MİHRİ HÂTUN DİVANI

MİHRİ HÂTUN DİVANI (İNCELEME-METİN)

HAZIRLAYAN:
METİN HAKVERDİOĞLU

KISALTMALAR
a.g.e./ a.g.m. :adı geçen eser/ adı geçen makale
AH. : Arif Hikmet Tezkiresi
Ank. : Ankara
AS : Âsım, Zeyl-i Zübdetü′l-eş‘âr
Bas. : Baskı
BEL. : Beliğ, Nuhbetü′l-âsâr li-zeyli zübdetü′l-eş‘âr
Bkz. : Bakınız
Böl. : Bölümü
BT. : Bitirme Tezi
C. : Cilt
DEİS : Dīvan Edebiyatı İsimler Sözlüğü
DT. : Doktora Tezi
FAT. : Fatin, Hâtimetü′l-eş‘âr
FN : Fatih Ali Emiri Nüshası
g. : gazel
Haz. : hazırlayan
İst. : İstanbul
k. : Kaside
Kıt. : Kıta
Küt. : Kütüphanesi
M. : Musammat
Mat. : matbaa
MD. : Mihrî Divânı
MFA : Mikro Film Arşivi
Mu. : Mu‘amma
Müs. : Müstezat
N. : Nazım
No : numara
R. : Rubai
S. : sayı
SA. : Safâyî, Tezkiresi
SAL. : Sâlim Tezkiresi
SN : Süleymaniye Ayasofya Nüsha
Sü. : Süleymaniye Kütüphanesi
T. : Tarih
TAZ. : Tazarru‘-nâme
TDEA : Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi
TDV İA: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
TGDEİS: Tezkirelere Göre Dīvan Edebiyatı İsimler Sözlüğü
TN : Tuhfe-i Nâilî
TTK : Türk Tarih Kurumu
TYDK : Türkçe Yazma Dīvanlar Kataloğu
ÜN : İstanbul Ünversitesi Nüshası
Ünv. : Üniversite
WGOŞT: W.Gibb Osmanlı Şiir Tarihi
Yay. : Yayını
yk. : yaprak

KISALTMALAR 2
GİRİŞ 4
A.MİHRÎ HÂTUN, HAYATI, SAN’ATI VE EDEBÎ MUHÎTİ 5
a. HAYATI ve SAN’ATI 5
b. EDEBÎ MUHÎTİ 16
c. İNANÇ DÜNYASI 20
ç. DİL ve USLUBU 23
B.MİHRÎ HÂTUN’UN ESERLERİ 31
a. Tazarrû’-nâme 31
b. Divân 32
1. Kasideler : 33
2. Gazeller: 34
3.Diğer şiirleri: 35
C.TRANSKRPSİYON SİSTEMİ, NÜSHA TAVSİFİ, ARUZ KALIPLARI 35
a.TRANSKRİPSİYON SİSTEMİ 36
DİVANDA KULLANILAN ARUZ KALIPLARI 36
b.NÜSHA TAVSİFLERİ 36
D.METİN 40
TEVHİD 41
MÜNÂCA’T 42
TAZARRU’NÂME-İ MİHRÎ-İ HAKİRE 42
KASİDELER 77
GAZALİYAT 99
E. TAZARRÛ’-NÂME’NİN TAHLİLİ 218
F. DİVAN’IN GRAMER YAPISI İLE İLGİLİ BAZI HUSUSİYETLER 253
SES ÖZELLİKLERİ 253
G. NÜSHA FARKLARI 258
H. BİBLİYOGRAFYA 272

MİHRİ HÂTUN DİVANI (İNCELEME-METİN)
YÜKSEK LİSANS TEZİ
DANIŞMAN:
PROF.DR. MUSTAFA İSEN
HAZIRLAYAN:
METİN HAKVERDİOĞLU
ANKARA 1998

GİRİŞ

Türkçe, dünya dilleri arasında uzun tarihî serüveninde, mükemmele ulaşmayı şairler aracılığı ile başarmış ender dillerdendir. XIII. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan Eski Anadolu Türkçesi ile Azerî Türkçesine, konuşulduğu ve yayıldığı sahalar gözönüne alınarak Batı Türkçesi adı verilmiştir. Türk Dilinin sınıflandırılmasında Türkiye Türkçesi, Güney-Batı grubunda yer almaktadır.
Mihrî Hâtun’un Divân’ı Eski Anadolu Türkçesi’nin son dönemine ait eserlerdendir. Bu eserin Türk Dili ve Edebiyatı ve Türk kültürü açısından önemi inkâr edilemez bir gerçektir. Eserin şairi, hem kadın olması hem de Amasya’da II. Bâyezid gibi sonradan büyük bir imparatorluk padişahı olan şehzâdenin yanında yetişmesi hasebiyle önemle incelenmeye ve araştırılmaya değerdir.
15. yüzyıl, Türk Dili ve Edebiyatı açısından son derece dikkatli incelenmesi gereken bir hazırlık devresidir. Her büyük hareket evvelinde sağlam bir inanç ve irade gerektirir. Osmanlı, bir devlet olarak; Divân edebiyatı ise edebî bir akım olarak bu irade, inanç ve konsantrasyonu bu devrede ortaya koymaya başlamıştır. Hummalı bir hazırlıkla 16. yüzyılda dünyanın en büyük devleti ve buna paralel olarak en büyük edebiyatı olma süreci bu devredir.
İşte Mihrî gibi taşra şairleri, bu dönemin ne kadar sağlam kültür birikimleri üzerine bina edildiğini ve kadınların dahi ne mükemmel eserler vücuda getirebildiğini göstermesi bakımından ilginç birer örnektir.
Mihrî’nin bu Divân’ı şiir sanatı yönünden orta derecede değere haizdir. Ancak, tarihimizin bu dönemine ışık tutacağı muhakkak olan bir eserin yeni harflerle yapılmış ilmi basımı yahut da edisyon-kritik çalışmasının olmaması üzücü bir durumdur.
Bu eser üzerinde ilk ciddi çalışmayı E. Müştakova 1967’de yapmış ve eseri yazma halden basma hale getirmiştir.
Bu çalışmamız ile Mihrî Hâtun hakkında çıkan bütün bilgiler bir araya toplanmıştır. Ayrıca Amasya ili dahilinde yapılan inceleme ve araştırmalarla Divân’daki ip uçları birleştirilip şair hakkında yepyeni bilgilere ulaşılmıştır.
Divân’ın edisyon- kritik şeklinde verilen metni tespit edilirken başvurulan yazma nüshalar arasında önemli sayılabilecek farklılıkların bulunmadığı görüldü. Bu farklar kitabımızın son kısmında her şiir için ayrı ayrı gösterilmiştir.
Bu tez,Ulu Önder Atatürk’ün “Geçmişini bilmeyen geleceğe güvenle bakamaz” vecizesine uyularak; bu yüzyıla alfabe ve edisyon-kritik pencereleri kapalı olduğu için ışık veremeyen bir dönemi aydınlatmak amacıyla yazılmıştır. Buna Tazarû-nâme adlı mesnevisinin tahlili de eklenerek şairin daha iyi anlaşılması sağlanmaya çalışılmıştır.

A.MİHRÎ HÂTUN, HAYATI, SAN’ATI VE EDEBÎ MUHÎTİ
(1460?- 1506 )

a. HAYATI ve SAN’ATI
“Ey belâkeş Mihrî sen beñzer Belâyî neslisin
Saña dâim bî-vefâlar gâlibâ andan çıkar” (MD.g. 40/8)

15. YÜZYIL bilindiği gibi her yönü ile bir hazırlık, hummalı bir kendini kanıtlama ve adeta 16. yüzyıla dünyanın en büyük devleti olarak girme provalarının yapılma asrıdır. Bu dönemde edebiyatımızda Necâtî Bey, Şeyhî ve Ahmed Paşa gibi kendini yetiştirmiş ve takipçilerine yeni hedefin İran şiirini geçmek olduğunu göstermiş şahika şairler vardır. Her şahikanın yanında tepeciklerin olacağı ve bunların o erişilmezliklere imrenip kendilerini kanıtlamak için çırpınacakları muhakkaktır. Bu dönem şairlerinden biri olan Mihrî de bunlardandır. Tüm kaynakları tarıyarak onun hayatı, muhiti, san’atı ve inanç dünyası hakkında- en son bilgi ve belgelerin ışığında- şunları aktarabiliriz:
“Türk Divân Edebiyatının XV. asır sonlarında yetişen tanınmış kadın şâiri. Mihrî Hâtun, Gümüşlü-oğullarından Pir İlyas Sücâeddin Halvetî ( ölm. 813= 1410) ‘nin torunudur. Babası, Belâyî mahlası ile şiirler yazan, bir kadı idi.
Kaynaklar Mihrî’nin ailesinin Amasyalı olduğunda müttefiktir. .Mehmed Zihnî’nin “İstanbul Ediplerinden olduğunu” söylemesi bir yanılma olmalıdır. Kendisinin doğum tarihi meçhuldür. Ancak Divânının baş tarafında mesnevi şekli ile yazılmış Tazarrû’-nâme’de ecelden, emandan bahsetmesi, bazı gazellerinde “ihtiyarladığına” işaret etmesi, temiz bir ‘aşk ile sevdiklerinden biri ve kendinden azıcık yaşlı olan Müeyyed-zâde’nin 860= (1456) ‘ta doğmuş olması ve şair Makamî’nin onun için yazdığı “at” redifli bir gazelde onun ihtiyarlamış olmasından bahsetmesi göz önünde tutulursa, onun, hiç olmazsa, 45 yıl yaşadığını kabul etmek gerekir.
“Şimden girü Makâmi bizüm bûsemiz heman
Yillerle yürek agrısı ishâl rencidür” (MD.g. 53/4)
Bu takdirde Mihrî Hâtun’un 865(1460) sıralarında doğduğunu ileri sürmek mümkündür.
Adı ve mahlasının Mihrî olduğunu Âşık Çelebi açıkça yazıyorsa da , Evliya Çelebi Mihrîmah, muahhar bazı eserler ise, Fahrünnisâ veya Mihrünnisâ adları üzerinde, kaynak göstermeden durmuşlardır.
Mihrî, hem seven, hem de parlak anlamına gelir. Mihr, aşk ve güneş manalarına gelir. Özellikle “Mihrümah” kelimesi sevgili anlamında edebiyatımızda sıkça kullanılır. Hammer’in onun için kullandığı “Safo” kelimesi de “Safî” anlamında “saf, temiz, sevgiye layık” demektir.
Mihrî Hâtun’un devrine göre, tahsil görmüş bir ailede yetiştiği, iyi tahsil gördüğü, Arapça ve Farsçayı öğrendiği, “bediî beyândan nasîbedâr” olduğu, kendi şiiri ve kaynaklar ile sabittir. Bu hususta en güzel örnek yine şairin kendi eserinden bir bölüm olan Tazarru-nâme’sidir. Yalnız Evliya Çelebi’nin “yetmiş cild kitab-ı müteberi hıfzedüp cümle ulemâyı mubahese-i ulum ve fünûnda âciz bırakmış” demesi, onun ma’lum uslub ve edasının bir tezahürü olduğu gibi “fıkha, ferâize, hayza, nifasa, dair risaleleri” bulunduğundan bahsetmesi de, mevcut duruma göre, bir latife mahiyetinde olabilir.
Mihrî’nin gençliğinde pek güzel, hoş sohbet, biraz şuh, fakat o nispette afif, ismetli ve iradesine hakim olduğuna, ondan bahseden belli başlı eserlerde işaret olunmuştur. Yüz ve ahlak güzelliğini aynı ölçüde birleştiren Mihrî Hâtun,bir çok talibleri çıkmasına rağmen hiç evlenmemiştir. Hatta bunlardan Eyüb Müderrisi Paşa Çelebi’nin onu istemesi ile alakalı açık saçık bir kıt’a da kaynaklara geçmiştir.
Şehzâde Ahmed’in Amasya Valiliği sırasında (1481-1512) onun etrafında teşekkül eden edebî çevrede Mihrî de vardı.(bkz Edebî Muhiti böl.) Divânındaki kasidelerin hemen umumiyetle bu şehzâdeye ve bilhassa çok zaman, bayram tebrikleri vesilesi ile sunulmuş olması da dikkate değer. Yine aynı şehzâde çevresinde yaşamış bazı şahsiyetler ile tamamen hayâlî aşklarına veya aşıkane latifelerine, devrinden başlayarak zamanımıza kadar muhtelif eserlerde tesadüf edilmektedir. Bu arada dillere destan olan ruhî mahiyette münasebetleri bilhassa Müeyyed-zâde Abdurrahman Çelebi ve Sinan Paşa-zâde İskender Çelebi etrafında toplanır. Filhakika Mihrî’nin bilhassa İskender Çelebi’ye olan ruhî zaafı bir çok gazelinde (Divân 157b ) îhâm sanatından istifade ederek anlattığı farz edilmektedir. Fakat yine kaynakların açıkladığına göre, Şehzâde Ahmed meclisinde, zarifler ve şairler bu ciheti îmâ yollu nükteler sarfedince, Mihrî Hâtun bunlara ince mukabelerde bulunmuştur. Mihrî’nin Necâtî, Makâmî, Güvâhî, Afitâbî, Münîrî vb. gibi kendi devri şairleri ile ahbablık, tanışıklık veya muhaberatı olduğu da bilinmektedir. Bunlardan şüphesiz en çok te’siri altında kaldığı ve san’at bakımından en çok ilgi duyduğu Necâtîdir ve bütün yazdıklarını daima ona göndermiştir.(bkz Mihrî’nin Necâtî’ye Nazireleri Bölümü) Mihrî’nin hemen bütün hayatı, kendisinin “Geçmiş ki hayf Mihrî Amâsiyyede ‘ömrüñ” (yalnız Ünv. kütüp. nüshasında mevcut bir gazel maktaı, 176. gazel)mısraında da belirtildiği gibi,doğum yerinde geçmiştir. Yalnız civar bazı şehirleri gördüğü, yaylalara çıktığı yine şiirlerinden anlaşılmaktadır. ( Divân, gazeliyat kısmında Ladik hakkındaki murabbâ ve Künicek ile alakalı gazel).
“Kulakdan olmış idük gerçi ‘âşık
Be-hamdüllah ki hoş gösterdi Hâlık
Ne söz söyled’ise hakkında sâdık
Ne hoş yaylak imiş bu şerh-i Lâdik” (MD. m. 82/1)

Bu şiirde geçen “kulakdan” kelimesi Süleymaniye nüshasında “Kavak’tan” şeklinde de okunabilmektedir. Bunun sebebi Amasya’nın bu gün “İstasyon” denen mahallesine o devirde “Kavak” adı verilmesidir. Buraya yakın olan “Atmeydanı” ve “Künicek” adlı yerler de şiirlerde yer almaktadır. “Künicek” adlı mevkide Akşemseddin Hazrelerinin şeyhi “Kurtboğan” sanlı Pir Şerafeddin Hamza’nın türbesi vardır. Şair burayı da ziyaret etmiştir:

“Bu makâmın ismini gerçi dimişler Künicek
Dillere virür hayât-ı âb u revân göricek”

“Müzdine Akşemsidinüñ vir salâvat kıl dua
Kurtarur ‘isyândan ol seni himmet idicek” (MD. g.89/ 1ve 7)

Ölümü, Amasya’da 912 ( 1506)’dedir. Bâyezid II. (1481-1512) tarafından yaptırılan ve Zevadiye(Savadiye) adı ile tanınan Halvetî tekkesinde dedesinin yanına, gömülmüştür. Burada, mezarın bu günkü durumundan da kısaca bahsetmek gerekir:
Savadiye semtinde bulunan ve Halvetî Şeyhi Pir İlyas’a hürmeten Pirler Mezarlığı denilen bu mekan bu gün bir park durumundadır. 1938 yılında dönemin Belediye Başkanı M. Şevket Laçin, “Amasya’nın yer darlığı”nı bahane ederek burayı iskana açmayı kararlaştırmış; 1944 yılında ise amaç değişmiş bu yerin bir park olmasına karar verilmiştir. Amasya Kültür Müdürlüğü’nde mevcut “Resimli Amasya” adlı eserde Ahmed Demiray bu hususta şu görüşe yer veriyor: ” Pirler Parkı: 1938’de düzenlenmeye başlamış 6.5.1944’te güzel bir törenle halka açılmıştır. Altı dekar alanında olan bu parkın meydana getirilmesinde Belediye başkanı M.Ş. Laçin’in takdire değer gayretleri görülmüştür. Havadar bir yerde bulunan bu park, yaz mevsiminde halk tarafından dolup boşalmaktadır. Pirler parkı’ndan inerken şehir çok güzel görünmektedir. Hele yaz geceleri, bu manzaranın seyrine doyum olmaz.”
İlmî açıdan eski yazmaların, tarihi kalıntıların, mezar taşlarının bir milletin hafızası olduğunu kabul etmeyecek ehli insaf ilim adamı çıkamayacağından yola çıkarsak; yapılan bu hafıza tahribatının gerçek boyutu daha iyi anlaşılır.
Şu anda Amasya’nın girişinde “Şehzâdeler Şehrine Hoş Geldiniz” yazar. Fakat “Bu kadar şehzâdenin mezarları nerededir? diye soran olmaz. Çalışmamızda bahsettiğimiz devrin bütün şehzâde, alim ve edipleri-Mihrî de dahil olmak üzere- burada yatıyordu. İlk el kaynaklardan sayabileceğimiz Hüsameddin Hüseyin’in Amasya Tarihi’nde,buradaki bazı şehzâde türbelerinin mükemmel bir sanat eseri hüvviyetine sahip olduğu belirtilir.
Amasya’nın o dönemki sözde aydınları 1960’lı yıllara kadar “ilericilik” adına halkı mankurtlaştırmaya çalışmışlar ve bugünkü araştırmacıların, oraların sadece resimlerine bakarak çalışma yapmalarına fırsat tanımışlardır.
Mihrî Hâtun’un başlıca eseri divânıdır. Divânın baş tarafındaki Tazarrû’-nâme’sini de divânın bir parçası saymak doğru olur. Mihrî Divânı’nın İstanbul’da bilinen belli başlı yazmaları üç nüshadır. Bunlardan en tamam sayılabilecek en çok güvenilecek olanı Üniversite Kütüphanesi yazmasıdır. Bu yazma 2 tevhid, 460 beyitlik bir mesnevi, biri Bâyezid II ‘e ve 11 ‘i de Şehzâde Ahmed’e olmak üzere 12 kaside, 205 gazel, 8 murabbâ, 1 müstezad, 1 muhammes ve 7 müfred ihtiva etmektedir.( bkz. Aruz Kalıpları Tablosu böl.)
Divânındaki bazı gazellere, çağdaşlarının latifelerine, kaynaklardan çıkarılabilecek bilgilere bakılırsa, Mihrî, “hoş tabiatlı, şirin eda” bir sanatkârdır. Nefsine itimat besleyen, sağlam seciyeli şairdir.Tazarrû’-nâme’sinin son tarafında, bir kadın olmak hasebi ile, kendi devrinin erkelerine ve onların zihniyetlerine karşı nefsini müdafaa etmesi de şahsiyetini belirten delillere eklenebilir. Âşık Çelebi de aynı fikiri te’yid eden bir lisan kullanmıştır.
Mihrî’nin en çok kullandığı vezinler remel, hezec ve muzârî bahirlerindendir. (bkz. Aruz Kalıpları Tablosu böl. )Devrine göre, dil sadeliği, tabiilik ve kolay yazıyor hissi vermiş olmasına rağmen, imale ve zihaflar çoktur. Yazış tarzı bakımından, çağdaşları ve mesela Necâtî ile, mukayese edilirse, hayli gölgede kalır.Ancak şiirlerinde samimiliği, günlük vak’alara teması, ona ayrı bir hususiyet verir.( bkz “Dil ve Uslup” böl.) Mihrî Hâtun Necâtî’yi kendisine örnek edinmiş olmakla birlikte, bu kadar ile iktifa etmemiş, ara sıra şiirde ona yetiştiğini imâ etmiştir. Necâtî ( ölm. 914= 1508) ‘nin “döne döne” redifli iki gazeline söylediği nazirenin güzelliğine kaynaklarda temas edilmiştir. Fakat Necâtî’nin bu kabil hareketlerinden memnun olmadığı onun hakkında yazdığı rivayet edilen bir kıt’asından da anlaşılmaktadır. Mihrî’nin şiirlerindeki bir diğer hususiyet de hisli bir kadının aşklarının, eski edebiyatımızın imkân verdiği âzamî derecede, pervasız denilebilecek şekilde, ifade edilmiş olmasıdır.Bu cihet tezkirelerde de belirtilmiştir. Hiç bir Osmanlı kadın şairi( Zeyneb, Ayşe, Hubbâ vb. ) mısralarında onun kadar sevdiğine aşkını açıkça ifade etmemiş ve onun derecesinde samimi olmamıştır. Ondaki sade dil ve samimilik eski edebiyatımızda pek az şaire nasib olmuştur.”

“İrdi çün âb-ı hayâta Mihrî ölmez haşre dek
Gördi çün zulmet şebinde ol ‘ıyân İskenderi “(MD.g.194/5)

Bütün bunların Amasya gibi küçük bir taşra şehrinde olması bu devire ve sosyo-kültürel yapısına ilgiyi artırmaktadır.
Bu noktada Osmanlı tarihlerinden Bâyezid II’nin etrafında Amasya’da meydana gelen edebî ve siyasî muhite bakmak, devri daha aydınlık görme açısından yararlıdır:
” Şehzâde Bâyezid, eskiden beri mamur bir kültür merkezi olan Amasya’da yeni ve hareketli bir devir açmıştır. Yaratılıştan zevk ve eğlenceye düşkün olduğu için, etrafına derhal musikîşinaşları, şairleri toplamış, kısa zamanda bir kültür muhiti meydana getirmiştir. Babasının ölümü üzerine 886/ 1481 yılında İstanbul’a gidip tahta oturuncaya kadar, on beş yıla yakın bir zaman, vaktini bu muhit içinde, eğlence meclisleri, şiir sohbetleri ile geçirmiştir.Şehzâde’nin Amasya’da edebî muhitini teşkil eden şairlerin çoğu, yanında resmî vazife ile bulunmuş şahıslardır. Sarayda en fazla itibar gören şüphesiz, nedimi, Müeyyed-zâde Abdurrahman Çelebidir. Devrin tanınmış şairlerinden Cafer Çelebi’nin babası Tacî Bey, Şehremeni idi. Safî Mahlaslı Cezerî Kasım Paşa, defterdar olmuştu. Amasyalı ve yazı üstadı Şeyh Hamdullah da ilave edilince Ş. Bâyezid’in çevresinde toplanmış olan şahsiyetler hakkında biraz malumat sahibi olunmuş olur…
Amasya’nın eski bir ailesine mensub olan Şeyh Şemseddin Efendi’nin torunu Hatemî mahlaslı, Abdurrahman Müeyyed-zâde (ö. 922/ 1516), Amasya’da doğmuş, burada yetişmiş ve genç yaşında Şehzâde Bâyezid’in sarayına intisab etmiştir. Aynı muhitte bulunan ve güzelliği ile meşhur olan Mihrî Hâtun’a âşıktı. Şehzâde ile çok iyi anlaşan ve onunla içki ve şiir meclislerinde bulunan Hatemî, Fatih Sultan Mehmed’e Şehzâde’yi bu kötü alışkanlığa sürükleyen kişi olarak şikayet edildi. Fatih 1479 tarihinde öldürülmesi için hüküm gönderdi. Bu hükmü daha önceden öğrenen Şehzâde Bâyezid, Müeyyed-zâde’yi İran’a kaçırdı. Babasına da bir ariza gönderip, şişmanlığını önlemek için bazı maddeler kullandığını, fakat artık tamamen vazgeçtiğini bildirerek affını istedi. İran’da üç yıllık bir tahsil dönemi geçiren Müeyyed-zâde ancak Şehzâde Bâyezid’in padişahlığı döneminde İstanbul’a dönebildi.”
Diğer kaynaklarda da benzeri bilgiler teyid edilerek şu ayrıntılar üzerinde duruluyor:
Amasya’da doğmuş ve bu şehirde yetişmiş olan Mihrî Hâtun da Şehzâde Bâyezid muhitinde şöhret bulmuş şairlerdendi. Amasya kadısı Belayî Efendi’nin kızıdır. Şiiri ile şöhret kazanmaya başladığı sıralarda Şehzâde’nin dikkatini çekerek iltifatına nail olmuş ve çevresindeki şairlere katılmıştır. Güzelliği ile Müeyyed-zâde Abdurrahman Çelebi ve aynı muhitte bulunan Paşa Çelebi’yi hayran bırakıp, kendisine âşık etmişti. Fakat tezkirecilerin ısrarla üzerinde durduklarına göre, bunlara yüz vermemiştir. Hatta Paşa Çelebi’nin evlenme teklifini sert bir cevapla reddetmiştir.
Mihrî Hâtun, açık fikirli, erkekten fazla sakınmayan, ve Şehzâde’nin sohpetlerinde beraber bulunmaktan çekinmeyen bir kadındı. Daha sonra Sinan Paşa’nın oğlu İskender Çelebi ile de aşk dedikoduları olmuş, Mihrî, bu gibi şeylere de ehemniyet vermemeştir.
Mihrî Hâtun S. Bâyezid’in padişah olmasından sonra, yerine Amasya valisi olan Şehzâde Ahmed devrinde de saraydaki itibarlı durumunu korumuştur…
Şehzâde Ahmed, ( ö. 919/1513) S. Bâyezid’in oğludur. 870 / 1465 ‘de babasının Amasya valiliği sırasında doğdu. S. Bâyezid onu diğer oğullarından ayrı tutmuş, bir dediğini iki etmemiştir. Amasya valiliğinden padişah olunca sancağı çekme yaşı gelmiş bulunan Şehzâde Ahmed’i Amasya sancak beyi yaptı. Şehzâde Ahmed bütün hayatını Amasya’da geçirmiştir. Babasının son zamanlarında hayatta olan üç şehzâdenin en büyüğü olduğu için saltanatın varisi sayılıyordu. Babası da saltanatı ona bırakacağını muhtelif zamanlarda hissettirmişti. Yumuşak tabiatı, tedbirli davranışları ile babasından başka devlet ricâli de onun yanında idiler. Atak,hiddetli Şehzâde Selim’den çekiniyorlardı. En kuvvetli taraftarı Hadım Ali Paşa, Şah Kulu seferinde savaştan sonra saltanata getirileceğine söz vermişti. Fakat bu sefer sırasında Ali Paşa’nın ölmesi ümitleri hayli sarstı.Eşkiyayı takip etmeyip Amasya’ya geri dönmesi de yeniçeriler üzerindeki itibarını tamamen sarstı.Kardeşi Selim’in isyanı sırasında Üsküdar’a kadar geldiyse de yeniçerilerin aleyhinde olduğunu görerek geri döndü. Yenişehir’de kardeşi ile olan savaşta yakalanarak öldürüldü.
Kendini saltanat varisi olarak hazırlayan Şehzâde Ahmed’in Amasya’daki sarayı debdebe ve ihtişam içinde idi. Etrafında âlim, şâir, sanatkar büyük bir topluluk vardı. Şairlerden babası zamanında da saray muhitinde olan Âfitabî, Amasyalı Münîrî İbrahim Çelebi, Penâhî Şah Kulu, şair ve bestekâr Makamî, kadın şairlerden Zeyneb ve Mihrî Hâtun’lar himayesinde ve muhitinde idiler.
Zeyneb Hâtun ile Mihrî Hâtun aynı muhitte ve beraberdiler. Birbirine yazdıkları mektup ve latifeleri vardır.Mihrî Hâtun’un hiç evlenmemesine rağmen Zeyneb, Kadı İshak Çelebi ile evlenip Saray muhitinden ve sohbetlerden vazgeçerek evine çekildi.
Mihrî Hâtun, Amasya valiliğinde Ş. Bâyezid’in Sarayına dahildi. Şehzâde Ahmed, Amasya’da vali olunca ona da intisab ederek, yine Saraydaki meclislere,sohbetlere girmeğe başladı. Bu devirde artık şiirdeki şöhretini kazanmış durumdaydı. Şehzâde Ahmed’in Amasya’da bulunduğu müddetçe pek çok kaside söylemiş, ayrıca gazeller de sunmuştur.
Mihrî,gençliğinde çok güzeldi. Sinan Paşa’nın oğlu İskender Çelebi ile bir gönül macerası olmuştur. Bir gün şehzâde meclisinde bu macera telmih edilmiş, Mihrî şu beyiti söylemiştir:

“Nice İskenderi la’lüm zülâli
Suya iletti vü susuz getirdi

Mihrî Hâtun, bu şekilde evlenmeden,erkekler meclisinde rahatça oturup, hatta şairlerle latifeler yaparken,ufak tefek dedikodulardan başka iffetine kimse söz söylememiştir.
Ne yazsa hemen Necâtî’ye gönderirdi. Necâtî Bey de buna kızardı. Rivayete göre şu beyitleri söyleyerek Mihrî’ye göndermiştir:

“İy benüm şi’rüme nazire diyen
Çıkma râh-ı edebden eyle hazer
Dime ki işte vezn ü kâfiyede
Şi’rüm oldı Necâtiye hem-ser
Harfi üç olmak ile ikisinüñ
Bir midür fi’l-hakîka ayb u hüner”

Mihrî Hâtun hakkında ilk araştırmalardan birini, belki de en önemlisini gerçekleştiren E.İ.Müştakova, yaklaşık 110 sayfalık bir açıklama ile beraber Mihrî Hâtun Divânı’nı Arap harfleri ile basma halinde yayınlamıştır. Bu çalışmanın açıklamalar bölümü Rusça olub kısaca şu hususlardan bahsetmektedir:
1. Mihrî Hâtun ve şiiri hakkında bilgiler
2. Divândan yola çıkarak kısa açıklamalar; beyit ve gazel tercümeleri. (Rusça’ya)
Bu bölümlerden en çok dikkate alınması gereken kısım, Mihrî Hâtun’un hayatı hakkındaki açıklamalar bölümüdür. Diğer bölümlerde yazar ele aldığı beyitleri kendi görüş zaviyesinden açıklamaya çalışmıştır.
Müştakova Mihrî Hâtun hakkında yaptığı araştırmada kısaca şunları yazmaktadır:
“Mihrî Hâtun çok bilinen şairelerdendir. Onun hakkında bir çok tezkirede ve günümüz kaynaklarında bilgi bulunmaktadır. Fakat onun ve çalışmalarının bu kaynaklarda hakkıyla incelenip açıklandığı söylenemez. Bu yüzden bu edebî miras çok ilgi çekici ve araştırılmaya değerdir. Çünki eseri orta çağ boyunca saraylarda ve aristokratlar arasında ilgi görmüş ve değer verilmiştir. Ayrıca kendine göre hoş bir üslubu vardır. Mihrî Hâtun hakkında yapılacak çalışmalar edebiyat araştırmacılarına çok enterasan kapılar açacaktır. Bunları ancak onun şiirlerine dayanarak açacağımız da bir gerçektir. Malesef bu divân bu güne kadar yazma halinde kalmıştır. İşte bu sebebten kitabın müellifi bu çalışmayı yapmak gereği duymuştur.
Mihrî hakkında bir çok çalışma olduğu halde biyografisi hakkında yeterli bilgi elde mevcut değildir. Hayatı hakkında yalnızca tezkirelerden bilgi elde edebiyoruz. O halde divânından yola çıkıp onu açıklamaya çalışmak en doğrusudur. Şiirleri ve hayatı onun ayrılmaz parçalarıdır. (Çalışmamızın muhtelif kısımlarında bu görüşten yola çıkarak ” Mihrî Divânı”nda geçen yerler, şahıslar ve hadiseler hakkında açıklamalar yapılmıştır.)
Yeterli kaynak olmadığından bir çok kaynak onun doğum tarihi hakkında çeşitli tarihler rivayet etmektedir. Bunlardan en çok zikredileni ve doğruluk ihtimali yüksek olanı; 1460’da Amasya’da doğdu, diyenidir.
XV. asır Osmanlı Devleti açısından değerli ticarî ve siyasî merkezlerin oluştuğu, önemli bir hazırlık çağıdır. Bu hazırlık döneminin illerden bazılarına şehzâde şehri olması hasebiyle ayrıcalık ve önem vermesi gayet doğaldır. Bu illerden biri de Şehzâdeler şehri Amasya’dır. Amasya gibi bir çok şehir bu asırda mektep, medrese, zaviye ve tekkelerle donatılmış, çocukların en iyi şekilde yetiştirilmesi için azamî gayret sarf edilmiştir. Amasya bu bağlamda tıp, matematik, dinî ilimler ve edebî muhitler yönünden merkezlik görevi görmeye başlamıştır.
Mihrî’nin babası bu çevrede kadılık yapmış, âlim ve şâir bir şahsiyettir. Belayî, onun mahlasıdır. Belayî II.Bâyezid’in edebî muhitinde bulunmuş ve göz dolduran şiirleri ile tanınıp sevilmiştir. Mihrî’nin babası hakkında Tazarru nâmedeki şu duası ilginçtir:
“Adımız iylikle yâd olmak içün
Hem Belâyî rûhı şâd olmak içün” (T. 13/41)

Bâyezid padişah olduktan sonra oğlu ve gözdesi Şehzâde Ahmed Amasya’da 30 yıl kadar yöneticilik yapmıştır. Bu Şehzâdenin etrafında oluşan edebî muhitte babasından edebiyatın inceliklerini öğrenen Mihrî Hâtun da vardı. Babasının âlimliği adeta kızına da sirayet etmiş Arapça, Farsça ve devrinin ilimleri hakkında geniş malumata sahip olmuştu. Mihrî daha çok Fars edebiyatına ilgi duyuyordu.Yazılı kaynaklara göre, Şehzâde Ahmed’in edebî muhitinde yapılan bir şiir yarışmasında Mihrî’nin şiiri en güzel seçilmiş ve bu olaydan sonra şairin ünü şehire yayılmıştır.Edebiyat tarihlerinde Mihrî’nin ölümü hakkında kesin tarihler zikredilmemiştir.Bir çok edebiyat tarihçisi 1506-1507 (hicri 912) yıllarında ölmüştür, diyorlar. Mihrî Hâtun’un hayatını araştıran ilk Rus araştırmacı V.D. Smirnov ve A.E Krımski Mihrî Hâtun’un 1514 tarihinde öldüğünü tahmin ediyorlar. Bir çok araştırmacı ise- yuvarlak olarak-Mihrî’nin16.yüzyılın başında öldüğünü söylemektedir.
B.A. Gordlevski’nin 1910 larda söylediğine göre Mihrî’nin mezarı Amasya’dan biraz uzakta olan Ladik’tedir. A.K. Karahan ise şairin mezarının, dedesi olan Pir Sucaeddin İlyas Halvetî’nin tekke ve türbesinin bitişiğinde olduğunu yazmaktadır.” Bu tekke halen Savadiye (Metinlerde Zavadiye diye geçmektedir.) mahallesinde bulunmaktadır.”
Bu bilgilerin ışığında Mihrî’nin, Ladik’te, babasının bir dönem kadılık yapması münasebeti ile bulunduğu söylenebilir. Ladik’le ilgili şiirden de anlaşıldığı kadarıyla iki şehzâdeden birisi-Ahmed veya Bayezid- muhtemelen kısa bir süre görev icra etmek üzre Belayî ve ailesini Ladik’e göndermiştir. Bu görevlendirmeden Mihrî özellikle memnun olmuştur:
“Duâlar eyle Mihrî şehr-i yâre
K’anuñ lutfından irdüñ bu diyâre
Ki gördüñ gizlü genci âşikâre
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik” (MD g 82/24)

Mihrî hakkında olumsuz yargı bildiren tek araştırmacı Muallim Naci’dir:
“Fatih Sultan Mehmed devri hanım ediplerindendir.Meşhur hanım şair Zeyneb ile aynı devirde yaşamıştır. Aralarında bir çok latife geçmiştir. Şiiri şöhretine uygun değildir.”
Bir diğer kaynakta ise sevdikleri ile ilgili şu açıklamalara yer verilmiştir:
“Sinan Paşa’nın oğlu İskender Çelebi ile arasında bir aşk hikayesi vuku’ bulmuşsa da evlenmemişlerdir. Gazellerinin çoğuna ilhan kaynağı teşkil eden bu aşkı bir gazelinde şöyle dile getiriyor:

“Hâbdan açdum gözüm nâ gâh kaldurdum seri
Karşuma gördüm turur bir mâh-çehre dilberi

Tâli’üm sad oldı yâ hod kadre irdüm gâlibâ
Kim mahallüm içre gördüm gice togmış müşterî

Nûr akar gördüm cemâlinden egerçi zâhirâ
Kendisi beñzer müselmâna libâsı kâfirî

Gözümi açub yumunca oldı çeşmümden nihan
Şöyle teşhîs itdüm anı yâ melekdür yâ perî

İrdi çün âb-ı hayâta Mihrî ölmez haşre dek
Gördi çün zulmet şebinde ol ‘ayân İskenderi ” ( MD.g 194)

Daha sonraki yıllarda Hatemî mahlası ile şiirler yazan Müeyyed-zâde Abdurrahman Çelebi ile de bir hissi yakınlık kurduğu görülmektedir. Güvâhî ve Makamî adlı şairler ile atışmaları vardır. Bunlar kendisinin “hoş-tab’ ve latife-gû” bir şaire olduğunu ortaya koyar. Aşağıdaki şiiri Güvâhî’ye gönderdiği Meşa’irü’ş Şu’arâ’da nakledilmektedir:
“Cihan içinde bir hûbâ Güvâhî
Seni Hak mübtelâ kılsun İlâhî

Ki bir kaç beytün ile Mihrîyi sen
Niçün yâd eylemezsün gâhi gâhi” ( MD. g. 1,8 /189)

Paşa Çelebi adlı ma’ruf bir zatın Mihrî’yi ilerlemiş yaşında istemesi üzerine Zâtî’nin söyle-diği galiz latife çok meşhurdur. Âşık Çelebi onun için “egerçi zendir amma ol nice merd-i meydane çifte zendir”der.”
İkinci el kaynaklarda genellikle aynı bilgiler tekrar edilmiş ve E. Müştakova’nın da belirttiği gibi asıl kaynak olan Divân’a ve onun Mihrî’nin hayatı hakkında kullanımına değinen, inceleme ve tahlil çalışmasını bunun üzerine bina eden pek çıkmamıştır. Biz bu çalışmamızda Mihrî hakkında mevcut bütün kaynaklardaki bilgileri toplamak yanında, Tazarrû’-nâme’nin tahlîli ile de bir ileri adım atmayı istedik. Mihrî’nin özellikle dinî ve tasavvufî yönünü gözler önüne serecek bu çalışmanın onun hayat hikayesine de ilaveler yapacağı muhakkaktır.

BİRİNCİ EL KAYNAKLARA GÖRE MİHRÎ
Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nde şu şekilde tanıtılır Mihrî:
Üstad şair Mihrîmah Hâtun: Pir İlyas Hazretlerinin soyundan. Rabiatü’l Adeviye gibi afife bir hâtun imiş.Yetmiş cilt kıymetli eseri ezberleyip, bütün bilginleri ilmi münâkaşada âciz bırakmış. İsmi Mihrîmah olduğundan, Mihrî mahlasını kullanmıştır. Parlak ve temiz sözleri, hurf-u heca üzere yazılmış mükellef divânı, fıkıh ve ferâize ait yerlerden,nifas bahsinden makbul meseleleri, nazımla yazılmış risaleleri vardır. Kendisi de fikirleri gibi taze ve henüz açmamış gonca iken, cennet bağına göçmüştür. Temiz soyu Pir İlyas mezarlığında gömülüdür.
Gelibolulu Âlî’nin Künhü’l- Ahbâr adlı eserinin tezkire kısmında Mihrî hak-kında şu cümlelere rastlıyoruz:
“Mihrî: Amasiyyedendür. Bikr-i fikri gibi mümtâz ve şehver-i tab’ına karîn ü zâhirü’l- i’câz bir hâtun-ı ‘aşık-bâz idi Merhûm Sultân Ahmedüñ meclisine dâhil ve mu’âsırları olan şu’arâ ile letâife mâil hattâ İskender nâm bir cevân-ı sim-endâmla ser- vakt-i töhmete vâsıl bir nâzenîn-i bî- mu’âdil iken dâmen-i iffetine dest-i bîgâne fırsat bulmadı.Ve pirâhen-i ‘ismetine ‘uşşak-ı müştâk- ferzâneden kimse vasıl olmadı. Hattâ bir gün bedîhe dimişdür.
Beyt Nice İskenderi la’lüm zülâli
Suya iletdi vü susuz getürdi

beytini inşâ eylemişdür.Muhassal-ı kelâm zen-i dehr- firîbine aldanmayup dünyaya merdâlikle geldi gitdi. Zülâl-i visâlinden ne bir kimse behremend oldı ve ne bezm-i ülfeti ser vaktine yetdi. Bu gazel Necâtîye nezâ’irindendür.

Nazm Âteş-i gamda kebâb oldı ciger döne döne
Göklere çıkdı duhânumla şerer döne döne

Dil derûnumda tutuşdı yine bir şem’ gibi
Ten hayâlüñle fener oldı ( k.216b)yanar döne döne

Vuslat-ı la’lüne irişmege can canbazı
Rismân-ı ser-i zülfüñden iner döne döne
Sehî Bey tezkiresi : “……… Eş’arı halk içinde meşhur ve gazaliyatı ehl-i dil ü yâran arasında mezkur…”
Latifî Tezkiresi: “Fenn-i şiirde bî- kadr ü paye ve mâye-yi mârifetde kem-mâye degül idi. Tab-ı sünenarası gülgûn-ı nazm-ı rengîn ile meşşate-i aruz-ı makal ve zînetger-i fikr-i bikr-i hayal idi. Egerçi işve-i eş’ârı ve şive-i güftarı zenânedür, Amma cihet-i suz-i güdâzda âşıkâne ve merdânedür…”
Beyânî Tezkiresi: “Tâife-i zenândan nazım ve şiirden demzenân olanlardandur. Zamanında sipihr ü melâhâtun tâbende Mihrî olup şüarâ ve zürefâ ile mihr ü muhabbet ve sohbet ü ülfet üzre iken kise-i mahdumunun mührüne dest-i ecânib irmemiş ve serâ perde-i ismetine nâ mahrem girmemişdür…”
Kınalızâde Hasan Çelebi Tezkiresi: “… arâis-i ebkâr-ı meâni-i dakikayı hacle-i tasarrufuna getürmekle serâ perde-i hatırında ebkâr-ı efkâr mütezâhir ve gamam-ı insicam gülşen-i eş’ârı pür ilhamından mütekâtırdur. Egerçi zamanında şu’arâ ve zürefâ ile sohbet ve ülfet ve mihr ü muhabbet üzre olurmış. Kise-i mahdumunun mührüne dest-i ecânip irmemiş ve serâ perde-i ismet ü iffetine nâ mahrem-i meram girmemişdür…”
Âşık Çelebi Tezkiresi: “…hüsn-i cemali mucibince ol sitre mesture imiş âvâze-i hüsn ü ârus u tab’ı tutuk ufuk-ı hicâbdan tulu’ idüp eş’ârı hüsni gibi meşhure imiş ol âhu kemend-i eş’arla ve tir-i keman-ı ‘anber-nisarla belâgat vadilerin şikâr ve mazmunı kendüye penâh ve hisar idünürmiş…arâyıs-i ebkâr-ı meâniyi mihr-i nazımla kendinün idünüp hacle-i tasarrufuna getirmişdür… kimesne andan murad almamış ve cam-ı ‘aşkdan gayri harim-i hürmetine yad ayak girmeyüp genc-i nahfetine bâhil eli dokunmayup zer-i kuvvet ile ‘anberineden özge boynına kol salmamışdur. Dünyaya kız geldi kız gitdi…”
Bu beş tezkirede şu beyitler Mihrî’nin şiirine örnek olarak verilmiştir:

“Ateş-i gamda kebâb oldı ciger döne döne
Gökler çıkdı duhânumla şerer döne döne” (M.D. 143/1)

” Hâbdan açdum gözüm nâgâh kaldırdum seri Karşuma gördüm turur bir mâh- çehre dilberi” ( M.D. 194/1)

” Ben umardum ki baña yâr-ı vefâdâr olasın
Ne bileydüm ki begüm böyle cefâkâr olasın ( M.D. 124/1)

” Didüm yüzüñi görmedüm evvelki görüşte
Bürka’ götürüp açdı yüzin didi gör işte ( M.D. 159 / 1)

“Sen iy Necâti ister iseñ bûriyâ döşek
Yar eşiginde Mihrîye bir kurı câ yeter” (M.D. 47/ 6)

” Sen yalandan Hâtemî ‘âşık geçersin Mihrîye
Sümme vallahi seni Mihrî yeg sever oglandan ( M.D. 133/ 7)

Yerel Kaynaklardan Abdi-zâde Hüseyin Hüsâmeddin’in Amasya Tarihi adlı eserinde Mihrî’nin hayatından çok geçmişi ile ilgili bilgiler elde edebiliyoruz.
Eserde özetle şöyle denilmekte : Mihrî Hâtun Bâyezid devri şairlerindendir ve Pir Sücaeddin İlyas adlı Amasya’nın ünlü Halvetî Şeyhi’nin torunlarındandır. Şehzâde Ahmed devrinde de önemli konumunu korumuştur. Bu devirde edebî muhiti Tacî, Âfitâbî, Figanî, Kutbî, Münîrî, Caferî, Sa’dî Çelebi,Mihrî ve Zeyneb Hâtun gibi bazıları İstanbul’da dahi ününü duyurmuş şairler oluşturuyordu. Gümüşlü-zâde Pir İlyas Halvetî’nin kurduğu tarikat bu yıllarda diğer, Babaî ve Mevlevî tarikatlerinden çok seviliyor ve rağbet görüyordu. Bunda Halvetîlik’in zühd ve takvaya önem vermesi ve tartışmalardan uzak kalmasının etkisi büyüktür. Pir İlyas hakkında hayatı ve ölümü ile ilgili bir çok kerâmetler halk arasında anlatılagelmiştir. Timur ordusunun Amasya’yı yakıp yıkmasını önlemesi, öldüğü zaman konulduğu teneşirin kırılması fakat kendisinin yere düşmemesi vb. rivayetler onu halk ve ulemâ arasında saygın bir mevkiye çıkarmıştır. II. Bâyezid de onun türbesini onartarak saygısını belli etmiştir. Mihrî’nin mezarının da bu türbe kıyısında olduğu diğer kaynaklarda zikredilmektedir. Tazarû-nâme, Mihrî Hâtun’un Halvetî dedesine en büyük saygı neşidesidir diyebiliriz.

***
b. EDEBÎ MUHÎTİ

XV. ve XVI. asırlarda Osmanlı İmparatorluğu hudutları dahilinde teşekkül eden edebî muhitlerin incelenmesinden, bunların, Padişah başta olmak üzere, varlıklı, nüfuz sahibi, şiir ve edebiyatla ilgilenen şahısların etrafında meydana geldikleri görülüyor.
Edebî muhitlerin meydana gelmesinde ve dolayısıyla edebiyatın gelişmesinde padişahların ve şehzâdelerinin büyük tesirleri olmuştur.
İstanbul dışında edebî muhitler, Sancak beyi olarak Anadolu’ya gönderilen Şehzâde sarayları etrafında teşekkül etmiştir. Bunlardan, bilhassa Konya, Amasya, Manisa ve Kütahya bu saraylar sayesinde edebiyatın geliştiği şehirler olmuşlardır.
Mihrî, ilk olarak Şehzâde Bâyezid’in edebî muhitinde sayılan ve sevilen şairlerdendi. Bu dönemde oluşan edebiyat topluluğundan bir çok kişi Bâyezid ile birlikte İstanbul’a gitmiştir. Mihrî de İstanbul aşkı ile yananlardan olmasına rağmen buna muvaffak olamamıştır:

“Geçmiş ki hayf Mihrî Amâsiyada ‘ömrüñ
Konstântinîde ‘akıluñ gitme kal imdi” (MD. g.178/7)

Mihrî’nin bulunduğu edebî muhitte şu meşhur şahsiyetler göze çarpar: Adlî (II. Bâyezid), Hatemî ( Müeyyed-zâde Abdurrahman Ç. ), Münirî İbrahim Çelebi, Penahî (Şah Kulu ), Nişanî, Tacî, Tacî-azâde Cafer Çelebi Şeyh Hamdullah, Âfitabî, Makamî, Sadi Çelebi, Zeynep Hâtun, İskender Çelebi, Paşa Çelebi…
Mihrî, II. Bâyezid devrinde kendini göstermesine rağmen en çok kasideyi Şehzâde Ahmed(ölm.1513)’e yazmış ve ondan iltifat görmüştür.
Kendini saltanat varisi olarak hazırlayan Şehzâde Ahmed’in Amasya’daki sarayı debdebe ve ihtişam içindeydi. Etrafında âlim, şair, sanatkar büyük bir topluluk vardı. İran’dan gelen üstad musiki-şinas Zeynel Abidin’e maaş vererek sarayında alıkoymuştu. Nakkaş olan Şah Kulu, Tebrizli Melek Ahmed, Hasan b. Mehmed hizmetinde idiler. Şairlerden babası devrinde de saray muhitinde olan Âfitabî, Amasyalı Münirî İbrahim Çelebi, Penahî, Şah Kulu, şair ve bestekâr Makamî, kadın şairlerden Zeyneb ve Mihrî Hâtunlar himayesinde ve edebî muhitinde idiler.
Şehzâde Ahmed’in annesi Bülbül Hâtun da halk tarafından sevilen ve halka hizmet etmeyi kendine görev telakki edinen bir hâtun idi. Onun adını alan bir mahalle, bir cami, bir de hamam bu gün de “Hâtuniye” adı ile mevcuttur. Bu sevgi Mihrî Divân’ında da bir gazelde adı anılarak dile getirilmektedir:

“Hak bagışlasun ilâhî seni ol vâlîdeñe
Kim anuñ bir danesisin saña rif’at yaraşır” (MD. g. 23/7)

Şehzâde Bâyezid’in Amasya Valiliğinde muhitine giren, sonra, onu güçendirerek Saraydan uzaklaştırılan Âfitabî, Şehzâde Ahmed döneminde ona intisab ederek bir müddet hizmet etti. Sonra tasavvufa girip ömrünü camilerde vaaz ve nasihatle geçirdi ve doğduğu bu şehirde öldü.
Amasyalı Münirî İbrahim Çelebi şairliği ve ilimi ile tanınmıştı.(ölm. 1521) Şehzâde Ahmed’e kasideler sunmuş,iltifatını görmüştür. Diğer şairlerle aynı edebî muhitte bulunmuşsa da şiiri pek tutulmamıştır. Daha ziyade ilmî eserleri ile tanınmıştır.
Şair ve nakkaş olan Penahî Şah Kulu, şiirlerinden ziyade nakkaşlığı ile II. Bâyezid tarafından sevilmiş ve Şehzâde Ahmed’in öldürülmesinden sonra S. Selim tarafından İstanbul’a çağırılıp baş nakkaş ilan edilmiştir. Bir rivayete göre S. Selim’in resmini de yapmıştır .
Makamî ise Şehzâde’nin ve Mihrî’nin de içinde bulunduğu muhitin meşhur musiki üstadıdır. Sesi güzeldi, güzel besteler yapar ve okurdu. Mihrî Hâtun’la karşılıklı gazelleri vardır. Şehzâde’nin ölümünden sonra camilerde Kur’an okuyarak, vaaz ederek hayatını devam ettirdi. Bağdat seferi sırasında Bağdat’ta öldü. Musikide şiirden daha iyi idi.Mihrî Divân’ının sonundaki ” Mesnevî-i Latif” adlı şiirin ona ait olduğu ve müstensiler tarafından yanlışlıkla buraya alındığı anlaşılmıştır.

“Hecr ile geçdi Makâmî aña bir kez dimedüñ
Gel berü itlerüm ile eşigüm bekle ukât

Kand-gînî lebünüñ kandına agyârı görüp
Doymayup âhir o bî-çâreye irüşdi memât

Ger mezârına güzar eyleyesün işidesün
Mihrî Mihrî diyü çagırdugını anda nebât” (MD. g. 218/11-19,20)

“Şimden girü Makâmi bizüm bûsemiz heman
Yillerle yürek agrısı ishâl rencidür” (MD. g. 52/4)

Bu şiirinde Makamî, onun evlenmeden ölmesinden, güzelliğinden, kendisinin dahi ona aşık olduğundan, zamanında satılmayan meyve gibi dalında solduğundan,çok istendiği halde hiç kimseye yar olmadan ihtiyarlayıp öldüğünden bahseder. Ve sanatlı bir ifade ile mezarına uğrayacak olsanız bitkilerin dahi onun bu bahtsızlığından dolayı “Mihrî, Mihrî” dediğini duyarsınız der.
Zeyneb Hâtun, Mihrî ile aynı muhiti paylaşan hem-cinsi bir şaire idi. Şehzâde Ahmed Amasya valisi olunca ona kasideler sundu. İyi Arapça ve Farsça bilen, kültürlü bir kadındır.Mihrî ile karşılıklı latife ve mektupları vardır. Mihrî Hâtun’un tersine o, Kadı İshak ile evlenip bu muhitten evine çekilmiştir. Zeyneb, devrinde hayli meşhur olmuş şairlerdendir. Türkçe ve Farsça şiirlerini topladığı Divân’ını S. Mehmed II’e sunmuş, onun da takdirini kazanmıştır.
Müeyyed-zâde Abdurrahman Çelebi, Ş. Bâyezid’in ilmi yanında dürüstlüğü ve fazileti ile de sevdiği gençlik devri arkadaşlarındandır. (ölm.1516) Hatemî mahlası ile şiirler de yazan bir şair idi aynı zamanda. Müeyyed-zâde II. Bâyezid ve Yavuz S. Selim’in takdirini ve hürmetini kazanmış bir şahsiyet idi. Ona sertliği ile tanınmış Yavuz bile hürmet ederdi. Ölümüne Yavuz Sultan Selim çok üzülüp şöyle demiştir: “Saltanatımız iki vucud-ı bi nazir ile şeref-pezir olmış idi. Biri Müeyyed-zâde Abdurrahman Efendi’dir amma hayf u dirig ki şebab-ı şikest oldugu zamana rast geldik…”
Müeyyed-zâde’nin en büyük hizmetlerinden biri, Kemalpaşa-zâde gibi Osmanlı tarihinin en büyük alimlerinden birini yetiştirmiş olmasıdır. Necâtî Bey de onun himaye edip, kolladığı ünlü isimler arasındadır. Necâtî de buna karşılık Divân’ını onun adına tertip edip, aşırı sözlerle onu övmüştür. Divân tertibi genelde padişahlar adına yapıldığı için kimi çekememezlikler olmuş; fakat Padişah II. Bâyezid ve Müeyyed-zâde’nin dostlukları bunları aşmaya yetmiştir. Kazasker Müeyyed-zâde; Tacî-zâde Cafer Çelebi ve Zati’yi de koruyup kollamışlar, bu geleneklerini makamlarından veya hayatlarından olana kadar sürdürmüşlerdir.
Mihrî ile Amasya’da aynı muhiti payalaşan Hatemî, bir ara bu güzel ve zeki kadına aşık oldu. Bu temiz aşk belki de Fatih’in Müeyyed-zâde hakkındaki fermanı ile evliliğe dönüşmeden bitmiştir. Bu aşkla ilgili Hammer tarihinde şöyle bir değerlendirme göze çarpar; “…Şiirleri ile şöhret kazanmış olan Mihrî Hâtun ile aralarında temiz aşk ilişkisi olan Müeyyeddin tanınmış bilim adamlarındandır.” Bu aşkla ilgili Mihrî Divân’ında şu beyit ilgi çekicidir:

“Sen yalandan Hâtemî ‘âşık geçerdüñ Mihrîye
Sümme vallâhi seni Mihrî yeg sever oglandan”133/7

II. Bâyezid’in Amasya’daki muhitinin nasıl mükemmel bir ilim ve irfan meclisi olduğu sonradan burdaki şahsiyetlerin yaptığı faaliyetler ve geldiği mevkiler ile ispatlanmış oluyordu.
Tacî-zâde Cafer Çelebi ise Amasya’da yine II. Bâyezid ve Mihrî’nin bulunduğu edebî muhitte doğmuş,şair ruhlu, şairleri ve ilim erbablarını sevip kollayan, devletin en yüksek mevkilerine gelmiş kişilerdendi. Eski padişahların,vezirlerin hikayelerini, latifelerini çok iyi bilir, meclislerde anlatırdı. Çok kuvvetli hafızası vardı. Bütün hayatını hatiplikle geçirmişti. Âşık Çelebi’nin iyi dostu idi. Tacî-zâde Cafer 1515’te Yavuz tarafından bir isyana adı karışmasından dolayı idam edilmiştir. Kaynaklar onun nazm ve nesrinin güzelliğinde hem fikirdir. Divân ve Heves-nâme adlı eserleri vardır. Hammer Tarihinde “…Yine bu zamanlarda Tacî Beyin iki oğlu Cafer ve Sadi’nin eserleri ile Osmanlı yazışma modelleri iki iyi örnek tanımıştır.” şeklinde vasıflandırılmaktadır. Babası Tacî Bey de yine Mihrî’nin bulunduğu muhitin insanıdır.
Nişanî, Âşık Çelebi’ye göre Amasya’da diğer kaynaklara göre ise Konya’nın Karaman ilçesinde doğmuş Fatih devri müderris ve nişancılarındandır.
Şehzâde Ahmed’in Veziri Sinan Paşa’nın oğlu İskender Çelebi ile de Mihrî arasında bir aşk yaşanmıştır. Tekrar tekrar söylemeliyiz ki, gazellerinin bazılarına bu aşk ilham kaynağı olmuştur:

“İrdi çün âb-ı hayâta Mihrî ölmez haşre dek
Gördi çün zulmet şebinde ol ‘ıyân İskenderi”194/5

Paşa Çelebi namı ile ma’ruf bir ileri gelen zatın ilerlemiş yaşına rağmen Mihrîyi nikahına almak istemesi, devrin ismi tespit edilemeyen bir şairi tarafından(Zatî olması mühtemel) şöyle tenkit edildiği zikredilmiştir:

“İşitdük istemiş Mihrîyi Paşa
Aña ol kendözin râm eylesün mi
Nice gündür oruç tutar ol miskin
……………….. bayram eylesün mi

Mihrî,Âşık Çelebi’nin ” merhum Güvâhî ile dahi mu’asır ve biri biri ile latifeleri var imiş” dediği Güvâhî ile de aynı muhiti olmasa da aynı asrı ve duyguları paylaşmıştır. Şu şiiri ona göndermiştir:
” Cihan içinde bir hûbâ Güvâhî
Seni Hak mübtelâ kılsun İlâhî

Reh-ı bagında bülbül veş habîbüñ
Figan u nale ile eyle âhı

Takup boynuna zülf-i rîsmânın
Zenehdânında kılsun saña çakî

Yakup cânuñ fitilin gam şebinde
Uyarsun ‘âlemüñ bir mihr ü mâhı

Leb-i câm-ı meyinden yâd kılsun
Seni meclisde bir boynı sürâhi

Dem-a-dem su yerine kanuñ içsün
Kemân ebrûlaruñ çeşm-i siyâhı

Ser-i zülfîne berdâr itsün âhir
Seni bir hüsn elinüñ pâdişâhı

Meâlin iş bu şi’rin ger sorarsañ
Nedür dirseñ Güvâhînüñ günâhı

Ki bir kaç beytüñ ile Mihrîyi sen
Niçün yâd eylemezsün gâhi gâhî” (189/1-9)

Aşık Çelebi, Güvâhî ile olan bu latifelerinden onun “hoş- tâb bir hâtun” olduğu ortaya çıkar” der.
Şeyh Hamdullah ise devrin en büyük hattatıdır. Yine Mihrî’nin de bulunduğu muhitin saygın şahsiyetlerindendir. II. Bayezid onu da padişahlığı döneminde İstanbul’a çağırmıştır. Amasya’da Şehzâde Ahmed’in babası adına yaptırdığı camide bulunan “çift vav” ve “kapı kitabesi” hattı onun en büyük şaheserlerinden sayılır. Fakat gariptir Mihrî Divân’ında ne bu cami ne de bu güzel eserler hakkında herhangi bir kayıt mevcut değildir.
İşte Mihrî Hâtun bu zengin, zengin olduğu kadar da uzun ömürlü edebî muhitin insanı idi. II. Bâyezid ile başlayan bu yoğun kültür ve edebiyat ortamı Şehzâde Ahmed ile devam etmiş, Mihrî,Ahmed’in hazin sonunu görmeden 1506 ‘da hayata gözlerini yummuştur.
***
c. İNANÇ DÜNYASI
Mihrî Hâtun, Tazarrû’-nâmesi ve divânındaki tasuvvufî gazellerle inançlı ve geniş hayallere sahip olduğunu göstermiştir. Dedesinin Halvetî Şeyhi Pir Sücaeddin İlyas olması hasebiyle Tazarrû’-nâme gibi bir dinî-ahlakî eser yazması gayet doğal ve yerinde bir davranıştır. Onun rint ve serbest görünen hayatı, kendisine güvenen ve sağlam inançlı bir kimse olması gerçeğine dayanmasındandır. Bir çok dedikoduya ve yanlış anlaşılmalara rağmen iffet ve namusuna toz kondurmaması ancak bu inanç ve öz-güven sayesindedir. Onun hayat felsefesi, bir beyitinde şöyle özetleniyor :

Şöyle teşhis eyledüm Mihrî cihanuñ lezzetin
İlm ile savm u salat imiş kalanı hiç imiş (T. 11/ 38)

Halvetîlik, Anadolu’da ve dolayısıyla Amasya’da çok sevilmiştir. Pir İlyas Hazretlerinin Şirvan’dan dönmesi ile, Amasya’da ortaya çıkan Halvetîye Tarikatı, Babaî ve Mevlevî Tarikatlarının mensublarına örnek olmuştur. Nitekim Halvetîye Tarikatı, mensublarını marifet ilmine teşvik etmiş, züht ve takvayı tavsiye eylemiş; böylece âyan ve emirlere sataşmaktan uzak oldukları için, halkın hüsnü kabulünü görmüş ve pek çabuk yayılmışlardır.
Halvetîlikte gâye, kalp hanesini masivâdan temizlemektir. Aşk, şiddetli sevgi olarak ifade edilir. Hakikate mecaz köprüsünden geçilir. Sevdiklerine kavuşamayan kimseler (zaten aşkın devamı firâkın devamı iledir) yemeden içmeden kesilirler, gözlerine uyku girmez olur, kimseyle konuşmazlar, dâima sevdiklerini düşünürler.
İlâhi aşk basamağı olan halvete giren mürid de gönlünü Allah sevgisi ile doldurmak için az yiyecek, az uyuyacak, az konuşacak, dâima Mevlâsını düşünecektir. Halvetîn, Hz. Musa’nın Tur-i Sîna’da kırk gün çile çekmesinden mülhem olduğu ileri sürüldüğü gibi, Hz. Peygamberimizin Hirâ Mağrasındaki bir aylık itikâfı ile alakı bulanlar da vardır.
Mihrî’nin de bu tarikatin mensubu olduğunu ziyaret ettiği yerlerden ve Divân’ındaki bazı beyitlerden anlıyoruz:

“Bu makâmuñ ismini gerçi dimişler Künicek
Dillere virür hayât-ı âb u revân göricek

Gülsitân itmiş bu ârâyı ser-a-ser nev bahar
Hâne ber hâne müzeyyen eylemiş rengin çiçek

Otı sünbül hâki ‘anber âbı kevser halkı hub
Cennete benzetdim anı ben heman dem göricek

Rûz u şeb elhân bülbülleri hoş şevki ile
Gül gibi güler göñül gûşe sadâsı iricek

Âsitânını edeb itdük ziyâret itmege
Yüzimüz sürdük kadem bastıgı yire giricek

Bir ‘azîzin bu makâmıdur ki Mihrî sıdk ile
Cân u dilden bir muhibbîsin sen anuñ gerçek

Müzdine Akşemsedinüñ vir salâvat kıl dua
Kurtarır ‘isyândan ol seni himmet idicek” (MD. Gz. 85)

Yukarıda gezilen “Künicek” mevki’inin Amasya’da Kurtboğan Baba ( Şeyh Şerafeddin Hamza-öl. 818) türbesinin bulunduğu yer olması ihtimali yüksektir. “Kavak” “At meydanı” bu günki Samsun’un ilçesi değil, Amasya’nın o günlerdeki bir semtidir. Bu türbe halen Amasya’nın İstasyon Caddesi kenarında ziyarete açık durumdadır. Mihrî’nin bu zata “Akşemseddi’nin babası olması hasebiyle böyle hitap ettiği düşünülebilir. Bu gazelde geçen Akşemseddin Hz.’ nin mezarı bilindiği gibi Göynük’tedir. Burada kastedilen kişi onun şeyhi ve babası yukarda zikredilen kişi olmalıdır. Her halükarda Mihrî’nin bu Halvetî şeyhinin “muhibbi” olduğunu söylemesi, onun Halvetî olduğunun kesin bir delilidir. Ayrıca bu zat Mihrî’nin amcası olmaktadır. Çünkü Şeyh Şerafeddin Hamza Pir Şücaeddin İlyasın oğlu ve halifesidir.
Halvetî Tarikatında zikir, bol kelime-yi tevhid ile kalbi temizlemek ve zikr-i Celâl ile meşgul olmakla başlar. Esmâ-i seb’a, Zikr-i Celâl’de söylenen Allah’ın doksan dokuz isminden yedi tanesidir. Zikir bunların söylenmesi ile ifâ edilir. Esmâ-i seb’a şunlardır: Lâ ilâhe illâllâh, Allah, Hû, Hakk, Hayy, Kayyûm, Kahhâr. Dede Ömer Ruşenî bunu on ikiye çıkarmış ve şu İsm-i Celileleri eklemiştir: Vehhâb, Fettâh, Vâhid, Ehad, Samed.

Allahın bu isimleri Tazarrû’-nâme’de şu sıklıkla kullanılmıştır:
Lâ ilâhe illâllâh : 20 kez.
Allah : 26 kez
Hû : 20 kez
Hakk : 15 kez
Hayy : 7 kez
Ehad : 5 kez
Samed : 2 kez
Elhamdülillah: 14kez

Mihrî’nin Tazarû-nâme’de Tevhid başlığı ile yazdığı ilk şiiri Halvetîlerin kalbi temizlemenin ilk yolu kabul edilen Kelime-i Tevhid rediflidir.
Mihrî’nin divânındaki gazellerin içinde saklı olan aşkın, arzu ve isteklerin tasavvufî aşk ve isteklerden ayrı düşünülmemesi gerektiği gibi, her ne kadar içki içtiği iddia edilen bir padişahın muhitinde bulunsa da, meyhane, saki, mey gibi terimlerin birer Halvetî terimi olduğunu kabul etmek gerekir. Tazarrû’-nâme’yi dikkatle incelersek, basit sebeblerden günaha düşmeyecek kadar olgun bir müslümanla karışlaşırız.

“Yevm ü ‘isyân oldı ey dil çünki her dem hû saña
Nefs-i emmâreye uyduñ gelmedi korhu saña” (T. 6/8)

” Nefs- i emmâreye mi uyduñ müdam
Gelmedi mi kalbüñe yevmü’l- kıyam”(T. 6/5 )

Halvetîlikte kötüden iyiye nefs şöyle sıralanır: Nefs-i emmâre, Nefs-i levvâme, Nefs-i mülhîme, Nefs-i mutmainne, Nefs-i râdiye, Nefs-i merdiyye, Nefs-i kâmile. Mihrî bunlarda her ne kadar pek yükseklerde olamamışsa da, halk arasında- Evliyâ Çelebi’nin de abartarak belirttiği gibi- mübârek insanlardan sayılmıştır.
Divânındaki şu gazel onun tasavvufa meylini açıkça gözler önüne sermektedir:

“Hırka-yı irfandan it zâhid başuña tâclık
Ger dilerseñ görmeyesin tâ ebed muhtâclık

Cür’a-yı ‘ışkı mecâzî nûş eyle sıdk ile
Tâ hakikatden yaña yol bulasın mizâclık

Nefsüñi ten hânesinde çek kaniat küncine
Kim seni esrâr-ı gayba irgüre bu açlık

Cehd idüp dîdâre ir çekme beriyye zahmetin
İdegör kâ’be tavâfuñ itmeden haccâclık

Ney gibi iñle derûnuñdan ko bülbül nâlesin
Kumrı gibi dôst dost di eyleme derrâclık

Atlasına virme sen iy Mihrî ‘ömrüñ fârig ol
Dervişüñ yiter palâsı ‘ârife dîbâclık” (MD. g. 80)

Gittiği yerlerde de Halvetî şeyhlerinin türbelerini ziyaret ettiğini yine divânındaki şiirlerden anlıyoruz:
“Yapılmış bir serîri ‘âli eyvan
Yeşil yapraklar olmış aña seyvan
İçindedür anuñ ol Şâh-ı Devran
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik

Çü şâhun beytini mâ’mûrî gördüm
İçinde berk urur ol nûrı gördüm
Aña saf baglamışlar hûri gördüm
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik” (MD.g.82/6,7)

Mihrî’nin ayrıca, devrin diğer meşhur tarikatleri hakkında da malumatı olduğu Divân’daki ip uçları ile sabittir. Mevlevilik bunların başında gelir:

“Zühre çengüñ çala çerh içre yire çâr pâresin
Meclis-i hâs içre raks urursa şâhâ mevlevî”( MD. g. 201/5)

Tazarû-nâme için devrinde yazılan “en güzel nefis muhasebesi eserlerinden biridir” demek yanlış olamasa gerektir.
Bu eser hakkında yaptığımız tahlil çalışması onun inanç dünyasını, eserinden hareketle daha vazıh şekilde ortaya koyacaktır.

ç. DİL ve USLUBU
Dil, edebiyatın ana malzemesidir.Sanatkâr dili güzel kullandığı ölçüde başarılıdır. Dilin inceliklerinden yararlanarak sanatını geliştirir. Dilin imkanlarından bazıları şunlardır: Ata sözleri, vecizeler, tâbirler, deyimler…Bu ve benzeri zenginlikler Mihrî Divânı’nda da yer yer kullanılmıştır. Ayet ve hadisler ya aynen ya da kısmen yararlanma yoluyla kullanılmıştır. Divân’ın bir çok yerine-Necâtî’nin de etkisi ile- bu mukabil beyitler serpiştirilmiştir.
Mihrî pek genç yaşında şöhret kazanmış ve şiirleri dillerde dolaşmaya başlamıştır. Gazellerinde daha çok hislerini terennüm eden Mihrî, kadın ruhunun hissiliğini samimiyetle gösterebilmiştir. Latifî onun için ” işve-i eş’arı ve şive-i güftarı zenânedür” diyor. Şiirlerinde divân edebiyatının makbul gördüğü teşbih, istiare, mazmun ve mübalagalara pek rastlanmaz;fakat sade ve samimidir. Kendisi pek az orjinaldir.
Orijinallik sadece “Tazarrû’-nâme” adlı mesnevisinde kendini göterir. Bu mesnevi samimi, içli, dindar bir mü’min kadının hissiyatını dile getirmesi bakımından oldukça ilginçtir. Bu eseri okuyupta anlamayacak, duygulanmayacak insan o devirde bulmak mümkün değildir. Bu mesnevi Mihrî’nin muhitinde ve devrinde yazılan en güzel dini- tasavvufi eserlerdendir. Eserinde Necâtî’den ilham almamış olması da ayrıca zikredilmesi gereken bir husustur. Mihrî bazı beyitlerde adeta Yunuslaşır:

“Niceler tutdum der iken ‘âlemi
Degmedi şâdılıgına bir gamı”(T. 11/15 )

Bir çok ayet ve hadisin açıklaması veya kısmen kullanımını özellikle Tazarrû’-nâme’de görüyoruz:
“Kema kal ‘azze ve celle,… lâ teknatu min rahmetillahi
innallahe yagfiruzzunûbe cemi’a…” (T.6/14)( Zümer/53.ayet)

Meâli: Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünki Allah bütün günahları bağışlar.

( Lev kâne fîhimâ âlihetün illallahü lefesedetâ…) (T. 2 /35) ( Enbiya/22. ayet)
Meâli: Eger yerde ve gökte Allah’tan başka tanrılar bulunsaydı,yer ve gök, (bunların nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti.

( Fe fî külle şey’î âyete tedlel ‘ala enne vâhiden )(T. 2/39)
(Hüvellezi ersele rasulehü bil hüdâ ve dinil hakkı liyuzhirahu aleddîni kullihi ) (T. 4/15) ( Fetih /28)
Meâli: Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O’dur.

(Kema kalellahu teala külli me aleyha fân/ Ve yebga vech-ü rabbuke zül celâli vel ikram) (T. 2/28) (Rahman/ 26,27)
Meâli: Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacak / Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zatı bâki kalacak.

Kasidelerinde her şair gibi memduhunu yere göğe sığdıramaz. Ama yine de bu duyguları da riyakârca değil samimi ve içtendir; çünki kaside yazdığı baba oğul iki şehzâdeye son derece içten sevgi beslemektedir. Onları Sam, İskender, Rüstem, Zal, Hz.Yusuf, Haydar (Hz. Ali) vb. ünlü kahramanlara benzetir:
Bahtına Yavuz Sultan Selim’e rakib şehzâde olmak düşen ve sonunda onun “Pençe-i kahrında lerzan” olan Şehzâde Ahmed, her şehzâde gibi kasidelerle övülmüş, bu kasidelerin belki de en güzellerini Mihrî’nin kaleminden okumuştur.Mihrî, Şehzâdeye 10 kaside, 1 terkib-i bend yazmıştır:

“Şah-ı Sultan Ahmedüñ devranıdur bezminde gör
Lale saki gonca bade oldı hizmetkâr gül” ( MD. k.23/11)
Onu her şair gibi mübalağalı bir şekilde övmekten geri durmamıştır:

“Lalenüñ derd ile dag oldı hasedden cigeri
Gör ne ziynetler ider sünbül ü reyhân şekl” (MD. k. 27/3)

“Düşmenüñ başunı tükrük gibi her yaña döker
Tıg-ı kahruñ ki kaçan berk ura uryân şekl”(MD.k. 27/26)

“Nur virmezdi cihan ruyına kandil-i sema
Gün cemali envarından olmasa ger ittisal” (MD. k. 24/6)

“Bir cihangîr-i zamandur ol bu gün ‘âlemde kim
Rüstem ü Zâl olsa rezmüñe gelüp itmez cidâl” (MD.k. 24/13)

İsmine oyunlar, fallar tutulan şehzâde, güzel benzetmelere de duyulan sevginin bir emaresi olarak layık görülmüştür;

“Mushafı hüsnüñde fala niyyet itdüm ol şehin
Evvel elifle he geldi ahirinde mim ü dal” ( MD. k. 26/16)

“Lâlenüñ derdile dağ oldı hasedden cigeri
‘Ârızuñ ‘arz ideli sen gül-i handan şekl”(MD. k. 27/5)

Bayram dahi onun kaşının hilal halinde görünmesi ile başlar:

“‘Iyd hüsnüñde görüp kaşuñ hilâlin hüsrevâ
Hürrem olsun dâimâ sâyeñde bu halk-ı cihân”(MD. k.9/24)

Terkib-i bend’de tekrar edilen beyitlerde Bâyezid’in Ahmed’i tahtta görmek istediğine bir ima var gibidir;

“Kimdür ol Sultan Ahmed ibn-i Sultan Bâyezid
Gicesi kadr olsun anuñ dâima gündüzi ‘ıyd”( MD. k. 19/7)

Bâyezid için yazdığı kasidede ise onun ‘Adlî mahlasını şöyle zikr eder;

“Saltanat tahtında her dem saña ey kân kerem
‘Adl-i hıl’et tâc-ı devlet ‘âdet olmışdur sevab” (MD. k. 20/24)

Bayazid’e bir Amasyalı olarak yalvarır;
“Nola iy kimyâ nazar lutfuñla olsa dest-gir
Payimal olup Amâsiyya da olmışdur türab(MD. k. 20/ 26 )

Amasya’nın gururuna kadınca seslenir;
“Kılsa ey Yusuf nazar lutfuñla ben bî- çâreye
‘İtikadum budur bulam Züleyha-veş şebab” (MD. k.20/ 28 )

Bir akrostis ile 81. gazelde Şehzâde Ahmed’in Süleyman adlı oğluna medhiyeler düzer. Ayrıca yaptığı oyunlar da şöyle bir kaç örnekle gösterilebilir:
“Didi kaddum hayâlini derûnî dilde muhkem tut
Didüm kim bir elif gibi bu cân içre nihandur bu”(MD. g.139/3)

Beyitte “can” yazarken içinde elif harfi bulunmasına telmih edilmektedir.
Ahmed’in yazımı ile ilgili bir oyun örneği:
“Dehânuñ cânum ü zülfüñ benüm ‘ömr-i derâzumdur
Ölürem âh görmezsem o mîm u dâlı bir lahza” (MD. g. 154/2)

Teşbih ve istiareler hususunda gazel ve kasidesinde bilinenin dışına çıkmaz. Her kasidesi tema olarak bayram, bahar, nevruz gibi konuları işler. Bunun da sebebi Ahmed ve Bayezid’in hep mutlu ve güzel günlerini görmesidir. Hayatta sevdiği bu iki kişinin mematlarına ulaşmamaştır. Ahmed’in sonunu görseydi herhalde çok içli bir mersiye yazardı.
Şiirlerinde bir çok aruz hatası vardır; buna rağmen beyitler yer yer içten doğmuş, sehl-i mümteni hissini verir.

“Düşdüm ayaklara elden komadum yâr etegin
Gerçi yârüm komadı bir nefes agyâr etegin” (MD.g. 128/1)

Bazı beyitlerinde “cinas” göze çarpar:
“Zülfüñ ü kaşuñ kaduñ gördüm ki can andan çıkar
Bunlara can virmeyen elbette cânandan çıkar”(MD g.40/1)

Hatta asırlar sonra gelecek Neşatî’yi bile müjdeler izlenimi veren beyitlere de Divân’da rastlanır:
“Firâkuñla visâlüñle dil-i mecrûha iy dilber
Olur her nâr bir gülşen olur her gülsitân âteş” (MD. g. 68/ 3)

Dili devrine göre çok sadedir. Bu sade dilin ve samimi uslubun içinde kadın ruhunun incelikleri, arzu ve istekleri de ustaca gizlenmiştir. Bazı şiirlerinde acaba kendi durmundan mı bahsediyor demekten insan kendini alamaz:

“Degmedüm bir güle bu tali’i yok başumı gör
Tutaram bunca zaman oldı ki gülzar eteğin” (MD. g 128/2)

Kimseler dil haste olup düşmesün yardan cüda
Kimsenüñ şehrinde ‘âlem gözüne dar olmasun” (MD.g. 135/3)

Sevgiliye hitabında bazen halikulade hüsn-i ta’lil örnekleri verir:

“Lâ’lüñe öykindügiçün lâle ruhsâruña şem’
Lâleye dâg urdılar şem’üñ zebânuñ yakdılar”(MD. g. 19/4)

Şu sevimli ifadeyi her şairde görmek pek mümkün değildir:

“Bir kerre mübtelâlaruña rahm idem diseñ
Dünyede sevdigüm nola yalan dükenmedi”(MD.g. 204/5)

Mihrî aşkında, ızdıraplarında, kıskançlıklarında daima samimidir. Hatemi’ye söylediği şu beyit bu yönden ilginçtir:
“Sen yalandan Hâtemî ‘âşık geçerdüñ Mihrîye
Sümme vallâhî seni Mihrî yeg sever oglandan” (MD. g. 133/7)

Makamî ona, ölümünden sonra şöyle seslenir:
“Bag- ı hüsnüñdeki şeftâlülerüñ oldı erik
Dimedüm mi anı vaktinde iken saklama sat” ( MD.m.lâtif 218/12)

Hammer ona aşklarından dolayı Osmanlıların “Safo”sudur derken; Gibb, o devirde şarklı bir kadının bu tarz şiirler yazmasına şaşırdığını belirtmektedir.
Mihrî, Güvâhî’ye biraz sitemkar olarak şöyle seslenir:

“Meâlin iş bu şi’rüñ ger sorarsañ
Nedür dirsen Güvâhînüñ günâhı

Ki bir kaç beytüñ ile Mihrîyi sen
Niçün yâd eylemezsün gâhi gâhî” (MD. g. 189/8.9 )

Her şair gibi o da kendini kasidelerin fahriye bölümünde övmekten geri durmamıştır. Şu beyit bunların en karakteristik örneklerindendir:

“Şah-ı ‘Âlîden erişürser ‘inâyet nazarı
‘Aceb olmaz ger olam şi’r ile Selmân şekl” (MD. k. 27/29)

İskender Çelebi de onun samimi, dobra dobra sözlerinden nasibini almıştır; bazen olumlu, bazen olumsuz:
“Nice İskenderi la’lüm zülâli
Suya iletti vü susuz getirdi

“İrdi çün âb-ı hayâta Mihrî ölmez haşre dek
Gördi çün zulmet şebinde ol ‘ıyân İskenderi”(MD. g. 194/5)

Şair, kadın olur da mutfakla ilgili örnekler vermez mi? Mesela, “sum” (sarımsak):

“Gülsitânuñda çün ezhâr olmadum ben dôstum
Bôstânuñda peyâzû sûm olaydum kâşki (MD.g.196/3)

“Şimdiki halkın katuñda terklükdür î’tibar
Keşlü terhânelerüñde sûm olaydum kâşki” (MD.g. 185/7)

Şiirlerinde usluba etkisi olan bir özelliği de gözlemlerini eserine yansıtmayı başarmasıdır, Ladik, Künicek ve Amasya ile ilgili gözlemleri bu yönden ilginçtir:

“Şehr-i Amâsiyyede bir hûb u ra’nâ gülizar
Her tarafda cân u dilden sad hezar ‘uşşâkı var
Çevresinde dâire çekmişdür anuñ kûhsar
Hâledür kim devr idüpdür mâh-ı tâbânı dürüst

Necâtî gibi ata sözlerini açıklar mahiyette bir çok beyiti mevcuttur:

“Ey dil hemîşe cevr ü cefâya tahammül it
Sanma cihanda her kişinüñ bir belâsı yok”(MD. g. 78/8)

“Çün alduñ elüñe yakamı hâlüme bak kim
Dirler gözüñ işd’olsun ölürken elüñ işde”(MD. g159/4)

“‘Aşıka dirler idi sabr gerek yâ hod sefr
Bu kelam hakkı budur gerçek imiş âdemi de”(MD.g.165/5)

“Cânânuñı terk it didi cânuñ gerek ise
Mihrî didi cânânı gerek cânı gerekmez”( MD.g.61/6)

Onun şiirlerinde aliterasyon ve asonanslara da dikkat edildiğini yakından incelersek görürüz. Aşağıdaki örnekte (m) aliterasyonu vardır:

” Hem demüm âhum olupdur mûnisüm gözüm yaşı
Kimse bilmez hâlümi derdüm nihandur lâcerem”(MD.g. 109/2)

Divân’da aliterasyon yapılan en bariz harfler “hı, ha, cim, çim” dir. Şair, “hı” kullandığı bir beyitte yazılış benzerliğinden dolayı yukarıdaki sesleri de kullanmaya özen göstermiştir.
“Yakmasa gam zulmetinde kalmış idüm tâ ebed
Ruhları nâr-ı hayâli hâne-yi dilde çerag”( MD. g.75/4)

Mihrî’nin böyle pervasız olması Abdülkadir Karahan tarafından şöyle takdir edilir: “Mihrî’nin şiirlerindeki bir hususiyet de hisli bir kadının aşklarının, eski edebiyatımızın imkan verdiği âzamî derecede, pervasız denebilecek şekilde, ifade edilmiş olmasıdır. Hiçbir Osmanlı kadını mısralarında onun kadar sevdiğine aşkını açıkça ifade etmemiştir ve ve onun derecesinde samimi olmamamıştır. Ondaki sade dil ve samimiyet eski edebiyatımızda pek az şaire nasip olmuştur.”
Nihat Sami Banarlı’nın şu tespiti de aynı meyandadır: “Mihrî, şiirlerinde klasik terbiyenin ve Divân kültürünün inceliklerine uyarak bu şiirleri üstadların yolunda, onların mazmunları; onların söz ve mana sanatlarıyla söylemiş, fakat aynı şiirlere onları söyleyenin bir kadın şair olduğunu hissettiren, şahsi ve samimi bir ifade vermeğe de muvaffak olmuştur.”_
Şiirlerinde bol aruz hataları yapmasının bir nedeni biraz da bu samimi söyleyişi vezne tercih etmesindendir.
Şiirlerinde “çevgan”-cirit oynanan alan- kelimesinin en az on defa geçmesi onun erkeklerin bulunduğu yerlerde rahatlıkla bulunabildiğini gösterdiği gibi, devrin kadın yaşayışı hakkında da ip uçları vermektedir.
Sade dili, samimi uslubu ve erkelere taş çıkartacak mert söyleyişiyle Mihrî, edebiyatımızda taşrada yetişmiş kadın şairlerin en ilgincidir denebilir. Bazı gazelleri ağır sözlerle dolu hicivlerden oluşmuştur. Aşağıdaki mecliste bulunanların yerinde olmayı hiçkimse istemez :

“Nagehan gird’içerü bir nice bed-rûyi didüm
Bunda mı saldı Süleyman divi yeksan bu gice

Bir bölük asılası geldi bir araya bu dem
Kanda buluna ‘aceb bunlara urgan bu gice

Kimi keldür kimi kördür kimi sakat bularuñ
Kimlere kıldı müsâhib bizi devran bu gice

Şeb-i yeldâ gicesi Mihrîye gör nitdi felek
Görmez itdi getürüp eyledi mihman bu gice” ( MD. g. 168/2-5)

Kadın haklarını mert ve samimi bir uslupla dile getiren belki ilk şairedir:
Dinî açıdan erkek ve kadın kesinlikle aynı değerdedir:”Erkek veya kadın, her kim inanıp iyi işler yaparsa cennete girer.”(Nisa 24) Çoğu kez fazilet ve takva sahiplerinden bahsederken Kur’an, erkek ve kadınları ayrı ayrı zikr eder. Kur’an, müşriklerin kız çocuklarını öldürmelerini sahte tanrılarının verdiği yetkiyle meşru kılmaya çalıştıklarını, açıkça belirtmektedir.(En’am 137)
Kur’an, evlilik bağlarının “sevgi ve şefkat “hisleri ile devam edebileceğini savunur (Rum,21)ve yine belirtir ki “Onlar (karılarınız) sizin elbiseniz, siz de onların elbisesisiniz” (Bakara.187).
Eşitliği yanlış yorumlayanlara Mihrî, yıllar,hatta yüzyıllar öncesinden yukarıda çerçevesini çizdiğimiz “eşitlik ilkesi” ile cevap verir:

“İşidüp ta’ñ itmeye her bî- haber
Mihrînüñ kalbine gelmeye keder

Çünki nâkıs ‘akl olur dirler nisâ
Her sözüñ magrûr tutmakdur revâ

Lîk Mihrî dâ’inüñ zannı budur
Bu sözi der ol ki kâmîl usludur

Bir müennes yegdurur kim ehl ola
Biñ müzekkerden ki ol na- ehl ola

Bir müennes yeg ki zihni pâk ola
Biñ müzekkerden ki bî- idrâk ola.”(T. 14/10-12)

Mihrî bazen Zâtî’nin uslubuna yakın gazeller söylemeyi başarmıştır. Aşağıdaki örnek bu yönden ilginçtir; çünki Zati’nin de aynı bu kafiye ve uslupla söylenmiş beğenilen bir gazeli vardır :

“Eşk-i çeşmümden olur cûş etdügi ırmaglar
Dûd-ı âhumdandur ebr oldugı her dem daglar” ( MD. g 22 /1)
Bazen de Rûhî gibi;
“Şimdiden girü cihan hublarınuñ varına yuf
Kurı dâ’vâlar ile itdügi ikrârına yuf

Eyü çekdüñ bularuñ cevr-i cefâsın be yüri
Nice bir yalvaralum yârına agyârına yuf

Hey bu riş handelerüñ bir beşü vü bin dil ile
‘Âşıkuñ aldadıcı kavli yalan yârına yuf” ( MD. g. 76/2)

diyerek 16. asır hiciv edebiyatına yeni ve taze redifler hediye etmiştir. Mihrî ile Ruhi’nin bu gazeldeki uslup benzerliği de ilginçtir.
Necâtî’yi ne ölçüde taklit ettiği hususu ise “Mihrî Hâtun’un ve Necâtî’ye Nazireleri” adlı bölümünde ayrıntılı incelenmiştir.
Kısaca Mihrî, devrinde kadınla ilgili bazı katı kuralları yıkmayı başarmıştır. Bizlere de o devir kadını ve toplumu hakkındaki ön yargılarımızı tekrar gözden geçirmemizi, o sade dili ve samimi uslubu ile tavsiye etmiştir.

***

B.MİHRÎ HÂTUN’UN ESERLERİ

Mihrî Hâtun’un iki eseri mevcutur. Bu eserlerden ilki, muhtemelen kendisinin hayatında tertip edip Şehzâde Ahmet’e sunduğu mürettep divânı; ikincisi ise bu divânın bir parçası gibi görülmüş, ancak orjinal bir mesnevî olması hasebiyle ayrı bir eser kabul edilmesi gereken Tazarrû’- nâmesidir.

a. Tazarrû’-nâme
Bütün yazma nüshalarda divânın başına alınmış 484 beyit, 10 dörtlükten oluşan orjinal bir mesnevidir. Ana başlıkları ile şu şiirlerden oluşur:
I. Tevhid (20 beyit), II. Münâca’t Tazarrû’-nâme( 41 beyit), III. Tevhid ( 6dörtlük), IV. Na’t-ı Resul Aleyhisselâm (35 beyit) V. Kaside-i Der Na’t-ı Aleyhisselâm (gazel 15 beyit), VI. Fil- Mev’ize (5 beyitlik bir gazel dahil 15 beyit), VII. Münaca’t ( 9 beyitlik bir gazel dahil 52 beyit), VIII. Münâca’t Der Münâsib-i Ahval-i Ad Meyan ( 34 beyit) IX. Münaca’t Der Efhâr-ı ‘Âciz Nefs ( 5 beyitlik bir gazel dahil 49 beyit), X. Münaca’t Der Taleb-i Mağfiret (7 beyitlik bir gazel dahil 68 beyit), XI. Mev’ize Der Ahval-i Fena-yı Rûzigâr ( 7 beyitlik bir gazel dahil 38 beyit), XII. Der Ahval-i Fenâ-yı Rûzigâr ( 5 beyitlik bir gazel dahil 11 beyit ), XIII. Duâ-yı Hâkire ( 7 beyitlik bir gazel dahil 57 beyittir.), XIV. Hatime-i Risâle ( 20 beyit ), XV. Çar Anasır ( dört dörtlükten oluşmakta), Der Tevhid-i Bâri ( Elif’ten ye’ye kadar 29harf 29 beyit). Toplam 484 beyit, 10 dörtlük.
Mihrî Hâtun’un bu eseri 20 beyitlik bir tevhidle başlar, 29 harf karşılığı bir tevhid ile biter. Her ikisinde de Allah’ın birliği ve büyüklüğü; kudreti ve kuvveti övülür. Allahın ezelî ve ebedî olduğu, “süreyyâdan serâya dek” her şeyin onun emrinde olduğu, kulların mutluluk için ona ihtiyac duyduğu zikredilir. Bu fanî dünyada Allah’a ibadet ve itaatla yaşamanın gereği belirtilir. Günahların affı için dualar edilir.
Mihrî, her iki tevhidinde de gayet samimi ve sade bir edâ ile Rabb’inin karşısındadır. Anlatımında mübalağalar ve istiârelerle ağır ve anlaşılmaz hale gelmiş hiçbir bölüm yoktur.
Bunları Hz. Peygamberin vasıflarını öven iki na’t takip eder. Hz. Peyganberin özellikle şefaatçi yönü ile ilgilidir ve affına sebeb olmasını niyaz eder.
Yer yer Mesnevî’sini gazellerle süslemiştir. Bu gazellerde içli bir şekilde cürmünü ikrar eder ve affını ister.
Mihrî, Allah’ın bütün kainatın yaratıcısı olduğunu anlatırken, cansız varlıklardan başlayıp nebat, hayvan ve insana doğru bir tekamül silsilesi izler. Bu dinî litaretüre de uyan bir sıralamadır.
İnsanın yaratılışından sonra Allah’ın onu yek diğerinden nasıl farklı zekâ, ahlâk, ve mevkilere eriştirdiğini anlatır.
Daha sonra işlediği büyük günahları sayar ve “pak-i zâtı”, “nebi niyâzı” ve “evliyâ râzı” hakkı için affedilmesini niyaz eder.
Hazret-i Adem’den Peygamberimize kadar 11 peygamber ve mucizelerini birer kıta ile anlatır. Hz.Peygamber’den sonra Dört Halifeyi, Hasan ile Hüseyin’i medheder. Onlardan sonra şehitler, gaziler hakkı, hakikat ehlinin takvası, tarikat ehlinin ukbâsı hakkı, Ka’be-i ‘azîm, Merve-Safa ve Zemzem; Ravza-i nur hakkı için Tanrı’dan mağfiret diler. Hem-cinslerine nasihat verir. II. Bâyezid ve Şehzâde Ahmed’in medhi ve dualar ile eserini bitirir. Şu beyitlerde Mesnevî’sinin sebeb-i te’lifini arzeder:

“Hamdüllilah avn idüp Rabbü’l-enam
Bu Tazarrû’-nâmeyi kıldum temam

Hamdülillah var iken ‘aklum bilüm
Bu ilâhîyâtı nazm itdi dilüm

Hamdüllilah kî ecel virdi eman
Bu Tazarrû’-nâmeyi kıldum beyan

Tâ okuyanlara nef’ olmag içün
Dükelinler cürmi ref’ olmag içün” (T. 14/ 1,2,3,4)

Bu eser dinî yönü ağırlıklı olduğu için, özellikle tevhid, münacaat, na’t gibi türlerde dinî ilimlerden yararlanılır. Tefsir (Kur’an-ı Kerim’in âyetlerinin yorumu), kelâm( Allah’ın birliğinden, Zatı ve sıfatlarından bahseden ilim), fıkıh ( dinin usul ve hükümlerini inceleyen ilim) gibi ilimler şairin kaynakları arasındadır.
Kısaca Tazarrû’-nâme için, devrinde Amasya’da yazılmış güzel bir “dinî nasihat-nâme”dir denebilir. Mihrî, Allah’ın birliğini bir tevhitle zikredip, bir münâcâ’tla ona yalvarmıştır. Hz. Peygamberi bir na’t ile övmüş ve insanların nefislerine seslenerek onları bu dünyanın faniliğine inandırmaya çalışmıştır. Mesnevisini Sultan Bâyezid ve Şehzâde Ahmed’e dua ederek ve yirmi dört harf karşılığı bir Tevhidle Allah’ın birliğini ikrar ederek bitirmiştir.
Özellikle nefsinden ve dünyanın vefasızlığından bahsettiği bölümlerde şair, tüm samimi ve içtenliği ile karşımıza çıkar. Bazen “Yunuslaşır”, bazen “Süleyman Çelebi” misali samimi ve içten beyitler söyler. Fakat, eserin devrinde yazılan bu tür eserlerden büyük farklılıklar taşdığı da söylenemez. Na’t, münâcât ve mev’izeler klasik tarzın dışında çok büyük orjinallikler arz etmez. Bu eserin orjinalliği Necâtî örnek alınmadan yazılmış olmasıyla başlar; samimi duyguları kadınca bir lirizmle işlemesi ile biter.
Bu eserde, 12 mesnevi, 6 gazel, 1 kaside, 1murabba, 4 tuyug nazım şekli kullanılmıştır.

b. Divân
Mihrî’nin asıl eseri, çoğu şiirini Necâtî’ye nazire olarak yazdığı Divân’dır. Divân’ın üç yazma nüshası mevcutur.Bunlar Üniversite Kütüphanesi nr. T.1994/2; Ali Emîrî Kütüphanesi nr.414 ve Ayasofya Kütüphanesi nr. 3974’daki eserlerdir. Bunlardan en tam ve sağlam olanı İstanbul Üniversitesi nüshasıdır(bkz. Nüsha Tavsifleri)
Divân’ın ilk ve tek Arap harfli basımı 1967’de Moskova’da E.İ. Müştakova tarafından yapılmıştır.
Eserin incelenmesinden anlaşılacağı üzere Mihrî’nin divânı klasik bir divân tertibindedir. Başta dinî şiirler, tevhidler, na’tlar içeren şiirlerin toplandığı aynı zamanda orjinal bir eser hükmündeki Tazarrû’-nâmesi; sonra medhiyeler, gazeller, musammatlar, müstezad ve müfretler.
Divân’da 11 tanesi Şehzâde Ahmed’e, bir tanesi Sultan Bayezid’e olmak üzere 12 medhiye vardır. Bu medhiyelerden bir tanesi terkib-i bend nazım şekli ile diğerleri normal kaside nazım şekli ile yazılmıştır. Gazaliyat bölümü 207 gazel, bir tahmis, 8 murabba, bir müstezad, 7 müfret’ten oluşmuştur.
1. Kasideler :
Mihrî Divân’ında 12 kaside mevcuttur. Bunların sıra ile konuları ve kime yazıldıkları kısaca şöyle özetlenebilir:
I. kaside, 4. kaside hariç, diğer kasideler gibi Sultan Ahmed vasfındadır. Konu bakımından bayram tebriği için yazılması hasebiyle “ıydıyye”, nesib bölümünde bahar tasviri yapıldığı için “bahariye”dir denebilir. Bu kasidede nesib bölümü özellikle güzel tasvirler içermektedir. Baharı müşahhas olarak gözler önüne seren bir çok beyite yer verilmiştir. Hemen bütün kasidelerde olduğu gibi bu şiirde de fahriye bölümü yoktur. Şair bir kaç şiiri haricinde kendini hiç övmemiştir. En uzun kaside budur; 38 beyit.
II. kaside, ilk kasidenin bir benzeridir.Nesibsiz ve kısa bir kasidedir. 17 beyittir.
III. kaside terkib-i bend nazım şekli ile yazılmıştır. Bayezid’e Şehzâde Ahmed hakkında adeta bir tavsiye mektubu hükmündedir. Tekrar edilen beyitler şöyledir:

“Kimdür ol Sultân Ahmed ibn-i Sultan Bâyezîd
Saltanat tahtında olsun haşre dek ‘ömri mezîd”(MD.k. 19/14)

Dört bendden oluşmuştur. Âlem durdukça Bayezid ve Ahmed’in hükmünün devam etmesini Allah’tan niyaz ederek bu kasidesini bitirir.
IV. kaside de nesibsizdir. 31 beyitin nerdeyse hepsi Sultan Bayezid’in övgüsüne ve duasına ayrılmıştır. Şair memduhunu diğer kasidelerde olduğu gibi bir vesile ile adıyla anar:
“Kimdür ol hâkân-ı ‘âzim ya’ni Sultan Bâyezid
Haşre dek bolsun cihan rûyında ‘ömri bî-hisâb”(MD. k. 21/20)

V. kaside yine Şehzâde Ahmed vasfındadır. “‘Iyd” redifli bu kaside bir bahar ve bayram konulu nesib ile başlar. 17 beyitlik kısa bir kasidedir.
VI. kaside, bir önceki kaside ile aynı konu ve aynı vezinde yazılmış-adeta birbirini tamamlayan- bir şiirdir. 20 beyittir.
VII. kaside,Necatî’den en çok etkilenerek yazdığı kasidedir. Aşağıdaki mısralar bunun ispatıdır. Nesib bölümünde bahar tasvir edilmektedir.26 beyittir. (bkz. Mihrî’nin Necatî’ye Nazireleri)

“Necâtî: “Gösterür nite ki nûr-ı Ahmed-i Muhtâr gül”
“Mihrî : “Zâhir oldı sanki nûr-ı Ahmed-i Muhtâr gül”

VIII. kaside bir önceki kasidenin devamı gibidir. Aynı vezinle, aynı kişi, nesib kısmı olmadan övülmektedir. 21 beyittir.
IX. kaside, yine bir bahar tasviri ile başlar:

” Beñzedüp bag-ı cihânı yine Firdevse bu gün
Eyledi lâle ile gülşeni Cennet-i Na’îm” (MD: k. 25/3)

Memduhunu yine aynı sözlerle över. Kasidelerdeki bu tek düzeliği yalnızca nesib kısmının güzel bahar tasvirleri bozar. Şairin bu türde başarısızlığı düştüğü tekrarlardan hemen göze çarpar.20 beyittir.
X,XI,XII. kasidelerde de farklı bir konu işlenmez. Yine bahar, yine Şehzâde Ahmed’e övgüler vardır. Bunlar da sırayla 31, 17,18 beyittirler.
Kasidelerde, genel olarak, bu tarzın kaidelerine göre, ve diğer Divân şairlerinde de olduğu gibi, bir nesib ile başlar sonra bir girizgah beyti ile medhiye kısmına geçer. Kasidenin adına yazıldığı kimse aşırı mübalağalarla övüldükten sonra dua ile şiir tamamlanır. Duada, memduhun ömrünün uzunluğu, ikbalinin devamlı olması için Allah’tan niyaz vardır. Kasidelerde beyit sayısı azdır; 17 ila 38 arasında değişir.

2. Gazeller:
Mihrî’nin Divân’ında 207 gazeli vardır.(Buna Makamî’nin gazeli de dahildir) Kaside, murabba, tuyug,müstezad, tahmis gibi nazım şekillerinde de eser veren şairin gazelleri diğer şiirlerinden daha başarılıdır. Gazelleri için her araştırıcının ortak kanaati, devrine göre “orta” seviyede şiir örnekleri olduğu yönündedir. Onun gazellerinde devrinden ve daha önceki devirlerden farklı bir yön bulmak güçtür.
Devrinin ortak zevkine uyarak gazellerini 5 ila 8 beyit arasında yazmıştır. Genellikle 7 ve 8 beyiti tercih etmiştir.
Konuları yönünden de Mihrî’nin gazelleri daha önceki devirlerden bir farklılık arz etmez. Bu şiirlerde de gerçek ve tasavvufî yönleriyle aşk, şarap rindlik ve tabiat işlenmiştir. Ayrıca devrandan şikayetleri de buna eklenebilir.
Mihrî’nin beşerî aşkı konu alan şiirlerinde bazen Necatî’nin şiirinde görülen gerçeklik, neş’e ve samimilik görülebilir.

“Bag-ı hüsnüñde sabâ depretdügince zülfüñi
Gonceler handân olup zülfüñe reyhân imrenür”(MD. g.51/4)

Fakat, bu çeşit aşk anlayışını ortaya koyan beyitlerin sayısı pek fazla değildir. Mihrî daha çok aşkı tasavvufî yönüyle ele almayı tercih etmiştir.
Tasavvufî yahut ilahî aşk, Allah aşkı, Mihrî’nin hemen bütün gazellerinde işlediği belli-başlı konudur. Mihrî mutasavvıf bir şair değildir.Soyu ve bazı şiirlerinin verdiği ip uçları ile Halvetîliğe meyyal olduğu ortaya çıkmaktadır. Mihrî tasavvufu daha çok sanat yönü ile ele almıştır. Tasavvuf onun için çok ilgi çekici, derin bir ilham kaynağıdır. Bir çok şiiri ancak tasavvufî terimler yerine yerleştirilince anlam kazanır.(bkz. İnanç Dünyası Bölümü)
Mihrî’nin gazellerinde tabiat ve tabiatla ilgili unsurlar da, genellikle Divân şiirinde kullanılan klişeler halinde görülür. Gül, bülbüle; kumru, serviye aşıktır. Bu sebeble yanar yakılırlar; nahl, nihal, servi, çenar, daima sevgilinin boyuna benzetilir; saçı, sünbül, benevşe ile tarif edilir; gonce, dudağı, gül ve lale,sevgilinin yanağını anlatır; Saba rüzgarı gülleri açar ve kulaklarına aşıkların sırlarını söyler. Çünki saba bir postacıdır. Bunların dışında tabiatı görmek yer yer gezilen beldelerin anlatıldığı gazellerde mümkündür.
Necatî’nin de etkisi ile şiirlerinde,ata sözü, vecize, halk deyişleri, hiciv ve hikmetli sözler göze çarpar. Şair didaktik yönünü daha çok Tazarrû’-nâmesinde gösterir.
Hayatının sıkıntı ve dertlerini bazı gazellerinde hissettirdiği olur. Fakat, genellikle anlatılan dert ve sıkıntılar Divân edebiyatının ve tasavvufun klişe dert ve sıkıntılarıdır.(bkz. Dil ve Uslup Bölümü)
Bu gazeller içinde Bayezid ve Şehzâde Ahmed’e medhiye hükmünde olan ve bir akrostis ile Şehzâde’nin oğlu Süleyman’ı öven iki şiir diğerlerinden farkılılık arz eder.
“Nûr ile şehr-i Amâsîyeyi mâ’mûr idesin
Yapıser ‘adlüñ ile her dil-i virân kerem

Mihrî üftâdeye rahm it demidür lutf eyle
Destgir ol aña ‘adlüñle gül ey kân kerem” ( MD. g.111/6,7)

Ayrıca 25. şiir yirmi dokuz harf karşılığı sevgiliyi ( Ahmed’i) öven büyük bir gazel hükmündedir.

3.Diğer şiirleri:
Mihrî’nin Divân’ında kaside ve gazellereden başka 8 murabba, 1 müstezad, 1 tahmis,7 müfret ve Divân’a sonradan eklendiği anlaşılan Makamî’nin “Mesnevi-yi Latif” adlı şiiri mevcuttur.
Murabbalardan bir tanesi Ladik şehrini öven bir güzelleme hükmünde olup, halk şiiri havası taşıması münasebetiyle ilginçtir. Diğer bir murabba ise Necatî’nin bir gazeline naziredir. Diğer altı tanesi ise devrinin bu şekille ilgili hususiyetlerini aksettiren tipik örnekleridir.
Tahmis yine Necatî’nin bir gazeline üç mısra eklenerek yapılmıştır. Başarılı bir denemedir denebilir. Fakat sadece bir tane ile kalması “Acaba kaybolan başka örnekleri de var mıydı?” sorusunu akla getirmektedir.
Müfretler ve Mesnevi-yi Latif ile Divân sona ermektedir. (Bütün nazım şekillerinde kullanılan vezinler için bkz. Aruz Kalıpları Tablosu böl.)
***

C.TRANSKRPSİYON SİSTEMİ, NÜSHA TAVSİFİ, ARUZ KALIPLARI

a.TRANSKRİPSİYON SİSTEMİ
Metnin tesbitinde tenkitli basımı yapılan ilmî eserlerde uygulanagelen transkrpsiyon sistemi kullanılmıştır:

1-Arap Alfabesi’nde bulunup da yeni Türk Alfabesi’nde bulunmayan işaretler, harfler şöyle gösterilmiştir:

S s se
H h ha
H h hı
Z z ze
Z z D d dad
S s sad
T t tı
Z z zı
‘ayn ‘ayn
G g gayın
K k kaf
ñ kef

2-Arapça ve Farsça kelimelerdeki huruf-ı med denilen harfler şöyle gösterilmiştir:
Â, â ( elif ); U, û, O, o ( vav); İ, î (ye)
3- Metinde geçen Arapça, Farsça ibareler Latin alfabesi ile yazılmıştır.

DİVANDA KULLANILAN ARUZ KALIPLARI
1 Divânda toplam 246 şiir mecuttur.
2 Divânda her kalıbın kaç şiirde kullanıldığı aşağıya listelenmiştir:
a. Fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün : 93 şiirde,
b. Fâilâtün fâilâtün fâilün : 19 şiirde,
c. Feilâtün feilâtün feilâtün feilün : 52 şiirde,
ç. Mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün : 34 şiirde,
d. Mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün : 32 şiirde,
e. Mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün : 11 şiirde,
f. Mefâîlün mefâîlün feûlün : 6 şiirde,
g. Feilâtün feilâtün feilün : 3 şiirde,
h. Mefûlü mefâîlün mefûlü mefâîlün : 3 şiirde,
ı. Mefûlü fâilâtün mefâilün feûlün : 2 şiirde,
i. Mefûlü fâilâtün mefûlü fâilâtün : 1 şiirde,
j. Feilâtün mefâilün feilün : 1 şiirde,
k.Müstefilün feûlün müstefilün feûlün : 1 şiirde,
l. Müstefilün mefâilün müstefilün mefâiün: 1 şiirde kullanılmıştır.

b.NÜSHA TAVSİFLERİ

Kitabın İsmi: Mihrî Hâtun Divânı
Kitabın Müellifi: Mihrî Hâtun
Kitabın Bulunduğu Kütüphane : İstanbul Ünv. Nüshası ( Ü.N.)
Kitabın Numarası: T. 1994- 2
Kitabın Cildi ile İlgili Bilgiler: Mukavva ciltli, şirâzeli
Kitabın Kenar Süsleri: Zincirekli, orta şemseli, köşebentli, salbekli, tezhipli, minyatürlü. Minyatürler Divân’ın başında bulunan mesnevi kısmında mevcut, asıl divân bölümünde yok.
Kitabın Kağıdıyla İlgili Bilgiler: Aharlı kağıt, dış yüzü bazı yerlerinden yırtılıp tahrip olmuş.
Kitap Kaç Sahife: 163 varak. Fakat 85 varağı mesnevi, 78 varağı divân metnidir. Bu durumda Divân 156 sahifedir.
Kitabın kıyıları başka şairlerin ve sevilen şairlerin güzel bulunan şiirleri ile doldurulmuş.
Kitabın Ebatları: 20 x 11 cm dış ebatı , 14 x 8 ,iç ebatı
Yazı ile İlgili Bilgiler: Siyah ve bazen yaldızlı kalemle cetvel çekilmiş.Talik yazı kullanılmış. Divân’ın kıyılarında değişik kalemlerle yazılar var;fakat Divân’ın tamamı aynı kalemle yazılmış. Hat farklılığı yok. Hareke yok. Gazel ve kaside başlarında kırmızı ve yaldızlı kalem kullanılmış. Her sahife 17 satırdır.
Kitabın istinsah kaydı yazılmış: Muhammed bin el Samed el Sahir Bikaderzâde. Tarih düşülmemiş.
Sahh kaydı düşülmemiş. Temerrük kaydında 1158 tarihli Mehmed Efendi adı geçmekte.
Yahya adlı şairin bir mesnevisi bu divânın başında 85 varaklık bir yer işgal etmekte. Bu mesnevide bolca minyatür ile bazı mekanlar gözönünde canlandırılmaya çalışılmakta. Ayrıca başka müstensihlere ait olan Arapça, nesir halinde yazılar da bu nüshada yer almaktadır
Divânda; 260 beyit Tazarrû’-nâme,2 Tevhid, 12 kaside (Biri Bayezid’e, 11 tanesi Ş. Ahmed’e), 205 gazel, 8 Murabba , 1 Müstezad , 1 Muhammes, 7 Müfred mevuttur.
En muteber ve tam olan divân yazması bu nüshadır.

Baş: Yazdı can levhasında bismillah
Son: Kopıser ‘ışkuñ ile mihrüñ ile der-‘arasât

Kitabın Bulunduğu Kütüphane: Süleymaniye Kütp. Ayasofya Kitaplığı (SN)
Kitabın Numarası: T. 3974
Kitabın Cildiyle ilgili Bilgiler: Kitap mukavva ciltli ve şirâzelidir.
Kitabın Kenar Süsleri: Zencirekli, orta şemseli, köşebentli, küçük salbekli, ilk sahife haricinde tezhipsizdir.
Kitabın Kağıdıyla ilgili Bilgiler: Aharlı kağıt kullanılmış, gayet iyi muhafaza edilmiş, küçük bir nüshadır.
77 varaktır( 154 sahife). Kitabın ebatları; dış : 23x 14, iç : 14x 8 cm’dir.
Yazıyla İlgili Bilgiler: İlk iki sahifeye yaldızlı cetvel çekilmiş, diğer sahifelerde cetvel yok. Güzel bir “talik”yazı ile yazılmış. Kalem değişmesi yok. Hareke yok. Hat farkı yok. Bazı varaklarda kırmızı başlıklar kullanılmakla beraber genelde yaldızlı başlıklar mevcuttur.
Her sahife 12 satırdır.
Kitapta Tazarrû’-nâme bölümü tamdır. 8 kaside mevcut ( 7 tane Ş. Ahmed’e, 1 tane S. Bayezid’e ) Gazaliyat bölümünde 134 şiir mevcuttur ( Gazellerin yerleri karışıktır.). 1 Müfret vardır.
Kitabın istinsah kaydı yoktur. Sadece “Haremeyn-i Şerifeyn Müfettişi Ahmed Şeyh tarafından Sultan Mahmud zamanında incelenerek vakfedilmiştir” ibaresi ve Sultan Mahmud’un Tuğrası ile Ahmed Şeyh’in mührü mevcuttur.
Kitabın Diğer nüshalarda olmayan bir başlığı mevcuttur: ” Divân-ı Mihrî- i Duhter-i Mevlâna Belâyî”

Baş: Yazdı can levhasında bismillah
Son: Sagar-ı çeşm-i lebüñ ‘aksile kandur lâcerem

Kitabın Bulunduğu Kütüphane : Fatih Millet Kütp. Ali Emirî Kit.( FN)
Kitabın Numarası : TY 414 Manzum
Kitabın Kenar Süsleri : Herhangi bir süs mevcut değil. Düz yeşil kağıtla kaplı mukavva bir kapak var.
Kitabın Kağıdıyla İlgili Bilgiler : Samanî kağıda yazılmış. Gazel ve kasidelerde eksikler var. Sağlam ve iyi korunmuş. Normal ciltler halinde hazırlanmış. Şirazeli değil. Yakın bir tarihte istinsah edildiği izlenimini veriyor.
Kitap 74 varaktan ibaret ( 148 sahife ). Kıyılarında herhangi bir yazı,şiir istinsah kaydı, sahh kaydı, müstensih mührü veya istinsah tarihi mevcut değil. Minyatür ve benzeri süsler yok. Sadece Fatih kütüphanesinin mührü mevcut.
Kitabın Ebatları: dış : 20 x 12 , iç : 15 x 9
Cetvel çekilmemiş. Talik yazı ile istinsah edilmiş. Hat farkı veya kalem değişmesi mevcut değil. Hareke kullanılmamış. Gazel ve kaside başlıkları kırmızı başlıkla yazılmış. Her sahifede satır sayısı aynı: 13 satır.
Tazarrû’-nâmenin tamamı mevcut. Kasideler bölümünde 8,Gazaliyatta 128 şiir mevcut. Oldukça eksik bir nüshadır.

Baş: Yazdı can levhasında bismillah
Son: Sagar-ı çeşm-i lebüñ ‘aksile kandur lâcerem

Yalnızca İstanbul Üniversitesi Nüshasında Bulunan Şiirler.
Kasidelerden : 7. kasidenin 15. beyiti, 8. kaside, 9. kaside.
Gazaliyattan : 16, 21, 23, 24, 25. şiirin 9. beyiti, 26, 27, 29, 30, 32. şiirin 3. beyiti, 39, 43, 44, 46, 49. (murabbâ), 56, 59, 62, 65, 79, 80, 81, 84, 85, 86. (murabbâ), 87, 93, 96, 101, 102, 104, 107, 109, 110.( murabbâ), 111, 114, 117, 118, 127, 128, 129, 131, 133, 135, 136, 137, 144, 148, 149, 150. (tahmis), 152, 153, 155, 158, 159, 160, 161, 162, 166, 169, 170, 171, 172, 174, 177, 180, 181, 182,183. (murabbâ), 184, 187, 190, 192, 195, 196, 198, 199, 203, 204, 208. (murabbâ )ve 210. şiir.
Ayrıca Fatih Nüshasında Bulunmayan Şiirler: Tazarrû’-nâme’de 337 ve 428. beyitler, 146. gazelin 3. beyiti.
Ayrıca Süleymaniye Nüshasında Bulunmayan Şiir: 156. gazel.

[ÜN]

(BN) [FN] [SN]

Ana metin oluşturulurken 3 nüshanın vezne en uygun olan varyantı kullanıldı. Bakü’de olduğunu bildiğimiz ancak ulaşamadığımız nüsha bu çalışmada kullanılmamıştır(BN). Bu nüsha ile ilgili çalışamalar yapan E.İ Müştakova’dan yararlanılmıştır. Nüshanın künyesi eserde şöyle geçmektedir: Pyk. PA. YNA AN SSCB V 2519 LL. 1b- 77b. Bu nüshanın İstanbul Ünversitesindeki nüshadan istinsah edilmiş olabileceği de mezkur yazar tarafından belirtilmiştir.
Nüsha farkları dipnot olarak değil, metnin sonunda, kendi verdiğimiz şiir numarasına göre yapılmıştır.
***

MİHRÎ HÂTUN DİVANI ÇEVİRİ YAZILI

D.METİN

METİN

I

TEVHİD

( Feilâtün Mefâilün Feilün) FN, 1b
SN, 1b
1 Yazdı can levhasında bismillah
Kudret-i Lâilâheillallah

2 Gösterür togrı yol bihamdillah
Himmet-i Lâilâheillallah

3 Dü-cihânı tolıdurur lâ-şek
Şöhret-i Lâilâheillallah

4 Ehl-i ‘ışk dillerin müşerref ider
Sohbet-i Lâilâheillallah

5 İrgürür haste dillere sıhhat
Şerbet-i Lâilâheillallah

6 İledür seni Hakka bir demde
Kurbet-i Lâilâheillallah

7 Varulur tâ olunca yevm-i kıyam
Nevbet-i Lâilâheillallah

8 Tagıdur leşkerini iblîsüñ
Nusret-i Lâilâheillallah

9 Zulmetini dilüñ münevver ider
Tal’at-ı Lâilâheillallah

10 Yed-i Kudretle sengi hâre virür
Humret-i Lâilâheillallah

11 Virdi miftâh-ı gaybı can u dile
Kuvvet-i Lâilâheillallah

12 Kalbüñi gıll u gışdan eyler pak
Ta’at-ı Lâilâheillallah

13 Gösterür ehl-i ‘ışka esrârı 2a
Hikmet-i Lâilâheillallah

14 Toyurur halkı hân-ı rahmet ile
Ni’met-i Lâilâheillallah

15 Ehl-i tevhîde tâc-ı devletdür
Kisvet-i Lâilâheillallah

16 Her dem endâma lerzeler düşürür
Heybet-i Lâilâheillallah

17 Can dimâguñ tolu mükerrer ider
Lezzet-i Lâilâheillallah

18 Mihrî mücrimleri duzahda komaz
Şefkat-i Lâilâheillallah

19 Gice gündüz dilüñde zikr eyler
‘Adet-i Lâilâheillallah

20 iledür bî-güman behişte seni
Mithad- i Lâilâheillallah

II

MÜNÂCA’T
TAZARRU’NÂME-İ MİHRÎ-İ HAKİRE

(fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 2b
SN, 2b
1 Ey Kerîm ü Kâdir ü Hayy ü Ebed
V’ey Kadîm ü Sâni’ ü Ferd ü Samed

2 Bî- vezîr u bî- nazîr ü bî- misal
Bî- mecâl ü bî- zevâl ü zü’l-Celal

3 Râzık u Rezzâk u Hayy u lâ-Yemût
Cümle eşyâya virir her demde kut

4 Kâzıyü’l- hâceti sensin ey Kerîm
Sen ki Rabü’l ‘âleminsin ey Rahîm

5 Cümle halkın Hâlıkı Mâbûdı sen
Cümle ‘âbdüñ cân ile maksûdı sen

6 Sen Ehadsın bir dahi yokdur ilâh
Birlügüñe cümle eşyâdur güvâh

7 Hâkden halk eyledüñ âdem ‘ıyan
Sen yaratduñ ins ü cinni bî- güman

8 Hem ezelsin hem ebedsin hem Samed
Ey sıfâtî kul Huvallâhü Ehad

9 Birlügüñe şekkimiz yok ey Rahîm 2b
İki diyen dil saña olsun remîm

10 Cümle ‘âlem halkı açıp gözlerin
Tapuña tutup tururlar yüzlerin

11 Senden umarlar kamusı rahmeti
Nâtüvanlar senden umar nusreti

12 Rahmetin deryâsına yokdur kenâr
Ey Kerîm ü ey Rahîm ü girdigâr

13 Dilde ismüñ halkı ‘âlem zikr ider
Mü’min olan birlügüñe şükrider

14 Hikmetüñle akıdur âbı hacer
Kudretüñ virir kurı neyden şikâr

15 Emrüñ ile bu felek itmez karâr
Himmetüñ ile gelür leyl ü nehâr

16 İbtidâ yokdur aña hîç intihâ
Sensin evvel sensin âhir ey Hudâ

17 Onsekiz bin ‘âlemin Sübhânı sen
Yaratılmışın kamu sultânı sen

18 Cümle mahlûkuñ bilürsin hâlini
Her ne vechile giçer ahvâlini

19 Sen yaratduñ bî- tekellüf ‘âlemi
Sen yaratduñ bî- tereddüt âdemi

20 Her ne denlu kim cihanda var u nâs
Kamu senden rahmet eyler iltimâs

21 Kudretüñe halk- ı ‘âlem lâ dimez
Dergehüñe kimdurur a’lâ dimez

22 Kamuya sensin viren cümbüşleri
Kamusı senden umar bahşişleri

23 ‘Akl- ı kül cehd idüp ol bî- mecal
İtmeye keyfîyetüñden kîl u kal

24 Kimse bilmez kim nedir mâhîyetüñ
Sen ‘alîmsin sen bilürsin hikmetüñ

25 Bu şecerde bîtürirsin gül diken
Halk idersin hâkden veche hasen

26 Hikmetüñ ile gelür bu sâl u mâh 3a
Kudretüñ ile turur bu bâr- gâh

27 Hikmetüñle oldı çarh u âsumân
Kudretüñle oldı keyvân pâsban

28 Dergehüñ derd ehlinüñ dermânıdur
Bâki sensin cümle ‘âlem fânidür

(Kemâ kalallahu te’ala küllu men aleyhâ fan ve FN,3b yebga vechü Rabbike zü’lcelâli ve’l-ikrâm ) SN, 3b

29 Pâdişahsın bî-şerik ü bî- vezîr
Emrüñ ile seyr ider şems-i münîr

30 Kamusı bendeñdurur sen pâdişâh
Kim senüñ hükmündedür bu bâr-gâh

31 Kudretüñ sırrına idrâk iremez
Hikmetüñ fikriden ‘aklın diremez

32 Her ne kim bu ‘âlem-i eşyâda var
Dir ki senden gayr yok perverdigâr

33 Bu muhakkak sâbit oldı Hakdurur
Tanrı birdir andan artuk yokdurur

34 Ger şerîki olsa tâ yevmü’l-kıyâm
Bulamazdı işbu ‘âlem hiç nizâm

( Lev kâne fîhimâ ileyhima âlihetün illallahü lefesedeta)

35 İmdi nice pâdişahdur gör anı FN, 3b
Cümle gözler göz açup gözler anı SN, 4a

36 Cümle ‘âbdüñ şâhıdur ol pâdişâh
Cümlenüñ maksûdıdurur ol ilâh

37 Cümlesi ilminde nâdandur anuñ
Cümlesi emrinde hayrandur anuñ

38 Birligine küllisi ikrâr ider
Kâfir olur her k’anı inkâr ider

39 Çün ider herşeye bir âyet delîl
Kim gümansuz birdür ol Rabb-i Celîl

( Fe fî külle şey’în âyete tedelle ‘ala enne vâhiden )

40 Kamu ‘âlem toludur Allâh ile 3b
Sen de pâk it kalbüñ illallâh ile

41 Ger dilerseñ bulasın maksûduñı
Mihrî yad it her nefes ma’bûduñı

III
TEVHİD

(fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 4a
I SN, 4a
Cümle eşyânuñ kamu tevhidi illallâh di
Cümle mahlûkuñ kamu maksûdı illallâh di
Cümle mevcûduñ kamu mescûdı illallâh di
Nâ’ra-yı yâ Hû ile her demde illallâh di
II
Tâlib-i Hak olmaga daim saña irşâd ider
Kayd-ı Hakdan gayrısından nefsini âzâd ider
Cürm yıkmış kalbüñi tevhîd ile âbâd ider
Nâ’ra-yı yâ Hû ile her demde illallâh di
III
Her arada Hakkı yâd it yâd kalma bir nefes
Gayri söz hâcet degildür ‘arif iseñ sözi kes
Kamu dillerde heman Hû Hû ola tesbîh pes
Nâ’ra-yı yâ Hû ile her demde illallâh di
IV
Pertev-i tevhid-i şem’ ile dilüñi enver it
Kendüñe her demde illâ Hû ‘yı durma rehber it
Can ü dilden imdi bu zikri dilüñde ezber it
Nâ’ra-yı yâ Hû ile her demde illallâh di
V
Kalbüñi ıgvâya virme nefsinüñ vesvâs ile
Kamu dil âyînesini kim kıla ol pâs ile
Bu kelâmı dilde yad it her nefes ihlâs ile
Nâ’ra-yı yâ Hû ile her demde illallâh di
VI
Mihrî a’mâ ger degülseñ Hakkı tanı aç gözüñ
Dâim illâ Hû ile gafletden uyar kendözüñ
Her seher biñ ‘özr ile dergâha tutdukça yüzüñ
Nâ’ra-yı yâ Hû ile her demde illallâh di

IV
NA’T-I RASUL ALEYHİSSELÂM

(fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 4b
SN, 4b
1 Ey kerîm u mazhar u Nûr-ı Hüdâ
Şâh-ı iklîm-i risâlet Mustafâ

2 Ey risâlet kişverine pâdişah 4a
V’ey şerîât tahtına sâhib-külah

3 Ey habîballâh ve ey tâc-ı Rasûl
Kamudan ön Hak seni itdi kabûl

4 Sen kamu mürsellerüñ sultânısın
Sen kamu mü’minlerüñ cânânısın

5 Ruh-ı pâküñ hulk idinmişdür habîb
Cürm-i bîmârına sensin çün tabîb

6 ‘Âlemi mevcûd itmedin İlah
‘Âlem-i ervâha kıldı seni şâh

7 Bü’l-beşerdir gerçi âdem yâ Rasûl
Senüñ ile buldı mevcûdât usûl

8 Sen ebû’l-ervâh idüñ ey pâk din
Olmadın bu ‘âlemi eşyâ yakin

9 Ab-ı lutfuñun irişdi katresi
Zâhir oldı Âb-ı Hızruñ çeşmesi

10 Bad-ı hulkuñ şemmesinden bu cihan
Oldı her etrâfı sahrâ gülsitan

11 Mu’cizüñ burc-ı şerifde âfitâb
Dâ’vetüñ evc-i semâda mâhitâb

12 Sidre-i ravzañ durur her subh u şâm
Her hevas ervâhına darü’s- selâm

13 Beyt-i ma’mûruñdur iy bedr-i dücâ
Her zenûb emrâdına darü’ş- şifâ

14 Enbiyâlar serveri sensin hemîn
Ey kerîm ü rahmetenli’l- ‘âlemîn

15 Hak seni kıldı güzîn-i enbiyâ
Oldı hak dînüñ kamu derde şifâ

( Hüvellezzi ersele rasulehü bilhüda vü dini’l
hakkı liyuzhirahu ‘aladdîni küllihi)
NA’T
16 Didiler hakkuñda çün hayru’l- resûl FN, 5a
Sıdk ile ehl-i ‘ukûl itdi kabûl SN, 5b

17 Olmasañ olmazdı her-giz kâr u bâr
Gelmeseñ gelmezdi bu leyl ü nehâr

18 Hâdi- i şer’üñ eger olmâsa sed 4b
Küfr ile kalmışdı ‘âlem tâ ebed

19 Her ‘ulu’l- elbâba emrüñ pîşivâ
Her ‘ulul ebsâre şer’üñ reh-numâ

20 Kim saña kıldı cefâ kılduñ vefâ
Kim saña kıldı cezâ kılduñ sezâ

21 Saña lâyık oldıgı çün her ‘atâ
‘Adet olmışdur eyâ kân- ı vefâ

22 Şevketüñi göricek ey âfitâb
Sâye-bândı Saña her demde sehâb

23 Yazdı evvel ismüñi levhe kalem
Olmasañ olurdı bu ‘âlem ‘adem

24 Olmasañ sen olmaz idi kâinât
Hârdan gül hem dahî neyden nebât

25 Çün vucûda geldüñ ü bulduñ zuhûr 5a
Din ile kılduñ cihan rûyını nûr

26 İrmese senden inâyet her kula
Tolmış idi iş bu ‘âlem küfr ile

27 ‘Asi olsâ cümle ‘âlem bî- ‘aded
Senden irse gam degüldür zerre derd

28 Ümmetüñ mücrimlerinüñ yâ Rasûl
Sen şefi’îsin niçün olur melûl

29 Saña virildi nübüvvet ibtidâ
Zâtuñ ile yine oldı intihâ

30 Her nebîye gerçi indi bir kitâb
Kamuya Furkandan irdi feth- i bâb

31 Geldüñ itdüñ din ile dünyâyı nûr
Bildi haksın ins ü cinn vahş u tuyûr

32 Geldi dinüñ Mihrî enver eyledi
Tagıdup küfrî münevver eyledi

33 Kim ki itdi seni candan ihtiyar
Olısar iki cihanda bahtiyar

34 Kim ki senüñ çün cihanda içdi semm
Aña tiryak olır ol semm pes ne gam

35 Çekmeyeler seni sevenler cefâ
Görmeyeler Saña uyanlar belâ

36 Tâ ebed buldı sa’âdet ol kişi
Na’t-ı pâküñ medheder her dem işi

37 Kime kim olsañ cihandâ dest-gir
İki ‘âlemde bulır ‘izzetle yir

38 Cürm ile bîmârum ey kân-ı kerem
Şefkatüñden umarum derdüme em

39 Sıdk ile her kim ki saña tutdı yüz
Şefkatüñden âhîr olmaz nâ- ümîz

40 Çünki sen hâtem Resulsın pür- kerem
Kovma beni biñ günâh ile kalam

41 Cürmümi bildüm şefâ’at kıl baña
Yâ Resullallah sıgındum uş saña

42 ‘Arz olıcak hazretüñe cümle hal
Eyleme mahşer güninde pây- mal

43 Uş bu ‘âsî Mihrîye ol dest-gîr
Tâ’atî yok cürm-i ‘isyânı kesîr

44 Gerçi kim itmişdurur biñ biñ günâh
Kıl kapuñda cümle ‘aybını penâh

45 Anı utandurma Hakdan kıl meded
Cürm ile kapuña düşdi itme red

V
(KASİDE DER NA’T- I RESUL ALEYHİSSELÂM)

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 6b
SN, 6b
1 Ey güzîn ü enbiyâ vü menba’ı lutf-i vefâ
V’ey rasûl-i kibriyâ mahbub-ı matlûb- ı Hüdâ

2 ‘Adl- i bünyâdını muhkem itdi emrüñ nitekim
Zulmi mâ’dûm itdi şer’üñ şemsi gösterdi ziyâ

3 Çün vücûduñ nûrdur ey sûreti bedr-i kamer
Düşmese sâyeñ ‘aceb midür zemine câ-be-câ

4 Gerçi âhir zâhir oldı zat-ı pâküñ ‘âleme
Kamudan ma’nîde sen geldüñ cihâne ibtidâ

5 Olmış îdüñ sen harîm-i sırr-ı mahrem ey rasul
Yog iken insân mevcud olmadan ‘arz-ı semâ

6 İreli hulkuñ nesîmi ‘âleme her dem-be dem 5b
Hürrem olmışdur yeler şam u seher bâd-ı sabâ

7 ‘İzzet içre kimi kıldı saña hemtâ ol Kerim
Kimi beñzetdi nebilerde dü- ‘âlemde saña

8 Ruz- ı mahşerde şefi’î olmagâ cürm ehline
Eyledi seni şefâ’at mâdeni kân-ı ‘atâ

9 Ol kadar ‘azm eyledi fevkü’l- a’lâya her nefs
‘Arş- ı a’lâ ile bir oldı saña tahte’s- serâ

10 Çün kadem basduñ felek farkına ey mahbûb-ı Hak
Leyletü’l- ‘isrâda Hak her hâcetüñ kıldı revâ

11 Şer’inüñ şem’inde olmışdur münevver bu cihan
Şefkatüñ hvânından irmişdür kamu ruhâ gıdâ

12 Dü- cihân rûşen oldı çeşmi anuñ tâ ebed
Hak-i pâyüñ cevherin her kim ki kıldı tûtiyâ

13 Ehl-i cürmüñ derdine sensin dü- ‘âlemde tabib
Cürm ile dermande kaldum umarum senden devâ

14 Can u dilden sad hezârân âline etbâına
Eylerem her dem selam u medh ile zikr ü senâ

15 Tâpuñı çün mesned itdi Rahmet-i Rahman senüñ
Şefkatüñi rû siyeh Mihrî ider senden recâ

VI
( Fil Mev’ize)

(fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 7a
SN, 7b
1 İmdi ey bî- çâre ‘âsî gel berü
Neyledüñ cîhanda n’itdüñ ilerü

2 Neyledüñ n’itdüñ ne tahsîl eyledüñ
Hakka lâyık nice tedbir eyledüñ

3 Var mıdur kalbüñde Hakkuñ korkusı
Gitdi fevt oldı mı nefsüñ İblisi

4 ‘İlm ile her dem- be dem ‘âmil misin
Yohsa nâdan ebter ü câhil misin

5 Nefs- i emmâreye mi uyduñ müdam
Gelmedi mi kalbüñe yevmü’l kıyam

6 Özüñi her demde virdüñ gaflete
Nice vîresin cevâbı hazrete

7 Ruz u şeb itdüñ günâh usanmaduñ FN, 7b
Ol Hüdâdan bir nefes utanmaduñ SN, 7b
VI a
(fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün)

1 Cürm ü ‘isyân oldı ey dil çünki her dem hû saña
Nefs-i emmâreye uyduñ gelmedi korhu saña

2 ‘İlm- i tevhidi dilüñden eksik itme bir nefes
Çün bilürsin âhir ey gâfil gerekdür bu saña

3 Geldüñ uş fâni cihânâ irtihâl itseñ gerek
Son nefesde vây eger rahm itmez ise Hû saña

4 Hakdan utanmaduñ olduñ hep günâha mürtekib
Ölecegüm sanmaduñ ey ruy-ı siyah tû saña

5 Geçdi ‘ömrüñ bu cihan dârında Mihrî cürm ile
İşlemedüñ nitekim virdüm nasîhat şû saña

8 Bulmak isterseñ cinâna dest res FN, 7b
Tevbeyi dilden giderme her nefes SN, 8a

9 Rahmetinden Mihrî kât’ itme recâ
Errahmanü’l- ‘âlemindür ol Hüdâ

(Kema kale ‘azze ve celle, la taknatü min rahmetillahi
innallahe yagfiruz zünübe cemi’a)

10 ‘Aybuñı setr ide Settârü’l- ‘uyûb FN, 7b
Cürmüñi afv ide Gaffârü’l- zünûb SN, 8a

VII
MÜNACA’T
(Münâca’t be- hazret-i bâri azze ve celle)

( fâilâtün fâilâtün fâilün)

1 Ey Hüdâvendâ Kerîm ü bî- zevâl
Ey Rahîm ü Kâdir ü v’ey ber- kemâl

2 Sensin ol bî- misl-i ‘âdil pâdişâh
Cümle mahkumuñdadur bu bâr- i gâh

3 Çerh ü eflâk ü zemin ü âsuman
On sekiz biñ ‘âlem ü işbu cihan

4 Kamu mahlûkat u bu uçmak tamu
Her ne kim vardur bu ‘âlemde kamu

5 Bahr-i lutfuñ katresidür bî- güman,
Kamusınuñ pâdişâhı sen ‘ıyan

6 Sensin ey Hallâk-ı Rabbu’l- ‘âlemin 6b
Cümle bir bilür seni ‘ilmü’l yakin

7 Birsüñ ammâ yerde gökde tolısın
Senden artuk ulu yok sen ulusın

8 Dîde- i kalbinde olan nûr u fer
Senden özge dâhiye kılmaz nazar

9 Gûşine efsâne te’sir eylemez
Dil dahi inkârı tâ’bir eylemez

10 Kamusınâ sensin ey Hakk reh-nümâ
Togrı varmâyan olur senden cüdâ

11 Gerçi kim zâhirdesin gözden nihan
Lik batında ‘ıyanîsin her zaman

12 Her ne kılsañ kudretüñ var ey Kadîr
Cümle eşyâ hâline sensin habîr

13 Yog iken deyyâr u hem çerh u zemin
Var idüñ sen ey Hüdâvendâ hemin

14 Çünki sen maksud idindüñ ey vedûd
Buldı emrüñle ‘adem küllî vücûd

15 Çün bu ‘âlî çadrı kurduñ âşikar
Hoş müzeyyen oldı her sahn u diyar

16 Her tokuz tâki yaratduñ yedi ferş
Kimini ferş eyledüñ kimini arş

17 Eyledüñ her bir diyârı lâle-zar
Kuh u sahrâlarda itdin çeşme-sar

18 Her tarafda âb- ı enhâr eyledüñ
Her hacer üstinde eşcâr eyledüñ

19 Kamu elvan eyledüñ her geh gerek
Yerde insân eyledüñ gökde melek

20 Kimini her dem getürürsin ‘ıyan
Kimini her dem geçirürsin revan

21 Renc u fakrüñ derdine sensin ‘ilaç
Hiç komazsın birini bir lahza aç

22 Sen yaratduñ ins ü cin uçmak tamu 7a
Birlügüñe cümle şâhiddür kamu

23 Yaradursın hâkden sîm ile zer
Bitürürsin bir kurı neyden şeker

24 Çok ‘acâibler düzüp eflâkde
Gonceler ‘ızhâr idersin hâkde

25 Gösterürsin geh semâda âfitab
Berk idersin geh zeminde mâh-tab

26 Akıdursın katreden deryâları
Gösterirsin zerrelerden hâveri

27 ‘Arz idersin geh münevver âfitâb
Gah eylersin hicab aña sehâb

28 Her tarafdâ âkıdursın âbları
Halk idersin âbdan cüllâbları

29 Geh zemistan getirürsin gah bahar
Geh hazân eylersin ü geh lâlezar

30 Geh gül ile zeyn idersin her diyar
Geh idersin gonceye hem sâye har

31 Geh güli hem dem idersin bülbüle
Geh virürsin cümle evrâkın yele

32 Geh idersin nergise zerrîn külah
Geh urursın lâleye dâg-ı siyah

33 Geh virürsin hande gülşende güle
İtdürürsin gâh efgan bülbüle

34 Buldurursın gah benefşeye vucud
Hidmetüñ pâyine tâbûlar sucud

35 Kudretüñ zerrinden itdüñ erguvan
Hamduñ içün sûsene virdüñ zeban

36 Geh idersin bu zemîni sebze-puş
Geh reyîhâna virürsin bûy-ı hoş

37 Geh bisât itdüñ zemîn üzre çemen
Geh bitürdüñ sünbül ü serv-i semen

38 Gâh mürgânı idersin hub lisan
Hamd iderler birlügüñe her zaman

39 Cümlesi emrüñle oldı her ki var
Cümlesi sun’uñdur ey Perverdigar

40 Cümlenüñ Hallâkı sensin yâ İlah
Mülk senüñdür kul senüñ ey Pâdişah

41 Mihrî depretdükce agzındâ lisan
An Hakkın kudretlerini her zaman

42 Seni yokdan odurur vâr eyleyen
Bir avuç toprakdan ‘ızhâr eyleyen

43 Sen bugün bakmâ fenâ gülzârına
Tiz geçer mevsümi kalmaz yârına
VII a
(Şi’r İn muhil)
(fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 9b
SN, 10a
1 Ger ögerseñ bülbülüñ gülşende âh u zârın ög
Gel berû iş bu cihânuñ bî- bekâ gülzârın ög

2 ‘Akil iseñ sen bu dünyâ dostlarından çek elüñ
Dünye gibi bî- vefâdur bâri bir yararın ög

3 Bu fenâ ‘âlemde hadd u hâle kılmâ i’tibar
Ol bekâ mülkinde bâkî hublaruñ dîdârın ög

4 Çünki halk itdi Hüdâ çâr anâsırdan seni
Hiç vücuduñ şehrin ögme sen anuñ mi’mârın ög

5 Bir avuç toprakdan itdi dest ü pâ vü virdi can
Medh iderseñ kudretüñ her demde kâr-ı bârın ög

6 Ög Hakuñ görklü habîbin kim didi levlak aña
Enbiyâlar serveridür Ahmed-i muhtârın ög

7 Ger şefi’ olmak dilerseñ âhirette Mustafâ
Âlini ashâbını her demde çâr yârin ög

8 Kâfirüñ inkârına gûş itme ki ehl-i nârdur
Mü’minüñ kâlû- belâda sıdk ile ikrârın ög

9 Çünki toymaz cîfe-i mürdâre nefsüñ kerkesi
Tut dilüñ imdi yeter bu dünyenüñ murdarın ög

10 Vir haber ‘isyandan öz’ne sen ne tahsîl eyledüñ
İmdi ey Mihrî bize halkuñ yiter âsârın ög

VIII
(Münâca’t der Münâsib-i Ahvâl-i Ad Miyan)

(fâilâtün fâilâtün fâilün)

1 Ol i Hudâ halk u perverdigar FN, 10a
‘Âlim ü dânâ ü bînâ ber- karar SN, 10b

2 Kimse bilmez sen bilürsin ne ki var
Her nihânı sen kılursın âşikar 8a

3 Yog iken insan yaratduñ bî- ‘aded
Kudretüñe yokdurur pâyân u had

4 Eyledüñ her birini bir işe duş
Anuñ ile eyledüñ göñlini hoş

5 Kimini kılduñ resul-i kibriyâ
Kimini kılduñ veliyy ü evliyâ

6 Kimine virdüñ velâyet bî- şümar
Kimine kılduñ hidâyet bî- karar

7 Kimini kılduñ mu’azzam pâdişah
Kimini bend itdüñ aña yâ İlah

8 Kimini ‘âlim yaratduñ ey Hüdâ
Kimini zâhid yaratduñ bî- riyâ

9 Kimine erzâni kılduñ devleti
Kimine kılduñ mukadder mihneti

10 Kimisinüñ eyledüñ hükmin revan
Kimini mahkûm kılduñ her zaman

11 Kiminüñ virdin münâca’t eyledüñ
Kiminüñ yirin harâbat eyledüñ

12 Kime virdüñ hub cemal ü hadd ü hal
Kimisini eyledüñ âşüfte hal

13 Kimisini ‘âşık-ı zâr eyledüñ
Kimini mâ’şuk cefâ-kâr eyledüñ

14 Kimini firkatde nâlân eyledüñ
Kimini vuslatda şâdân eyledüñ

15 Kimine tâc eyledüñ her dem serir
Kimi bulmaz künc-i mihnetde huzur

16 Kimisi tahsil ider bî- cehd-i genç
Kimisi genç isteyerek buldı renç

17 Kimisi şâkirdurur her bârda
Kimisi mü’min kimi inkârda

18 Ya İlâhî ins ü cinn ü hoş tuyur
Her ne kim ‘âlemde kılduñ sen zuhur

19 Kamusı bendeñdurur eyü yavuz 8b
Sigınup fazlûña tutar Saña yüz

20 San’atıdurur hıtâ der-bânlarun
‘Adeti olur ‘atâ sultanlarun

21 Her ne deñlü kullaruñ itse hatâ
Vâracak yeri tapuñdur ey Hüdâ

22 Bir avuç toprak turur çünkim bular
Bunlaruñ Mevlâsılâ ne bahsi var

23 Bir avuç toprag iken bunlar i Hak
Göz kulak virdüñ dahî hem el ayak

24 Kullarıñuñ gerçi kim noksânı çok
Rahmetîñüñ hadd ü pâyânı yok

25 Lutf idüp kılmâ nazar ‘ısyânına
Kalma bu ‘âsîlerüñ noksânına

26 Rahmetüñ çokdur Rahimsin ey Hüdâ
‘Âsi kullâruñ ider senden recâ

27 Kullaruñ ‘âsîleridür gerçi kem
Sen Kerimsin anlarâ eyle kerem

28 Kamu bunlar kim ide dâim günah
Bin bir âduñ hürmetiçün yâ İlah

VII a
(Şi’r in Muhil)
( fâilâtün fâilâtün fâilün)

1 Zinde diller cürm ile bulur memat FN, 11a
Lutfuñ ile virmeseñ yâ Rab hayât SN, 11b

2 Olmasañ her düşmişe sen dest-gir
Nârdan cürm ehli bulmazdı necât

3 Yazmasañ dil safhasınâ sen sebak
Hâl olınmaz idi her giz müşkilât

4 Kamunuñ fi’lî degil senden nihan
Şerr eger hayrât u ihsan seyyiât

5 Saña sıgınduk melâmet eyleme
Sunula şol dem k’elimize berât

6 Cümle îmân ehli ile yâ İlah
Rahmet eyle Mihrî itdükde vefat

IX
(Münâca’t Der Izhâr-ı ‘Âciz Nefs )

(fâilâtün fâilâtün fâilün) 9a

1 İmdi iy dânâ-yı bînâ-yı İlâh FN, 11a
Kamusınuñ hâline sensin güvâh SN, 12a

2 Bâki sensin cümlesi mâ’dûmdur
Cümlenüñ hâlî saña mâ’lûmdur

3 Bir sene rûyum işüm cürm- i günah
Bencileyin yokdurur baht-ı siyah

4 Kullarınuñ gerçi vardur cürmi çok
Bencileyin cürmi çok ‘âlemde yok

5 İtmedüm dergâhuñâ lâyık ‘amel
Dâimâ itdüm fesâd ü hem halel

6 Bir iyu ‘âmeli ‘âdet itmedüm
Farzuñâ bir dem itâ’at itmedüm

7 Her nefesde işledüm cürm ü hatâ
Her fesâdı kendüme gördüm revâ
8 İtmişümdür ben cihandâ çok zünub
Sen penah itdüñ i Settârü’l- ‘uyub

9 İşledüm ben baña lâyık her ki var
Yüz karâlıgı cihandâ sad hezar

10 Ben saña lâyıkınâ virdim rızâ
Sen saña lâyıkın işle iy Hüdâ

11 İhtiyârumlâ degüldür bu kazâ
Nefs-i şûmum eylemişdür iktizâ

12 Şimdi uş bî- çâre vü dermandeyem
Bilmezem kim ne kılam yâ neyleyem

13 Fikr idicek itdigüm ‘isyanları
Akıduram yaş yerine kanları

14 Bâtınumı bu fikir kurt gibi yir
Korkaram beni kabul itmeye yir

15 Kopacak yirden halâyık ser-be- ser
Beni bilmem kangısından idiser

16 Haşr olıcak iy dirîgâ vay baña 9b
Meskenüm eylerse ger tahte’s-serâ

17 Şâdiyem dünyâ baña virdi gurur
Ahiretden âhir itdi beni dur

18 Pend-i vâ’iz itmedi baña eser
Gelmedi kalbüme bir zerre hazer

19 İtmedi Hallâk-ı ‘âlem lutfı çok
Halk içünde bencileyin ‘âsi yok

20 Bunca cürm ile saña döndüm meded
‘Asiyem ben sen Rahimsin itme red

21 Gerçi eyler ‘âsiler biñ biñ günah
Yine sensin bunlara püşt ü penah

22 Kamunuñ sübhânısın sultânısın
Kime yalvarsın bular sen hânısın

23 Garka virdi beni deryâ-yı me’âs
Lutfuñ ile dest-gir ol vir halâs
24 Rû- siyâh u pür-günâh u bî-mecal
Dergehüñe âhir olur ittisal

25 Koma beni benligümde yâ Gani
Kıl ‘inâyet dâimâ göster seni

26 Bu dilümden zemm ile telbîsi kes
Tevbe vü tevfîka irgür her nefes

27 Olmasun dil levh-i cürm ile nihas
Gelmesün âyîne- i kalbüme pas

28 Dâimâ hayr işi baña eyle hû
Diyeyüm her dem be dem illâ Hû

29 Zikrüñi her dem didür Kur’an ile
Son nefesde yoldaş it îmân ile

30 Dilümi kat’ itme istigfârdan
Göñlümi döndür kamu murdârdan

31 Ger suâl-i kabre çeksem ıztırab
Dilümi şâşırma ‘âsân it cevab

32 Beni hasmuma melâmet eyleme
‘Aybumı setr it nedâmet eyleme

33 Açılıcak her taraf yüz kolı baş 9b
İtme sırrum haşrolıcak halka faş

34 Hazretüñe varıcak hasmum dilüm
Kamusın hoşnûd eyle yâ Kerim

35 Defterümi sun elüme sırr ile
Sen bilürsin hâli yine sen bile

36 Kimseye fâş eyleme esrârumı
Yohsa seng ile yıkarlar dârumı

37 Bu hacâlet baña yiter her zaman
Kim kamu gizlilerüm saña ‘ıyan

38 Varıcak mîzâna bu ben rû- siyeh
Agır itme keffemi sen yâ İlah

39 Giçer iken hem sırâtı bî-haber
Düşürüp itme beni zîr ü zeber

40 Nar-ı dûzahdan beni sen kıl emin
Sen Rahimsin saña sıgındum hemin

41 Mihrîyi afv eyle iy Rabbü’l- enam
İtme fâhiş cürmüni yevmü’l- kıyam

42 Mücrim ü eksiklerüm ben mübtezel
Saña lâyık yok elümde bir ‘amel

43 Dergehüñde karadur işbû yüzüm
Kamu emrüñe muti’yüm yok sözüm

44 Gerek it makbul vü gerek eyle red
Ne sözi var diye mevlâsına ‘abd
IX a
(Şi’r İn Muhil)
(fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 13a
SN, 14a
1 İtmez iseñ ben günahkârûña sultânum meded
Yanısar nâr-ı Cahîme tâ ebed cânum meded

2 İtmedüm her kez cihanda Saña lâyık bir ‘amel
Yokdurur bir zerre hâyırum çok ‘isyânum meded

3 Dergehüne geldüm uş bîmâr-ı cürmüm yâ hekim
Rahmetüñden kıl devâ derdüme dermânum meded

4 Rahmetüñ muhtâcıyem geldüm tapuña yâ Gani
Rahmetüñden Mihrîyi red itme rahmânum meded

5 Kurtar iy kân-ı kerem dest-i zebânîden yakam 10b
Yevm-i mahşerde koma elde girîbânum meded

X
(Münâca’t Der Taleb-i Magfiret)
(fâilâtün fâilâtün fâilün)

1 İy Hüdâyâ tutmışum tapuña yüz FN, 13a
Gice gündüz dikmişüm kapuña göz SN, 14a

2 ‘Âciz ü bî- çâre ü mahrum ü hor
Düşdüm uş tapuña itme beni dûr

3 Dönmedi kapuñda mahrum bir ehad
Beni dahi eyleme yâ râb red

4 Pâk zâtuñ hakkı içün yâ İlah
‘Adl ü dâduñ hakkı içün yâ İlah

5 Enbiyânuñ nâzı hakkı yâ İlah
Evliyânuñ râzı hakkı yâ İlah

(Hazreti. Âdem Aleyhisselam) FN, 13b
SN, 14b
6 Hakkı çün anuñki ol iken adem
Anı mevcûd eyledüñ evvel kadem

7 Ol mübârek cismüne virdüñ çü rûh
Hamd ile açdı gözin buldı fütûh

8 Baglayup sâf sâf melekler geldiler
Emrüñ ile aña secde kıldılar

(Hazreti Nuh Aleyhisselam) FN, 13b
SN, 14b
9 Hakkı çün anuñ k’aña virdüñ necât
Hem aña göstermedüñ biñ yıl memât

10 Sen ‘inâyet kılduñ irdükde tufan
Garka virdüñ cümle adasın revan

(Hazreti İdris Aleyhisselam) FN, 14a
SN, 14b
11 Hakkıçün anuñ ki terk itdükde can
Anı gördi kamudan evvel cinan

12 Hûri vü Gılmâna oldı hülle-kâr
Buldı ehl- i cennet içre i’tibâr

( Hazreti İbrâhim Aleyhisselam) 10a

13 Hakkı çün anuñ ki itdiler revan FN, 13b
Öldi âteş aña oldı gülsitan SN, 15a

14 Nâr-ı Nemrûd itmedi aña zarar
Oldı ol mel’un görüp zîr ü zeber

( Hazreti İsma’il Aleyhisselam) FN, 14a
SN, 15a
15 Hakkı çün anuñ ki emrüñi revan
Tutıb itdi yoluña kubân can

16 Fâil-i muhtârısın çünkim i Hak
Kesmedi anuñ bogazını bıçak

( Hazreti Ya’kub Aleyhisselam) FN, 14b
SN, 15a
17 Hakkı çün anuñ ki nice nice yıl
Akıdurdı gözlerinden kanlu sel

18 Künc-i mihnetde gam idi hem demi
Biñ belâ ile geçürdi bir demi

(Hazreti Yusuf Aleyhisselam) FN, 14a
SN, 15a
19 Hakkı çün anuñki mergûb eyledüñ
Kamudan hüsn içre mahbub eyledüñ

20 Gâhi bende gâhi âzâd eyledüñ
Gâhi hâkim Mısr u Bagdâd eyledüñ

(Hazreti. Eyyüb Aleyhisselam) FN, 14b
SN, 15b
21 Hakkı çün anuñ k’aña her subh u şam
Olmış idi derd ile uyhu haram

22 Şükr iderdi her nefes her hâline
Bakmaz idi dünyenüñ ahvâline

(Hazreti Dâvud Aleyhisselam) FN, 14b
SN, 15b
23 Hakkı çün anuñ kaçan k’elhân ider
İns ü cinnüñ kamusın hayrân ider

24 İşidenler ol bülend âvâzını 11b
Yitürir ‘âklunı bulmaz özini

(Hazreti Süleyman Aleyhisselam) FN, 14b
SN, 15b
25 Hakkı çün anuñ ki aña ‘ayne’l-yakin
Râm olmış idi cem’î ins ü cin

26 Emrine fermân idi her subh u şâm
Bendesi idi kamusı hâs u âm

(Hazreti Mûsa Aleyhisselam) FN, 14b
SN, 15b
27 Hakkıçün anuñ k’aña kılduñ ‘atâ
Eyledüñ anuñ ‘asâsın ejdehâ
28 Turı kılduñ dâimâ aña makam
Eyledüñ anuñ ile biñ bir kelam

( Hazreti ‘İsâ Aleyhisselam) FN, 15a
SN, 16a
29 Hakkı çün anuñ k’aña verdüñ rızâ
Eyledüñ aña semâ üstünde câ

30 Hem nebîdür hem mücerred pâkdür
Meskeni şimdi anuñ eflâkdür

(Hazreti Seyyidü’l- Enbiyâ Muhammed Mustafâ
Sallallahu Ta’alâ Aleyhi Vessellem) SN, 16a
FN,15a
31 Hakkı çün anuñ k’odur tâc-ı resûl
Hakkı çün kemâlullâh aña oldı nüzûl

32 Hem habîb idindüñ anı hem nebi
Oldı katuñda kamudan efdali

33 İmd’anuñ nurdan Burâkı hakkı çün
Dergehüñe iştiyâkı hakkı çün

34 İmd’aña gönderdügüñ Kur’an hakı
İmd’aña bildürdigüñ îman hakı

35 İmd’anuñ mi’râcı hakkı iy Hüdâ
İmd’anuñ ezvâcı hakkı iy Hüdâ

36 İmd’anuñ evlâdı hakkı iy Hüda
İmd’anuñ etbâ’ı hakkı iy Hüda

(Hazreti Sıddık Radıyallahu- Anh) 12a

37 Hakkı çün anuñ ki ol sâdıkdurur FN, 15a
Her işi dergâhuña lâyıkdurur SN, 16a

38 Zühd ü takvâsıdur anuñ bî-riyâ
Oldı evvel çar-ı yâr-ı Mustafâ

(Hazreti ‘Ömer Radıyallahu Anh) FN, 15b
SN, 16b
39 Hakkı çün anuñ ki ‘adl idi işi
Din yolında ol komış idi başı

40 Kangı yirde kim anı görse hemin
Turmaz idi añda iblîs-i la’in

(Hazreti ‘Osman Radıyallahu Anh) FN, 15b
SN, 16b
41 Hakkı çün anuñ ki aña ibtidâ
‘Adet olmış idi hilm ile hayâ

42 Sînesi Kur’ân ile pür nûr idi
Ma’rifetle dâimâ mâ’mûr idi

(Hazreti. ‘Ali Kerremullahu Veche R.A.) FN, 15b
SN, 16b
43 Hakkı çün anuñ k’aña ol pâk din
Lahmeke’l-hâmî didi ‘ayne’l-yakin

44 Menba’ı kân ü sehâdür ol velî
Oldurur cümle velîler evveli

(Hazreti Hasan Radıyallahu Anh) FN, 15b
SN, 17a
45 Hakkı çün anuñ ki hasm ü bî-aman
İçirüp zehri helâk itdi revan

46 Gitdi tenden çünk’anuñ ol dem canı
Cennetü’l-mev’âda oldı meskeni

(Hazreti Hüseyin Radıyallahu Anh) FN, 15b
SN, 17a
47 Hakkı çün anuñ ki çekdi çok cefâ
Oldı âhîr ol şehîd-i Kerbelâ

48 İmdi añda virilen canlar hakı 12b
Kerbelâda dökülen kanlar hakı

49 Gâziler hakkı şehidler cânı çün
Hasanuñ zehri Hüsey’nüñ kanı çün

50 Yoluña can terk idenler hakı çün
Togrı yoluña gidenler hakı çün

51 Hem hakîkat ehlinüñ takvâsı çün
Hem tarîkat ehlinüñ ‘ukbâsı çün

52 Hem münevver Kâ’be ‘âzim hakkı
Hem musaffâ Merve Zemzem hakkı

53 Hem mübârek beyt-i mâ’muruñ hakı
Hem müberrâ ravzâ u nûruñ hakı
54 Hem harem içre olan demler hakı
Ravzaya yüz süren âdemler hakı

55 Kubbetü’s sahrâda olan taş içün
Mescid-i ‘Aksâya konan baş içün

56 Ol nebîyullah Halîl Rahmân içün
Sofra- yı hâneñde yenen nân içün

57 Hazretüñi bir bilen kullar hakı
Rûz-ı şeb hamduñ kılan diller hakı

58 Mihrî ‘âsîyem koma fi’lüm günâh
Cümle fi’lüm saña mâ’lum yâ İlâh

59 Sen bilürsin kamu hâlim ben kimüm
Ehl-i cürmüñ kamusından ben kemüm

60 Sensin ol sultân kamu biz kullarun
Sen ganîsin biz kamu yohsullarun

61 Biz hata kılduk kamu lutf işle sen
‘Âsilerüñ cürmüni bagışla sen
X a
(Şi’r İn Muhil )
(fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 16b
SN, 17b
1 Dergehüñe tutmuşum yüz iy Hüdâ
Eylemişüz çok fesad u çok hatâ

2 Rû-siyâhuz pür-günâhuz külli ‘ayb
Yine senden umaruz afv u ‘ata

3 Zulmetinde koma ‘isyanuñ bizi 13a
Ey kamuya dest-gir ü reh-nümâ

4 Müflis ü hor u hakîr ü mübtezel
Tapuña geldük sıgınduk biz gedâ

5 Cümle ‘isyân ehline sen kıl meded
Ol habîbüñ hürmeti çün iy Hüdâ

6 Boynumuzı baglamışdur nefs-i şûm
Eylemişdür bizi derde mübtelâ

7 Cümle islâm ehli ile Mihrîye
Sen Rahimsin dûzahı görme revâ

XI
( Mev’ize Der Ahval-i Fenâ-yı Rüzgâr)

(fâilâtün fâilâtün fâilün)

1 İmdi iy gâfiller açuñ gözüñüz FN, 16b
Gaflete virmeñ iñende özüñüz SN, 18b

2 Mevt yakındur size sanmañuz uzak
Kabrüñize varmadan eyleñ yarag

3 Akıbet çünkim irür her nefse mevt
Kıl yaragı olmadan nâ-gâh fevt

4 Yol erine çünki vâcibdür yarag
Didiler bir gün gerek biñ yıl yarag

5 Mû’asitden dürişen oluñ berî
Çün bilürsüz var cihânuñ âhiri

6 Geldüñ uş fâni cihâna neyledüñ
Issımuz virdüñ ziyâna neyledüñ

7 Biz berâyîş eyledük yüz karasın
İstemedük hiç günâhuñ çâresin

8 Ölecegiz ölümümüz añmaduk
N’olacakdur uş soñunı añmaduk

9 Tutmaduk bir gün Hüdânuñ emrini
Añmadık bir dem Habîbin şer’ini

10 Bu fenâ ‘âlemidür gelür geçer
Bir misâfir hânedür konan göçer

11 Sen gerekse bu cihandâ biñ yaşa 13b
İki kapulu bir evdür iy paşa

12 Gelen âhir gâfil iken bî-haber
Birüne girür vü birsinden çıkar

13 Niceler benüm der iken bu cihan
Saltanat fikrinde iken virdi can

14 Niceler tutdum der iken ‘âlemi
Degmedi şâdiligine bir gamı

15 Olunır her derd içün gerçi taleb
Lîk yok ‘ömr-i bekâya bir sebeb

16 Bulsa ger sultân olan mevte meded
Bâki kalaydı Süleyman tâ ebed

17 Hikmet ile bulsa Lokman ger zafer
Hayret ile cânı kılmazdı sefer

18 Bâki kalsa ‘ömr ile ‘âlemde rûh
Bâki kalurdı cihan mülkinde Nûh

19 Çün düketdi her birisi dânesin
Gelmedi cihâne bunlar sañasın

20 Bu cihâna çün gelen lâ-büd gider
Ger emîr ü ger gedâyı hâk ider

21 Kişi olsa ger yedi iklime şah
Olısardur ‘âkıbet hâk-i siyah

22 Ol diyenler kim benüm ibn ü fülan
Kalmadı ‘âlemde bunlardan nişan

23 Sürse ‘âlemde keşki biñ yıl sefâ
Tagıdur âhir anuñ hâkin hevâ

24 Kime virmedi cihanda taht u baht
K’itmedi âhîr aña bir tahta taht

25 Kimi itmedi cihanda tâc-dar
K’itmedi âhîr aña dünyâyı tar

26 Kimi kıldı Sam Saver ü Pehlüvan
Soñra miskinlik ile virmedi can

27 Kimi kıldı bu cihanda pâdişah
K’itmedi tahtın anuñ âhir tebah

28 Devlet ile kimse tutmaz ‘âlemi 14a
Def’i mevte çâre bulmaz âdemi

29 Tutamaz kimi cihânı Mihr ile
Nice ‘ankâlar uçurdı kahr ile

30 Saltanat tahtında iken nâgehan
Devşirür başları ayaga cihan
31 Çünki hiç imiş bu dünyâ-yı bekâ
Kâmil iseñ umma sen bundan vefâ

32 Nâ-hak işler işledük pâyânı yok
Çok hatalar söyledük evzânı yok
XI a
(Şi’r İn Muhil)
(fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 18a
SN, 19a
1 Çünki bildüñ iy göñül dünyâyı fânî hiç imiş
Ol seni terk itmeden terk it sen anı hiç imiş

2 Var imiş çün ‘âlemin bir şâdisinde biñ gamı
İmdi aldanma yalancı şâdımânı hiç imiş

3 Hak rızâsında anı sarf itmez iseñ hâsılı
Hâr-ı mihnetde bu ‘ömrüñ cavîdânı hiç imiş

4 Gel bu mekkâruñ metâ’ına harîdâr olma kim
Bu metâ’uñ âhir ıssısı ziyânı hiç imiş

5 Çün yakındur çeşmiñüñ agu karasından ecel
İmdi ko râhât u bahtı kâmrânı hiç imiş

6 ‘Işkı nûş eyler imiş nûşını kanı ‘akıbet
Bes bunuñ bir iki günlük zindegânı hiç imiş

7 Şöyle teşhis eyledüm Mihrî cihânuñ lezzetin
‘İlm ile savm u salât imiş kalanı hiç imiş

XII
(Der Ahvâl-i Fenâ-yı Rûzigâr)
SN, 19b (fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 18a

1 Bir yalancıdur inanma sözine
‘Akil iseñ güle bakma yüzine

2 Rahtımuzı viriser bizüm dahı
Defterümüz düriser bizüm dahı

3 Dem ola bizüm de kaydumuz yiye
Gelmemiş gibi olavuz dünyeye

4 Basılup ayaklara yir olavuz
Unıdulmışlar ile bir olavuz

5 Bu cihanda kimse bâkî kalmadı 14b
Ol gidenler sanki bunda gelmedi

6 Kamu mülküñ maliki Allâhdurur
Zîhi dil ki zikri âla’llahdur

XII a
(Şi’r İn Muhil )
(fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 18b
SN, 20a
1 Ey dilüm gel hakkı zikr it her nefes lâl olmadan
İrmeden mevt ü ecel hem kabre idhâl olmadan

2 Kâmetüñ peşt ü ham it her demde âh u zâr ile
Ney gibi añlat derûnuñ dâimâ lâl olmadan

3 Kabrüñe gelmezden ögdin hışm ile münker nekir
Sen cevâba hazır ol kendüñe ol hâl olmadan

4 Leşker-i ‘isyânuñı kat eyle gel tevfik ile
Nefsüñ iblîsi senüñ ‘âlemde deccâl olmadan

5 Kurtarıgör Mihrî sen dest-i zebânîden yakañ
Nar-ı dûzâh boynuña mahşerde halhâl olmadan

XIII
(Du’â El Hâkire)

(fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 19a
SN, 20a
1 İmdi iy dostlar gelüñ eyü yavuz
El du’âya götürelüm cümlemüz

2 Cümle halkuñ Hâlıkı ol bî- nazîr
Kamu düşmişlere olan dest-gîr

3 Kamunuñ göñlinde esrârın bilen
Kamunuñ her işde maksudın viren

4 Kullarına her nefes ihsân iden
Zâhir ü bâtun işin penâh iden

5 Oldıgınca iş bu cânâ ten kafes
Virüp aldukça cihanda can nefes

6 İtmemek içün ridâ senden Hüdâ
Kalmamak içün zünûbe mübtelâ

7 Ol habîbin hakkı kim itdi anı
Kulları içün şefâ’at mâ’deni

8 ‘Alinüñ etbâ’ınuñ ervâhı çün
Hem sahâbe çâr-ı yarı ruhı çün

9 Enbiyâlar evliyâlar hakkı çün 15a
Hak yolında bî- riyâlar hakkı çün

10 Ol sa’âdet menbâ’ı peşt ü penah
Taht-ı Rûm içünde oldur pâdişah

11 Heft-i kişver yâ’ni Sultan Bâyezid
Kılmak içün haşre dek ‘ömrin mezîd

12 Dogmak içün dâim ol enver cemal
Kılmak içün zulmeti gam irtihal

13 Olmak içün dâimâ fi’li sevab
Görmemek içün dü-‘âlemde ‘azab

14 Olmak içün ‘âleme dâim ‘alem
Görmemek içün cihan yüzinde gam

15 Olmak içün dâimâ şâh-ı cihan
Virmek içün aña ‘ömr-i câvidan

16 Virmek içün her murâdını Hüdâ
Kılmak içün cümle maksûdın revâ

17 Bulmag içün tâ ebed ‘ömr-i kesir
Olmak içün her fakîre dest-gir

18 Aña ilham kılmak içün zü’l-celâl
Aña mâ’lum olmak içün cümle lâl

19 Kılmak içün Mihrîye kemyâ nazar
İtmek içün bu kara topragı zer

20 Sâyesinde hoş geçer halk-ı cihan
Hâşa kim mahrûm olam ben nâtüvan

21 Hem o Tûbâ şâh u devlet sâyesi
K’oldurur dil gencinüñ sermâyesi

22 Ya’ni kim Sultân Ahmed hânumuñ
Saltanat tahtuñda ol sultânumuñ

23 Oldıgınca iş bu ‘âlem ber- karar
Kılmak içün ‘ömrüñ anuñ sâd hezar

24 Biz fakîre ol velî ni’metdurur
Sâyesinde cânumuz râhatdurur

25 Devlet-i devrinde görmedük ‘azab 15b
Kılmak içün ‘ömrin anuñ bî-hisab

26 Ol kamuyı halk iden perverdigâr
Yiri gögi yaradan bir girdigâr

27 K’oldurur her nâtüvâna dest-gir
Bendesidür ger sâgir ü ger kebir

28 Ol habib hazretünüñ hakkı içün
Ümmeti tutdugı dînüñ hakkı çün

29 Mürşid-i kâmillerüñ esrârı çün
Ümmetinüñ cümlesinüñ varı çün

30 Kılmak içün cümle ölenlerine
Virmek içün ‘ömri kalanlarına

31 Yoldaş itmeklig içün Kur’ân ile
Soñra göndermeg içün imân ile

32 Beklemek içün şer şeytândan
Saklamak içün kurı buhtândan

33 Çıkacak yazuklu tenden cânumuz
Hem-rah itmeklik içün imânumuz

34 Kudretile yine zinde olıcak
Mürde tenler cümlesi can bulıcak

35 Ol habîb ile koparmaklık içün
Ümmet’ile bile olmaklık içün

36 Kalmamak içün habibinden ırag
İtmek içün yüzimüz yanında ag

37 Biz kamu eksiklüden maksûdımuz
Râzı olmaklık içün mâ’bûdımuz

38 Yolımuzda harc idenler çün emek
Anlaruñla kî yedüñ nan ü nemek

39 Görmemek içün olur bir dem elem
Çekmemek içün iki ‘âlemde gam

40 Kamu geçmişlerümizüñ iy Ganî
Cennet içre olmak içün meskeni

41 Adımız iylikle yâd olmak içün
Hem Belâyî rûhı şâd olmak içün

42 Din diregi cümle ‘âlimler ki var 16a
Virmek içün ‘ömr-i bâkî sâd hezar

43 Geçmişine itmek içün rahmeti
Kılmak içün rûzi her dem cenneti

44 Dahı anlar kim bize ögretdi harf
Hakkımuzda eyledi tâ’lim-i sarf

45 ‘İlm ile koparmag içün anları
Çekmemek içün ‘azâbı canları

46 Hem rızâ-yı Hâk içün k’oldur Hüdâ
Hem kabul olmaklıg içün bu du’â

47 Bu zaîfe Mihrî-i dil hasteye
‘Aciz ü bî- çâre vü dem besteye

48 İrmek içün ol Hüdâdan feth-i bab
Olmag içün bu du’âsı müstecab

49 Bu du’â içün götürse her ki el
Rûzı kılsun Hak aña ‘ilm ü ‘amel

50 Nâr- ı dûzahdan olar bulsun necat
Kim du’âdan soñra vire sâlavat

XIII a
(Şi’r-i Der İn Muhil)
( müstefilün feûlün müstefilün feûlün) FN, 21a
SN, 22b
1 Gam-gîn dilleri bil şâdan iden du’âdur
Giryân gözleri bil handan iden du’âdur

2 Ey nice pâdişehler bend oldı bed-du’âdan
Ey nice bendeler sultân iden du’âdur

3 Her dem senüñ ‘ayıbuñ rüsvâyılık deminde
Fazl ile hod anuñ pinhan iden du’âdur

4 Fevt olıcak cihandan karañu sin içinde
Tâ haşre dek mekanuñ nûrân iden du’âdur

5 Hor bakma her fakîre cehd ile al du’âsın
Zîrâ ki müşkil işi âsân iden du’âdur

6 Ey Mihrî yüzüñ urup al miskinüñ du’âsın
Derdüñe dü-cihanda dermân iden du’âdur

7 İylük ile yad olasun cehd ile her du’âda
Kim saña her murâdı ihsân iden du’âdur

XIV
(Hâtime- i Risâle )
(fâilâtün fâilâtün fâilün) 16b

1 Hamdüllilah avn idüp Rabbü’l-enam FN, 21a
Bu tazarrû’-nâmeyi kıldum temam SN, 22b

2 Hamdülillah var iken ‘aklum bilüm
Bu ilâhîyâtı nazm itdi dilüm

3 Hamdüllilah kî ecel virdi aman
Bu tazarrû’-nâmeyi kıldum beyan

4 Tâ okuyanlara nef’ olmag içün
Dükelinler cürmi ref’ olmag içün

5 Söyledüm geldikçe elden her ki var
Kılmadum tatvîl kıldum ihtisar

6 Rahmet ol sâhib kemâlüñ cânına
K’okuyıb tañ’ itmeye noksânına

7 Setride eksiklügin her ki var
İtmeye cühhâle ‘aybuñ âşikar

8 İşidüp ta’ñ itmeye her bî- haber
Mihrînüñ kalbine gelmeye keder

9 Çünki nâkıs ‘akl olur dirler nisâ
Her sözüñ magrûr tutmakdur revâ

10 Lîk Mihrî dâ’inüñ zannı budur
Bu sözi der ol ki kâmîl usludur

11 Bir müennes yegdurur kim ehl ola
Biñ müzekkerden ki ol nâ-ehl ola

12 Bir müennes yeg ki zihnî pâk ola
Biñ müzekkerden ki bî-idrâk ola

13 İmdi iy ehl-i sa’âdet müslimîn
Budurur sizden temennâmuz hemin

14 Okudukça bu kitâbı siz ‘aziz
Mihrînüñ cânına rahmet diyesiz

15 Her kim okırsa dilerüm andan recâ
Kim dirig itmeye Mihrîden du’â

16 Hayr ile yâd idesüz sizden diler 17a
Zîra kulı kul du’âsı yarlıgar

17 Hayr ile her kim ki yâd eyler anı
Dü-cihanda çekmesün mihnet canı

18 Okuyanı yâ Rab it yanuñda has
Dinleyeni kıl günâhından halas

19 Nazm iden bî- çâreye kıl rahmeti
Vakt-i âhirde vir aña nusreti

20 Kıl anuñ şeytandan imanuñ emin
Cümle İslam ehli ile yâ Mu’in

XV
ÇAR-ANASIR
(fâilâtün fâilâtün fâilün)

Hâk
1 Çünki mevcûd oldı Âdem hâkden
Mİhri mihr umar iken eflâkden
Pes bu dehri peyrezin murdârdur
‘Akil iseñ geç yüzi nâ- pâkden

Âb
2 Çünki evvel Âdem aslı oldı âb
Hak kelâmuñdan didi bize kitâb
Her ki gelmişdür cihâna bî-sebât
Öliser yâ leytenî künet türâb

Nâr
3 Asluñ iy bî- çâre âdem oldı od
Od olıcak lâ- büd olur anda dûd
Geç cihânuñ varlıgından fârig ol
Tâ ki nâruñ nûr ide senüñ vedûd

Bâd
4 Âdemi yelden yaratdı çün Hüdâ
Yile tanıma ki olırsın hebâ
Gaflet uyhusından uyan ölmeden
Mihrî ‘âlem lâ- bekâdur lâ- bekâ

XVI
(Der Tevhid-i Bâri) 17b

(fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 22a
SN, 23b
1 (elif): Evvel ol Ehâddürür kim bî- zevâl
Birlügine yokdur anuñ kıl ü kâl

2 (be): Bâki oldurur cihanda bî- gümân
Hak buyurdı “külle men âleyhâ fân”

3 (te): Te’âla Allâh yaratdı ‘âlemi
Anda mevcûd idi cümle âdemi

4 (se): Süreyyâdan serâya dek ne var
Anuñ emri ile oldı âşikar

5 (cim):Cihanı yog iken o var eyledi
Birligüne mü’min ikrâr eyledi

6 (ha) : Hayatı oldur viren ölmişlere
Dest-gîr oldur kamu kalmışlara

7 (hı): Hayr u şer ne kim işlersen sen iş
Anuñ emrüñsiz olınmaz biñ düriş

8 (dal): Devlet bulmak ister iseñ i kul
Emrile ol pâdişâhuñ her dem ol

9 (zal): Zelîl ü hor olur emrüñ sıyan
‘Akıbet mahrûm olur nefse uyan
10 (ra): Râhın gözle gümrâh olmagıl
Kıl hazer iblise hem-râh olmagıl

11 (zel) : Zînhâr ol dâlaletden beri
Bulmak istersen behişt içre yeri

12 (sin): Seni dögüp sögene kıl du’â
Tâ şefî’ ola Resul-i Kibriyâ

13 (şın): Şefi’î olmak dilerseñ ger resûl
‘İlm ü tevhîd ile dâim yoldaş ol

14 (sad): Sandu kimisi cihânı ber-karâr
Bu fenâdur âhir olur târ ü mâr

15 (dad): Dad ol nefsüñ ile sen her nefes
Giçmesün ‘ömrüñ cihân içre ‘abes

16 (tı) : Tâvaf itmek diler iseñ Mekkeyi
Her fakîre hor bakma di iyü

17 (zı): Zulmeti ‘âdet edinme kendüñe
Zîra hayr itmez saña önden soña

18 (ayn): ‘Ayınuñdan sen revan it yaş u kan 18a
Her nefes nefsin elinden kıl figan

19 (gayn): Gafletiden sen uyar göñül gözin
Tâ göresin şüphesiz cennet yüzin

20 (fe): Fena ‘âlemüñden eylersin sefer
Hazrete cürm ile varma kıl hazer

21 (kaf): Katl it nefsüñi hoş fârîg ol
Kim ne dir ise disün sen sâdık ol

22 (kef): Ger ki daglarca iler iseñ günah
Tevbe kılsañ ‘afv ider anı ilah

23 (lam) Lîkin tevbeyi terk itme gel
Gaflet uyhusıyla gâfil yetmegil

24 (mim) Mihrî-i ‘âsîyem bir rû- siyâh
Dergehüñe var ümîdüm yâ İlâh

25 (nun) Ne dil ile kılayum medhüñ beyân
Sen şehüñ medhine ‘âciz her lisân

26 (vav) Vay baña ki hâyırum zerrece yok
Tâpuna lâyık ‘amel yok cürmi çok

27 (he) Heman iy Hayy u Rabbu’l- ‘âlemin
Fazluña sıgınmışumdur ben hemin

28 (lamelif) Lâmelif lâ dimezem noksânuma
‘Afvuñı eyle şefî’ isyânuma

29 (ye) Yaratduñ beni iy Rabbü’l enam
Rahmetüñi umaram yevmü’l kıyam

***

KASİDELER

XVII

Kaside Der Medhi Sultan Ahmed Tabe Serâhu

(mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün) FN, 25a
SN, 27a
1 İrdi yine subhuñ nefesinden dem- i ‘İsâ
Kıl_dı kamu hoş ‘âzm-i remim ölmişi ihyâ

2 Saçdı yine lâ’l üstüne şebnem dür-i şehvâr
Gülşende bu gün lutf ile bu bâd-ı Mesîhâ

3 Her levhayı berk üzre nice dürlü kalemler
Yazdı yüri kıl Kudret-i nakkâşı temâşâ

4 Lutfı eserinden bu gün ol Rabb-i kerîmin
Oldı bu cihan bagı kamu cennetü’l- mev’â

5 Pâk eyledi ferrâş-ı sabâ ruy- ı cihânı 18b
Getürdi bahâr ebr gözinden aña çün mâ

6 Her gûşede bir serv-i sehî âb u revândur
Kim rûh-ı revâna virir ol câm-ı musaffâ

7 Çün vakt-i bahâr oldı vü hengâm-ı çemendür
Bu demde gülistandan ırâg olmaya asla

8 Gül mevsimidür çünki bu gün sahn-ı çemende
Ney gibi figân eylegil iy bülbül-i şeydâ

9 ‘Iyş it demidür bezm-i çemende güle karşu
Fevt itme sakun fursatı bu dem dime lâ lâ

10 Gül ruhları yâdına bu gün cânı revân it
Tîz açıla şâyet bulamazsın anı ferdâ

11 Beñzer ki gülistâna yine sâye salupdur
Bir ruhları gül gonce dehen kâmeti bâlâ

12 Hoş gör bu demi kim virür ol rûha ferâhı
Bir zerre dimâgında komaz illet-i sevdâ

13 Kimdür bu şahen-şâh-ı cihân Ahmedi Handur
Dâl oldı anuñ devleti ismine müsemmâ

14 Gülzâr cemâliyle meger buldı letâfet
K’oldı çemen etrâfı yine hûb-ı mutarrâ

15 Mislüñ gibi iy şâh-ı zemân ruy-ı cihâne
Bu devr-i felek bir dahı göstermedi kat’â

16 Hâk-i rehüñe kılmaga îsâr-ı şükûfe
Sebz üzre kodı sîm ü zer esbâb-ı müheyyâ

17 Rezmüñe mukâbil turamaz Sâm u Nerîman
Rüstem olımaz erlik içinde saña hem-tâ

18 Uzatsa dilin devletiñüñ şem’ine düşmen
Can virmeye pervâne-sıfat geldi ne pervâ

19 Bâlâ kaduñı gördi meger tarf-ı çemende
Hayrette turur serv-i senâvber dahi yek-pâ

20 Sen serv-i revân pâyüñe yüz sürmek içindür
Bostanda revan her yaña mâ oldıgı icrâ

21 Bitmedi hatuñ gibi gülistanda benefşe 19a
Çeşmüñ gibi yâ nergis eyâ gözleri şehlâ

22 Hâtuña benefşe öyküneli çeşmüñe nergis
Oldı bularuñ biri siyeh-rû biri â’mâ

23 Bitmedi dahı bitmeyiser bag-ı cihâne
Bir sencileyin ruhları gül lebleri hamrâ

24 Gül ruhlarını gördi çü hengâm-ı çemende
Dil bülbüli bu şî’ri hemân eyledi inşâ

25 Ey tal’at-ı hurşîd eyâ hüsn ile garrâ
‘Iyd ayı gibi kaşlaruñ oldı çü hüveydâ

26 Sen kaşı kemân gamzesi ok çeşmi harâmî
Bir tîr ile kıldı dil ü can mülkine yagma

27 Hey râzıyuz ol gamzelere kanumuz içsün
Râhatlar ola rûhuñ âfiyyet ü sıhhâ

28 Dil mürgüni bir bend ile hoş dâme düşürdi
Can boynına zülfüñ salalı halkay-ı sevdâ

29 Hurşîd-i cihân-tâbdurur gerçi degüldür
Âyîne-i hüsnüñ gibi iy mâh-ı mücellâ

30 Çıksun hele biñ mihnet ile cânı cihanda
Her kim ki senüñ yoluña can virmeye cânâ

31 Hadduñı görüp korkaram âh itmege nâ-gah
Âhumla yaña dâire-i çerh-i mu’allâ

32 Oldıkça bahâr ile müzeyyen kamu ‘âlem
Turdukça zemîn ile zaman kubbe-i mînâ

33 Ter-tâze vü sebz ola şehâ bag-ı cemâlüñ
‘Ömrüñi mezid eylesün ol Hayy u tuvânâ

34 Bu mah-ı siyâm ile bu ‘ıyd ayı hakıçün
Biñ ‘özr ile tapuñda ider anı temennâ

35 Bu baht-ı siyeh Mihrîye şâhâ nazar it kim
İksîride hâk eyledi devrân anı zîrâ

36 Medh itmege hüsnüñi gülistân-ı çemende
Bir bülbül-i hoş-tâb’durur bu dahı gûyâ

37 Bestân hatuñ lebleriñüñ goncelerinden 19b
Dil bülbülini reddide mahrûm ide hâşâ

38 ‘Iydûñı mübârek kıla ‘ömrüñi ziyâde
İkbâl-i saâdetde makamuñ ola âlâ

XVIII
Kaside-i Mergub-ı Nâ Ma’yub Fî- Hakkâ

( fâilâtün fâilâtün fâlâtün fâilün) FN, 24b
SN, 28a
1 Teşnedür dil çün lebüñden çeşme-i hayvân aña
Mürdedür çeşmüm gamuñdan nola virseñ cân aña

2 Geldigince cân tenden karşu çıksa tañ mıdur
Mülket-i dilde hayâlüñ oldı çün sultân aña

3 Revzenüñden zerre-veş üstine düşer Müşteri
Gördi beñzerken cemâlüñ oldı ser-gerdân aña

4 Yâ kaşuñuñ tîr ile dil hânesin zeyn eyledi
Sînede gamzeñ hayâli olalı mihmân aña

5 Eyledüm yoluña îsâr itmek içün hüsrevâ
Gözlerümin kanlu yaşın dürr ile mercân aña

6 Hâlis-i zer kılmak içün kalbini ‘âşıklaruñ
Genc-i hüsnüñ cevherin saklar dil-i virân aña

7 Gülşen-i hüsnüñde bülbül mürg-i hoş elhân olur
Her seher gül defterinden nâme-i ‘ünvân aña

8 Bezm-i hüsnüñ içre lâle sâki olsa tañ mıdur
Tolular içre gülistanda gül-i handân aña

9 Almaya âsan idi cennet cemâli mîvesin
Ruhlaruñda olmasa su’ban saçuñ bag- bân aña

10 Kimdurur ol Sultan Ahmed kim cihan hüsrevleri
Asitânında olupdur bende-i fermân aña

11 Mushafî hüsnüñe her nâdan kılursa bir nazar
Keşf olur ol demde ezber şüphesiz Kur’ân aña

12 Ruhları şevkına bülbül nice nâlân olmasun
Yaraşur gül karşusına nâle vü efgân aña

13 Gülşen-i hüsnüñde zülfin depredüp bâd-ı saba
Gösterür tâvûs-veş her dem-be-dem cevlân aña

14 Kûy-ı yâri bir nefes terk eylemez hüccâc-ı ‘ışk 20a
Ehl-i ‘ışka Kâ’bedür yiter ruh-ı cânân aña

15 Çeşmiñüñ kasdı eger cân ise iy şâh-ı cihan
Yolına olsın fedâ bir can nedür biñ cân aña

16 ‘Iyd u sâlîdür bu gün gül âsitânuñda şehüñ
Vaktidür Mihrî kıl imdi cânuñı kurbân aña

17 ‘Iyd u adhâsın mübârek olsun ol Hayy ü kadim
Devlet-i ref’etde tursun ‘ömr-i câvîdân aña

XIX
Ve Lehu Fî Medhi Enarallâh u Ber-hâne

(fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün)
I
1 ‘Iyd u sâlın ‘arz idüp çünkim götürdi şeh-nikâb
Nûra gark itdi cihânı zâhir oldı âfitâb

2 Bir şeh-i devrân-ı ‘âdildür cihan rûyında kim
‘Adet-i lutf u münevverdür kamu fî’lî sevâb

3 Sâyesinde hoş geçer halk-ı cihan mir ü gedâ
Devlet-i devranda hergiz kimse çekmez ıztırâb

4 İy sa’âdet isteyen gel cân u dilden bende ol
Asitânına yüz ur bulmak dilerseñ feth-i bâb

5 ‘Adli mizanuña geldi keffe oldı mihr u mâh
Lutf deryâsında oldı bahr-i ‘umman bir habâb

6 Devlet esbinde görüp çekdi ‘inânını nermîn
Geldi meydân-ı saâdetde felek öptü rikâb

7 Kimdür ol Sultân Ahmed ibn-i Sultan Bâyezid
Gicesi Kadr olsun anuñ dâimâ gündüzi ‘ıyd

II
1 Saltanat taht’üzre çıkup yine şâh- ı muhterem
Tâc-ı devlet urınup giydi sehâ lutf-ı kerem

2 Rûşen itdi gün cemâli pertevinden ‘âlemi
‘Arz idüp şeh ruhlarını hoş cihâne subh-dem

3 Çün tulû’ itdi şeref burcunda yine âfitab
Her kişi medh itmege biñ cân u dilden açtı fem

4 Devlet-i devrinde bu halk-ı cihan oldı ferah
Nî’met-i hûn ile toldı kamu ‘âlemde ni’am

5 Cân u dilden rûz-ı ‘ıydında gelüp bel bagladı 20b
Ol humâyûnuñ melekler hizmetine dem-be-dem

6 Bir şahen-şah-ı cihandur bî-nazîr ü bî- bedel
Bir nazar kılsañ komaz canda melâmet dilde gam

7 Kimdür ol Sultân Ahmed ibn-i Sultan Bâyezîd
Saltanat tahtında olsun haşre dek ‘ömri mezîd

III
1 Ey şeh-i devran hemîşe halka mîr ü ‘âzim ol
Haşre dek her dem cihan rûyında şâh-ı ‘âlem ol

2 Buldıgınca nâm u şöhret Âl-i Osman hüsrevâ
Kamusından î şahen-şâhî zaman sen ‘âlim ol

3 Ayrmasun Hak üstümüzden ol hümâfer sâyeni
Devlet ü ref’et ile bu halkı cihâna mahrem ol

4 Turdugınca bu zemin ü âsumân iy şehriyâr
Zevk-i işret sür cihan rûyında şâd u hürrem ol

5 Dostlarun her dem cihan rûyında olsun şâd-man
Dâimâ düşmenlerüñ çeksün elem sen bî- gam ol

6 Burc-ı ıkâl ü şerefde bu semâ turdukça sen
İy saâdet âfitâbî devlet ile her dem ol

7 Kimdür ol Sultân Ahmed ibn-i Sultan Bâyezid
Gicesi Kadr olsun anuñ dâimâ gündizi ‘ıyd

IV
1 Geldigince savm u ‘ıyd iy şah-ı devran her zaman
Ol serir-i saltanat tahtında her dem şâd mân

2 Sen sa’âdet taht-gâhunda mukım ol haşre dek
Devletüñ devrinde hoş geçsün kamu pîr ü civân

3 ‘Iyd-i hüsnüñde görüp kâşuñ hilâlin hüsrevâ
Hürrem olsun dâimâ sâyeñde bu halk-ı cihân

4 Turdugınca bu zemin ü asman oldıgınca ‘ıyd
Eylesün ol Hak seni halk- ı cihâna kâmrân

5 Gelmesün cânâ cemâlüñ âfitâbina küsuf
İrmesün ‘ömrüñ dıraht-ı berkine bâd-ı hazân

6 Kıl du’â Mihrî hemân kô sözi tatvîl eyleme 21a
Ol şehüñ medhinde ‘âcizdür bilürsin her lisân

7 Kimdür ol Sultân Ahmed ibn-i Sultan Bâyezid
Gicesi Kadr olsun anuñ dâimâ gündizi ‘ıyd

XX

Velehu Fî Medhi Tabe Serâhu

(fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 23a
SN, 24b
1 Matla’ından ‘âleme ‘arz idelü hurşîd-tâb
Kalmadı kat’â cihan rûyında zulmetden sehâb

2 Nûr virmezdi bu âfak içre hergiz mâh anuñ
Gün cemâli enverinden itmese ger iktisâb

3 Ditreden hurşîdi tîgı hûfidür her subh-dem
Bî-sebeb sanmañ ki bu eflâki dâim inkılâb

4 Matla’ından şems-i lerzan çıkdugı her dem budur
Gün cemâline mukâbil olmaga eyler hicâb

5 Yaluñuz bir mah degüldür kapusı üftâdesi
Biñ safâ ile gelür baş üzre her subh âfitâb

6 Dergehinde pâsiban olalı keyvân ol mahuñ
Gelmedi devrinde bir seyyârenüñ çeşmine hâb

7 Mezra-i hâneñde hırmen olsa tañ mıdur cihan
Oldı çün lutf-ı hevâsıyla felekler âsiyâb

8 Ebr-i lutfı tâze ter kılsa nola can gülşenüñ
Mihr ü mehdür kevleki çerh ana olmışdur dolâb

9 Esmese gülzâre hüsnüñ gülzarından bu nesim
Virmez idi halka kat’â buy-ı reyhan gül gülâb

10 Şîr veş bindükçe devlet atına ol müşteri
Çerh çeker her dem ‘inânını felek tûtar rikâb

11 Vireli ‘adlüñ eliyle ‘âleme lutfuñ ma’aş
Şiddetinden rûzgâruñ kimse çekmez ıztırâb

12 Ol humânuñ görelü sîmurg-i âlî himmetin
Devleti hâneñde geldi oldı ‘âlem her zibâb

13 Himmeti deryâsı içre bir gemidür bu cihan
Lutfıñuñ bahrinde anuñ oldı umman bir habâb

14 Ol şehüñ şol resmedür ‘adlî cihan rûyında kim
Kim nizâm-ı ‘âlem olur aña her dem intisâb

15 Ol cihangîr-i zemânuñ görse tîgi lem ‘asın 21b
Korhusından kendözini bilmeye Efrâsiyâb

16 Mekteb-i râyende ebced tıflıdur bil şüphesiz
Görmese hüsni kitâbuñdan ulu’l ebsâr bâb

17 Ol mutavvel lutfınuñ olmaz me’ânîsi beyan
Arasañ cümle kitâbı fasl u fasl bâb ü bâb

18 Buldı ikbâl-i saâdet oldı her dem bahtiyar
Her ki kıldı hidmetin cân ile dilden irtikâb

19 Âfitâb-ı ‘âlem-ârâ heft kişver-i bî-nazir
Pâdişâh-ı ‘âsar-ı ‘ilm kâmrân rif’at-meâb

20 Kimdür ol hâkân-ı ‘âzim ya’ni Sultan Bâyezid
Haşre dek bolsun cihan rûyında ‘ömri bî hisâb

21 İy şeh- i devran cihan rûyında devlet isteyen
Âsitânında bulur sen pâdişâhuñ feth-i bâb

22 Buldı lutfuñ şemmesinden bu cihânuñ bagı bar
Oldı la’lüñ çeşmesinden âb ı hayvân u cülâb

23 Zind ‘olur tâ haşre dek bulur hayatı teşne dil
Hızr-veş her mürdeye virseñ şehâ lutfuñla âb

24 Saltanat tahtında her dem Saña iy kân-ı kerem
‘Adl-i hıl’at tâc-ı devlet ‘âdet olmışdur sevâb

25 Agladur her dem şehâ bî çare Mihrîyi felek
Dâmen-i rahmuñ ile sil yaşını iy kâm yâb

26 Nola iy kimyâ nazar lutfuñla olsañ dest gir
Pây mâl olup Amâsiyyada olmışdur türâb

27 Dehr elinden hâne-i gamda yiyüben içmege
Eşk-i çeşmüm âb olmışdur yüregüm hem kebâb

28 Kılsañ iy Yûsuf nazar lutfuñla ben bî-çâreye
İ’tikâdum budurur bulam Züleyhâ veş şebâb

29 Saltanat tahtında şaha devlet ile her nefes
Müstedam ol haşre dek görme dü ‘âlemde ‘azab

30 ‘İzzet ile ol sema oldıkça daim payidar
Devlet ile tur cihan turdukça iy ‘âlî cenab

31 Fazluñ ile kıl inayet lutfuñ ile it kabul 22a
Ben garîb üftâdenüñ yâ Rab du’asın müstecab

XXI
Velehu Fî Medhi Tabe Serâhû

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün )

1 Hoş dem degül mi mevsim-i fasl-ı bahâr ‘ıyd
Hürrem degül mi oldı cihan sebze-zâr ‘ıyd

2 Her câ müzeyyen oldı şükûfiyle kıl nazar
Sahn-ı çemende toldı semen lâle-zâr ‘ıyd

3 Subhuñ nesîmi irelü sahn-ı benefşeye
Oldı cihan dimâgı kamu müşk bâr ‘ıyd

4 Her gülsitanda lâle vü nermin ü yâsemen
Her bir çemende serv ile eyler çenâr ‘ıyd

5 Ser cümle döndi cennete sahrâ yüzi temam
Mâî- ma’in akıdup ider kûhisâr ‘ıyd

6 Gül tal’atında gördi meger lâ’li goncesin
Her bir nihâl sebzede eyler hezâr ‘ıyd

7 Hüsnî münevver itse cihânı ‘aceb midür
Burc-ı şerefde eyledi ol şehriyâr ‘ıyd

8 Ol kâmyâb-ı Şah-ı Süleymâna sıdk ile
Kim ola k’itmeye dil ü cânı nisâr ‘ıyd

9 Gördi cemâli ka’besinüñ nûrını ‘ıyan
Maksûda irdi idi sagîr u kibâr ‘ıyd

10 Keşf eyleyeli hüsni ziyâsinı ‘âleme
Toldı sürûr u ‘işret ile her diyâr ‘ıyd

11 Zülfiyle ruhları yiter ol hüsrevüñ heman
El-kıssa halk-ı ‘âleme leyl ü nehâr ‘ıyd

12 Her can ki vasl-ı ‘ıydna kurban olur anuñ
Bulur sa’âdeti vü olur bahtiyâr ıyd

13 Olsun hemîşe ‘ıyd ile nevrûz her güni
Görsin cihanda devlet ile sad hezâr ‘ıyd

14 Ol meh-likâyı gördi nice hande olmasun
Yillerle geçdi görmek içün intizâr ‘ıyd

15 Yâ Rab kıl anı taht- ı sa’adetde ber karar
Bâkî degülse neyleyelüm bî-karâr ‘ıyd

16 Her dem devâm-ı devletine Mihrî kıl dua 22b
Tâ haşr olunca eyleye ol tâc dâr ‘ıyd

17 Olsun İlâhi sâye-i devletde müstedam
İtsün müdâm o sâye-i perverdigâr ‘ıyd

XXII
Kaside Pişe Fî Hakkı Sultan Ahmed Tâbe Serâhu

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün)

1 Çün rûz ‘ıyd mevsim fasl-ı bahârdur
‘İşret demi ferah güni hoş rûzgârdur

2 Subhuñ nesîmi ireli her câye kıl nazar
Rengin çiçekler ile kamu lâle zârdur

3 Kudret eliyle görine reyhân hatları
Yazdı yeşil varaklara k’ol girdigârdur

4 Hızr misâl olsa cihan tañ mı sebze-puş
Ab-ı hayât irgüren ebr-i bahârdur

5 Enfâs- ı bâd irüşdi meger gülsitâne kim
Sahn-ı benefşe şam-u seher müşk-bârdur

6 Hâl-i zebân ile dirilüp Hakkı zikr eder
Gülşenler içre mürg-i hezâran hezârdur

7 Ferş-i zeberced üstine kuruldı haymeler
Gûyâ kimisi zer kimi simden hisârdur

8 Envâ’-ı ziynet ile cihân olsa tañ mı zeyn
‘Arz eyleyen cemâlini çün şehriyârdur

9 Sultân Ahmed ol ki Feridun-ı Dehrdür
Mülk-i cihanda devlet ile tâc-dârdur

10 Olsa ‘aceb mi halka güneş gibi ‘ıyan
Ol pâdişah ki sâye-i perverdigârdur

11 Mislüñi görmedi döneli bir dahî felek
Bu nice geh meh ü sal ü leyl ü nehârdur

12 Bag-ı iremde ruhları gül lâ’li goncedür
Sahn-ı çemende kâmeti serv-i çenârdur

13 Dil mürgi bend-i zülfüñe tolaşsa vechi var
Zîrâ kemend dâmına canlar şikârdur

14 Her can şehâ ki olmaya kurbânı hüsniñüñ 23a
Tahkîk bil ki âhir anuñ yîrü nârdur

15 Ey âfitâb ‘aks-i ruhuñla güneş iken
Kahr itme suñ cihanda aña müsteârdur

16 Sen müşterî cenâba şehâ gelmesün zeval
Niteki âfitâb-ı semâda süvârdur

17 Mâdem ki bu sipihr-i felek eylemez karar
Mâdem ki bu zemîn ü zeman ber karârdur

18 Ol sen hemîşe taht-ı sa’âdetde muhterem
Gelsün tapuña şol ki sagîr ü kibârdur

19 Eyyâm-ı devletüñde cihan begleri gelüp
Tursun tapuñda hizmet içün her ki vârdur

20 Medh eylemek şehâ seni Mihrî muhâldür
Meddah saña bencileyin sad hezârdur

XXIII

Velehu Fi Medhe Tâbe Serâhu

(fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 30b
SN, 32b
1 Çünki gösterdi cihâna ruhlarından yâr gül
Eyledi rûy-ı zemîn etrâfını envâr gül

2 Tagıdup sünbüllerin bag-ı cihânuñ hoş sabâ
Virdi ezhâre revâyih eyledi izhâr gül

3 Kudretinden gör ki Sâni’ nice gösterdi ‘ıyan
Hâkden berk-i semen lâle şecerden hâr gül

4 Döşedi çün kim zümürrüdden bısatını çemen
Gûşına takındı şebnemden dür-i şehvâr gül

5 Nev bahâruñ lez zetin bulmak dilersen baga gel
Her taraf serv-i semen her gûşesi gülzâr gül

6 Nâ’re urdıkça seher mürgi meger te’sir ider
Gonce güller serv salar başını oynar gül

7 Şah-ı serv üzre çeküp bülbül okur şi’ri latif
Hüsnüñ ebyâtın meger kim eyledi eş’âr gül

8 Turma nâlân ol dahî şevküñde miskin ‘andelib
‘Âdetidür çünkim itmek bülbülini zâr gül

9 Ruhlaruñla hadduñ u çeşmüñ görelden hüsrevâ
Nergis ü lâle çemenden eyler istifsâr gül

10 Meclis-i sâhn-ı çemende dâmeninden dem be dem 23b
Makdemine sen şehüñ yakup ider îsâr gül

11 Şah-ı Sultân Ahmedüñ devrânıdur bezminde gör
Lâle sâkî gonce bâde oldı hizmetkâr gül

12 Buy-ı lutfuñdan bulup virir cihan bagına bu
Reng-i rûyuñdan alup mergub olur her bâr gül

13 Hub okur ‘ışkuñ makâmâtın nevâda râstı
‘Andelîbe hoşça ta’lim eylemiş edvâr gül

14 Yañılub çün ruhlaruña beñzerem dimüş meger
Sözinüñ bildi hatâsın itdi istigfâr gül
15 Çeşmüñi görmez meger nergis k’olupdur bî- basar
Hüsnüñe kılup nazar oldı ulu’l ebsâr gül

16 Yazmaga hadduñ berâtın gör gubâr-ı hatt ile
Âruz-ı süsinde çekmiş hülle-i pür kâr gül

17 Gül yüzüñ bagı cihâne ‘arz olaldan hüsrevâ
Zâhir oldı sanki nûr-ı Ahmed-i Muhtâr gül

18 Gerçi eyyâmında nevrûzuñ çemen sultânıdur
Lîk fahr eyler k’ola bezmüñde hizmetkâr gül

19 Hall olınmaz gördi ‘ışkuñ müşkilâtundan sebak
Safhay-ı hüsnüñde ebced beşledi tekrâr gül

20 Gonca hâmuş oldı gayretden dehânuñ göreli
Ruhlaruñ gördi hacâletden güler nâ çâr gül

21 Gülşen-i hüsnüñ şehâ besdür gerekmez cenneti
Gerçi kim her gûşesünde nice yüzbiñ vâr gül

22 Leblerüñe beñzerem didügiçün bâd-ı sabâ
Goncanuñ çâk idelü agzın katı korkâr gül

23 Devleti bagında Mihrî hamdülillah bir şehüñ
Serv kaddi sâyesindesin ne gam her bâr gül

24 Nice kim ola şükûfiyle müzeyyen nev-bahar
Nice kim bâg-ı cihanda açıla her bâr gül

25 Nev bahar-ı hüsniñüñ ter tâze olsun tâ ebed 24a
Nice kim ola çemen iklimine serdâr gül

26 ‘Iyduñı itsün mübârek ol Kerim ü lâ Yezal
Gedügince nev bahâr oldukça bu gülzâr gül

XXIV

Ve Lehu Fî Medhi Tabe misvâhü

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 29b
SN, 31b
1 Hazretî hâkân-ı e’zam pâdişâh-ı bî misâl
Eyledi halk-ı cihanda anı ‘âlem zü’l- celâl

2 Zâhir olaldan cihâna gül cemâlî enveri
Nûra gark oldı bu ‘âlem itdi zulmet irtihâl

3 Hulk-ı lutf ile müretteb bî-nazir ü bî-bedel
İlm ü hilm ile mükemmel ahsen ü sâhib-cemâl

4 Bir şeh-i devrân-ı ‘âdildür bu gün ‘âlemde kim
Devlet-i devrinde hergiz kimse çekmez infial

5 Yâ’ni evvel Sultan Ahmed kim kerem kânı bu gün
Saltanat tahtında bir şâh-ı cihandur müste’âl

6 Nûr virmezdi cihan rûyına kandîl-i semâ
Gün cemâl-i enverinden olmasa ger ittisâl

7 Beñzeyem diyü kemân ebrûlar ile hüsnüñe
Gâh bedr eyler kamer kendözini gâhî hilâl

8 Tal’at-ı Mihrî gibi göstermedi şems-i münir
Gerçi devr eyler felek leyl ü nehâr u mah u sâl

9 Kaşına beñzedügi bu gün bu bedr ayuñ hilal
İrte bir gün hüsnine öyküne yâ’ni n’ihtimâl

10 Bir şehen-şâh-ı zamandur kim cihan hüsrevleri
Her cihetden lâ dimez emrüñe eyler imtisâl

11 ‘Akl-ı kül şâkird-i tıfl mektebi râ’yendedür
Kimse itmez ol şehin keyfîyetüñden kîl u kâl

12 Ruhlaruñda zülfüñi depretdügince bad-ı subh
Cân u dil ihrâkına tâ irişür reyh-i şimâl

13 Bir cihangîr-i zamandur ol bu gün ‘âlemde kim
Rüstem ü Zâl olsa rezmüñe gelüp itmez cidâl

14 Subh-dem peyk-i sabâ irüp dil-i şûrîdeme 24b
Didi iy gamgîn göñül handân ol didüm ne hâl

15 Didi vasl-ı ‘ıyddur şâhuñ gerekdür müjdegan
Ben didüm can lâyık ise ibtidâ benden meh âl

16 Mushaf-ı hüsninde fâla niyyet itdüm ol şehüñ
Ol elif ile ha geldi âhirin de mîm ü dâl

17 Gam yime şimden girü baht-ı siyâhuñ mahvolup
Tâli’üñ sâ’d oldı iy Mihrî mübârekdür bu fâl

18 Ref’etüñ burc-ı şerefde kâim olsun tâ ebed
Tal’atuñ mihrîne şâhâ irmesün hergiz zevâl

19 Dostlaruñ fevke’l-ulâda her dem olsun şâdıman
Düşmenüñ tahte’s-serâda dâim olsun pâyimâl

20 ‘Ömüñi kılsun cihanda devlet ile müstedam
‘Iyduñı itsün mübârek ol Kerim ü lâ Yezal

21 Devletüñ devrinde bulsun her gedâ ‘izzet müdam
Ni’metüñ hânende alsunlar cihan halkı nevâl

XXV
Ve Lehü Fî Medhi Tabe Serâhu

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) FN, 28b
SN, 31a
1 Subh-dem gülşene irdi yine üstâd-ı nesîm
Virdi hoş bûy-ı letâfet bize di var ne kim

2 Sebzenüñ tıflına göstermek içün neşvü gelüp
Dem-be-dem sahn-ı gülistanda ider ders ta’lîm

3 Beñzedüp bag-ı cihânı yine Firdevse bu gün
Eyledi lâle ile gülşeni cennet-i na’îm

4 Can dimâguñı mu’attar kılur uş her demide
Gül nesrîn-i riyâhın ile gülşende nesîm

5 Eser-i lutfı ile eyledi her bagı behişt
Çün nazar itdi gülistâna bu dem Rabb-ı Kerîm

6 Nice nakş itdi gülistandaki her bir varaka
Yed-i kudretle bu gün görine Nakkâş-ı Kadîm

7 Fevt olup gitmiş iken lutfına Hakkuñ nazar it
Gör nice buldı hayat işte yine ‘azm-i remîm

8 Gülşenüñ her tarafı serv ü seher oldı yine
Virdi hoş zevk u safâ cân-ı cihânâ nitekim

9 Oldurur taht-ı sa’âdetde bu gün Han Ahmed 25a
Saffet-i şems-i münevverdür anuñ zâtı halîm

10 Rahat-ı ‘adlüñ ile buldı kamu halk-ı cihan
Revnak-ı nâmuñ ile buldı şehâ heft iklîm

11 Buy-ı zülfüñde eger virmese gülşende saba
Gül gülistanda cihan halkına virmezdi şemîm

12 Hüsrevâ gül ruhıñuñ şevkile gülşende turup
Tur-veş her şecer üstinde hezâr oldı Kelîm

13 Hürrem itdükçe cihan rûyını geldikçe bahar
Olasun devlet ile taht-ı sa’âdetde mukîm

14 Sebze-zâr üstine her dem getirür bâd-ı saba
Hak-i pâyüñe nisâr itmek içün zer ile sîm

15 Bag-ı ‘ömrüñe hazân irmeye Hak’dan dilerüm
‘Iyd-ı adhâñı mübârek kıla Rahman u Rahîm

16 Bir cihangîr-i zamansın ki ire virmez eman
Himmetüñ tîgi ider dîvi Nerîmân- ı duneym

17 Yüzüñe karşu cidal eyleyemez Sâm u Saver
Rüstem ü Zâl olımaz erlik ile saña karîm

18 Buldı lutfuñ eserinden bu cihan bagı behişt
Gördi kahruñ saffetin kim dem urur nâr-ı cahîm

19 Mihrî üftâdeye rahmuñla şehâ eyle nazar
Eyleye saña nazâr hâşre dek ol Hayy u ‘Alîm

20 Saklasun seni daim emn-i emânında Ehad
Can içünde nitekim ola elif harfi kadîm

XXVI

(mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün) FN, 28a
SN, 30a
1 Vakt-i bahâr irüp komadı dilde zerre gam
Bu demde gam kimesneye lâyık olur mı hem

2 Nergis gözini süzdi görüp çeşm-i nâzını
Gül ruhlarını ohşadı nesrîn-i lâle hem

3 Oldı çemen ‘arûsına bad-ı sabâ karin
Gördi yüzüñ şukûfe saçar üstine direm

4 Dildâr la’li yâdına gülgun mı içmeye 25b
Hoşdur bu demde al elüñe sâki cam-ı Cem

5 Gül karşusına cam-ı sebûhı sen eyle nuş
Sıgma deriyye gonce gibi gül açıl bu dem

6 Gül ruhlaruñı gördi meger gülşen içre kim
Sahn-ı çemende tutdı hemân ‘andelîb-dem

7 Hüsni berâtını-iletdi saba gülsitâna çün
Gördi tebessüm eyledi her gonca açdı fem

8 Zülfüñ cihan dimâgına hoş buy-ı can virür
Depretdügince bad-ı sabâ anı subh-dem

9 Beñzer cemâl-i bagını keşf itdi şehriyar
Gül gibi geldi sûret-i nevrûz-ı muhterem

10 Yâ’nî cihâna cân olan ol cân Ahmedüñ
‘Adlîni zikr ider melek evc-i felekde hem

11 Ger bahr-ı lutfıñuñ ire bir katresi revan
Bula vücûd- ı mû’tekif-i gûşe-i ‘adem

12 Bulur hayatı tâze vü ter sebze-zâr olur
Ey serv-i nâz her yire bassañ ne dem kadem

13 Tasvîrini cemâliñüñ ey âfitab-ı hüsn
Ruz-ı ezelde yazdı göñül levhane kalem

14 Şâhâ hevây-ı zülfüñe sâbit kadem turup
Mihrüñ deminde Mihrî virür subh gibi dem

15 Sensin çerâg-ı rûşeni subh-ı sa’âdetüñ
Ey menba’î sehâvet ü iy mâ’den-i kerem

16 ‘Iyduñ mübârek olsun ayâ hüsrev-i zaman
‘İkbal ü devletüñ günine irmesün elem

17 Oldıkça pür kevâkib ile ‘asmân şehâ
Sen ‘âlem içre devlet ile olasın ‘âlem

XXVII
(Ve Lehu Fî Medhi Tabe Serâhu )

(feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) FN, 26b
SN, 28b
1 ‘Ârızuñ ‘arz ideliden hat-ı reyhân şekl
Beni dîvâne kılup eyledi hayrân şekl

2 Kaşlaruñ zühre cebînüñde ki tugrâ çekdi 26a
Ki kalem yazdı hatuñ üstine ‘ünvân şekl

3 Lâle haddüñde irüp zülfi siyâhûña sabâ
Gör ne ziynetler ider sünbül ü reyhân şekl

4 Didiler gamzeñ okına yir ola anuñ içün
Derd ile kendözin eyledi peykân şekl

5 Lalenüñ derd ile dâg oldı hasedden cigeri
‘Ârızuñ ‘arz idelü sen gül-i handân şekl

6 Dü-cihan gülşeni bil gözüme zindan görinür
Baña yar olmayıcak sen büt-i Rıdvân şekl

7 ‘Âlemüñ halkı yoluñda nice can virmeye kim
Sâni’üñ sun’i tapuñdur yüzüñ imân şekl

8 Göreli çâh-ı zenahdana düşdi dil ü can
Eyledi başuma ‘âlemleri zindân şekl

9 Çeşm-i şehlâñı ne remz ile işaretler ider
Dil ü cân kasdına gör nergis-i fettan şekl

10 Mihrüñe beñziye mi yüzüñe öykünmek ile
Ger ola lebleri pür lâ’l-i bedahşân şekl

11 Şavk-ı dendânuñ ile lâ’l-i dür efşânuñ içün
Hâşa Allâh ki diyem lü’lü ü mercân şekl

12 Çevresin âb ı hayatuñ geh tutar mûr hatuñ
Guyiyâ hâtemidür mühr-i Süleymân şekl

13 Mürde-i cân u dile virdi hayâtı ebedi
Leblerüñ oldıgı çün çeşme-i hayvân şekl

14 Zülf-i tâvûsuñı gör gülşen-i hüsn içre nice
Cilveler ‘arz kılur her yaña cevlân şekl

15 Kadd-i dil cûy-ı nihâlüñi görüp rast didüm
Bu ne hoş mîve ile nahl-i hırâmân şekl

16 Olma hâmûş yaraşmaz saña iy gonce dehen
Kıl tebessüm k’ola her gûşe gülistân şekl

17 Leb-i meygûni hayal ile gözüm hânesinüñ
Kapagı sâfi tolupdur yine pür-kân şekl

18 Devr ide devr-i felek çenber-i çarhuñ yıkıla
Görmeye sencileyin bir meh-i tabân şekl

19 Baña ikbâl ü sa’âdetde yiter mansıb-ı cah 26b
Vaslıñuñ şemmesine geh ola ihsân şekl

20 Yüzüñe karşu mukâbil olımaz şemş ü kamer
Gördi burkardı yüzüñ eyledi noksân şekl

21 Dehenüñ sırrınu bilmedügiçün gonc’açılup
Kaldı hayretde yatur hâli perişân şekl

22 Ravza-yı kûyuñı gördikçe direm Huld-ı naim
Yaraşur Hûr ile Gılman ola derbân şekl

23 ‘Arş-ı a’lâya irüşür elüm iy şâh-ı cihan
Her kaçan kim varuram kûyuña mihmân şekl

24 Devr-i Dârâ bozılup devr-i ‘Sikender m’añulır
Şehriyâr olalı sen hüsrev-i hakân şekl

25 ‘Iyd u vaslûña irürsem eger iy mah-likâ
Kılayın cânı fedâ yoluña kurbân şekl

26 Gördi meydân-ı sa’âdetde güneş top oldı
Çünki can Ahmedüñ ol zülfini çevgân şekl

27 Düşmenüñ başunı tükrük gibi her yaña döker
Tıg-ı kahruñ ki kaçan berk ura uryân şekl

28 Her ki yavuz sanur ise saña iy şâh-ı kerem
Gözi giryân ola vü sînesi büryân şekl

29 Dilerem lutf-ı şehinşâh ile ma’zur ola
Mihrînüñ olmadugın lutfına ‘akrân şekl

30 Şah-ı ‘Âlîden irişürse ‘inâyet nazarı
‘Aceb olmaz ger olam şi’r ile Selmân şekl

31 Hamdulillah ki hoşuz lutf-ı nesîm ile bugün
Âh eger çarh-ı felek cevr ide devrân şekl

32 Âferin diye vü tahsin ide Cibrîl-i Emin
Her kaçan kim okısam medhüñi Hassân şekl

XXVIII

Ve Lehü Fî Medhi Tabe Serâhu

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün )

1 Şâhâ dilerse her kişi kim bahtı hâr ola
Baş kosun ayagûña k’aña bahtı yâr ola

2 Bu hulk bu sehâvet ü bu lutf u bu kerem 27a
Kim sende var cihanda dahi kimde vâr ola

3 Göster cihâne gülşen-i hüsnüñ ki hüsrevâ
Gül gibi güle sûret-i ‘âlem bahâr ola

4 Ey serfiraz-ı naz ile seyr it ki gülsitan
‘Aks-i ruhuñla sahn-ı çemen lâle-zâr ola

5 Sünbül saçuña gül yüzüñe lâle hadduña
Ger beñzerem dir ise katı şemsâr ola

6 Gül ruhlaruña kendözini ‘arz kılmasun
Hüsnüñ katında ana dahî n’itibâr ola

7 Gül beñzerem haduña diyü laf ururdı gör
Geldi ki dest bûs ide ne vechi vâr ola

8 Cânâ cihan dimâgını hoş müşk-bû kılur
Zülfüñ ‘izâruñ üzre kaçan tar ü mâr ola

9 Yâ Rab ‘ızz ü devlet ile Han-ı Ahmedüñ
Bir güni bu cihanda hezâran hezâr ola

10 Hilm ü vekâr u lutf u şefâ’at didükleri
Bu dehr-i devr içünde meger sende vâr ola

11 Can levhasında yazdum o hatuñ hayâlini
Tâ haşr olınca saklıya ol yâdigâr ola

12 Firdevs bagınuñ gül-i handânusın çü sen
Bülbüllerüñ şehâ be niçün gamda zâr ola

13 Girsün semend-i devlete olsañ suvâr-ı şah
Rüstem önüñce biñ dil ile gaşye-dâr ola

14 Hüsnüñ güni münevver ola haşre dek şeha
Niteki asmân u zemin-i ber karâr ola

15 Bad-ı hazan irüşmeye ‘ömrüñ bahârına
Ruy-ı cihan niteki hazan u bahâr ola

16 ‘Ömrüñ binâsı muhkem ola haşre dek senüñ
Bahtuñ ‘asâsı devlet ile pay-i dâr ola

17 Budur du’âsı şam u seher Mihrînüñ şeha
‘Ömrüñ güni cihanda hezâran hezâr ola

18 Dil ‘andelîbi derd ile kılsun ko nâleler 27b
Çü karşusında sencileyin gül’izâr ola
***

GAZALİYAT
GAZÂLİYÂT- I MİHRÎ- İ HÂKİRE

HARF-İ ELİF
I

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 33a
SN, 35a
1 Bûy-ı zülfüñ gibi ‘anber bâr u miskîn olmaya
Hadd ü kaddüñ gibi râ’nâ serv ü nesrîn olmaya

2 Bister- i nesrin gerekmez bir dem ârâm itmege
Âsitânuñ gibi dil miskîne bâlîn olmaya

3 Var mıdur bir yer gamuñdan agladukça dôstum
Gözlerümüñ kanlu yaşı ile rengîn olmaya

4 Gerçi gamzeñ kast-ı can itmekde tîr-endâzdur
Lîk çeşmüñ gibi kan içici bî- dîn olmaya

5 Olmadı bir dem düşelden Mihrî ‘ışkuñ nârına
Sîne yanup dil göyinüp dîde nem-gîn olmaya

II

‘Azl-i ra’nâ

( mefâilün feilâtün mefâilün feilün ) FN, 32a
SN, 34b
1 Tebârekallah eger dilber ise ancak ola
Güzeller içre bu gün server ise ancak ola

2 Çü düşdi şavk-ı ruhı âfitâb çehresinüñ
Cihâna virdi ziyâ enver ise ancak ola

3 Saçından oldı mu’attar dimag-ı rûy-ı cihan
‘Abir ü müşkile bu ‘anber ise ancak ola

4 Hezâr yirde deler sînesini ‘uşşâkuñ
Hadınüñ gamzeleri hançer ise ancak ola

5 Dilinde şam u seher Mihrînüñ budur zikri
Tebârekallah eger dilber ise ancak ola

III

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 33a
SN, 35b
1 Hoş görür benden rakîbi rahm idüp cânân aña
Nice katlansun bu yürek nic’dövinsin cân aña

2 ‘Aşıkuñ hakkında çok söz söyler inanma rakib
‘Âdet olmışdur cihanda dôstum bühtân aña

3 Dil marâzına lebüñden eylemezseñ ger ilaç 28a
Hikmet ile çâre bulmaz olsa biñ Lokmân aña

4 Atsa gamzeñ tîrini can pûtesine kaşlaruñ
Gösterür dil dâhi cânâ cevher-i peykân aña

5 ‘Akl u küll ü dâniş ü ‘ilm ü ulu’l el bâb bâb
Görmese hüsnüñ kitâbından dirüz nâdân aña

6 Her seher bad-ı saba bag-ı cihanda dilberüñ
Zülfüne vardukca şaha misk ider efşan aña

7 Safha’-i hüsninde başlamış vefâ resmin yazar
Lâciverd ile yed-i kudret hat-ı reyhân aña

8 ‘Işk meydânında top olsa güneş olmaz ‘aceb
Kim kamer her dem hilâlinden sunar çevgân aña

9 Dil dilermiş ‘ıyd vasluñçün keman ebrûlaruñ
Çokdan itdüm dôstum ben cânumı kurbân aña

10 Hâtuñ inşâsın haduñ üstinde kim yazdı ‘aceb
Kim Kirâmen Kâtibin olmışdurur hayrân aña

11 Yollar üzre Mihrînüñ her dem görür hâk oldıgun
Bir nazar kılmaz nedür cürmi ‘aceb sultân aña

IV

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 32b
SN, 35a
1 Dôstum çün yüze gülmek eylemişsin hû saña
Yüri iy hercâyi var şimden girü yâ hû saña

2 Gel akıtma gözlerümin kanlu yaşın sevdigüm
Ocaguña su koyar hayr itmez âhir bu saña

3 Çeşmüñe can virdüm iy dil pendümi gûş itmedüñ
Gör nice sihr itdi âhir bu iki câdû saña

4 Öldürürseñ lâ’lüñ âbı hayret ile ger beni
Teşne can vir Hak tatturmasun bir avuç su saña

5 Zulmet-i gamda kodısa seni yârüñ gam yime
Bulunır Mihrî cihandur yine bir meh-rû saña

V

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) FN, 31b
SN, 34a
1 Gelmişem yüz süriyüp togrı kılup râh saña
Dilerem ‘arz kılam hâlümi iy şâh saña

2 Nice ‘adl ıssı şahenşâh cihansuñ ki gelür 28b
Âsitânuña güneş hizmete her gâh saña

3 Cân u dilden okur iy ruhları gül medh ü sena
Rûz-ı şeb bülbül-i can subh u seher gâh saña

4 Yakdı yandurdı şehâ teşne dili gayret odı
Zulmet-i gamda koma Hızr ola hemrâh saña

5 Nev cihan ide Züleyhâ gibi iy Mihrî seni
Kıla ger lutf ile Yûsuf nazarın şâh saña

VI

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) FN, 32a
SN, 34a
1 Nice feryâda vara nâlelerüm âh saña
Nice bir ‘arz ideyüm hâlümi her gâh saña

2 İşidüp bülbül-i şeydâ meger âh-ı seherüm
Çagırup derd ile dir âh hey vâh saña

3 Hüsn- i sermâyesi elden gidicek bir gün ola
Bildürür itdügini sevdügüm Allâh saña

4 Gün yüzüñ burc- ı şeref üzre tulû’ itdügiçün
Giceler subha degin taña kalur mâh saña

5 Hâk ider gayret odı bu dil- i miskîni yakup
Bile yanuñda rakîb olalı hem râh saña

6 Nice sengin dil imişsin ki esir itmedi hiç
‘Aşık-ı şûridenüñ âhı seher gâh saña

7 Nev civân itdi Züleyhâ gibi Mihrî seni ‘ışk
Kılalı lutf ile Yûsuf nazarın şâh saña

HARF-İ BA’

VII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 33b
SN, 36a
1 Neyledüm n’itdüm günâhum bilmezem bu ben garib
Gördügümce yüz çevirür yüzime bakmaz habib

2 Gâhi geh bir göz ucıyla merhabâ eyledi yar
Yine beñzer ki araya fitne bıraktı rakib

3 Can zayıf oldı firâkuñdan meded kıl dôstum
Haste dildurur yine lutf it gel ilâç it iy tabib

4 Zülfüñüñ cengâline urma rakîbi hışm idüp
Hey bu bir kelb-i la’indür tak bunuñ boynuna ib

5 Tali’üñ yokdur güzellerden iy Mihrî çâre ne
Kısmeti rûz-ı ezelde saña bu olmış nasib

HARF-İ TA’

VIII

(fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 34a
I SN, 36b
Ol cihan gülzârınuñ râ’nâ gazel-hanı dürüst
Hoş tamam itmiş bu beytî içre divânı dürüst
Hatt-ı reyhân kim tolanmıştur gülistânı dürüst
Hâledür kim devr idüpdür mâh-ı tâbânı dürüst
II
Can ile kıldum temâşâ rûy-ı cânânı dürüst
Sâni’î kudret ki nakş itmiş gülistânı dürüst
Safhay-ı haddında yazmış hatt-ı reyhânı dürüst
Hâledür kim devr idüpdür mâh-ı tâbânı dürüst
III
Kâmet-i can gülşeninde serv ü ‘ar’ar baglamış
Hüsninüñ şemsî cihan bagına enver baglamış
Ruhlarında kâkülüñ miskîni ‘anber baglamış
Hâledür kim devr idüpdür mâh-ı tâbânı dürüst
IV
Kaşlaru kavs-ı felekdür sûretü bedr-i kamer
Gün cemâlidür cihan rûyına viren nûr u fer
Kaplamışdur dilberüñ gûyâ miyânînı kamer
Hâledür kim devr idüpdür mâh-ı tâbânı dürüst
V
Cem’ olup bir bezme gelmişler nice cânâneler
Halka kurmış mürg-i cânâ zülfi dökmiş dâneler
Şem-i ruhsârına ol mahrûlaruñ pervâneler
Hâledür kim devr idüpdür mâh-ı tâbânı dürüst
VI
Devr idüp câm-ı şarâbı sâki-i mehpâreler
Nûş ider ‘ışk-ı meyden ‘âşık-ı bî-çâreler
Ol mehî kılmış ihâtâ göz açup seyyâreler
Hâledür kim devr idüpdür mâh-ı tâbânı dürüst
VII
Can alur çeşm-i dili yagma kılur hükmi revan
Lîk kılsañ bir nazar hüsni bagışlar câna can
Dir gören anuñ girîbân ile gerdânın heman
Hâledür kim devr idüpdür mâh-ı tâbânı dürüst
VIII
Şehr-i Amâsiyyede bir hûb u râ’nâ gül-izar
Her tarafda cân u dilden sad hezar ‘uşşâkı var
Çevresinde dâire çekmişdür anuñ kûhsar 29b
Hâledür kim devr idüpdür mâh-ı tâbânı dürüst
IX
Tâli’üñ şâd oldı Mihrî yeñdi bahtuñ ahteri
Başuña dogdı gam-ı zulmetde devlet hâveri
Ol melek manzar kamer çehr ile çarhuñ çenberi
Hâledür kim devr idüpdür mâh-ı tâbânı dürüst

IX

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün) FN, 36a
SN, 37a
1 Cânâ yeter bu cânuma cevr ü cefâlar it
Zecr ise câne ancak ola gel vefâlar it

2 Mahutlar ile karşuña oldıkça ‘âşıkuñ
Sen oyna gül rakîb ile hoş hoş safâlar it

3 ‘Âşıklaruñı bî- günah öldürme dôstum
Öldür rakîb-i kâfiri bârî gazâlar it

4 Lutf ile kıl ‘ilaç bu gün ey tabîb-i canâ
Dil hastedür firâk u güle gel devâlar it

5 Şîrin leb ile agzuña sunmuş i Mihrî yar
‘Ömrî çok olsun el götür imdi du’âlar it

X

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün ) FN, 34a
SN; 36a
1 Düşmen kamu kişiye rakîb oldı ‘âkibet
Gör tâli’üm ki baña habîb oldı ‘âkıbet

2 Dil derdine devâlar umarken viren baña
Şerbet yerine zehri tabib oldı ‘âkıbet

3 Lutf u vefâsı müdde’iye oldı dâima
Cevr u cefâsı baña nasîb oldı ‘âkibet

4 Saldı beni kapûlara bî- ‘îtibâr idüp
Yanında müdde’î yeridib oldı ‘âkıbet

5 Çü kadr cihanda derd ü nigâr ile mübtezel
Mihrî senüñ işüñ de garîb oldı ‘âkıbet

HARF-İ SE’

XI

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 35a
SN, 37b
1 ‘İşk babından benüm ile eyledi ol yâr bahs
Can ile virdüm cevâbın itmedi tekrâr bahs

2 Müşkilüm hall olmaz idi gûşe-i ders hânede 30a
İtmesem hüsnüñ kitâbından şehâ her bâr bahs

3 İy müderris çünki sen tahsîl-i cân itmedüñ
Kıl u kâl içre kalup sen eyleme nâçâr bahs

4 Mushafî hüsnüñi zülfüñden sual itmiş rakib
Eylemek câiz midür Kur’ândan küffâr bahs

5 ‘İlm- i ‘ışkı biz i Mihrî şöyle tahsîl eyledük
Şimdi her ‘âşık bizümle itmege korkâr bahs

HARF-İ CİM

XII

(fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 35b
SN, 37b
1 Bir dem ol dilber cemâlinden ırag olmak ne güç
Bir nefes cânânesüz ‘âlemde sag olmak ne güç

2 Gülsitanda goncanuñ yanında hâr olmak ne hoş
Lâle gibi bülbülüñ bagrında dag olmak ne güç

3 Ben gedâsını komazlar yüz sürem dergâhına
Pâdişâhuñ âsitânında yasag olmak ne güç

4 Çeşmi hışm itdükce cânâ gamzesi hançer çeker
Mest elinde dôstlar kılıç bıçag olmak ne güç

5 Gülşen-i hüsni kenârın tutdı Mihrî hatt- ı yar
Bülbülüñ tâze gülistânında zag olmak ne güç

HARF-İ HA’

XIII

(fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )
FN, 35a
1 Dôstum ‘arz it cemâlüñ cânımuz bulsun ferah SN, 38ba
Küfr zülfüñi görüp îmânımuz bulsun ferah

2 Çün dile dilber hayâli geldi mihmân olmaga
Pîşkeş can virelüm mihmânumuz bulsun ferah

3 Câm-ı lâ’lüñden nigârun sâkiyâ bir bâde sun
Meclisümüz germ olup devrânımuz bulsun ferah

4 Zulmeti bir cür’a ile hâne-i dilden götür
Ol safâdan külbe-i ahzânımuz bulsun ferah

5 Hublaruñ vasfın i Mihrî şöyle takrîr eyleseñ
Kim okursa defter-i divânımuz bulsun ferah

HARF-İ HI ‘

XIV
30b
(mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün) FN, 36a
SN, 38a
1 Bu göñlüm zevrakın aldı bu gün bir gonca leb gül ruh
Yaşum deryâsına saldı bu gün bir gonca leb gül ruh

2 Bilindi kadı naz ile salınup serfirâz ile
Gülistan sahnına geldi bu gün bir gonca leb gül ruh

3 Belâ-keş bülbülüm bildi figânumdan sefâ buldı
Yüzüme gül gibi güldi bu gün bir gonca leb gül ruh

4 Dile gerçi cefâ kıldı birine biñ vefâ kıldı
Bize vaslın ‘atâ kıldı bu gün bir gonca leb gül ruh

5 Alup şirin zebân ile elinden Mihrînüñ varın
Ahâ geldüm didi yeldi bu gün bir gonca leb gül ruh

HARF-İ DAL

XV

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün) FN, 36a
SN, 38b
1 Eyledi yar beni derd ile avâre meded
Ölürem itmez ise hasret ile çâre meded

2 Öldürürdüm dir imiş zülfüñe çeşmüñ beni yar
Virme cellâd elüne as beni ol dâre meded

3 Çeşm-i mestüñ yine nâ-hak yire kan eylemesün
Suçını bildüre katlin saña bir pâre meded

4 Şerbet-i lâ’lüñ imiş haste dile dôst şifâ
Demidür eyle devâ bu dil-i bî-mâra meded

5 Bir nefes kaldı ki Mihrî vire can fürkat ile
Çıkmasun hasret ile hey meded ol yâre meded

XVI

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

1 Zülf-i müşkînüñ nola boynuma saldıysa kemend
Dôstum lâzımdurur dîvâneye elbette bend

2 ‘İlm-i câzûlukda bir üstâddur çeşmüñ senüñ
Görse Hârût ile Mârûtı geçerd’anlara bend

3 Ruhlaruñ dil şâhını mat eyledi bir lâ’b ile
Gözlerüñ can farzına hâcet degül sürmek semend

4 Kellesin ortaya koyup öykinmiş lâ’lüñe
Anuñ içün çarşular içre ber dâr oldı kand

5 Gerçi çok seyr eyledüm bag-ı cihan sahrâların
Rastı-ı kaddüñ gibi hiç görmedüm serv-i bülend

6 Kob bizi mehrûlaruñ mihr ile var sen fârig ol 31a
Nâsihât itmez eser rüsvây-ı ‘ışk olana pend

7 Hublaruñ tîg-ı cefâsundan yüzüm döndürmezem
Tograsalar sînemi ger rîze rîze bend bend

8 Depreyince yollarına düşdügüm dilberlerüñ
Dir gören haylî belâ keşdür bu Mihrî derd-mend

9 Yıllar ile ben yüzin görmem dirîgâ âh kim
Sâyesinde hoş geçer dildârumuñ her bir levend

XVII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 36b
SN, 38b
1 Genc-i gam vîrânesinde şimdi yârumdur nemed
Sâyebânum mahremüm ‘âlemde vârumdur nemed

2 Ben gedâ hâline hem derd olmadı illâki bu
‘İzz ü câhum hem-demüm hem şehr-i yârumdur nemed

3 Ten enîs olmışdur andan ayru olmaz bir nefes
Sevdügüm yârüm vefâ-dârum nigârumdur nemed

4 Kış günüñde gâh kî esdükçe bâd-ı zemherir
Hâne- i halvet-gehümde germ-i nârumdur nemed

5 Ey felek Mihrî siyeh pûş itdüñ ise gam mıdur
Kâlıba cem’ olmada rûh ihtiyârumdur nemed

HARF-İ ZEL

XVIII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 36b
SN, 39a
1 Yok sanurdum ‘âlem içre cân ile serden leziz
Hey neler varmış cihanda dâhı bunlardan leziz

2 Lezzetin iş bu cihânuñ şimdi bildüm hâsılı
Yog imiş rûy-ı zeminde vasl-ı dilberden leziz

3 Leblerüñ suñdukca cânâ agzuma şeker yagar
Şöyle şîrin lokmadur pâlûde-i terden leziz

4 ‘Aşıka baş agrıdup ‘arz itme nâsih cenneti
Leblerin sorduk nigâruñ âb-ı Kevserden leziz

5 Şimdi bu tûtî kelâma mübtelâdur Mihrî kim
Söylese şîrin sözi kand-ı mükerremden leziz

HARF- İ RA’
XIX

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) 31b

1 Ateş-i ‘ışka ol ‘âşıklar ki cânuñ yakdılar FN, 39a
Buldılar vuslât ebed çünkim cihânın yakdılar SN, 41b

2 Yañmasun mı ‘âşık-ı bî- çâreler pervâne veş
Mâhrûlar çünki hüsn-i şâmdanın yakdılar

3 Hicr ile sanma seni yakdı vucûdum hûblar
Ey nice dil mülketinüñ hânümânın yakdılar

4 Lâ’line öykindügiçün lâle ruhsârına şem’
Lâleye dâg urdılar şem’üñ zebânın yakdılar

5 Dil ile can virdi Mihrî tercümen dilberlere
Aldılar göñlüñ ‘aceb bu tercemânın yakdılar

XX

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 42b
SN, 44b
1 Aşinâlar saglık ile eylesün seyrânlar
Durdugunca bu cihan geldikçe bu devrânlar

2 Dûr düşdüñ çünki iy dil bülbül-i gülzârdan
Gitdi güller biz kılalum nâle vü efgânlar

3 Bister-i nesrinde ârâm eylesün hoş dôstlar
Cismimüze pareler ursun bizüm dendânlar

4 Yisün içsün hoş bular yaylaklarında dem-be-dem
Yudalum biz gâm evünde kâse kâse kanlar

5 Kılsa çeşmüñ bu şehirüñ ıssısından çâre ne
Pes mekanıdur garîb olanlaruñ külhânlar

6 Yokdurur Mihrî bu gün da’viye ma’ni gösterir
Vâz gel hercâilerdür şimdiki yarânlar

XXI

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün ) FN, 44a
SN, 46a
1 Ey dil bahâr faslı vü çün devr-i lâledür
Lâ dimezüz ki ‘âşıka sevdâ havâledür

2 Bezm-i çemende sahn-ı gülistanda devride
Sâkî elinde sâgar ü sâfî piyâledür

3 Dilber cemâli üzre ‘araklar dizilüdür
Gül yapragında sanasun anı ki jâledür

4 Mâ’şuk elünde cevr ü cefâ u ‘itâb ü naz
‘Aşık dilünde şâm u seher ah u nâledür

5 Bu rûz içünde kûşe-i gülşende Mihrîya 32a
Devlet anuñ ki hem demi bir çeşm-i âledur

XXII
Gazel-i garrâ

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 44a
SN, 46b
1 Eşk-i çeşmümden olur cûş etdügi ırmaglar
Dûd-ı âhumdandur ebr oldugı her dem daglar

2 Rûz u şeb yaşlar döker dolab-ı ser gerdân olup
Girye-i zâr ile turmaz neyi içün aglar

3 Nâlem işiddükce ditrer berk ârâm eylemez
Yaşumı gördikçe her âb-ı revânlar çaglar

4 Gözlerüme sensiz iy rûh-ı revânum bir nefes
Gülşen ile neyleyem külhan görinür baglar

5 Geldigince güldürürsin gül gibi dil bülbülin
Gitdigince lâle-veş bagrumda korsun daglar

6 Firkatüñ zahmıyla Mihrî çokdan olurdı helak
Müstedâm ol yine vasluñ ana merhem baglar

XXIII

(fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

1 Ol mübârek zât ki her demde sıhhat yaraşır
Ol mutahhar çeşmüñe her anda râhat yaraşır

2 Dâr-ı ref’etde safâ vü zevk ile leyl u nehar
Sahn-ı sıhhatde güzel hânumla sohbet yaraşır

3 Ol vucûd-ı nâzeninüñden ırag olsun elem
Düşmenüñe hâne-i gâm içre mihnet yaraşır

4 Teb niçün tutar seni tutsın rakîb-i kâfiri
Saña sıhhatler ‘adûña renc ü zillet yaraşır

5 Tîg-ı kahruñ ile ‘adûnuñ başın kat’ itmege
Zâtuña cür’et ü hem bâzûña kuvvet yaraşır

6 Nây gibi inleyen her dem hasûd olsun müdam
Çeng ü kânûn ile her dem saña ‘işret yaraşır

7 Hak bagışlasun ilâhî seni ol vâlîdeñe
Kim anuñ bir dânesisin saña rif’at yaraşır

8 Hamdülillah kim mülâkat oldı Mihrî dâ’iye
Dir görenler zâtuña erkân-ı devlet yaraşır

XXIV

( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün )

1 Ol kân-ı vefâ hoş bize gösterdi keremler 32b
Basdı kereminden yüzüm üstine kademler

2 ‘İsî nefesi eyledi biz mürdeyi zinde
Gam-gin dilimüz buldı ferah gitdi elemler

3 Lutfuñ ile kıldı dil- i vîrânemi mâ’mur
Göñlüñ hoş ide her dem anuñ hûb sanemler

4 İtdi bizi ol zât-ı şerîf ile müşerref
Görmeyiserüz haşre degin gussa vü gamlar

5 Mihrî nicesi şerh idesin vasfı beyânın
Takrîr idemez dil ne hu tahrîr kalemler

XXV

(feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) FN, 40b
SN, 43a
1 (elif) İ kâmeti ra’nâ vü eyâ hûb nigar
Bitmedi kâduña beñzer dahı bir serv-i çenâr

2 (be) Bu gün gülşen-i hüsnüñde ko efgân idelüm
Yaraşur sahn-ı çemende k’ide feryâd hezâr

3 (te) Temâşâ iderüz vasluñı lutfuñla bu gün
Dil-i dervîşe ‘atâ eyleseñ i şâh ne var

4 (se) Senâhan olalı bülbül-i cân gülşende
Hüsnüñe karşu olur şâm u seher hoş güftâr

5 (cim) Cemâlüñi görüp gayre nazar eylerisem
Dôstum tîr-i müjenle iki gözümi çıkar

6 (ha) Hayâtum gider iy dôst yüzüñ görmeyicek
Sen sözin d’imdi nice eyleye can tende karar

7 (hı) Hayâlüñ yazalı nakşını dil levhasına
Gözedür kable-nümâ gibi gözüm leyl ü nehar
8 (dal) Dâd itmeziseñ dâdınızı hûni gözüñ
Beni nâ-hak yire öldürse gerek âhir kar

9 (zal) Zâhid güzeli sevmege tevbe’tmiş imiş
Döndi cürmini bilüp itdi yine istigfar

10 (ra) Revâ gördi felek biz nidelüm gülşende
Bülbüle âh u figan hem dem ola goncaya har

11 (ze) Zülifüñde beni ışkla Mansûr gibi
Can fedâdur yoluna eyleye canum ber-dar

12 (sin) Senden çevirürsem yüzümi itme mecal 33a
Kes kalem gibi başumı dilümi yar iy yar

13 (şın) Şehâ zulmün eli şehr-i dili yakdı dirig
Çıksa canı bedeninden idiser terk-i diyar

14 (sad) Sandum ki sehâb içre nihâl oldı kamer
Yâr hüsninde meger itmiş imiş zülfüñi târ

15 (dad) Za’f-ı gam-ı hecrüñle ko ölsün yeridür
Dil-i âşufte ki cânâ aña pend itmedi kâr

16 (tı) Tavaf-ı haremüñ eylemişem bunca zaman
‘İtikâdum budur iy dôst beni yakmaya nâr

17 (zı) Zulm eyleme ‘âşuklaruña lutf eyle
Eylemişdür bularuñ ‘ışkuñ odu cânına kâr

18 (‘ayn) ‘Aynuñ dil ü canlar mı kodı ‘âlemde
K’itmedi gamzelerüñ tîr ile anı şikâr

19 (gayın) Gâyetde safâdur k’ola yanuñda habib
Ol saña naz ide sen anı’desin bûse kenar

20 (fe) Firâkuñ gicesinde şu kadar âh itdüm
K’oldı dil âyinesi derdüm ile jeng-i gubâr

21 (kaf) Kandil-i ruhuñdan yakar iy dôst züleyl
Ki güneş ‘âleme envâruñı eyler izhâr

22 (kef) Göñlüm evi vîrânuñı mâ’mûr itdi,
Hamdülillâh hele ‘ışkuñ olalıdan mi’mâr

23 (lam) La’l-i lebinüñ yâdına bir mehrûnuñ
Hub olur nûş ide mül çün irişe vakt-i bahar

24 (mim) Mihrî düşeliden heves-i ‘ışkuña yar
Oldı rüsvâ-yı cihan gitdi kamu gayret ü ‘ar

25 (nun) Nem var dahı ‘ışkuñda budur tahsîlüm
Dilde gam dîdede nem sînede âteş her bar

26 (vav) Var itdügüñe soñra peşîman olasun
Gül yüzüñ dâiresini tutıcak bir gün har

27 (he) Hebâ eyleme sâ’yîni bu ben miskînüñ
Çok zamandur ki yoluña dil ü can itdi nisâr

28 (lamelif) Lâyık ola mı ki ‘aceb kapuñda
İtlerüñle bile ben dâhi olam hizmet-kar

29 (ye) Yeter cevr ü cefâ ile beni şâm u seher 33b
Dôstum hâne-i gamda iñilet zâr u nizâr

XXVI

( Feilâtün feilâtün feilâtün feilün )

1 Bize meyl eylerdi geh geh o çeşmi karalar
Men’ iderler oları bir iki yüzi karalar

2 Düşeli ‘ışk hevâsı ile deryâ-yı gama
Görmedi zevrak-ı dil hâdd ü kenâr u karalar

3 Çekse zülfini sanem ruhları üstine nola
Yaraşur Kâ’benüñ örtüsi ki ola karalar

4 İtdiler ‘âşık u şûrîdelerüñ ‘ışkuñ pay
Korkaram vasluña dâhî geleler al-karalar

5 Canı vir yâr peşinde gel i dil sâdık iseñ
‘Aşık oldur ki anuñ topraga kanın karalar

6 ‘Işk bâbuñ dahı bir vechile tahrîr idemez
Mihrî kim bunca zaman defter-i divân karalar

XXVII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

1 Bir sanem eynine almış sim ü zer kaftânlar
Yaraşır yolında kurbân olsa yüz biñ cânlar

2 Bu libâsuñ vasfın işitse meleklerden revan
Çak iderdi hüllesini Hûr u Gılmânlar

3 Kevkeb-i seyyâre veş seyr eyledükçe gündüzin
Tolmuş idi her tarafdan mâh ile meydânlar

4 Başımı top eylemişdüm ben egerçi çalmaga
Dil rübâlar eylemişdür zülfüñi çevgânlar

5 Dergehüñden dilberâ dûr itme Mihrî bendeñi
Gerçi çokdur âsitânuñda senüñ der bânlar

XXVIII

( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün ) FN, 45a
SN, 47a
1 Biçâre göñül bilmezem âvâre nedendür
Dermân nedurur bilsem aña çâre nedendür

2 Her dem felegüñ cevri ile yâr cefâsı
Bilsem ki ben baht-ı siyah-kâre nedendür

3 Çeşmi baña vaslını haram eyledi yârüñ 34a
Ben kanı helâl itdüm o hûn-hâre nedendür

4 Can bülbüli nâlân ide gülzâr-ı hadüñden
Bes bu yüregümde görinür yâre nedendür

5 Çün dilmez imiş gamzeleri hançeri bagrum
Sen yüz viresin iy yüzi gül hâre nedendür

6 Ben ayaguñı öpmeye canlar kılam ıshar
Rayegan viresin bûse sen agyâre nedendür

7 Mihrî çeke cevrüñi vü lutfuñ göre agyar
Devlet aña zillet bu cefâ-kâre nedendür

XXIX

( mefûlü mefâîlün mefûlü mefâîlün)

1 Can boynuña zülfeynüñ ‘anber-resen olmışdurur
‘Işk ehline dergâhuñ hubbu’l-vatan olmışdurur

2 Hicrüñle gözüm yaşı yagmur gibi yagalıdan
Başdan başa bu ‘âlem çayır çimen olmışdurur

3 Dil bülbüli feryâd artursa ‘aceb midurur
Şeydâ kılan anı sen gonce dehen olmışdurur

4 Cevrüñde beni cânâ öldürme tahammül it
‘Işkuñ gamı ile hod baña olan olmışdurur

5 Yoluñda senüñ cânâ bilmem ne günâh itdüm
Cevrüñ baña agyâra lutfuñ neden olmışdurur

6 Hakkâ kad ü hadduñuñ kim olsa hevâsunda
Tâbut aña serv olup gülden kefen olmışdurur

7 Gül ruhlaruñuñ çokdur ‘uşşak-ı dili amma
Çeşmine rakîbüñüñ Mihrî diken olmışdurur

XXX

( feilâtün feilâtün feilün )

1 Can virürem saña be hey kâfir
Bir nazar kıl baña be hey kâfir

2 Sen geleydüñ çemene ben bülbül
Ol zamânı añ a be hey kâfir

3 Beni cevrüñ ile sen öldürmeñ
Kim görüpdür revâ be hey kâfir

4 Çekmişem ben cefasın biñ kerre
Sen de it bir vefâ be hey kâfir

5 Bizi bir bûse ile yad itseñ 34b
Olmaz idi hata be hey kafir

6 Dil ki derd-mendüñ ider evvelden
Derdüñe kıl devâ be hey kâfir

7 Can u dilden saña bu ‘âlemde
Mihrîdür mübtelâ be hey kâfir

XXXI

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün ) FN, 37a
SN, 39b
1 Çeşmüñe dil uyup ruh-ı dildâre gitdiler
Göz göre gör beni nice odlâre atdılar

2 Dil düzdi bag-ı hüsnüñe ol sunmasun diyü
Zülf-i siyâh mârı gülistanda yatdılar
3 Gül ruhlaruña beñzedem anuñ dimiş meger
Sûsenler üstine yürüyüp dil uzatdılar

4 Nâziklik ile mîvesin aldum dehânınuñ
Gör bâgbânı yâ’ni ki ugrı gözet diler

5 Öldürmege getürdi diyü müdde’îyi yar
Çeşm ile gamzesi baña birden göz itdiler

6 Didüm rakîbi dâre ‘aceb asdılar m ‘ola
Bir hayr agızlu didi ki çokdan uzatdular

7 Deprendügince kût virir çâre leblerüñ
Şirin sözin kelâmına şeker mi katdılar

8 Bî-Mihrî Mihrî sevme didüm pend tutmaduñ
Her cevri k’itdiler saña anlar hoş itdiler

XXXII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 43a
SN, 45b
1 Çekmeyen bilmez nedir yârüñ cefâsı özgedür
Düşmeyen bilmez nedir hicrüñ belâsı özgedür

2 Olmayan ‘âşık ne bilsün ehl-i ‘ışkuñ hâlini
Şerh olınmaz bu beyânuñ mâcerâsı özgedür

3 Rastı sıra ile ‘uşşâkı nevâlar gösterir
Dilleri hayran ider ‘ışkuñ sadâsı özgerdür

4 Halvetüñde zâhidâ ‘ayb itme ehl-i ‘ışka sen
Künç-i gamda ‘âşıkuñda bî- riyâsı özgedür

5 İşüñ altun itmek isterseñ yüzüñ zer eylegil 35a
Tâlib-i iksîr-i ‘ışk ol kimiyâsı özgedür

6 Bûy-ı zülf- i dilberüñ gayri getürme ey saba
Bu dil-i sûzânuma kıble hevâsı özgedür

7 Bir tabîbe ben didüm bîmâr-ı ‘ışka çâre ne
Didi dilber vaslıdur anuñ devâsı özgedür

8 Bir perînüñ halka-yı zülfine nâ-gah oldı sayd
Şimdi Mihrî miskinüñ dâm-ı belâsı özgedür

XXXIII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün) FN, 39b
SN, 42a
1 Hürrem iden ‘âlemi cânâ cemâlüñ bagıdur
Dôstum ‘uşşâka rahm itgil ki hüsnüñ çagıdur

2 Bülbül iñler hârdan ben aglarum agyârdan
Müstedam olsun bizümle hayli derd ortagıdur

3 Rîsman-ı zülfüñle niçün bagludur boynum didüm
Gösterüp çeşmin didi bu kâfirüñ tutsagıdur

4 Hasretüñden aglaram sen Yûsufuñ Yâkub-veş
Gözlerüm yaşı dükenmez sanki Nil ırmagıdur

5 Çekemez idi bu nefs hâruñ cefâsun neylesün
Lîk bülbül gülsitân içre gülüñ tutsagıdur

6 Bezm-i hüsnüñe vucûdum şem’dür pervâne dil
Bu yanan cânum fitîlidür yüregüm yagıdur

7 Dehr elinden bir safâ câmını nuş itdürmedüñ
Sunduguñ herdem felek Mihrîye biñ tas agudur

XXXIV

( mefûlü fâilâtün mefûlü fâilâtün ) FN, 43b
SN, 46b
1 Hattuñ benefşe hadduñ hoş yâsemîne beñzer
Gülzâr-ı hüsnüñ iy dost cennet içine beñzer

2 Hakkın di iy felek sen gördüñ mi devr idelden
Halk-ı cihanda bir hub bu nazenîne beñzer

3 Yüzüñ görüp hasetden bedr olmasun kamu hiç
Öykinmek ile kaçan meh-i cebîne beñzer

4 Halk’oldı firkatüñden kâdum benüm i bî- rahm
Bagruñ senüñ ‘acebdür seng-i nügîne beñzer

5 ‘Işkuñ yolında cânâ can virdigüm görenler 35b
Dir ehl-i ‘ışk içinde Mihrî güzîne beñzer

XXXV

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün )

1 Dilberüñ bag-ı cemâli geh kış u geh yaz olur
Sañ cinan gülşenidür gülleri turmaz açılur

2 Nice şerh eyleyeyin gonca deheni haberin
Nâgehan nâr-ı nihandan yine bir nâz açılur

3 Korkaram lâ’l-i lebinüñ haberin söylemeye
Nâgehan genc-i nihandan yine bir râz açılur

4 Her kaçan kim iderem ‘ışk hevâsında seda
Ahınuñ perdelerinden nice şehnâz açılur

5 Araram hüsn kitâbın ki vefâ resmi bulam
Her cefâ bâbı ile mes’ele-yi nâz açılur

6 Mushaf-ı hüsnüni gördüñ çü okı Sûre-yi Nur
Mihrî ‘âşıklara ‘âlemde bu fâl az açılur

XXXVI

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 40b
SN, 42b
1 Dil ser-i zülfüñe ber-dar olmaga cânın sürer
Ölmege yir ister işde geldi urgânın sürer

2 Boynuma taksañ nola cânâ kemend-i zülfüñ
‘Iyd-ı vasl irse kaçan her kişi kurbânın sürer

3 Târ u mâr itmiş ruhuñda yâr zülf-i ‘anberin
Sañasın tâvûsıdur gülşende cevlânın sürer

4 ‘Aşıka mâ’şûk çü cevr ide gelmişdür ezel
Terk-i ‘âdet eylemez her kişi erkânın sürer

5 Mihrî-yi dil-hastenüñ hâlin sorarsa yar didük
Bir nefes kalmışdurur ammâ ah ol cânın sürer

XXXVII

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) FN, 39b
SN, 41b
1 Dili virdüm yalunuz sanma saña cân biledür
Dil nedür can dahi cânâ saña kurbân biledür
2 Geçdi iy kaşı keman gamzeñ okı candan öte
Dahı çeşmüñ nice bir sîneme müjgân biledür

3 Nidelüm gözden ırag oldık ise dôst yeter 36a
Çün hayâlüñ dil-i virâneme mihmân biledür

4 Görüp ol yâri baña söylemesün diyü rakib
Muttasıl sâye gibi gör nice şeytân biledür

5 Mihrî bülbül gibi efgânuñı dilden koma kim
Lale haddunda anuñ çün gül-i handân biledür

XXXVIII

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün ) FN, 40a
SN, 42b
1 Düşmenler üstine sanemüñ el üşürdiler
Yanlu haberle uş beni gözden düşirdiler

2 Hicr âteşiyle dil hu ezelden kebab idi
Sînemde yakdılar cigerümde pişürdiler

3 Öldürem idi müdde’yi bir çalımda tîz
Neylersin itler ‘av ‘avı ‘aklum şaşurdılar

4 Öldürmesi gâzâ diyü ‘uşşâk cem’ olup
Kâfir rakîbe her birisi bir taş urdılar

5 Derdlü yüzüñ iy Mihrî cefâya ideydi sabr
Cevr-i zamâne hubları hadden aşurdılar

XXXIX

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

1 Didi dilber hüsnimüñ hayrânı ol didüm be-ser
Didi her dem ‘ışkımuñ giryânı ol didüm be-ser

2 Didi hüsnüm gülsitânıñuñ hezâran derd ile
Rûz u şeb bülbül gibi nâlânı ol didüm be-ser

3 Didi Kâ’be kûyumuñ itseñ tavâfın sıdk ile
‘Iyd u sâlımuñ heman kurbânı ol didüm be-ser

4 Didi yüz sür âsitânumda turup leyl ü nehar
Sen de hizmetkârımuñ derbânı ol didüm be-ser

5 Didi iy Mihrî saña cânan gerekse cân vir
İmdi gel ‘ışkum yolında fâni ol didüm be-ser

XL

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 37b
SN, 39b
1 Zülfüñ ü kaşuñ kaduñ gördüm ki can andan çıkar
Bunlara can virmeyen elbette cânandan çıkar

2 Tîr-i gamzeñ tutmasun jengâr-ı gamdan dôstum 36b
Yüregümi yargıl peykânuñı kandan çıkar

3 Bî-günah mahbûsdur çah zenahdânuñda dil
Zülfüñe as kurtar ol miskîni zindandan çıkar

4 Ben vefâ umdukça ol bî-rahm dilber âh kim
Cevri hadden aşırur nâz ile evrandan çıkar

5 Gamzesi düzdi bulup dilde hayâlî haznesin
Didi el hakdur ki dirler genc vîrândan çıkar

6 Zülfüñe baş koşdı gamzeñ yakdı diller sihrini
Şimdi fitne ‘âleme sen çeşm-i fettandan çıkar

7 Müdde’i sözi ile elden çıkardum yâri ah
Her ki şeytâna uyar elbette imandan çıkar

8 Ey belâkeş Mihrî sen beñzer Belâyî neslisin
Saña dâim bî- vefâlar gâlibâ andan çıkar

XLI

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün ) FN, 44a
SN, 46a
1 Şol dil rübâ ki hüsn ilinüñ kişveri geçer
Bir şehdür ol ki can u göñül leşkeri geçer

2 Ol dil rübâya dil nice olmaya müşteri
Cümle cihan güzellerinüñ serveri geçer

3 Virse ziyâ cemâli cihâne ‘aceb midür
Ol dilberüñ ki hüsn-i cemâl enveri geçer

4 Cellâd çeşmi cânuma kast itmedin henüz
Derdlü yürege gamzesinüñ hançeri geçer

5 Can viremez yolında dime Mihrî dôstum
Sâduklaruñ cihanda bu dahî beri geçer

XLII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 44b
SN, 46b
1 Şöyle kim dil hânesinde mühr-i cânan gizlüdür
Nitekim canda elifden içre hem can gizlüdür

2 Dâmenin öp devlet isterseñ yüziñ sür pâyine
Derdine vir cânuñ iy dil k’anda derman gizlüdür

3 Kaşı bismillah ile okı cemâl-i mushafın
Küfr-i zülfinde gör anuñ nice îman gizlüdür

4 Leblerinde dişleri nazmın gören dir gûyiya 37a
Hokka-i yâkut içinde dürr-i mercan gizlüdür

5 Müdde’îyi güldürüp aglatmasun diñ beni yar
Garka virür ‘âlemi yaşumda tûfan gizlüdür

6 Gam degül tutsa hatı yârüñ ‘ızarı çevresin
Zulmetüñ içinde lâ-büd âb-ı hayvan gizlüdür

7 Gamzesi oklarına sînem nişân olalı ah
Yâr bilür yüregümde nice peykan gizlüdür

8 Gussasın dilde görüp sordı hayâli ben didüm
Hayli müddetdür derûnumda bu mihman gizlüdür

9 Âşikâre bûse cer itdüm lebinden didi yar
‘Ârif ol ‘ârif katında lutf-ı ihsan gizlüdür

10 ‘Işk bir sırrı ilâhîdür ne bilsün mübtedî
Hamdülillah Mihrî câhilden bu ‘irfan gizlüdür

XLIII

( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün )

1 Sarrâfi de benden beter âvâre olupdur
Beñzer hadı dilberlerinüñ kare olupdur

2 Ko yüzleri ag olmasun hayzilerüñ kim
‘Uşşakı kor ihsanları agyâra olupdur

3 Mest-i mey-i ‘ışk olmış ü güzîne getürmiş
Evkârturur arkası divâre olupdur

4 Bir gonce kim açılmadan anuñ bite hârı
Şimden girü bularuñ işi vâre olupdur

5 Her bâdede cânan lebi yâdına i Mihrî
Sarrâfi de benden beter âvâre olupdur

XLIV

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

1 ‘Âşık iseñ ‘ışk yolında saklama nâmûs u ‘ar
Cehd idüp bu yolda can vir yohsa elden gitdi yar

2 Fârig olup ger göñülsüz ister iseñ yârüñi
Gâfil olma key hazer kıl gayrinüñ olur nigar

3 ‘Âlemi gark eyler iseñ kimse silmez yaşuñı
Soñra ger kan aglar iseñ günde biñ kez zâr zâr

4 Gülsitânuñda iken ol goncenüñ feryâd kıl 37b
Yohsa yârüñ gül gider kalursın iy miskin hezâr

5 Hâr elünden dâmenin kurtarmagıçün dilberüñ
Sen dahi her gülsitâne yüz urup yalvar ne var

6 Mürdesüñ gayret demidür sür rakîbi hey meded
Dâmenine ter gülüñ yapışmasun sa’y eyle har

7 Bir zaman Mihrî felekde seyr iderdi şimdi gör
Bu sebebde oldı uş ayaklar altında gubâr

XLV

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 43a
SN, 45a
1 Gerçi dil mecruhdur hicrüñle gözde nem de var
Hamdülillah ki visâlüñden aña merhem de var

2 Dil garîbin nâr-ı hicrân ger yakarsa gam yeme
Saña iy kanlu yaşum âhum gibi hem dem de var

3 Tıg-ı kahruñdan cigerler pârelendi gerçi ah
Âteş-i ‘ışkuñ yakar sînem de gûyâ dem de var

4 Atmasun mı tîr-i gamzeñden keman ebrûlaruñ
Yaluñız cânum degül ana hedef sînem de var

5 Hemdem olduñsa habîbe gırra olma müdde’i
Bu cihandur şâdilik soñında lâ bud gam da var

6 Sâye- yi dildâr ile ger olmasun ‘âşıklara
Dilberüñ lâ’l-i nebâtın dişlemiş âdem de var

7 Bu cihan bagında Mihrî nice nâlan olmasun
Bir senüñ gibi husûsa gonca leb gül fem de var

XLVI

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün ) FN, 37a
SN, 39a
1 Göz ile gamzesi sanemün al bir itdiler
Sandûk-ı sînem aña nişân idüp atdılar

2 Ahsend ki bir hadeng ile biñ pâre kıldılar
Can pûtesini togrusı togrı gözetdiler

3 ‘Işkuñ yolında oh gibi togrı gelen şeha
Nâmûs şîşelerini çokdan uş atdılar

4 ‘Ömrüm tavilüñe yine sâbit delîldür
Çün ruhlarında zülfi sanemler uzatdılar

5 Öldürmesi muhakkak idi dün rakîbi yar
Kim mâ’ni olmadı kim bu gün ipin uzatdılar 38a

6 Can şem’esine yandugumı dôstlar görüp
Dil mücmeri ile göyinüp bile tutdılar

7 Can almag ile mi koyalar seni hûblar
İy Mihrî katlüñü dahi di saña n’itdiler

XLVII

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün ) FN, 38a
SN, 40a
1 Kim var güzeller içre cihanda saña yeter
Yâ hod belâkeş ‘aşık-ı şeydâ baña yeter

2 Dil hücresinde her gice ‘ışkın mutavvelin
Görmeye can delîl vü tenüm bûrıyâ yeter

3 Zecr ise hadden aşdı gözüm yaşı başdan
Cevr ise yetdi cânuma iy dil rübâ yeter

4 Kahruñ cihanda ben görürem lutfuñı rakib
Öldürmek ise ‘âşıkı hey bî- vefâ yeter

5 Yüz sürmek ile izlerüñe oldum ‘âşinâ
Kûyuñda itlerüñle bu dem mübtelâ yeter

6 Sen iy Necâtı ister iseñ bûriya döşek
Yar eşigünde Mihrîye bir kurı câ yeter

7 Bir dâne ile zülfi göñül mürgin itdi sayd
Baña cihanda ‘ömrüm oldıkça gıdâ yeter

XLVIII

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün ) FN, 38b
SN, 41a
1 Gördüm ruhûñı zülfi şebinde nihan yatur
Sandum sehâb içinde meh-i âsuman yatur

2 Hüsnüñ misâli bir dahi gelmiş midür ‘aceb
Her köşesinde berk-i gül ü erguvan yatur

3 Kılsa vatan ‘aceb mi bu dil âsitânuñı
Pes ‘andelîb kanda göre gülsitan yatur

4 Ben kumrı gibi dôst direm subh olınca ah
Ol hoş rakib ile sarulup câne can yatur

5 ‘Işkuñ meyini nûş ideli Mihrî dôstum
Gitdi başına gelmedi ‘aklı bi-can yatur

XLIX

( mefâilün feilâtün mefâilün feilün ) 38b
I
Güzeller ile göñül gerçi âşinâlardur
Velik her demde olardan gelen cefâlardur
Dimezler ‘âşıkı gördikçe mübtelâlardur
Figan güzeller elinden ki bî- vefâlardur
II
Egerçi ‘âdetidür hublaruñ çü ‘âşıka naz
İñende hadden aşurmayup itmeler hele az
Geçürdiler günimüz herdem ah ile kış u yaz
Figan güzeller elinden ki bî- vefâlardur
III
Cefâların göre ‘âşık vefâların agyar
Sürer cihanda münâfık safâların her bar
Seveni kendüleri sevmege iderler ‘ar
Figan güzeller elinden ki bî- vefâlardur
IV
Vefâlu gerçi güzel çok denürdi devrânda
Biz anı görmemişüzdür cihânda bir anda
Bilemedüm bularuñ nâmı var nişânı kanda
Figan güzeller elinden ki bî- vefâlardur
V
Ölince Mihrî cihanda bu sırrı itme tebah
Yakañu çâk idüp it gördügine derd ile ah
Mezâruñ üzre biter haşr olınca diye giyah
Figan güzeller elinden ki bî- vefâlardur

L

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün ) FN, 42a
SN, 44b
1 Geh hecr-i yar ü geh beni gamlar öldürür
Geh vasl-ı dilber ile geçen demler öldürür

2 Düşen güler bu hâlüme ben aglaram müdam
Hey buna can mı katlanur âdemler öldürür

3 Haste dilüñ hayâlle i emsem ne eyleyem
Müşkil budur ki şimdi beni emler öldürür

4 Aglañ gülüñ ki bir gün eyâ dôstlar rakib
Ecel irişmeden beni dirhemler öldürür

5 Hâr u cefâda Mihrî ölürse ne gam rakib
İt kırıcı seni anı gül femler öldürür

LI

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) 39a
FN, 40a
1 Leblerüñi gördigümce dôstum cân imrenür SN, 42a
Yalıñuz bir ben miyüm kâfir müselmân imrenür

2 Görelü zülfüñ şebiñde yüziñüñ envârını
Çerh-i ser gerdân olupdur mah tabân imrenür

3 Serv kaddüñ nâz ile seyr itdügince bagda
Her yan’agzı suyı akar aña bostân imrenür

4 Bag-ı hüsnüñde sabâ depretdügince zülfüñi
Gonceler handân olup zülfüñe reyhân imrenür

5 Düşmişem çâh-ı zenehdânuña gerçi râhatum
Hamdülillah hâlüme her ehl-i zindân imrenür

6 Hokka-yı yâkût içre billah ol dür-dâne
Kim ola can virmege ol bahre her kân imrenür

7 Derdini derdüme dermân idelüden dilberüñ
Mihrînüñ her vech ile derdine dermân imrenür

LII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 42a
SN, 44a
1 Mushafuñda hüsniñüñ cânâ hatuñ ‘irâbdur
Sûretüñ ‘uşşâka câmî’ kaşlaruñ mihrâbdur

2 Âsitânuña nice yüz sürmesün leyl- ü nehar
Ehl-i ‘ışkuñ secde-gâhı kıblesi ol bâbdur

3 Dil şeb-i zülfüñde gümrâh olsa olmaz ‘aceb
Ey şeh-i hûbân ‘âlem sûretüñ mehtâbdur

4 Yalıñuz bir ben miyüm sen dil-rubâya mübtela
Cân u dilden bu cihan halkı saña ahbâbdur

5 Gözleri yaşı revanlar eyleyüp nâlân ider
Mihrî hüsnüñ gülsitânında bu gün dollâbdur

LIII

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün ) FN, 42b
SN, 45a
1 Ne hüsnüm âfitab ü ne hod mâh-ı gencidür
Ne kaşlaruñ kemân ü ne zülfüñ nişancıdur

2 Bühtanlar eylemiş bize râ’nâ diyü hatîb
Şâ’irlerüñ birincisi gâyet yalancıdur

3 Lâg ile bûse istese bizden ‘aceb degül
Sakalı gelse her kişi eller gülincidür

4 Şimden girü Makâmi bizüm bûsemiz heman 39b
Yillerle yürek agrısı ishâl rencidür

5 Her âsitâna yüz süriyüp bûse cerr ider
Bu bab içinde Mihrî de senden dilencidür

LIV

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 39a
SN, 41a
1 Her seher vaktinde dilber çün sabâya rû tutar
Zülfi bûy ile cihân etrâfını hoş bû tutar

2 Bu güzeller şâhını hüsn içre gördüm nâgehan
Serteser dil mülkini didüm ki açar bu tutar

3 Çeşmi pür efsûn ile diller komaz bend’itmedük
Sihr ile beñzer cihânı bu iki câdû tutar

4 Firkatüñden iñlesem ditrer zemîn ü âsuman
Hasretüñden aglasam işbû cihanı su tutar

5 Mihrîye rahm it bu gün yohsa bilürsin dôstum
İrteden tîz hüsninüñ âyinesini mû tutar

LV

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 38b
SN; 40b
1 Yine eyyâm-ı bahar irdi bezendi her diyar
Kıldı âfâkı şükûfiyle müzeyyen girdigar

2 Nice nakş itdi gör ol nakkaş sun’ından yine
Her dıraht-ı hâmdan gösterdi bir rûy-ı nigar

3 Devlet anlaruñ ki bu esna’dola gülzârda
Bir elinde cam-ı sagar bir elinde zülf-i yar

4 Gah yanagından gül ala geh lebinden mül anuñ
Geh miyânını derâgûş ide geh bûse kenar

5 Gül gibi güldi yine ‘âlem bahâr ile bu gün
Sûretin keşf eyledi gülzâre beñzer şehriyar

6 Kâd-ı dil-cûsını gördi raksa girdi servler
Aña germ olup çemende âyasın karsar çenar

7 Her gül endâmuñ hevâsına mey-i câm iç yüri
‘Ârif iseñ fursatı fevt itme bu dem zinhar

8 Didi Mihrî ol güle bencîyin bülbülm’olur
Didi kim ben görürem günde senüñ gibi hezar

HARF-İ ZEL

LVI

( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün ) 40a

1 Bizden kaçırır hüsnini dilber ne kolaysuz
Bülbülden ırag oldı gül-i ter ne kolaysuz

2 Kahrın çeke hadden aşırı ‘âşık-ı sâdık
Lutfuñ göre her câhil ü ebter ne kolaysuz

3 Biñ yerde dilüm delmiş iken gamzesi tîri
Çeşmi de ura sîneme hançer ne kolaysuz

4 Yok yire dehânî haberin itdü diyü faş
Düşirdi bizi dillere eller ne kolaysuz

5 Şirin lebin agyâre sunar Mihrîye sunmaz
Tûtî baka karga yiye şekker ne kolaysuz

LVII

( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün)

1 Benden çevirür yüzini cânâ ne kolaysuz
Meyl itmedügi kavline sultan ne kolaysuz

2 ‘Âşıkları bir bûsesine can vire her dem
Agyâr ile ol sarıla ‘uryan ne kolaysuz

3 Derdü vü dirigâ kişinüñ sevgilü yâri
Yânında ırag oldugı bir an ne kolaysuz

4 Sâ’îlerine virmeye hiç hüsn-i zekâtın
Yadlara kıla lutf ile ihsan ne kolaysuz

5 Buyurmış iken asmaya ol yâr rakîbi
Asılmadan it üzile urgan ne kolaysuz

6 Öldürür ise âhir gam-ı hicrân seni Mihrî
Yâratmaz ise derdüñe derman ne kolaysuz

LVIII

( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün ) FN, 47a
SN; 49a
1 Çün derd ile âh eylemeye başlaruz biz
Her kandese ‘ışk ehlüne yoldaşlaruz biz

2 Her gonce lebüñ yâdına efgânımuz artar
Bülbüller ile gûya ki kardaşlaruz biz

3 Şem’î ruhuña tâ giceler subha dek iy dost
Per yakmada pervâneye yoldaşlaruz biz

4 Eksilmedi agyâr n’idem yar eşigünden
Ol kelb-i la’îni şu kadar taşlaruz biz

5 Hublarda vefâ bulmaduk i Mihrî cihanda 40b
Bir baht-ı siyah tâli’i yok başlaruz biz

LIX

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün )

1 Hacı Nâbî bizüm Allâha kalupdur işimüz
Ki bu hercâilere ugradı kutsuz başımuz

2 Kadri bilinmeyen ‘âşıklar içün haşre degin
Dögelüm başımuzı taşlara aksun yaşımuz

3 Hârı elden koyalum can virelüm gül yolına
Kaçan ise gidecekdür koyagitsün başımuz

4 Kurı laf ile cihânı bize güldirmeyelüm
Sır ile işleyelüm her işi bitsün işimüz

5 Lokma lokma kıyısunlar etimüz her demde
Râzıyuz tek her uyuz it yimesünler leşimüz

6 Düşde gördüm ki rakîbi bile reddeyledi yar
Añla ta’bîrimüzi hayra dönüpdür işimüz

7 Dilberüñ yolına Mihrî dürişüp cehd idelüm
Kalsun ol yolda bizüm dırnagımuzla dişimüz
LX

( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün ) FN, 46a
SN, 48a
1 Hasret çekerem derd ile kan itmemek olmaz
Mihnet belümi devr-i kemân itmemek olmaz

2 Göz yaşını kâduñ görip ey serv-i revânum
Yüz suyı ile sen serve revân itmemek olmaz

3 Fettan göziñüñ kastı dil ü cân imiş iy dost
Tîr-i müjeñe sîne nişân itmemek olmaz

4 Per yakmada pervâne sıfat şem’-i ruhuña
‘Işkuñ beni üstâd-ı cihân itmemek olmaz

5 Gülşende görirseñ güli her hâr ile Mihrî
Tâ subha degin ah u figân itmemek olmaz

LXI

( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün ) FN, 46a
SN, 48b
1 Sensüz sanemâ cismüme bu cânı gerekmez
Cânum sen imişsin baña can anı gerekmez

2 Gülzâr-ı haduñsuz baña iy cân u cihânum 41a
Firdevs cinânı gül-i handânı gerekmez

3 Dişüñ var iken lü’lü ü mercânı niderler
Lâ’lüñ var iken çeşme-yi hayvânı gerekmez

4 Derdüñ yeter iy dôst benüm derdüme emsem
Dil haste ki cânâ dahi dermânı gerekmez

5 Hadduñ ile kaddüñ vü ruhuñ var iken iy dost
Serv ü semen ü lâle vü reyhânı gerekmez

6 Cânânuñı terk it didi cânuñ gerek ise
Mihrî didi cânânı gerek cânı gerekmez

7 Öldürmek ise iy dôst rakîbi yetir ancak
Ol kelb-i la’înüñ bir avuç kanı gerekmez

LXII

( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün )

1 Sen var iken iy dôst baña yâr gerekmez
Cevrüñ çekeyüm gayri vefâdâr gerekmez

2 Cevrüñ de vefâdur baña derdüñ de devâdur
Bîmâr-ı dil bir dahi timâr gerekmez

3 Cânâ bu cihan içre vefâdâr sanemler
Her gûşede gerçi nicesi var gerekmez

4 Kûyuñda senüñ dâima ‘uryan olayın tek
Cennetde baña hülle ü destâr gerekmez

5 Pend itme baña yâr içün yâreni nâsih
Yârüm baña pendüñ saña hey var gerekmez

6 Çeşmüñ beni öldürdi vü sen yok nice dirsüñ
Gamzeñ hu şehâdet ider inkâr gerekmez

7 Mest-i mey-i ‘ışk ol yüri ‘âlemde i Mihrî
Pes rind ü harâbat olana ‘âr gerekmez

LXIII

( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün ) FN, 46b
SN, 48b
1 ‘Işk ateşine yanıcı pervânelerüz biz
Bu ateşe per yakmayıcak yâ nelerüz biz

2 Nûş eylemişüz rûz-ı ezel câmını ‘ışkuñ
Tâ haşre dek ol şevkle mestânelerüz biz

3 Var hâne-gahı bekle riyâ ile sen iy şeyh 41b
Sâbit kademüz sâkin i meyhânelerüz biz

4 ‘Akıl komazuz hûblarumuz elde olunca
Zencîr-i ser-i zülfüñi dîvânelerüz biz

5 Rüsvaylugımuz halk-ı cihan bildi ne hem çün
Gûş eylemezüz nâsihi rindânelerüz biz

6 Meydân-ı ‘ışkuñ bu gün ihlâsla gerekdür
Baş oynayıcak bir nice merdânelerüz biz

7 Ey dôst rakîble durup sohbet idersüñ
‘Uşşâklaruz çün yine bîgânelerüz biz

8 Kılmak diler iseñ dil-i vîrâneyi mâ’mur
Gel göñlümüzi yap katı vîrânelerüz biz

9 Terk-i dil ü cân itmeyicek dôst yolında
Ey Mihrî nice tâlib-i cânânelerüz biz

LXIV

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) FN, 45a
SN; 47b
1 Gördi bir mâhlikâyı yine sevdi gözümüz
Göz ucundan köze köz odlare atduk özümüz

2 Leb-i vasfından anuñ sormaga ben can virürem
‘Arz-ı hal itmege lîkin aña döymez yüzümüz

3 Ruhı devrinde virir zülfi bize ‘ömr-i deraz
Ferahuñdan bir olupdur gicemiz gündüzümüz

4 Yapışup damen-i agyâre müdara iderüz
Nitekim yalvarıruz bir çöpe geçmez sözümüz

5 ‘Işk râhında anuñ hâk ile yeksan olalum
Can mülkin yakalum göklere çıksun tozumuz

6 Asumaniler atar göklere ahum dün ü gün
Berk-i âhumla ‘aceb yanmaz ise yılduzumuz

7 Ruh-ı şem’ine anuñ Mihrî çü pervanelerüz
Yanalum yakılalum bir pula almaz yüzümüz

LXV

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

1 Neyleyelüm bî-çare göñlüm bir dem olmaz yârsuz
Öpsem olmaz nitekim cehd eylerem bu ‘ârsuz

2 Ben dilümde nâmuñı derd itdüm amma dilberüm 42a
Bir dem añmaz âdem olmaz bir nefes agyârsuz

3 Vaslını ikrâr idüp saldı beni sevdâlara
Döndi inkâr eyledi bu dîni yok ikrârsuz

4 Ey tabîb-i can meded bîmârum öldüm meded
Didi hûdur ‘âşık öldürmek baña timârsuz

5 Görmedüm hub kim yanında olmaya bir rakibi
Bu cihan bagında hiç gül olmaz imiş hârsuz

6 Hublaruñ mihrîni Mihrî ölürüz terk itmezüz
Kim ne dir ise disün biz olamazuz yârsuz

LXVI

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 45b
SN, 48a
1 Yolına can virmege cânâne gelmişlerdenüz
Tâlib-i derd olmış dermâne gelmişlerdenüz

2 Başumı top itmeg içün zülfüñüñ çevgânına
‘Işkıñuñ meydanına merdâne gelmişlerdenüz

3 Mührüñi göñülde muhkem tutmışum hak söylerem
Sıdk ile Mansur-veş urgâne gelmişlerdenüz

4 Gülsitân-ı hüsnüñüñ her gûşesinde dôstum
Bülbül-i gûyâ olup efgâne gelmişlerdenüz

5 Gelmişüm hüsnüñ zekâtından ki şeyyallah idem
Sanma ki bu derviş-i cânâne gelmişlerdenüz

6 Ey tabîb-i dil beni bend eyle derman vaktidür
Zülfüñüñ zencirine divâne gelmişlerdenüz

7 Şem’-i ruhsârına cânânuñ i Mihrî dâimâ
Yânalum pervâne-veş çün yâne gelmişlerdenüz

HARF-İ SİN

LXVII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 47a
SN, 49b
1 Nitekim yârin yolında can virüp itdüm heves
Vuslatına bulmadum ‘âlemde bir gün dest res

2 Yıllar ile görmezem yârin yüzin ben müdde’i
Sâyesi gibi katından eksik olmaz bir nefes

3 Lâ’l-i şirinüñe ben can virürem irmez elüm
Âh kim karşumda dâim lâ-tekellüf yar mekes

4 Nice feryâd ideyin ‘ışkuñ belâsından göñül 42b
Bulmaduñ ‘âlemde çün feryâduña feryad res

5 ‘Ârife bir harf-i besdür hiç tetavvel eyleme
Tâli’üñ yokdur güzellerden iy Mihrî sözi kes

6 Kûyuñ içre giceler tâ subh olınca dôstum
İtlerüñle hem dem oldıgum baña ‘âlemde pes

7 ‘Âşıkuñ kadrin bilür yolında can virsen revâ
Bî-vefâ hercâiler sevdâsına bilmeñ ‘abes

HARF-İ ŞIN

LXVIII

( mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün ) FN, 47b
SN, 49b
1 Ruhuñ envâr-ı şavkından tolupdur bu cihan âteş
Vucûdum mülkini yaksa ‘aceb mi her zamân âteş

2 Yakup ‘ışkuñ odın sînemde dâim saklaram câna
Anuñ çün hâne-yi dilde yanar her dem nihân âteş

3 Firâkuñla visâlüñle dil-i mecrûha iy dilber
Olur her nâr bir gülşen olur her gülsitân âteş

4 İlâhî gülşen-i hüsnin gözüm yaşıla sen sakla
Tolupdur gerçi âhumdan zemin ü âsumân âteş

5 Çıkar can rahatın şehr-i bedenden Mihrî dil haste
Fedâ kıl yar yolında ki ider nâ-gah ziyân âteş

HARF-İ SAD

LXIX

( feilâtün feilâtün feilün ) FN, 48a
SN, 50a
1 Dôst be- hak oku Sûre- ihlâs
Beni öldür beladan eyle halâs

2 Yeter atsun müje tîrüñi kaşuñ
Ok nişânına urdı yâyuñı yâs

3 Dil-i dîvânemüzi zülfüñde
Dôstum bir kîl ile bagla ya âs

4 Bahir-i şi’r içre Mihrîdurur dür
Ki anı görmemiş ola gavvâs

5 Ma’ni dükkân içünde saraf ol
Sende bulsun kamusı gevher-i hâs

6 Virme nâdan eline kim ne bilür
Altınuñ kıymetini ehl-i resâs

HARF-İ DAD

LXX
43a
( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 48a
SN, 50a
1 Teşnedür dil leblerüñden çeşme-yi cân eyle ‘arz
Hızr veş zulmetde kaldum ab-ı hayvân eyle ‘arz

2 Ruhlaruñuñ pür terin setr itmesün kâfir hatuñ
Hey begüm göster cemâlüñ nûrın îmân eyle ‘arz

3 Müntehâ kâduñ gibi bir nâ- revan görsün henüz
Bostâne gül bu gün serv-i hırâmân eyle ‘arz

4 Pâdişâhum seyr iderken bag-ı hüsnüñ gûşesin
Bu deli dervîşüñe seyb zenhedandan eyle ‘arz

5 Hâk-ı pâyine nisâr itmekligiçün dilberüñ
Kanlu yaşuñdan i Mihrî dürr ü mercân eyle ‘arz

HARF-İ TA’

LXXI

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün ) FN, 48b
SN, 50b
1 ‘Arz itdi gülşene görüñ ol gül’izâr hat
Nakş itdi gül varaklarına yazdı yâr hat

2 Sandum sehâba girdi veyâ hod tutuldı gün
Olmış güneş yüzinde meger âşikâr hat

3 Yazmış cemâl levha-yı reyhan hat-ı rik’a
Devr-i kamerde görince bulmış karâr hat

4 İster ki lâ’li çeşmi ile tâze ter ola
Ab-ı kenâre geldigi bu sebze zâr hat

5 Buldı hadında yazdı hatın kıl kalemle yar
Mergûb olur kenâre yazılsa gubâr hat

6 Şimden girü vefâ hatını kıl kalemle yaz
Can levhasında saklayalum yâdigâr hat

7 Geldi ‘izâr üstine leşker çekib bu gün
‘Âşıkların ya’ni ki ide târ ü mâr hat

8 Sanma cemâl ayînesiden gözüm ayıram
Bir toz getürmeñ ile sen ey nâ-bekâr hat

9 Geldise hattı gül yüzine Mihrî gam degül
Ter gonce iken eylemişüz ihtiyâr hat

HARF-İ ZE’

LXXII

( Mefûlü mefâîlün mefûlü mefâîlün ) FN, 48b
SN, 51a
1 Can bülbüli ötdikçe sen gonce dehândan haz
İtmedi cihan içre bir bag-ı cinândan haz

2 Ey ehl-i safâ cehd it ‘ışk ile geçir ‘ömri 43b
Bulmak diler iseñ ger can ile cihândan haz

3 Tîr-i müjeni cânâ atsun ko keman ebruñ
Eyler bu dil ü cânum ol tîr-i kemândan haz

4 Gülzâr cemalüñi bozdı mı sanur hattuñ
İtmez mi safâ ehli her vakt hazândan haz

5 Çeşmi dir imiş Mihrüñ cânın kıluram yagma
İtsün iderüz gâyet hey biz o ziyândan haz

HARF-İ ‘AYIN

LXXIII

(Mefâîlün mefâîlün feûlün ) FN, 49a
SN, 51a
1 Dile cevrin habîb itmişdi kâtı’
Dirîgâ yine beñzer itdi rücu’

2 İçer su yirine kânumı gamzeñ
‘Aceb budur ki olmaz dahı kâni’

3 Beni bir tîrle öldürmişdi gamzeñ
Arada çeşmüñ olmasaydı mâni’

4 Düşelden ‘ışkıñuñ sevdâsına ah
Neler oldı benüm bâşuma vâki’

5 Tapuñdan ummaz idüm dôst âhir
Katuñda ola idi külli zâyi’

6 İrülmez yâre cehd ile i Mihrî
Kişide olmayıcak zerre tâli’

HARF-İ GAYN

LXXIV

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 49b
SN, 51b
1 Bir büt-i gül çehre ile ‘ârif ol ‘azm ile bag
Fursatı fevt itme seyrân it ki tîz geçer bu çag

2 Bagruñuñ kânı ile pür eyle çeşmüñ sâgarın
Dil kebâbından habîbe mâ hazer eyle yanag

3 Gonce lâ’li yâdına nûş eylesün gül-gûn-ı mey
Lâle haddı şevkına sermest olup sunsun ayag

4 Vakt-i nevrûz irdi bu esnâda gâyet cehl ola
Bir nefes olmak habîbüñ hâk-i pâyinden ırag

5 Yâ sevindür ‘ıyd-ı vasluñla ya öldür Mihrîyi
Kıl terahhum vaktidür kim sevküñe irdi bıçag

LXXV

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) 44a

1 Dôstum dil mürgine kurmış kara zülfüñ ag FN, 49b
Göz kızardup düşdüm illâ âh kim müşkil duzag SN, 51b

2 Nitekim cehd eylerem meyl itmeyem meh rûlara
Çıkarur yoldan beni bir zülfi kara yüzi ag

3 Ol kadar yakdum şehâ ‘ışkuñ fitilin sînede
Kurıdı çeşmümde kanum eridi yürekde yag

4 Yakmasa gam zulmetinde kalmış idüm tâ ebed
Ruhları nârı hayâli hâne-yi dilde çerag

5 Düşdi Mihrî bir perînüñ zülfinüñ çengâline
Key hünerdür bu belâdan kurtarursa cânı sag

LXXVI

HARF- İ FE’

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) FN, 50a
SN, 52a
1 Şimdiden girü cihan hublarınuñ varına yuf
Kurı du’âlar ile itdügi ikrârına yuf

2 Eyü çekdüñ bularuñ cevr-i cefâsın be yüri
Nice bir yalvaralum yârına agyârına yuf

3 Hey bu riş handelerüñ bir beşü vü biñ dil ile
‘Âşıkın aldadıcı kavli yalan yârına yuf

4 Seveni sevmez ü bunlar ha sever sevmeyeni
Ko bu mahbûblaruñ dünyada bî- ‘ârına yuf

5 İ’timad itdigiçün ‘ahdine hercâilerüñ
Mihrînüñ dâhi cihanda çürük efkârına yuf

LXXVII

( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün ) FN, 50a
SN, 52a
1 Gamzeñ garazı can ise cânâ ne tekellüf
Bâşum da senüñ can dahi cânâ ne tekellüf

2 Ger sen kılasun dôst ser-i zülfüñi çevgan
Ben dâhi kılam bâşumı meydâne tekellüf

3 Geldikçe hayâlüñ dile mihman tutar elde
Hûn-ı cigerümle tolı peymâne tekellüf

4 Kûyuñda rakîbüñi asaydık bogazından
İt dögmeñüz olmaz yazuk urgâne tekellüf

5 Mihrî saña biñ can diler iseñ virür ey dost
Bir bûse viresüñ d’aña rindâne tekellüf

HARF- İ KAF

LXXVIII

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün ) FN, 52b
SN, 54b
1 Cürmüm nedir ki dilbere bizden safâsı yok 44b
Ben bendesine zerrece meyl ü vefâsı yok

2 Her bir habîsle salınur nice ölmeyelüm
Gördükçe beni yüz çevirür merhabâsı yok

3 ‘Işkuñ esîri derd ile dermande kim begüm
Alsañ bizüm de göñlümüz ele hatâsı yok

4 Bu nev bahâra bir gün olur kim hazân irer
Gırr’olma hüsne sevdigüm âhir bekâsı yok

5 Her mâh rûy-ı ‘ışkuñ ahı duhanı ile
Hiç görmedük ki soñra yüzinüñ karâsı yok

6 Atma Halil-veş beni odlâre i rakib
‘Âşık bu yolda yanmaga sanma rızâsı yok

7 Mihrî gerekse yolına can vir gerek cihan
Oynar güler rakîb ile senden sefâsı yok

8 Ey dil hemîşe cevr ü cefâya tahammül it
Sanma cihanda her kişinüñ bir belâsı yok

LXXIX

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

1 Hırka-yı irfandan it zâhid başuña tâclık
Ger dilersen görmeyesin tâ ebed muhtâclık

2 Cür’a-yı ‘ışk-ı mecâzî nûş eyle sıdk ile
Tâ hakikatden yaña yol bulasın mizâclık

3 Nefsüñi ten hânesinde çek kaniat küncine
Kim seni esrâr-ı gayba irgüre bu açlık

4 Cehd idüp dîdâre ir çekme beriyye zahmetin
İdegör Kâ’be tavâfuñ itmeden haccâclık

5 Ney gibi iñle derûnuñdan ko bülbül nâlesin
Kumrı gibi dôst dost di eyleme dürrâclık

6 Atlasına virme sen i Mihrî ‘ömrüñ fârig ol
Dervişüñ yiter palası ‘ârife dîbâclık

LXXX

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) 45a

1 Dâmen-i dilberden olalı başuma tâclık,
Hamdülillah kimseye göstermedüm muhtâclık

2 Ruhları nut’ında şahmat olmadan can oynaram
‘Âlem içre var ise ancak ola leclâclık

3 Tâciri ‘ışkı olaldan şehr-i dilde her zaman
Gayriler sim ile zer ben can virürem bâclık

4 Ben kemân ebrûlaruñ göreli kurbân olmışum
Gamzesi tîrine sînem itmişem avmâclık

5 Tâ ebed zulmet şebinde kalmış idim dôstuñ
Mâh-tâbı hüsniñüñ ger itmese ihrâclık

6 Zehr-i hecr ile helâk olmışdı çokdan cân u dil
Lutf idüp şîrin lebi ger itmese güllâclık

7 Bir gıdâ virmişdurur rûhuna ‘ışkı Mihrîñüñ
Görmez ol tâ haşre dek rû-yı cihanda açlık

8 Bî-günâh ‘âşıkları öldürmek ister zulm ile
Çeşm-ı hunrîzüñ ki haydi itmesün haccâclık

LXXXI

( mefûlü fâilâtün mefâîlün feûlün )

1 (sin) Sen ruh revân-ı can dil-i merdüme can ancak
Gül ruhlarıñuñ şavkı gün gibi ‘ıyan ancak

2 (lam) Lâle haduñı bülbül gülşende görüp eydür
‘Âlemde gül-i ter çok bu gonce dehan ancak

3 (ye) Yaylañ ile hüsnüñi her kim göre dir şâhâ
Kendüsidurur Gılmân yaylâkı cinan ancak

4 (mim) Meylüm sañadur hanum kurban yoluña canum
Gerçegi sözümüñ bu gayrısı yalan ancak

5 (elif) İtüñle eşiginde çün her gice hem demdür
‘İzzet ise Mihrîye yiter bu heman ancak

6 (nun) Ne vakt-i ferâh devran-ı ‘âlem bu deme hayran
Biñ câna deger bir an ne hoşca zaman ancak

LXXXII

( mefâîlün mefâîlün feûlün ) FN, 50b
I SN, 52b
Kulakdan olmış idük gerçi ‘âşık
Be- hamdillah ki hoş gösterdi Hâlık
Ne söz söyled’ise hakkında sâdık
Ne hoş yaylak imiş bu şerh-i Lâdik 45b
II
Yeşil dibay giyinmişler çemenler
Yakarlar sîm kandil yâsemenler
Her etrâfı gül ü serv u semenler
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
III
Kenârı sâfi cûy u erguvanlar
Akar her yañede âb-ı revânlar
Dimâga bu bagışlar câna canlar
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
IV
Hevâsı mû’tedildür suyı kevser
Dıraht-ı narın ile serv ü ‘ar’ar
Otı reyhân u sünbül hâki ‘anber
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
V
Biter deryâsı içre nîlüferler
Ruh-ı zerdi virür ‘ışkdan haberler
Gülistanlar teferrüç-gâh yerler
Ne hoş yaylak imiş bu şehr- i Lâdik
VI
Yapılmış bir surîrî ‘âli eyvan
Yeşil yapraklar olmış aña seyvan
İçindedür anuñ ol Şâh-ı Devran
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
VII
Çü şâhın beytini mâ’mûri gördüm
İçinde berk urur ol nûrı gördüm
Aña saf baglamışlar Hûri gördüm
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
VIII
Ki bir hurşîd-i meh habîbüñdür
Haduñ kim görse der kim yâsemîndür
Taraf kûyı sañ huld- berîndür
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
IX
Leb-i yâdına olmış germ lâle
Turur yek-pâ tutar elde piyâle
Kururdı üstine hayme-i vâle
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
X
Pür olmışdı gül ile sahn-ı gülşen 46a
Kabagı toldurup dutmışdı sûsen
Çemen sultânı güldür vech-i hâsen
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
XI
Düzetmiş tûti kumrı çengine çeng
Nevâdesâz kuşları tutmış ahenk
Eline bâde almış lâle gül reng
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
XII
Terennümler kılurdı anda bülbül
Safâsından didi handân olup gül
Sürâhî mül demidür ne tehammül
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
XIII
Kamu eşcar cem’ olmış bu câye
Ferahdan her biri karsardı aya
Melek salmış meger üstine sâye
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
XIV
Güle nergis turup süzmiş gözini
Açılmış gonceler düzmiş yüzini
Budur Firdevs bagınuñ güzini
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
XV
Çiçekler vecde gelmiş eylemiş cuş
Kimi sarhoş olmış kimi hâmuş
Bulup hoş ‘ışk ayagın eylemiş nuş
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
XVI
Emîr-i ‘âşıkan gül-bu karanfil
Biter anda benefşe nergis ü gül
Güle karşı ider efgânı bülbül
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik

XVII
Eger ‘akluñ var ise togrudup rah
Varadur almalu bagçeye her gah
Agaçlar sâye salmış sanki her gah
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
XVIII
Ne dil ile kılam takrîr anı
Deñilmez haşre dek anuñ beyânı 46b
Bulunmaz serteser gezseñ cihânı
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
XIX
Yapılmış anda bir şâhâne hammam
Yeni hammam dir imişler aña nam
Hem olmış ay u güneş sakfına cam
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
XX
Suyı cüllâbe beñzer havzı vardur
Malâmat olmış içi âb u güldür
Diyâr-ı Rûm içinde şimdi birdür
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
XXI
Eyü çekdüñ budur anuñ cefâsın
Görelüm bâri bir kerre vefâsın
Sürelüm imdi zevk ile sefâsın
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
XXII
Zehî vakt ü zehî zevk ü zehî dem
Ferahlar geldi gitdi gussâ vü gam
Diyeyüm can ile ben dâhi herdem
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
XXIII
Zehî ferhunde tâlî’ bunda her gah
Mukîm olur bu câye sâl u bâ-mah
Ki geçmiş ‘ömrümüz hayfâ hezar ah
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
XXIV
Du’âlar eyle Mihrî şehr-i yâre
K’anuñ lutfından irdüñ bu diyâre
Ki gördüñ gizlü genci âşikâre
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik
XXV
Kerem-kânıdur ol şahlar emîri
Ki toprakdan götürdi her fakîri
Hüdâ olsun İlâhî dest-gîri
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik

HARF-İ KEF
LXXXIII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 53b
SN, 55b
1 Olmasun agyâr ile yâri İlâhî kimsenüñ
Artmasun günden güne derd ile âhı kimsenüñ

2 Giceler ney gibi nâlan eylerem gündüz figan 47a
Olmasun bencîleyin hâli İlâhî kimsenüñ

3 Âsitânuñdan beni men’ itme nâsih dilberin
Kâ’beye yüz süricek kalmaz günâhı kimsenüñ

4 Zâhidâ ‘ayb eyleme dil virdigüm dilberlere
Olmamak bunlara olur mı nigâhı kimsenüñ

5 Hüsn eline şâh olalıdan yakar dil şehrini
Böyle zâlim olmasun hiç pâdişâhı kimsenüñ

6 Gâh zülfi hâil olur ruhlarına geh hatı
Kalmasun Mihrî sehâb içinde mâhı kimsenüñ

LXXXIV

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün )

1 Oldı hengâm-ı bahâr irdi demi gülzâruñ
İmdi dil bülbüli artur demidür gül zâruñ

2 Varalum sahn-ı gülistanda temâşâ idelüm
Serv-i ref-nârını salundugını dildâruñ

3 Deñ ki yüz sebâ-sad ola bir ruh-ı gül gonce leb
Çekmişüz cevr-i cefâsını hezârân hâruñ

4 Sînemüz def kıluben kâmetimüz ceng idelüm
Diñlesün yar makamâtı nedür edvâruñ

5 Müdde’î olsa cihan halkı kamu bize ne gam
Ger bizümle ola bir zerre vefâsı yâruñ

6 Dâmen-i vaslu habîbüñ hele girsün elüme
Tutmışum tîg-ı belâsına boyın agyâruñ

7 Gerçi noksan gazelisün leb-i yârin ancak
Tûtiyi mat ider ey Mihrî şirin güftâruñ

LXXXV

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

1 Bu makâmuñ ismini gerçi dimişler Künicek
Dillere virür hayât-ı âb u revân günicek

2 Gülsitân itmiş bu ârâyı ser-â-ser nev bahar
Hâne ber hâne müzeyyen eylemiş rengin çiçek

3 Otı sünbül hâki ‘anber âbı kevser halkı hub
Cennete beñzetdüm anı ben heman dem göricek

4 Rûz u şeb elhân bülbülleri hoş şevki ile 47b
Gül gibi güler göñül gûşe sadâsı iricek

5 Âsitânını edeb itdük ziyâret itmege
Yüzimüz sürdük kadem bastıgı yire giricek

6 Bir ‘azîzüñ bu makâmıdur ki Mihrî sıdk ile
Cân u dilden bir muhibbîsin sen anuñ girçek

7 Müzdine Akşemsedînüñ vir salâvat kıl du’a
Kurtarur ‘isyândan ol seni himmet idicek

LXXXVI

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün )

I
Çekmişüm hadden aşa cevr u cefâsın felegüñ
Görmedüm zerre kadar mihr ü vefâsın felegüñ
Sürmedüm n’eyleyeyin zevk u safâsın felegüñ
Ah elinden felegüñ dâd elinden felegüñ
II
Mihnet ü derd ü belâ ile gözüm yaşlar ider
Hasret ü hecr ü cefâ ile dilüm başlar ider
Nideyüm baña felek ummadıgum işler ider
Ah elinden felegüñ dâd elinden felegüñ
III
Artırur nâle ile şâm u seher zârumuzı
Agladur bizi ne hoş güldürür agyârumuzı
Ah u efgân ile her dem geçirür kârumuzı
Ah elinden felegüñ dâd elinden felegüñ
IV
Her demi gussa vü gâm eyledi devrân bize
Rahm idüp lutfuñı göstermedi bir an bize
Pür ider kâseyi her dem içirür kan bize
Ah elinden felegüñ dâd elinden felegüñ
V
Her kimi görse anuñ gül gibi yüzine güler
Soñradan hâr u cefâ tıg ile bagrını deler
Ne özi göynür esirger ne hu yaşını siler
Ah elinden felegüñ dâd elinden felegüñ
VI
Görmedük bir güli gülşende ki solmaya felek
Sanma bir kimse ki itdügini bulmaya felek
Bu cihan bâki degül saña da kalmaya felek
Ah elinden felegüñ dâd elinden felegüñ
VII
Nice sây’imüzi yoluñda hebâ eyleyesin 48a
Nice bir ehle cefâ cehle vefâ eyleyesin
Mihrîyi öldürücek kime cefâ eyleyesin
Ah elinden felegüñ dâd elinden felegüñ
VIII
Gözimüz yaşını döndürdi bizüm kânlara
Bir nefes derdimüz irgürmedi dermânlara
. Hasret itdi bizi uş sevgilü cânânlara
Ah elinden felegüñ dâd elinden felegüñ

LXXXVII

( mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün )

1 Habîbüm nakş-ı rûyuñdan göñül buldı musavverlik
Cemâlüñ âfitâbından cihan toldı münevverlik

2 ‘Aceb mi lâ’li nâbuñdan senüñ yâkut renk alsa
Dehânuñ noktasundan dür bulupdur çün müdevverlik

3 Egerçi budurur her dem hıtânuñ miski ‘âlemde
Saçuñ bûyından irmişdür aña dahi muattirlik

4 Hüdâ halk itdi ‘âlemde velî gül yüzlü dilberler
Senüñ zâtuñda cem’ itmiş güzellik tâzelik terlik

5 Rakibüñ laf urup dirmiş anı öldürüren bir gün
Er ise gelsün ol nâmerd aña göstereyin erlik

6 Nola meydân-ı ‘ışkuñda senüñ cân oynasa Mihrî
Ki tig oldı aña gamzeñ ider zülfinde çenberlik

LXXXVIII

(feilâtün feilâtün feilün ) FN, 55a
SN, 57a
1 Depele ey rakibüm gel beni tek
Dâmeninden habibimüñ el çek

2 Kapusından kaçan gidesin ah
Meger Allâh ala seni tizcek

3 Beni öldür rakibe rahm it yar
Bu mudur ‘âdetüñ eyü kökcek

4 Kime hâlüm didüm ise hakkuñda
Bî-vefâ dirler idi hep gerçek

5 Mihrîyi gamzeñ kanına gark et
Dôstum yâresine gel nemek ek

LXXXIX

( mefûlü fâilâtü mefâilü feûlün ) 48b

1 Dil virdüm ise saña i can böyle mi gerek FN, 54a
Her derde çeşmüñ eyleye kan böyle mi gerek SN, 56a

2 Terk itdüñ itimüz diriken mübtelanı ah
Hublar içünde ahd ü eman böyle mi gerek

3 Kavlüñ benümle göñlüm elince mi idi i yar
Döndüresin yüzüñi revan böyle mi gerek

4 Sen bî-vefâyı sevdüm ise kâfir olmadum
Nâz u ‘itâb u cevri heman böyle mi gerek

5 Bî-çâre Mihrî müşteri iken kamu enes
Bende itdi ise saña zeman böyle mi gerek

XC

( fâilâtün fâilâtün fâilâütn fâilün ) FN, 55a
SN, 57a
1 Didi dilber yapayın göñlüni sen virânenüñ
Ben didüm can mülketine hükmi var cânânenüñ

2 Kıssa-yı Mecnûn ile Leyliyi bilürdüñ yakiñ
Hâline baksañ habibüm bu deli divânenüñ

3 Tutuşır şem’üñ zebânı mücmeri göynir özi
Yandugın gördikçe ruhsâruña ben pervânenüñ

4 ‘Işkdan fârig olan dilber ne bilsün hâlini
Tutuşup hicr âteşiyle gice gündiz yananuñ

5 Çün sabâ peyki götürdi yâr kûyından eser
Müjde-kânı can gerekdür Mihrî bu şükrânenüñ

XCI

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 53a
SN; 55a
1 Ruhlaruñ nârıyla dil yandı kebâb oldı yürek
Çeşmiñüñ kastı eger cân ise alsun tîzrek

2 Yâreler urdukça gamzeñ sîne-yi mecrûhuma
Dökse sayil âb-ı eşküm bâri üstine nemek

3 Dôstum cevr u cefâdan öldürem dirseñ beni
Degme bir derdile ölmez ‘âşıkum ben cânı bek

4 Hûblar zülf-i hevâsına yeler çokdur veli
Yokdurur illa benüm gibi yile virmiş emek

5 Kılmaduñ hâbîbümüñ zülfîne hem-ser beni
Neyleyelüm bu cihandur saña da kalmaz felek

6 Cân u dilden oldı bir mahrûya Mihrî mübtela 49a
Kanıdur bir kimsenüñ kim adını ölmez dimek

XCII

( mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün ) FN, 53b
SN, 56a
1 Salaldan boynuma halka-yı kemend zülf-i müşginüñ
Siyeh baht ölmek oldı kâr u bârı cân-ı miskinüñ

2 Gözüm yaşını kan itdüñ beni bî- ‘akl u can itdüñ
Velî ben hasteden ey dôst hergiz kesmedüñ kinüñ

3 Rakîbâ beni men’ itme nigâruñ hâk-i pâyinden
Eger men’ ider iseñ bil ne dînüñ var ne imânuñ

4 Ölince çünki el çekmez göñül dildâr Mihrînden
Şifâ virmez baña hergiz senüñ iy şeyh telkînüñ
5 Görelden Mihrî hadduñla semen sîmâñı iy mehrû
Başından çıkdı sevdâsı gül-i serîr ile nesrînüñ

XCIII

( müstefilün mefâilün müstefilün mefâilün )

1 Gamzeñ hadengin ya kaşuñ tâ çekdi peykânuña dek
İtdi geçirdi sîneden ‘âşıklaruñ cânuña dek

2 Boynına çeşmi ‘âşıkuñ zünnâr zülfüñ bagladı
Şimdi görün ol kâfiri kast eyler imânına dek

3 Çârub olur kirpüklerüm bazara gitdikce habib
Sular gözümüñ yaşları râheni dekanına dek

4 Budur ‘aceb kim kemân ebrûsı tîrin atmadan
Yâsına kurban olmaga cânum gider yanına dek

5 Gitdikce her dem ol sanem sînem nişânın atmaga
Yüzüm sürerem izine tâ okı meydânına dek

6 Tâzusı tarlası sanup tolandı kûyuñı rakib
Bir kesme urdum ol toñuz gitdi ormanına dek

7 Çün ‘andelîbisin bu gün gül yüzlü yarıñ Mihrîyâ
Varmadı nâlan itmege dilber gülistânına dek

XCIV

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 54b
SN, 56b
1 Gül gül ey dilber ki sensin tende cânı kendümüñ
Senüñ ile şâd olur rûh-ı revânı kendümüñ

2 Yidügüm derd içdigüm gamdur enîsüm gussa yar 49b
Sensüzin nice geçer gör bu zamânı kendümüñ

3 Dil ne çekmişdür Züleyhâ-veş belâ-yı hicr ile
Eline girince sen Yûsûf-ı sânî kendümüñ

4 Kâmetüm çenk oldı ten bir kıla döndi râstı
Eyleyince âh sen mûy-ı meyânı kendümüñ

5 Dôst Mecnûn olalı Leylî saçuñ sevdâsına
Gör ne çıkdı ‘âleme nâm u nişânı kendümüñ

6 Gördigine meyl ider dil ebsem olmaz nidem ah
Kendü kendümden gelür baña ziyânı kendümüñ

7 Can vire hicrüñde Mihrî mihrüñi terk itmeye
Çürüyüp ger hak olursa üstühânı kendümüñ

XCV

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 54a
SN; 56b
1 Matla’ı hüsnüñ gibi bir burc-ı a’lâ görmedük
Mâh-ı ruhsâruñ gibi bir şems-i garrâ görmedük

2 Çok cihan gülşenleri seyretdük amma râstı
Müntehâ kâduñ gibi bir serv-i râ’nâ görmedük

3 Görseler bu nokta-yı hüsnüñ Kirâmen Kâtibin
Diyeler kim Allah Allâh böyle ünsâ görmedük

4 Sünbül ü gül-pûşeler çokdur cihan mülkinde lîk
Bu gül-alın gibi bir zülf-i semen-sâ görmedük

5 Hayy ider bir demde biñ ‘azm-i remîm ölmişleri
Hak bilür kim böyle enfâs-ı Mesihâ görmedük

6 Dil garîbin gerçi bend itdi hevâ-yı zülfi dost
Ah kim can kurtarur biz bundan aslâ görmedük

7 Gerçi ey Mihrî cihanda gonca leb mahbûblar
Çokdur ammâ biz bunuñ mânendi kat’â görmedük

XCVI

( mefâilün fâilâtün mefâilün feûlün )

1 Nola begüm ölmeden bizüm ile yâr olsañ
Güzeller içre var iken bir ihtiyâr olsañ

2 Vefâ kılam dimüş idüñ cefâlaruñ çekene
Nâzirüñ olmaz idi ‘ahte ber karâr olsañ

3 Gâmuñ ile sen dahi bilseñ neler çeker ‘âşık
Bu cevri itmez idüñ tâlib-i dîdâr olsañ

4 Bahar faslı vü gül devri gonca ‘âlemidür
Demidür imdi ey dil sen dahi hezâr olsañ

5 Cihanda ‘izz u sa’âdet yeterdi Mihrî saña
Ayagı topragına dilberüñ gubâr olsañ

XCVII

( mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün ) FN, 52b
SN, 55a
1 Yine dil mürgine dâne döker ne hâldür zülfüñ
Meger can boynına halka salar mühtâldür zülfüñ

2 Kamer serv üzre çıkmışdur görürüz tarruñ altında
Cemâlüñ gülsitânından egilmiş dâldur zülfüñ

3 Egerçi çeşm-i hunrîzin içer nâ-hak yire kanı
Velî katline ‘uşşakuñ iñen fil-hâldür zülfüñ

4 Dirür bir kılda ‘uşşâkı meger hüsnüñ kıyâmetdür
Ki ‘akl u dil ü dîn alur begüm deccâldür zülfüñ

5 Hevâ-yı zülfüñüñ Mihrî dahı geçmez hevâsından
K’anı yel gibi yeldürdi nice meh sâldur zülfüñ

HARF-İ LAM

XCVIII

( mefûlü fâilâtü mefâîlü feûlün ) FN, 55b
SN, 57b
1 Tahsîl odur ki ‘âşıkı mâ’şûk’ola vâsıl
Hâsıl budur cihânda tahsîlden ne hâsıl

2 Cûyî kenâre her dem seyr eyle ol revâne
Eyyâm-ı nev bahâruñ tîz geçer olma gâfil

3 Devlet anuñ ki bu dem ruy-ı nigare karşu
Nûş ide sâgar-ı mey mehitâb ola meşâil

4 Efsâne ile zâhid künc-i riyâda kalma
Gam-nâk can u dilden mül def’ ider belâbil

5 Efgânlar itdügince şâm u seherde her dem
Sahn-ı çemende guş it billah nedür belâbil

6 Dolâb veş nigâruñ gördükçe gülsitânın
Kıl eşk-i çeşmüm ile hâki rehine pür-gül

7 En’âme geldüñ i dôst bir bûse vir lebden
Mahrûm kılma lutf it şeyyallah itse sâil

8 Boynına Mihrînüñ gel sal zülf-i ‘anberiñüñ 50b
Dîvâneye bilürsin lâzımdurur selâsil

XCIX

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün ) FN, 56a
SN, 58a
1 ‘Arz itdi gülşene yine ruhsar-ı yâr gül
Hâmûş olma key sakın ey mürg-i zâr gül

2 Sahra yüzini tut geçer eyyâm-ı nevbahar
Fevt itme fursatı ki degül ber karâr gül

3 Sâfî mey ile sâki götür câm-ı sâgarı
Bülbül terennüm ile geçir gül’izâr gül

4 Gül mevsiminde gülşene gel ‘ıyş u nûş kıl
Destinde deste deste tutar her nigâr gül

5 Nergis gözüñ hayâliyle sermest sebzede
Gonca tebessüm itmege uş intizâr gül

6 Devrân bahâra bir gün irer kim hazân olur
Evrâkuñı kılar hazer it târümâr gül

7 ‘Ömrüñi hoş geçür ki geçen Mihrî devr-i gül
Dersin ki kanı bülbüli ya nevbahâr gül

C

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 55b
SN, 58a
1 Gitmege ‘azm eylemişsin âh şâhum gitme gel
Korkaram kî saña te’sîr ide âhum gitme gel

2 Kılma mahrûm hûn u vîsâlüñde dil sâilleri
Âsitânuñdur bu gün peşt ü penâhum gitme gel

3 Gerçi kim ‘ışkuñ yolında cürmi çokdur ‘âşıkuñ
Ben seni sevmekden özge yok günâhum gitme gel

4 Çenberin çarhuñ yakar nâr-ı şerârum dôstum
‘Âlemi zulmetde kor dûd-ı siyâhum gitme gel

5 Tâk-ı ebruñsuz sucûd itmez bilürsin ehl-i ‘ışk
Ehl-i İslâma yazıkdur kıble-gâhum gitme gel

6 Gün cemâlüñden münevver olmış iken cân u dil
Zulmet-i gamda koma Mihrîyi mâhum gitme gel

CI

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) 51a

1 Gördi çeşmüm yine bir şâh-ı cihânı ne güzel
Sevdi cânum yine bir hûb zemânı ne güzel

2 Gerçi gülşende iñen çok biter o serv-i sehî
Râseti bu sanemüñ kadd-ı revânı ne güzel

3 Bitmedi bag-ı cihanda dahı hiç bitmeyiser
Ruhları güller ile gonca dehânı ne güzel

4 Kipigi okların atmaga göñül pûtesine
Bu gözi âhunuñ ebrû-yı kemânı ne güzel

5 Her ki gördiyse cemâlin didi tahsînler idüp
Mihrînüñ hakkı budur rûh-ı revânı ne güzel

HARF- İ MİM

CII

( Mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün )

1 Ey dôst seni yâr-ı vefâdâr ola sandum
Bilmezlük ile gör ki nice odlare yandum

2 İnanmaz idüm kimseye öldüm dise el Hak
Yalan dilüñe aldanup ey yâr inandum

3 Dûr itme tapuñdan beni agyâr söziyle
İllâki kodum anı vü ben saña tayandum

4 Göz yaşı gibi sende nazardan düşer isek
Derdâ vü dirîgâ vü hezâr âh efendüm

5 Biñ dürlü cefâñ ile bu can halkuma geldi
Çıkmaz nideyin ben hu bu ‘âlemden usandum

6 Bir mûyuñı virmez bu cihan mülkine Mihrî
Vallâhi vü billâhi inan kim budur andum

CIII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 56b
SN, 58b
1 İşidüp şirin sözin ol la’l-i kandumdan benüm
Hak bilür kim gitdüm oldum kendi kendümden benüm

2 Şâdum ol cânan meger efgânum işidüp dimiş
Gitmemiş ‘ışkum dahi bu derd-i mendümden benüm

3 Zülfüñe tolaşdı dil mürgi didüm dilber didi
Key hazer kıl kimse kurtulmaz bu bendümden benüm

4 Didi miskin sen misin zülfüm giriftârı heman
Nice canlar boynı baglıdur kemendümden benüm

5 Ger size cânan gerekse can viriñ cânan buluñ
Gâfil olmañ mübtelâlar iş bu pendümden benüm 51b

6 Mushaf-ı hüsnüñ hakıçün bir nazar kıl hâlüme
Hakkı hâzır gör begüm korkmazsañ andumdan benüm

7 Mihrî sen kılma şikâyet dest-i cevr-i yârdan
Her ki gelse hoş gelür baña efendümden benüm

CIV

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

1 Ey cihan halkı bilüñ kim yârdan ben dönmezem
Serv kadd u lâle hadd dildârdan ben dönmezem

2 Küfr zülfüñde habîbüñ ‘ışkla can virmege
Gelmişüm Mansûr-veş ber-dârdan ben dönmezem

3 Dilberâ ‘ahd eylemişdüm yoluña cânum virem
Dôstum vallâhi ol ikrârdan ben dönmezem

4 Zâhidâ döndüñ ise ger yârdan sen nâr içün
Yanayın ol nâre ben ol yârdan ben dönmezem

5 Cânına kasd eylemiş hunrîz çeşmüñ Mihrînüñ
Vireyin biñ cansa ol hunhârdan ben dönmezem

CV

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 57a
SN, 59a
1 Bulmadum bir gün vefâ sevgilü yârumdan benüm
Geçmedi bilmem nedür devlet kenârumdan benüm

2 İñlerem tâ subh olunca nâlem işitmez habib
Gerçi ‘âlemler tolupdur âh u zârumdan benüm

3 Umma ey dil bülbüli ol gülden iken rahm kim
Yeñ anuñ kâtında bir hârı hezârumdan benüm

4 Şem’ gibi yandıgumı hicrüñde görüp ehl-i dil
Can virür pervâne veş olmaga nârumdan benüm

5 Cânı vir cânan yolında yârı kes agyârdan
Yohsa ey Mihrî n’olur ‘âlemde vârumdan benüm

CVI

( mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün ) FN, 58b
SN; 60b
1 Bu gün şâdan u handânum ki mürde cisme can buldum
Göñül mülkine çün şâh u emir-i kâm-rân buldum

2 Bu eşk-i seyl-i Ceyhûnum ko bahr-i Nîl olsun kim 52a
Kenârında kaduñ gibi sehî serv-i revân buldum

3 Def’ ü çeng ü rebâb ile demidür ‘ıyş u nûş ider
Vasl-ı yâr ile çünkim şerab-ı ergûvân buldum

4 Nigârâ tâ halâs itdüñ beni girdâb-ı hasretden
Ferahdan şâdıman oldum belâlardan emân buldum

5 Teşebbüh ideli Mihrî haduña vird-i hamrâyı
Çemende lâlenüñ bagrın hasetden tolu kan buldum

CVII

( mefâîlün mefâîlün feûlün )

1 Benefşe hâtuñ u hüsnüñ bahârum
Heman besdür baña sevgilü yârüm

2 Cemâlüñ bagın idelden temâşâ
Cihan bagına yokdur i’tibârum

3 Ruhuñ güldür baña gonca dehânuñ
Haduñ berk-i semendür gül’izârum

4 Tapuña bend’olaldan cân ü dilden
Elüñe virmişümdür ihtiyârum

5 İki ‘âlemde yârinden İlâhi
Ayırma Mihrîyi perverdigârum

CVIII

( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün ) FN, 58b
SN, 60b
1 Çün bir nefes oldum saña ben bende ki hem dem
‘Âlemde niçün bes çekerem ölmek içün gam

2 Korkutma beni nâr-ı Cahîm ile i nâsih
Âhum şererinden yanar odlâre cehennem

3 Öldürse gerek beni hayâlî lebüñ ey dost
Bu haste dile kılmaz iseñ zerre kadar em

4 Gamzeñ ne ‘aceb yüregime yâreler urdı
Vasluñdan irüşdi meded it yâreye merhem

5 Ey dôst benüm hâlüme lutf it nazar eyle
Can halkıma irişdi heman kıldı da bir dem

6 Cürmine yakup Mihrîyi dûr itme tapuñdan
Olmaz bu cihanda çü günâh işlemez âdem

CIX

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) 52b

1 Hasretüñden sûretüm zerdi ‘ıyandur lâcerem FN, 74b
Firkatüñden gözlerüm yaşu revandur lâcerem SN; 76a

2 Hem demüm âhum olupdur mûnisüm gözüm yaşı
Kimse bilmez hâlümi derdüm nihandur lâcerem

3 Nice Ferhad olmasun ‘ışkuñ beyâbânında dil
Gice gündüz zikri sen şirin zebandur lâcerem

4 Çünki sultan oldı dil tahtında ‘ışkuñ dilbera
Ser be ser can mülkine hükmüñ revândur lâcerem

5 Ol kemân ebrûña cânum nice kurban itmeyüm
Gamzeñ oklarına çün sînem nişândur lâcerem

6 Bende dil cânâ tapuñdan hergiz ‘âzâd olmasun
Kim hayâlüñ göñlümüñ tahtında handur lâcerem

7 Var ise müşgîn saçuñ boynından atmışdur gezer
K’ol hevâ ile sabâ ‘anber feşândur lâcerem

8 Yakma göñlin ‘âşıkuñ uyma rakîbe dôstum
Çün bilirsin İblisüñ sözi yalandur lâcerem

9 Hamdülillah bezm-i hüsnüñde habîbüm Mihrînüñ
Sâgar-ı çeşm-i lebüñ ‘aks ile kandur lâcerem

CX

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )
I
Hüsniñüñ üstünde key ol mâh hakkı çün begüm
Cân u dilden bendenüm ben şâh hakkıçün begüm
Her seher gâh itdigüm bu âh hakkıçün begüm
Sâdıkum yoluñda ben Allâh hakkıçün begüm
II
Kıble yüzüñden ölünce yüzümi döndürmezem
Virseler bir kiplüñe iki cihan virmezem
Gerçi aylar yıllar oldı ben yüzüñi görmezem
Sâdıkum yoluñda ben Allâh hakkıçün begüm
III
Eyledüm seni sevildüñ gayrlerden dil berî
Dimedüñ bir gün ki hey bî-çâre miskin gel beri
Günde biñ kez gamzeñ ursa yüregüme hançeri
Sâdıkum yoluñda ben Allâh hakkıçün begüm
IV
Döndürürsem yüz yüzüñden kıbleden dönsün yüzüm
Senden ayruga nazar kılsa direm çıksun gözüm
Seni sevelden be hey kâfir saña budur sözüm 53a
Sâdıkum yoluñda ben Allâh hakkıçün begüm
V
Ey beni Mecnûn gibi ‘ışk ile şeydâ kılan
Ben seni sevmekde gerçek ‘âşukum sanma yalan
A benüm çok sevdigüm vallâhi billâhî inan
Sâdıkum yoluñda ben Allâh hakkıçün begüm
VI
Gamzeñüñ peykânı sînemde ‘ıyândur dôstum
Halimüz hod gün gibi saña ‘ayândur dôstum
Yoluña can virürem bunca zamandur dôstum
Sâdıkum yoluñda ben Allâh hakkıçün begüm
VII
Râzıyam cânâ gerek aglat gerek güldür beni
Dönmezem senden gerek dirgür gerek öldür beni
Mihrîyem ‘ışkuñda dahı nice yıl yeldür beni
Sâdıkum yoluñda ben Allâh hakkıçün begüm

CXI

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün )

1 Destgir ol bu ben üftâdeye ey kân kerem
Ki kerim zat olanuñ şânıdur ihsân kerem

2 Dergehüñ dâr-ı şifâ oldı çü bimârlara
Senden irdi kamu derd ehline dermân kerem

3 Dil ü can hastesine lutfuñ ile eyle ‘ilaç
Ki erür sıhhate lutfuñla anı an kerem

4 ‘Adlüñ âbı nola dil teşnelere virse hayat
Ki virür mürdeye ‘İsâ nefesüñ cân kerem

5 Hakka minnet kademüñ basdı yüzüm üzre bu dem
Hamdülillah hoş idiser yine devrân kerem

6 Nûr ile şehr-i Amâsîyeyi mâ’mûr idesin
Yapıser ‘adlüñ ile her dil-i virân kerem

7 Mihrî üftâdeye rahm it demidür lutfiyle
Destgir ol aña ‘adlüñle gül ey kân kerem

CXII

( fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 57b
SN, 59b
1 Dili yiter yıkma efendicegüm
Canı yiter yakma efendicegüm

2 Yüregüm yâresine vuslatuñuñ 53b
Merheminden yaka efendicegüm

3 Ne çeker cevrüñ ile haste dilüm
Halüme bir baka efendicegüm

4 Çokdan ‘ışkuñ eline ben bende
Virmişümdür yaka efendicegüm

5 Unudursañ bu belâlı Mihrîyi
Seni kodum Haka efendicegüm

CXIII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 57b
SN, 59b
1 Didi cânan terk kıl yolumda can didüm be çeşm
Didi çeşmüm hûnidür tîz ol heman didüm be çeşm

2 Didi ebrû-yı kemânum atsa gamzem tîrini
Sîneñi her dem aña eyle nişan didüm be çeşm

3 Didi lâ’lüm yâdına can meclisinde mâ huzur
Nûş kıl dil sâgarından tolu kan didüm be çeşm

4 Didi kim gel itlerümden yâd olma bir nefes
Âsitânum gûşesinde tut mekan didüm be çeşm

5 Mihrîye bir bûse en’am it didüm dilber didi
Sen de gel şükrâne teslîm eyle can didüm be çeşm

CXIV

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

1 Düşmişüm derdüñe cânâ derde der-bân isterem
Dôstum derdüñ yiter derdüme dermân isterem

2 Gülsitânî hüsnüñi dûr itme çeşmümden şeha
‘Andelîbüm gül yüzüñ şevkında nâlân isterem

3 Bu dil-i şûrîdenüñ tahtında sultan bulmaga
Bir senüñ gibi yüzi gülberk-i handân isterem

4 Dôstum kûyuñda ben hâra hemân ‘izzet yeter
İtlerüñle bir gice kûyuñda mihmân isterem

5 Gamzeñüñ tîrine Mihrî sînesin kıldı nişan
Kaşlaruñ yâsına cânâ cânı kurbân isterem

CXV
( mefâilün feilâtün mefâilün feilün ) 54a

1 ‘Ömür vefâ ider iken cihânı hoş görelüm FN, 58a
Bahâr faslı irince hazânı hoş görelüm SN, 60a

2 Getürdi cevr ü cefâsın dile hâyâl-i habib
Bize hemîşe budur armagânı hoş görelüm

3 Nice sevelüm anı kim seve ol gayrleri
Muhabbeti bizim ile olanı hoş görelüm

4 Rakîbi kendüye mahrem idindi ‘âşıkı yad
Ol anuñ ile hoş olsun biz anı hoş görelüm

5 Ne gül kalır ne hu bülbül ne nevbahar u hazan
Cihân ile gel ey Mihrî bu cânı hoş görelüm

CXVI

1 Getür getür meyi sâkî bahârı hoş görelüm
İrişdi vakt-i şükûfe kenârı hoş görelüm

2 Bugün ki mevsim-i güldür çemende bülbül ile
Hurûş u nâle kılup ah u zârı hoş görelüm

3 Komaz gülüñ nidelüm dâmenini elden har
Gülüñ rızâsı içün bâri hârı hoş görelüm

4 Yoluña tuhfe getürdüm begüm bu cânı didüm
Didi getür sen eli boşda varı hoş görelüm

5 Cihân vü cânı revân it yolına Mihrî habib
İtüm dimiş saña bu î’tibârı hoş görelüm

CXVII

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün )

1 Gördüm yüzüñi âh ile efgândan el yudum
Sordum lebüñi çeşme-i hayvândan el yudum

2 Gözüm göreli sedre kaduñ müntehâsını
Can gülşende serv-i hırâmândan el yudum

3 Gavvas olalı ol sanemüñ ‘ışkı bahrine
Bahr-i muhîte bakdum o ummândan el yudum

4 Lâ’l lebüñ ile dişlerüñüñ vasfın işidüp
Hakkâ bu ki dür ile mercândan el yudum

5 Öldürme severken dahı gamzeñ di Mihrîye
Ben hûni gözlerüñ göreli handan el yudum

CXVIII

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) 56b

1 Gün yüzüñ oldı gözümden ki nihân iki gözüm
Karañû oldı baña işbu cihân iki gözüm

2 Dimedüñ bu dahi âşüftelerden biridür
Sürünürem yoluña bunca zamân iki gözüm

3 Bag-ı hüsnüñde görüp müdde’iyi dîdelerüm
Oldı kanlu yaş ile şâdırevân iki gözüm

4 Gözümüñ suları her cânibe bagı tolanur
Her kaçan seyr idesün serv-i revân iki gözüm

5 Gözüme nûr irişsün yine göñlüme server
Göreyin gün yüzüñi bir dem emân iki gözüm

6 Hûb iken eyle vefâ yoluña cânlar virene
Böyle kalmaz bu güzellük de hemân iki gözüm

7 Baña rahm itse gerek yâr didüm agyâre
Mihrîyi eyleme billâhi yalân iki gözüm

CXIX

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) FN, 56b
SN, 58b
1 Gör nice derde esîr olduñ ey bî-çâre başum
Bulmadum kaldı senüñ derdüñe bir çâre başum

2 Topraguñ çünki gözüñ yaşı ile yogurmış ezel
Biz aña neyleyelüm ey yazısı kara başum

3 Bî-vefâ yâre göñül virdüm ü bilmezlik ile
Kendi elüm ile atdum seni odlare başum

4 Vay eger güldüre düşmenlerümi yâr baña
Kılalar tañ’a taş ile seni biñ pâre başum

5 Yüzümi hak ideyüm gitdigi yollara habîb
Seri hemser ideyin basdugı taşlara başum

6 Göre dursın bu gözüm bâri ölünce yüzüñi
Kefenüñ boynuña takup vire yalvare başum

7 Bilmezem baht-ı siyâhumla nice aglayayın
Seni gam hânelerinde yine avâre başum

8 Müdde’i nükteler ile sanemüñ gussaları
Mihrîyi öldüre bir gün seni kurtara başum

CXX

( mefâilün feilâtün mefâilün feilün ) 55a

1 Nigâr ruhlarını lâle-zâra beñzetdüm FN, 59a
Benefşe saçlarını müşk-bâra beñzetdüm SN, 61a

2 Cemâli gülşeni gördüm vü didüm elhak
Şukûfe ile müzeyyen bahâra beñzetdüm

3 Çemende kâmetini gördüm o gül endâmuñ
Gözini nergis ü boyın çenâre beñzetdüm

4 Sefîne-i dili gark idicek gözüm yaşı
Habîb dâmenini ben kenâre beñzetdüm

5 Dilinde şâm u seher Mihrînüñ budur zikri
Vefâsı yok sanemi rûzigâre beñzetdüm

CXXI

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 59a
SN, 61a
1 Nice bir hicrüñle idem âhı çoklar sevdigüm
Âhum odı yakdı mihr u mâhı çoklar sevdigüm

2 Dürlü dürlü dilberâ cevr u cefañ ile beni
Kasduñ öldürmek midür billâhi çoklar sevdigüm

3 Her ne yüzden cevr iderseñ hu yüz döndürmeyüz
Sen dahi hazır göre Allâhı çoklar sevdigüm

4 Dôstum lutf eylegil agyâr ile seyr eyleme
Divüñ olmasun melek hemrâhı çoklar sevdigüm

5 Hey hazer kıl dôstum Mihrînüñ âhından sakın
Âhı âhenden geçer vallâhi çoklar sevdigüm

HARF-İ NUN
CXXII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 59b
SN, 61b
1 Ayru düşdigüm habîbümden Hüdâ göstermesün
Oldıgum serv-i bülendümden cüdâ göstermesün

2 Lâ’l-i nâbuñdan beni mahrûm kılsun râzıyum
Diñ rakîbe vasl-ı hânenden ‘atâ göstermesün

3 Yüze yüz yâre mukâbil olmasun diñ âyine
Kendü özin gizlesün ol bî- hayâ göstermesün

4 Kande bir hûbı görürse bizden artuk can virür
‘Ârifâne zevk idüp zâhid riyâ göstermesün

5 Dôstlar billâhi diñ ol sevdügüm dildâre kim
Mihrîye cevr idüp agyâre vefâ göstermesün

CXXIII

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün ) 55b

1 Bir bendesine düşmen işin yâri itmesün FN, 60b
Bir haste sıhhat ister iken cânı gitmesün SN; 62b

2 Bâzâr-ı ‘ışk içinde beni hiçe saydı yar
Ayaga düşdük ise yabanlara atmasun

3 Ol bî-vefâya billâhi eyt ey nesim-i subh
‘Işkı şehidi derd ile öldi unutmasun

4 Her kişi etdigin bu cihanda bulur velî
Ben buldum uş sakın bunı düşmân işitmesün

5 Bî- kadre bu cihanda kimesne göñül virüp
Mihrî senüñ gibi emegi yile gitmesün

CXXIV

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) FN, 61a
SN, 63a
1 Ben umardum ki seni yâr-ı vefâdâr olasın
Ne bileydüm ki begüm böyle cefâkâr olasın

2 Hele sen kâide-yi cevrde eksik komaduñ
Dôstlık hakkı ise ancag ola var olasın

3 Reh-i ‘ışkuñda neler çekdigüm iy dôst benüm
Bilesin bir gün ola ‘ışka giriftâr olasın

4 Sözüme uymaduñ ey asılası dil dilerem
Ser-i zülfine anuñ âhiri ber dâr olasın

5 Sen ki can gülşeninüñ bir gül-i nevrestesisin
Ne revâdur bu ki her hâr u hasa yâr olasın

6 Beni âzâde iken ‘ışka giriftâr itdüñ
Göreyin sen de benüm gibi giriftâr olasın

7 Bed du’â etmezem ammâ ki Hüdâdan dilerem
Bir senüñ gibi cefâkâra hevâdâr olasın

8 Şimdi bir hâldeyüz kim ilenen düşmenüñe
Dir ki Mihrî gibi sen dâhi siyehkâr olasın

CXXV

( mefâilün feilâtün mefâilün feilün ) FN, 60a
SN; 62a
1 Hüdâ yaratdı m’ola bed sitâre bencileyin
Felek getürdi m’ola bahtı kâre bencileyin

2 Cihanda çokdurur ammâ belâ keş ‘âşık 56a
Kimesne ugramadı âh u zâre bencileyin

3 Meger ki ney ola hem dem figânuma her dem
K’olupdurur yüregi pâre pâre bencileyin

4 Göñül evinde bu ‘âşık habîbüñ ismin
Yazar mı âh ile her divâre bencileyin

5 Cihâne geleli Mihrî dir irdügine ‘aceb
Hüdâ yaratdı m’ola bî-sitâre bencileyin

CXXVI

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 60a
SN, 62a
1 Dôst hicrüñdür dem a dem bagrumı kan eyleyen
Lâ’l-i nâbuñdur sorarsam aña dermân eyleyen

2 Gülşen-i hüsnüñde cânâ giceler tâ subha dek
Derd ile can bülbülidür âh u efgân eyleyen

3 Aglamakdan münkatı’ olmazdı çeşmüm neyleyüm
Kanlu yaşumdur rakîb-i kelbi handân eyleyen

4 Key hazer kıl gözlerinden hûnidür dilberlerüñ
Günde biñ kez hey budur nâ hak yire kân eyleyen

5 Hasreti câh-ı zenehdânuñdurur ger firar ise
Bu cihan gülşenlerin Mihrîye zindân eyleyen

CXXVII

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün )

1 Devlet atına süvâr olmış iki sîmîn beden
Gûyiyâ halk-ı cihâna biri cândur biri ten

2 Biri İskender-i devrân biri Haydâr- şah
Tıg-ı kahrına bularuñ dura mı burcı beden

3 Bularuñ biri melekdür biri ferişte ‘ıyan
Ki temâşâ ider añları ol arada giden

4 Mihrî Mihrîn bularuñ göremez illâki rakîb
Neyleyelüm kişiye her şeyi tâlî’dür iden

5 ‘Iyd-ı adhâ ne mübârek günidi gördüm hoş
Devlet atına süvâr olmış iki sîmîn beden

CXXVIII

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün )

1 Düşdüm ayaklara elden komadum yâr etegin 56b
Gerçi yârüm komadı bir nefes agyâr etegin

2 Olalı ‘ışk ile şîrin lebünüñ Ferhâdı
Deli dîvâne vatan eyledi taglar etegin

3 Degmedüm bir güle bu tâli’i yok başumı gör
Tutaram bunca zaman oldı ki gülzâr etegin

4 Mihrî yâr ister iseñ dâmen-i agyâre yapış
Gül ele girmez imiş tutmayıcak hâr etegin

5 Öl diril öl yakasuz ey dil eger ‘ârif iseñ
Hûblâruñ koma elden hele zinhâr etegin

CXXIX

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün )

1 Sâkiyâ sohbeti germ it kadehi sun yürüsün
Şöyle kan mest olalum ‘âlemi humret bürüsün

2 İçelüm turma muhabbet ayagın tolu getür
El bir idüp açalum defter-i ‘işret dürisün

3 İlahî aldayı aldayı şikâr eyleyelüm
Meclise cem’ idelüm gözleri âhû sürüsün

4 Hoca vuslat kapusın kimse çün âsân açamaz
‘Ömr-i nakdin virelüm vasl yolında çürüsün

5 Gonceler bezmine ol zâg rakîbi komasun
Diyelüm gülşeni bülbüllere her dem korısun

6 Silelüm lâ’l-i meyin ol bed ayyârelerüñ
Bu hasedden dili agzında rakîbüñ kurusun

7 Zâhidâ saña behişt Mihrîye dildâr gerek
Aña mahbûbı yeter saña cinânuñ hurisün

CXXX

( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün ) FN, 59b
SN, 61b
1 ‘Işkuñ meyini ele alayın mı ne dirsin
Gayret kilimüñ suya salayın mı ne dirsin

2 Dil sakladugı şîşe-i ‘ârı taşa cânâ
Hengâme-yi ‘ışkuñda çalayın mı ne dirisin

3 Kanlu yaşum ey dôst senüñ râh-ı gamuñda
Dil zevrakı gark oldı talayın mı ne dirisin
4 Tutmazsañ elüm lutfuñ ile kaldum ayakda
Cânâ demidür yohsa öleyin mi ne dirsin

5 Mihrâb kaşuñ tâkıdurur kıble-i cânum
Dil kıblesine secde kılayın mı ne dirsin 57a

6 Eksik komaduñ Mihrîye sen cevr-i cefâda
Bir yâr-ı vefâdârı bulayın mı ne dirsin

CXXXI

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

1 Kande varam saçlaruñ gibi kemendüm var iken
Halka-yı zülfüñ gibi boynumda bendüm var iken

2 Tûbaya meyl itmezin ben sidre hakkı dôstum
Müntehâ kâduñ gibi serv-i bülendüm var iken

3 Hûblar içre ger şeh-i devrânsa bende olmazam
Ehl-i hüsn içre senüñ gibi efendüm var iken

4 Leblerüñ zikri yiter dil tûtînüñ şekkeri
Neylerin kandı dehânum tolu kandum var iken

5 Dilde gam gözümde nem sînemde âteş her zaman
Kime derdüm yanayın ben kendi kendüm var iken

6 Vaslın isterseñ i dil dilber gamıyla hürrem ol
Kimseyi gûş itme benüm böyle pendüm var iken

7 Şâdum ol dilber dimiş kim kimseye rahm itmezem
Mihrî gibi bir belâ keş derdmendüm var iken

CXXXII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

1 Gülşene meyl itmezem gül gibi yârüm var iken
Bülbüli gûş itmezem âh ile zârum var iken

2 Serve baş indürmezem tûbâya boynum eymezem
Müntehâ kâduñ gibi râ’nâ çenârum var iken

3 Cân u dil nakdini cânan yolına harc eyledüm
Hoş safâ sürdüm cihanda elde varum var iken

4 Sînemüñ küncine senden eksük olmaz lâ’l ü dür
Müflis olmaz dil ne gam bu ‘eşk bârum var iken

5 Neylerem ben ‘ızz u câhı yâ cihânuñ ref’etin
İtleriyle eşiginde ‘îtibârum var iken

6 Çalmış idüm taşa ben nâmûs u ‘ârum şîşesin 57b
‘Âlem içre gayretüm halk içre ‘ârum var iken

7 Mihrîyi bî-ihtiyâr itmiş idüñ dildâr sen
Başda ‘aklum vü elümde ihtiyârum var iken

CXXXIII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

1 Geldi çün garrâ gazeller bize ol cânândan
‘İsa veş irdi nefes ben mürde cisme cândan

2 Oldı Şîrin la’linüñ Ferhâdı dil-âşüftesi
Geçiser cân u cihandan geçmeyiser andan

3 Firkatüñden kâmetüm halka’tmişüm hâtem gibi
Başuma seng-i melâmet almışum mercândan

4 Ruhlaruñ gülzârına irdükce cânâ kâd-ı subh
‘Âlemi hoş bu tutar ol sünbül ü reyhândan

5 Göreli kûyuñda cânum sen güzeller şâhını
Kalmadı Rıdvâna meylüm geçmemiş Gılmândan

6 Şübhesiz nâlan u ebter cîluf u bî-idrâkdür
Ehl-i şi’r içre seni yeg görmeyen Selmândan

7 Sen yalandan Hâtemî ‘âşık geçerdüñ Mihrîye
Sümme vallâhî seni Mihrî yeg sever oglandan

CXXXIV

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 61a
SN, 63a
1 Kim görürse dir ser-i zülfinüñ ey gonca dehen
Baglamış müşgin resinler nâfe-i âhû hoten

2 Geh geh ol serv-i sehî seyretdügince bagda
Hâk-i pâyîne yüzüñ sür benden ey serv-i semen

3 Senüñ ile dilberâ ‘âlem kamu gülzârdur
Görinür sensüz gözüme dôstum her gül diken

4 Çün dem-i ‘İsâ gibi ‘ışkuñ dirüldürmiş öli
Gelmeyince başuma bilmedüm ol nesneyi ben

5 Mihrînüñ biñ cân ile gitdi dil-i bî-çâresi
Şâm-ı zülfinde habîbüñ tutdı ol miskin vatan

CXXXV

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) 58a

1 Kimseler bencîleyin ‘ışka giriftâr olmasun
Kimsenüñ bencîleyin sevdigi agyâr olmasun

2 Kimsenüñ yâri gözinden dûr olup yâd olmasun
Kimseler gam hânesinden çâr u nâçâr olmasun

3 Kimseler dil haste olup düşmesün yardan cüda
Kimsenüñ şehrinde ‘âlem gözine târ olmasun

4 Kimselerin gül gibi yâri yüzine gülmesün
Kimseler bülbül gibi feryâd idüp zâr olmasun

5 Dilerem Hak hazretinden Mihrî gibi dôstum
Gice gündiz zârı kıl yârüñ saña yâr olmasun

CXXXVI

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

1 Nola dilber lutf idüp yâd itse ben bî-çâresin
Görse tîr-i gamzesinden dilde yüz yüz yâresin

2 Çeşm-i hunrîzüñ elinden kime feryâd edeyin
Kim içer kanumı her dem gözlemez âvâresin

3 Dûd-ı âhumdan eser tâb eylesin ‘âşıklaruñ
Göresün gel safhañuñ üstinde hattuñ karesin

4 Yâ tapuñdan dûr idem cânâ rakîb-i kelbi ben
Yâ yedirem bir gün aña lokma lokma pâresin

5 Yolına can virmek imiş Mihrî ancak çâresin
Yar içün agyâre varup nice bir yalvaresin

CXXXVII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

1 Nice bir ‘izzet ideyin yâr içün agyâre ben
Nice bir yalvareyin bir gül içün biñ hâre ben

2 Kande baksañ hârdur bagrına basan gonceyi
‘Âciz oldum dôstlar varmaga bir gülzâre ben

3 Hâr gayret pâreler bir anda biñ kez cigerüm
Kendiligümle mi hem dem oldum âh u zâre ben

4 Leblerüm sırrın dehânından çıkarmasun dimiş
Ser virem bu sırrı hiç fâş itmeyem deyyâre ben

5 Yüz çevirür beni gördükçe rakîbe meyl ider
Sevdigümden gayri bilmem neyledüm ol yâre ben

6 Zülfine dilber beni ahd eylemiş ber dâr ide
Râzıyum biñ cân ile asılmaga ol dâre ben

7 Halk içinde Mihrîyem ‘âşık içinde mübtedil
Yar katında ‘âciz u âvâre vü bî- çâre ben

CXXXVIII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

1 Yargımış çünkim nasîbüm vasl- ı cânân olmadan
El yudum şimden girü derdüme dermân olmadan

2 Hokka-yı lâ’lüñden agyâre müferrihler virür
Ben ırakdan olmışumdur aña hayrân olmadan

3 Hicr ile yandı göyindi kalmadı candan eser
Âteş-i tenvîr-i gamda sîne büryân olmadan

4 Olalı şeydâsı bir zerre günâhum bilmezem
Her ne dirse dilberüñ emrine fermân olmadan

5 Rahm idem bir gün dimiş bî-çâre Mihrîye habib
Bu kelâmı saklasın yâ Râbbi yalan olmadan

HARF-İ VAV

CXXXIX
FN, 61b
( mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün ) SN, 63b

1 Bu gün bir gonca fem gördüm didüm kim hey ne candur bu
Didiler bu ruh-ı zîbâyı sorma özge candur bu

2 Düşelden leblerüñ ‘aksi bu câm-ı dîdeme cânâ
Görenler dir kubagu mı ki sâfî tolu kandur bu

3 Didi kaddum hayâlini derûnî dilde muhkem tut
Didüm kim bir elif gibi bu cân içre nihandur bu

4 Didi şükrâne vaslum çün vir evvel baş u can didüm
Yolında öldügüm çokdur yoluñda der miyandur bu

5 Müjen tîrüñi sînemden dirig itme ki evvelden
Hadeng-i gamze-i dilberler içün bir nişandur bu

6 Getür bâd-ı sabâ lutf it cebînüñ zülfi bu yardan
Dil-i mecrûhuma zîrâ be gâyet armagandur bu

7 Görüp agmad-ı ‘ayn itme kemine Mihrîyi cânâ
Reh-i ‘ışkuñda can virür senüñ hayli zamandur bu

CXL

( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün ) 59a

1 Çün perdesini keşf ide gül bülbüle karşu FN, 62a
Bülbül dahi can virse ‘aceb mi güle karşu SN, 64b

2 Terk-i dil ü can eyledüm ey dôst rehüñde
Geh geh kerem it bas kademüñ o yola karşu

3 Zülfüñ sanemâ her yaña canlar kılur efşan
Depretse sabâ zülfüñi ger sünbüle karşu

4 ‘Aşuklaruñ iñletme gül ey ruh-ı revan
Seni sevenüñ yüzine Bârî gele karşu

5 Mihrüñde senüñ bir gün eyâ mâhlikâ ah
Fâş eyleyiser sırrını Mihrî ele karşu

CXLI

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 62a
SN, 64a
1 Kûy-ı cânan çün yeter mesken baña şimden girü
Yüri zâhid cennetüñe var saña şimden girü

2 Şû’le-i yârüñ cemâliyle müşerref olmışuz
İmdi ey meh var kalursañ kal taña şimden girü

3 Gördi beni zülfini dilber döşine aldı çün
Bildüm anuñ meyli var benden yana şimden girü

4 Lutf ile cânan çıkardı gam belâsından beni
Gussa çekmem sarınursam bûriyâ şimden girü

5 Ruhları bagında geçdi ‘ömrümüz ey vây ile
Umaruz şeftâlüden geh geh aña şimden girü

6 Gülsitanda gonca lâ’lin gördi yârüñ lâlesin
Taglara düşüp didi yâ hû saña şimden girü

7 Mihrîye vaslı habîbinüñ müesser oldı çün
Yolına can virmek âsandur aña şimden girü

CXLII

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) FN, 62b
SN, 64b
1 Nice zülf ü nice mev- ‘anber giysûdur bu
Var ise sünbül ü reyhâne viren budur bu

2 Bir nazarda nice ‘âşıkları Ferhâd eyler
Nice şîrin nice dilber nice meh- rûdur bu

3 Çeşmi solmış dil-i zülf-i hamine toymadı can
Allah Allâh nice agyâr ne câdûdur bu

4 Saña al itmesün aldanma i dil gamzesine 59b
Dilleri sayd idici gözleri âhûdur bu

5 Dikkat ile nazar itmekden aña inceldüm
Bilmedüm dâhı miyân mı veyâ hod mûdur bu

6 Dirgüren ol sanem-i lâle ruhı birbirine
Mihrî bî-çâreyi âşüfte kılan budur bu

HARF-İ HE’

CXLIII

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) FN, 63b
SN, 65b
1 Âteş-i gamda kebâb oldı ciger döne döne
Göklere çıkdı duhânumla şerer döne döne

2 Cân firâkuñla fitil oldı göñül hânesine
Ten hayâlüñle fener oldı yanar döne döne

3 Hâk-i pâyine yüzin sürmek içün şems ü kamer
Ser-i kûyuña gelür şâm u seher döne döne

4 Kaşuña beñzemek içün senüñ ey zühre cebin
Kendözin tutdu hilâl itdi kamer döne döne

5 Cân canbâzını gör lâ’lüñe irişmek içün
Rîsmân-ı ser-i zülfüñden iner döne döne

6 Düşeli şavkı hayâli lebinüñ Mihrî dile
Âteş-i gamda kebâb oldı ciger döne döne

CXLIV

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün ) FN, 67a
SN, 68b
1 El virmiş idi hoş bize devran geçen gice
Hem sohbet idi dilber ü cânan geçen gice

2 Zulmet şebinde kalmış idüm hayli derd ile
Girdi elüme bir meh-i tâbân geçen gice

3 Bir dil rübâ ü hüsn elinüñ şâhı lutf idüp
Olmışdı ben gedâsına mihman geçen gice

4 Dilber hayâli şavkı ile yandı subha dek
Bir ayag üzre şem’-i şebistan geçen gice

5 Zeyn itmiş idi meclisi hüsn-i letâfeti
Ol hatt u hâli zülfi perîşan geçen gice

6 Bir gonca lâ’li şevkına mestâne germ olup
Çak itmiş idi Mihrî girîban geçen gice

CXLV

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) 60a

1 Eyledük yâr ile sahrâları seyran bu gice
Vâcib oldur baña şükrâne virem can bu gice

2 Devlet atına süvâr olmış idük bir nice yar
Bizüm olmış idi başdan başa meydan bu gice

3 Tıg-ı kahr ile rakîbüñ iki çalduk başın
Elimüz didi belî top ile çevgân bu gice

4 Zâhir itdi ruhuñı zülfi sehâbın götürüp
Yarlık itdi bizüm ile meh-i tâbân bu gice

5 Mest idüm ‘ışkı meyinden dahi bir bâde sunup
Cür’a-yi lâ’li beni eyledi hayrân bu gice

6 Müdde’i yârumı men’ itmege cehd itdi velî
Azduramadı ne dirse anı şeytân bu gice

7 İdemez idük şükür Allâh ki eksildi rakib
Hele serv-katümüze irmedi hicrân bu gice

8 Kâ’be-yi hüsnini çünkim bize etdürdi tavaf
Eyledüm biñ dil ile cânumı kurbân bu gice

9 Meh-i zil-hiccenüñ on beş gicesi hoş şeb idi
K’eyledi yar ile Mihrî bile seyrân bu gice

CXLVI

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) FN, 66b
SN, 68b
1 Bir tabîb oldı bizümle yine hemdem bu gice
Dil-i bîmârımuza eyledi emsem bu gice

2 Yârelenmişdi ciger gamzesi peykanlar ile
La’li virdi yine ol yâreye merhem bu gice

3 Rûzgâruñ elemin çekmiş idük hayli zaman
Hamdülillah bizi yâr eyledi bî-gam bu gice

4 Meclisinde sanemüñ rahat olup subha dek
Biñ sâfâyla geçildi hele bir dem bu gice

5 Fursat el virmiş iken bûse kenâr it yâri
Dâimâ girmez i Mihrî ele bu dem bu gice

CXLVII

( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün ) FN, 63a
SN, 65a
1 Bilsem ki perî misin i can yohsa ferişte
Biñ cân ile sevdüm seni bir kerre görişte

2 Gerçi ki müjen hançer ile sînemi deldi 60b
Dil dâhi senüñdür diler iseñ meh al işte

3 Terk eyledüm ey yar senüñ ‘ârı yoluñda
Rüsvây- ı cihânum bu gün ‘ışkuñla bil işte

4 Kûyuñda gedâ olalı ey şâh-ı cihânum
Meyl eylemezem zerrece Firdevs-i behişte

5 Dilber didi bir bûse virem can virür iseñ
Mihrî didi bir câna ne minnet meh al işte

CLXVIII

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) FN, 67a
SN, 69a
1 Ben umardum gele bir zülf-i perîşan bu gice
Şem’i ruhsârına pervâne kılam can bu gice

2 Nagehan gird’içerü bir nice bed rûyi didüm
Bunda mı saldı Süleyman divi yeksan bu gice

3 Bir bölük asılası geldi bir araya bu dem
Kanda buluna ‘aceb bunlara urgan bu gice

4 Kimi keldür kimi kördür kimi sakat bularuñ
Kimlere kıldı müsâhib bizi devran bu gice

5 Şeb-i yeldâ gicesi Mihrîye gör nitdi felek
Görmez idi getürüp eyledi mihman bu gice

CXLIX

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün )

1 Bir hoş gazel didüm yine ben hatt-ı Ahmede
Can safhasında eyledüm anı müsevvede

2 Yel gibi yıllar ile hevâsında yılmışum
Oldum esîr ahîr o zülf-i müce’ede

3 Çokdur cihanda cevr ü cefâsıyla mübtezel
Bulunmaya benüm gibi bir dahi gam-zede

4 Kûyuñda gözlerüm yaşı ol denlü akdı kim
Gark oldı her hıramları dürr ü zebercede

5 Kânûn-ı ‘ışk kametümi eylemiş idi çenk
Ney eyledi cismüm dahi iñlede iñlede

6 Gamzesi cânumı çeke şer çeşmi göñlümi
Eksük degül çü mestler arasında ‘arbede

7 Dânâ odur ki hublara zâhid göñül vire 61a
Nâdan odur ki sevmedi mahbûbı dünyede

8 Kimse cihanda müdde’iye boyın egmesün
Muhtâc itme Mihrîyi yâ Rab muhannede

9 Gûyâ sepirde âyinelerdür ziyâ virür
Tîri hadenk gamzesi peykânı sînede

CL

( mefûlü mefâîlün mefûlü mefâîlün )

1 Bu yâr-ı cefâkârum mahbûb idi vaktinde
Bu gözleri mekkârum hoş hûb idi vaktinde

2 Gül ruhlar idi hande şehlerdi bu key bende
Şeftâlüsi turfanda mergûb idi vaktinde

3 Ebrûsı kemân idi sayd itdügi cân idi
Bir gonce dehân idi matlûb idi vaktinde

4 Canlardı buña kurban bakmazdı yüze bir an
‘Âşıkları hep kurban-âşûb idi vaktinde

5 Şimdi hatını Mihrî gördükçe hadında dir
Bu yâr-ı cefâkârum mahbûb idi vaktinde

CLI

Tahmis-i mergub

( mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün )

1 Bu gün bir hüsn şâhınuñ yüz urdum âsitânına
İrişdi ‘andelib- i dil cemâli gülsitânına
Safâlar virdi ‘uşşâkuñ yine rûh-ı revânına
Getürmiş ‘anberin halin hümayun zülfi yanına
Nice şehbâzdur gör kim beg ilter âşiyânına

2 Yüri bezm-i harâbatda iken tân’ eyleme zâhid
Sen özüni kayır halkuñ günâhın aglama zâhid
Günâhı kimsenüñ senden sorulmaz söyleme zâhid
Şarâb-ı lâ’l-i dilberden beni men’ eyleme zâhid
Saña ne her kişi her ne iderse kendü cânına

3 Yüzüñ envârı şavkında olupdur ziyneti şem’üñ
Ki her dem nârı nûr itmek olur mâhîyeti şem’üñ
Dili kesilmek olmışdur anuñ çün ‘âdeti şem’üñ 61b
Yüzüñe beñzerem dirmiş ‘acebdür hâleti şem’üñ
Baş ortâya koyup söyler ne kim gelse zebânına

4 Çü gördi nâr-ı hicrüñde beni yakdugı hey can
Özi göyündi dâg urdı özine lâle-i nû’man
Görüb agyârı yanuñda gülerem zâhire her an
Yanaram bezm-i şevkuñda gözüm aglar göñül handan
Hemân ol şem’e döndüm kim güler dâ’im ziyânına

5 Düşürmiş bag-ı hüsnüñde ruhûñ üzre gül evrâkuñ
Dimâgın ‘anberin bûyî mu’attar kıldı âfâkuñ
Sürer yüzine gözine rakîbüñ sa’id usâkuñ
Alur dildârı yanına söger ardınca ‘uşşâkuñ
Ögünsün düşmen ögünsün eger kalursa yanına

6 Letâfet gülsitânına begüm hadduñdurur ter gül
Olupdur berk-i gül üstinde lâ’lüñ dâne-i fülfül
Kaçan bu yüz karasuyla saçûña öykünür sünbül
Gülüñ bu ‘ârızı rengin görüp aldanma ey bülbül
Ki nice ol senüñ gibi garîbüñ girdi kanına

7 Görüp bir hub zibâyı i Mihrî sakın aldanma
Olur bu hubluguñ lâbed zevâli yakın aldanma
Görürseñ günde biñ kerre anuñ ahlâkın aldanma
Yüziñe gülse bir kaç gün Necâtî sakın aldanma
Ki gerçekler inanmadı bu dünyânuñ yalanına

CLII

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün ) FN, 64b
SN, 66b
1 Bu hüsn ü bu melâhat ü bu hulk u hûy ile
Kılduñ cihan dimâgını tâze bu bûy ile

2 Cânâ bu cânı sedre kaduñ müntehâsına
Teslîm çokdan eylemişüz yüzi suy ile

3 Dil her ne deñlü çekse gamuñdan belâ senüñ
Döndürmez ol yüzini eger postı soyıla

4 Zülfüñ gamını dest-i ezel yazdı başuma
Sanma ki tâ ölünce bu yazuyı bozıla

5 Devlet hümâsı olmış iken ismüñ ey peri
Pervâz urup niden k’uçasuñ şimdi tüy ile

6 Hem dem idinme kendüñe agyârı sevdigüm
Sen meh sıfatlu yürimesün zengi rûy ile

7 Zincir tutamaz idi bu dîvâne Mihrîyi
Bend itdi bend-i zülfüñ anı şimdi mûy ile

CLIII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

1 Bir gice bir kasr-ı ‘âlî içre bir şehbâz ile
‘İşret itdük subha dek mehtâba karşu sâz ile

2 Zühre çengüñ çâla çerh içre yine çâr pâresin
Her kaçan ol mâhrûlar ırladı âvâz ile

3 Kâmetüm çenk eyleyüp düzdi nevâde rasdı
Çekdi tenüm kıl kılup ‘uşşâk hoş şehnâz ile

4 Ol Süleymân-ı zemânuñ meclis-i hâsında hoş
Zülfi ‘anber hûb-rûlar hizmet ider nâz ile

5 Gördüm ol kasr-ı mu’allak kim yapılmış bî nezîr
Gök yüzünde sandum uçardı hümâ pervâz ile

6 Hamdülilâh iñdi bugün sohbet itdük Mihrîya
Bu gice bir kasr-ı ‘âlî içre bir şeh bâz ile

CLIV

( mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün )

1 Temâşâ ideli çeşmüm o hadd u hâli bir lahza
Hayâli dîde vü dilden degüldür hâli bir lahza

2 Dehânuñ cânum ü zülfüñ benüm ‘ömr-i derâzumdur
Ölürem âh görmezsem o mîm u dâlı bir lahza

3 Cefâ hârında bülbül veş göñül feryâd ider herdem
Cemâlüñ gülşenin göster hoş olsun hâli bir lahza

4 Reh-i ‘ışkuñda ‘uşşâkuñ nazar kıl hâline cânâ
Ne hal ile geçersin siz göre âhvâli bir lahza

5 Cañan içinde her dâim habîbüm hülle giymişdür
Kapuñda yegdurur giymek ‘aba u şâlı bir lahza

6 Bu gün korkutma sen nâsih Cahîmüñ irte nârundan 62b
Kerem kıl başum agrıtma ko kîl u kâli bir lahza

7 Cemâlüñ mushafın ‘arz it begüm kim sâ’d-i ekberdür
Açılsın Mihrî bed-bahtuñ mübârek fâlı bir lahza

CLV

( mefulü failatü mefailü fâilün ) FN, 64a
SN, 66a
1 Can vir gamumla ger dir iseñ başum üstine
Teslîm-i cân idem sanemâ başum üstine

2 Sehm-i belaña sînemi kılsam siper nola
Rûz-ı ezelde yazdı çü Hak kaşum üstine

3 Mey-gûn lebüñ hayâli ile rûz u şeb müdam
Bagrum kanını nûş iderem aşum üstine

4 Cânâne can virüp gam ile oldıgum helak
Dag-ı dilüm ile yazuñ anı kaşum üstine

5 Kaddüñ hayâli dîde-yi Mihrîde dôstum
Bir servdür ki tutdı vatan yaşum üstine

CLVI

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün )

1 Çünki zeyn oldı cihan bagı gülistânlar ile
Gel i dil seyr idelüm biz dahi cânânlar ile

2 Görtürüp perde-i ‘uşşâkı ser âgâz idelüm
Bülbüli mât idelüm nâle vü efgânlar ile

3 İçelüm lâ’l şerâbından o gül çehrelerüñ
Müdde’înüñ yüregin dolduralum kanlar ile

4 Yaşum ırmagı kenârın tolanup her demde
Salunup seyr idelüm serv-i hırâmânlar ile

5 Yakalum cânı göñül mûmıla ten mücmerini
Subha dek ‘ıyş idelüm şem u şebistânlar ile

6 Oldı sahn-ı çemenüñ gûşeleri bag-ı behişt
Bezm-i hâs eyleyelüm gel berü Gılmânlar ile

7 ‘Ömr bir anda giçer devr-i gül eyyâmı dahi
Bâki kalmaz bu zaman bâri geçür añlar ile

8 Mihrî hemdem olagör ‘ömr-i tavîl isterseñ
Zülfi sünbül gözi nergis hatı reyhânlar ile

CLVII

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) 63a

1 Dôstum geçmedi bir gün sözümüz yanuñda FN, 66a
Baña itdüklerüñi bulasın imânuñda SN, 68a

2 Ha bu gün cevr ü cefâñla beni öldüresin
Yarın elüm olura hele girîbânuñda

3 Sen ciger zahmına her demde turup ek nemegi
Ben didüm komaya hakkı var ise yanuñda

4 Yüzüme bakma rakîbüñ sözi ile ko beni
Öleyüm çekmeyeyüm minnetini anuñda

5 Mihrî dil hasteyi öldürdi gamuñ sen sag ol
Sevdigüm var saña şimden girü dermânuñda

CLVIII

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) FN, 63a
SN, 65a
1 Dôstum haste dili hecrüñ odı nice yaka
Aldı ‘ışkuñ eline yakamı hâlime baka

2 ‘Âr u nâmûsı yoluñda sele virmişdi göñül
Şimdi gark eyledi gözüm yaşı anı aka aka

3 Müdde’i girdi bizüm aramuza girdi velî
Yine beñzer k’o la’în çatladısardur tıraka

4 Âsitânuñdan anı sürmek ile gitmedi ah
Götüre bir gün ola biz koyalum anı Hak’a

5 Yüzüñi görmese çıksun niderem iki gözüm
Gündüzin güneşe tâ kim gice bedr aya baka

6 Buna taş çatlar i Mihrî ne tahammül demidür
Gayriyi yâr ide yârüñ seni gözden bıraka

CLIX

( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün )

1 Didüm yüzüñi görmedüm evvelki görüşte
Bürka’ götürüp açdı yüzin didi gör işte

2 Geh şânededür zülfüñ ü geh fikri dilümde
El kıssa bu miskîni koduñ dilde vü düşde

3 Göz gördi göñül bildi ki ben güşte-i ‘ışkum
Kimse baña rahm itmedi bilişde görişde

4 Çün alduñ elüñe yakamı hâlüme bak kim
Dirler gözüñ işd’olsun ölürken elüñ işde

5 Ey gamze cigerden gidicek can bile gitmiş 63b
Billâhi bu Mihrîye getür anı gelişde

CLX

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün )

1 Sevdi key göñlüm yine bir hûb-likâyı yeñile
Çâre mi var ki benüm gözüm ü göñlüm yañıla

2 Aldadı hâli göñül mürgini bir dâne ile
Dâm-ı zülfüñe göñül düşdi mi kendü deñ ile

3 Aglaram yaş yerine kan dökülür çeşmümden
Yâr rahm eyleyüben salmadı bir gün yeñile

4 Düşeli ‘ışkı hevâsın’anuñ leyl ü nehar
Geçdi kûyında günüm derd ile ah itmeg ile

5 Ney gibi tîg-ı cefâsıyla delindi cigerüm
İmdi dil sînede fîgânla derundan iñile

6 Bulmaduk yâr-ı vefâdâr be hey yâr dirig
Canumuz çıkdı vefâsuz güzeli sevmeg ile

7 Bir nefes Mihrî vücûduñdan ırag olmadı gam
Hublaruñ cevri meger kim bile yogruldı gile

CLXI

( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün )

1 Sen kılmaduguñ derdüme dermânı unutma
Biñ hasret ile virdigüm ol cânı unutma

2 Kanlu yaşum irdükce revanlar idüben ah
Çak itdügüm ey dôst girîbânı unutma

3 Dilberler ile sen güle gezdükçe habîbüm
Hicrüñde olan dîdesi giryânı unutma

4 Lutfuñda ‘imâret kılıcak müdde’i göñlin
Cevrüñe yakılmış dil-i vîrânı unutma

5 Kıldukça hemâil kolını boynuña agyar
Zülfüñ gibi ben göñlü perîşânı unutma

6 Bir kerre kadem basmaga cânâ yüzüm üzre
‘Ahd itmiş idüñ gel bir o peymânı unutma

7 Bir yıl ki felek devr ide ‘âşık saña cânâ
Getirmeye bir Mihrî gibi anı unutma

CLXII

( Fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) 64a

1 Şöyle ditrer cân u dil her lahza cânân üstine
Nitekim pervâne ditrer şem’-i tâbân üstine

2 Derd ile can bülbülü billah nice can virmesün
Bir saçı sünbül yüzi gülberk-i handân üstine

3 Zâhidüñ igmâd-ı ‘ıyan itdügi mahbub görüp
Bil şuna beñzer bu har kâvindi urgan üstine

4 Kâdı u müftî müderris zâhid u pîr ü civan
Kangısı can virmedi mahbûb oglan üstine

5 Şem’i ruhsârına cânânuñ yüri pervâne veş
Sen i Mihrî can virüp her dem-be-dem yan üstine

CLXIII

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün ) FN, 65b
SN, 67b
1 Gam gicesinde geçdi günüm âh u vâh ile
Bir dem musâhib olmadum ol yüzi mâh ile

2 Cürmüm nedür katuñda senüñ bir gün ey felek
Kim hem ser itmedi beni zülfi siyâh ile

3 Hicrüñ gamında dil ne çeker şimdi dôstum
Bir ben bilürem ancak anı bir İlâh ile

4 Sen bî- vefâ firâkla can irdi hulkuma
Cânâ yoluñda çıksa gerek bir gün âh ile

5 Sofî katuñda hubları sevmek günâh ise
Sen fârig ol ko ben yanayın ol günâh ile

6 Hey gâfil olma gamzelerinden güzellerüñ
Biñ şeyhi yoldan eylediler bir nigâh ile

7 Mihrî Necâti şi’rine dirsin nazîre lîk
Sen bir gedâ-yı müflis o bir pâdişâh ile

CLXIV

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün )

1 Gâmu deryâya salup hürrem olalum gemide
Bâki kalmaz çü cihan hoş görelüm bu demi de

2 Nola çekdiyse gözüm yaşları deryâya beni
Garka virmişdi gözüm zevrakın evvel nemi de

3 Rûzigâruñ elemiyle nice bir aglayavuz
Rûzigâr ilte kenâre bulavuz hem demi de

4 Açalum ‘ışk hevâsıyla bu dil yelkenini 64b
Çekelüm lenger-i hicrânı koyalum gemide

5 ‘Aşıka dirler idi sabr gerek yâ hod sefr
Bu kelam hakkı budur gerçek imiş âdemide

6 İtdi gerçi ki felek Mihrî vatandan seni dûr
Gurbetüñ hoşça imiş hayli dile ‘âlemi de

7 Dil-i mecrûhuña gam çekme ki bir gün dem ola
Bulasın gurbet elinde aña sen merhemi de

CLXV

( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün ) FN, 65a
SN, 67a
1 Kaddüñ gibi yok serv-i hırâmanlar içinde
Hadduñ gibi yok berk-i gülistanlar içinde

2 Getürmeye sen mah gibi rûy-ı cihanda
Biñ yıl ki felek devride devranlar içinde

3 Gördi çü gözüm kâmet-i dil-cuyuñı cânâ
El-minneteallah yine bostanlar içinde

4 Çün hakka dehânuñ sanemâ kılsa tebessüm
Rûşen görinür lû’lü ü mercanlar içinde

5 Lâ’lüñ nola ger teşnelere virse hayâtı
Biñ dürlü nihan çeşme-i hayvanlar içinde

6 Hadduñ gibi büt bitmedi bir bag-ı cinanda
Lâ’lüñ gibi yok lâ’l-i bedahşanlar içinde

7 ‘Uşşâklaruñ cem’ idicek defter-i ‘ışka
Evvel yazılan Mihr’ola dîvanlar içinde

CLXVI

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) FN, 64a
SN, 66a
1 Kıl nasîhat dôstum çeşmüñe Allâh ‘ışkına
Bî- günah kan itmesün hay hay di lillâh ‘ışkına

2 Ol cefâ hu yârüme yâ Râb sen insâf vir
‘Âşık-ı sâdık kadimler itdügi âh ‘ışkına

3 Mısr-ı hüsnüñ Yûsuf-ı dil-teşnedür bir cür’a sun
Lâ’lüñ âbından zenehdânuñdaki câh ‘ışkına

4 Kalmışum hicrüñ mügaylânuñda yol vir ‘aşıka
Kâ’be-yi vaslûña varan dôstum râh ‘ışkına

5 Dilberâ çün her gedâya âsitânuñdur senet 65a
Sürme kapuñdan beni bu ‘âli dergâh ‘ışkına

6 Mihrîyi cevrüñle cânâ âhir öldürseñ gerek
Bâri tiz öldür cefâdan kurtar Allâh ‘ışkına

CLXVII

( mefâîlün mefâîlün feûlün )

1 Göñül geçmez hevâdan Allah Allâh
Usanmaz dil rübâdan Allah Allâh

2 Dün ü gün dilerüñ kûyuna varam
Geçilmez mübtelâdan Allah Allâh

3 Yürürler hûblar bî-gânelerle
Kaçarlar âşinâlardan Allah Allâh

4 Rakîbi yâd ider lutfıyla her dem
Bizi añmaz vefâdan Allah Allâh

5 Dil ü cân aldı bilmem dahi ne ister
O şâhum ben gedâdan Allah Allâh

6 Ya vasl it dilbere yâ lutf it öldür
Beni kurtar belâdan Allah Allâh

7 Dehânına gelüpdür cân-ı Mihrî
Dahi ölmez cefâdan Allah Allâh

CLXVIII

( mefâîlün mefâîlün feûlün ) FN, 65b
SN, 67b
1 Göñül vireli sen nâ-Mihrîbâna
Terâhum kılmaduñ bir demde câne

2 Olaldan ‘ışkuñ ile cân yoldaş
Enîsüm gâm olupdur gussahâne

3 Ayagın öpmege sen serv-i nâzuñ
Gözümüñ yaşı olmışdur revâne

4 Rakîbe lâ’l-i nâbuñ sun ko ‘âşık
Ciger kanûñı içsün kana kana

5 İçirür çerh elinden ‘âdetîdür
Kime şerbet kime zehri zamâne

6 Düşelden ‘ışkıñuñ nârına Mihrî
Vücûdın mahv kıldı yana yana

CLXIX

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) 65b

1 Gör ne yüz gösterdi bu zülfü semen-sâlar bize FN, 65a
Kodı biñ derd u elem hicrüñle sevdâlar bize SN, 67a

2 Çekmişüz yüz biñ cefâsın her cihetden gerçi ah
İtmedi bir dem vefâ bu hûb u râ’nâlar bize

3 Düşmişüz âhû gözüñ sevdâsına Mecnûn veş
Mesken olmışdur kamu bu kûh ü sahrâlar bize

4 Pâre kılsa itlerüñ cânâ rakîb-i kâfiri
Olmaz idi dâhi bir vech ile gavgâlar bize

5 Çâresi sabr eylemekdür Mihrî-i kassem ezel
Böyle yazmış çünki her vech ile inşâlar bize

CLXX

( mefâîlün mefâîlün feûlün )

1 Göñül virdüm saña olmaduñ âgah
İderem tañ mıdur her demde sâd ah

2 Olur derdüñle dil âvâre her dem
Dil-ârâmum gülegör hâli geh k’ah

3 Mükedder hâlüme olmasa rahmuñ
Ölürem sevdigüm derdüñle vallah

4 Toludur dûd-ı âhûm ile semâlar
İderem âh her dem her seher gah

5 Göñülle Mihrüñe kim virmese dil
Ölürse tañ mıdur râhuñda gümrah

6 Du’âdur her kelam saña mehirüñ
Ki dergâhüñ aña sa’d oldı her gah

CLXXI

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün )

1 Kâ’be yüzinde nûrı görüp didi Ahmede
Müjdeñe virelüm salavâtı Muhammede

2 İtdi harîm kuyını ‘uşâk-ı dil-i makam
Bâb-ı selâm oldı eşigi muvahhide

3 İster göñül ki kûyını her dem tavâf ide
Dîdâre irer mücâvir olanlar çü Mekkede

4 Merveh hakı Safâsın anuñ ol bulur heman 66a
‘Işkı yolında sıdk ile kurbân cân ide

5 İhrâm itdüm egnüme ‘ışkı libâsını
Yiter cihanda cübbe de cennet de hülle de

6 Dil teşnesine zemzem-i lâ’lin urmasa
Hâr-ı cefâda olmış idüm ben beriyyede

7 Mihrî süreli yüzin eşigüñe dôstum
Kalmadı meyli dâhi cenân-ı mahallide

CLXXII

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün )

1 Ne cefâ eyledi gör çerh bizüm cânumuza
Hasret itdi bizi her sevgilü yârânumuza

2 Rûzgâruñ biz umarduk ki vefâsın görevüz
Vardugınca o bizüm diş biledi kanumuza

3 Kanı ol ‘ıyş u ‘işret kanı ol çeng u rebab
Âh her demde selâm olsun o devrânumuza

4 Görmedüm bir dahi yâran yüzüñi âh eger
İrişe bir gün ecel desti girîbânumuza

5 Kârımuz itdi felek bülbül-veş zâr u figan
Hasret ideli bizi bu gül-i handânumuza

6 Ne günâh itdüñ ola çerh-i sitemkâre ‘aceb
Ki bizi dûr ider ol dâima cânânumuza

7 Añlar idi bularuñ lutfı garib göñlümüzi
Şimdi kim vire safâ bu dil-i virânumuza

8 Saldı küffâr iline Allâh yâranlarumız
Neyledi bu felegi gör ki müselmânumuza

9 Mihrî ger ‘ömr vefa eyler ise kesme ümid
Geleler saglık ile bir gün ola yanumuza

10 Unudurlarsa bizi dostlar unutsun nidelüm
Hele biz duralum ihlâs ile îmânumuza

CLXXIII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

1 Var mıdur ‘âlemde bir dilber cefâkâr olmaya
Hîle-yi cevr u sitemkâr ile mekkâr olmaya

2 Kand’olur sünbüllerüñ mâh üzre tagıtdukça dost 66b
Zülfüñüñ bir kılına yüz biñ dil-i fikâr olmaya

3 Gamzeñüñ cânûma beñ beñ zahm kıldugın şeha
Hazretî Hak katına varıcak inkar olmaya

4 Himmet ü cûduñ hayalümden ne tañ olmasa dûr
Lutf u ihsanuñ umar bir ben günahkar olmaya

5 Dôstum cem’ itseler ‘âlemde bî-tali’leri
Bir dahî Mihrî gibi bahtı siyahkar olmaya

CLXXIV

( failatün failatün failatün failün ) FN, 66b
SN, 68a
1 Hem dem olmasun İlahî ah u efgan kimseye
Mahrem olmasun cihanda zar u giryan kimseye

2 Devr-i hüsnüñdür bu gün sayeñde hoş gör ‘aşıkı
Baki kalmaz dôstum bil kim bu devran kimseye

3 Tîg-ı kahr ile diler çün şerha şerha sînemi
Bir nazar kılsa gözi ucuyla canan kimseye

4 Korkaram agyar bir gün yar kûyından beni
Sürdüre cennetden uymasun bu şeytan kimseye

5 Mihrîmi terk eylemiş Mihrî dimişsin dôstum
İtme gel billah na hak yire bühtan kimseye

CLXXV

( mefûlü mefaîlü mefaîlü feûlün )

1 Ya Rab nola halüm benüm ol yar giderse
Hasretle kılam niceye dek zar giderse

2 Bülbül gibi kurban olayın har-ı cefada
Sen ruhları gül sûreti gülzar giderse

3 ‘Ahdüñe vefa kılmadı ol yar nidem ah
Kanlar yudayum derd ile her bar giderse

4 Koydum ben elüm ile benüm başuma hâki
Bagruma basayum taşı naçar giderse

5 Terk eyle seni terk ideni sen dahi Mihrî
Agyare koyup seni o bî- ‘ar giderse

CLXXVI

( feilatün feilatün feilatün feilün ) 67a
FN, 63b
1 Yine dil düşdi bu gün bir yüzi meh paresine SN, 65b
Lutf idüp rahm ide mi ‘aşık-ı bî-çaresine

2 ‘Acaba la’l-i lebinden yine emsem kıla mı
Yüregümde görinen gamzeleri yaresine

3 Yari hem dem ider idüm baña illa nedîm
Müdde’î girmese ger ikimüziñ aresine

4 ‘Işkı rahında bulur mı dil ü can terk idici
Bir benüm gibi cihan içre dahi arasına

5 Ne kadar cevr ider iseñ sanema terk itmez
Mihrî mihrüñi senüñ ta meger ol varasına

CLXXVII

( feilatün feilatün feilatün feilün ) FN, 67b
SN, 69b
1 Yine dil düşdi bu gün bir gözi ahû eliñe
Ki güneş görse yüzin gire sehâba eliñe

2 Gelse ol yar nola külbe-i ahzanumuza
Yüzüm üstine kadem basmaga bu gölgelige

3 Nola ol rûh-ı revanum kosa ihsanlar idüp
Hak-i payine yüzüm sürmege bir kerrelige

4 Kahr-ı agyar ile bıçak soñuña irmiş idi
Cevr-i yar ile bu kez geçdi sünükden ilige

5 Yari yanumda görüp hışm ile çün bakdı rakib
Ol çepel şeklini döndürdi heman sirkelige

6 Reh-i ‘ışkuñda ‘ömür geçdi mülazımlıg ile
Ya gel öldür ya kabul eyle beni bendelige

7 Bu cihandur gün ola Mihrîye rahm eyleye yar
Dahi yar kalmaya agyar saña dilgilige

HARF İ YA’

CLXXVIII

( mefûlü mefaîlü mefaîlü feûlün )

1 Eşcar yine türlü şükûfeyle tonandı
‘Iyş eyleyelüm gûşe-yi gülşende gel imdi

2 Sevda belürüp başda nola dil de delürse
Bes vakt-i bahar irdi vü enhar bulundı

3 Nic’aglayasun har-ı cefası ile iy dil
Bak goncelerüñ hüsnine gül gibi gül imdi

4 Gel vakt-i safa devr-i baharuñ günidür 67b
Ey dil demidür sen dahi şevk ile tol imdi

5 Şol deñlü figan eylemişüm güllere karşu
Bülbüllerüñ uyhûsı uçup cümle uyandı

6 Yüz sürmek içün payine her serv-i revanuñ
Gözüm yaşı Ceyhûn revan bagı tolandı

7 Geçmiş ki hayıf Mihrî Amasîyada ‘ömrüñ
Kostantinîde ‘akıluñ gitme kal imdi

CLXXIX

( mefailün feilatün mefailün feilün ) FN, 73b
SN, 75a
1 Egerçi yazamadum hüsniñüñ kitabetini
Velîk çok okumışum cemalüñ ayetini

2 Baña müfessiri ‘ışkıñ ezelde bildürdi
Lebüñ ‘ibaretini gör Hakuñ hidayetini

3 Egerçi müşkil idi lîk canda hıfz itdüm
Saçuñ mesaili ile yüzüñ hevasetini

4 Cemalüñ adına hutbe okur göñül her dem
Kim itdi imdi cihanda bunuñ hitabetini

5 Ko zülfi kıssasın okı cemal-i mushafını
Götürmek ister iseñ can u dil delaletini

6 Müyesser ola görem mi habîbümi bir gün
Cefası terki ile cevrinüñ nihayetini

7 Beni uş uş ile añlar rakîbi bûse ile
Aña ‘inayetini gör baña rezaketini

8 Kişiye zulm begüm padişahı eyleyicek
Kimüñ kapusına varsa ider şikayetini

9 Cefalaruñ gamıla cevriñüñ risalesini
Okumayan ne bilür Mihrînüñ hikayetini

CLXXX

( feilatün feilatün feilatün feilün ) FN, 72b
SN, 74a
1 İtmedi vaslı meta’ına o can yarlıgı
Dil virüp eylemişüz gerçi harîdarlıgı

2 Niçün ey dost bu efganuma gûş eylemedüñ
Bülbülüñ hoş mı gelür yohsa güle zarlıgı

3 Bülbül aglar gül içün har miyanını koçar 68a
Virmesün kimselere dünyede naçarlıgı

4 Yüzüme güldigiçün şişlere sancır güli har
Nidelüm ol hu komaz kande’se agyarlıgı

5 Mihrî dil hasteden ey dôst çevirme yüzüñi
Gel unutma sanema eski vefadarlıgı

CLXXXI

( mefûlü mefaîlü mefaîlü feûlün )

1 Agyar ile yar oldı vü cânan yola gitdi
Ten bunda kalup rûh-ı revanum bile gitdi

2 Gam hanelerinde yine ben aglayu kaldum
Rahm itmedi dil hastesine ol güle gitdi

3 Kûyuñda habîbüm şu kadar aglamışum kim
Kanlu gözümüñ yaşıla ‘âlem sile gitdi

4 Aglañ gülüñ ol ‘aşıka ey hal bilenler
Cananı habîbi anuñ ırak ile gitdi

5 Ey tali’i yok Mihrî heman eyle tahammül
Ancah bu hevalarda emegüñ yile gitdi

CLXXXII

( feilatün feilatün feilatün feilün )

1 Oldı dil bülbüli bu gül ruh-ı zîba delüsi
Biñ ola bencileyin ‘aşık-ı şeyda delüsi

2 Düşdi sahraya yeler derd ile Mecnûn göñül
Olalıdan beri ol saçları Leyla delüsi

3 Gerçi çok o sanemüñ ‘ışkınuñ ‘aşüfteleri
Olmaya bencileyin bir dahi rüsva delüsi

4 Gice gündiz başını serv salar gülşende
Meger olmış o dahi ol kad ü ra’na delüsi

5 Ol mehüñ Mihrî cihan halkı da dîvanesidür
Sen seni sanma heman dünyede tenha delüsi

CLXXXIII

( mefûlü mefaîlü mefaîlü feûlün )

1 Bir eyü güzeller güzeli göñlümi aldı
Göz göre benüm başumı gavgalara saldı

2 Kurdurdı heman gözlerine kaşları yayın 68b
Kirpükleri okların atup bagrumı deldi

3 Öldürmese güç ile beni bari eñinde
Derdine düşelden berü baña olan oldı

4 Canumı benüm sevgüsi odlare yakaldan
Ahum tütüni yerlere vü göklere toldı

5 Göñlüm alalı ol baña itdüklerini vah
Dostlar işidüp agladı düşmen kati’ güldi

6 Ey Mihrî saña yar cefa itse ‘aceb mi
Göçini çeker dünyede ancak seni buldı

CLXXXIV

( failatün failatün failatün failün )
I
Bizden olduñsa rakîbüñ sözile bîzar hey
Güç ile gökçeklik olmaz neyleyelüm var hey
Eksük olmaz bu cihandur ‘aşıka bir yar hey
Ben de senden vazgeldüm vazgeldüm var hey
II
Bulınur hey bu cihanda taze taze hûblar
Nazeninler hublar u mahbûblar u mergûblar
Rûy-ı ‘âlemde heman kat’ olmadı mergûblar
Ben de senden vazgeldüm vazgeldüm var hey
III
Bî vefa mahbublara rîş hande ‘aşıklar gerek
Gerçegi terk it yüri saña münafıklar gerek
Sadıku’l-kul olana yar-ı muafıklar gerek
Ben de senden vazgeldüm vazgeldüm var hey
IV
Mısr-i dilde Yusuf candan ‘aziz itdüm seni
Cevr ile pîr eyledüñ ‘ahir Züleyha veş beni
Yar idinmek yog imiş bildüm ki celef oglanı
Ben de senden vazgeldüm vazgeldüm var hey
V
Yüzüni görmege gerçi kî virürüm canı ben
Sen dahi hublarda bir ‘aşık perest idüñ iñen
Gördügüñce beni igmad idüp ayruklañma sen
Ben de senden vazgeldüm vazgeldüm var hey
VI
Gerçi ‘ışkuñ narına düşelden itdüm hayli ah
Dûd-ı ahûm ahir itdi gün cemalüñi siyah
Sen geda-yı hûb olduñ Mihrî ‘ışka padişah
Ben de senden vazgeldüm vazgeldüm var hey 69a

CLXXXV

( failatün failatün failatün failün)

1 Ben ki resm-gûn ile mersûm ola idüm kaşki
Bu cihane gelmeyüp ma’dûm olaydum kaşki

2 Geçdi ‘ömrüm rûzgaruñ şiddetiyle her zaman
Ben bu candan ah ezel mahrûm olaydum kaşki

3 Kıllet ile zillet ile ögülüp her babda
Soñra ‘izz u nâr ile mahdûm olaydum kaşki

4 Bülbül olup karı dilde her dem efgan olmadan
Hû bedî vîranelerde bûm olaydum kaşki

5 Muttasıl gam hanesinde can ‘azabıyla geçer
İrmeye idüm bu güne mahrûm olaydum kaşki

6 Bunca ma’lûmat ile meşhur olunca ‘âleme
Dürlü mechûlat ile mezmûm olaydum kaşki

7 Şimdiki halkuñ katuñda terklükdür î’tibar
Keşlü terhanelerinde sûm olaydum kaşki

8 Kanda ise na ehle virmiş muradını felek
Mihrî bende cehl ile ma’lûm olaydum kaşki

CLXXXVI

( mefûlü mefaîlü mefaîlü feûlün ) FN, 69b
SN, 71b
1 Bir haste göñül derdine derman yetişdi
Vîrane göñül tahtına sultan yetişdi

2 Zeyn itmege can gülşenin el-minnete’l-Allah
Ol ruhları gül saçları reyhan yetişdi

3 Dil bülbüli feryad u figan itse demidür
Bir gonce dehan serv-i hıraman yetişdi

4 Getürdi saba peyki cela hak-i rehüñden
Ta gözlerüme kî hal-i safahan yetişdi

5 Can rahatı yagmaladı ol demde hayalüñ
Dil hanesine geldi çü mihman yetişdi

6 Şükrane vir ey Mihrî revan yolına canı
Şad ol ki bugün devlet ile can yetişdi

CLXXXVII

( mefûlü failatü mefaîlü failün ) 69b
FN, 71b
1 Böyle cihana hûb yaratdı Hüda seni SN, 73a
Hûb itdi ise dimedi ol pür cefa seni

2 Hüsnüñ baharı bulmış iken revnak ey perî
Ergürmeye hazane sakın bed du’a seni

3 Çokdur cihanda gerçi senüñ mübtelalaruñ
Ben bende gibi sevmedi bir mübtela seni

4 Hey kime kaldı di bu güzellik saña kala
Cehd it heman ki olma yisün bî-vefa seni

5 Az it cefayı ‘aşıka göster vefa yüzin
Her ehl-i’ışk hayr du’adan aña seni

6 Dime bu gün ki hüsn elinüñ padişahıyam
Mihrî gibi ider felek irte geda seni

CLXXXVIII

( mefûlü failatü mefaîlü fâilün ) FN, 68b
SN, 70b
1 Bîmar-ı ‘ışka düşenüñ olur mı takati
Ey dil hemîşe böyledür ‘ışkuñ ‘alameti

2 Kangı derûnı ney gibi nalan itmedi
Kangı dimagı yakmadı ‘ışkuñ harareti

3 Bu meclis içre sînesi kimüñ def’ olmadı
Çeng gibi kimüñ olmadı ham ser ü kameti

4 Bir gün ola iñen dahi gam çekme haste dil
Dilber müesser ola bulasın selameti

5 Her cevr ü her cefayı saña tali’üñ ider
İtme iñende Mihrî felekden şikayeti
6 Tabluñ avazı sem’e arıkdan kaba gelür
İtseñ yek idesin bu hevadan feragati

CLXXXIX

( mefaîlün mefaîlün feûlün )

1 Cihan içinde bir hûba Güvahî
Seni Hak mübtela kılsun İlahî

2 Rahı bagında bülbül veş habîbüñ
Figan u nâle ile eyle âhı

3 Takup boynuña zülf-i rîsmanın
Zenehdanuñda kılsun saña çahî

4 Yakup canuñ fitilin gam şebüñde 70a
Uyarsun ‘âlemin bir mihr ü mahı

5 Leb-i cam-ı meyinden yad kılsun
Seni meclisde bir boynı sürahi

6 Dem-a-dem su yerine kanuñ içsün
Keman ebrûlaruñ çeşm-i siyahı

7 Ser-i zülfine berdar itsün ahir
Seni bir hüsn elinüñ padişahı

8 Mealin iş bu şi’ri ger sorarsañ
Nedür dirsen Güvahînüñ günahı

9 Ki bir kaç beytüñ ile Mihrîyi sen
Niçün yad eylemezsin gahi gahî

CXC

( mefûlü failatü mefaîlü failün ) FN, 72b
SN, 74b
1 Çokdur cihanda gerçi güzeller senüñ gibi
Bir nazenîn görmedüm el hak senüñ gibi

2 Komam ölünce elden etegüñi dôstum
Buldum sa’adetiyse yeter damenüñ gibi

3 Cana kapuñda canla serden geçenlerüz
Uyma rakîbe sürme bizi düşmenüñ gibi

4 Dîl zülfiñe asıldı didüm didi neyleyin
Her bir kıluñda biñ asılupdur anuñ gibi

5 Dil zülfüñi vatan ideli dir kamu u nas
Yokdur cihanda Mihrî senüñ meskenüñ gibi

CXCI

( feilatün feilatün feilatün feilün )
I
Çünki gönderdi Hüda devlet ile raha seni
Mübtela kılsun İlahî yine bir şaha seni
Komayalum hele var ah seher gaha seni
Yüri şahum yüri ısmarladum Allâha seni
II
Bir zaman şehr-i Amasîyede İskender idüñ
Hızr veş Ab-ı Hayat isteyene rehber idüñ
Hûblar içre sanema sen dahi bir server idüñ
Yüri şahum yüri ısmarladum Allâha seni
III
Varalum kûyuña her demde figanlar idelüm 70b
Yaşum ırmagını her caye revanlar idelüm
Yüzümüz sürüp eşigüñde mekanlar idelüm
Yüri şahum yüri ısmarladum Allâha seni
IV
Kanı ol dem ki bizümle dün ü gün hem dem idüñ
Dil-i mecrûhumuzın yaresine merhem idüñ
Hey benüm beg cigerüm sen dahi bir adem idüñ
Yüri şahum yüri ısmarladum Allâha seni
V
Seni heyhat ki bir dahi görünce gözümüz
Ah u zar ile geçiser gicemüz gündüzümüz
Canumuz Hakka irüşince bu olsun sözümüz
Yüri şahum yüri ısmarladumAllâha seni
VI
Kaşlaruñ yasına kanı ki nişan idi sine
Dil-i aşufte unutmaz seni varınca sine
Gamzeñ okların atarduñ dil ü can pûtesine
Yüri şahum yüri ısmarladum Allâha seni
VII
Âşinâ olmış iken çün bizi yad itdi felek
Yareler üstine dag urdı yine derdlü yürek
Kıldı fikrüñle hayalüñ bize ey dôst bilik
Yüri şahum yüri ısmarladum Allâha seni
VIII
Bag-ı hüsniñe hazan irmesün ey lale-‘izar
Bulunır Mihrî gibi saña ne gam günde hezar
Dôst yad itmek imiş ‘âdetiñüz âhiri kar
Yüri şahum yüri ısmarladum Allâha seni

CXCII

( mefûlü mefaîlü mefaîlü feûlün ) FN, 86b
SN, 70a
1 Haddüñ görinelden gül-i handan unuduldı
Hattuñ ireli sünbül ü reyhan unuduldı

2 Cana bu cihan içre güzellikde cemalüñ
Meşhur olalı Yûsuf-ı Ken’an unuduldı

3 Çekdi lebiñüñ hasretile sînesine dag
Taglara düşüp lale-i nu’man unuduldı

4 Mahmûr gözüñ gülşen-i hüsnüñde görelden
Her gûşede bu nergis-i mestan unuduldı

5 ‘Ahd itmiş idüñ Mihrîyi öldürmege cânâ 71a
Beñzer begüm ol ‘ahd ile peyman unuduldı

CXCIII

Müstezad-ı Mihrî

( mefûlü mefaîlü mefaîlü feûlün
mefûlü feûlün )

1 Harc it dir iseñ ‘ışkum içün ‘ömr ile canı
Olsun begüm olsun
Terk it dir iseñ ‘ışkum içün iki cihanı
Olsun begüm olsun

2 Kaddüm var iken kametini bag-ı cihanda
Her sahn-ı çemende
Zinhar görüp añma sakın serv-i revanı
Olsun begüm olsun

3 Bülbül gibi sen zarlıg it har-ı cefada
Gülzar-ı cihanda
Gördükce bu ben hadd-ı gül ü gonce dehanı
Olsun begüm olsun

4 Sanduknı daim sineñüñ imdi nişan it
Besde aña can it
Atdukça müjen tîrini ebrûm kemanı
Olsun begüm olsun

5 Can levhasına eyle cemalümi musavver
Bulsun dilüñ enver
Ta görse hased ide anuñ nakşına mani
Olsun begün olsun

6 Meta’ına ger ‘ışkuñ olduñsa harîdar
Candur beha al var
Issıyla bu bazarda hiç añma ziyanı
Olsun begüm olsun

7 ‘Akl u dil ü canuñ baña virmişdüñ ezelde
Neyler dahı sende
Tîz vir beri añları gerekdür baña anı
Olsun begüm olsun

8 Ol derdüm ile olma dahi hublara mail
Ol hublara kail
Mahbûb cihan ger ola itme nigar anı
Olsun begüm olsun

9 Nagah girür ise elüñe damen-i vaslum
Bir vakt-i şerefde 71b
Sür yüzüñi vü gözüñ ayaguma revanı
Olsun begüm olsun

10 Gerçi bu cihanda bulunur talibe matlub
Sevdügi-ola bir hub
Yad eyleme ‘ışkumda dahi sen o zamanı
Olsun begüm olsun

11 Düketmiş imiş ‘ömrüñi ey Mihrî güzeller
Cevr ile cihanda
Şimden girü ‘ışkum ile benüm gel ola fanî
Olsun begüm olsun

CXCIV

( failatün failatün failatün failün )

1 Habdan açdum gözüm na gah kaldurdum seri
Karşuma gördüm turur bir mah- çehre dilberi

2 Tali’üm sad oldı ya hod kadre irdüm galiba
Kim mahallüm içre gördüm gice togmış müşterî

3 Nûr akar gördüm cemalinden egerçi zahira
Kendisi beñzer müselmana libası kafirî

4 Gözümi açup yumunca oldı çeşmümden nihan
Şöyle teşhîs itdüm anı ya melekdür ya perî

5 İrdi çün ab-ı hayata Mihrî ölmez haşre dek
Gördi çün zulmet şebinde ol ‘ıyan İskenderî

CXCV

( mefûlü mefaîlü mefaîlü feûlün ) FN, 73a
SN, 75a
1 Hoş rûha gıda idi sanem hüsni nüvası
İlla nidelüm vardur anuñ dahı fenası

2 Bir gonce-yi ter sahn-ı çemende açılınca
Anuñla bile bitmese biñ har u cefası

3 Bülbül nice feryad u figan eylemesün kim
Bir heftelige hem demidür gonce safası

4 Gırra’-olmañ iñen hüsniñüze i hûb sanemler
Gül ‘ömri gibi tîz giçer hüsn bekası

5 Bu güni bahar ise vü yarını hazandur
Kendüye kalur her kişinüñ yüzi karası

6 Bir devr idi ser defter-i hûban idi Mihrî
Şimdi görün uş her güzelüñ oldı gedası

CXCVI

( failatün failatün failatün failün )

1 Dergehinde ol şehüñ ma’lum olaydum kaşki
Hizmetinde ‘akibet mahdum olaydum kaşki

2 Vasl-ı cananı müesser kılmaz imiş çün felek
Bu belakeş candan mahrûm olaydum kaşki

3 Gülsitanında çün ezhar olmadum ben dôstum
Bosıtanında peyazû sûm olaydum kaşki

4 Ol sanem yazdıkda ‘uşşakın vefa mektûbuna
Ben siyah karı dahi merkûm olaydum kaşki

5 Ka’be-yi kûyında habîbümüñ tavaf idenlerüñ
Ayagı altında toprak kûm olaydum kaşki

6 Göyünince kahr-ı agyar ile dil mücmer gibi
Cevr-i yar ile yanaydum mûm olaydum kaşki

7 Biñ ‘azab ile geçince bir nefes cananeye
Canı teslîm eyleyüp merhûm olaydum kaşki

8 Tañ’-ı nadandan sen ey zahid yüri kıl ihtiraz
Haşre dek ben ‘ışk ile mezmûm olaydum kaşki

9 İtler ile hemdem olaydum i Mihrî daima
Dergehinde ol şehüñ ma’lum olaydum kaşki

CXCVII

( failatün failatün failatün failün )

1 Dôstlar sanmañ ki bir lale-‘izar añlar beni
Hane-i gam içre her dem ah u zar añlar beni

2 Geh hayalî yar hemdem eylerem gahî gamuñ
Mihnet ü derd ü belayıla bu kar añlar beni

3 Vaslı añlarken beni dildarumuñ her rûz u şeb
Şimdi gör halüm hayal-i rûy-ı yar añlar beni

4 İñlenür miydi bu canum tende bir an yarsuz
Vuslatına irgürem dir rûzigar añlar beni

5 Sîne-i pür sûzuma çeşmüm akıdur çeşmesin
Teşne dil bulur hayatı bu bekar añlar beni

6 İntizar ile irüşdi işde ‘ömrüm ahire 72b
Vade-yi vaslı ile dahi nigar añlar beni

7 Didiler lazımdurur ‘uşşaka sabr veya sefer
İmdi ey Mihrî heman terk-i diyar añlar beni

8 Garka virse bahr-i ‘ışkında direm dil zevrakın
Ha sürür beni kenare rûzgar añlar beni

CXCVIII

( failatün failatün failatün failün ) FN, 72a
SN, 73b
1 Dôst nazik yar imişsin böyle bilmezdüm seni
Dil yakıcı nar imişsin böyle bilmezdüm seni

2 Cevr ile ‘aşıklaruñ od yakdurursun başına
Hayli hoş sehhar imişsin böyle bilmezdüm seni

3 Gül gibi yüze güler didüklerince dôstum
Şimdi bildüm var imişsin böyle bilmezdümseni

4 Göñlüñ aldum al ile derdüñ hoş inkar eyledüñ
Hey ne bî-ikrar imişsin böyle bilmezdüm seni

5 Göñli ıraklara virmişsün dil ile hoş beni
Ah kim aldar imişsin böyle bilmezdüm seni

6 Cümle ‘âlem halkını agyar idindüm seni yar
Sen dahî agyar imişsin böyle bilmezdüm seni

7 Ey ki düşdüñ Mihrî her bir bî-vefanuñ payine
Sen dahi bî-‘ar imişsin böyle bilmezdüm seni

CXCIX

( failatün failatün failatün failün )

1 Rîsman-ı zülfüñe dil ta ki canın bagladı
Hizmetüñe sıdk ile tende miyanın bagladı

2 Bag-ı hüsnüñde görüp dil bülbülinüñ nalesin
Andelîban sahn-ı gülşende zebanın bagladı

3 Satdı ‘ışkuñ taciri ben bendesin hicr ü gama
Müdde’îye hoş ferahlar armaganın bagladı

4 Gördiler leylî saçuñ bendinde Mecnûn göñlümi
Ehl-i diller Leyli vü Mecnûn divânın bagladı

5 Hûnini ‘aşıklalaruñ çeşmüñ meger dökmek diler
Neşter-i müjganuña kaşuñ kemanın bagladı

6 Almadan bir berk-i gül hadduñdan irdi hattuñ âh 73a
Harlar ol gül’izaruñ çehre yanın bagladı

7 Mihrî şevk-ı ışkuñ içre leblerüñ yad idicek
Bu şirin güftarı şekkerler dükanın bagladı

CC

( failatün failatün failatün failün )

1 Şöyle teşhis eyledüm cânânı bayram irtesi
Galib ider derdüme dermânı bayram irtesi

2 La’l-i nabından şeker sal bûsesine dilberüñ
Urmaz isem ben ‘aceb dendanı bayram irtesi

3 ‘Arif oldur nazenînleri der pençe seyr idüp
Her kenare eyleye seyranı bayram irtesi

4 Hûblaruñ zülfi saluncagında canlar salınur
Zeyn olıcak hüsninüñ meydanı bayram irtesi

5 Ummasın kim salına ol yar ile eydik rakib
Salınur hazırdur uş urganı bayram irtesi

6 Gerçi ‘ıyd u saluna kurban idi Mihrî anuñ
Lîk teslîm itdi yare canı bayram irtesi

7 Çok mübarek demlere irmiş idik emmaresi
Olmaya ol dem gibi ah kanı bayram irtesi

CCI

( failatün failatün failatün failün ) FN, 69a
SN, 71a
1 Tutdı afakı ser-a-ser gün cemalüñ pertevi
Hail olmasa gurûb itmezdi zülfüñ şebrevi

2 Kaşlaruñ kavs-i karih gibi keman almış ele
Canlar pür tab atar cana helallik pertevi

3 Zind’ola ‘ışkuñ şehidi haşre dek İlyas veş
Bûy-ı zülfüñden saba ilete nesîm-i ‘İsevî

4 Darbe-i şemşîrine takat getürmez kimsene
Hazret-i şehzâdeye cem’ olsa ‘âlem hüsrevi

5 Zühre çengüñ çala çerh içre yire çar paresin
Meclis-i has içre raks urursa şaha mevlevî

6 Kıl ‘imaret göñlümüñ vîranın ey kan-ı kerem
Mihnet ü derd ü belayıla yakılmışdur evi

7 Tali’i ol şairlerüñ ki eş’arınuñ ma’nası var 73b
Sen oralıkda i Mihrî ko kurı sözi savi

CCII

( mefûlü failatü mefaîlü failün ) FN, 68a
SN, 70a
1 ‘İşkuñ yolında her ki sakındıysa ‘arını
Ta haşr olınca isteye bulmaya yarını

2 ‘Aşık mı diyerem aña canan yoluñda ol
Can u dil ile virmeye ta ‘ömri varını

3 Dil ‘andelîbi di nice feryad kılmasun
Her har ile görür gözi sen gül’izarını

4 Lutfın rakîbe kılur ü ‘uşşaka cevrini
Gör bu zamane hublarınuñ î’tibarını

5 Devr-i ruhında satmaga tiryak lebrin
Dilber eline almış iki zülfi marını

6 Mihrî heva-yı ‘ışkuñı elden komaz eger
Meydan-ı ‘ışk içinde dikerlerse darını

7 Cana virürse şavk-ı ruhuñla cihanda can
Pür nûr kıla haşre dek anuñ mezarını

CCIII

( mefûlü mefaîlü mefaîlü feûlün ) FN, 69a
SN, 70b
1 ‘İşkûñ sanema çün Yed-i Kudret dile yazdı
Başuma bela vü gam u hecrüñ bileyazdı

2 Sen gonce dehen gül gibi yüzüme gülince
Can bülbüli bu har-ı cefadan öleyazdı

3 Hadduñı görüp korkaram ah itmege cana
Zîra bu hevadan nice güller solayazdı

4 Hecrüñde habîbüm şu kadar aglamışum kim
Dil zevrakı kanlu yaşuma gark olayazdı

5 Bir bûse vir öldüm didi Mihrî aña yari
Çeşmi ile hışm itdi egerçi güleyazdı

CCIV

( mefûlü failatü mefaîlü failün )

1 Gam-gîn dilümde zar ile efgan dükenmedi
Temgin gözümde derd ile giryan dükenmedi

2 Tenvir-i gamda ateş-i hicran ile ciger 74a
Büryan olalı dünyede büryan dükenmedi

3 Derda dirîg geçdi günüm intizar ile
‘Ömrüm dögündi vade-i canan dükenmedi

4 Hublar katuñda kançaru baksañ rakîbdür
‘Âlemde cevr-bar ile şeytan dükenmedi

5 Bir kerre mübtelalaruña rahm idem diseñ
Dünyede sevdigüm nola yalan dükenmedi

6 İn’am eylese saile hüsnüñ zekatını
Şehler katuñda lutf ile ihsan dükenmedi

7 Mihrî olalı gülşen-i kûyuñda ‘andelib
Gamgin dilüñde nale vü efgan dükenmedi

CCV

( mefaîlün mefaîlün mefaîlün mefaîlün ) FN, 67b
SN, 69b
1 Gamuñda haste olup dil kapuñda yasdanur taşı
Terahhum kıl ki ‘uşşakın katî yastıkdadur başı

2 Ganîmet gör bu dem ‘ömri sarıl bir nazenin ile
Cihan agyardan halî olıcak tuymasun naşı

3 Geçerken bende oldı dil habîbüm asitanuñda
Göñül derban gözüm sakka müjemdür şimdi ferraşı

4 Heva-yı la’l-i şîrînüñ içün can virdi kim Ferhad
Göreydi dôstum her dem iderdi hüsn-i sapaşı

5 Heva-yı ‘ışka yoldaş ol dilerseñ bulasın vahdet
İdünme kendüñe mahrem dil-i bî- ‘ışk yoldaşı

6 Senüñ ‘ışkuñ hevasında budur tahsîli Mihrînüñ
Ciger büryan vü dil haste akıdur gözleri yaşı

CCVI

( feilatün feilatün feilatün feilün ) FN, 72a
SN, 74a
1 Gitdi ‘aklum bilüm ey şah-ı cihan sen gideli
Bir nefes bende karar itmedi can sen gideli

2 Çünki sen serv-i revan gitdi heman oldı revan
‘Akabince gözümüñ yaşı revan sen gideli

3 Mührüñi saklar idüm dilde gözüm yaşı velî
Eyledi sırrumı gün gibi ‘ıyan sen gideli

4 Zikr ü tesbîhi kodum şam u seher elümden 74b
Aduñı yad iderem dilde heman sen gideli

5 Yaluñız şehr degüldür baña zindan görinen
Mihrînüñ gözine tar oldı cihan sen gideli

CCVII

( feilatün feilatün feilatün feilün ) FN, 71a
SN, 73a
1 Gel ki senden budur ey dôst bu cânuñ dilegi
Yar neler vardur içünde göre derdlü yüregi

2 Hamdülillah ki müjeñ tîri cigerden geçicek
Hele peykanları kaldı dile yiter yelegi

3 Ray-kan virseler almam bu cihan hublarını
Saña can virüp aluram baña sensüz yüregi

4 Yar ile hoş dem idik irdi bize bed nazaruñ
Çatlaya ‘inşallah rakîba iki gözüñ bebegi

5 Her ki yarumdan ayırur beni ya Rab dilerem
‘Ömrü az olsun u dünyada dükensün kepegi

6 Baş koşup zülfüñe Mihrî kurı sevdalar ile
Yel gibi yıldı yoluñda yile virdi emegi

CCVIII

( feilatün feilatün feilatün feilün ) FN, 73a
SN, 74b
1 Kim kuçar mûy-ı miyanuñı kemerden gayrı
Kim öper leblerüñi sagar-ı zerden gayrı

2 Canı yok deprede biñ yıl ki hevasında yele
Zülfüñüñ bir kılını bad-ı seherden gayrı

3 Yalınuz ben mi harîdar kim ey Zühre-cebin
Gün dahi müşteridür saña kamerden gayrı

4 Mihrüñi can kafesinde virürem rûha gıda
Tûtiye var mı gıda dahi şekkerden gayri

5 Can la’lüñ meyin içürdi rakîbe nidelüm
Bize sunmadı felek hun-ı cigerden gayrı

6 Leb-i cananı görüp diş biledüm güldi didi
Nesne yok Mihrî aña umma hacerden gayrı

CCIX

( failatün failatün failatün failün ) 75a
FN, 69b
1 Görinelden gözüme cana cemalüñ gülşeni SN, 71b
Bülbül-i şûrîdedür ta subh olunca dameni

2 Gülşen-i hüsnüñsiz ey dilber gerekmez cenneti
Gerçi var her gûşesinde nice biñ gül harmanı

3 Canuma gamzeñ hadengin geçdigün men’ eyleme
Rahat olsun dôstum oh hoşça bulmış meskeni

4 Kılca can ile yüz üstine sürünüp haste dil
Tuhfe can iltür tapuña görmege canum seni

5 Dünye vü ‘ukbada bu ‘izzet yeterdi Mihrîye
Girse bir kez destine anuñ habîbi dameni

CCX

( failatün failatün failatün failün )
I
Görmedüm senden kerem ey bî- vefâ dildâr hey
Olmaduñ bir gün bu ben bî-çare ile yâr hey
Eyledüñ cevrüñle ‘âlemde beni bî-zâr hey
Ey cefa hu yar senden vaz geldüm var hey
II
Var mıdur bir dem beni hicrüñle bî-mar itmedüñ
Rahm idüp bir gün baña lutfuñla timar itmedüñ
Müdde’inüñ sözüne uyduñ beni yar itmedüñ
Ey cefa hu yar senden vaz geldüm var hey
III
Gülşen-i hüsnüñde bülbül gibi nalan eyledüm
Degmedüm bir gonceye kî bunca efgan eyledüm
‘Akıbet har-ı cefada canumı kan eyledüm
Ey cefa hu yar senden vaz geldüm var hey
IV
Uyduñ agyare benümle bir nefes yar olmaduñ
Yoluña bunca zamandur canı virdüm bilmedüñ
Damen-i vasluñla bir gün kanlu yaşum silmedüñ
Ey cefa hû yar senden vaz geldüm var hey
V
Can içinde sakladum mihrüñ elif gibi senüñ
Gitmedi bilmem nedür cürmüm senüñ bende kinüñ
Yogdı dînüñ bilür idüm şimdi gitmiş ayenüñ
Ey cefa hu yar senden vaz geldüm var hey
VI
Yalvarup biñ ‘özr ile canum didükçe ben saña
Hışm ile yüzüñ çevirürdüñ heman benden yaña
Lutfuñı agyare eyledüñ revan cevrüñ baña
Ey cefa hu yar senden vaz geldüm var hey 75b
VII
Komış idüm ‘ışkıñuñ yolına ben can u seri
Olmış idüm asitanuñ bendesinüñ çakeri
Bulasın var imdi sende Mihrî gibi müşterî
Ey cefa hu yar senden vaz geldüm var hey

CCXI

( mefûlü failatü mefaîlü failün )

1 Gözüm çü gördi sen yüzi gül bûyı ‘ar ‘arı
Virdi yoluña bir dil ile ‘ömri serseri

2 Ten yandı dil göyündi yürek deldi firkatüñ
Gamzeñ hadengi hışm ile çün çekdi hançeri

3 Çeşmüñ mi kıldı gamzeñe ta’lîm dôstum
Bir tîr ile hoş tagıdur yüz biñ ‘askeri

4 Nergis sarardı gördi vü gonca kızardı hem
Sahn-ı çemende sen yüzi gül ‘ayn-ı ‘ebheri

5 Haybetdedür gören ‘ali kuvvetde hamradur
Remzine düşmenüñ yüriyüp sürse ‘ışk eri

6 Toksan bir ile yüzi i’dede likab çıkar
‘Akluñ yiterse kimidügüñ bil bu serveri

7 Medhüñde çok gazel diyici hûb u bî-nazîr
Ma’zûr tut ‘ayıblama bu Mihrî kemteri

CCXII

( mefâilün feilâtün mefâilün feilün ) FN, 73b
SN, 75b
1 Ne cânı var yaza mânî kaşuñ işâretini
Ne haddı var bile ‘âkil lebüñ ibâretini

2 Firâkuñ odını dilden visâlüñ itmedi kat’
Meger ki la’l-i nebâtuñ kese hârâretini

3 Gamuñla câne-i dil her cihetden oldı harab
Keremler eyleseñ itseñ n’ola ‘imâretini

4 Sevâb-ı hâc bulam dirseñ eyle gel cânâ
Şikeste hâtırıñuñ göñlinüñ ziyâretini

5 Visâl-i dilberi Mihrî cihanda feth ide mi
Sa’âdeti çile mi bahtınuñ beşâretini

CCXIII

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) 76a
FN, 70a
1 Nice bir bu dil çeke her bî-vefanuñ nâzını SN, 72b
Nice bir pinhân idem sînemde dilber râzını

2 Virüp ‘akl u dil aldum gussay-ı yârı satun
Gam metâ’ından tolupdur şimdi cânum hâzını

3 Nice olmasun bir âdem sofunuñ ta’nuñdan ah
Gendü sevmez mi görüp bir hûblar şehbâzını

4 Risman-ı zülfüñde bir gün dôst gamzeñ tîgına
Düşüben can vireyin gör ‘âşıkuñ can-bâzını

5 Bir nefes Mihrî varur kûyuñda seyrân itmege
Tîz kaçar çün sek rakîbüñ işidüp âvâzını

CCXIV

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) FN, 72b
SN, 72a
1 Nice bir iñledesin derdile ey yâr beni
Nice bir öldüresin cevr ile her bâr beni

2 Gözlerüñ kanum içer lahzada bir su yerine
Kanda buldı ‘acabâ bu iki hunhâr beni

3 ‘Akl u dil yoluña gitdi dil ü cân kalmış idi
Firakuñ eyledi andan dahi bî-zâr beni

4 İşidüp derd ile iñlede mi dolab dahi
Girye-i zâr ile her dem dönüp aglar beni

5 Firkatüñden nice bir Mihrî senüñ can çekişe
Dôstum başuñ içün öldüre kurtar beni

CCXV

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) FN, 70a
SN, 72a
1 Yâ Rab ol serv-i revân kandadurur kandeyiki
Yâ Rab ol âfet-i can kandadurur kandeyiki

2 Gözlerüm rûy-ı latîfüñden ırag olalı can
Dir idüp âh u figan kanda durur kandeyiki

3 Âfitâbı götürüp gülşen-i hüsni getüren
Yâ Rab ol mûy-ı miyan kandadurur kandeyiki

4 Kaşlaruñ ya’sına kurban olayın gamzesine
İtdügüñ can u nişan kandadurur kandeyiki

5 Har-ı gamda dil-i giryânum ider nâleleri
‘Aceb ol gonca dehan kandadurur kandeyiki

6 Yüzi üzre sürünüp ilte idüm haste dili
Mihrîyâ nâm u nişan kandadurur kandeyiki 76b

CCXVI

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün ) FN, 71a
SN, 72b
1 Yakdı hecr âteşine cânumı cânan ehli
Olmasun bencileyin hiç bu müselman ehli

2 Küfr-i zülfine esîr oldum o kâfir beçenüñ
Beni kurtarmaga yok mı ki bir eman ehli

3 Bag-ı hüsnüñ sularam göz yaşıla şâm u seher
Dahi şeftâlü yemesün mi bu bostan ehli

4 Mushaf-ı hüsnüñi ezber okuram şeyyallah
Kapuña geldi vir ihsânuñı Kur’an ehli

5 Beni aglar görüp ey dôst niye gülmeyesin
Ne bilür aglayanuñ hâlini handan ehli

6 Devr-i hüsnüñ geçer ey yâr kalur bir eyü ad
Unudulmaz añulır hayr ile ihsan ehli

7 Hublaruñ derdine düşdükçe yapış dâmenine
Mihrî bu derde bulur dir yine derman ehli

MÜFREDLER

CCXVII

(müfred) muamma FN, 74a
SN, 75b
( mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün )

Cevr ile beni şol kadar aglatdı felek kim
Sür hâb gözüm yaşı ile kana boyandı

(müfred ) 217a

( mefûlü fâilâtün mefâîlün feûlün )

Hattuñ hadduñ yüzüñi tutdı nitekim ey can
Zeyn itdi gülsitânı irişdi tâze reyhan

( müfred ) 217 b

( mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün )

Mûr üşdi sanki şekkeri pâlûde üstine
Hattuñ ki tutdı lâ’l-i nebâtuñ kenârını

( müfret) 217c

(feilâtün feilâtün feilâtün feilün )

Gördügümce had ü kadd ü leb-i yâri sanuram 77a
Biri güldür biri gonce birisi serv-i revan

( müfred) 217ç

(mefûlü fâilâtün mefâilün feûlün)

Hadduñ yüzini hattuñ tutdı nitekim ey can
Zeyn itdi gülsitânı irişdi tâze reyhan

( müfred) 217 d

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün)

Yakasuz seni kodı sanma güzeller Mihrî
Nice senüñ gibi bunda yeler oñmaz bulınur

( müfred ) 217 e

( fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )

‘Âdeti monlâlaruñ mahbûb sevmekdür habib
‘Âkil iseñ mezhebüñ yitirme ‘âriflerden ol

CCXVIII

mesnevî-yi latîf

( feilâtün feilâtün feilâtün feilün )

1 El-hak insâf bu kim Mihrîyi şirin kelimât
Söz yerine akıdupdur deheni âb u hayât

2 Derd-i ‘ışk ile kimüñ kim dili gamnâk ola
Bu kitâba nazar itsün eger isterse necât

3 Evvel ol üst ü hem âhirini seyr itdüm
Üstünde dil idüm k’anuñ idem tedkîkât

4 Sanki ‘ummanda girdâba düşürdüm özümi
Bî-giran bahre nihâyet bulunur mı hey hât

5 Biyedik hâli ile nut’-ı muhabbet içre
Nicesi keyş diyeyin ki beni kıldı şah mât

6 Âferin tâb’ şükür bâr ki her lahzada kim
Âkıdur kande ise söz yerine Âb-ı Hayât

7 Sözlerüñ lutfına gâyet bulunur mı yok yok
Lutf-ı tâb’ına nihâyet bulunur mı hey hât

8 ‘Aceb olmaya ki kûyuñda senüñ can virdi
Ger Makâmî kulıñuñ yiri olursa cennât 77b

9 Gerçi kim Âb-ı Hayât idi lebüñ evvelde
Virmedüñ anı o bîmâruña irişdi memât

10 Gerçi ser defter-i hûbânduñ evvellerde
Geçdi vakdüñ sanemâ şimdi yüri var suya at

11 Hecr ile geçdi Makâmî aña bir kez dimedüñ
Gel berü itlerüm ile eşigüm bekle ukât

12 Bag- ı hüsnüñdeki şeftâlülerüñ oldı erik
Dimedüm mi anı vaktinde iken saklama sat

13 Bir zaman idi ki sen cânı derâgûş idenüñ
Gündüzi ‘ıyd olur idi gicesi Kadr u Berât

14 Şimdi bir hâldesüñ kim ilenen düşmenüña
Dir ki Mihrî gibi hüsnüñe irişsün âfât

15 Hûn-ı hüsnüñle senüñ mûgtenüm ellerle olup
Kurı yerlerde makâli çalar idi nagamât

16 Yâ gibi seni kenârına getürdükde rakib
Hedef itmiş idi miskînüñi tîr-i nikabât

17 Zehr-i kahrı içirürdi felek ol miskîne
Lebüñ agyâre içürdükde şehâ ‘azb u fürât

18 Yüzüñ ayıne nazâr eyler idi agyâruñ
Künc-i gam içre anı öldürür idi hasarât

19 Kandıgını lebüñüñ kandına agyârı görüp
Doymayup âhir o bî-çâreye irişdi memât

20 Ger mezârına güzar eyleyesin işidesin
Mihrî Mihrî diyü çagırdugını anda nebât

21 Şöyle berk itdi senüñ mihrüñi göñlinde kim ol
Kopıser ‘ışkuñ ile mihrüñ ile der-‘arasât

***

E. TAZARRÛ’-NÂME’NİN TAHLİLİ

Tahlil Üzerine:

Gerçek bir edebiyat tarihi, edebî eserin tarihidir.İyi bir edebiyat tarihi yazmanın ilk kademesi, klasik eserlerin tahlîlinin ve tenkidinin yapılmasıdır. Tahlîli yapılmayan bir eser, edebiyat tarihine malzeme olamaz. Bizim bu tahlil çalışmamız Mihrî Divân’ının başında bulunan 484 beyit, 10 dörtlük olan Tazarrû’-nâmesi üzerinde yoğunlaşmıştır. Gönül isterdi ki, daha geniş bir sürede Divân’ın tamamının tahlîli yapılmış olsun. Bunu da âtide gelecek araştırmacılara-vakit darlığından dolayı- bırakmak zorunda kaldık. Bu gibi çalışmaların Mihrî gibi ilklerden olan şairlerin gerçek yüzünü göstermesi ve önyargıları yıkması yönünden yararlı olacağına inanıyoruz. Nitekim bu çalışma ile Mihrî hakkında şüphe ile bakılan veya imâ ile hakkında sû-i zanlar ileri sürülen şu konulara cevap verilmiş olacaktır:
1. Mihrî hem aşklar yaşayıp hem de iffet ve namusunu korumuş bâkire bir şâire nasıl olabilir; hele de bu erkelerle dolu ve içki içilen bir meclisdeyse?
2. Şiirleri taklitten öteye gitmiş midir, gitmemiş midir? Orjinalliği nerdedir?
3. Mihrî anlatıldığı kadar geniş bir dinî kültüre sahip midir?
17. yüzyılın ünlü düşünürü Blaise Pascal “Düşünceler” adlı eserinde şöyle der; “Üç tür insan vardır. : Allah’ı bulanlar ve ona hizmet edenler; O’nu aramakla meşgul olup henüz bulamayanlar; O’nu ne arayan ne bulan, zaten arayıp bulma çabası olmadan yaşayanlar. İlk gruba girenler mâkul ve mutlu, sonuncu grubun insanları aptal ve mutsuz, ortadakiler ise mutsuz ve mâkuldür.” Mihrî, bu sınıflamada birinci gruba girmektedir.
Tahlil çalışması sonunda da görüleceği gibi, Mihrî Tazarrû’-nâme’sini taklit ederek değil, bilakis kendi samimi duyguları ile kaleme almıştır. Ve hangi mecliste olursa olsun iffet ve namusunu koruyacak kadar müteddeyyin, ahlaka düşkün bir kadındır. “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Kişinin görülür rütbe-i aklı eserinde” sözlerinden güç alarak bu yargılara varmakta hiç de zorlanmadığımızı da belirtmek gerekir.
Mesnevî’deki dinî ve tasavvufî terimler tek tek incelenip, bunların bu eserdeki anlamları ortaya kondu. Ayrıca, gerektiğinde Divân’ın diğer bölümlerinden de alıntılar yapıldı.

Tazarrû’-nâme’ye Genel Bir Bakış

Mihrî Hâtun’un bu eseri 20 beyitlik bir tevhidle başlar, 29 harf karşılığı bir tevhid ile biter. Her ikisinde de Allah’ın birliği ve büyüklüğü, kudreti ve kuvveti öğülür. Allahın ezelî ve ebedî olduğu, “Süreyyâdan serâya dek” her şeyin onun emrinde olduğu, kulların mutluluk için ona ihtiyac duyduğu zikredilir. Bu fanî dünyada Allah’a ibadet ve itaatla yaşamanın gereği belirtilir. Günahların affı için dualar edilir.
Mihrî her iki tevhidinde de gayet samimi ve sade bir edâ ile Rabbinin karşısındadır. Anlatımında mübalağalar ve istiârelerle ağır ve anlaşılmaz hale gelmiş hiçbir bölüm yoktur.
Bunları Hz. Peygamberin vasıflarını öven iki na’t takip eder. Hz. Peyganberin özellikle şefaatci yönü ile ilgilidir ve affına sebeb olmasını niyaz eder.
Yer yer Mesnevî’sini gazellerle süslemiştir. Bu gazellerde içli bir şekilde cürmünü ikrar eder ve affını ister.
Mihrî, Allah’ın bütün kainatın yaratıcısı olduğunu anlatırken, cansız varlıklardan başlayıp nebat, hayvan ve insana doğru bir tekamül silsilesi izler. Bu dinî litaretüre de uyan bir sıralamadır.
İnsanın yarartılışından sonra Allah’ın onu yek diğerinden nasıl farklı zekâ, ahlâk, ve mevkilere eriştirdiğini anlatır.
Daha sonra işlediği büyük günahları sayar ve “pak-i zâtı”, “nebi niyâzı” ve “evliyâ râzı” hakkı için affedilmesini niyaz eder.
Hazret-i Adem’den Peygamberimize kadar 11 peygamber ve mucizelerini birer kıta ile anlatır. Hz.Peygamberden sonra Dört Halifeyi, Hasan ile Hüseyin’i medheder. Onlardan sonra şehitler, gaziler hakkı, hakikat ehlinin takvası, tarikat ehlinin ukbâsı hakkı, ka’be ‘azim, merve-safa ve zemzem; ravza-i nur hakkı için tanrıdan magfiret diler. Hem-cinslerine nasihat verir. II. Bâyezid ve Şehzâde Ahmed’in medhi ve dualar ile eserini bitirir. Şu beyitlerde Mesnevî’sinin sebeb-i te’lifini arzeder:

“Hamdüllilah avn idüp Rabbü’l-enam
Bu tazarrû’-nâmeyi kıldum temam

Hamdülillah var iken ‘aklum bilüm
Bu ilâhîyâtı nazm itdi dilüm

Hamdüllilah kî ecel virdi aman
Bu tazarrû’-nâmeyi kıldum beyan

Tâ okuyanlara nef’ olmag içün
Dükelinler cürmi ref’ olmag içün” (T. 14/ 1,2,3,4)

Bu eser dinî yönü ağırlıklı olduğu için, özellikle tevhid, münacaat, na’t gibi türlerde dinî ilimlerden yararlanılır. Tefsir (Kur’an-ı Kerim’in âyetlerinin yorumu), kelâm( Allah’ın birliğinden, Zatı ve sıfatlarından bahseden ilim), fıkıh ( dinin usul ve hükümlerini inceleyen ilim) gibi ilimler de şairin kaynakları arasındadır.
Mihrî’nin bu ilimlere ve geniş bir dinî kültüre sahip olduğu Tararrû-nâme’nin tahlîli ile anlaşılmış olacaktır.

Tazarrû’-nâme’nin Bölümleri

I. Tevhid (20 beyit), II. Münâca’t Tazarrû’-nâme( 41 beyit), III. Tevhid ( 6 dörtlük), IV. Na’t-ı Resul Aleyhisselâm (35 beyit) V. Kaside-i Der Na’t-ı Aleyhisselâm (gazel 15 beyit), VI. Fil- Mev’ize (5 beyitlik bir gazel dahil 15 beyit), VII. Münaca’t ( 9 beyitlik bir gazel dahil 52 beyit), VIII. Münâca’t Der Münâsib-i Ahval-i Ad Miyan ( 34 beyit) IX. Münaca’t Der Efhâr-ı ‘Âciz Nefs ( 5 beyitlik bir gazel dahil 49 beyit), X. Münaca’t Der Taleb-i Mağfiret (7 beyitlik bir gazel dahil 68 beyit), XI. Mev’ize Der Ahval-i Fena-yı Rûzigâr ( 7 beyitlik bir gazel dahil 38 beyit ), XII. Der Ahval-i Fenâ-yı Rûzigâr ( 5 beyitlik bir gazel dahil 11 beyit ), XIII. Duâ-yı Hâkire ( 7 beyitlik bir gazel dahil 57 beyittir.), XIV. Hatime-i Risâle ( 20 beyit ), XV. Çar Anasır ( dört dörtlükten oluşmakta), Der Tevhid-i Bâri ( Elif’ten ye’ye kadar 29harf 29 beyit). Toplam 484 beyit, 10 dörtlük.
***

Tazarrû’-nâme hakkında bu kısa malumattan sonra eserin tetkik ve tahlîline geçebiliriz:

Mihrî Hâtun’un Orjinal Eseri Tazarrû’-nâme Adlı Mesnevisî’nin Dinî- Tasavvufî Yönden Tahlîli:
I. DİN :

A: İTİKAT

1. Allah:
Mihrî Hâtun, Allah’ın varlığı ve birliği hususunda çok derin ve ‘âlimâne fikirler ile devrinin Allah inancını dile getirmiştir. Halvetî tarikatının da etkisi ile Mesnevi’sine kalbi temizleme zikri kabul edilen “Lâilaheillallah” Kelime-i Tevhidi ile başlamıştır.
Mihrî, vahdet-i vucud fikri yerine, bu eserinde daha çok şeriatın zikrettiği Allah fikrini anlatmıştır. Bunu Yunus Emre’ye değil de, Süleyman Çelebi’ye yakınlık olarak da mütalâ edebiliriz.. Allah’ı daha çok yaratıcı, yaşatıcı, doyurucu, kurtarıcı gibi Esmâü’l Hüsnâ’da belirtilen isimleri ile ele alır. Esmâü’l Hüsnâ’ya atfen şu isimler ve sıfatlar zikredilir:
Kerim, Kâdir, Hayy, Ebed, kadîm, Sanî’, Ferd, Samed, bî- vezîr, bî-nezîr, bî- misal, bî-mecal, bî-zeval, zü’l-celâl, Râzık, Rezzak, Hayy u lâ Yemud, Rabbu’l ‘âlemin, Rahîm, Ma’bud, Maksud, Ehad, Bir, İlah, Ezel, Ebed, Hû, Allah, Settarü’l ‘uyub, Piş ü penah, Hân, Ganî, Kerîm, Kudret Sahibi, Hikmet Sahibi, Evvel, Ahir…

Sübhan;
“Onsekiz bin ‘âlemin sübhânı sen
Yaratılmışın kamu sultânı sen” (T. 2/ 17)

gibi beyitlerle ‘âlemin yaratıcısı olarak Allah’ı vasıflandırıp, konuyu, ‘âlemden, dünyaya; dünyadan da insana doğru geliştirir. Bu sırada yine Allah’ın güzel isimleri zikredilmeye devam eder;
Sultan, Yaratıcı, ‘Alîm, Gaffârü’l zünûb, Hüdâvendâ, ber Kemal, ‘Âdil Pâdişah, Hallak-ı Rabbü’l ‘Âlemîn, Ulu, Reh-nümâ, Habîr, Vedûd, Bakî, Perverdigâr…
Tanrı; Allahın bu Türkçe ismi Vesiletü’n-necat’ı hatırlatır bir güzellikte kullanılmıştır:
” Bu hakîkat sâbit oldı Hakdurur
Tanrı birdür andan artık yokdurur” (T. 2/ 33)

Dünyada var edilmiş cümle eşya O’nun birliğinin delilidir. Kesret ile vahdet zıtlığı kullanılarak, O’ndan başka şeyin Ehad olamayacağı anlatılır:

“Sen Ehadsın bir dahı yokdur İlah
Birlügine cümle eşyâdur güvah” (T. 2/ 6)

Hikmeti ile taştan suyu akıtan, mü’min olanların dilinden zikrini bir an bırakmadığı, rahmeti bir uçsuz bucaksız derya olan, gece ve gündüzü getiren ve feleği sürekli döndürüp duran yine O’dur:
“Emrüñ ile bu felek itmez karar
Himmetüñ ile gelür leyl ü nehar” (T. 2/ 15)

Yaratılmışların sultanı, onsekizbin âlemin Sübhânı O’dur. Her varlığın halini bilen ve ona göre rahmeti ile görüp gözeten yine O’dur. Âlemi teklifsiz, insanı tereddütsüz yaratması ve Meleklerin “Yeryüzünde bozguncular mı yaratacaksın” hitabına “Şüphesiz Ben sizin bilmediklerinizi bilirim” demesi şu beyitte hatırlatılmakta:

” Sen yaratduñ bî- tekellüf ‘âlemi
Sen yaratduñ bî-tereddüt âdemi” (T. 2/ 19)

İnsan aklının O’nu anlaması mümkün değildir. O’nun yattığı bu dünya bir dergahtır ki, ona âlâ demeyecek, onun yaratışında eksik bulacak insan zor çıkar. Zıtlıkları yaratan da O’dur:
” Bu şererde bitirürsin gül diken
Halk idersin hâkden veche hasen” (T. 2/25)

O’nun kapısı derd ehli insanların dermanıdır. Bakî olan O’dur, tüm yaratılmış fanîdir. Kudreti sırlarla doludur. Âlemin böyle kıyamete kadar bir nizam içinde sürüp gidecek olması O’nun birliği dolayısıyladır. Daha başka Tanrıların olması bu düzeni bozardı:
” Ger şerîki olsa tâ yevm-i kıyâm
Bulımazdı işbu ‘âlem hiç nizam” ( T. 2/ 34)

Hiç bir varlık, buna insan da dahil, O’nun ilminden bir nebzeden başkasını bilemez. O’nu inkar eden küfür karanlıklarında kalmış olur. Çünki her şeye O’nun bir ayeti delalet eder. Bunu görmek için âlemin nasıl var olduğunu, ne merhaleler geçirdiğinin bilinmesi yeterlidir. Allah’da fena bulmak ancak O’nun her şeyde ve her yerde olduğunu kabul etmekle olur. Şair bu beyitte tasavvufî bir Tanrı fikri ile karşımıza çıkmakta:

” Kamu ‘âlem doludur Allâh ile
Sen de pâk it kalbin illallâh ile” (T. 2/ 40)

Bütün varlığın maksûdu, mescûdu, tevhîdi İllâ Allahdır. Kalbin pasını silen yine O’nu zikretmektir. Ayıpları örten ve günahları affeden O’dur:

” ‘Aybuñı setride Settârü’l-‘uyûb
Cürmüñi afv ide Gaffarü’l-zünûb” ( T. 6/15)

O’na giden yol doğruluk yoludur. Bu yolda ancak kalp gözü açık olanlar ilerleyebilir. Bu beyitler genelikle ayet açıklamaları şeklinde karşımıza çıkar Dünya semâsını bir çadır gibi yükselten ve süsüleyen de O’dur:

” Çün bu âlî çadrı kurduñ âşikâr
Hoş müzeyyen oldı her sahn u diyar”( T. 7/ 15)

Her diyarı “lale-zâr” eyleyen, taş üstünde “eşcâr” bitiren, yerde insan, gökte melek yaratan, her derde ilaç, her muhtaca aş ihsan eyleyen, “ins ü cin uçmak tamu”yu halk eden, gümüş ve altını topraktan yaratan, güneşe bulutu örtü yapan hep O’dur:
“Arz idersiñ geh münevver âfitâb
Gâh eylersin hicâb aña sehâb” ( T. 7/ 26)

Mihrî, bir çok müşahhas varlığı anarak onlarla yaratıcı olan Allah’ın yüceliğini dile getirmek ister; yaz, kış, bahar, lale-zar, gül, menevşe, sümbül, semen, nergis, gonca, reyhan, güzel zikirli kuşlar O’ndandır. Fakat bu güzelliklere bakıp Allah’ı zikr ederken, fenâ âlemi olan bu dünyayada kapılıp, asıl maksattan uzaklaşıp, onlara tapar hale gelmemek gerekir. Şu ser-levhada bu hususu dile getirir:

” Sen bugün bakma fenâ gülzârına
Tîz geçer mevsümi kalmaz yarına” ( T. 7/ 42)

” Bu fenâ ‘âlemde hadd u hâle kılma i’tibar
Ol bekâ mülkinde bâkî hubların dîdârın ög (T. 7/45)

Hiç vucuduñ şehrin ögme sen anuñ mi’mârın ög”(T. 7/46)

İnsanları derece derece yaratan ve birini öbürüne üstün kılan da O’dur. Mihrî bunda da bir hikmet olduğunu ve sonuçta,sultanın da gedânın da aynı hesaba çekileceğini belirtir:

” Kimini firkatde nâlân eyledüñ
Kimini vuslatda şâdân eyledüñ” (T.8/ 14)

” Her ne deñlü itse kullaruñ hatâ
Varacak yeri tapuñdur ey Hüdâ ( T. 8/ 21)

Cümle isyankârlarla beraber Mihrî’yi de affedecek olan rahmet ve merhamet sahibi Allahdır:
” Cümle îmân ehli ile yâ İlah
Rahmet eyle Mihrî itdükde vefat” (T. 8 /34)

Görüldüğü gibi Mihrî içli, samimi, bilinçli, ilim sahibi, Allahın sıfatlarına vâkıf ve süflî olanla aslî olanı ayırtedebilecek kadar iman ve inanç sahibi bir şâiredir.

2. Melekler:

Melekler semâ ehlidirler. Bulundukları âlem, melâkut âlemidir. Melâkut âlemi için “melek mülkü” de denir. Melekler insandan önce ve gökte yaratılmış olmaları ile Mesnevi’de hatırlatır:
“Kamu elhan eyledüñ her geh gerek
Yerde insân eyledüñ gökde melek” (T. 7/ 18 )

Allah’ın emri üzre Âdem’e secde etmeleri, yani onun üstün olduğunu kabullenmeleri diğer dinî ve tasavvufî bir hakikattir:

“Bağlayup sâf sâf melekler geldiler
Emrüñ ile ana secde kıldılar” (T. 10 /8 )

Yine Hz. Peygamber’e yardım ve hizmette bulunmaları ile de melekler şöyle zikredilir.
“Cân u dilden rûz-ı ‘ıyduñda gelüp bel baglaya
Ol humâyûnuñ melekler hizmetine dem-be-dem” (T.19/1)

Kasidelerde övülen şahsa şöyle bir hitap söz konusu olmaktadır:

“Âferin diye vü tahsin ide Cibril-i Emin
Her kaçan kim okısam medhini Hassân şekl” ( MD k. 27/31)

Harut ve Marut, dünyaya inmiş ve kendilerini kötülüklerden kurtaramamış melekler olarak dini terminolojide geçmektedir. Harut ve Marut’u “cadû”lukta çok mahir bir kadının aldatması edebiyatımızda sık sık kullanılmıştır.

” ‘İlm-i câdûlıkda bir üstâddur çeşmüñ senüñ
Görse Hârût ile Mârûtu geçerd’anlara bend” (MD g. 16/2)

Melekler “ferişte” ismi ile Divânın gazaliyat bölümünde birkaç kez görülür:

“Bilsem ki perî misin i can yohsa ferişte
Biñ cân ile sevdüm seni bir kerre görişte” ( M.D. Gzl 147 /1)

Zebânî de cehennem meleği ve insanlara orada eziyet verici olarak anılır:

“Kurtar iy kân- ı kerem dest-i zebânîden yakam
Yevm-i mahşerde koma elde girîbânum meded” (T. 9/ 49)

Hûri ve Gılman cennete giden kulun mutluluğuna mutluluk katan yaratıklardır. Metinde özel olarak ise Hz. İdris (AS) vesilesi ile anılmaktadırlar:

“Hûri vü Gılmâna oldı hülle- kâr
Buldı ehl- i cennet içre ‘itibâr” (T. 10/ 12 )

Azrâil, can alıcı melek olması hasebiyle ismi ile değil de başları devşiren olarak telmih edilmektedir:
“Saltanat tahtında iken nâgehan
Devşirür başları ayaga cihan” (T. 11/ 30 )

Münker ve Nekir sorgu melekleridir. Kabirde insanları ilk sorguya çekecek ve kötüye kötü, iyiye iyi davrancak olan, her sorduğuna doğrulukla cevap verilmesi gereken meleklerlerdir:

“Kabrüñe gelmezden ögdin hışm ile Münker Nekir
Sen cevâba hazır ol kendüñe ol hâl olmadan” (T. 12/ 9)

Kiramen katibîn melekleri de Divân’da şöyle zikredilir:

“Hatuñ inşâsun haduñ üstinde kim yazdı ‘aceb
Kim Kirâmen Kâtibîn olmışdurur hayrân aña” (MD. g. 3/9)

İmanın altı şartından birisi olan “Meleklere İman” hususunda da Mihrî gayet samimi ve samimiyeti derecesinde bilgilidir. Kültürümüzde melek sembol olarak temiz, saf ve samimi insalar için de kullanılır; işte Mihrî, yüz ve ahlakça bu sembole uyan nâdide insanlardandır.

3. Kitaplar:

Tazarrû’-nâme’de Kur’an haricinde ilahî kitaplardan hiç bahsedilmemektedir. Kur’an bu şiirlerde zikrin en güzel yolarından biri kabul edilir:

“Zikrüñi her dem didür Kur’an ile
Soñ nefesde yoldaş it îmân ile” (T. 9/29)

Hz. Muhammed’e indirilmesi hasebiyle bağışlanmaya bir vesile olarak kullanılmak istenir:
“İmd’aña gönderdügin Kur’an hakı
İmd’aña bildürdigin îman hakı” (T. 10/ 34 )

Hz. Osman ile ilgili şiirde de onun Kur’an sevgisi hatırlatılmak maksadı ile “Kur’an-ı Kerim’den bahsedilir:

“Sînesi Kur’ân ile pür nûr idi
Ma’rifetle dâimâ mâ’mûr idi” ( T. 10/ 42)

Kur’an,Furkan ismi ile de farkları ayırt ettiren anlamında geçmektedir.

4. Peygamberler:_

Tazarû-nâme’de şu peygamberler zikredilmektedir:

Hz. Muhammed ;
Peygamberimiz Mesnevî’de şu özellikleri ile anılmaktadır: Mazhar u nûr-ı Hüdâ, Şâh-ı iklim-i risâlet, Mustafâ, Risâlet kişverine pâdişah, Şeri’at tahtına sahib gülah, Habîballâh, Tac-ı resul, Mürsellerin sultanı, Mü’minlerin cânânı, Ruh-ı pâk, Tabîb, Şah, Rasul, Ebul- ervâh, Âb-ı Hızr’ın çeşmesi, Sidre-i ravzası selâmet olan, Beyt-i Ma’mur’un sahibi, Enbiyâ serveri, Rahmetellil ‘Âlemîn, Güzîn enbiyâ, Hayru’l resul…
“Görkli habib” :
“Ög Hakuñ görklü habîbin kim didi levlak aña
Enbiyâlar serveridür Ahmed-i muhdârın ög” (T. 7/ 48)

şeklinde Türkçe sıfatlarla da övüldüğü şiirler mevcuttur. Bunlar haricinde Mihrî şu sıfatları Hz.Peygamberimize uygun görüyor: Ahmed-i muhtar, Küfrü aydınlatan, Gören göze rehber, Kötülüğe iyilikle muamele eden, Kân-ı vefâ, Kendisine bulutun koruyucu olduğu, Levh-i Mahfuz’daki isim, ‘Âlemin yaratılma sebebi, Dini ile ‘âlemi nurlandıran, Şeri’at sahibi:

“‘Adl- i bünyâduñı muhkim itdi emrüñ nitekim
Zulmi mâ’dum itdi şer’in şemsi gösterdi ziyâ” (T. 5/2)

Nübüvvet mührünün sahibi, Son nebi, Furkan sahibi:

“Her nebîye gerçi indi bir kitab
Kamuyâ Furkandan irdi feth- i bab” (T. 4/20 )

Nur saçan, Derde çare olan, Hâtem resul, Pür kerem, dest-gîr, Menbâ’ı lutf u vefâ, Vücûdu nur, Yüzü ay, Gölgesi yere düşmeyen

“Çün vucûduñ nûrdur ey sûreti bedr-i kamer
Düşmese sâyeñ ‘acebmidür zemine câ-be-câ” (T. 5/3)

Şefa’at ma’deni, Kân-ı ‘ataHarîm-i sırr-ı mahrem olan, Mahbub-ı Hak…
Leyletü’l ‘İsrâ sahibi olarak onun en büyük mucizelerinden Miraç anlatılmaktadır. Peygamberinmiz bu hadise ile peygamberler arasında en önde olduğunu ispatlamıştır. Ayrıca bu mucize ile “Bakara” suresinin son ayetleri ve namaz indirilmiş, peygamberimiz her hâcetine bu sâyede cevap bulmuştur:

“Çün kadem basduñ felek farkına ey mahbûb-ı Hak
Leyletil- ‘İsrâda Hak her hâcetin kıldı revâ” ( T. 5/10)

Mesnevî’deki iki na’t da gayet içli ve samimi hislerle doludur. Bir çok yerinde Süleyman Çelebi’nin “Mevlid”ini hatırlatmaktadır.

Hz. Adem;
İlk insan ve peygamber olması hasebiyle anılan ve meleklerin secde ettiği, üstünlüğünü tanıdığı, hamdeden özellikleri ile ön plana çıkandır. Âdem (AS) için Tazarrû’-nâme’de şu kıt’a mevcuttur:

“Hakkı çün anuñki ol iken ‘adem
Anı mevcûd eyledüñ evvel kadem

Ol mübârek cismine virdüñ çü ruh
Hamd ile açdı gözin buldı fütuh

Bağlayup sâf sâf melekler geldiler
Emrüñ ile ana secde kıldılar” ( T. 10 / 6,7,8)

Ayrıca, âdemoğlu-insanoğlu- karışılığı olarak da kullanılmıştır. Mesela, çâr anâsır bölümünde:

“Çünki mevcûd oldı Âdem hâkde
……………………………………….
Çünki evvel Âdem aslı oldı âb
…………………………………………
Asluñ iy bî- çâre âdem oldı od
………………………………………….
Âdemi yelden yaratdı çün Hüdâ ” ( T. 15/ 1,2,3,4)

Hz. Nuh;
Tûfan hadisesi ve uzun yaşaması ile anılan bir peygamberdir:

“Hakkı çün anuñ k’aña virdüñ necât
Hem aña göstermedüñ biñ yıl memât

Sen ‘inâyet kılduñ irdükde tufan
Garka virdüñ cümle ‘âdâsın revan” (T.10/ 9,10)

Bâki kalsa ‘ömr ile ‘âlemde ruh
Bâki kalırdı cihan mülkinde Nuh (T. 11/18 )

Hz. İdris;
Cennetin ilk sakinlerinden kabuledilen cennet içinde i’tibarlı olan ve mürikler tarafından şehid edilen peygamber olaması hasebiyle anılır:

“Hakkıçün anuñ ki terk itdikde can
Anı gördi kamudan evvel cinan

Hûri vü Gılmâna oldı hülle- kar
Buldı ehl- i cennet içre ‘itibar” ( T. 10/ 11,12)

Hz. İbrâhim;
Ateşe atılması ve Nemrut adlı zalim ile mücadelesi ile anılan peygamberdir. Dinî litaratürde de Hz. İbrahim (AS) bu yönleri ve hanif kimliği ile anılmaktadır:

“Hakkı çün anuñ ki itdiler revan
Öldi âteş aña oldı gülsitan

Nâr-ı Nemrûd itmedi aña zarar
Oldı ol mel’un görüp zîr ü zeber” ( T 10/ 13,14)

Halil İbrahim sofrasının bereketi şu beyitte veciz şekilde ifade edilmekte:

“Ol Nebîyullah Halil Rahmân içün
Sofra- yı hâneñde yenen nân içün”(T. 10/56)

Hz. İsma’il;
Allah yoluna canını kurban etmeye tereddütsüz “evet” demesi ve bıçağın onun boynunu kesmemesi ile anılan peygamberdir. Hz. İbrahim’in oğlu olan İsma’il, Annesi ile çöle terk edildiklerinde ise, zemzem suyunun doğuşuna vesile olmuştur. Peygamberimiz de onun soyundan gelmektedir:

“Hakkı çün anuñ ki emrini revan
Tutıb itdi yolına kubân can

Fâil- i muhtârısın çünkim i Hak
Kesmedi anuñ boğazını bıçak” (T. 10 / 15, 16)

Hz. Ya’kub;
Hz. Yusuf’un ayrılık acısı ile ağlayarak “külbe-i ahzânında” kör olan, acı ve ızdırblara sabreden bir peygamber olarak anılır:

“Hakkı çün anuñ ki nice nice yıl
Akıdurdı gözlerinden kanlı sel

Künc i mihnetde gam idi hem demi
Biñ belâ ile geçürdi bir demi” ( T. 10/ 17, 18)

Hz. Yusuf;
Peygamberler içinde en güzel kabul edilen Hz. Yusuf, bu yüzden oldukça zor yıllar geçirmiştir. Kardeşleri tarafından çekilemeyip onu çok seven Hz. Ya’kub’dan ayrı düşürülmüş, köle olmuş, Mısır’a kadı olacak kadar yükselmiş fakat sonuçta dünyanın faniliğine her peygamber gibi inanıp insanları irşada davet etmiştir. Züleyhâ ile arasındaki ilişki yüzünden Divân edebiyatında sıkça kullanılan bir telmih olmuştur. Tazarrû’-nâme’de ve Divân’da ismi bu özellikleri ile geçmektedir:

“Hasretüñden aglaram sen Yûsuf’uñ Yâkub-veş
Gözlerüm yaşı dükenmez sanki Nil ırmagıdur” (MD.g.33/4)

“Mısr-ı hüsnüñ Yûsuf-ı dil-teşnedür bir cür’a sun
Lâ’lüñ âbından zenehdânuñdaki câh ‘ışkına” ( MD.g 166 /3)

“Kılsañ iy Yûsuf nazar lutfuñla ben bî-çâreye
İtikâdum budurur bulam Züleyhâ veş şebâb”( MD. Kas.20/ 28)

“Hakkı çün anuñki mergûb eyledüñ
Kamudan hüsn içre mahbûb eyledüñ

Gâhi bende gâhi âzâd eyledüñ
Gâhi hâkim Mısr u Bağdâd eyledüñ” ( T. 10 / 19, 20)

Hz. Eyyüb;
Hz. Eyyüb (AS) çokça derde ducar olması ve gece gündüz rahat edememesi ile anılmaktadır. Hz. Eyyüb sabrı ile de diğer peygamberlerden ayrılır:

“Hakkı çün anuñ k’aña her subh u şam
Olmış idi derd ile uyhû haram

Şükr iderdi her nefes her hâline
Bakmaz idi dünyenin ahvâline” ( T. 10 / 21,22)

Hz. Dâvud;
Sesinin gür ve güzel olması ile ins ü cini etkileyen, demire eli ile istediği gibi şekil verebilen İsrâiloğulları’nın peygamberidir:

“Hakkı çün anuñ kaçan k’elhân ider
İns ü dinnüñ kamusın hayrân ider

İşidenler ol bülend âvâzını
Yitürir ‘âklunı bulmaz özini” (T. 10 / 23,24)

Hz. Süleyman;
Uzun ömrü,mührü, karınca ile konuşması, ins ve cin tâifesinin emrinde olduğu, kuş dili bilen ve Saba Melikesinin gönlünü, tahtını fetheden peygamber olarak anılır:

“Hakkı çün anuñ ki aña ‘ayne’l- yakin
Râm olmış idi cem’î ins ü cin

Emrüne fermân idi her subh u şâm
Bendesi idi kamusı hâs u âm” ( T. 10 / 25,26)

“Bulsa ger sultân olan mevte meded
Bâki kalaydı Süleyman tâ ebed” ( T. 11/ 16)

Çevresün âb ı hayatuñ geh tutar mûr hatuñ
Guyiyâ hâtemidür mühr-i Süleymân şekl” ( MD. k 27/11)

Hz. Musâ;
Asası, Tur Dağında Allah CC. ile perde arkasından konuşması, Firavun’a karşı büyük bir mücadele vermesi ve Kızıl Deniz’i asası ile yarıp geçmesi gibi özelliklerin sahibi olan peygamber olarak Mesnevi’de zikredilmektedir:

“Hakkıçün anuñ k’aña kılduñ ‘atâ
Eyledüñ anuñ ‘asâsın ejdehâ

Turı kılduñ dâimâ aña makam
Eyledüñ anuñ ile biñ bir kelam” ( T. 10 / 28,29 )

Hz. ‘İsâ;
Göğe çekilmesi, babasız dünyaya gelmesi, diriltici nefesi veya öpücüğü ile ilgili mucizesi ile Divân’da ve Tazarrû’-nâme’de ele alınmaktadır. Ayrıca “bad-ı Mesiha” veya “enfas-ı Mesiha” ismi ile de bazı gazellerde yer almaktadır:

“Saçdı yine lâ’l üstüne şebnem dür-i şehvâr
Gülşende bu gün lutf ile bu bâd-ı Mesîhâ” ( MD. k. 17/2 )

“‘Adlüñ âbı nola dil teşnelere virse hayat
Ki virür mürdeye ‘İsâ nefesüñ cân-ı kerem”( MD. g. 66/ 5)

“Bûy-ı zülfüñden sabâ ilete nesîm-i ‘İsevî” ( MD. g. 201/ 3)

“Hakkı çün anuñ k’aña virdüñ rızâ
Eyledüñ aña semâ üstünde câ( T. 10 / 29 )

İsa Peygamberin “mücerret” hali yanı babasız doğması ve evlenmemesi Tazarru-nâme’ de zikredilir:

“Hem nebîdür hem mücerred pâkdur
Meskeni şimdi anuñ eflâkdür” ( T. 10 / 29 )

“Hayy ider bir demde biñ ‘azm-i remîm ölmişleri
Hak bilür kim böyle enfâs-ı Mesihâ görmedük” ( MD. g 45/ 5)

Hz. Lokman;
Ölüme çare bulduğu fakat, bunu bir vesile ile kaybettiği kabul edilen; ölümün kaçınılmaz oladuğu gerçeğinin vurgulanması için sık sık telmihte bulunulan bir kişidir. Peygamber olup olmadığı hususunda kesin bir bilgi yoktur. Lokman Peygamber, hekimdir diyen kaynaklar da mevcuttur. Kur’an’da ayrıca Lokman suresi mevcuttur.

“Hikmet ile bulsa Lokman ger zafer
Hayret ile cânı kılmazdı sefer” ( T.11/ 17 )

“Dil marâzına lebüñden eylemezseñ ger ilaç
Hikmet ile çâre bulmaz olsa biñ Lokmân aña” ( MD. g. 3/3)

Hz. Hızır;
Peygamber olup olmadığı bilinmeyen, Âb-ı Hayat veya Ab- ı Hayvan denilen “ölümsüzlük suyunu” içtiği ve başı sıkışan insanlara yardım ettiği kabul edilen ve de ölüsüzlüğü ile telmih edilen Hz. Hızır ( Hıdır), Tazarrû’-nâme’de değilde Divân’da konu edilmiştir:

“Zind ‘olur tâ haşre dek bulur hayat teşne-i dil
Hızr-veş her mürdeye virseñ şehâ lutfuñla âb” ( MD. k. 20/23 )

“Zulmet-i gamda koma Hızr ola hemrâh saña “( MD. g. 5/4)

“Teşnedür dil leblerinden çeşme-yi cân eyle ‘arz
Hızr veş zulmetde kaldum ab-ı hayvân eyle ‘arz” ( MD. g. 70/1)

Ab-ı Hayvan bu ve benzeri beyitlerde ilahi bilgiden kinayeli zikredilmektedir. Hızır; Âb-ı Hayat, mürşid, derviş ve marifetullah mukabili kullanılmaktadır.

Hz. İlyas;
Hz. Hızır’ın arkadaşı olduğu ve Hıdır-ellez denen günde bir araya geldikleri, bu birliktelik ile baharın başladığı; Hz. Hızır gibi onun da Âb-ı Hayat’tan içtiği belirtilen ölümsüzlük sembolü peygamberdir :

“Zind’ola ‘ışkuñ şehîdi haşre dek İlyâs veş
Bûy-ı zülfüñden sabâ ilete nesîm-i ‘İsevî” ( MD. g. 201/ 3)

5. Âhiretle İlgili Mefhumlar :

Âhiret:
Âhiret, insanların öldükten sonraki yaşayacağı âlemdir.Bu âlem, sonunda insanlar tarafından tanınacaktır. Tazarrû’-nâmede, ikinci dünya olarak anılır ve arasındaki zıtlığa temas edilir:

“Şâdiyem dünyâ baña virdi gurur
Âhiretden âhir itdi beni dur”( T. 9/17)

Ahirette şefaatçi olarak yalnızca Hz.Peygamberin olacağını ve onun bu amaçla da ayrıca övgüye değer olduğu belirtilir:

“Ger şefi’ olmak dilerseñ âhirette Mustafa
Âlini ashâbını her demde çâr-ı yârin ög” (T. 7/ 49)

Kıyâmet:
Yevm-i kıyam olarak geçer ve hesapların görülüp, günahların yüze vurulacağı dem olarak açıklanır:
“Mihrîyi afv eyle iy Rabbü’l- enam
Eytme fâhiş cürmüni yevmü’l- kıyam” (T. 9/41)

Yevm-i mahşer de aynı anlama yakın kullanılır. Bilindiği gibi Kıyamet koptuktan sonra ikinci nefha ile meydana gelecek dirilişe “haşr”; haşr gününe “mahşer günü”; olayın geçeceği yere de “mahşer yeri” denilmektedir. Bu günde gerçek aşıklar korkudan berîdirler.

“Kurtar iy kân- ı kerem dest-i zebânîden yakam
Yevm-i mahşerde koma elde girîbânum meded”(T. 9/49)

Haşir zamanı insanı kurtaracak olan, karanlık mezarını aydınlatıp onu kurtaracak “dua”dır.
“Fevt olıcak cihandan karañu sin içinde
Tâ haşre dek mekânuñ nûrân iden duâdır” (T. 13/54 )

Kasidelerde Bayezid ve Şehzâde Ahmed haşre dek unutulmayacakları şeklinde övülür ki, bu her sevgiliye verilen samimi aşk sözüdür:

“Can levhasında yazdum o hatuñ hayâlini
Tâ haşr olınca saklıya ol yâdigâr ola” (MD. k. 28/11)

Mücrim olanlar için zor olacak bu günden Mihrî de gayri ihtiyari “amel”lerinin kötülüğünden korkmaktadır:

“Mücrim-i eksiklerüm biñ mübtezel
Saña lâyık yok elümde bir ‘amel” (T. 9/42)

Mihrî duanın iki âlemdeki değerini bildiği için, kendine dua edenlere “dü-âlem”de zeval gelmemesini diler:

“Hayr ile her kim ki yâd eyler anı
Dü- cihandâ çekmesün mihnet canı” (T. 14/ 17)

‘Amel defterinin insanın ekline sunulacağı günden Allah’a sığınır:

“Defterümi sun elüme sır ile
Sen bilürsin hâli yine sen bile” (T 9/35)

Cennet, Hz İdris (AS) vesilesiyle,

“Hakkıçün anuñ ki terk itdikde can
Anı gördi kamudan evvel cinan” (T10/11)

Cennet bahçeleri güzelliği dolayısıyla, sevgilinin güzeliğine telmih olarak kullanılır:

“Dilberüñ bag-ı cemâli geh kış u geh yaz olur
Sañ cinan gülşenidür gülleri turmaz açılur (MD.g.35/1)

Türkçe karşılığı “uçmak” da bir kaç beyitte geçmektedir:

“Sen yaratduñ ins ü cin uçmak tamu
Birlügüñe cümle şâhiddür kamu” (T. 7/21)

Memduhunu şair genelde Firdevs Cennetleri’nde gösterir. Firdevs Cenneti veya Bahçeleri, Cennet’in en güzel yerleridir. Firdevs terimi kasidelerde dört ayrı yerde geçmekte dir. Övülen kişiye de ya oranın sakini olması için dua edilir ya da aşağıdaki beyitte olduğu gibi onun güzelliğinin, bu cihan bağını Firdevs’e dönüştürdüğü anlatılır:

“Beñzedüp bag-ı cihânı yine Firdevse bu gün
Eyledi lâle ile gülşeni Cennet-i na’im” (MD. k.25/3 )

Tuba, Cennette bulunduğuna inanılan, kökü gökte, dalları yerde olan bir meyve ağacıdır. Bu ağaç, yükseklerde olduğu için, yüksek manevi rütbeler remizi olarak kullanılır. Aşağıdaki beyit ise eserin dua bölümünden alınmıştır ve Şehzâde Bayezid’e hitap etmektedir:
“Hem o Tûbâ şâh u devlet sâyesi
K’oldurur dil gencinüñ sermâyesi” ( T. 12/21)

Kevser ise, Cennette mü’minlerin içeceği bir tür içecektir. Kevser erişilebilecek en büyük manevi makamlardan biri olarak kullanılır. Divân’da Mihrî, Sevgilinin dudağını Kevser’den daha tatlı bulmaktadır. Tabi ki burada kastedilen sevgili Allah ve O’nun rızasıdır.
“‘Aşıka baş agrıdup ‘arz itme nâsih cenneti
Leblerin sorduk nigâruñ âb-ı Kevserden leziz” (MD. g. 18/4)

Kevser ayrıca iki yerde güzel mekanların havasını, suyunu överken mecazi anlamda kullanılmaktadır.
Huriler Cennet’te bulunan meleklerdir. Huri’nin görevini şair, İdris Peygamber bahsinde şöyle dile getiriyor:

“Hûri vü Gılmâna oldı hülle- kar
Buldı ehl- i Cennet içre ‘itibar” (T. 10/12)

Ayrıca Divân’ın dört ayrı beyitinde, memduh için veya bir yerin güzellerini teşbih için bu kelime kullanılmaktadır. Hülle de Cennet ehlinin giyeceği giysidir. Dünyada yokluğa erenlerin manevi makamı hulle olacaktır.
Rıdvan ve Gılman Cennet’teki meleklerdendir. Gılman ayrıca Cennet’teki çocuklara verilen isimdir. Herkesin görmeyi arzuladığı bu varlıklara şair ilgi duymuyor; çünki o, sevgilinin cemâlini görmüştür:

“Göreli kûyuñda cânum sen güzeller şâhını
Kalmadı Rıdvâna meylüm geçmemiş Gılmândan” ( MD. g. 133/5)

Cehennem, beyitlerde, Tamu, Duzah, Nar-ı Cahim, nar, od, Nar-ı duzah gibi isim veya mecazlarla ele alınır. Mihrî’nin gazellerinde daha çok tasavvvufi yönden ele alınan ve korkulmak yerine adeta tehdit edilen Cehennem, Tazarru-nâmede, korkulan ve ateşinden emin olunmak istenen bir hüvviyet arz eder. Cehennem ile birlikte onu hatırlatan veya orya düşmeye sebep olan bir çok terim de zikredilir: od, nasih, günah, mücrim, Zebanî…

“Korkutma beni nâr-ı cahîm ile i nâsih
Âhum şererinden yanar odlare Cehennem” (MD.g108/2)

“İtmez iseñ ben günahkâruña sultânum meded
Yanısar nâr-ı Cahîme tâ ebed cânum meded” (T9/45)

“Nar-ı dûzahdan beni sen kıl emin
Sen Rahimsin Saña sığıdum hemin”(T 9/40)

“Mihrî mücrimleri duzahda komaz
Şefkat-i Lâilâheillallah” (T 1/18)

“Kurtarıgör Mihrî sen dest-i zebânden yakan
Nar-ı Dûzâh boynuna mahşerde halhâl olmadan” (T 7/11)

Hayr ve şer Allah’tandır:

Hayr u şer ne kim işlerseñ iş
Anuñ emrüñsiz olınmaz biñ düriş(T. 16/7)

B. İBADET

Hz. Peygamber ” Müslümanlık beş şey üzerine kurulmuştur. Allah’tan başka Tanrı, ibadet edilecek hak ma’bud olmadığına ve Muhammed (AS)’in O’nun kulu ve Rasulü olduğuna şehadet etmek etmek; namazı kılmak, zekatı vermek; Ramazan orucunu tutmak; hacca gitmek”ifade buyuruyor.
Halvetîliğin de etkisi ile Mihrî, bu beş temel esasa her sünni akidesinden olan mü’min gibi bağlıdır. Bu noktada daha önceki bölümde zikrettiğimiz Halvetîliğin olumlu etkilerini tekrar hatırlatalım(bkz. İnanç Dünyası böl. )
İbadet için evvela “abd” (kul) olduğunu kabullenmek gerekir. Ma’budu onun ibadetlerini kabul veya reddeder. Her şey onun Yed-i Kudret’indedir. Mihrî’nin aşağıdaki beyitle bu şuura erdiğini görebiliyoruz:

“Gerek it makbul vü gerek eyle red
Ne sözi var diye mevlâsına ‘abd (T. 9/44)

“Birsüñ ammâ yerde gökde tolısın
Senden artuk ulu yok sen ulusın” (T. 7/7)

a. Namaz, Hac, Oruç:
İlim, namaz ve oruç, onun hayat felsefsinin temelini ve bu âlemde tadabildiği en büyük lezzeti ona kazandırır. Hayatta bunlar harici şeyler bir “hiç” tir onun için :

“Şöyle teşhis eyledüm Mihrî cihânuñ lezzetin
‘İlm ile savm u salât imiş kalanı hiç imiş” (T. 11/ 39)

‘Âlemde her şey O’na secde etmeye mecburdur:

“Buldurursın gah menefşeye vucud
Hidmetüñ pâyîne tâbûlar sucud”(T. 7/33)

Mescid-i ‘Aksâya konan baş içün” (T. 10/55)

Gazellerinde tasavvufî bir ifade ile sevgilinin yüzü cami; kaşları mihrab olarak tesvir edilir. Tabi ki sevgili Allahdır:

“Mushafuñda hüsninüñ cânâ hatuñ ‘irâbdur
Sûretüñ ‘uşşâka câmî’ kaşlaruñ mihrâbdur” (MD.g. 51/1)

Hac ile ilgili aşağıdaki beyitte, sevgiliye yönelip hacca gitmeden hacı ol denmek isteniyor. Hak rızasını kaznmak, haccetmekten üstün görülüyor. Yunus-vari ” Yüz Kabeden yigrekdür bir gönül ziyareti” denmek isteniyor:

“Tâvaf itmek diler iseñ Mekkeyi
Her fakîre hor bakma di iyü” (T.16/16)

“Cehd idüp dîdâre ir çekme beriyye zahmetin
İdegör Kabe tavâfuñ itmeden haccâclık” (MD.g79/ 4)

“Sevâb-ı hâc bulam dirseñ eyle gel cânâ
Şikeste hâtırınuñ göñlünüñ ziyâretini” (MD. g.212/4)

Divânda on ayrı yerde Ka’be, Müslümanların ziyaretgahı,sevgilinin yüzü ve sevgilinin mekanı olarak kullanılmaktadır.

“Didi Kâ’be kûyumuñ itsün tavâfın sıdk ile
‘Iyd u sâlûmuñ heman kurbânı ol didüm be-ser” (MD.g.39/3)

“‘Aybuñı setr ide Settârü’l- ‘Uyub
Cürmüñi afv ide Gaffârü’l Zünub” (T.6/5 )

b.Ayetler Hadisler:
Divân’da geçen ayet ve hadisler şunlardır:

“Kema kal ‘azze ve celle,… lâ teknatu min rahmetillahi
innallahe yagfiruzzunûbe cemi’a…” (T.6/14)( Zümer/53.ayet)

Meâli: Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünki Allah bütün günahları bağışlar.

( Lev kâne fîhimâ âlihetün illallahü lefesedetâ…) (T. 2 /35)( Enbiya /22. ayet)
Meâli: Eger yerde ve gökte Allah’tan başka tanrılar bulunsaydı,yer ve gök, (bunların niza-mı) kesinlikle bozulup gitmişti.

( Fe fî külle şey’î âyete tedlel ‘ala enne vâhiden )(T. 2/39)

(Hüvellezi ersele rasulehü bil hüdâ ve dinil hakkı liyuzhirahu aleddîni kullihi ) (T. 4/15) ( Fetih /28)
Meâli: Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O’dur.
(Kema kalellahu teala külli me aleyha fân/ Ve yebga vech-ü rabbuke zül celâli vel ikram) (T. 2/28) (Rahman/ 26,27)
Meâli: Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacak / Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zatı bâki kalacak.

Sevgilinin dişi ile ilgili telmihte Rahman Suresi’nin 22. ayeti kullanılmıştır:

“Dişüñ var iken lü’lü ü vel mercânı niderler
Lâ’lüñ var iken çeşme-yi hayvanı gerekmez”( MD.g.61/3)

“Yer yüzünde bulunan her şey fanidir” Rahman Suresi 26. ayet

“Bâki oldurur cihanda bî- güman
Hak buyurdı “külle men âleyha fân” (T. 16/2 )

“Sen bugün bakmâ fenâ gülzârına
Tiz geçer mevsümi kalmaz yarına” (T. 7/42)

İhlas Suresi zikredilir:
“Dôst be- hak oku sûre- İhlâs
Beni öldür beladan eyle halâs” ( T. 69/1)

” Yaptıklarınızı bilen değerli yazıcılar” İnfitar Suresi,ayet10

“Görseler bu nokta-yı hüsnüñ Kirâmen Kâtibin
Diyeler kim Allah Allah böyle ünsâ görmedük”(MD.g. 95/3)

“Ölmeden önce ölünüz” Aclunî, Keşfü’l Hafâ,c.II, s. 219 Hadis no: 2669’un açıklaması:
“Çünki bildüñ iy göñül dünyâyı fânî hiç imiş
Ol seni terk itmeden terk it sen anı hiç imiş ( T.11/33)

“Dünya bir cifedir” hadisinin ahireti kaybettirmesine örnek beyit. Aclunî age. c.I. s. 238 Hadis no: 1313.
“Şâdiyem dünyâ bana virdi gurur
Âhiretden âhir itdi beni dur” ( T. 9/17 )

“Çünki doymaz cîfe-i mürdâre nefsin girkesi
Tut dilüñ imdi yeter bu dünyenüñ murdarın ög”( T. 7/51)

“Dünyayı dünya ehline bırakınız” hadisi; Aclunî age. c.I s. 238 Hadis no: 71

“‘Akil iseñ sen bu dünyâ dostlarundan çek elüñ
Dünye gibi bî- vefâdur bâri bir yârarın ög” (T.7/44)

“Hesaba çekilmeden önce nefsinizi hesaba çekiniz” Es Sahavî, El Maksidü’l Hasene s. 436, Hadis no: 1213
“Nefs- i emmâreye mi uyduñ müdam
Gelmedi mi kalbüñe yevmü’l- kıyam” (T. 6/5)

“Vatan sevgisi imandandır” “Hubbu’l vatan minel iman” hadisi telmih edilir:

“Can boynuña zülfeynüñ ‘anber-resen olmışdur
‘Işk ehline dergâhuñ hubbu’l vatan olmışdur”(MD.g.39/1)

c. Diğer Dinî Mefhumlar :
1.Mi’raç;
Peygamberimizin en büyük mu’cizelerinden biridir. Hiç bir peygambere nasip olmayan bir çok makamlara erişmiştir. Ayrıca, “Ümmetini sana bağışladım” gibi bir müjde ile peygamberimizin en büyük hacetinin yerine gelmesi yine bu büyük mu’cizede vuku’ bulmuştur:

“İmd’anuñ mî’râcı hakkı iy Hüdâ
İmd’anuñ ezvâcı hakkı iy Hüdâ” (T.10/22)

“Çün kadem basduñ felek farkına ey mahbûb-ı Hak
Leyletü’l- ‘İsrâda Hak her hâcetüñ kıldı revâ” (T. 5 / 10)

2.’Arş- Ferş;
Ferş,cisimler ( mahluk) âlemidir. Arş ise, tecelli mahallidir, bu âlem bütün cisimler âlemini kaplayan bir nurdur. Mi’raç’ta ruhun seyri, ferşten ‘arşa doğrudur. Cemalullah, burada müşahede olunur.

“Her dokız dâkî yaratduñ yedi ferş
Kimini ferş eyledüñ kimini arş” (T. 7/16 )

3.Ölüm;
Mihrî’ye göre insanın bir ölümlü bir de ölümsüz tarafı vardır. Beşerî yönü ile insan ölür amma ruhen daima yaşar. İnsan bu yönü ile fena ve bekayı kendinde bir arda bulundurur. Dolaysıyla, ölmek yok olmak değildir. Ama yine de şair ölümden korkmadan edemez. “Sin”de verilecek hesabın korkusu her an aklındadır. “Ölmeden önce ölümü” tavsiye eden şair bu sayede kesretten ayrılışın da kolay ve sıkıntısız olacağını sağlık verir. Bu İslâmî literatürde de böyledir. İnsan “kalu belâ” ikrârını vermesinin hesabını da orada verecektir. Tazarrû’-nâme’nin pek çok yerinde ölüm ve ötesi hakkında Allah’a yakarış ve nefse öğütler mevcutur:

“Gaflet uyhûsından uyan ölmeden
Mihrî ‘âlem lâ- bekâdur lâ- bekâ” (T.15/4)

“Hakdan utanmaduñ olduñ hep günâha mürtekib
Öleceğüm sanmaduñ ey ruy-ı siyah tû saña” (T. 6/11)

“Kâfüñ inkârına guş itme ki ehl-i nârdur
Mü’minüñ kâlû- belâdâ sıdk ile ikrârın ög” (T. 7/50)

“Bâtınumı bu fikir kurt gibi yir
Korkaram beni kabul itmeye yir” (T. /914)

“Öleceğiz ölümümüz anmadık
N’olacakdur uş soñunı anmadık” (T. 11/8)

Kim olursan ol, insan olanın sonu aynıdır. Aşağıdaki beyitteki gibi;

“Kimi kıldı Sam Saver ü pehlüvan
Sonra miskinlik ile virmedi can” (T.11/26)

“Hikmet ile bulsa Lokman ger zafer
Hayret ile cânı kılmazdı sefer” (T.11/ 17)
Ölümden sonra dirilme inancı-ba’s u bade’l mevt- de bazı beyitlerde şöyle hatırlatılır:
“Kudretile yine zinde olıcak
Mürde tenler cümlesi can bulıcak”(T.13/34)
4.Cin, Şeytan, peri;
Cinler, gözle görünmeyen ruhani varlıklardır.Çeşitli şekillere girip görünebi-len, güç işleri başarabilme yetenekleri vardır. Allah’ın yarattıkları arasında daima insanla birlikte zikredilir.Hz. Muhammed’e inananlarının olması, Hz. Süleyman için yardımcılık yapmaları ile şiirlerde adları geçer.

“Hâkden halk eyledüñ âdem ‘ıyan
Sen yaratduñ ins ü cinni bî- güman” (T.2/14)

“Sen yaratduñ ins ü cin uçmak tamu
Birlügüñe cümle şâhiddür kamu” ( T.3/21)

“Geldüñ itdüñ din ile dünyâyı nûr
Bildi haksın ins ü cinn ü vahş- tuyûr” (T.4/21)

“Hakkı çün anuñ ki aña ‘ayne’l- yakin
Râm olmış idi cem’î ins ü cin” (T. 10/25)

Şeytan, İblis adı ile de anılan, “la’în” sıfatına uygun görülen, Allah’ın Cennet’inden kovduğu ve insanları kötüye sevk etmekle görevli yaratıktır. Divânda, Hz. Adem’in Cennet’ten kovulmasına Şeytan’ın sebeb olmasına telmih edilerek şöyle denir:

“Korkaram agyâr bir gün yâr kûyuñdan beni
Sürdüre cennetden uymasun bu şeytan kimseye”( MD.g.174/4)

Mihrî kendisi için Şeytan’ın şerrinden Allah’a sığınır:

“Kıl anuñ şeytandan imânın emin
Cümle İslam ehli ile yâ Muin”( T. 14/20)

Peri,gerçek anlamı dışında ve genellikle güzel yüzlü sevgili karşılığı kullanılır;

“Düşdi Mihrî bir perînüñ zülfinüñ çengâline
Key hünerdür bu belâdan kurtarursa cânı sag” (MD. g.75/5)

“Per” yani kanat sahibi anlamında bir isme sahip olduklarından uçtuklarına telmihen Divân’da şöyle geçerler:

“Devlet hümâsı olmış iken ismüñ ey peri
Pervâz urup niden k’uçasuñ şimdi tûy ile”(MD. g.152 /5

5.Günah;
Mihrî Divânı’nda günah ile ilgili oldukça çok açıklama mevcuttur. Şair daima günahının çokluğundan şikayet edip, bu “ruy-ı siyah” ile Rabbinin karşısına nasıl çıkacağını düşünür. Dünyada kendinden daha fazla günahkarını da göremez.

“Bir sene rûyım işim cürm- i günah
Bencileyin yokdurur baht-ı siyah” (T.9/3)

Havf ve recâ arasında yaşamanın gereğine iman etmiş olan şair, ümidini de tamamen kaybetmiş değildir. Dağlarca günahın bile “tevbe” ile affı mümkün olabilir:

“Gerçi eyler ‘âsiler biñ biñ günah
Yine sensüñ bunlara pîş ü penah” (T.9/21)

“İtmez iseñ ben günahkâruña sultânum meded
Yanısar nâr-ı Cahîme tâ ebed cânum meded” (T.9/45)

“Zinde diller cürm ile bulur memat
Lutfuñ ile virmeseñ yâ Rab hayât” (T.4/29)

“Ger dagılarca eyler iseñ günah
Tevbe kılsañ ‘afv ider anı ilah” (T.16 /22)

Günah yerine bazen “cürm” terimi de kullanılır. Aşağıdaki örnekte bu cürmlere Hz. Peygamberin şefaati ile bir tevbe kapısı açılabileceğinden bahsedilir:

“Ruz- ı mahşerde şefi’î olmaga cürm ehline
Eyledi seni şefâ’at mâdeni kân-ı ‘atâ” (T. 5 / 8)

6.Şehid,
Allah yolunda canını feda edenlere denir. Şehidlerin şahı da Kerbelâ şehidi Hz. Hüseyindir. Hz. Peygamberin diğer torunu Hz. Hasan diğer bir şehidler şehididir:

“Hakkı çün anuñ ki çekdi çok cefâ
Oldı âhîr ol şehîd-i kerbelâ” (T 10/47)

“Gâziler hakkı şehidler cânı çün
Hâsanuñ zehrî Hüsey’nüñ kanı çün” (T. 10/49)

6.Nûr;
Nûr ismi, Esmaü’l-Hüsnâ’dandır. Allah, zatıyla bir nûr olup gökleri veri kaplamıştır. Nûr zahirdir, fakat, canlar perdeli olduğu için bu nuru göremezler. Allah nuruyla âlemi kaplamıştır. Hz. Muhammed de onun nurudur. Hz. Adem’den beri her peygamberin alnında parlayan nur, O’nunla kemale ermiştir:

“Çün vucuda geldüñ ü bulduñ zuhur
Din ile kılduñ cihan rûyînı nur”(T.4/42)

“Ey kerîm u mazhar u Nûr-ı Hüdâ
Şâh-ı iklîm-i risâlet Mustafâ” (T.4/1)

“Çün vucûduñ nûrdur ey sûreti bedr-i kamer
Düşmese sâyeñ ‘acebmidür zemine câ-be-câ”(T.5/3)

Nûr; aydınlık, huzurla dolu olmak anlamlarında kullanılır. Hz. Osman bu nurla dolu olanlardan-dır. Nurun kaynağı ise Kur’andır.

“Sînesi Kur’an ile pür nûr idi
Ma’rifetle dâimâ mâ’mûr idi”(T.10/42)

Mi’raç hadisesinde Peygamberimizin bindiği Burak da nurdandır:
“İmd’anuñ nurdan Burâkı hakkı çün
Dergehüñe iştiyâkı hakkı çün”(T.10/33)

Nur, Kur’an’da özellikle kadınların tesettürü ile ilgili hususları açıklayan bir sure olması dolayısıyla da Mesnevi’de sevgilinin yüzü görülünce bu surenin okunması ve hikmetinin düşünülmesi sağlık verilir:

“Mushaf-ı hüsnüni gördüñ çü okı Sûre-yi Nur
Mihrî ‘âşıklara ‘âlemde bu fâl az açılur” (MD. g. 35/6 )

7.Mübarek Geceler;
Kadir ve Berat geceleri “Mesnevi-yi Lâtif” ve Bâyezid ile alâkalı kasidede kullanılmaktadır.

“Kimdür ol Sultân Ahmed ibn-i Sultan Bâyezid
Gicesi Kadr olsun anuñ dâimâ gündüzi ‘ıyd” (MD. k.19/7)

“Bir zamân idi ki sen cânı derâgûş idenüñ
Gündüzi ‘ıyd olur idi gicesi Kadr u Berât” (MD. 218/13)

d. Dinî Şahsiyetler:
Dört Halife (Çar-ı Yar); Ebubekr, Ömer, Osman, Ali.
1.Hz. Ebubekr, sufilere göre evliyaların ilk halkası kabul edilir. Peygamberimizin en iyi dostu ve ona en sadık olan-Sıddık-dır. Tazarru-nâme’de Çar- Yar bölümünde şöyle zikredilir:

” (Hz. Sıddık Radıyallahu- Anh)

Hakkı çün anuñ ki ol sâdıkdurur
Her işi dergâhuñâ lâyıkdurur

Zühd ü takvâsıdur anuñ bî- riyâ
Oldı evvel Çar-ı Yâr ı Mustafâ”(T.10/37, 38)

2.Hz. Ömer, Peygamberimizin yarenlerindendir. Firâset ve kemâli pek yücedir. Adaleti ile Çar-ı Yar içinde önde gelendir. Şeytan dahi ondan korkup kaçardı.
“(Hz. ‘Ömer Radıyallahu Anh)

Hakkı çün anuñ ki ‘adl idi işi
Din yolında ol komış idi başı

Kangı yirde kim anı görse hemin
Durmaz idi añda iblîs-i la’in”(T. 10/ 39,40)

3.Hayâ, Hz. Osman’ın diğer halifelerden ayrılan en belirgin yönüdür. Zinnûreyn lakabına Peygamberimizin iki kızı ile evlenerek layık olan bu halife, Kur’an aşkı ile de sık sık yad edilir:

“(Hz. ‘Osman Radıyallahu Anh)
Hakkı çün anuñ ki aña ibtidâ
‘Adet olmış idi hilm ile hayâ
Sînesi Kur’an ile pür nûr idi
Ma’rifetle dâimâ mâ’mûr idi”(T. 10/ 41,42)

4.Hz. Ali; Aliyy-i Murtaza, Allah’ın Aslanı gibi isimlerle de anılan; ilmin kapısı kabuledilen ve tasavvuf yoluna imam kabul edilen bir halifedir.İlk velidir. O, Peygamberimizin amca oğlu ve damadıdır. Hasan ve Hüseyn’in babası olmasa hasebiyle peygamber soyunun da devamına vesiledir.

“(Hz. ‘Ali Kerremullahu Veche R.A.)

Hakkı çün anuñ k’aña ol pâk din
Lahmeke’l- hâmî didi ‘aynel yakin

Menba’ı kân ü sehâdür ol veli
Oldurur cümle velîler evveli” (T. 10/ 43,44,)

5.Ehl-i Beyt: Hz. Ali ve O’nun reisi olduğu Ehl-i beyt (ev halkı) kadrosudur. Hz. Fatma, Hasan ve Hüseyin, İslam peygamberi nezaretinde müstakbel Allah yolcuları için şaşmaz örnek kabul edilen bir hayat yaşamışlardır.
Bütün sünni akidesine bağlı insanlar gibi Mihrî de “Ehl-i beyt” sevgisine sahiptir. Hz. Ali’den sonra imamlar, Hz. Hasan ve Hüseyin’dir. Hasan’ın zehirlenmesi, Hüseyin’in Kerbelâ’da şehid edilmeleri, her müslüman gibi onu da üzüntüye gark etmiştir.

“(Hz. Hasan ve Hüseyin Radıyallahu Anh)

Hakkı çün anuñ ki çekdi çok cefâ
Oldı âhîr ol şehîd-i Kerbelâ

İmdi añda virilen canlar hakı
Kerbelada dökülen kanlar hakı

Gâziler hakkı şehidler cânı çün
Hâsanuñ zehrî Hüsey’nüñ kanı çün

Yoluña can terk idenler hakı çün
Togrı yoluña gidenler hakı çün” (T.10/47-50)

e. Dinler ile İle İlgili Mefhumlar :

1.Din : Din, Tanrı ile kul arasındaki münasebeti düzenleyen nizamdır. Hz. Peygamber tertemiz bir din olarak İslâm’ı getirmiştir. Bu din sayesinde dünya nurlanmıştır:

“Sen ebû’l- ervâh idüñ ey pâk din
Olmadan bu ‘âlem-i eşyâ yakin”(T. 4/8)

“Çün vucuda geldiñ vü bulduñ zuhur
Din ile kılduñ cihan rûyînı nur”(T. 4/25)

“Hak seni kıldı güzîn-i enbiyâ
Oldı hak dînin kamu derde şifâ” (T. 4/15)

Karanlıkları bu din aydınlattı ve ancak onun sayesinde alem huzur buldu.Güneşi dahi nurlu hale getiren onun nurudur.

“Geldi dinüñ Mihrî enver eyledi
Tagıdup küfrî münevver eyledi”(T. 4/22)

Dinin bu günki direği, yaşatıcısı, açıklayıcısı âlimlerdir:

“Din direği cümle ‘âlimler ki var
Virmek içün ‘ömr-i bâkî sâd hezar”(T.13/42)

Gazellerde rakib dinsiz ve imansız yani insafsız olarak vasıflandırılır:

“Rakîbâ beni men’ itme nigârın hâk-i pâyinden
Eger men’ ider iseñ bil ne dînüñ var ne imânuñ” (MD. g.92/3)

2.Küfr ve İman: İmanı örten ve gerçeği görmeyi engelleyen sed olarak görülür küfr ve bundan yegane kurtuluş yolu da Peygamberin şeriatıdır:

“Hâdi- i şer’in eger olmasa sed
Küfr ile kalmışdı ‘âlem tâ ebed”(T. 4 /18)

“İrmese senden inâyet her kula
Tolmış idi iş bu ‘âlem küfr ile”(T. 4/26)

“Geldi dinüñ Mihrî enver eyledi
Tagıdup küfrî münevver eyledi”(T. 4/22)

Gazellerde zülfün bir sıfatı olarak ve seveni imandan eden sebeb olarak zikredilmektedir. Çünki yüz iman karşılığı nur; zülf ise onu engelleyen örtüdür:

“Dôstum ‘arz it cemâlüñ cânumuz bulsun ferah
Küfr zülfüñi görüp îmânumuz bulsun ferah”( MD. g. 31/1)

Mihrî’nin Tazarrû’-nâmesinde imanın esası; Allah’ın birliği ve Peygamberin O’nun kulu ve Resulü olması gerçeğine dayanır. İman ile Kur’an beraber zikredilir

“İmd’aña gönderdügüñ Kur’an hakı
İmd’aña bildürdigüñ îman hakı”(T. 10/34)

İmanın en büyük düşmanı Şeytandır. Her kim ki ona uyarsa imandan çıkar:

“Müdde’i sözi ile elden çıkardum yâri ah
Her ki şeytâna uyar elbette îmandan çıkar”( MD.g.40/7)

3. Mü’min, Müslüman, İslam: Mü’min, ezel bezminde Tanrı’nın, “Elestü bî- Rabbiküm” sorusuna “Belî”, “Belâ” diye ikrar eden kişidir.Dünya mü’minlerin zindanıdır. onlar burada sevinçli olamazlar. Mü’mine göre terk-i dünya ibadetlerin başıdır. Mü’minin zıddı inkarcıdır ve onların yeri “nar”dır.

“Dilde ismin halkı ‘âlem zikr ider
Mü’min olan birlügine şükrider” (T.2/13)

“Kâfirüñ inkârına guş itme ki ehl-i nârdur
Mü’minüñ kâlû- belâda sıdk ile ikrârın ög”( T. 7/50)

“Kimisi şâkirdurur her bârda
Kimisi mü’min kimi inkârda”(T. 8/17)

İnsanların kimisi bu durumuları anlar kimisi de anlayamaz; bu eser bir anlamda bu gerçeği anlayamayanlara hitap etmek amacıyla kaleme alınmıştır.

“Hamdillilah kî ecel virdi aman
Bu tazarrû’-nâmeyi kıldum beyan

Tâ okuyanlara nef’ olmag içün
Dükelinler cürmi ref’ olmag içün”( T.14/3,4)

Gazellerde dört yerde müselman kelimesi geçmektedir. Müslümanlardan herhangi bir şikayet yoktur. Bazen bu kelime sevgili yerine de kullanılır:

“Nûr akar gördüm cemâlinden egerçi zâhirâ
Kendisi beñzer müselmâna libâsı kâfirî”( MD.g. 194/3)

“Leblerüñi gördigümce dôstum cân imrenür
Yalınuz bir ben miyüm kâfir müselmân imrenür” (MD. g. 51/1)

İslam lafzı yalnız bir yerde geçmektedir.

“Cümle islâm ehli ile Mihrîye
Sen Rahimsin dûzahı görme revâ”( T.11/68)

4. Ümmet;Hz. Muhammed’e tâbi olan insanlar onun ümmetidir.

“Ümmetüñ mücrimlerinüñ yâ Rasul
Sen şefâ’atsın niçün olur melul” (T.4/28)

“Mürşid-i kâmillerüñ esrârı çün
Ümmetinüñ cümlesinüñ vârı çün”(T. 13/29)

5. Mezheb; takip edilen yol yada esas anlamındadır. Ehl-i sünnete göre dört hak mezhep vardır; Hanefî, Şafiî, Hanbelî, Malikî. Mihrî Hanefi mezhebindendir.Bunu yukarıda yapılan dini terminoloji tahlîlinden ve muhitindeki rahatlığından kolayca tespit edebiliriz. Aslında aşıkların mezhebi, aşk mezhebidir ve onlar yalnızca Allah aşkı yolunun yolcularıdır:

“‘Âdetî monlâlaruñ mahbûb sevmekdür habib
‘Âkil iseñ mezhebüñ yîtirme ‘âriflerden ol” (müfred 217e)

6. Kâfir; küfür zulmetine dalan kişidir. Küfür içerisinde, yani karanlıklarda kalan kimseye kâfir denir:

“Birligine küllisi ikrâr ider
Kâfir olur her k’anı inkâr ider”(T.2/38)

“Leblerüñi gördigümce dôstum cân imrenür
Yalınuz bir ben miyüm kâfir müselmân imrenür” (MD.g 51/1)

“Kâfirüñ inkârına guş itme ki ehl-i nârdur
Mü’minüñ kâlû- belâda sıdk ile ikrârın ög” (T.10/50)

Kafir ayrıca rakib ve sevgili için de kullanılan bir sıfattır:

“‘Aşıklarûñı bî- günah öldirme dôstum
Öldür rakîb-i kâfiri bârî gazâlar it”(MD.g.9/3)

“Can virürem saña be hey kâfir
Bir nazar kıl baña be hey kâfir” (MD. g.30/1)

Sevgilinin kara gözü de kafirdir:

“Rîsman zülfüñle niçün bagludur boynum didüm
Gösterüp çeşmin didi bu kâfirüñ tutsagıdur” (MD.g.33 /3)

7. ‘Asi; Karşı gelen, şakî, haydut, günahkar anlamında Tazarrû’-nâme’de sıkça kullanılır. Mihrî, her türlü isyanlarıdan, kusurlarından bu eserinde sık sık tövbe eder. Tüm din uluları aracılığı ile bu asiliğinden doğan günahlardan arınmayı diler.
“Rahmetüñ çokdur Rahimsin ey Hüdâ
‘Âsi kullâruñ ider senden recâ

Kullaruñ ‘âsîleridür gerçi kem
Sen Kerîmsin anlara eyle kerem”(T. 8/ 26, 27)

Şair daima kendi nefsini başka insanlardan daha eksikli ve isyankar görmektedir. Tasavvufta da her derviş aynı halet-i ruhiye içinde bulunur.
“İtmedi Hallâk-ı ‘âlem lutfı çok
Halk içünde bencileyin ‘âsi yok”(T. 9/ 19)

Ümitsizlik mü’minin imanına musallat olan en büyük şeytanî duygulardandır. O daima “havf ile reca” arasında olmak zorundadır.
“Gerçi eyler ‘âsiler biñ biñ günah
Yine sensin bunlara peşt ü penah”(T.9/21)

“Uş bu ‘âsî Mihrîye ol dest-gir
Tâ’atî yok cürm-i ‘isyânı kesir”(T. 4/43)

Mihrî için burada söylediği “benden asî kul yok” sözleri “Evvelinde büyük günahlar işlemiş bir kadın olabilir mi ?” sorusunu akla getirmemelidir. Çünki o, boşa geçen bir anı bile “büyük bir günah” kabul eden hasas bir yaratılışa, mutasavvıf bir ruha sahiptir.
Daha önce de zikretmiştik; onun hayat felsefesi şu beyitte gizlidir:

“Şöyle teşhis eyledüm Mihrî cihânuñ lezzetin
‘İlm ile savm u salât imiş kalanı hiç imiş”(T. 11/39)

8. Zünnâr; Tazarrû’-nâme’de geçmeyen bu dinî tabir, “Papazları bellerine bağladıkları ipte örme kuşak”anlamına gelir. Kafirlik alâmeti sayılır. Zülf, zünnara benzetilir:
“Boynına çeşmi ‘âşıkuñ zünnâr zülfüñ bagladı
Şimdi görün ol kâfiri kast eyler imânına dek”(MD. g.93/2)

II. TASAVVUF

Genel Açıklamalar:
Tasavvufun temelini yaratılış nazariyesi oluşturmaktadır. Buna göre Vücûd-ı Mutlak olan Allah, aynı zamanda Kemâl-i Mutlak ve Hüsn-i Mutlak’tır. O’nun şanı kendini izhârdır. Allah’ın aşk-ı Zatî nedeniyle kendini görmek ve göstermek istemesi Âlem’in yaratılmasına sebeb olmuştur. İnsan nasıl kendini görmek için aynaya bakarsa, Allah da kendi güzelliğini temaşâ için bir ayna hükmünde olan âlem ve onun en değerli varlığı olan insanı yaratmıştır. Bunu “Ben gizli bir hazine idim. Bilinmeyi istedim ve âlemi yarattım.” kutsî hadisi ile bize bildirmiştir. “Kün” emri ile her şey var oldu. Sonra sırasıyla, anâsır-ı erbâ, mevâlid-i selâse (cansızlar, bitkiler, hayvanlar) ve nihayet âdem yaratıldı. Madem ki Vücud-ı Mutlak Allah’tır; öyleyse insanın gayesi de O olmalıdır. O’na ulaşmak yegane amaç olunca da tasavvuf yolu ve tarikatler kendini gösterir. İnsan dünyada cehdederek insan-ı kamil olabilir. Bunun için bir mürşide ihtiyaç vardır. İlahi aşka ulaşmak için yapılacak ilk iş nefsi yok etmektir. Bir kişi ancak tasavvuf yolu ile nefsini yok edebilir. Her tarikatın bu konuda bir yöntemi mevcuttur. Sonuçta Vahdet(Birlik) makamına ulaşılır. Bu makama ulaştıktan sonra tasavvuf artık görevini tamamlamıştır.
Mihrî yukarıdaki bilgilere aynen vakıftır. Aşağıda sayılacak terimleri kullanarak tasavufî değeri yüksek şiirler yazmıştır. Fakat bu tür şiirler daha çok “Gazaliyat” bölümünde olduğu ve bizim “Tazarrû’-nâme” tahlîlimizi aştığı için kısaca değinilip geçilecektir. Gönül ister ki, bu konuda da bir çalışma yakın bir tarihte yapılabilsin.
Tasavvufî şiirlerde şu terimler şu anlamları ihtiva eder:
Işk( sevgi): Kulun Allah’a olan sevgisi.
Âşık ( seven) : Allah’a erişmek isteyen.
Maşûk( sevilen): Allah.
Hüsn ( güzellik) :Allah’ın cemâl ve kemâl sıfatları ile dolu olan toplantı.
Kemâl ( olgunluk): Tam bir coşku hali.
Şîve ( (işve ): İlahî cezbe.
Vefâ ( bağlılık): Allah’ın yardımı.
Cefâ ( eziyet) : Allah yolundaki kişinin kalbinin karalığı.
Cevr ( eziyet) : Allah yolundaki kişinin ilerlemesini durdurmak.
Nâz: Kalbe gelen kuvvet.
Tîr-i gamze ( gamze oku): Amel ve ibâdetleri geri çevirmek.
Aşinâ (bildik) : Allah’a yaklaşma.
Kâmet ( boy) : Kulluğa layık olma
Türre, Zülf, Giysû, Mûy, ( saç, zülüf): Allah’ın birlik sıfatı.
Ebrû ( kaş): Allah’ın birliği.
Mahrû ( ay yüzlü): Allah’ın tecellî nurlarının belirmesi.
Ruh (yanak) : Allah’ın tecelli nurlarının belirmesi.
Hâl-i siyah ( kara ben) : Gayb( bilinmezlik) âlemi.
Leb ( dudak) : Söz, Vahdet, Tanrı’nın birliği.
Zebân-ı şîrîn ( tatlı dil): Allah’ın emri.
Dehân ( dudak): Allah’ın izni ile dile gelip konuşabilmek.
Meclis-i işret ( eğlence meclisi): İlahî yakınlıktaki lezzet.
Ayş u işret ( içkili eğlence): Allah ile olan yakınlığın devamı.
Şarap ( içki) : İlahî aşk.
Humhâne ( meyhane) : Tekke veya âşığın kalbi.
Kâse, adeh,, Cam ( kadeh, içki bardağı): Âşığın kalbi.
Sâki ( İçki sunan) : Doğru yolu gösteren şeyh.
Harabât ( Meyhane) : Âşığın kalbi veya tekke.
Ehl-i Harabât ( Meyhane sakinlaeri): Dervişler.
Pîr-i Mugân( İçkicilerin ulu’su): Şeyh
Şem'( mum): İlahî nur.
Kâfir : Allah’tan gaflet içinde bulunan.
Tersâ( put) : İnce manalar ve ilahî gerçekler.
Deyr ( kilise): Yüce insanlar âlemi.
Kâbe: Vuslat makâmı.
Bahâr: İnsanda melek özelliklerinin başlaması.
Gülzâr, Bustân ( güllük, bağ, bahçe): Açıklık ve gönül şenliği.
Ebr ( bulut) : Utanma.
Ab-ı Revân ( akarsu) : Allah yolcusunun kalbindeki sürekli ferahlık.
Nesîm ( rüzgâr, yel): Sürekli feyz ve yardım.
Bûse ( öpücük): Gerçekleri kabule yetenekli olama.
Fakr ( fakirlik): Allah’tan başkasına ihtiyacı olmamak.
Hâb ( uyku): Gaflet ve az ibadetle ipin ucunu kaçırmak.
Gevher ( cevher): Mânâlar
Çevgân ( mızrak): Allah’ın takdiri.
Gûy ( top) : Takdîre boyun eğmek zorunluluğu.
Mehtâp: Allah’ın güzellik ve sevgisinin ortaya çıkışı.
İşte Mihrî Hâtun da bu terminolojiyi kullanarak Divân’ını tertip etmiştir. Bu terminoloji göz ardı edilerek yapılacak her tahlil ve yorum tamamen asılsız ve bilimselliken uzak olacaktır.
“Var hân-gahı bekle riyâ ile sen iy şeyh
Sâbit kademüz sâkin-i meyhânelerüz biz”(MD.g.63/3)

“Mushafuñda hüsniñüñ cânâ hatuñ ‘irâbdur
Sûretüñ ‘uşşâka câmî’ kaşlaruñ mihrâbdur”(MD.g. 52/1)
gibi beyitleri bu terminoloji harincinde açıklamaya kalkışmak ya cahillikten ya da kasıtlı saptırmadan dolayıdır.
Aşk için;
“‘Işk bir sırrı ilâhîdür ne bilsün mübtedî
Hamdülillah Mihrî câhilden bu ‘irfan gizlüdür”(MD. g.42/10)
der.
Tazaru-nâme’de şair, mutasavvıf bir yönü olduğunu ortaya koymakla birlikte, yukarıda sayılan mefhumları yalnızca dinî ve şer’î anlamları ile zikretmiştir.
Tasavvufî yönü de bulunan şu tabirler eserde sıklıkla kullanılmıştır:
TASAVVUFÎ TERİMLER:
1. Dünya:
Vefasız ve geçici olması hasebiyle bir çok şiirde geçen bu terim, insanın dikkat etmesi ve kapılmaması gereken bir özelliğe sahiptir. Dünyaya bel bağlayıp sarılanlar ve gurura kapılanlar daima hüsrana uğramıştır. İnsanı ahiretten uzaklaştıran da yine bu vefasız sevgilidir. Ona yüz vermeyenler kamil ve uslu olanlardır:

“‘Akil iseñ sen bu dünyâ dostlarından çek elüñ
Dünya gibi bî- vefâdur bâri bir yararın ög” (T. 11/44)

“Şâdiyem dünyâ baña virdi gurur
Âhiretden âhir itdi beni dur”(T. 9/17)

“Çünki hiç imiş bu dünyâ-yı bekâ
Kâmil iseñ umma sen bundan vefâ”(T. 11/31)

2. Nefs:
Ruh, can, hayat anlamlarına gelen bu terim daha çok “nefs-i emmare”, “nefs-i levvame” gibi insanı kötüye sevk eden nefis anlamında kullanılır. Tasavvuf, bu nefsî duyguların yok edilmesi esası üzerine oturur. İnsan “ben”ine gereğinden fazla değer verdiği anda nefsinin ve dolayısıyla şeytanın emrine girmiş olur. Şeytanın görevi de zaten bu nefsi azdırıp insanı sırat-ı müstakimden ayırmaktır.Bir çok beyitte Mihrî, nefsine nasihatler etmektedir:

“Var mıdur kalbüñde Hakkuñ korkusı
Gitdi fevt oldı mı nefsüñ İblisi”(T. 6/3)

“Nefs- i emmâreye mi uyduñ müdam
Gelmedi mi kalbüñe yevmü’l- kıyam” (T. 6/5)

“Cürm ü ‘isyân oldı ey dil çünki her dem hû saña
Nefs-i emmâreye uyduñ gelmedi korhû saña”(T. 6/8)

Murdar şeyler yiyen, uyuz hayvana benzetilen nefs, şairin ihtiyarı dışında bazen ona kötülükler yaptırmıştır:

“Çünki toymaz cîfe-i mürdâre nefsüñ gerkesi
Tut dilüñ imdi yeter bu dünyenüñ murdarın ög”(T.7/51)

“İhtiyârumla degüldür bu kazâ
Nefs sevmüm eylemişdür iktizâ” ( T.9/11)

İnsanın boynunu bu dünyaya bağlayan yine uğursuz nefistir. Her türlü derdin sebebi de odur. Nefis İblisi Deccal olup karşımıza çıkmadan, isyan askerlerimizi bir an önce yok etmemiz gerekmektedir. Allah’ın emrinden çıkıp nefsinin emrine uyan akıbet mahrum, hor ve zelil olacaktır:

“Boynumızı baglamışdur nefs-i şûm
Eylemişdür bizi derde mübtelâ” (T.10/67)

“Leşker-i ‘isyânuñı kat eyle gel tevfik ile
Nefsüñ iblîsi senüñ ‘âlemde Deccâl olmadan”(T. 12/10)

“Zelîl ü hor olur emrüñ sıyan
‘Akıbet mahrûm olur nefse uyan”(T. 16/9)

3.Dü- cihan:
İki dünya anlamında kullanılan bu terim, yalancı olarak bu dünyayı, gerçek olarak ahireti kasteder. İki alemde Hz. Peygamber daima şefaatçi ve önderdir:

“Dü-cihânı tolıdurur lâ-şek
Şöhret-i Lâilâheillallah” (T. 1/3)

” ‘İzzet içre kimi kıldı Saña hemtâ ol Kerim
Kimi beñzetdi nebilerde dü- ‘âlemde saña”(T. 5/7)

“Dü- cihân rûşen oldı çeşmi anuñ tâ ebed
Hak-i pâyüñ cevherin her kim ki kıldı tûtiyâ”(T.5/12)

“Ehl-i cürmüñ derdine sensin dü- ‘âlemde tabib
Cürm ile dermande kaldum umarum senden devâ”(T.5/13)

4.Mürşid-i Kâmil:
İnsanları doğru yola ileten, kemale ermiş veli anlamıdadır. Tazarrû’-nâme’de bir beyitte geçer:
“Mürşid-i kâmillerüñ esrârı çün
Ümmetinüñ cümlesinüñ vârı çün”(T. 13/29)

5. Zikir:
Tarikatlerin temelini zikir teşkil eder. Kur’anda yetmiş surede ve iki yüz elli altı yerde zikirden bahsedilmektedir.Zikir dilden kalbe, kalpten de bütün bedene inmelidir. Yalnız dilde kalan zikir, gerçek zikir (vird) sayılmaz. Sûfîler manevî makamlarına göre Esmaü’l-Hüsna’dan bazı isimleri vird edinirler. Bu isimler makam ve erkana göre değişebilir. En üstün zikrin kelime-i tevhid olduğu söylemiştir.
Mihrîye göre zikrin zamanı yoktur, her zaman zikir dilde olmalıdır:

“Gice gündüz dilüñde zikreyler
‘Adet-i Lâilâheillallah” (T. 1/19)
Allah’ın birliği ve yüceliği mü’minlerin mutlulukla andıkları bir haldir:

“Dilde ismüñ halkı ‘âlem zikr ider
Mü’min olan birlügüñe şükrider”(T. 2/13)

“Pertev-i tevhid şem’ ile dilüñi enver it
Kendüñe her demde illâ Hû ‘yı durma rehber it
Can ü dilden imdi bu zikri dilüñde ezber it
Nâ’ra- i ya Hû ile her demde illallâh di”(T. 3/4)

Peygamberimiz de bu zikirlerde bol bol anılır:
“Can u dilden sad hezârân âline etbâına
Eylerem her dem selam u medh ile zikr ü senâ”(T.5/14)

Kur’an zikrin bir diğer yoludur:
“Zikrüñi her dem didür Kur’an ile
Son nefesde yoldaş it îmân ile”(T. 9/28)

Her zikrin temel hedefi illaki Allah’dır:

“Kamu mülküñ maliki Allâhdurur
Zîhi dil ki zikri âlâ Allahdur”(T. 12/6)

6. Tevbe:
Allah’tan bağışlanma amacı ile yaptığı hataları kabullenip yalvarmak anlamındaki bu terim, tasavvufun kalp temizliği için en fazla tavsiye ettiği zikir şekillerindendir. Allah katında affedilmenin ilk şartı tevbe etmektir:

“Bulmak isterseñ cinâna dest res
Tevbeyi dilden giderme her nefes”(T.2/13

“Bu dilümden zemm ile telbîsi kes
Tevbe ü tevfîka irgür her nefes(T.10/26)

“Ger dagılarca iler iseñ günah
Tevbe kılsañ ‘afv ider anı ilah”(T. 16 /22)

7. Naz:
Allah katında naz makamında olanlar yalnızca enbiyalardır:
“Enbiyânuñ nâzı hakkı yâ İlah
Evliyânuñ râzı hakkı yâ İlah”(T. 10/5)

8. Zühd:
İlahi yasaklardan yüz çevirmek, emirleri ise yerine getirmektir. Haramın terki avamın zühtüdür.Ariflerin zühdü, kalbin Hak’tan başkasıyla meşgul olmamasıdır. Peygamberin ve Dört halifenin zühdü ise bunların gayet fevkindedir:
“Zühd ü takvâsıdur anuñ bî- riyâ
Oldı evvel çar-ı yâr ı Mustafâ”(T.10/38)

9. Tarikat,hakikat ve ma’rifet terimleri birer sefer kullanılmıştır. Bunlar genellikle halifeleri övmek amacıyla ve yüzü suyu hürmetine bağışlanma amacıyla zikredilmektedir:

“Hem hakîkat ehlinüñ takvâsı çün
Hem tarîkat ehlinüñ ‘ukbâsi çün”(T.10/52)

“Sînesi Kur’ân ile pür nûr idi
Ma’rifetle dâimâ mâ’mûr idi”( T.10/42)

10. Himmet terimi de Tazarrû’-nâme’de bir defa Kelime-i Tevhid’in himmeti (yardımı) anlamında kullanılmıştır:
“Gösterür togrı yol bihamdillah
Himmet-i Lâilâheillallah”(T. 1/2)

11. Gâfil:
Gâfil, aslında habersiz kişdir. Tevhid sırrını bilmez. Nefsine kul olur, ömrünü heba eder. İlm-i tevhidi evvel emirde öğrenmelidir. Gaflet bir uykudur ve insanı pek çok güzellikten uzak bırkır. Gafletten kutulmanın tek yolu da bu didaktik eserde öğretilir: Tevbe etmek:
“‘İlm- i tevhîdi dilüñden eksik itme bir nefes
Çün bilürsin âhir ey gâfil gerekdür bu saña”(T. 6/9)

“İmdi iy gâfiller açuñ gözüñüz
Gaflete virmeñ iñende özüñüz”(T. 11/1)

“Gelen âhir gâfil iken bî- haber
Bîrüne girür vü birsinden çıkar”(T. 11/12)

“Lîkin tevbeyi terk itme gel
Gaflet uyhûsıyla gâfil yetmegil”(T.16/23)

Tasavvuf ile ilgili bölümün başında da belirttiğimiz gibi, bu terimlerin asıl irdelenmesi gereken kısım Divân’ın gazeller bölümüdür. Tazarrû’-nâme’de tasavvufî anlamda “gönül”, “aşk”, “vahdet”, “kesret”, “can” ve “vücut” ile ilgili benzetmeler bulmak mümkün değildir. Çünki bu eser-daha önce de belirttiğimiz gibi- dinî yönü ağırlıklı olan bir karekter arz eder.
15. Yüzyılın ilginç simalarından olan Mihrî Hâtun’un Tazarrû’-nâme adlı eserini dinî ve tasavvufî yönden tahlil etmiş bulunuyoruz. Böyle bir çalışma her şeyden evvel, özel olarak Kur’an’da mevcut olan, genel olarak doğuş devrinde geliştirilen dinî ve tasavvufî terminolojinin 15. asra geçişini görme bakımından zarurî bir çalışmadır. Yunus’tan 15. yüzyıla Türkçemize giren bu terminolojinin nasıl bir canlılık arz ettiğini anlamak bakımından da bu çalışmanın yararlı olacağı muhakkaktır.
Bu çalışmaya Divân’ın tahlîli de eklendiği takdirde tasavvufun Anadolu’da- Özellikle Amasya ve civarında- varlığını ne oranda gösterip kültürü ne oranda etkilediği gözler önüne serilmiş olacaktır.
Mihrî, bu çalışmada da görüldüğü gibi derin bir ilim ve irfana sahiptir. Amasya gibi bir taşra şehrinde bu kadar kültürlü bir-hatta Zeynep Hâtun’la iki- kadın şairin çıkması devrin incelememiz ve dersler almamız gereken bir yapıya sahip olduğunu ortaya koymuştur.
Divân ve Tazarrû’-nâme üzerinde ayrıca şu çalışmaların yapılması yeni gerçeklerle bizleri yüz yüze getirecektir:
Mihrî Hâtun Divânı’ndaki deyimler ve manaları,
Mihrî Hâtun Divânı’nda tabiat motiflerinin tahlili,
Mihrî Hâtun Divânı’nda cemiyetle ilgili görüşler,
Mihrî Hâtun Divânı’ndaki Kozmik âlem, gelenek ve âdetlerin tahlîli.
***

F. DİVAN’IN GRAMER YAPISI İLE İLGİLİ BAZI HUSUSİYETLER

SES ÖZELLİKLERİ

ÜNLÜLER:

1. i/e meselesi

a. Mihrî Hâtun Divân’ında i ‘ ile yazıldığı halde, günümüzde e- li olan bazı isimler ve fiiller bulunmaktadır. Mesela: gice (gece), yig (yeğ), di- (demek), dir- (dermek), İt- (etmek), vir- (vermek)…

b. Divân’da e ‘ ünlüsü ile kullanılan fakat günümüzde i’ ünlüsü bulunduran bir kaç kelime vardır :eylük (iyilik), gey- ( giymek)…

2. Ünlü uyumu

a. Türkçenin uzun tarihi içinde normal olarak sağlamlığını koruyan kalınlık- incelik uyumu bu Divânda da mevcuttur.

Günümüz Türkçesinde de istisna içeren “ken” eki uyum dışındadır.

b. Düzlük yuvarlaklık uyumuna gelince;bu dönemde henüz gelişmesini tamamlamadığı, Eski Anadolu Türkçesinde çeşitli sebeblerle görülen yaygın bir yuvarlaklaşma yönelimi bulunduğu için, Divân’da bu açıdan bir uyum bulunmamaktadır.

3. Yuvarlaklaşma

Eski Anadolu Türkçesi için büyük önem taşıyan bu durum başlıca iki bölümde ele alınabilir:

a: Kelimelerdeki yuvarlaklaşma : Eski Türkçe devresinde sonuda “g ” sesi bulunan kelimelerdeki bu sesin bu dönemde düşdüğü ve bu hadise ile yanlarındaki ünlüyü yuvarlaklaştırdığı görülmüştür. Ayrıca, kelimelerdeki p ve v gibi ünsüzlerin de yanlarındaki ünlüleri yuvarlaklaştırğı bu Divânda da görülen bir hadisedir. “kapu> kapıg”

Doğrudan doğruya dudak ünsüzleri ile meydana gelen yuvarlaklaşma da bu Divânda örneklerine rastlanan bir yuvarlaklaşma şeklidir. “kirpük, demür ”

Bünyesinde yuvarlak ünlü bulunduran bazı kelimelerde Eski Türkçedeki hali ile Divânda yer alır. “ayruk, yazuk, eksük”

b. Eklerdeki yuvarlaklaşma: Gerek bazı yapım eklerinde (-lu,-lü,-suz, süz gibi sıfat yapma;-up,-üp,-uban,-üben gibi gerindium;-dur,-dür ve-ur,-ür gibi faktitif) gerek isim veya fiil çekimlerinde kullanılan eklerde(-dur,-dür gibi bildirme;-u-m,-ü-m-u-muz,-ü-müz,-u-ñ,-ü-ñ,-u-ñuz,-ü-ñüz gibi iyelik;-uñ,-üñ,-nuñ,-nüñ gibi genitif;-du-m,-dü-m,-du-ñ,-dü-ñ,-du-k,-dü-k gibi görülen geçmiş zaman teklik I. ve II. şahıslarla çokluk I. şahıs ekleri;-vuz,-vüz gibi I. şahıs istek çekiminde kullanılan şahıs eki;-ur,-ür gibi geniş zaman eki v.b. )yalnız yuvarlak ünlülü şekiller bulunmaktadır.

4. Düz ünlü taşıyan ekler

Bir kısım eklerin de bu dönemde devamlı düz ünlülü şekilleri (-ı,-i akkuzatif;-ı,-i,-sı,-si teklik 3. şahıs iyelik;-dı,-di görülen geçmiş zaman 3. şahıs;-mı,-mi soru;-mış,-miş öğrenilen geçmiş zaman 3.şahıs fiil çekim eki;-sın,-sin teklik 2. şahıs bildirme eki;-gıl,-gil 2. şahıs emir eki;-ınca,-ince gerindium ve benzeri) kullanılmıştır.

ÜNSÜZLER:

5. Mihrî Divân’ında bazı ünsüz değişiklikleri dikkat çekmektedir. Bunlardan birisi k/h değişikliği olup Türkçe’de kelime başında aslında h sesi bulunmadığından h yerine k kullanıldığı görülmektedir. uyhu, korhu, dahı gibi kelimelerde ise kelime ortasında olduğu için h sesi tercih edilmiştir.

6. Eski Türkçe’nin kelime başındaki k si Batı Türkçesinde büyük ölçüde sedalılaşarak gel-, gerek, getür-, göñül, gül- ve benzeri kelimelerede olduğu gibi g olmuştur. Bazıları da ( kendü, kendözi, kişi ) bugünki gibi k li alınmıştır.

7. Birden fazla heceli kelimelerin sonundaki g ve g’lerin Batı Türkçesinde düşmesine kamu ( kamug), katı ( katıg) gibi kelimeler örnek gösterilebilir.-lüg ,-lüg sıfat yapım ekleri de aynı akıbete uğrayıp-lu,-lü olmuşlardır.

8. Günümüzde kelime ve hece sonu ile kelime orasında veya hece başında yumuşak g veya v ile telâffuz edilmekte olan bazı kelimeler Divân’da henüz g iledir: dög- ( döğ-,döv-), ögüt ( öğüt), yigit ( yiğit)…

9. Divân’da nazal ñ sesi gerekli yerlerde kullanılmıştır. toñuz, deñiz…

10. Ünsüz-ünsüz uyumu, bu dönemde, dolayısıyla, eserin dilinde de görülmemektedir:agaçda, gökden, düşdüm, hoşdur..

SES OLAYLARI
11. Aruz vezninin ortaya çıkardığı meselelerden biri olan imalelerle, mısralarda yer yer karşılaşılır.

VAralum sahn-I gülistandA temâşâ İdelüm
Serv-İ ref-nâruñA sAlundugın dildâruñ ( MD. g.84/2)

12. Türkçeye geçmiş yabancı asıllı bazı kelimelerdeki hecelerde vezin gereği zihaf yapılmış olduğundan bu kelimeler ( ilgili ünlüleri aslında uzunda olsa) kısa kabul edilmiş; transkripsiyonda da böyle gösterilmiştir.

“Beni öldür rakİbe rahm it yar
Bu mıdur ‘âdetüñ eyü kökcek” (MD. g.88 / 3)

13. Ünlü düşmesi
Divân’da, Türkçenin vurgusuz orta hece ünlüsünün kelime bünyesinden düşürüldüğü örneklere rastlıyoruz: alnuñ, beñzini …

14. Ünlü birleşmesi
Türkçenin tabiî akışı ve aruz veznin Türk diline, şiirine uydurulma çabaları dolayısıyla çağdaşları gibi Mihrî’de de kalıcı ve geçici olan ünlü birleşme olayları örneklerine sıkça rastlanılmaktadır: n’içün , n’it, şol, v’ey, fikrile, k’irse, oldısa.

15. Hece düşmesi
Eserde oldukça sık görülen hece düşmesi olayına predikat ( yüklem ) eki olarak kullanılan ve Eski Türkçedeki dur- fiilinin geniş zaman çekimi olan-durur ‘da da rastlanmaktadır.Hece kaybına uğrayan bu ekin metinde kalın ve ince ünlülü şekli bulunmaktadır: vuslatundur, degül midür, kimdür…

ŞEKİL ÖZELLİKLERİ

16. Teklik 3. şahıs iyelik ekinden sonra kullanılan akkuzatif ( yükleme) hali eki, devrenin bir özelliği olarak-n şeklindedir: kara-sı-n, cübbe-si-n…

17. Benzetme bildiren-cileyin’in bencileyin ( benim gibi ), sencileyin ( senin gibi) kullanılışları vardır.

18. Teklik 3. şahıs zamiri ol’un çekim ekleri alınca anuñ ( onun), anı (onu),aña (ona),anda ( onda ) ve 3. çokluk şahıs anlar (onlar) şeklinde görülmektedir.

19. İşaret zamirlerinden bu, şu,o yanında ol ve şol da bulunmaktadır.Bunlardan o’nun çokluğu olar şeklindedir.

20. Belirsizlik zamirleri arasında, günümüzde kullanıştan düşmüş olan kimisne, kimsene, her kim, ne kim, ayruk (başka),cümle, cümleleri ( hepsi) de bulunmaktadır.

21. Bağlama ( nisbet ) zamiri ki (ki o) sonraları canlılığını kaybetmiştir.

22. Bugün kullanılan işaret sıfatlarının dışında ol ve şol ‘un varlığı da bu devrin özelliklerindendir.

23. Çağdaş Türkçede artık ölü duruma geçen çeşitli Arapça, Farsça zaman zarflarından başka, kaçan ( ne zaman ) şimden girü (bundan sonra ) gibi Türkçe olanlar da aynı akibete uğramıştır.

24. igen, igende ( pek çok), katı (çok) gibi Türkçe miktar zarfları da daha sonraları arkaik niteliğine bürünmüştür.

25. Bağlama edatlarından şart bildiren egerçi (her ne kadar,ise de ), ger ( eger); sınırlandırma gösteren lîk (lâkin), velî ( ama,fakat), velîkin ( lâkin); sebeb beliten çü (çünki), çün-kim ( çünki); cümle bağlayıcı olan kim (ki); benzetmede kullanılan gûyiyâ(sanki) çağdaş Türkçe için arkaik olmuştur.

26. Son çekim edatlarından-var,-veş ( gibi ); yer ve tarz ifade eden içre ( içinde), üzre ( üzerine ) günümüzün yazı diline varlığını ulaştıramamıştır.

27. Soru edatlarından kanı,kanda ( nerede,hani), kandan ( nereden), Türkiye Türkçesinin geçmişteki edebi dilinin kelimeleridir.

28. Yakın zamanlara kadar yaşamış olan işbu ( işte bu ) ile uş ( işte) Mihrî zamanındaki işlek işaret edatlarındandır.

29. Seslenme ( hitap) edatlarından i( iy); vezin gereği bazen kısaltılmıştır.)ve yabancı asıllı eyâ ( hey) eskimiş, canlılığını yitirmiş kelimelerdendir.

30. Divân’da âh, vay, vah gibi bu gün kullanılan ünlemlerin dışında, arkaikleşmiş bir kaç ünlem de vardır: dirigâ ( yazık, eyvahlar olsun), hayfa ( yazık ki ), zihî ( ne güzel)…

31. Teklik 1. şahıs bildirme eki bu dönemde-am,-em şeklindedir. Nadiren-ın şekilnde de görülmektedir: ben-em, razı-y-am, divâne-y-em…

32. Bildirmenin teklik 2. şahsı da yalnızca yine düz şekillidir:-sın,-sin. sen-sin peri-sin…

33. Teklik 3. şahıs bildirme için-durur,-dur,- dür kullanılmıştır: âsan-durur, semen-dür…

34. irgür- ( ulaştırmak,eriştirmek) fiilindeki faktitif eki (-gür)klişe olarak yuvarlak ünlü ile yazılır.

35. İstek eki-e,-a ‘ya bu fonksiyonu dışında geniş ve gelecek zaman anlamı da yüklenmiştir: kıla diyü (kılacak diye), ola…
” Dôstum başuñ içün öldüre kurtar beni”

36. Emir çekiminde, teklik 1. şahıs için-ayın,-eyin;-ayım,- eyim( eyley-eyin,eyley-eyim), 2. şahıs için-gıl,-gil veya eksiz ( eyle-gil), çokluk 1. şahıs çekiminde-alum,-elüm ( iç-elüm ), 2. şahıs çolukta-ñuz, ñüz ( eyle-ñüz)… kullanılmıştır.3. şahıs-sun,-sün dür.

37. Divân’da,devrinin bir özelliği olarak gereklik çekimi dilek şart kipine gerek kelimesinin eklenmesi ile yapılır: olsa gerek ( olmalı)…

38. Bu dönemde gelecek zaman eki-ısar,-iser olduğundan-acak,-ecek eki ancak partisip olarak kullanılmaktadır. çatladı-sar-dur, varacak yeri tapuñdur…

39.-ası,-esi devrin bir partisip ekidir: yıkıl-ası…

40. Zaman gerindiumu-madan,-meden bu devirde-madın,-medin şeklindedir: al-madın ( almadan ); bu konuda istisnalar çoktur.

41. Eski Anadolu Türkçesinde görülen -icek ve -icegiz ‘in kullanımına Divân’da sıkça rastlıyoruz: eyle-icek…

42. Divân’da “-dığı miktarda,- dığı zaman” anlamında ek taşıyan gerindium fonksiyonlu kelimeler de vardır: aç-dugınca, ol-dıgınca…

43. yi-y-üben örneğinde olduğu gibi “-arak,-erek” anlamlı bir gerindium da kullanılır Divân’da. Bu ekin-ubanı,- übeni şekli de vardır.
***

G. NÜSHA FARKLARI

Mihrî Hâtun Divân’ında ilk 28 şiiri “Tazarrû’-nâme” ve “Kasideler” bölümü olarak; geri kalan 218 şiiri ise “Gazâliyat” bölümü halinde gruplandırdık.
Nüshalarla ilgili kısaltmalar: SN : Süleymaniye Ayasofya Nüshası
ÜN : İstanbul Ünversitesi Nüshası
FN : Fatih Ali Emiri Nüshası

TAZARRÛ’-NÂME- KASİDELER

I
1.ÜN 1b, 2 ve FN 1b,3 ve SN 1b,2 : togru 2. FN 1b, 6 : ehirgürür 3. ÜN 1b,7:urulur; FN 1b,8 ururlar; SN 1b,7 urular 4. ÜN 1b, 12 : humret 5. ÜN 2a, 3 ve SN 2a, 7 : hun! 6. FN2a,11 ve SN 2a,10 : tamuda 7. SN 2a,12: ildür
II
1. FN 2b, 2 ve SN 2b,2: ehad 2 ÜN 2a, 12 : virir 3. FN 2b 10 : anı diyen SN 2b,10 : iki diyen 4. ÜN 2b,6 : virdi 5. FN 3a,4 : İbtida yokdur aña 6. FN 3a, 5 : sultânısın 7. FN 3b,8 : irmez SN 3b,9 : ermez 8. ÜN 3a, 7 : ferin 9. FN 3b,8, SN 3b,9: virmez 10. SN 3b, 10; ÜN 3a,9 ve FN 3b, 11 : artık 11. SN 3b,12 : şerik 12. FN 3b,11 : bulmaz idi SN 3b 12: bulmazıdı 13. ÜN 3a, 15 : küllisi 14. FN 4a, 4, SN 4a,6 : şey’i 15. FN 4a,7: maksudını
III
1. FN,4a 9, 10 ve SN 4a 11,12 : Allahdur 2. ÜN, 3b,4 : Na’ra-yı ya Hu ile her dem sad 3. FN 4b, 2, SN, 4b,5 : şems ile tevhidüñ 4. FN : rehir 5. FN 4b, 6 ve SN 4b,9 :a’mâ 6. FN 4b, 6 tanı
IV
1. ÜN 3b,16 Fi na’t-ı Rasulullah sallallahu aleyhi vessellem. 2. ÜN,4a,4 halk 3. ÜN 4a, 5a,8 Hızruñ 4. FN,5a,6 mu’cizeñ 5. FN 5b, 6 da’im 6. FN, 6a,1 ve SN 6a, 6 Kur’andan 7. ÜN, 5a,5 toydı 8. na-ümid 9. FN-.6a,11 ve SN 6b, 4 Rasulsün 10. FN, 6b,1 ve SN 6b,7 uşbu 11. FN, 6b,2 ve SN 6b,8 katuñda
V
1.FN, 6b,4 Na’t-ı Rasul Aleyhisselam SN 6b, 10 Der Na’t-ı Rasul Aleyhisselam 2. FN 6b, 6 getürdi 3. ÜN 5b,4 eyledi 4. Tüm : yir 5. FN 7a, 1 ve SN 7a,8 matlub 6. ÜN. 5b, 6 şem’inde 7. FN 7a, 2 ve SN 7a,9 hunuñda 8. FN 7a,5 SN 7a,12 tapuña
VI
1. FN ve SN matla’ 2. ÜN 5b,12 cihandan 3. FN 7a,8 eyler SN 7b 3 ilerü 4. FN 7a 10 kul oldı 5. FN, 7b, 13 virirsen SN, 7b 8 virürsün 6. FN 7b, 6 her 7. SN 8a,2 saña 8. FN 7b,7 işlemedüñ 9. FN 7b,9 ve SN 8a,5 er-Rahman 10. FN 7a,13 ve SN 8a,8 bari
VII
1. ÜN 6a, 12 ol kazı el hacet vü muhib it duaya virmişser ül müradat-ı Mihrî hakirenin münacâtdır. 2. FN 8a,9 ve SN 8b,5 efkâr 3. FN 8a,13 Kerim SN 8b,9 Hüda vü ekrîm 4. FN 8b, 3 ve SN 8b,12 hem 5. ÜN 6b, 12 sahralarla 6. ÜN 6b,13 âbı 7. ÜN 7a,3 zeminde 8. ÜN 7a,4 katrede 9. FN 9a,6 urursun 10. ÜN virirsen 11. ÜN 7a,14 reyhâne 12. FN 9a,12 ururlar 13. FN 9b, 2 deprendikçe 14. ÜN 7b,2 añ 15. ÜN 7b 4 mevsimisün 16. FN 9b,6 ve SN 10a,5 yiter 17. ÜN 7b,6 ve FN 9b,6 gülzâruñ 18. FN 9b,7 ve SN 10a,8 yari yeter yaran 19. SN 10a 7 8,9 ve 10b,1 ög 20. FN 9b,11 görklüsin SN 10a,10 görklü 21. FN 10a,2 biter âsaruñ SN 10b, 2 biter âsarın
VIII
1. FN 10b,4 ey Hüdâyâ 2. FN 10a,5 ne 3. FN 10a,13 hükmüñ 4. ÜN 8a,12 hal 5. ÜN 8a, 14 tâc 6. FN 10b, 6 isteyerek 7. FN 10b,7 yârdan 8. ÜN 8b,7 ‘isyânuma 9. FN 11a,3 kim 10. FN 11a,4 kamu SN 11b,7 kamuya 11. FN 11a,5 ve SN 11b, 8 Tevhid-i Bari ‘azzesme 12. FN 11a, 6 ve SN 11b, 9 virseñ 13. SN 12a,1 eylemez
IX
1. ÜN 9a,11 nefs-i şûmum anı eyler iktiza 2. FN 11b, 9 ve SN 12b, 2 Nefs-i şûmum anı eyler iktiza 3. ÜN 9b,1 daim 4. FN 12a,7 ve SN 13a, 1 anlara 5. FN 12a,8 ve SN 13a, 2 sübhânısun 6. FN 12b, 1 ve SN 13a, 8 eyle baña 7. FN 12b, 4 meger 8. ÜN 9b,17 nedâmet 9. FN 12b,11 ve SN 13b,8 akar itme 10.
FN 13a, 9 tapuña geldüm
X
1. ÜN 10b,3 yüz 2. FN 13b ,2 ve SN 14a,11 hem safatuñ 3. ÜN, hakıçün 4. FN 13b, 3 ve SN 14a 12 Biñ bir adın hakkıçün ya İlâhî / ‘Adı vü dâdun hakkıçün ya İlâhî 5. ÜN 10b,7 nâzı 6. FN 13b,7 ve SN 14b,4 kalbine 7. FN 13b,13 ve SN 15a, 1 atdılar 8. FN 14b,3 ve SN 15b, 2 dininün 9. FN 14b,5 ve SN 15b,4 ki 10. FN 15a,4 ve SN 16a,4 Rasul 11. Tam, nüzûl 12. FN 15a, 5 ve SN 16a, 5 kamunuñ 13. FN 15a,6 yarattı 14. FN 15b 1 ve SN 16b,1 komış idi ol 15. FN 15b,5 pür nûr 16. FN 15b,6 ve 16b,6 Hazret-i şîr-i Yezdân Radıyallahu nah ve Kerremullahu veche ( Hz. Ali ) 17. FN 15b, 7 ve SN,16 b,7 ilm 18. FN 15b,8 ve SN 16b, 8 kân 19. FN 15b, 10 ve SN 16b,10 itdi 20. FN 15b,11 ve SN 16b,11 cânı 21. Tam, cennet 22. ÜN 12b,9; SN 17a, 10 hûnunda
XI
1. SN 18a,4 biñ yıl yarag bir gün gerek 2. FN 17a, 8 ve SN 18a,11 gelen. 3. ÜN 13b,2 kalan 4. ÜN 13b, 3 bünüm 5. FN 17a,13 î çün 6. FN 17b, 2 ve SN 18b,6 ger Lokman 7. FN 17b, 3 ve SN 18b, 7 ruyında 8. FN 17b,7 kılmadı 9. FN 17b,10 tâc-dar SN 19a, 4 tâc-dâr 10. FN17b, 12 ve SN 19a ,4 cihâne 11. FN 18a, 1 uçardı 12. FN 18a ,2 ve SN 19a ,7 devşirür 13. ÜN 14a,6 it 14. FN 18a ,5 ve SN 19a,10 hiç işin 15. FN 18a, 6 ve SN 19a,11 şadisinden 16. FN 18a,7 dâr SN 19a, 12 darlı 17. FN 18a ,8 ve SN 19b ,1 âsi vü 18.ÜN 14a, 10 ve SN 19b, 2 çeşmüñ 19. FN 18a ,9 ve SN 19b,2 rahat-ı baht 20. FN 18a,11 vuslat SN 19b , 4 salat
XII
1. FN 18a ,12 ve SN 19b , 5 nasihat 2. FN 18b ,3 ve SN 19b, 7 gülle 3. FN 18b ,1 dursun 4. FN 18b, 4 ve SN 19b ,10 olavuz 5. FN 18b, 5 ve SN 19b,11 cihâne 6. ÜN. 14b ,1 giydiler 7. FN 18b ,5 ve SN 19b,11 sanki 8. FN 18b, 8 ve SN 20a ,2 mevte 9. FN 18b ,9 ve SN 20a ,3 hâl 10. FN 18b ,10 ve SN 20a ,4 evvel
XIII
1. ÜN 14b,9 Dua-yı Mihrî Hâkire 2. FN 19a,6 itmemek içün SN 20b,1 itmemekçün 3. ÜN 15a,3 kılmış 4. FN 19b,2 ve SN 20b ,10 ruyında 5. FN 19b,12 ve SN 21a,8 ‘umran 6. FN 20a,3 ki 7. ÜN 15b ,8 kuru, ÜN 15 b,8 kavr 8. FN 20a ,10 ve SN 21b ,7 yine 9. Tam. cümlesin 10. FN 20b ,2 ve SN 21b, 12 olar 11. FN 20b, 5 dindür iki SN 22a ,3 dindir iki 12. FN 20b,9 ve SN 22a,,8 Mihrîye 13. ÜN 16a, 8 kılsun 14. FN 21a,4 ve SN 22b ,4 cihanda 15. SN 22b,6 du’adur
XIV
1. FN 21a ,13 ki 2. FN 21b ,1 eksiklügini her zaman SN 23a , 3 eksiklügini her ne var 3. FN 21b ,4 ve SN 23a ,6 lîk 4. SN 23a ,11 okur eyledüm 5. FN 21b,10 ve SN 23a, 12 zîrâ
XV
1. ÜN 17a,16 uyan
XVI
1. FN 22a ,2 ve SN 23b,5 der tevhid-i Bari Azze ve Celle 2. FN 22a,4 Bakî oldurur 3. FN 22a ,6 ve SN 23b,9 saraydañ ( ser idüñ) 4. FN 22a,9 ve SN 23b, 12 sen 5. FN 22a, 9 ansuz 6. FN 22b,3 ve SN 24a 7 bir 7. FN 22b ,4 ve SN 24a ,8 ‘abes 8. ÜN 17b , 16 ve FN 24b,5 ve SN 24a ,10 itme 9. FN 22b ,5 nebi 10. FN 22b ,6 itme 11. SN 24a, 10 itme 12. FN 22b ,9 eylensiñ 13. FN 22b , 12 tevbeyi
KASİDELER
XVII
1. FN 25a ,6 ve SN 27a ,4 Kaside-i Sultan Ahmed 2. FN 25a ,7 sâçuñ SN 27a,5 saçuñ 3. ÜN 18a ,16 dirdi 4. ÜN 18b , 6 tîr 5. FN 25b, 6 ve SN 27b ,5 kimdür 6. FN 25b, 10 olamaz 7. ÜN 18b ,16 yekta 8. FN 26a,2 ve SN 28a,2 benevş öyküneli 9. FN 26a , 3 bitmez 10. FN 26a, 3 ve SN 28a,3 cihanda 11. ÜN 19a,3 Her kim kılasın ruhları zibay temâşâ ve FN 26a,4 ve SN 28a,4 Bir dahı nazar eylemeye rûy-ı cihâna / Her kim kılasın ruhları zibay temâşâ 12. FN 26a , 8 açsun 13. Tam. afiye vü sıhha 14. FN 26a,10 virir 15. FN 26a ,12 yanar 16. ÜN 19a,15 ve SN 28b ,3 tapuñdan
XVIII
1. ÜN 19b , 3 Ve lehu medhe tabe serâhu FN 24a ,13; SN 26a, ,9 Kaside-i Sultan Ahmed 2. FN 24b ,1 soñ 3. ÜN 19b,4 çeşmüm 4. FN 24b 3 ve SN 26a,12 beñzerken 5. FN 24b,4 bakışınuñ; SN 26b,1 bakışıñuñ 6. FN 24b, 8 icre SN 26b,5 içre 7. FN 24a ,9 ve 26b ,8 aña 8. FN 25a,5 Kerîm 9. FN 25a i5 ve SN 27a,3 virsün
XIX
1. ÜN 20a,12 dur 2. ÜN 21a ,2 anuñ
XX
1. ÜN 21a, 3 Kaside piçe-i mergub vü nâ ma’yub; FN 23a,6 ve SN 24b,11 Kaside-i Sultan Bâyezid edâmullah-ı ‘ömre 2. FN 23a, 9 ve SN 25a,2 titreden; ÜN 21a, 6 depriden 3. ÜN 21a,7 şems 4. FN 23a,11 eyle 5. ÜN 21a,9 hâb 6. FN 23a,13 mezra’; SN 25a,6 mezre’ 7. ÜN 21a,11 SNn 8. FN 23b ,1 ve SN 25a,7 taleb 9. FN 23b,2 ve SN 25a,8 iletmese gülzâre hüsni 10. FN 23a,5 ve SN 25a,10 ‘adli eliyle ‘âleme lutfı 11. Tam. bir kimisidür 12. ÜN 21b,2 olabasar ? 13. FN 23b ,9 ulu’l-el bâb bâb ;SN 25b , 3 ulu’l- el bab bab 14. FN 23b,12 ve SN 25b,6 yâb 15. ÜN 21b,6 sultan 16. FN 24a ,1 SN 25b,9 ‘izzet 17. FN 24a,2 râg 18. FN 24a,3 tâ 19. Tam : bilür 20. FN 24a,8 ve SN 26a,4 Kıl ‘imaret lutf idüp bu dil harâbın Hüsrevâ / Her cihetten leşker-i gam eylemişdurur harab
XXI
1. ÜN22a ,4 câm 2. ÜN 22a,13 yener 3. ÜN 22b,14 bolur (burlur)
XXII
1. ÜN 22b ,3 Ve lehu fi medhe enârallah bar hane 2. ÜN 23a, 6 her
XXIII
1. FN 30b ,3 ve SN 32b ,10 Kaside-i Sultan Ahmed 2. FN 30b,5 etrâfa 3. ÜN 23a,12 düşerdi 4. FN 30b,8 ve SN 33a,3 Kıl temâşâ nergis ü nesrin çimen ruhsâr gül FN ve SN : Yine hengâm-ı çemendür gülşeni seyreyle gül
Her taraf serv ü semen her gûşesi gülzâr gül
5. FN 30b,10 isar 6. ÜN 23a,17 nalânı FN 30b,13 ve SN 33a,8 hadı 7. SN 13a,9 gül 8. ÜN 23b,4 bu 9. SN 33b,2 gül 10. ÜN 23b,7 nazîr 11. FN 31a,7 ve SN 33b, 3 sañga 12. FN 31a,11 ve SN 31b, 7 hüsninden 13 FN 31a ,12 hâmuş (?) 14. FN 31b ,5 hüsnüñ ter ü tâze
XXIV
1. ÜN; FN 29b ve SN 31b Kaside-i Sultan Ahmed 2. FN 29b,7 olalı 3. Tam; cemal 4. FN 29b,9 bir 5. FN 30a,2 artırur 6. Tam; eyküne ( öyküne ) 7. FN 30a,3 zaman 8. ÜN 24a,17 zemine 9. ÜN 24b,5 şerefiñde 10. FN 30b,1 ve SN 32b,9 bilsün
XXV
1. ÜN; FN 28a,8 ve SN 31a,1 Kaside-i Sultan Ahmed 2. ÜN 24b,11 gümeñ 3. ÜN 25a,1 oldur 4. ÜN 25a,2 Ve lehu fi medhe tabe serâhu 5. FN 29a,7 ziyâ 6. Tam; şebinem 7. ÜN 25a,7 tapuña 8. FN 29a,10 ve SN 31b,4 îsar 9. FN 29a,12 ve SN 31b,6 lem’a-yı tıguñ 10. ÜN 25a,10 cidal 11. Tam; içinde 12. ÜN 25a,11 Racim
XXVI
1. FN 28a ve SN 30a Kaside-i Sultan Ahmed 2. ÜN 25a,16 süzdi 3. ÜN 25b,5 ditretdigünce 4. FN 28a,12 ve SN 30b,4 SNn 5. FN 28b,13 ve SN 30b 5 uç 6. ÜN 25b,9 bir 7. ÜN 25b 12 Mihrî 8. FN 28b,6 göstermesün 9. ÜN 25b,15 pir
XXVII
1. ÜN ve FN 26b ve SN 28b Kaside-i Sultan Ahmed 2. FN 26b,10 ve SN 28a,11 hadduña 3. FN 26b,11 özüñi SN 28b,12 özñi 4. FN 26b,12 hasedinden SN 29a,1 hasedden 5. SN 29a,6 şekl 6. FN 27a,8 târını 7. FN 27a ,9 mîveli 8. FN 27a,11 tolıdur 9. ÜN 26b,1 şemmesine güle FN 27a,13 şemmesine ki ola SN 29b,3 şemmesiñe ki ola 10. FN 27b,1 ve SN 29b,4 bedr 11. ÜN 26b,2 ve FN 27b ,1 ve SN 29a,4 vü 12. FN 27b,1 vü 13. FN 27b,2 kıldı 14. ÜN 26b,4 naîm 15. FN 27b, 5 ve SN 29b,8 hûban 16. ÜN 26b,10 Tıg-ı kahruñ ki kaçan bıçak ura uryan şekl 17. FN 27b,12 ‘âlemden 18. FN 27b,13 cevr
XXVIII
1. ÜN 26b İbtidâ gerden divân basılup hurufa iltidi 2. ÜN 26b 17 kim 3. ÜN 27a,1 bu 4. ÜN 27a ,3 bersitan
GAZÂLİYAT-I MİHRî-Yİ HÂKİRE
Hafr-i elif
II
1. ÜN 27b,9 gazel 2. ÜN 27b 10 serv ise FN 32a 13 serv ise 3. FN 32b 3 ve SN 34b,10 dilerse seni 4. FN 32b,3 hançerler ise
III
1. FN 33a,8 disün 2. FN 33a,13 urdukça
IV
1. ÜN , FN 32b,10 ve SN 35a,4 tâ batmasun
V
1. FN 31b,10 ve SN 34b, 10 sürüp 2. ÜN 28a,17 togrı 3. FN 31b,11 ve FN 34a, 6 cihansın ki 4. FN 31b,12 ve SN 34a,7 akar 5. Tam; vü senâ
VI
1. FN 32a ,4 vire SN 34a,11 vîre 2. FN 32a,5 ve SN 34a,12 çıkarup 3. Tam; beni 4. FN 32a,7 ve SN 34b, 2 yüzüñ 5. FN 32a,7 kılur 6. ÜN 28b,10 ibret 7. FN 32a,8 ve SN 34b,3 bile yañı 8. SN 32a,8 her âh 9. FN 32a,9 ve SN 34b,4 şurideler
Harf-i ba’
VII
Harf-i ta’
VIII
1. FN 34b,1 ve SN 36b, 6 kakül 2. FN 34b,10 ve SN 37a,3 tarafda
IX
1. FN 35a,6 al
Harf-i se’
XI
1. ÜN 30a,1 kitabında
Harf-i cim
XII
1. FN 35b, 2 ve SN 37b,8 her 2. FN 35b,3 har 3. FN 35b, 3 ve SN 37b,9 tag 4. ÜN 30a, 8 biz
Harf-i ha’
XIII
1. SN 38a,8 bilsün
Harf-i hı’
XIV
1. FN 36a,3 salunup SN 38a,9 sakınup
Harf-i dal
XV
1. ÜN 30b,7 olur 2. FN 36a,10 ve SN 38b,2 oldurururam 3. FN 36a,11 saçını SN 38b, 3 saçını 4. ÜN 30b,10 dile 5. ÜN 03b,11 hasret 6. FN 36a 13 hey 7. ÜN 30b,11 pâre
XVI
1. ÜN 31a,3 dilberiñ
XVII
1. ÜN 31a,7 hemdem
XVIII
1. ÜN 31a,13 leziz 2. FN 36b,11 ve SN 39a, 3 yakar 3. ÜN 31a,14 kim 4. ÜN31a,15 ceni
Harf-i ra’
XIX
1. ÜN 31b,2 zâten 2. ÜN 31b,4 lâlenüñ
XX
1. FN 42b,2 turdugınca; SN 44b,9 turdıgınca 2. FN 42b,4 çeşmümize 3. FN 24b,4 ve SN 44b,11 buralar 4. FN 42b,5 ve CA 44b,12 yutalum 5. FN 42b,6 çeşmüñ
XXI
1. FN 74a,8 ve SN 76a, 2 çü hem 2. FN 74a,12 ve SN 74a ,6 dür
XXII
1. FN, SN ve ÜN gazel-i garrâ 2. FN 44a,9 ve SN 46b,3 ahumdandur 3. Tam 32a,3 dem 4. FN 44a,12 gülşenise
XXIII
1. ÜN 32a, 10 cismiñe
XXIV
1. ÜN 32b, 3 mürdem
XXV
1. FN 40b,12 ve SN 43a, 5 ra’nâ 2. FN 41a, 4 didi SN 43a,10 dimedi 3. FN 41a,9 çıksa 4. ÜN 33a,4 yardur. ve SN 43b,5 yerdür 5. FN 41a,11 ve SN 43b,5 âşüfteñe 6. ÜN 33a,4 yâr 7. FN 41b,1 ki 8. FN 41b 1 tîri bile 9. FN 41b,2 ki 10. FN 41b,3 ve SN 43b, 10 dûdumla 11. ÜN 33a,13 hoş 12. FN 41b,8 ve SN 44a,3 dahı 13. FN 41b, 8 sînede âteş dîdede nem 14. FN 41b ,10 şemi
XXVII
1. ÜN 33b,14 red
XXVIII
1. FN 45a,3 ve SN 47b,10 bilmem 2. ÜN 34a,1 hunhâre 3. FN 45a,5 ve SN 47a,12 Bes bu yüregimde görinen yare nedendür FN 45a,6 ve SN 47b,1 SNn bülbüli nâlan ide gülzâr hâduñda ( hânende ) / Sen yüz viresin ey yüzi gül hâre nedendür.
XXIX
1. ÜN 34a, 6 zülfinüñ
XXX
1. ÜN 34b,1 beri
XXXI
1. FN 37a,1 gör 2. FN 37a,12 yâri 3. FN 37a,13 ve SN 39b,5 beñzerem 4. FN 37b, 1 ve SN CA 39b,6 bagbânı 5. FN 37b ,2 diyü 6. FN 37b,2 göz atdılar; ÜN 34b,9 göz itdiler
XXXII
1. FN 43b,1 ve SN 45b ,8 eyler
XXXIII
1. ÜN 35a, 8 benüm 2. ÜN 35a,9; SN 42a, 9 Gül yüzüñ gülşende cânâ bülbüliñ tutsagıdur
XXXIV
1. FN 43b,9 ahse 2. FN 43b,10 ve SN 46a,4 evvelden 3. FN 43b, 11 ve SN 46a,5 habîbe 4. FN 43b,12 firkatinden 5. FN 43b,13 ve SN 46a,8 gözine 6. ÜN 35b,4 nâz
XXXV
1. ÜN 35b,4 nâz
XXXVI
1. FN 40b,5 işde 2. FN 40b,6 olsa 3. FN 40b,9 ve SN 43a, 3 yâre diñ
XXXVIII
1. ÜN 36a,5 ve SN 42b,5 yatlu 2. FN 40a,13 ve SN 42b, 7 öldürmedi 3. Tam: çelmedi 4. ÜN 36a, 8 cem’ 5. ÜN 36a,8 beri
XXXIX
1. FN 37b,8 zülf
XL
1. FN 37b,10 ve SN 40a,2 âssı 2. FN 37b,11 ve SN 40a,3 umdukça 3. FN 37b,12 ve SN 40a, 4 el hakdur
XLI
1. ÜN 36b,9 câ 2. ÜN 36b,9 kişileri 3. ÜN 36b, 10 dil-rubaña 4. FN 44a, 5 yüzine
XLIII
1. FN 44b, 5 ki 2. ÜN 37a,2 göñderüp 3. ÜN 37a,6 cürm
XLV
1. ÜN 37a,15 ‘âr 2. ÜN 37b,7 merhemde;SN 45a,11 hemde
XLVI
1. FN 37a, 2 ve SN 39a,7 kaşıyla 2. FN 37a,3 ve SN 39a,8 pustesini 3. ÜN 37b,16 ‘aşkınuñ 4. FN 37a,5 ve SN 39a,10 tavline 5. ÜN 37b, 17 velidür 6. Ün 38a, 1 dün 7. FN 37a,9 ve SN 39b, 2 âhı
XLIX
1. ÜN 38b,6 seveli 2. ÜN 38b 8 katında
L
1. ÜN 38b,13 müdâd 2. FN 42a,11 ve SN 44b,5 hayaliydi
LI
1. ÜN 39a,1 ümrenür 2. FN 40a,3 ve SN 42a 10 hüsnüñ 3. FN 40a,4 ki 4. ÜN 39a, 4 imrenür 5. FN 40a, 7 dürdâneye; SN dürdâneyi 6. ÜN 39a,6 bahre 7. FN 40a, 8 idenilden SN 42b, 3 idenelden 8. ÜN 39a, 7 ümrenür
LII
1. FN 42a 7 ve SN 44b,2 dolâbdur
LIII
1. FN 42b 10 çeşm 2. FN 42b,10 ve SN 45a, 4 hoz 3. FN 42b, 12 sakalı 4. FN 43a ,1 sürüp; SN 45a sürüp
LIV
1. FN 39a ,6 kırkından
LV
1. FN 38b, 3 anlaruñ 2. FN 38b,6 kars 3. FN 38b,7 ve SN 40b,11 câm 4. FN 38b ,8 ben gibi 5. ÜN 39b 17 gördüm
Harf-i ze’
LVI
1. ÜN 40a,1 ter 2. ÜN 40a, 5 sunar
LVII
1. ÜN 40a,11 ezgân
LVIII
1. FN 47a,2 ve SN 49a, 9 haldaşlaruz 2. ÜN 40a,15 âtar
LX
1. FN 46a,2 ve SN 48a,19 çekerem 2. FN 46a, 3 kaş kemânum 3. FN 46a, 3 ve 48a,10 sürilesin FN 46a, SN 48a,12 ruhuñda
LXI
1. FN 46a, 9 çeşme SN 48b, 3 çeşmüme 2. ÜN 40b,17 cân 3. ÜN 41a,2 la’lüñ varken çeşme-i hayvanı 4. FN 41a, 13 ve SN 48b,7 dü ruhuñ 5. FN 46b, 2 ve SN 48b,9 ancak
LXII
1. ÜN 41a,13 yûf
LXIII
1. FN 46b, 5 yañmaga 2. FN 46b,8 ‘âkil 3. ÜN 41b, 2 hubları 4. FN 46b ,9 rüsvâylıgum 5. FN 46b,9 ve SN 49a,3 eylemişüz
LXIV
1. FN 45a,13 ve SN 67b ,7 ferhunda
LXVI
1. FN 45b,9 göñlümde 2. ÜN 42a,10 bülbül 3. ÜN 42a,14 yâne
LXVII
1. FN 47a,10 ve SN 49b,4 gibi 2. ÜN 42b,17 cân 3. FN 47a,11 karuma SN 49b,5 karşuma 4. FN 47a,12 idesin; SN 49b, idesin 5. ÜN 42b, ve SN 49b,9 pisdür 6. FN 48b,1 ve SN 49b,8 revâ
Harf-i şın
LXVIII
1. FN 47b,5 tolıdur 2. FN 47b,10 cân
LXIX
1. FN 47b,13 urdı yâyuñı as 2. FN 48a, 4 ve SN 50a,10 bir derdüz
Harf-i ta’
LXXI
1. FN 48b,8 irem
Harf-i ze’
LXXII
1. FN 49a,2 ve SN 51a 7 hey
Harf-i ‘ayn LXXIII
1. ÜN 43b, 9 bu 2. FN 49a, 10 kapuñda
LXXIV
1. ÜN 43b, 14 eyler 2. FN 49b,4 ve SN 51b,8 sehl
LXXV
1. FN 49b,8 kararup 2. ÜN 44a ,2 çıkarup 3. FN 49b,10 kurıdı çeşmümden 4. ÜN 44a,6 kurtarursa
LXXVI
1. ÜN 44a, 7 şimden 2. FN 50a,10 yüri var 3. ÜN 44a,10 bular 4. FN 50a,13 ve SN 52b, 4 cevrüñ 5. FN 50a,13 inkârına
LXXVII
1. FN 50a,4 bî-mâr 2. FN 50a,5 ve SN 52a, 8 urgane
LXXVIII
1. FN 52b,6 ve SN 54b, 12 nevbahar 2. FN 52b,5 ve SN 54b ,11 Her bî-nevâya vasl-ı nevâsın ‘ata ider / Ben bî-nevâya zerrece vasl-ı nevâsı yok
LXXX
1. ÜN 45a,1 olalı 2. ÜN 45a, 5 dôstum
LXXXI
1. ÜN 45a Ba İsm-i Sultan Süleyman
LXXXII
1. FN 50b,2 ve SN 52b ,5 kulakdan( Kavakdan ) 2. FN 50b, 6 yanda SN 52b, 9 yañda 3. ÜN 45b ,10 yayılmış 4. ÜN 45b, 11 şâh 5. Ün 46a, 2 gül 6. FN 51b, 1 saz 7. FN 51b ,3 ve SN 53b ,8 gözini 8. FN 51b,6 ve SN 53b,11 Yusuf 9. FN 51b, 8 Eger ‘âkil iseñ aña; SN 54a,1 Ger ‘âkil iseñ aña 10. FN ve SN bagçeye her 11. FN 51b,10 kılayım 12 FN 52a,1 vardur 13. FN 52a , 1 ve SN 54a, 7 malâmat 14. FN 52a, 4 ve SN 54a,10 zevkle açdı 15. FN 52a, 6 ve SN 54a, 12 diyeyüm
Harf-ı kaf
LXXXV
1. ÜN 47b, 1 ider
LXXXVI
1. ÜN 47b, 16 felegiñ
LXXXVIII
1. FN 55a, 1 dök SN 57a, 5 dek 2. FN 55a,2 ve SN 57a,6 ilah
LXXXIX
1. FN 54a,6 ve SN 56a ,11 mühre
XC
1. ÜN 48b,7 cânaneñ 2. ÜN 48b, 8 virânenüñ
XCI
1. FN 53a, 6 derdile 2. FN 53a,9 çokdan beri 3. FN 53a, 9 ve SN 55b,3 ammâ 4. SN 55b,3 kimi
XCII
1. ÜN 49a,3 müşkînüñ 2. FN 53b, 10 imânuñ
XCIII
1. ÜN 49a, 14 darusı
XCIV
1. FN 54b, 9 ve SN 57a,1 leyl
XCV
1. ÜN 49b,8 serv-i ra’nâ 2. FN 54a, 10 şehâ 3. FN 54a, 11 SN 56a, 3 bir
4. FN 54b, 2 kim 5. ÜN 49b,15 ve FN 54a, 3 bir
XCVI
1. ÜN 49b,17 cefâlar 2. ÜN 49b,17 olmazdı 3. ÜN 50a, 1 itmezdi 4. FN 52b,13 ve SN 55a, 7 gülsitânında 5. FN 53a, 1 açar 6. ÜN 50a, 7 kanum 7. ÜN 50a, 8 virür 8. FN 53a, 2 vü dil 9. FN 53a, 4 ve SN 55a, 11 kânı 10. ÜN 50a, 15 sihr 11. FN 55b,7 ve SN 57b, 10 gülsitânda
XCIX
1. SN 58a, 11 gül 2. FN 56a, 13 ve SN 58b, 3 fâni
C
1. SN 58a, 2 hun 2. ÜN 50b,14 halümi 3. ÜN 50b, 14 ko 4. FN 56a, 2 ebrûña 5. FN 56a, 3 gül cemâlüñle
Harf-i mim
CIII
1. FN 56b ,9 ve SN 58b,11 ne
CIV
1. ÜN 51b , 10 hunhardan
CV
1. FN 57a, 8 ve SN 59a, 9 bilmem 2. FN 57a,9 tolayupdur 3. FN 57a, 10 kaşında
CVI
1. FN 51b,11 ve SN 60b,12 kenârumda 2. FN 59a, 2 bagruñ
CVIII
1. FN 58b, 3 korhma 2. FN 58b, 4 seni 3. FN 52a ,15 ve SN 58b 5 yârüme 4. FN 58b, 5 ve SN 60b ,7 merhem 5. FN 58b, 6 kıldı
CVIX
1. ÜN 52b, 2 hem dem 2. FN 74b, 4 ve SN 76a, 10 fikri 3. FN 74b, 5 serteser 4. FN 74b, 8 sâçından buy
CXII
1. FN 57b, 4 ve SN 59b, 5 dilüñ 2. FN 57b, 4 baksa 3. FN 57b, 5 ve SN 59b, 3 ‘ışkuñ
CXIII
1. SN 59b, 10 gamzeñ
CXV
1. FN 58b, 11 seveli; SN 60a, 12 sevelüm 2. FN 58a, 12 yar 3. FN 58a,13 ve SN 60b, 3 hânı
CXVI
1. FN 58a, 4 ve SN 60a, 6 göñül 2. ÜN 54a, 9 nârı
CXVIII
1. ÜN 54b, 3 eyle 2. ÜN 54b, 5 gün
CXIX
1. FN 57a, 1 kıyıla 2. FN 57a, 2 ve SN 59a, 4 ideyüm 3. ÜN 54b,15 aglatuben; SN 59a, 6 aglayayum
CXX
1. FN 59a, 5 gelişüñi; SN 61a, 6 gülşenini
CXXI
1. FN 59a, 11 çokdan 2. FN 59a, 12 cefâ ile 3. FN 59a, 13 ve SN 61b, 1 ben ho yüz döndürmeziyem
CXXII
1. ÜN 55a, 14 senk 2. FN 59b, 14 olmasun 3. FN 59b,14 ve SN 62a, 2 izini 4. FN 60a, 2 ve SN 62a, 4 dôstum 5. FN 60a, 12 ve SN 62a, 4 çok
CXXIII
1. FN 60b, 12 ve SN 62b, 12 bir 2. FN 60b, 13 satdı; SN 63a, 1 satdı 3. FN 61a, 1 ve SN 63a, 3 cihândur
CXXIV
1. FN 61b, 6 hâldeyüz SN 63b, 8 haldeyüz
CXXV
1. FN 60a, 12 yaratdı 2. 2. FN 60a, 12 ve SN 62a, 12 bî 3. FN 60a, 12 götürdi 4. FN 60a, 3 ve SN 62b, 1 ‘âşıklar 5. FN 60a, 14 eyle 6. FN 60b, 3 yartdı ola
CXXVI
1. FN 60a, 7 ve SN 60a, 8 rakîbi gelüp 2. FN 60a, 8 ve SN 62a, 9 dil dilberüñ 3. ÜN 56a, 9 eyleyen
CXXVII
1. ÜN 56a, 12 cândan
CXXIX
1. FN 59b, 4 ve SN 62b, 5 sâyeñ mi 2. ÜN 56b, 15 ve SN 56b , 16 sen gâma 3. ÜN 56b, 16 seng
CXXXII
1. ÜN 57a, 15 dâd eyleñ
CXXXIII
1. ÜN 57b, 5 ol
CXXXIV
1. FN 61a, 5 dişler 2. ÜN 57b, 14 sen 3. ÜN 57b,15 demi 4. FN 61a,10 müşkil
CXXXV
1. ÜN 58a, 2 olmadan 2. ÜN 58a, 3 dâr
CXXXVI
1. FN 60b, 6 ve SN 62b, 7 ideyüm 2. ÜN 58a, 12 yâr agyâre bir gün
CXXXVII
1. ÜN 58a, 13 içün 2. ÜN 58a, 15 bir
Harf-i vav
CXXXIX
1. FN 61b, 9 sorma bu ruh-ı zibay 2. FN 61b, 10 ve SN 63b, 11 nâ-gah 3. FN 61b, 11 didüm 4. ÜN 58b,12 derûnî 5. FN 61b, 13 ve SN 64a, 2 hod neñi 6. FN 62a, 1 zülfüñden buy
CXL
1. ÜN 59a, 1 virürse
CXLI
1. FN 62a,5 ve SN 64a, 7 tennûr 2. FN 62a, 5 kılursañ mehrû 3. FN 62a, 17 ve SN 64a ,9 sarlınursam 4. SN, 64a, 9 girü
CXLII
1. FN 62b, 6 sarâdur 2. ÜN 59b, 1 sakın 3. SN 64b,12 Yaş degüldür gözüm akıdığı kaduñ göricek / Serv ayagına yüzin sürmek içün sudur bu 4. FN 62b, 11 ve SN 65a, 1 safeti
Harf-i he’
CXLIII
1. ÜN 59b, 8 zühre-i çîn 2. ÜN 59b, 11 kitâb 3. ÜN 59b, 12 hoş
CXLIV
1. ÜN 60a, 2 gice 2. ÜN 60a, 3 çeldi 3. ÜN 60a, 6 gice 4. ÜN 60a, 7 bir vaktimüzde
CXLV
1. ÜN 60a, 12 urdı 2. FN 66b, 12 kadar 3. FN 66b, 12 bâri
CXLVI
1. FN 63a, 1 ve SN 65a, 3 melek misin
CXLVII
1. FN 63a, 2 meh 2. SN 65a, 5 ‘ışkuñda
CXLVIII
1. FN 67a, 12 ve SN 69a, 9 asmalular
CXLIX
1. ÜN 61a, 5 mekkâre
CL
1. ÜN 61a, 8 fermân
CLI
1. ÜN 61b, 3 bâ dag 2. ÜN 61b, 5 ber
CLII
1. ÜN 61a, 1 dôst 2. FN 64b, ,9 ve SN 66b, 9 başına 3. FN 64b, 11 ve SN 66b, 11 hem-rah 4. ÜN 62a, 3 kendüme 5. FN 64b, 12 ve SN 66b 12 bende 6. FN 64b, 12 şimdi
CLIV
1. ÜN 62b, 3 açınılsun
CLV
1. FN 64a, 9 başum
CLVI
1. ÜN 62b, 15 bir
CLVII
1. SN 68a, 8 nânuñda; ÜN 63a, 3 nânıñda
CLVIII
1. FN 63a, 8 ve SN 65a, 10 ânı 2. FN 63a, 9 ve SN 65a, 11 durka 3. FN 63a, 11 anı; SN 65b, 1 añı
CLX
1. ÜN 63b, 5 eyleyüp ben
CLXI
1. ÜN 63b, 13 girdükçe
CLXIII
1. FN 65b, 13 nûrı 2. FN 66a, 5 ve SN 68a, 3 eylediler
CLXV
1. FN 65a, 10 ve SN 67a, 10 cihâne 2. FN 64b,11 çeşmine
CLXVIII
1. FN 65b, 8 açsun 2. FN 65a, 1 elüm
CLXIX
1. FN 65a, 2 ve SN 67a, 3 Hürrem olsun her kadem basdukça sahrâlar size /Hâne-i gamda yeter bu âh ile vâlar bize 2. ÜN 65b, 2 cihetinden
CLXX
1. ÜN 65b,6 gazel-i bî nokta-yı şîrîn 2. ÜN 65b, 11 göñül ki
CLXXI
1. ÜN 66a, 2 cübbe
CLXXII
1. ÜN 66a, 13 yaralarumız
CLXXIII
1. ÜN 66b, 3 künhâr
CLXXIV
1. FN 66b, 3 ve SN 68b, 1 hüsnüñde 2. FN 66b, 6 ve SN 68b, 4 Mihrî 3. FN 66b, 7 ve SN 68b ,5 nâ hak yire billah
CLXXVI
1. ÜN 67a, 1 gül 2. FN 63b, 4 ve SN 65b, 6 nideyüm 3. FN 63b, 5 ve SN 65b, 7 kılur 4. FN 63b, 6 arasaña
CLXXVII
1. ÜN 67a, 10 agyar 2. ÜN 67a, 14 yir
Harf-i ya’
CLXXVIII
1. ÜN 67a, 10 agyar
CLXXIX
1. FN 73b, 2 ve SN 75a,,9 yazmadum 2. FN 73b, 2 hatınuñ SN 75a, 9 hatuñuñ 3. FN 73b, 2 akmışum; SN 75a, 9 ıkmışum 4. ÜN 76b, 9 gül 5. FN 73b,7 ve SN 75b, 1 habîbimüñ 6. FN 73b, 8 iñledür 7. FN 73b, 9 ve SN 75b,3 varub
CLXXX
1. FN 72b,2 cân 2. FN 72b, 5 ve SN 74a, 11 yüzime
CLXXXI
1. ÜN 68a, 5 böyle
CLXXXIV
1. ÜN 68b, 13 canda
CLXXXV
1. ÜN 69a, 3 ne 2. ÜN 69a,6 kâri
CLXXXVI
1. FN 69b, 13 ve SN 71a, 7 dilüñ 2. ÜN 69a, 12 tahtına 3. FN 70a, 2 yüridür 4. ÜN 69a, 17 han
CLXXXVII
1. FN 71b, 10 ve SN 73b, 7 Gırre olma hüsnine hublıguñ eyyamı tiz geçer / ‘Âşıklar ahın alma gerekse saña seni
CLXXXVIII
1. ÜN 69b, 13 şem’e
CXC
1. FN 72b, 9 ve SN 79b 1 ninüñ 2. FN 72b, 12 asılıdur
CXCI
1. ÜN 70b, 6 halka
CXCII
1. FN 68b, 4 görelüden ve SN 70a, 12 göreliden
CXCIII
1 Müstezat-ı Mihrî 2. ÜN 71b, 4 bir hub 3. ÜN 71b, 5 gamzeñi
CXCV
1. FN 67b, 13 ve SN 69b, 9 Yüz urup âsitanına habîbimüñ kodum başı / Yüzüme bir kadem basmaz başumdan yeg görürü taşı
CXCVI
1. FN 72a, 10 ve SN 74a, 3 revân 2. FN 72a, 12 ve SN 74a, 5 şâm u seher elden üş 3. ÜN 74b, 2 şehr 4. FN 72a, 13baña
CXCVII
1. ÜN 74b, 4 yâr teler 2. FN 71a, 12 ve SN 73a, 5 dü 3. FN 71a, 13 inşaallah 4. FN 71b, 3 virüp
CXCVIII
1. ÜN 72b, 1 işde
CXCIX
1. ÜN 72b,17 hubını
CC
1. ÜN 73a, 8 bî-ram
CCI
1. ÜN 73a, 13 helâk
CCII
1. FN 68a, 9 ve ÜN 70a, 5 direm aña ki 2. ÜN 73b, 6 lutfuñ 3. FN 68a,12 târını
CCIX
1. FN 69b, 6 ve SN 71b, 1 şûrîde dildür
CCX
1. ÜN 75a, 9 beni
CCXI
1. ÜN in gazel est ki nedâred
CCXII
1. FN 74a, 1 n’olur 2. FN 74a,3 itdi; SN 75b, 10 idi 3. FN 74a,4 işâretini
CCXIII
1. FN 70b, 11 ve SN 72b, 4 döşeyen 2. FN 70b,12 virür
CCXIV
1 ÜN 76a, 12 kurtara
CCXV
1. FN 70a, 9 ve SN 72a, 4 kaşları
CCXVII
1. FN 74a, 5 mu’ammâ
CCXVIII
1. ÜN mesnevi-yi lâtif 2. ÜN 77b, 12 terk

***

H. BİBLİYOGRAFYA
Akar, Metin; Türk Edebiyatında Manzum Mir’âç-nâmeler, Ank. 1987
Âşık Çelebi; Meşâ’irü’ş Şu’ara Ünv. Ktb TY 1406. 157b
Ateş, Süleyman, İnsan ve İnsanüstü- Ruh-Melek- Cin-İnsan İst. 1985
Ay, Tahir; Türk Kadın Şairleri İst. 1934 s 52,54 Ank 1972
Aybet, Nahid; Fûzûlî Dîvan’ında Maddî Kültür, Kültür Bak. Yay. Ankara,
Büyük Türk Klasikleri; Mihrî Maddesi İst. 1987
Banarlı, Nihat Sami; RTET. MEB. yay c.1 s.453 Ank. 1970
Canan, İbrahim; Hadis Ansiklopedisi, Akçağ Yay. Ankara, 1996
Carullah-zâde Beyânî Tezkiresi; Millet Ktp. AE Tarih 757
Cengiz, Halil Erdoğan; Divân Şiiri Antolojisi, Bilgi Yay. İst. 1989
Çavuşoğlu, Mehmed; Necati Divânından Seçmeler Kültür Bak. Yay. İst. 1982
________________; Necatî Bey Divânı’nın Tahlîli, İst. 1971
Çelebioğlu, Âmil; Elifle Harfi ile İlgili Bazı Edebî Husûsiyetler, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, s. 24 İst. 1986
Devellioğlu, Ferit; Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi,Ankara 1986
Eraydın, Selçuk; Anadolu ve Horasan’da İntişar Eden Tarikatler 3. baskı Marifet Yay. İst. 1990. s. 460
Fazlur Rahman; Ana Konularıyla Kur’an,Ankara Okulu Yay. Ankara, 1986
Gibb, F.J.N.; A History of Ottoman Poetry London, 1902
Gökbilgin, M. Tayyib; Cafer Çelebi (Taci-zâde) maddesi, İslam Ansiklopedisi.
Gölpınarlı, Abdülbâki; Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri, İst. 1977
Hüsameddin Hüseyin; Amasya Tarihi İst. 1927 ( İlk cildinin sadeleştirilmiş şekli )
Hasan Ç. Tezkiresi; Köprülü-zâde Ktb. Atıf Efn. 386. 45a
Ipekten, Haluk; Mustafa İsen Tezkirelere Göre Divân Edebiyatı İsimler Sözlüğü Kültür Bak. Yay. Ank. 1985.
Ipekten, Haluk; Eski Türk Edebiyatında Edebî Muhitler MEB. Yay. İst. 1996
___________; Eski Türk Edebiyatında Nazım Şekilleri ve Aruz Dergah Yay. İst. 1994
___________; Nailî Kadim Hayatı, ve Edebî Kişiliği, Ankara Ünv. Yay. 1973
Isen, Mustafa; Künhü’l Ahbâr’ın Tezkire Kısmı,Gelibolulu Mustafa Âlî (II. Bâyezid Dönemi ), Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yay. Ankara, 1994; Künhü’l Ahbar. Sülemaniye Ktb Fatih 4225
_______________; Türk Edebiyatında Tevhidler, TDV. Yay. Ank. 1992
İz Fahir, Günay Kut; Başlangıçtan Günümüze Kadar Büyük Türk Klasikleri; Ötüken-Söğüt Yay. İst. 1985.s. 227,228,229. Mihrî Maddesi,
Iz, Fahir; Eski Türk Edebiyatında Nazım İst 1967 Açıkgenç, Ankara, 1996 )
J.von Hammer; Osmanlı Tarihi MEB.yay. Haz. Abdülkadir Karahan c.1 s.356 İst. 1991
Köprülü, M. Fuad; Türk Edebiyatı Tarihi, s. 369 Ötüken Yay. İst. 1984
_______________; Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ank. 1976
Kabaklı,Ahmed; Türk Edebiyatı İst. 1966
Karahan, Abdulkadir; İslam Ansiklopedisi “Mihrî Hâtun” Maddesi: s. 305, 306
Karahan, Abdülkadir; Nabî Kültür Bak. Yay. Ank. 1987
Kastamonulu Latifî; Süleymaniye Ktb. Lala İsmail 313 106a
Kazancı, A. Lütfi; Peygamberler Tarihi Feza Yay. İst. 1997
Kızıltan, Mübeccel,Divân Edebiyatı Özelliklerine Uyarak Şiir Yazan Kadın Şairler, Boğaziçi Ünv. Öğreti Üyesi,İst.
Kocakaplan, İsa; Açıklamalı Edebî Sanatlar MEB. Yay. İst. 1992
Kocatürk, V. Mahir; Divân Şiiri Antolojisi İst. 1949 s. 20
Kurnaz, Cemal; Halk ve Divân Şiiri’nin Müşterekleri Üzerine Denemeler, Ank 1990
____________; Münâcât Antolojisi, TDV. Yay. Ank. 1992
Levent, Agah Sırrı; Divân Edebiyatı-Kelimeler,Remizler, Mazmunlar ve Mefhumlar- Enderun yayınevi İst. 1984
Mazıoğlu, Hasibe; Eski Türk Edebiyatı, Türk Ansiklopedisi, c. 32
Mehmed Tahir(Bursalı); Osmanlı Müellifleri, İst. 1333
Müştakova , E.İ; Mihrî Hâtun Divânı Basma Nüshası Moskova 1967 TDK. Ktph.
Mihrî Hâtun Divânı Nüshaları: Ünversite Kütüp.,nr. T.1994/2; Ali Emîrî Kütüp. nr.414 ve Ayasofya Kütp.nr. 3974. ( Bakü’de olduğu bilinen nüsha )
Mutlu, İsmail; Yeni İslâm İlmihali, Yeni Asya Neşriyatı,İst. 1992
Necatigil, Behcet; Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü İst. 1960 s.144
Nursî, Bediüzzaman Said; Sözler, Yeni Asya Neşriyatı, İst. 1990
Onay, Necmeddin Halil; Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar TDV. yay.(Haz Cemal Kurnaz) Ank. 1993
Ozek, Ali, Hayrettin Karaman; Kur’ân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli, TDV. Yay. Ankara, 1993
Oztuna, Yılmaz; Başlangıçtan Zamanımıza Kadar Büyük Türkiye Tarihi, Ötüken yay İst. 1977 s. 207
Öztürk,Yaşar Nuri;Tasavvvufun Ruhu ve Tarikatler. İst. 1988, s. 70
Pala, İskender; Divân Edebiyatı, Ötüken Yay. İst. 1997
Pala, İskender; Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü Kültür Bak. Yay. Ank. 1989
Pascal, Blaise; Düşünceler, Kaknüs Yay. çev: Metin Karabaşoğlu, İst. 1996
Pekolcay, Necla; İslami Türk Edebiyatı İst 1968
Sehî Bey; Heşt Bihişt, Süleymaniye Ktb. Hamidiye 1503.24a
Sombahar Dergisi, Kadın Şairler Özel Sayısı, Kardeşler Matb. İst. 1994
Suruç, Salih; Peygamberimizin Hayatı Feza Yay. İst. 1998
Türk Dünyaysı El Kitabı c.3
Türk Dili Özel SayısıII(Divân Şiiri),sayı 415-416-417,1986
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi Mihrî Mad. c.2 s. 331,332. Dergah Yay. İst 1986
Türkiye Vakıf Abideler ve Eski eserleri, Türkiye Vakıflar Genel Müdürlüğü yay.
Tanpınar, A. Hamdi; Edebiyat Üzerine Makaleler, İst. 1969
Tanpınar. A. Hamdi; 19’uncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Çağlayan Kitabevi, İst. 1985
Tarlan, Ali Nihat; Şeyhi Divânı Tetkiki Suhulet Bas. İst. 1934
Tarlan, Ali Nihat; Necatî Bey Divânı MEB. Bas. İst. 1963
Tarama Sözlüğü, TDK. Yay. Ank. 1974
Tatçı, Mustafa; Yunus Emre Divânı-İnceleme- Kültür Bak. Yay. Türk Klasik Eserleri Dizisi Ank. 1990
Uraz, Murat; Kadın Şairlerimiz İst. 1941 s. 16
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı; Osmanlı Tarihi II. TTK.Bas. Ankara 1988 s.178
Yalçın, Özkan; Yedinci Şehir-Deneme-, Amasya 1996
Yazır, Elmalılı Hamdi; Hak Dini Kur’ân Dili, Haz. İsmail Karaçam, Azim Yay. İst. 1995
Yeniterzi, Emine; Divân Şiirinde Na’t, TDV. Yay. Ank. 1993
Yıldız, Hakkı Dursun; Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi Çağ Yay. İst. 1989 s. 257,258
Evliyâ Çelebi; Seyahatnâme, c. 1-2 s. 534 Üçdal Neş. İst. 1966
Zihnî; Meşairü’n Nisa İst. 1878 s. 240
Zuhaylî, Vehbe; İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Risale Yay. İst. 1994
Büyük Türk Klasikleri; Mihrî Maddesi İst. 1987Büyük Türk Klasikleri; Mihrî Maddesi İst. 1987
Banarlı, Nihat Sami; RTET. MEB. yay c.1 s.453 Ank. 1970
Uraz, Murat; Kadın Şairlerimiz İst. 1941 s. 16
Türkiye Vakıf Abideler ve Eski eserleri, Türkiye Vakıflar Genel Müdürlüğü yay
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi Mihrî Mad. c.2 s. 331,332. Dergah Yay. İst 1986
Pala, İskender; Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü Kültür Bak. Yay. Ank. 1989
Müştakova , E.İ; Mihrî Hâtun Divânı Basma Nüshası Moskova 1967 TDK. Ktph.
Mihrî Hâtun Divânı Nüshaları: Ünversite Kütüp.,nr. T.1994/2; Ali Emîrî Kütüp. nr.414 ve Ayasofya Kütp.nr. 3974. ( Bakü’de olduğu bilinen nüsha )
Karahan, Abdulkadir; İslam Ansiklopedisi “Mihrî Hâtun” Maddesi: s. 305, 306
Ipekten, Haluk; Mustafa İsen Tezkirelere Göre Divân Edebiyatı İsimler Sözlüğü Kültür Bak. Yay. Ank. 1985.
Ipekten, Haluk; Eski Türk Edebiyatında Edebî Muhitler MEB. Yay. İst. 1996
Âşık Ç.; Meşâ’irü’ş Şu’ara Ünv. Ktb TY 1406. 157b
Ay, Tahir; Türk Kadın Şairleri İst. 1934 s 52,54 Ank 1972

I. EKLER

Mihrî Hâtun Dîvanı Aruz Kalıpları Tablosu Nazım Şekilleri Terkib-i
Aruz Kalıpları Gazel Kaside Mesnevi Tahmis Murabba Kıt’a Müstezad Bent Tuyug Müfret Toplam
Hecez Bahri
mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün 9 1 1 11
mefâîlün mefâîlün feûlün 5 6
mefûlü mefâîlün mefûlü mefâîlün 3 3
mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün 29 1 1 1 * 32
Recez Bahri
Müstefilün mefâilün müstefilün mefâilün 1 1
Remel Bahri
fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün 75 5 5 1 4 1 1 1 * 93
fâilâtün fâilâtün fâilün 1 1 12 19=1 4 19
feilâtün feilâtün feilâtün feilün 46 1 2 2 * 52
feilâtün feilâtün feilün 3 3
Münserih Bahri
müstefilün feûlün müstefilün feûlün 1 1
Muzarî Bahri
mefûlü failâtün mefâîlün feûlün 2 2 4
mefûlü fâilâtün mefûlü fâilâtün 1 1
mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün 29 4 1 *34
Müctess Bahri
mefâilün feilâtün mefâilün feilün 1 1 1
Hafif Bahri
feilâtün mefâilün feilün 1 1
TOPLAM = 246 207 6 11 1 12 1 8 1 1 1 4 7=1
218 Gazaliyat / 12 Kaside / 16 Tazarrûnâme
Not:* Tazarrû-nâme’de aynı şiir içinde değişik nazım şekilleri ve kalıplar kullanılmıştır.
*Gazel sayısına Makamî’nin gazeli de dahil edilmiştir.

Bu yazı Makalelerim kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.