pek çok âlim ve kahraman da Azerbaycan’ın gelişmesine ve bağımsız kalmasına yardım etmiştir.
Bu bağlamda Azerbaycan’ın Kuba şehrinden Amasya’ya gelen ve Pir İlyas Halveti’nin oğluna intisab eden Hüsâmeddin Hüseyin el-Halvetî de bu halka-ya dahil olmuştur. Bazı internet kaynakları Hüsâmeddin Hüseyin el-Halvetî’nin Pir İlyas’ın oğlu olduğunu iddia etse de bu doğru değildir. O, Pir İlyas’ın oğlu¬nun damadıdır. Yani Pir İlyas’ın oğlunun kızı ile evlenmiştir. Bir anlamda ünlü kadın şair Mihrî Hatun’un kız kardeşi veya yeğeni ile evlenmiştir, denebilir.
İlginçtir, kendisi de Kuba Evliyası denilen bu zatın soyundan gelen Amasya Tarihi yazarı Hüseyin Hüsameddin Yasar’a göre Kuba Mahallesi, Kuba Medre¬- 92 –
sesi ve Kuba Evliyası Türbesi şöyle oluşmuştur:
Kuba Mahallesi. “Buranın kadîmen ismi Kubâlu Mahallesi olub Sâdât-ı Hü-seyniyyeden ve Fergana Eyaleti dâhilinde kâ’in Kubâ kasabası ahâlîsinden Amasya’da “Kubâlu Şeyh” dimekle meşhûr Cemâleddin Hüseyin bin Mehmed el-Fergânî el-Kubâvî 810 (1410) tarihine kadar burada sâkin olduğu münâse¬betle Kubâlu Mahallesi ba’dehû Kubâ Mahallesi dinmişdir.
Seyyid-i müşârün-ileyhin hafîdi eş-Şeyh Hüsâmeddin Hüseyin el-Halvetî 857 (1453)’de bu mahallede bir medrese ve yanında bir câmi’-i şerîf ve çeş-me ve kendisine bir türbe binâ ve evkâfını tanzîm itmişdir. 1079 (1668)’da câmi ve medrese harâb olduğundan Amasya mütesellimi Kubâlı Abdî Beg 1080 (1669)’de müceddiden câmi’-i şerîfi ve oğlu Mehmed Paşa dahî 1105 (1693)’de medreseyi imâr etmiş ve mektep ilâve itmişdir.
Kubâ Evliyası Türbesi. Kubâ Mahallesinde yüksek bir tepe üzerindedir. Etrâfı kâr-gîr duvar ile muhât ve üstü ahşab kiremidlik ile mestûr olub ufak bir hüc¬redir. Burada e’izze-i kirâmdan ve Sâdât-ı Hüseyniyyeden Kubâlı Çelebi-zâde eş-Şeyh Hüsameddin Hüseyin el-Halvetî medfûndur. Eczâ-yı şerîfe vakf idüb türbedârı ve cüz-hânları var idi.
Hüsâmiye Medresesi. Kubâ’nın cenûb tarafında kâ’in câmi’-i şerîfin kıble ta-rafında yol üzerinde idi. Kubalu-zâde eş-Şeyh Hüsameddin Hüseyin el-Halvetî hazretleri 857 (1453)’de medrese olmak üzere binâ ve evkâfını tanzîm itmiş ve meşâhîr-i ulemâdan pek çok zevât müderris olmuşdur. Hüsâmiye müderis¬liği 960 (1456) târihine kadar gâyet muhterem ve sittin raddesinde idi. 1011 (1602) harîkınde zâyi’ olduğundan evlâdından nakîbü’l-eşrâf kâ’im-makâmı es-Seyyid Ahmed Efendi tekye olmak üzere tecdîd eylediyse de 1099(1688) harîkınde yine yandığından 1125 (1714) hudûdunda ders-i âmm-ı meşhûr Kubalı Hâfız Ali Efendi tekrar ders-hâne olmak üzere ihyâ itmiş ve 1241(1826) târihinden beri harâb olub bağçe hâlini almış ve şimdiye kadar bağçe olarak kalmışdır.” (Yasar C. 1 s. 282)
Bugün ziyaretgah olan bu yerde bir cami ve caminin içinde Hüsameddin Hüseyin el-Halvetî’nin sandukası mevcuttur. Amasya halkı buranın şifa kayna¬ğı olduğuna inanır ve süpürge, havlu, peşkir gibi eşyalar bırakır.
Tüm bu bilgileri özetlersek şu sonuç ortaya çıkmaktadır:
Kuba Mahallesini kuran ilk Kuba göçmeni, “Kubâlu Şeyh” dimekle meşhûr Cemâleddin Hüseyin bin Mehmed el-Fergânî el-Kubâvî’dir (H. 810) (M.1410). Bu aile, Hz. Hüseyin soyundan gelmektedir.
Onun oğlu ve “Kuba Evliyası” olarak bilinen şahıs onun hafîdi (oğlu) eş-Şeyh Hüsâmeddin Hüseyin el-Halvetî’dir (H. 857) (M.1453). Hüsamiye Med¬- 93 –
resesini bu şahıs kurmuştur ve Pir İlyas’ın torunu ile bu şahıs evlenmiştir. Bu şahsın soyundan pekçok “Kubavî” tesmiye edilen- isimlendirilen- âlimler ve mutasavvıflar gelmiştir.
Kuba Evliyasının geldiği yerle ilgili Fergânî, yani Ferganeli denmesinin se-bebinin Fergane’den Kuba’ya oradan da Amasya’ya göçmeleri olduğunu dü-şünmekteyiz.
Anadolu’da, Silsiletü’z-zeheb (Altın silsile) denilen ve Halvetiler için önemli isimlerin bulunduğu listede, Kubavî de vardır. İşte bu yüzden neredeyse gü-nümüze kadar bu insanlar unutulmamış ve sevilmiştir.
Silsiletü’z-zeheb şu kişilerden oluşur: “Bu tekye (Gümüşlü Tekkesi) hulefâ-yı Halvetîyyeye mahsûs olub hazret-i Pîr’in yerine dâmâdı Gümüşlü-zâde Pîr Abdurahman Çelebi ba’dehû Pîr Şemseddin Mehmed Buharî ba’dehû hazret-i Pîr’in mahdûmu Pîr Celâleddin Abdurahman Çelebi 843(1440)’de Serrâclar şeyhi Pîr Sun’ullah Halvetî ba’dehû Pir Zekeriya Halvetî ve ba’dehû İğneci-zâ¬de ve Pir Safiyüddin Mahmud el-Halvetî ba’dehû Kubâlı Çelebi-zâde Pîr Ab¬durahman Hüsâmî Çelebi ba’dehû 903(1498)’de Gümüşlü-zâde Pîr Muhyiddin Mehmed Çelebi ba’dehû 921(1516)’de Buharî-zâde Pîr Mehmed el-Halvetî ba’dehû eş-Şeyh Ya’kub el-Halvetî ba’dehû hulefâdan eş-Şeyh Abdurahman Halvetî ba’dehû mahdûmu eş-Şeyh İzzeddin Hasan el-Halvetî ba’dehû diğer mahdûmu meşâhir-i ‘ulemâdan eş-Şeyh Hüsameddin Hüseyin el-Halvetî ha¬zerâtı bu Çile-hânede şeyh-i âlî-şân olmuşlardır. Amasya halvetîleri arasında bu silsile-i Halvetîyyeye silsiletü’z-zeheb dinmişdir” (Yasar C. 1 s. 228).
Azerbaycan’dan Gelenlerin Amasya’da Eğitim, Kültür ve Edebiyat Üzerinde Etkileri. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Azerbaycan ve Anadolu arasındaki ilişkiler sürekli yeni düşünceler ve sanatkarlar doğurmuştur. Özellikle Halve¬tiliğin etkisi ile daha müsamahakar fikirlere sahip olan bir nesil yetişmiş ve bunun etkisiyle de sanat, edebiyat ve musikî canlanmıştır.

Pir Sücaeddin İlyas’ın torunu Mihrî Hatun’un dünyaca ünlü bir divan şairi olması bunun en önemli kanıtıdır. Yani şiir ve musikiye olumlu bir bakış açısıy¬la yaklaşan ve zikirlerinde şiir ve musikiden yararlanan Halvetiler, Anadolu’da sanatın gelişmesinde etkili olmuşlardır. Bunun ilk adımı Pir İlyas Halvetî ile atılmış ve devamı Kubavî yolu ile sürüp gitmiştir.

Eğitim konusunda da yine ilk adım Pir İlyas tarafından atılmış olsa da deva-mında en önemli medrese, Kuba Evliyası, Hüsameddin Hüseyin el-Halvetî’nin kurduğu Hüsamiye Mederesesi ile olmuştur. Eğitimin önemine inanan bu zat, bugün küçük bir camisi kalmış olan mahallede, o zamanlar büyük bir külliye inşa etmiştir. – 94 –

Şiir ve musikiye Azerbaycan etkisi, Amasya özelinde her daim devam et-miştir. Adı kaynaklarda duyulmamış olan Âzerî adlı bir şair, Hüseyin Hüsamed¬din’in Amasya Tarihinde şöyle tanıtılmaktadır:

Âzerî İbrâhîm Efendi-Kâtip
Amasyalı Ateş Ali Ağa demekle meşhûr bir sipâhi oğludur. Amasya ulemâ-sından ve hâssatan Müfessir Ahmed Efendi’den ahz-ı ulûm etti. Hattat-ı meş-hûr Hüseyin Efendi’den hutût-ı mütenevviayı aldı. Ders-i âmm olduğu esnâ-da mahkeme baş-kâtibi, badehû Torumtay Medresesi müderrisi, birkaç defa Amasya nâibi olarak temâyüz etti. 1017’de kitâbet ve niyâbetten azledilip sonra kasabâta kâdı oldu. 1025 hududunda vefât eyledi. Âlim, kâtip, şâir, ta-lik-nüvîs bir hattat idi.
Abdî Efendi Tezkiresinde Âzerî’nin Âbî ile mulâtafa ve mufâhiresine dâir şu kıt‘alarını yazıyor:
Âzerî
Dünyâ temeli benim özümdür
Bu kadrimi bilmeyen oguzdur
Nûrumdan olur cihân münevver
Yaklaşma ki sûretim yavuzdur
Âbî
Ne kadar keskin olursa Âzer
Şiddetimle söyünür yakmaz olur
Yıldırım olsa da bâk eylemezem
Suya düşerse hemân çakmaz olur
Azerbaycan Amasya ilişkisinde en zirve şahsiyet şüphesiz şair, âlim ve mu-tasavvıf olan Mir Hamza Nigarî’dir.
Pir İlyas’ın ve Kubavî’nin kurduğu köprüde son büyük halka o olmuştur. İsmail Siraceddin Şirvanî adlı büyük Nakşibendî-Halidî şeyhinin halifesi olan şair, Anadolu’da şiire ayrı bir lezzet katmıştır. Türkçe ve Farsça divanları yanın¬da yazdığı Nigar-nâme adlı eseri ile adını büyük şairler listesine yazdırmıştır. Onun Azerbaycan toprağından aldığını, tüm dünyaya saçtığı yer Amasya ol¬muştur. Kuba Evliyasıyla başlayan ilmî, edebî hayata Azerbaycan etkisi, son devirlere kadar böyle şahsiyetlerle devam etmiştir. Mir Hamza tekkesinde bir müderris gibi ilim öğretmeye kendisini adamış ve şiirleri ile hem kendi devrini – 95 –
hem de sonrasını etkilemiştir.

İşte, Amasya Tarihinde bulduğumuz, Divanında 69. şiir olarak kayıtlı olan ilginç gazeli (Bilgin 2003:56) ve bu şiire yazılmış bir nazire örneği. Mir Hamza, bu kadar belirti çıktığı halde Mehdî’nin gelmemesine üzülmektedir. Azerbaycan göçmeni diğer bir Amasya şair Talibî de bu duyguları halk şiir tarzında paylaşmaktadır:

Mir Hamza Nigârî:
Çıkmadı Sâhib-i da‘vâ ne aceb
Açmadı bayrak-ı bâlâ ne aceb
Çıkdı çün fırka-ı Deccâl velî
Çıkmadı Mehdi Mesîhâ ne aceb
Atdı ateşlere Nemrûdi bizi
Gelmedi bir Halil-âsâ ne aceb
İrdi Firavni bize dâdımıza
İrmedi bir Yed-i beyzâ ne aceb
Dîvler aldı bütün etrafımız
Kılmadı bir eser esmâ ne aceb
Olmadı millet-i İslâma kümek
İrmedi bir meded âyâ ne aceb
Oldu dîn-i mübîne nakdi revâc
Kalmadı revnak-ı garrâ ne aceb
Bulmadık bir zafer âyâ ne içün
İrmedi nusret-i Mevlâ ne aceb
Ey Nigârî kadir-i mîrim içün
Tevbe kıl söyleme hâşâ ne ‘aceb (Yasar C. 9, s. 291) – 96 –

Tâlibî:
Gözlerem yolıñı niçe zamândır
Yetişmedi vaḳdi gelmedi Mehdî
La‘la-i terecci biterdi ‘ömrüm
Ṭolmadı sa‘âti gelmedi Mehdî
Cenâb-ı Allahıñ ḥaḳ rasulüdür
Ber-dem Mesîḥâya hem viṣâlidir
Ḥaḳ dîniñ diregi hem uṣûlidir
Ẓulüm ṭuġyân itdi gelmedi Mehdî
Mehdîniñ bir ismi Muḥammed-zamân
Mü’minler isterler seyfinden emân
Ḳapladı dünyâyı ‘iṣyânî dumân
Ecel geldi yetdi gelmedi Mehdî
İmâmlar ẖâtemi mehd-i zamândır
Evlâd-ı Peyġamber şer‘-i Kur’ândır
Ḫaliṣ muẖliṣ mü’minlere burhândır
Cehil ṭoldı dünyâ gelmedi Mehdî
Müntesebâ azdı Mehdî el-emân
Aldılar perde-i ḥaya vü imân
Ṣıġındım yâ Rabbi ben şerr-i şeyṭân
Cân ḳuşu uçmaḳda gelmedi Mehdî
Ḳırḳdılar bıyıġı oldular nisâ
Berâber oldılar pür-muyla köse
Yürüdi ba‘żısı elinde âsâ
Ṭûrîden Musâ tek gelmedi Mehdî
Âẖir zamân geldi hemân yetişdi- 97 –
Ḥayâdan imândan müfsid ḳaçışdı
Ẓulüm-i Deccâl âsmâne yetişdi
Emr olmadı diyü gelmedi Mehdî
Cühelâ oldular fennile delîl
‘Âlimi itdiler ‘ilmiyle zelîl
Meşâyiẖler ḳaldı ḳalîlden ḳalîl
Çoḳ çıḳdı ‘alâmet gelmedi Mehdî
Ṭarîḳatdur diyü ṣapdılar yolu
Aġızları boyun küfrile ṭolu
Deccâl aldı Allah ṣaġ ile ṣolu
Taḥammül ḳalmadı gelmedi Mehdî
Gice gündüz zârı zârı mü’minler
Aġlar dir yâ Rabbi bu nice günler
Yüregin mü’minin âh u enînler
Yaḳdı niçün ‘aceb gelmedi Mehdî
Atdılar ateşe Nemrudlar bizi
Bir yere ḳoydılar şâbb ile ḳızı
Laṭîfe ṣaydılar ġalîze sözü
Şerâ‘it bozuldı gelmedi Mehdî
Bir fırḳa mücrimân bilmezler ḥayâ
Ḳalmamışdır nûrdan yüzinde żiyâ
Yüzleri ḳararmış bu neden âyâ
Münkirân ḳavmine gelmedi Mehdî
Ricâl ile nisâ gezdi berâber
Nâmus ḥayâ düşdi tâ zir ü zeber
Sedd oldı bâb-ı ḥaḳḳ bulmadıḳ ẓafer- 98 –
İtmedi merḥamet gelmedi Mehdî
‘Âlîm zivâr bütün yekden azdılar
Muhîd-i mü’mine ḳuyu ḳazdılar
Ḥarf-i Muḥammedi dûra yazdılar
İnmedi semâya gelmedi Mehdî
Terk etdiler bütün ṣavm u ṣalâtı
İnkâr eylediler ḥaccı zekâtı
Ḳaldılar büsbütün ṣıdḳ-ı sebâtî
Ziyâeddîn olup gelmedi Mehdî (Hakverdioğlu 2017, 52)

Azerbaycan Amasya arasındaki şiir köprüsünü anlayabilmek için Mir Ham¬za Nigarî için yazılan Hüma-yı Arş adlı çalışmaya bakılmalıdır. Bu eser henüz Türkiye’de basılmamıştır. Fahreddin Ağabalî’nin bu eseri hakkında yapılan bir çalışmada şu şiirlerin ve şairlerin bilinmezlik perde altında olduğu ortaya çık¬maktadır. Hepsi Azerbaycan’dan gelen ve şiirleri ile Amasya edebî muhitine katkı sağlayan adı duyulmamış şairler:

Poylu Hacı Sadi Efendi:
Sanemâ senün cemâlün keşefü’d-dü-ca degil mi
Habibâ senün kemâlün belega’l-ûla degil mi
İki kaşlarun arası şeb-i kudret kâbe-kavseyn
Birisi Tâhâ vü Yâsin biri hel- ‘atâ degil mi
İki gözlerün nurundan nâzil oldu cümle ‘âlem
Birisi nûn vel-kalemdür biri ved-duhâ degil mi
İki lebün dibinden akar âb-ı havuz-ı Kevser
Biri nebât-ı şekker birisi şifâ degil mi
İki ber-güzîde ismün senin ey habîb-i Rahmân
Biri Ahmed ü Muhammed biri Mustafâ degil mi- 99 –
Sen anun yolunda Sa‘dî ser ü cân u dil fedâ kıl
Ne ‘aceb safâsı vardur ne ‘aceb ziyâ degil mi (Hakverdioğlu 2018: 118)

Fahreddin Ağabali:
Nâle-kâram bâg-ı devrân içre misl-i andelîb
Derdimün dermânı yok zîrâ o bir derd-i ‘acîb
El çeküp katt-ı nazar kılmış ‘ilâcımdan tabîb
Neyledi gûyâ harâb nergîs-i fettânı (rakîb)
Sen cihân bâgında bir gül ben de kemter jâleyem
Mihrsin sen bana nisbet (ben) sönük bir şu‘leyem
Her zamân kurbânınam fânî hayâtı neyleyem
Câna meylin var ise hükm eyle teslîm eyleyem
Şâh sensin ben senin bir bende-i kurbânınam (Hakverdioğlu 2018: 124)

Nigar-zâde Mahmud Efendi (Tâlib):
İşidüp olma mükedder ey gönül her kâre sen
Dâmenin tut berk sıgın ol Hazret-i Nigâre sen
İncime çeksen cefâ kim ba‘d-ezîn ey bî-nevâ
Çün penâhun gitdi kaldun bî-kes ü bî-çâre sen
Saglıgında yâr ü agyâr bilmedün kimdür sana
Hoş görürdi ger salaydun her birin odlara sen
Rıhlet itdi çün emîrin sen ki kaldun bî-zahîr
Müham oldı yâr ü agyâr bak bu hoş girdâre sen
Sabr kıl min-bâd tahkir eylese her kim seni
Böyledür kânun-ı gerdûn düşmegil efkâre sen
Subh u şâm eyle ziyâret hâk-i pây-ı pîri git- 100 –
Kârına bak ey ‘azîzüm gezmegil âvâre sen
Her yeten bir söz diyecek hakkımızda Tâlibâ
İyi kötü virme kalk her söylenen güftâre sen (Hakverdioğlu 2018: 125)

Yesârî-zâde Hulusî Efendi:
Pîr ü ehl-i Hüdâ Hazret-i seyyid Hamza
Poslu Osman gibidür didi meveddetle bana
Neşr-i dîvân ile çekdi reh-i sedâda tab‘
Sürdi hem hil‘at-i zîbâ-yı hilâfetle safâ
Ger kabul itmese erbâb-ı ta‘assub ne elem
‘İlm ü irşâdını takdîs idiyor şi‘r-i Hüdâ
Var ise cürmi Hüdâya kulun ol tuhfesidir
‘Acz içün oldı kamu ‘abd-i muvahhidde hatâ
Kendi noksanını gör gayrıya kıl hüsn-i nazar
Su’i-zan eyleme kim olmayasın nâra sezâ
İstikâmet dile Mevlâdan eger düşse yolun
Bu yatan Poslu Babaya dahi kıl hayr du‘â
Nâ-mizâc idi Hicazdan dönüşünde kaldı
Dâr-ı kurbetde olup dâhil-i silk-i şühedâ
Sıdk ile iste ki âmin dise Mevlâ da verür
Olsa bî-şübhe niyâz ehline bu yerde ‘atâ (1306) (Hakverdioğlu 2018: 127)

Hoca Bahaeddin Efendi:
Şûr u rüsvâ-yı gönül sahrâ diyor ‘âlem bu ya- 101 –
Derd-mend olmış gönül Mevlâ diyor ‘âlem bu ya
Kesret ü vahdet nedür sâkî peyâpey devr kıl
Ser-girânem bilmezem ‘âlem nedür ‘âlem bu ya
‘Âşıkun gönlün alan câma safâlar irdüren
Ben dirüm meydür gönül sahbâ diyor ‘âlem bu ya
Pâk iden jeng-i sevâdun kim gönül âyînesin
Ben dirüm lâdur gönül illâ diyor ‘âlem bu ya
Kâmet-i mevzûnını yârün hayal itdüm yine
Ben dirüm neydür gönül mînâ diyor ‘âlem bu ya
Derleyüp ruhsâr-ı hamrâsında durmış jâleler
Ben dirüm lü’lü’ gönül lâlâ diyor ‘âlem bu ya
Eşkler saçdum peyâpey turre-i tarrârdan
Ben dirüm ceyhûn gönül deryâ diyor ‘âlem bu ya
Gösterünce erguvânî câmdan ruhsârını
Ben gül-i hamrâ gönül ra‘nâ diyor ‘âlem bu ya
Vâde-i bûs-i lebiyle yâd kılmış ‘âşıkın
Ben ümîd itdüm gönül hay hâ diyor ‘âlem bu ya
Ser-girânem bilmezem hâlüm bu mu ‘âlem-bahâ
Pür-safâ gencîne-i ma‘nâ diyor ‘âlem bu ya (Hakverdioğlu 2018: 130)

Hacı Mehmed Efendi:
Âh sad âh ey gönül cânândan ayrılmışam
Sehv idüp cânân didüm cândan ayrılmışam- 102 –
Bir şeh-i hûbân meh-i tâbândan ayrılmışam
Bülbülem bir gonce-i handândan ayrılmışam
Bir velî ‘âlî neseb sultândan ayrılmışam

Nâle feryâd itmesem ey dostlar cân incinür
Korkaram ki eylesem de nazlı cânan incinür
Eyliyer birden ferâmuş ahd ü peymân incinür
Mûrına rahm eylemez Sultân Süleymân incinür
Bir velî âlî neseb sultândan ayrılmışam (Hakverdioğlu 2018: 132)
Mustafa Efendi:
Mir Hamza en-Nigârî ey aşkun şehsuvârı
Ahrârısun zamânun çeksen de Zülfikârı
Evlâd-ı Mustafâsan serdâr-ı Murtazâsan
Her derde mübtelâsan Hüseyn-i Kerbelâsan
Görmüş bu gözler seni cezm eyledi ‘Alîdür
Burhânı lâ-fetâdur cümle didi velîdür
Yüz virmedi agyâra dayandı zülfikâra
Hep itdi pâre pâre yol virmedi firâre
Ey hâdim-i Buhârî ey bende-i Nigârî
Gel bana dogru söyle gördün mü sen Nigârı (Hakverdioğlu 2018: 133)

Görülüyor ki Amasya tesadüfen seçilmiş bir yer değildir. Burası, yüzlerce yıl Azerbaycan ile gidiş gelişin ilmin, sanatın ve dayanışmanın merkezi olmuştur.

Bu dayanışmanın ilklerinden Kuba Evliyası ilginç bir şahsiyet olarak karşı-mıza çıkmaktadır. Onunla ve Pir İlyas ile kurulan bu köprü, yüzlerce değerli şahsiyeti genelde Anadolu’ya özelde Amasya’ya çekmiştir.
Kuba İsminin Çağrışımları

Kuba ismi haritada (Harita 1) görüldüğü gibi ilginç bir yolculuk geçir¬miştir. Şahsi fikrimize göre bu ismi taşıyan Kubalıların soyunun ilk kaynağı Hz. Muhammed döneminde ilk Cuma namazının kılındığı yerdir. Buradan çeşitli sebeplerle ayrılmış olan insanlar (Bunların bir kısmı seyyid, yani Hz. Peygamber soyundan olabilir.) Fergane bölgesinde bugün Kuva adıyla anılan yere göç¬- 103 –
müşlerdir. Daha sonra buradan Azerbaycan’daki Kuba’ya bir geçiş olabilir. İşte Amasya’da Kuba Evliyası, Kuba Mahallesi ve Kuba Medresesi (Hüsamiye Med¬resesi) olarak anılan tüm kavramlar bu yolculuğun bir neticesidir, denebilir.

Kuba ile Amasya arasında son ilginç benzerlik noktası da “elma”sı ile meş-hur iki şehir olmalarıdır. Anadolu’da elma denilince “Amasya Elması” akla gelir; aynı şekilde Azerbaycan’da elma denilince Kuba Elması akla gelir. Misket elmanın Kubalı tarafında mı Amasya’ya getirildiği hususunda bir şey söyleyemeyiz, ancak Iğdır’dan türkü olarak Anadoluya girdiği kesindir. “Kuba’nın Ağ Elması” adlı türkü, Iğdır’da “Iğdır’ın Al Elması” şeklinde daha hala söylemektedir:

Iğdır’ın Al Alması
Iğdırın Al Alması Ay Balam,
Yemeye Bal Alması
Yar Gelenden Sonra
Yaremin Sağalması, Ölürem
Ölürem Yar, Yetimem Yar, Yetimem Yar, Yar
Ay Balam Ay, Sevirem Yar, – 104 –
Sevirem Yar, Sevirem Yar, Yar
Iğdır`dan Alma Aldım Ay Balam,
Yarimi Yola Saldım
Yar Gedenden Sonra
Ayva Gibi Sarardım, Ölürem
Ölürem Yar, Yetimem Yar, Yetimem Yar, Yar
Ay Balam Ay, Sevirem Yar,
Sevirem Yar, Sevirem Yar, Yar
Ölürem Yar, Sevirem Yar, Sevirem Yar, Yar..
Deryada Deryalıklar Ay Balam,
Suda Oynar Balıklar
Ne Bu Sevda Olaydı,
Ne De Bu Ayrılıklar, Ölürem.
Ölürem Yar, Yetimem Yar, Yetimem Yar, Yar
Ay Balam Ay, Sevirem Yar, Sevirem
Yar, Sevirem Yar, Yar
Qubanın Ağ Alması
Qubanın ağ alması
Yemeye var alması
Yarım gelene qalıb
Yaramın sağalması
Sevirem, sevirem yar
Seni men yar
Sevirem yar, yar
Quba’dan alma aldım
Yarıma yola saldım
Yarım gelene kimi
Heyva tek saraldım – 105 –
Sevirem, sevirem yar
Seni men yar
Sevirem yar, yar

Aşağıdaki Amasya Türküsü elma üzerine yazılmıştır ve tesadüfen şairi de Kuba soyadlıdır:
Kilo kilo elmalar
Pazarlarda satarlar
Amasya’nın gençleri (ley ley ley Leyla’m)
Yürekleri yakarlar (vay)
(Hem okur hem yazarlar vay)
Bahçelere kar gelir
Kilo kilo nar gelir
Amasya’nın gençleri (ley ley ley Leyla’m)
Akşam eve er gelir (vay)
Amasya’nın bardağı
Bir olmazsa bir dahi
Mehmet’iyle şan dolu (ley ley ley Leyla’m)
Carcurum erat yatağı (vay)
Penceresi perdeli
Oldum ben de bir deli
Yare küsmüş gidiyor (ley ley ley Leyla’m)
Mecnun oldum dön geri (vay)
Nureddin KUBA

Sonuç.
Bütün bu benzerlikler bir tesadüf olamaz. Doğudan batıya akan Türk milleti gittiği her yere yer isimlerini, bilgilerini, ezgilerini, sevgilerini ve kalplerindeki güzellikleri taşımışlardır. Kuba da bu isimlerden biridir.
Kuba Evliyası adıyla anılan eş-Şeyh Hüsâmeddin Hüseyin el-Halvetî ile ku-rulan Azerbaycan-Amasya gönül köprüsü yüzlerce âlimin, şairin ve mutasav¬- 106 –
vıfın Anadolu’ya akmasına ön ayak olmuştur.
Yer isminden elmasına kadar her güzelliğini Anadolu’ya taşıyan Türk mil¬leti, sanatın da en üst seviyede inkişaf etmesine özen göstermiştir. Bunun en bariz örneklerinden birisi Azerbaycan’dan Amasya’ya gelen yüzlerce şahsiye¬tin ortaya koydukları verimlerdir.
Kuba Evliyasında Mir Hamza Nigarî’ye kadar adı sayılmayacak kadar çok âlim ve sanatkar bu köpürden geçmiş, özelde Amasya’ya genelde Anadolu’ya pek çok kıymetli eser bırakmışlardır.
Bu çalışma ile Amasya’da Kubalılar gerçeğini, onların açtığı ilim yolunu, Kuba Medresesinin tarihçesini, bu gönül köprüsünden Amasya’ya akan Azer¬baycan göçmenlerinin Türk edebiyatına etkileri ortaya konulmaya çalışıldı. Bu konuda, Amasya Amasya Tarihi yazarı Hüseyin Hüsameddin Yasar’ın eserinin kıymeti bir kez daha gözler önüne serildi. Bu eser ve benzeri çalışmalar Lati¬nize edildiğinde ve incelendiğinde, Azerbaycan-Anadolu; Kuba-Amasya ara¬sında pek çok ilginç bilginin ortaya çıkacağı muhakkaktır.

KAYNAKÇA
Bilgin, Azmi (2003). Divan-ı Seyyid Nigârî, İstanbul: Kule İletişim.
Iğdır’ın Al Elması Türkü: https://www.youtube.com/watch?v=Dr7WIg1-SH4
Hakverdioğlu, Metin (2017). Tâlibî Divançesi, Ankara: Gece Kitaplığı.
Hakverdioğlu, Metin (2018). “Hümâ-yı Arş Adlı Mir Hamza Nigârî Menakıb-nâme-si’ndeki Şiirler”, 4. Uluslararası Hamza Nigârî Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Kurulu-şunun 100. Yılında Türkiye-Azerbaycan İlişkileri Sempozyumu, Amasya.
Hamidova, Ümbülbanu, Kuba Grubu Azerbaycan Halıları. https://dergipark.org.tr/ download/article-file/28997
Yasar, Hüseyin Hüsameddin, Amasya Tarihi, Yazma Nüsha.

TARİXİ YERLƏR VƏ ABİDƏLƏR
I BEYNƏLXALQ
QUBA SİMPOZİUMU
Quba, 13-14 sentyabr 2019-cu il
MATERİALLARI
Nəşrə hazırlayan: Fariz Xəlilli
Bakı – 2020- 2 –
TARİXİ YERLƏR VƏ ABİDƏLƏR
I BEYNƏLXALQ QUBA SİMPOZİUMU

Simpoziumun fəxri komitəsi:
AMEA-nın müxbir üzvü Vəli Əliyev
Azərbaycan Dövlət Pedaqoji Universiteti
Simpoziumun elmi komitəsi:
Prof.Dr. Cəfər QİYASİ
Prof.Dr. Qafar CƏBİYEV
Prof.Dr. Kübra ƏLİYEVA
Prof.Dr. Minəxanım Nuriyeva-TƏKLƏLİ
Prof.Dr. Şikar QASIMOV
Prof.Dr. Nərgiz ƏLİYEVA
Dr. Fariz XƏLİLLİ
Dr. Həbibə ƏLİYEVA
Dr. Elmira ABASOVA
Dr. Günel SEYİDƏHMƏDLİ
Şəfa MÖVSÜMLÜ
Tərxan PAŞAZADƏ
Gürcüstan
Elnur ƏLİYEV
Türkiyə
Prof.Dr. Recep KARADAĞ
Dr. Metin HAKVERDIOĞLU
Dr. Afina BARMANBAY
Şimali Kipr
Dr. Nazim MURADOV
İtaliya
Prof.Dr. Luigi SCRINZI
Dr. Andrea MACCHIA
Makedoniya
Prof.Dr. Rubin ZEMON
Prof.Dr. Zoran MATEVSKİ
Simpozium təşkilat komitəsi:
Təşkilat komitəsinin sədri
Dr. Rəxşəndə BAYRAMOVA
Təşkilat komitəsinin üzvləri:
Şəhla XƏLİLLİ
Orxan QƏMBƏROV
Gülşən HÜSEYNOVA
Pərvin NİFTƏLİYEVA
İlqar NOVRUZOV
Aidə MƏLİKOVA
Ruslan ADGÖZƏLOV
Anar HƏBİBOV
Nuranə FEYZULLAYEVA
Tarixi yerlər və Abidələr I Beynəlxalq Quba Simpoziumu. Bakı: im.print, 2020, 244 səh.

ISBN: 978-9952-8346-8-0
© Fariz Xəlilli- 3 –
MÜNDƏRİCAT
ÖN SÖZ…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..5
Prof. Dr. Fatih USLUER
HURÛFÎ KAYNAKLARINDA NESÎMÎ ve NESÎMÎ’Yİ ANLAMAK………………………………………………………………………………..8
Prof. Dr. Ahmet TAŞAĞIL, Adil YILMAZ
TONYUKUK ANIT ALANI ARKEOLOJİK KAZILARI (2015-2016)
Archaeological Excavations of Tonyukuk Monument Area (2015-2016)………………………………………………………….21
Dr. Xuraman HÜMMƏTOVA
HACI BAYRAM VƏLİ CAMİSİ TARİXİN YADDAŞINDA
Haji Bayram Veli’s Mosque in Memories of History…………………………………………………………………………………………….33
Dr. Elmira ABASOVA
“TİKMƏDİM ÖZÜM QALAM, TİKDİM Kİ İZİM QALA” – NEFT KRALI, XEYRİYYƏÇİ VƏ BAKI MİLYONÇUSU AĞA MUSA NAĞIYEV
“I did not Built it to Live in Myself, I Built it to Leave a Trace” – Baku Millionaire and Oil King Agha Musa Naghiyev………………………………………………………………………………………..44
Aygün QULİYEVA
MİLLİ AZƏRBAYCAN TARİXİ MUZEYİNDƏ QUBANIN TARİXİ ABİDƏLƏRİNƏ DAİR MATERİALLAR (Etnoqrafiya fondunun materialları əsasında)
About Materials of Historical Sites of Guba at the National Museum of History of Azerbaijan (Based on materials from the Ethnography Fund)………………………………………………………………………53
Lətafət BEYBUTOVA
YERLİ HƏYAT TƏRZLƏRİ
Rural lifestyles…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………….63
Prof.Dr. Abbas SEYİDOV
MƏDƏNİYYƏTLƏRARASI MÜNASİBƏTLƏRDƏ NAXÇIVAN MEMARLIQ ABİDƏLƏRİNİN YERİ
The Role of the Architectural Monuments of Nahchivan in Intercultural Relations……………………………………….68
Prof.Dr. Minaxanım TƏKLƏLİ (Nuriyeva)
MÜSTƏQİLLİK DÖVRÜ ƏDƏBİYYATIMIZDA TARİXİ GERÇƏKLİKLƏRİN VƏ ŞƏXSİYYƏTLƏRİN BƏDİİ TƏQDİMATI
Literary Representation of Historical Realities and Personalities in the Literature of the Period of Independence ……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………76
Doç.Dr. Metin HAKVERDİOĞLU
AMASYA’DA KUBALILAR, KUBA MEDRESESİ VE AZERBAYCAN GÖÇMENLERİNİN AMASYA’DA EDEBİYATA ETKİLERİ
Kubalians in Amasya, Madrasah of Kuba, The Impact of Azerbaijan Migrants on Literature in Amasya …………………………………………………………………………………………………………………………………………..87
Musa MURSAQULİYEV
KEŞİKÇİDAĞ MAĞARALAR KOMPLEKSİ
Keshikchidagh caves complex………………………………………………………………………………………………………………………………..107
Dr. Nailə ƏLİYEVA
AZƏRBAYCANDA MƏDƏNİ İRSİN İCTİMAİLƏŞMƏSİNDƏ NİZAMİ MUZEYİNİN ROLU
The role of Nizami museum in socialisation of Azerbaijan’s cultural heritage……………………………………………..115
Dr. Sevinc Ayazqızı HEYDƏROVA
MİLLİ-MƏNƏVİ DƏYƏRLƏRİMİZİN QORUNMASI VƏ ƏDƏBİ-MƏDƏNİ İRS
The Conservation of National Moral Values and Literary Cultural Heritage ………………………………………………..122- 4 –
Faiq NƏSİBOV
ABŞERONUN DAŞ YOLLARI
Cart-Ruts of Absheron…………………………………………………………………………………………………………………………………………….127
Zülfiyyə CƏLİLOVA
İRƏVANIN MEMARLIQ ABİDƏLƏRİ VƏ ONLARIN ACI TALEYİ
Iravan’s Architectural Monuments and Their Bitter Destiny……………………………………………………………………………..134
Şəfa MÖVSÜMOV
AĞCABƏDİ RAYONUNDA TARİXİ YERLƏR VƏ ABİDƏLƏR
Historical Places and Monuments in Agjabadi Region …………………………………………………………………………………….146
Prof.Dr. Qafar CƏBİYEV
ULU ÖNDƏR HEYDƏR ƏLİYEV QƏBƏLƏNİ NECƏ XİLAS ETDİ?
How did Heydar Aliyev saved Gabala? ………………………………………………………………………………………………………………..153
Üzeyir MİKAYIL
AZƏRBAYCANIN TİCARƏT YOLLARINDA YERLƏŞƏN KARVANSARAYLAR
Azerbaijan Wayside Caravanserais ……………………………………………………………………………………………………………………….162
Prof.Dr. Şikar QASIMOV
ƏSRARƏNGİZ TƏBİƏTİ, QƏDİM TARİXİ ABİDƏLƏRİ VƏ İŞIQLI
ZİYALILARI İLƏ BİR-BİRİNİ TAMAMLAYAN LAÇIN
Lachin complements each other with its mysterious nature, ancient historical monuments and enlightened intellectuals…………………………………………………………………………………………………………………………………………175
Türkan QASIMOVA
ERMƏNİ VANDALİZMİNƏ MƏRUZ QALMIŞ QARABAĞIN MADDİ
MƏDƏNİYYƏT ABİDƏLƏRİ HAQQINDA
About Material Cultural Monuments of Garabagh Subjected to Armenian Vandalism………………………………188
Fariz XƏLİLLİ, Şəhla XƏLİLLİ
XƏLVƏTİ MÜRŞİDİ YUSİF MÜSKÜRİNİN SİLSİLƏNAMƏSİ
The Silsilanama of the Khalvatiyya Murshid Yusif Muskuri……………………………………………………………………………….203
Dr. Sevda ABDULLAYEVA
GƏNCƏ ŞƏHƏRİNİN TARİXİNƏ BİR BAXIŞ
An Overview of the History of Ganja…………………………………………………………………………………………………………………….217
Nuranə FEYZULLAYEVA
MİRYAVƏR HÜSEYNOV VƏ ONUN BASQAL TƏDQİQATLARI…………………………………………………………………………..228
Aysel ŞEYDAYEVA
MƏDƏNİ İRSİN İCTİMAİLƏŞMƏSİNDƏ GƏNCLƏRİN ROLU
The Role of Young People in the Socialization of Cultural Heritage……………………………………………………………….231
Ülkər ZEYNALOVA
QUBANIN TARİXİ YERLƏRİ VƏ ABİDƏLƏRİ………………………………………………………………………………………………………….236
Nazilə MƏMMƏDOVA
AZƏRBAYCANIN TARİXİ YERLƏRİ VƏ ABİDƏLƏRİ………………………………………………………………………………………………239
Dr. Səadət ƏLİYEVA
İŞĞAL ALTINDA QALAN MƏDƏNİ İRSİMİZİN TƏBLİĞAT PROBLEMLƏRİ……………………………………………………….243

Bu yazı Makalelerim kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.