KARABAĞLI UNUTULMUŞ BİR ŞAİR: MÜCTEHİDZÂDE MEHMED AKA (MÜŞTERÎ) VE DİVANI

KARABAĞLI UNUTULMUŞ BİR ŞAİR: MÜCTEHİDZÂDE
MEHMED AKA (MÜŞTERÎ) VE DİVANI
Metin HAKVERDİOĞLU

İmtiyaz Sahibi / Publisher • Yaşar Hız
Genel Yayın Yönetmeni / Editor in Chief • Eda Altunel
Editörler / Editors • Doç. Dr. Emrah Aydemir
Dr. Sema Sağlık
Kapak & İç Tasarım / Cover & Interior Design • Gece Kitaplığı
Birinci Basım / First Edition • © Aralık 2021
ISBN • 978-625-8075-14-4
© copyright
Bu kitabın yayın hakkı Gece Kitaplığı’na aittir.
Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz, izin
almadan hiçbir yolla çoğaltılamaz.
The right to publish this book belongs to Gece Kitaplığı.
Citation can not be shown without the source, reproduced in any way
without permission.
Gece Kitaplığı / Gece Publishing
Türkiye Adres / Turkey Address: Kızılay Mah. Fevzi Çakmak 1.
Sokak Ümit Apt. No: 22/A Çankaya / Ankara / TR
Telefon / Phone: +90 312 384 80 40
web: www.gecekitapligi.com
e-mail: gecekitapligi@gmail.com
Baskı & Cilt / Printing & Volume
Sertifika / Certificate No: 47083
Sosyal ve Beşerî
Bilimlerde Araştırma ve
Değerlendirmeler – II
Aralık 2021
Editörler
Doç. Dr. Emrah Aydemir
Dr. Sema Sağlık

126 . Metin Hakverdi̇ oğlu
GİRİŞ
Azerbaycan’ın Karabağ bölgesi tarih boyunca âlim ve şairler için
önemli bir merkez olmuştur. Burada yetişen âlimler, Azerbaycan ve Anadolu’da
adını duyurmuş, hayatın her sahasında insanları irşat etme imkanı
bulmuşlardır. Karabağ, Mir Hamza Nigârî gibi tüm Osmanlı ve Azerbaycan
coğrafyasını şiiri ve ilmi ile etkileyen ünlü şahsiyetler yanında adı
daha az duyulmuş pek çok âlim ve şairi de yetiştirmiş mümbit bir bölgedir.
Müctehidzâde Mehmet Aka da bölgede yetişmiş ancak hak ettiği ilgiyi
görememiş âlim, şair ve tezkirecilerdendir. Onun, Tezkiretü’ş-Şu‘arâ
Riyâzü’l-Âşıkîn adlı tezkiresi ve divanı yeterince ilgi görmemiştir. Tezkiresi
üzerine Aljira Topolova tarafından yapılan bir yüksek lisans çalışması
haricinde bir çalışma bulunmamaktadır. Recep Toparlı ve Sadi Çögenli
tarafından hazırlanan tezkirenin eski yazı baskısı da yeterince ilgi görmemiştir.
Divanı ise halen el yazısıyla ve oldukça yıpranmış bir şekilde
yayımlanacağı günü beklemektedir. Bu çalışmada, Karabağ’ın bu önemli
şahsiyetinin divanı hakkında bilgi verilecektir. Divan üzerine yaptığımız
çalışmada büyük bir şairin divanında bulunması gereken her özelliğin bu
divanda da olduğunu gördük. Şairin hayatı ve şahsiyeti hakkında bulunabilen
bilgiler yanında divanının sayısal özellikleri de gözler önüne serilmeye
çalışıldı.
Şair Hakkında:
Şair hakkında Azerbaycan kaynaklarında çok kısa olarak şu bilgiler
yer almaktadır: Müctehidzâde Mehmed Aka, Karabağ’da yetişmiş
önemli bir âlimdir. Mirza Mehmed Aka Mirva Sedray oğlu 1869 yılında
Şuşa şehrinde doğmuştur. İbtidai tahsilini babasından almıştır. Sonra
medresede okumuştur. Tarih ve tezkire ile ilgili çalışmalara meraklıdır.
“Tezkiretü’ş-Şuarâ Riyazü’l-Âşıkîn” adlı eserini yazmıştır. Bu kitap 1910
yılında İstanbul’da basılmıştır. Müctehidzâde 1958 yılında vefat etmiştir.
Müctehidzâde aynı zamanda şairdir, “Müşterî” mahlası ile klasik üslupta
şiirler yazmıştır.
On dokuzuncu yüzyıl sonlarında, Karabağ’da doğan ve yaşayan Müctehidzâde
kendi döneminin ve coğrafyasının şairlerini kayıt altına almayı
bir görev bilmiş ve Tezkiretü’ş-Şu‘arâ Riyâzü’l-Âşıkîn adlı eserini yazmıştır.
Eser “belli bir bölgede yaşayan şairlerin biyografilerini vermesiyle
daha önceki yazılan tezkirelerden ayrılır” (Kılıç 2007, 555). Eser 78 Karabağlı
şairi tanıtmaktadır. Ancak bu eserin elimizde sadece birinci cildi
mevcuttur. Müctehidzâde’nin ikinci bir cilt yazıp yazmadığı bilinmemektedir.
Eğer eserin devamı varsa bu sayı çok daha fazla olacaktır.
Yirminci yüzyılın başında, İstanbul’da Karabet Matbaasında
(M.1911-H.1328) basılan eser, mahalli özellikler taşıyan bir tezkiredir.
Tezkire hakkında ilk çalışmayı Erzurum’da Atatürk Üniversitesinde, Sadi
Sosyal ve Beşerî Bilimlerde Araştırma ve Değerlendirmeler .127
Çögenli ve Recep Toparlı (1992) yapmış ve eser eski yazı aslı ile basılmıştır.
Daha sonra Prof. Dr. Mustafa İsen tarafından Aljira Topolova (1999)’ya
yüksek lisans tezi olarak çalıştırılmıştır.
Müctehidzâde’nin asıl önemli eseri “Divân”ıdır. Bu eser henüz Türk
edebiyatı dünyasına tantılmamıştır.
Divan Hakkında:
Eser, 19. yüzyılın sonlarında doğan bir şairin 20. yüzyılın başlarında
divan şiirini yaşatmaya çalışan bir hüviyet, bir ceht taşımaktadır. Müctehidzâde,
artık divan şiirinin son büyük temsilcilerinin sahneyi terk ettiği bir
dönemde, o hoş sadaları tekrar etmek sevdasındaki şairlerin son örneklerindendir.
Burada ilginç bir durumu tespit ettikten sonra eser hakkındaki
bilgilere geçmek uygun olacaktır. Müctehidzâde’nin Tezkiretü’ş-Şu‘arâ
Riyâzü’l-Âşıkîn adlı eserinde Mir Hamza Nigârî gibi büyük bir Karabağ
âşığı şair hakkında bilgi bulunamadı demesi çok tuhaftır. Nigârî ki sadece
Karabağ’ın değil tüm Azerbaycan ve tüm Anadolu insanının şiirlerini
ezbere okuduğu hatta zikirlerde besteli olarak meşk ettiği bir şair-i
âzamdır. Bu şairi tanımadığını ve şiirlerini bulamadığını söylemesi Müctehidzâde’nin
Rus baskısından nasıl etkilendiğinin açık bir delilidir. Azerbaycan’ın
Rus işgalinden kurtulması için her türlü faaliyetin içinde olan
İsmail Şirvânî ve onun öğrencisi Mir Hamza Nigârî’nin o devirde anılması
ve anlatılması tabii ki büyük sıkıntılar doğuracaktır. Karabağlı 78 şairin
tanıtıldığı bu eserde Mir Hamza’nın sadece adının anılıp bilinmeyen bir
şair gibi gösterilmesi aslında bir gizli protestodur. Böylesine bilinen bir
şairin karartılması, devrin baskısının geldiği boyutu sonraki yüz yıllara
kanıtlamak amaçlıdır. Tıpkı Gün Olur Asra Bedel adlı romanda Cengiz
Aytmatov’un en önemli karakter hakkında hikayeyi yarım bırakması gibidir.
Bir zaman gelecek bu tezkire de en değerli şairlerden bir olan Mir
Hamza Nigârî yazılacaktır, demek istemektedir.
Divan, yirminci yüzyılın tüm çalışmaları gibi büyük şairlerin şiirlerinin
gölgesinde kalmış orta düzeyli bir eserdir. Şiirler vasatın üzerine çıkmayan
bir sanat değerine haizdir. Eserin basılmamış olması ve dağınık bir
defter hükmünde olması yine yukarıdaki baskılarla açıklanabilir. Bir anlamda
Hamza Nigârî ve onun takipçilerini hatırlatan bu gibi eserler Rusları
rahatsız etmiş ve onlar da bu eserlerin gün yüzüne çıkmasını ellerinden
geldiğince önlemiştir. Bahsi geçen Tezkiretü’ş-Şu‘arâ Riyâzü’l-Âşıkîn
adlı eserin gizlice İstanbul’da basılabilmiş (Hakverdioğlu 2021) olması da
bu durumun bir diğer kanıtıdır.
Divanın başında kaside, terkib-i bend gibi nazım şekilleri ile tevhid,
naat, Karabağ sevgisi, nefis terbiyesi konularını anlatan 48 şiir mevcuttur.
Gazâliyât bölümünde müretteb bir divanda olması gereken sıra ile
128 . Metin Hakverdi̇ oğlu
elif’ten ye’ye kadar gazeller sıralanmıştır. Şair gazâliyâta bir başlık vermemiştir.
Gazeller 26b sayfasından başlayıp 109b sayfasına kadar devam
etmektedir. Toplam 285 gazel mevcuttur. 109. varaktan itibaren musammatlar
başlamaktadır ve 138. varakta bitmektedir. Terkib-i bend, murabba,
muhammes, müseddes gibi 30 adet musammat mevcuttur.
Divanda şairin bazen Fuzûlî gibi rint ve lirik, bazen Nâbî gibi hikemî
ve ders verici bir uslup tercih ettiği görülmektedir. Bu bağlamda Fuzûlî etkisinde
şiirlerin en iyi nazirecilerinden biri olan Mir Hamza Nigârî etkisi
doğal olarak kendini göstermektedir. Bunun şair tarafından dillendirilmesinin,
açıklanmasının imkansız olduğu yukarıda belirtilmişti. Dil özelliği
olarak şiirlerde Azerbaycan Türkçesinin bazı husususiyetleri ortaya çıkmaktadır.
“Perîşân hâṭır istersense uşşaḳı seni târi
Dü zülf-i ‘anber-efşânı gül-i ruhsâre efşân it”
“Bu o şâhenşahdı kim kemter ġulâmından biri
Yâsuf-ı Mıṣrîdi kim mülk-i melâhetden çıḳup”
Divan tarafımızdan Türkiye’de yayıma hazır hale getirilmiştir. Başka
nüshalarının da bulunması halinde tam bir metin elde edilmesi için araştırmalarımız
devam etmektedir.
Divanın Özellikleri:
İstinsah tarihi: Belli değil
Müstensih: Müctehidzâde Mehmed Aka (?)
Divanın Ölçüleri: 21,5×34,5 cm ebadındadır
Cilt: Siyah meşin cilt, şirazesi dağınık, sayfaların bazıları yırtık.
Varak: 138 varak
Satır: Her sayfada 14-15 satır bulunmaktadır. Siyah ve mavi mürekkep
tercih edilmiştir.
Yazı: Nestalik yazı.
Kağıt: Sarı kağıt, yer yer yırtık sayfalar mevcut, şirazesi bozuk, sayfalar
sonradan numaralandırılmış bir eserdir.
Temellük kaydı: Mevcut değil.
Baş: Bismillahirrahmanirrahim
Ey olan bende ber-hüdâvende
Hükm-i nâ-fer zî-fer Hüdâvende
Sosyal ve Beşerî Bilimlerde Araştırma ve Değerlendirmeler .129
Son: Gül zamânında ṣaḳın yıḳma gönül ġoncasını
Bize ezhâr-ı feraḥ ile desin hûnçe seni
Eserin tek nüshası Bakü El Yazmaları Enstitüsündedir. Kayıt şöyledir:
“Dîvân-ı Müşterî 19 (No: D-622): Eser, 20. yüzyıl Azeri şairi Muhammed
Ağa Müctehidzâde Müşterî’ye aittir. Müstensihi ve istinsah tarihi
belli olmayan yazma, ciltsizdir. Nestalik hatla yazılan eser, 138 varak,
muhtelif satırlar ve 21,5×34,5 cm ebadındadır.”
Divandaki Şiirler ve Örnekler:
Divanın başında bir tevhid vardır:
Fâilâtün Mefâîlü Feilün

Ne buyurmışsa ṭâ‘at eyle ona
Gice gündüz ‘ibâdet eyle ona
Çünki o lâyıḳ-ı ‘ibâdetdir
Ṭâlib-i bende gibi ṭâ‘atdir
Hem çünîn pâdişâh-ı ‘âdildir
Luṭfı mecmû‘-ı halḳa şâmildir
Kim ki ḳılsa itâ‘at ona müdâm
Olar ‘âlemde lâzımü’l-ikrâm
… (Divan 2a)
Her klasik divanda olduğu gibi bu tevhidi müteakiben naatlar sıralanmıştır:
Müfteilün Fâilün Mefâîlü Feilün
(İlk iki beyit eksiktir.)
Men nice vaṣf eyleyüm cemâl-i cemâlin
Reng-i gül-i hulddür cemâl-i Muḥammed
Âye be âye bahılsa muṣḥaf-ı ḥaḳḳa
Keşf olunar kim nedür kemâl-i Muḥammed
Restelenür görse ser ü bâġ-ı ḥaḳîḳat
Elf-i ḳadi ham olar çü dal-i Muḥammed
130 . Metin Hakverdi̇ oğlu
Ey ḳamerin şâḳ olmasını dânân kes
Bedri hilâl eyleyer belâl-i Muḥammed
Hulḳ-ı ‘aẓîm ile vaṣf idüp anı Hallâḳ
Muṣḥaf-arâ ey soran hıṣâl-i Muḥammed
Faḳr ile fahr itmeseydi ol şeh-i yektâ
‘Arz ḳılardım nedür celâl-i Muḥammed
Devlet eger fahri olsa idi o şâhın
Ṣarf olunmazdı mülk ü mâl-i Muḥammed
Ey tanımak isteyen o dürr-i yetîmi
Gör ne ṣaçup derc-i pür-lâl-i Muḥammed
Müşteri cibril-i vehme söyle ḳapasun
Ḳoyma o yerde geze hayâl-i Muḥammed
Vaṣf-ı resûl-i Hüdâdan ‘aṭf-ı ‘inân it
Muṣḥaf idüp çünki vaṣf-ı ḥâl-i Muḥammed (Divan 2b)
Diğeri,
Feilâtün Feilâtün Feilâtün Feilün

Ravża-i kûyına kim ḳoysa ḳadem çün âdem
Ṭâlib-i huld-i berîn ravża-i rıdvân olmaz
Çeşm-i yuhuya eger sürme ola hâk-i deri
Mâyil-i dîden ravî-yi meh-i Ken‘ân olmaz
Hızr ger olsa anın şerbet-i güftârından
‘Ömrde ṭâlib-i ser-çeşme-i ḥayvân olmaz
… (Divan 3a)
Gazâliyât bölümü bir Rubâî ile başlamıştır:
Mefûlü Fâilâtü Mefâîlü Fâilün
Zülf-i siyâhı kimseni pây-bend ḳılmaya
Âşüfte ḥâl ḳulları bî-ḳıl ü ḳâl ola
Ṭolanı isteme Müşterî söz mahfî gerek
Sosyal ve Beşerî Bilimlerde Araştırma ve Değerlendirmeler .131
Mahbûb-ı bî-misâl odı kim ehl-i hâl ola (Divan 26b)
Sonra, elif’ten ye’ye diğer şiirler sıralanmıştır:
Mefûlü Fâilâtü Mefâîlü Fâilün
Ey yâr-ı bî-vefâ niye ḳıldın cefâ bana
Gördün bu ḳadr-i cevr ü cefâyı revâ bana
Benden be-ġayr-i mihr ü muḥabbeti görmesen
Bir bunca sengden ki virürsin ezâ bana
Yohsa bu resm-i mihr ü muḥabbetdi kim özin
Bîgâne olub ġamın idesin âşinâ bana
Ġam melci’ ger Hudâyâr idüp yohsa kim beni
Eṭfâl-i ġam görüp de idür ilticâ bana
Ḳalır belâda yohsa belâya belâ diyüp
Bî-çâre dil maḳarrı olupdur belâ bana
Bunca cezâ bana ki virürsün ‘aceb degil
Rûz-ı cezâda virmese tanrım cezâ bana
Ṭufân görüp de keşti-i ‘ömrüm şikest olur
Baḥr-i belâda cem eyle ey nâ-hüdâ bana
Budur derûn-ı ‘aşḳını beyhûde çeker renc
Yohdur ölümden özge ṭabîbim devâ bana
Âşüfte ḥâl olsam eger elif tek kula
Mihr ü muhabbetin ola ger reh-nümâ bana
Ger yâr olsa yâr bana havf itmezem
Olsa tamâm halḳ-ı cihân müdde‘â bana
Fa‘fûr-ı Çîne Kayser-i Rûma baş egmezem
Min bâb-ı lutfı söylese şâhım gedâ bana
132 . Metin Hakverdi̇ oğlu
Eş‘âr-ı âbad ararsa her kimse Müşterî
Olursa müşterîsi virir çoḳ bahâ bana (Divan 27b-28a)
Diğeri,
Fâilâtün Fâilâtün Fâilâtün Fâilün
Bana Mecnûn söyle ey meh ger disem Leylâ sana
Gün gibi rûşendi bu Leylâ degil hem-tâ sana
Leyliye var idi bir Mecnûn diyâr-ı ‘aşḳda
Varmayın Mecnûn benim tek âşıḳ-ı şeydâ sana
Hîç bir gülde tapulmaz ġonce leb gülzâr-arâ
Bu leṭâfet kim virüpdür Hâlıḳ-ı yektâ sana
Boylanup serv-i çemen ruhsârına seyr eyliyor
Pâ-be-bend olmuş meger ol serv-hoş bâlâ sana
Hâne-i dilde ki sâkinse di ref‘ olsun ġamın
Ḳoyma olsun kesret-i ġamdan ‘azîzim câ sana
Sed çek ey dürr-i-girân bir laḥẓa eşk-i çeşmime
Ḳorḳaram virsün zarâr âhirde bu deryâ sana
Rûz-ı rûşen târ olar çeşminde ey meh leyl-veş
Eylesem derd-i ġam-ı hicrânı ger ifşâ sana
‘Aşḳ bâzârında az sat sîm ten kendin bana
Müşterî tek müşteri olmaz yaḳın peydâ sana (Divan 28a-28b)
Diğeri,
Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün
Cihânda bulmadım ümmîd-i ġam cânâneden başḳa
Bu vîrân mülkde yer bulmadım ġam-hâneden başḳa
Dil-i ser-geşteni yaḳdıḳda şem-i ‘ârızın şavḳı
Düşündüm remz-i aşḳı yoḳ belî pervâneden başḳa
Ṣabâdan ṣormayun yârân perîşân hâṭır aḥvâlin
O şân şân olmuşun ḥâlin belî yoḳ şâneden başḳa
‘Azîzân ṣorsanız kimler alubdur yârin eṭrâfın
Gözüme çarpmıyor bir kimsene bîgâneden başḳa
Sosyal ve Beşerî Bilimlerde Araştırma ve Değerlendirmeler .133
Cihânın cümle evrâk-ı kitâbın birbirin açdım
Ne ḳadrı baḳdım anda görmedüm efsâneden başḳa
Gönül zencîr-i zülfine giriftâr olmayan bilmez
Cihânda yoḳdur ‘âḳıl kimsene dîvâneden başḳa
Nola mül şîşe içre ḳana dönse Müşterî çün mey
Neden yârin lebin yoḳ bûs iden peymâneden başḳa (Divan 26b)
Diğeri,
Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün
Nigârâ çar meh-i sîmâ sana aṣlâ degil hem-tâ
Biri Leylâ biri Selmâ biri Şîrîn biri ‘Azrâ
Lebinden ayru vardır çâr-ı dil-hûn bezm-i ‘işretde
Biri sâḳî biri bâde biri şîşe biri ṣahbâ
‘Azîzim her seḥer dört şey mu‘azzez feyz alur senden
Biri vesme biri sürme biri şâne biri mer’â
Felekde çâr-ı kevkeb nûr-ı rûyundan olur hâkî
Biri mihr ü biri mâh u biri zühre biri şi‘râ
Melek-sîmâ behiştden sende dört göyçek nişân vardır
Biri peykân biri rümmân biri kirpik biri ṭûbâ
Nigârâ la‘line yoḳ nisbeti aṣlâ bu dört şeyin
Biri ḳand ü biri şekker biri şehd ü biri ḥelvâ
Gönül dört faṣldan dâ’im alayım ders idem desdân
Biri verd ü biri bürd ü biri berf ü biri sermâ
Kemân ebrû visâlinde beni dört şey ider tehdîd
Biri ḳayd u biri tîr ü biri tıġ u biri îmâ
Firâḳında çehâr ‘asr gibi olur ḳâmetim üzre
Başa hâk vü döşe bâda tene ateş dü-çeşm-i mâ
Raḳîbimden bu dört işâr ṣudurumda olup peydâ
Biri mihnet biri zillet biri ‘illet biri ezâ
‘Azîzâ dört şeyin cezb eyleyübdi bu dil-i zârî
Biri ḥüsn ü biri ṣûret biri ḥıl‘at biri gûyâ
134 . Metin Hakverdi̇ oğlu
Olupdur Müşterî vaṣfında yârin çâresiz ‘âciz
Biri âme biri hâme biri nâme biri inşâ (Divan 26b-27a)
Diğeri,
Fâilâtün Fâilâtün Fâilâtün Fâilün
Ol dür-i yektâ kim o deryâ-yı raḥmetden çıḳup
Gevher-i zât-ı şerîfi baḥr-ı ḥikmetden çıḳup
Öyle bir vâlâ güherdür kim nihân bir fahrini
Halḳa zâhir etmek içün dürc-i ġaybetden çıkup
Öyle bir dürr-i girândür zâten ol dürr-i yetîm
Kim onun kemter bahâsı ḥadd-i ḳıymetden çıḳup
Bir dür-i yektâdı kim hâk-i Necefde mislini
Bulmaḳ içün bül-beşer gülzâr-ı cennetden çıḳup
Men nice vaṣf eyleyüm bir zâtı kim anın
Ẓâhire vaṣf-ı ṣıfâtı si ḥaḳîḳatden çıḳup
Bu hemân şems-i ḥaḳiḳatdür k’anın bir zerresin
Mihr-i pür-envârdur kim câh-ı ẓulmetden çıḳup
Bu o şâhenşahdı kim kemter ġulâmından biri
Yâsuf-ı Mıṣrîdi kim mülk-i melâhetden çıḳup
Bu o bir maḥbûbdur kim ḳâmet-i zîbâsına
Beli ḥil‘at-i ser-â-pâ dest-i ḳudretden çıḳup
Ey güneş git hâne-i ‘iyânı rûşen ḳıl bugün
Başḳa gün dünyâya çün çarh-ı nübüvvetden çıḳup
Yâ Muḥammed Aḥmedin medḥinde tek bu söz yeter
Kim anın vaṣfı dem-â-dem-i ‘azâmetden çıḳup (Divan 32a)
Diğeri,
Mefûlü Fâilâtü Mefâîlü Fâilün
Ol mâh-veş ki rûyını şeb-reng mû dutup
Gün ḳarşusında sanki dü rûşeng bû dutup
Gûyâ çemende yârim ile yâr olupdı gül
Sosyal ve Beşerî Bilimlerde Araştırma ve Değerlendirmeler .135
Andan leṭâfeti ahz ḳılup reng diyu dutup
Cânım fedâ o yâre ki neẓẓâregân yolun
Rûyâda dâ’imâ olan ol âb-ı rû dutup
Mâr-âb çeşm-i çeşme-i çeşmâne seddi çek
Serv-i revânımın yolunı çünki su dutup
Ḳorḳum odur ki âyine tâb itmeyüp sine
Mihrimle çün meşâta anı rû-be-rû dutup
La‘lin şarâbı ṭa‘ne daşın at şikest ḳıl
Sâkî bir elde câm bir elde sebû dutup
Bîgâne yâre ḳanımı tökdürdi dil-hoşum
Çün rüşt-i kâr-ı sehv ile kâr-ı nigû dutup
Dünbâl-i çeşm üzre siyeh hâli kim görüp
Söyler ki âhu-yı beçe Hindûya mû dutup
Ḥayrânım ol ġazâle ki ṣayyâd-ı ḥışm anın
Bî âb-ı dâne mürg-i dilim gibi av dutup
Âhû bahuşlu yârine sayyâddur gözün
Gönlüm ḳuşun salup ṭura bî-mâ-yı mû dutup
Vaḥşî ġazâl kendine râm eyle gönlümü
Çün ‘aşḳ-ı dâdı sende o dürdâne hû dutup
Ṣubḥ u mesâlidür söyle ol mâha Müşterî
Bah gör gelen bana ġam-ı bahrin ne tû dutup (Divan 33b)
Diğeri,
Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün
Benüm tek hîç kes dünyâda nâ-şâd olmasun yâ Rab
Beni nâ-şâd iden bîgâne dil-şâd olmasun yâ Rab
Beni elṭâf-ı şâh-ı ḥüsnden mahrûm iden kisler
Sipâh-ı ġam elinden hîç âzâd olmasun yâ Rab
Vücûdum kişveri kim pây-mâl-i leşker-i ġamdur
Mehimden ayru obalara âbâd olmasun ya Rab
136 . Metin Hakverdi̇ oğlu
Urarken tîşe daşe kerheki guyâ biledir imiş
Dil-i şehd zîb-i şîrîn-i çuḳulad olmasun yâ Rab
Gönül mürg-i ḳafes tek sînede ez bes ḳılup nâle
Olur ḳaṭ‘-ı nefes bir bunca feryâd olmasun yâ Rab
Diyorlar Müşterî şi‘irim yetişmiş bezm-i ‘irfâne
Anın çün derdim olmuş cây-ı îrâd olmasun yâ Rab (Divan 36a)
Diğeri,
Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün
Bahâr eyyâmıdır gel gül-ruhum seyr-i gülistân it
Ḳızıl gül ġoncası tek gögsümü şâdân u handân it
Olupdur ‘ârızım gül gül sirişk-i lâle-gûn eyler
Gel ey serv-i gül endâmım bu ṭurfa baġı seyrân it
Ṭabîbâ nergisin bîmârıyam bir dem bana sâri
Teveccüh eyle nabzım dut bu mühlik derde dermân it
Güzeller maḥfelin gel rûşen it şem‘-i şebistânım
Bu cem‘in rişte-i câhın misâl-i şem‘-i sûzân it
Perîşân hâṭır istersense uşşaḳı seni târi
Dü zülf-i ‘anber-efşânı gül-i ruhsâre efşân it
Bütâ ẓulmât-ı zülfünde diler dil âb-ı ḥayvânı
Leb-i la‘lin şarâbından ona bir cür‘a iḥsân it
Bahâr eyyâmı geçdi yârsız gel Müşterî her dem
Gülistân-ı ġam içre bülbül-âsâ âh-ı efgân it (Divan 36b)
Diğeri,
Fâilâtün Fâilâtün Fâilâtün Fâilün
Bu harâb-âbâd-arâ ey dil be-kân itdin ‘abes
Bu binâ-pezîrde fikr-i hânümân itdin ‘abes
Ṣaḥn-ı gülzâr-ı cihâna bî-hude ḳoydun ḳadem
Ḳo bahâr-ı gülşen-i ‘ıyşı hazân itdin ‘abes
Nâ ḥaḳ uydun andelîb-âsâ vefâsız güllere
Nahl-i gülzâr-ı gam üzre âşiyân itdin ‘abes
Sosyal ve Beşerî Bilimlerde Araştırma ve Değerlendirmeler .137
Baġladın meyl bî-vefâ dünyâya devr-i çarhdan
Olmadın âgah kadi misl-i kemân itdin ‘abes
Gül gibi gökçek pezîrin ġonca lebler anlara
Tapşıdın dil mürġini âh u fiġân etdin ‘abes
Cenk urdun hârik-i gül-ruhların dâmânına
Ġonce-veş ġam gülşeninde gögsü ḳan itdin ‘abes (Divan 38a )
Divan bu tertip üzere şu beyitle son bulmuştur:
Feilâtün Feilâtün Feilâtün Feilün
Gül zamânında ṣaḳın yıḳma gönül ġoncasını
Bize ezhâr-ı feraḥ ile desin hûnçe seni (Divan 138b)
SONUÇ:
Dîvân-ı Müşterî adıyla Muhammed Ağa Müctehidzâde (Müctehidzâde
Mehmed Aka) tarafından tertip edilen divanın tanıtımının yapıldığı
bu çalışma ile Türk edebiyatının unutulmuş bir şairi daha hatırlatılmış
olacaktır. Şair, 1869’da Karabağ/ Azerbaycan’da doğmuş ve 1958’de vefat
etmiştir. Hayatı hakkında geniş bilgi bulunmayan sanatçı, sessiz ama
önemli eserler bırakmayı başarmış bir şahsiyet olarak görülmektedir. Müctehidzâde’nin
iki önemli eseri bilinmektedir. Birincisi Tezkiretü’ş-Şuarâ
Riyazü’l-Âşıkîn adlı Karabağ şairlerini bir araya getiren ve haklarında
kısa bilgiler veren, şiirlerinden örnekler sunan tezkire eseridir. İkincisi
Müşterî mahlası ile yazdığı divanıdır. Tezkiresinin eski yazı bir basımı
İstanbul’da yapılmıştır. Bu eski yazı eseri yine eski yazı ile Recep Toparlı
ve Sadi Çöğenli (1992) Erzurum’da neşretmiştir. Tezkire üzerine Prof. Dr.
Mustafa İsen tarafından Aljira Topolova’ya bir de yüksek lisans çalışması
yaptırılmıştır. Ancak henüz bu değerli eserin Latin alfabesi ile yayımı
gerçekleşmemiştir. Divan ise adeta unutulmuş ve hakkında hiç çalışma
yapılmamıştır. Oldukça bozuk bir nestalik yazı ile yazılan ve eksik sayfaları
çok olan bir nüshası Bakü El Yazmaları Enstitüsünde tarafımızdan bulunmuş
ve yayıma hazırlanmıştır. Divanın kısa tanıtımını yaptığımız bu
yazımız ile eserin bir nebze de olsa tanıtımının sağlanmasına çalışılmıştır.
Divandaki şiirlerden örnekler verilen çalışmamızda, eserin içeriği ve bazı
sayısal özelliklerine de değinilmiştir.
138 . Metin Hakverdi̇ oğlu
KAYNAKÇA
ÇÖGENLİ Sadi, TOPARLI, Recep (1992), Tezkiretü’ş-Şuarâ; Riyâzü’l-Âşıkîn-
Karabağlı Müctehidzâde Mehmed Aka, Erzurum: Fen Edebiyat Fakültesi
Yayınları.
Divan (Yazma), Müctehidzaâde Mehmed Aka, Dîvân-ı Müşterî 19 (No: D-622)
Bakü El Yazmaları Enstitüsü, Bakü, Azerbaycan.
HAKVERDİOĞLU, Metin (2021) “Karabağlı Mehmed Ağa Müctehidzâde’nin
Riyazü’l Âşıkîn Adlı Tezkiresi ve Vâkıf’ın Bir Tiflis Güzellemesi”, Edebiyatta
Karabağ Mevzusu Sempozyumu, 2021. Bakü, Azerbaycan.
KILIÇ Filiz (2007), Edebiyat Tarihimizin Vazgeçilmez Kaynaklar: Şair Tezkireleri,
“Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi”, Cilt 5, Say› 10, 2007,
543-564.
TOPOLOVA Aljira (1999), “Karabağlı Muhammed Aka Müctehidzâde, Riyazü’l-
Âşıkîn”, Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi SBE.

Bu yazı Makalelerim kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.