Kategori arşivi: Şiirlerim

KADINLARIN ELLERİ

Metin HAKVERDİOĞLU

Dünyaya iki kişi gelmiştik
İki el uzanmıştı yasak olana
Ben Havayım
Hepinizin annesi
Hepinizi ilk ben kucakladım
Hepinizin hamurunu ben kardım
Hepinizi ilk ben kundakladım

Dünyaya iki kişi gelmiştik
İki el uzanmıştı yasak olana
Ben Havayım
Hepinizin annesi

Gemiye iki kişi binmiştik
İki el uzanmıştı Cudi toprağına
Ben Nuh’un hanımı
Hepinizi taşıyan
Cudi’de ilk ateşi ben yaktım
Aşurenizi ilk ben yaptım
Nuhla birlikte ben taptım

Gemiye iki kişi binmiştik
İki el uzanmıştı Cudi toprağına
Ben Nuh’un hanımı
Hepinizi taşıyan

Ben doğurdum İsa’yı, ben emdirdim Musa’yı
Ben korudum Muhammed’i, ben fark ettim o hikmeti
Benim ellerimdi ilk uzanan
Benim gönlümdü ona ilk inanan
Ve
Benim ellerimdi medeniyetler yoğuran

Sonsuza dek anne benim, bacı benim, umut ben
Sonsuza dek ocak benim, kucak benim, kanat ben
Leyla benim, Aslı benim, Arzu ben; şiir ben
Mihri Hatun, Zeynep Hatun, Leyla Hanım şair ben

Her şey geldi geçti benim elimden

Amasya’nın Masalı
Sana bir masal anlatsam durup da dinler misin?
Yoksa, hayale karnım tok deyip de güler misin?
Olsun yine anlatayım ben bildiğim kadar onu
Hayatın da hayal değil mi aslında başı sonu.

Size bir ibret gerekse dinleyin bu masalı
Çünkü burada kural bu herkes ibret almalı
Yıllar yıl’lar evveli bu diyarda bu dağda
Bilinmez hangi yıl da ve yahut hangi çağda

Bu Harşena üstünde bu kalenin içinde
Bir kral ki var idi halkının sevincinde
Yıllar yılı bu kaleyi Harşena yurdu kılmış
Vadide şehir kurmuş düşmanın gözü yılmış

Anadolu emrindedir emri demiri keser
Amma ihtiyarlık yeli onun da başında eser
Tacında altı inci vardı her bir oğlu için
Bu en büyüğüydü ona zevklerin ve sevincin

En büyük oğlu hırslı aç gözlü dense yeri
Bir küçüğü yaveri sanki onun emir eri
Sırayla üç kardeş de bunlara düşman imiş
Her an hiyanet ki başlarında ferman imiş

Büyük oğlu babasını Harşena’dan atınca
Başladı büyük dava atıldı kanlı kanca
En küçük nur yüzlü her şeyden habersizdi
Herkes diyordu zaten işte bu en kadersizdi

Kral olunca en büyük yaktı yıktı her yeri
Halkın sırtında ne post kaldı ne de bir deri
Üçlü kardeş ordu topladı bekledi zamanını
Almaktı hedefleri babasının kanını

En büyükle bir küçüğü en küçüğe bir uzak
Mağara yapmayı diledi ona tam bir tuzak
Bir mimarı huzura çağırdı bizim yeni kral
Bir mağara gerek hapse çünkü bu bir eski kural

Biliyorsun en küçük öldürülemez bizde
Bu kurala uyalım istedik işte biz de
Mimar küçüğe baktı kalbi acıdı ona
Belki yaklaşıyordu çok acıklı bir sona

Bir mağara yaptı ki yeri pek pek basık
Fakat parlıyordu her yanından nur ve ışık
Aynalı mağara dedi halk ona hayret ile
Bir sevgi doğdu ona büyük muhabbet ile

Bu küçükte bir hal var dedi halkın her ferdi
Çünkü baskıcı kral zulmü idi onun derdi
Bir efsane oldu küçük aldı yürüdü ünü
Doğruluk ,dürüstlük olsa gerekti onun yönü

Yıllar yılları yedi kral üçlüyü pekledi
Üçünü Harşena’ya birer mezarla sakladı
********
Üçü yan yana acılar kasvetler içinde öldü
Sonları Harşena’da üç basık mezar oldu
Kral duydu aynalı mağara halka şirindir
Ey mimar Harşena dağı şimdi artık senindir

Bana da aynalı bir mağara yapsan diyorum
Yoksa başını senin bak nasıl tez yiyorum
Mimar denedi olmadı oysa en yüksek yerdi
Karattı sanki onu halkın beddua ve derdi

Zavallının başı gitti o dava orada bitti
Ama en küçük kardeş hala büyük bir ümitti
Zalim kralın yardakçı bir küçüğü dedi ki
Benim halim nicedir bir mağara da sanki

Bana yapılsa görsem dünyada ahvalimi
Rahatsız edip durdu katıksız o zalimi
Bir mağara da ona yaptı bir başka mimar
O parıltı o ışık o kalpsizde ne arar

Halkın sabrı taştı Harşena’ya kin güttü
Bir gün isyan borusu büyük kardeş için öttü
Hep birlikte aynalı mağaraya koşturdular
Küçük kardeşe kaçacak bir küçük yol açtılar

Küçük kardeş gerçekten iyi, yağız bir gençti
Yeşil ırmağı alttan yukarı yüzerek geçti
Bir geçit vardı kaleye çıkardı pek gizliden
Bir alim bilirdi onu savaşlarda su çekilen
O kapıyı açtılar küçük kardeş fırladı
Hain kral bildiği her tedbiri zorladı
Tek bilmediği delikten sokulmuştu apansız

Babasını öldürende kalır mı hiç kan kansız
Harşena’dan aşağı bir kral atıldı o gün
Fakat bu sefer yas değil sanki olmuştu düğün
Herkes yeni kralı çok sevdi onun adını

Şehre verdiler herkes buldu ağız tadını
İnanmazsan Harşena’ya bak orada göreceksin
İlk bakışta beş kardeşin mezarına gireceksin
Beş gözü yaşlı sana bakarken hüznü ile

Aynalı mağaraya git hatırla dünü yine
Adil kralın adını derler ki Ameseiya idi
İşte o gün doğan şehir bu canım Amasya idi.

Dr. Metin Hakverdioğlu

KİRAZ AĞACI
Bir kiraz ağacıyım kış, yaz içimde bir ateş.
Yüce Kitaptaki emre uygun, doğru olmaktır emelim.
Bir kiraz ağacıyım ki ballı yemişlerdir hedefim.
Yurdun dört bir yerinde kış boyu,
Kimse duymaz, kimse bilmez işler, işlerim.
Herkes beni uyur sanırken ben, geleceği beslerim.
İsteklerim, arzularım, heveslerim…
Hepsi kabuğumun altında ballı bir yemiş olmayı bekler.
Ve o saf temiz, sevilesi, sarılası yürekler…
Ben bir kiraz ağacıyım, ballı meyvelerdir emelim.
Kendi arzu ve isteğimi toprağıma gömerim.
Bahar gelince her bir budakta yeşerir ümitlerim.
Kış boyu sakladığım cevherim,
Fışkırır duvak gibi başımdan. Gülerim.
Bir kiraz ağacıyım Amasya’da, Van’da, Erzurum’da
Bazen durup düşünüyorum da,
Ben bir kiraz ağacıyım ve yurdun her bir ucunda,
Meyvemi bekleyenlerin umut tomurcuğuyum.
Bana emanet edilenin nazar boncuğuyum.
Ben bir kiraz ağacıyım, ben bir öğretmenim.
Her fikir tohumunu ben nemlendiririm.
Ve genç dimağları yalnız ben, yalnız ben,
Kış boyu işler ve yönlendiririm.
Her haziranda yurdu şenlendiririm.
Ben bir kiraz ağacıyım, yurdun dört bir yanında.
Çiçek açar, meyve veririm.
Meyvelerim tatlı, ballı olsun isterim.
Biz binlerce kiraz ağaçlarıyız.
Cehalete karşı emredildiğimiz gibi doğrulukla,
Sefalete karşı ballı yemişimizle karşı dururuz.
Varsa eğer hayatta bir gururumuz.
İşte bu mutluluktur onurumuz.
Bir kiraz ağacıyız ki kökümüz yerde ,
Meyvemiz sonsuz çağlar evvelinde ve ahirinde.
Hiç usanmadık meyve vermekten,
Hiç usanmadık soğuk kışlara göğüs germekten.
Bizi yıksa yıksa bu çürük yemişler yıkar.
Bağrımızı çürütür, genzimizi yakar.

Biliriz ki bizi kesen balta dalımızdandır .
Yarını kuran kalem bizim yolumuzdandır.

YAYINLARIM

Lale devri hakkında http://docplayer.biz.tr/4067793-Lale-devri-kaside-sairleri-ve-divanlara-girmemis-dort-kaside-ornegi.html   YENİ MAKALE NİGARİ’NİN FUZULİ’YE NAZİRELERİ http://www.turkishstudies.net/Makaleler/1343489960_097Hakverdio%C4%9FluMetin-1657-1686.pdf     mihri hakkında : http://cevrevesehir.com/wp-content/uploads/2012/11/CevreveSehir-10.pdf         KİTAP: Hakverdioğlu, Metin (2012), Nevşehirli Damat İbrahim Paşa İçin Yazılan Lale Devri Kasideleri, Sage Yayınları, Ankara. idefix satış sayfası … Okumaya devam et

Ebced, KARİKATÜR, Makalelerim, Moleküler Edebiyat, Şiirlerim kategorisine gönderildi | YAYINLARIM için yorumlar kapalı

DERS PROGRAMIM, DERS NOTLARIM ve EPOSTALAR

Haftalık ders proğramı Yrd. Doç. Dr. Metin HAKVERDİOĞLU TÜRK DİL VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ/ ESKİ TÜRK EDEBİYATI ANABİLİM DALI

Ebced, KARİKATÜR, Makalelerim, Moleküler Edebiyat, Şiirlerim kategorisine gönderildi | DERS PROGRAMIM, DERS NOTLARIM ve EPOSTALAR için yorumlar kapalı

CV, EBCED, MAKALELER, KODLAR

http://www.amasya.edu.tr/akademik/fakulteler/fen-edebiyat-fakultesi/personel/akademik-personel.aspx?id=1652 (AKADEMİK ADRESİM) CV: Dr. Metin HAKVERDİOĞLU Dr. Metin HAKVERDİOĞLU 1969 yılında Amasya’nın Göynücek ilçesi, Tuzsuz köyünde doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Amasya’da  tamamladı. 1986’da başladığı  Marmara Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı  Bölümündenki lisans eğitimini 1990 yılında    tamamladı. Hatay, … Okumaya devam et

Ebced, KARİKATÜR, Makalelerim, Moleküler Edebiyat, Şiirlerim kategorisine gönderildi | ile etiketlendi | CV, EBCED, MAKALELER, KODLAR için yorumlar kapalı