HALVETİLİK VE AMASYA

https://m.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/genis-aci-fikir-ve-tartisma/603294.aspx

turkiyegazetesi.com.tr

Türkiye Gazetesi 50.Yıl
Ana Sayfa / Geniş Açı – Fikir ve tartışma
HER COĞRAFYADA GÖNÜLLER FETHETTİLER

20.07.2018

Geniş Açı – Fikir ve tartışma
Tüm Yazıları

Dr. Metin Hakverdioğlu
Amasya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
metin.hakverdioglu@amasya.edu.tr

İslam dünyasının en farklı hareketlerinden birisi Halvetîliktir. Müslüman ahali tarafından çok sevilen bu yol, kısa zamanda dağlar, denizler aşmış, Kuzey Afrika’ya kadar her coğrafyada gönüller fethetmiştir. Bunda Halvetîliğin hoşgörü anlayışının büyük tesiri vardır.

Halvet, Hazret-i Peygamberin Hira Dağında yaşadığı bedenî ve ruhî yalnızlığın adıdır. Tarihte pek çok İslam âlimi bu yalnızlığı yaşayıp Allah’a daha yakın olmayı dilemiştir. Bu istek zamanla sistemleşmiş ve Halvetîlik adıyla bir tarikat doğmuştur.
İslam dünyasının en farklı hareketlerinden birisi Halvetîliktir. Azerbaycan sahasından çıkıp tüm İslam âlemine yayılması sadece on yıllar almıştır. Müslüman ahali tarafından çok sevilen bu yol, bir anda dağlar, denizler aşmış ve Kuzey Afrika’ya kadar her coğrafyada gönüller fethetmiştir. Amasya Tarihi yazarı Hüseyin Hüsameddin’e göre bunda Halvetîliğin hoşgörü anlayışının büyük etkisi vardır. Halvetîler halkın içinde Hakk’ı arayan insanlar olabilmişlerdir; ancak gariptir, kendilerini “halvet” denilen kırk günlük bir inzivaya çekmeleri ile de meşhurdurlar. Yani, Allah ile beraber olmak için halvete çekilen Halvetîler, halkla beraber olmak için de mektep ve medresede idiler. Sanat, ilim, devlete sadakat, zühd ve takva bu tarikatta bir araya gelmiş ve bu inanç pek çok sanatçı, âlim ve devlet adamının doğuşuna zemin hazırlamıştır. Bu durumun güzel bir örneği Amasya’da yaşamış olan Pir Şücaeddin İlyas hazretleridir. Onun hayat hikâyesi hem Osmanlı’da Halvetîliğin saraya nasıl hâkim olduğunu hem de Anadolu’da nasıl yayıldığını gözler önüne sermektedir.

İKİ DERYA BİR ARADA…

1400’lü yılların başında Emîr Timur tarafından Osmanlı “Fetret Dönemi”ne sokulduğunda Amasya’da da zor günler yaşanmıştır. Bu zor günlerde Amasya’nın yıkılmasını önleyen şahsiyet olarak genç bir ilim adamı olan Gümüşlü-zâde İlyas’ın adı ön plana çıkar. Kıvrak bir zekâya sahip olan İlyas, Timur’un komutanı tarafından Azerbaycan’ın ilim şehri Şamahı’ya gönderilmiş, burada ilim ve irfanını tekmil etmesi istenmiştir. Şamahı’da Halvetîliğin ilk önderi olan Ömer Halvetî’nin dizinin dibinde iki büyük derya bir araya gelmiştir: Pir İlyas Amasî, Seyyit Yahya Baküvî.

“KIZILELMA”NIN PEŞİNDELER

Aynı şeyhten el alan bu iki güzide şahsiyet, dünyanın çehresini değiştirmekte âdeta yarışmışlardır. Halvetîliğin ruhunu her gittikleri yere, her tanıştıkları gönle nakşeden bu iki şahsiyet, aynı “kızılelma”nın peşine düşmüşlerdir: İlâ-yı Kelimetullah, Nizam-ı Âlem…
Seyyit Yahya Baküvî, şeyhi Ömer Halvetî öldükten sonra Şamahı’yı terk edip Bakü’ye gitmiş ve oradan tüm dünyaya Halvetî gönüllüleri yetiştirip göndermiştir. Ona, Anadolu’dan ve dünyanın pek çok yerinden yüzlerce mürit akmış, o da bu müritleri birer meşale hâline getirip tekrar dünyanın farklı coğrafyalarına sevk etmiştir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Afrika’nın kuzeyi başta olmak üzere pek çok yere ışık ışık dağılan bir nur seli ortaya çıkmıştır. Pir Muhammed Erzincanî, Dede Ömer Ruşeni, Molla Ali Halvetî ve Habib Karamanî gibi eşsiz şahsiyetler yetiştirip farklı beldelere gönderen Seyyit Yahya, 1464’te Bakü’de vefat ettiğinde kendisine Pir-i sânî, Halvetîliğin ikinci kurucusu olarak dua eden milyonlarca müride sahipti. Bakü’de Şirvanşahlar Sarayında bulunan kabri hâlen önemli ziyaretgâhlardan birisidir.
Pir Şücaeddin İlyas ise Şamahı’daki bu güzel günlerden sonra bir Halvetî şeyhi olarak Amasya’ya dönmüş ve buradan irşat faaliyetlerine hız vermiştir.
“Amasya Tarihi”nde Hüseyin Hüsameddin bu durumu şöyle anlatmaktadır: “Pîr İlyas Halvetî hazretlerinin Şirvân’dan avdetiyle beraber Amasya’da zuhûr iden tarîkat-ı Halvetîyye; Babâî ve Mevlevî tarîklerinin ricâline örnek olacak derecede takipçilerine, ulûm-ı ma’ârife teşvîk, zühd ü takvâya yönlendirerek ümerâ ve devlet adamlarına ta’arruz ve müdahele etmekten menetmiş olduğu cihetle halkın hüsn-i kabulüne mazhariyetle pek çabuk yayılmıştır.
Sultân Murad Hân-ı Sânî hazretlerinin devrinde Zeynî ve Nakşibendî tarîkleri de bilindiği gibi oldukça yayıldı ise de Habib-i Karamânî ve Çelebi Halîfe hazerâtı gibi önde gelen Halvetîler pek ziyâde iştihâr eyledikleri cihetle bu yeni tarîk ile Babaî, Mevlevî tarîkleri eski şöhretlerini kaybetmişlerdir.”(C.1, s. 266)

OSMANLI DEVLETİ’NDE ÇOK SEVİLDİLER

Osmanlı topraklarında ilk Halvetî hareketini başlatan Pir İlyas; Zekeriya Halvetî, Şeyh Şerafeddin, Hamza Akşemseddin gibi üstün özelliklere sahip şahsiyetler yetiştirmiş ve bu yolun Osmanlı Devleti’nde sevilmesini sağlamıştır. Pir İlyas, mensuplarını marifet ilmine teşvik etmiş, bu sayede halkın beğenisini kazanmıştır. Tarikatın çabucak yayılmasının temel sebeplerinden biri, onun hoşgörü anlayışıdır. Bu hoşgörü, Osmanlının temellerinin ikinci defa atıldığı Amasya’da ortaya çıktığı için padişah namzetlerini etkilemiştir. Bu etki ile Osmanlı ülkesinin Halvetî hoşgörü inancına göre şekillenmesi sağlanmıştır. Pir İlyas’ın yolundan gelen Çelebi Halife’nin (Mehmed Celaleddin Aksarayî) yetişmesi ile artık Halvetîlik İstanbul’da en önemli tarikat olmuştur.
Pir İlyas’ın getirdiği bu yolun, özellikle Babaî tarikatından bunalan halka bir rahatlık verdiğini Hüseyin Hüsameddin Yasar da altını çizerek belirtir. Yasar’ın tarihinde Pir İlyas’ın hanımı, torunu ve pek çok Halvetî sanatçı hakkında ilginç notlar mevcuttur. Pir İlyas, eşi Raziye Hanım’ı ilim ve irfan sahibi kılmak için kendisi eğitmiştir. Onun rahle-i tedrisinden geçen Raziye Hanım da Amasyalı hanımlara dersler vermiştir.
Diğer bir örnek ise Mihrî Hatun’dur. Mihrî Hatun Türk edebiyatının en ünlü kadın şairlerindendir ve Pir İlyas Havetî’nin torunudur. Şairin divanında ve Tazarru-nâme adlı eserinde Halvetîlik ile ilgili pek çok ize rastlamak mümkündür. Onun da Raziye Hanım gibi iyi bir tahsil gördüğü bilinmektedir. Hatta “Belayî” mahlası ile şiirler yazan babasından her türlü ilmi öğrendiği tezkirelerde belirtilmiştir.
Amasya’da Halvetîliğin etkisini en iyi gösterebileceğimiz sayısal veri, türbe sayısıdır. Amasya halkının daha hâlâ akın akın gittiği onlarca türbe Halvetî şeyhlerine aittir:
Akbilek Türbesi
İğneci Baba Türbesi
Pir İlyas Türbesi
Pir Sinan Türbesi
Pir Abdurrahman Türbesi
Çelebioğlu Türbesi
Habib-i Karamanî Türbesi
Hüseyin Dede Türbesi
Sinan Efendi Türbesi
Şeyh Zekeriyya Türbesi
Abdurrahman Baba Türbesi
Kuba Evliyası Türbesi
Kutup Türbesi
Kurtboğan Evliyası Türbesi
Gümüşlü-zâde Türbesi
Memi Dede Türbesi
Mansur Baba Türbesi
Yakup Halvetî Türbesi

İLİM VE İRFANIN KAYNAĞI…

Halvetîlik, her türlü sanatı ve ilmi teşvik ettiği için insanın doğasında olan pek çok alanda insan yetiştirilmesine önayak olmuştur. Yine Pir İlyas’ın yolunu takip eden ünlü hüsn-i hat ustası Hattat Hamdullah da bir Halvetî’dir ve Amasya’da yetişmiştir. Amasya’da Kurtboğan Evliyası olarak bilinen Şerafeddin Hamza Halvetî’nin oğlu Fatih’in ünlü hocası Akşemseddin hazretleri, aynı zamanda bir tıp âlimi idi…
Tüm bu hususlar bir araya geldiğinde şöyle bir noktaya ulaşmaktayız: Halvetîlik Azerbaycan’ın Şamahı-Bakü şehirlerinden doğmuş ve Anadolu’daki ilk büyük temsilcilerinden birisini Amasya’da bulmuştur. Bu kişi Pir Şücaeddin İlyas Halvetî’dir. Halvetîlik onun gayretleri ile önce ailesinde, sonra Amasya’da, sonra Osmanlı şehzadelerinde ve sonra da tüm Osmanlı coğrafyasında hoşgörü ve sevginin, ilim ve irfanın, zühd ve takvanın kaynağı olmuştur. Yüzyıllarca, dünyanın dört bir yerine yayılan müritleri, yeni tariklerin “kuluçka makinesi” görevini görmüşlerdir.

MODERN İNSANIN İHTİYACI VAR

Bakü’den Balkanlara; Sibirya’dan Fas’a kadar geniş bir bölgeye yayılan Halvetîlik, doğuş yerlerinden birisi olan Amasya’da 12 Mayıs 2018 tarihinde bir kez daha masaya yatırıldı. Onlarca akademisyenin katıldığı III. Uluslararası Bakü’den Balkanlara Halvetîlik Sempozyumu, Halvetîlik hakkında yeni ufuklar açmaya vesile oldu. Genç Tasavvufçuları Destekleme ve Geliştirme Derneği tarafından düzenlenen sempozyumun onursal başkanlığını Hasan Şükrü Yayıntaş yaptı.
Şunun altı bir kez daha çizilmelidir: Bütün dünyada milyonlarca yürüyeni olan bir yolun günümüzde daha iyi anlaşılmaya ve incelenmeye ihtiyacı vardır. Buna, bugünün modern toplumunun bir kez daha kafa yorması ve kendisine bir huzur adası bulamayan, kendisiyle bir dakika bile halvette olamayanların; kırk gün halvete girebilenlerin ruh âlemindeki dinginliği, huzuru anlamaya çalışması gerekir; bu, hayatı daha yaşanır kılmak için bir zaruret hâlini almıştır…

Bu yazı Makalelerim kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.