TÜRK DİLİ DERSLERİ NOTLARI

 

 

 

SORU ÖRNEKLERİ

Türk Dili Dersinin önemi hakkında görüşlerinizi yazınız.

Niçin imla ve noktalamaya dikkat ederiz?

1 Aşağıdaki cümlelerden hangisi “Sana bu kitabı doğum gününde hediye etmiştim.” cümlesiyle yapıca özdeştir?

A) Sizin önce bana gelmeniz daha uygun olur.

B) Tekrar ne zaman geleceğini size söyledi mi?

C) Sürekli seni beklemekten inan bıktım.

D) Romanın ikinci cildi birincisinden daha güzel.

E) Senden çok şeyler beklendiğini biliyorsun.

2   Aşağıdakilerden hangisinde cümle, yapıca diğerlerin­den farklıdır?

A) Çocuk özlemini gidermek için evlat edindi.

B) Bu soruyu ilk ben çözmek isterdim.

C) Kitaplar bilgimizi artırır, sözcük dağarcığımızı geliştirir

D) Basmakalıp cümlelerle bilgili görünmeye çalışıyor.

E)   Soru sorulmazsa, insanın düşünme hızı yavaşlar.

Işığın Anadolu’ya dokunduğu yerde ilk karşılaşacağınız,

Harranlı çocukların yüzleridir. (II) Gölgenin ve

ışığın uyumunu yakalamaya çalıştığınız sırada, küçük

bir çocuğun size yolun kenarından el salladığını görürsünüz.

(III) Irmakta tuttuğu balığı, ağaçtan topladığı elmayı

ya da otların arasından derlediği yaban çiçeklerini,

almanız için size uzatır. (IV) Oradan geçen bir yolcu olarak

onların dünyasında nasıl bir umut olduğunuzu bütünüyle

bilemezsiniz. (V) Çocukların büyüklere kızdığı bir

dünyayı hayal bile edemediklerinden, arabanız üstlerine

tozlar savursa da size hiç içerlemezler.

3                     Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinde öğelerin sıralanışı “Duvarın dibindeki kızı görünce

Harran Kalesi’nde bir akşamüstü karşılaştığım o esmer

kızın büyüleyici yüzünü anımsadım.” cümlesiyle

aynıdır?

A) I.              B) II.             C) III.            D) IV.         E) V.

4   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde arasöz kullanılmış­tır?

 

A) Bu sene Türkiye’nin kuzeyini, dünyanın en yeşil bölgesini, ge­zeceğiz.

B) Akıllı ve mantıklı insan, her zaman sorunlarını çözme­yi başarır.

C) Çok sakin denilen köy, insanlardan, arabalardan geçil­miyordu.

D) Pazara gideceksen, bize de elma, çilek ve erik al.

E)    Toplumsal yenilikler, her zaman, her toplumda zor kabul edilir.

 

5       “Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış.”

Yukarıdaki atasözünde bulunan altı çizili tamlama­nın özdeşi aşağıdaki atasözlerinin hangisinde var­dır?

A) Baba malı tez tükenir, malı evlat kazana.

B) El yarası geçer, dil yarası geçmez.

C) İyiliğe iyilik olsaydı, koca öküze bıçak olmazdı.

D) Kurtla ortak olan tilkinin hissesi ya bağırsaktır, ya tırnak.

E) Dağ başından duman, yiğit başından boran eksik olmaz.

Takısız ad tamlamalarında, tamlayan, tamlananın neye benzediğini ya da neden yapıldığını anlatır.

6   Aşağıdaki cümlelerin hangisi bu açıklamaya örnek gösterilemez?

A) Annemin yıllar önce ördüğü yün kazağı hâlâ kulla­nıyorum.

B) Gece evimize giren hırsızlar, annemin altın bilezik­lerini alıp kaçmışlar.

C) Marmara’da deprem olduğunda eğlencesine ara vermeyen katı yürekli insanlar da var bu memle­kette.

D) Adana’daki taş köprü çok eski zamanlardan beri ulaşım için kullanılmaya devam ediyor.

E) Artık evlerimizi süsleyen saksılardaki çiçeklerin yerlerini naylon çiçekler aldı.

 

 

7  Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisinde verilmiştir?

A) Mantık hatası

B) Özne eksikliği

C) Yüklem eksikliği

D) Gereksiz sözcük kullanımı

E) Tamlayan eksikliği

18. “Ali yarın mutlaka bize gel.”  Cümlesinin  “Ali”  öğesi aşağıdakilerden hangisidir?

A.  Özne   B. Yüklem    C.   Cümle Dışı Unsur  D. Tümleç    E. Nesne

 

8Aşağıdaki cümlelerin hangisinde dolaylı tümleç kullanılmıştır?

A) Buradaki insanlar zengindi; ama mutlu değillerdi.

B) Okuduğum romanın çok acıklı bir anlatımı vardı.

C) Varacağım yere erken saatlerde ulaşmalıyım.

D) Bir gün benim haklı olduğumu sen de anlayacaksın.

E) Gönderdiğiniz hediyeyi çok beğendim

9Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sözde özne voktur?

A) Yöneticilerin olayların üstüne kararlılıkla gitmesi beklenir.

B) Çocukların kitapları, defterleri ve beslenme kutula­rı çantalarına yerleştirildi.

C) Çalışanlar, işe coşkuyla başlarsa her işin hakkın­dan gelirler.

D) Konuşmacı, konuşmasına başlamadan önce sa­londa sessizlik sağlandı.

E) Yazarın çeşitli gazetelerde yirmi kadar makalesi yayımlandı.

Bir gün mahallenin ana caddelerinden birinden geçer­ken ekmek satan yeni bir dükkânın açıldığını gördüm.

10 Bu cümlede altı çizili bölüm cümlenin hangi öğesidir?

A) Özne                                                     B) Belirtisiz nesne

C) Dolaylı tümleç                              D) Belirtili nesne

E) Zarf tümleci

11 Aşağıdaki sorulardan hangisi dolaylı tümleci bul­durmaya yöneliktir?

A) iki gün önce beni mi aramıştın?

B) Onun Ankara’ya gelince nerede kalacağını biliyor musun?

C) Otobüsün nerede mola vereceğini biliyor musun?

D) Bu sözleri kimden duydunuz?

E) Bu konuda kime başvurman gerektiğini söylediler mi?

 

“Bir eşek var idi zaif ü nizâr” dizesiyle başlayan bu mesnevi, kişileştirme sanatı ve hiciv türünün çarpıcı örneklerindendir. Teşhis sanatı şiir boyunca devam eder. Boynuz umup kulaktan olan bir eşeğin hikayesidir.
12  Parçada sözü edilen eser ve yazarı, aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?

A)   Beng ü Bade – Fuzuli
B)   Hüsn ü Aşk – Şeyh Galip
C)   Garipname – Aşık Paşa
D)   Harname – Şeyhi
E)   Sihâm-ı Kazâ – Nef’i

13 16. yüzyılda şairler sultanı olarak anılan şairimizdir. Genellikle din dışı konuları işlemiştir. Kanuni Sultan Süleyman tarafından korunmuş, ondan yardım görmüştür. Ahenk ve musikiye önem vermiş; söz seçiminde titiz davranmıştır. En ünlü eseri terkib-i bend biçiminde yazdığı “Kanuni Mersiyesi”dir.
Paragrafta sözü edilen şair aşağıdakilerden hangisidir?
A)   Nabi
B)   Fuzuli
C)   Baki
D)   Nef’i
E)   Şeyhi

 

14 Aşağıdakilerden hangisinin anlamı yanlış verilmiştir?

A   Mütehassis- uzman

B   Nüfuz etmek- etkilemek

C    Selef- eski

D    Halef- yeni

E    Porte- parasal değer

15 Aşağıdaki cümlelerin hangisinde diğerlerinden farklı bir nedenden kaynaklanan anlatım bozukluğu vardır?

A)  Rüştü, iyi bir kaleci ;ancak fazla topla oynuyor.

B)  Eğer sütü çok dışarıda bırakırsanız, süt bozulur.

C)  Penceremden uçan kuş sürülerini izliyordum.

D)  Sanatçının eserini  yazdığı mekan uygunsa,   tabi ki daha orijinal eserler yazacaktır.

E)  Günde on kez  telefon satan dükkana uğrardı.

16 Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bağlaşıklık yönünden bir anlatım bozukluğu yapılmıştır?

A)  Ehliyet alabilmeniz için lise öğreniminizi  tamamlamanız gerekir.

B)  Unudmayın, gelecekte birgün gelecek.

C)  Yarın Siirt’ten  Batman’a gidiyorum.

D)  Kral da dilenci de aynı iştahla acıkır.

E)  Ülkeler kılıçla alınır; adaletle korunur.

 

“Ay bir yandan sen bir yandan sar beni.”

Bu kitap okurların düşüncelerini allak bullak etmişti.

17 Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla doğru olarak verilmiştir?

A) Özne – nesne – yüklem

B) Özne – yüklem

C) Özne – zarf tümleci – yüklem

D) Özne – zarf tümleci – nesne – yüklem

E) Nesne – zarf tümleci – yüklem

 

19.  “Eve gelirse yemeğini yer.” Cümlesi yapı yönünden aşağıdakilerden hangisidir?

A. Basit   B. Sıralı    C.  Şartlı Birleşik    D. Girişik Birleşik  E. İç İçe Birleşik

 

20. “Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal.”cümlesinin öğe sayısı kaçtır?

A-  1      B- 2       C- 3     D-4     E-5

 

 

ŞİİR DİLİ

Değerli arkadaşlarım bu dersimizin konusu “Şiir Dili”dir.

Thomas Eliot’a göre şiir, en milli sanat dalıdır; çünkü bir milleti başka milletler gibi düşündürmek kolay olduğu halde, ona başka milletler gibi hissetmeyi öğretmek imkansızdır.[1]

Şiirin normal konuşma dilinin üzerinde bir yapısı olduğu herkesçe bilinir. Bir üst-dildir şiir dili. Ne var ki bir üst-dil deyince, her şeyde olduğu gibi bu da abartıldı ve olmadık anlamlara çekildi. Bugün şiir dili demek; kuş dili gibi bir şey demek oldu neredeyse. Sadece kuş dili bilenlerin anladığı bir dil. Oysa; şiir dili adı üzerinde güzel bir “dil” dir. Samimidir ve yüreğin dili olması gerekir. Düşüncelerin yürekte damıtılması ve ifadesini de yüreğin dilinde bulmasıdır esasında. Yani, sözcüsü yürek olan düşüncedir şiir. Şiir dili de işte budur. Beyinleri dopdolu, çok yönlü, birikim kazanmış duyarlı insanların, şiirin yapısını da mutlaka bilmesi koşuluyla; yaşam karşısındaki duruşlarından ve bakışlarından yola çıkarak edindikleri bilgileri, yorumları, şair olarak yüreklerine indirip, oradan dışavurmalarıdır. Yürek olunca da; daha bir incelik söz konusu ve melodisi ile heyecanı ile yürekten yüreğe bir akım başlayarak insanları kendinden geçirebiliyor. Yüreğin potasında erimeyen hiçbir sözcük şiir olma şerefine erişemez. Bütün sözcükler şiir olmak için, önce şairin yüreğine gireceklerdir. Önceki hayatlarını unutup; sıfır derece anlamda yani nötr olarak oraya girecek ve şiir olmak için o sıcak potada diğer sözcüklerle şairin yüreğinde birbirleriyle tanışacaklardır. Ve şairin verdiği bütünlüğe doğru yol alacaklar; bütünün hizmetinde olmak üzere ve sadece o şiire özgü olmak üzere yepyeni anlamlara kavuşacaklardır. Şiirin bütünü ise, parçaların dışında; onu oluşturan sözcüklerin toplamı değil; onlardan oluşan ama onları epeyce aşan, ilahi bir niteliğe sahip olan ve şairin hayata bakışını ve duruşunu da içeren ve vermeye çalıştığı yönü de göstermeye çalışan bir bütündür. Bu bütünlük çok özel bir durumdur ve onu oluşturan sözcükler bu bütünün bir anlamlandırması olmaksızın hiçbir şeydirler. Ancak o bütünün vereceği görevi yaptıkları oranda önem kazanır ve var olurlar.

“Sanat Nedir?” adlı eserinde bakın ne diyor ünlü yazar TOLSTOY:
“Bir eserin, bütün insanlık için yararlı olması için, iyi ve kötüyü ayırması, güzel ve anlaşılır olması gerekmektedir. Sanat ancak, belli bir sınıf için değil, büyük kitleler için yarar sağladığı zaman sözü edilebilir bir değere ulaşır.

…Fırsatçıların her zaman kullandıkları bir yöntem vardır. Halkın kullanmadığı, dile yerleşmemiş kelimeleri kullanarak, gerektiğinde icat ederek halkın gözünde kendisini yüceltmek. Bu, ‘ halk, anlamadığına inanır’ mantığıdır ve çoğu zaman başarılı olur. Kitleler, bilmedikleri kelimelerin ardından sürüklenirler. Bu arada sanat da tükenmeye yüz tutar. “[2]

 

Değerli arkadaşlarım, her sanatın belli kuralları vardır. Tabiidir ki şiirin de kuralları ve özellikleri olacaktır. Şiir  söz konusu olduğunda “zevkler ve renkler tartışılmaz.” gibi saçma bir ön kabulle hareket eden insanlar, her sanatın kendine mahsus  kurallarının olduğunu hemen gözden uzaklaştırmaktadır.

Arkadaşlar,

İşte size şiirde bulunması gereken belli başlı özellikler. Bu özelliklerin hiçbirini  bulundurmayan bir şiire güzel demek en basit tabiri ile şiirden anlamamaktır.

  1. İmge
  2. Lirizm
  3. Eksiltilik
  4. Kesiflik
  5. Günlük dilden yararlanma
  6. Bilgelik
  7. İçten anlatım
  8. Çokanlamlılık (tevriye)
  9. Göndergesel anlam

10.  Özel adlardan yararlanma (telmih)

11.  Yan anlamlar

12.  Uzak çağrışımlar (tenasüp, mazmun…)

13.  Karşıtlıklar (tezat)

14.  Benzetmeler (Teşbih)

15.  Deyim aktarması (istiare)

16.  Somutlaştırma

17.  Ölçü

18.  Kafiye

19.  Sapmalar

20.  Söz dizimi yapısı

Gelin bu özellikleri Türk şiirinin güzel örneklerinde görelim ve bir anlamda bir

taşla iki kuş vuralım: Hem şiir dilinin özelliklerini öğrenelim hem de Türk şiirini tanıyalım.

 

 

1  İMGE:

 

“Şiiri şiir yapan, onun özünü oluşturan öğelerden biri imge (imaj, hayal) dir. Rus

incelemeci Alexander Potebnya bu konuda  şöyle der: “İmgesiz(hayalsiz) sanat olmaz; şiir ise hiç olmaz.”[3]

Peki imge nedir?

İmge, sanatçının çeşitli duyularıyla algıladığı özel, özgün bir görüntünün dille

aktarılışıdır. Bu bir şeyi tasvir etmekten öte farklı  bir dille yorumlamadır.

Şimdi Ahmet Muhip Dranas’ın Olvido şiirine bir göz atalım:

 

OLVİDO

Hoyrattır bu akşamüstüler daima.

Gün saltanatıyla gitti mi bir defa

Yalnızlığımızla doldurup her yeri

Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,

Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan

Lavanta çiçeği kokan kederleri;

Hoyrattır bu akşamüstüler daima.

 

Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar

Unutuşun o tunç kapısını zorlar

Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;

İşte, doğduğun eski evdesin birden

Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,

Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik

Ve cümle yitikler, mağlûplar, mahzunlar…

 

 

YERÇEKİMLİ  KARANFİL

Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde

Oysaki seninle güzel olmak var

Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi

Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda

Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.

Edip Cansever

 

İmge için divan edebiyatı, halk edebiyatı, yeni Türk edebiyatı ayrımı yapılamaz. Her devirde şiirde imge kullanılmıştır:

 

İşte Baki:

Açıl bagun gül ü nesrîni ol ruhsarı görsünler

Salın serv ü sanavber şive-i reftârı görsünler

Sen yüzünü aç, bahçenin gülü, o yanağını görsünler. Salınarak yürü de servi ve çamlar, yürüyüşündeki güzelliği, başkalığı görsünler (kıskansınlar).

 

İşte Namık Kemal:

Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin

Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azimetten

 

İşte Erzurumlu Emrah:

Sabahtan uğradı ben bir fidana

Dedim mahmur musun  dedi ki yok yok

Ak elleri boğum boğum kınalı

Dedim yar bayram mıdır söyledi yok yok.

İşte Cemal Süreya

SİZİN HİÇ BABANIZ ÖLDÜ MÜ?

Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Şöylemesine maviydi kör oldum
Taşlara gelince hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?

 

 

Dikkat ediniz şiirin neredeyse tamamı imgelerden oluşuyor. Örnekler için bkz. Doğan Aksan, Şiir Dili ve Türk Şiir Dili, Ankara 1993.

2 LİRİZM:

Şiirde lirizm konuyla yakından alakalıdır. Ölüm, gurbet, ayrılık, anne gibi konularda lirizm yakalanamazsa şiirin etkisi zayıflar.

Örneğin, annesini kaybeden şair bakın nasıl duygulanıyor ve duygulandırıyor:

ADI GÜL’DÜ!

Adı Gül’dü
Gülleri severdi en çok
Güldü mü güller açardı gül yüzünde
Güllerle bölüşürdü yalnızlığını
Hep gül beklerdi sevdiğinden
Bir de ‘gül mevsimini’ takvimlerden
Bir gül kokusuna
Bir de ‘gül reçeline’ dayanamazdı
Hep güller kurutmuştu
Hayatının en hazin sayfalarında
Hep gülerek büyütmüştü sevdasını
Ve her sabah
Bir gül gibi bırakırdı tebessümünü sofraya
Tıpkı sımsıcak bir ekmek gibi
Ahşap bir evin avlusunda
Mis kokulu gülleri derlerdi
Ve bütün sırlarını sadece güllere söylerdi
Ne zaman bir haksızlık görse
Kanayan bir gül gibi
Ahh bu dünyada
Gülü gülle tartsalar derdi

Ne okur ne yazardı
Ağlasa gülleri sular
Gülse gülleri okşardı
Ama ne zaman içli bir şarkı duysa
Güllere bakar uzun uzun dalardı

İşte öyle bir çiçekti
Şiirimin ucunda gülden bir kalemdi
İşte o kadın
Benim annemdi.

Bir bilseniz
Ne güller yeşertti hayatın dikenlerinden
Dökerek gözyaşını
Ve şimdi
O güller süslüyor onun mezar taşını…

Ahmet Selçuk İlkan

 

3  EKSİLTİLİK

 

Kısa anlatımın en belirgin örnekleri Japon  şiirinde yer alan “haiku”lardır. Belli bir duygu anlatılıken  çok az sözle; ama çok geniş anlam değeri olan sözcüklerle kısa anlatım, eksilti sağlanır.

Şiirimizde mısra-ı bercesteler bu tipin en bariz örnekleridir.

 

Melali anlamayan nesle aşinâ değiliz (Ahmet Haşim)

 

Söz ola kese savaşı

Söz ola bitire başı

Söz ola ağulu aşı

Bal ile yağ ede bir söz (Yunus Emre)

 

Geceleri, aydan, evlere girilemiyordu (Ece Ayhan, Zambaklı Padişah)

 

4 ÜSTÜ KALSIN

 

Ölüyorum tanrım

Bu da oldu işte.

 

Her ölüm erken ölümdür

Biliyorum tanrım.

 

Ama, ayrıca, aldığın şu hayat

Fena değildir…

 

Üstü kalsın… (Cemal Süreya, Sevda Sözleri)

 

5 KESİFLİK

Özellikle Divan şiirimizde az sözle çok şey anlatma; yani kesif anlatım önemli bir özelliktir. Mısra-ı bercesteler (sıçramış, beğenilmiş mısralar) bu konuda yine en iyi örneklerdir:

 

Avazeyi bu âleme Davud gibi sal

Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş (Bakî)

 

Bir şulesi var ki şem’-i cânın

Faânusuna sığmaz âsmânın  (Gâlib)

(Can mumunun öyle bir alevi vardır ki,   gökyüzü denen fanusa sığmaz)

 

Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilür

Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat    (Sabit)

Sunar bir câm-ı memlû bin tehî peymâneden sonra
Felek dilşad eder ehl-i dili amma neden sonra (Mezaki-i Mevlevi)

Âdet budur  en sonra gelir bezme ekâbir (Nev’î)

Her kimin var ise zatında şeraret küfrü

Istılâhat-i ulûm ile müselman olmaz.

Ger kara taşı kızıl kan ile rengin etsen

Tâb’ına tağyir verip lâl-i Bedehşan olmaz.

Eylesen tuti’ye talim-i eda-yı kelimat

Nutku insan olur amma ki özü insan olmaz  (Fuzulî)

 

Bu örnekler uzayıp gider; ancak bir gerçek var ki, Türk şiiri kesifliği  her zaman şiirin vazgeçilmezi olarak görmüştür.

 

 

6  GÜNLÜK DİLDEN YARARLANMA

 

Günlük dilden yararlanma şiirde doğallığı önplana çıkarır. “Konuşma dilindeki doğal, rahat, zorlamadan uzak söyleyiş, şiiri okuyan/ dinleyence daha içten algılanmasını sağlar.”[4]

Ancak şunu hiçbir zaman unutmamak lazımdır ki şiir dili daima konuşma dilinden ayrı ve daha fazla işlenmiştir. Günlük konuşma şiirde bazen kullanılan bir özelliktir.

 

“ Gülüm şöyle gülüm böyle  demektir yâre mu’tadım

Seni ey gül sever cânım ki cânâna hitabımsın      (Nedim)

 

Gerek öldür gerek ko hükm hükmün rây râyındır

Gözüm cânım efendim sevdiğim devletlü sultanım  (Fuzulî)

 

Ne atom bombası

Ne Londra Konferansı

Bir elinde cımbız

Bir elinde ayna

Umurunda mı dünya  (Orhan Veli Kanık)

 

“_Nedir elindeki yâhû

_Cerîde

_ At şu pisi

_Neden?

_Yalan yazıyor oğlum onların hepsi.

_ Ya doğru yazsa asarlar… Ne oldu “Volkan”cı,

 

Unuttunuz mu?

_Bırak  boşboğazlık etme Hacı!”

(Mehmet Akif Ersoy Mahalle Kahvesi)

 

7   BİLGELİK

Türk şiirinde bilgelik özelikle didaktik şiirlerde zirvelere çıkmıştır. Kutadgu Bilig’den başlayarak bilgi verme, insanları eğitme şiirin en temel konularından biri olmuştur. Yunus Emre’den Fuzulî’ye; Mehmet Akif’ten Sezai Karakoç’a bilge şair tavrı her zaman kendini göstermiştir.

İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsin

Ya nice okumaktır  (Yunus Emre)

8   İÇTEN ANLATIM

Kısa , içten anlatımın ve şiirde lirizmin en üst düzeye çıktığı aşağıdaki şiirde Yunus Emre’nin erişilmezliği belirgin bir nitelik kazanmakta, sunuştaki içtenlik, ritm, yinelemeler ve uyaklarla dilin gücü bu şiirin etkisini büsbütün artırmaktadır.[5]

Acep şu yerde var m’ola şöyle garip bencileyin
Bağrı başlı gözü yaşlı şöyle garip bencileyin

Gezerim Rum ile Şam’ı Yukarı İller’i kamu
Çok istedim bulamadım şöyle garip bencileyin

Kimseler garip olmasın hasret oduna yanmasın
Hocam kimseler olmasın şöyle garip bencileyin

Söyler dilim ağlar gözüm gariplere göynür özüm
Meğer ki gökte yıldızım şöyle garip bencileyin

Nice bu derd ile yanam ecel ere bir gün ölem
Meğer ki sinimde bulam şöyle garip bencileyin

Bir garip ölmüş diyeler üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar şöyle garip bencileyin

Hey Emre’m Yunus biçare bulunmaz derdine çare
Var imdi gez şardan şara şöyle garip bencileyin

9   ÇOKANLAMLILIK (tevriye)

“Bu kadar letafet çünkü sende var
Beyaz gerdanında bir de ben gerek”

İkinci dizede “ben” tevriyeli kullanılmıştır. Yakın anlamı, vücuttaki siyah kabartı; uzak anlamı ise, I. Tekil kişi.

 

“Bana Tâhir Efendi kelp demiş
İltifatı bu sözde zâhirdir
Mâlikî mezhebim benim zirâ
İtikatımca kelp tâhirdir.          (Nefi)

Kelp köpek demektir. Tâhir, söylenen anlamı “temiz” demektir; amaçlanan anlamı ise Tâhir Efendi’dir.

 

Bir buse mi bir gül mü verirsin dedi gönlüm
Bir nim tebessümle o afet gülüverdi.

Gülüverdi: 1. Güldü 2. Gül verdi

 

Aşiyan-ı mürg-i dil zülf-i perişanındadır.
Kande olsam ey peri gönlüm senin yanındadır. (Fuzulî)

Kande: 1. Nerede 2.Kan içinde

 

Sarmısak da acı amma evde lazım bir dişi

Dişi: 1. Sarmısak parçası 2. Bayan

 

Gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül

El: 1. Organ 2. Yabancı

 

Güzeller mihriban olmaz demek yanlıştır ey Baki

Olur vallahi olur billahi  hemen yalvarı görsünler

Yalvar: 1. devrin para birimi/ 2.yalvarmak fiili

10   GÖNDERGESEL ANLAM

Bir ileti dilin göndergeyi olduğu gibi ifade etmesi için düzenlenerek oluşturulmuşsa dil göndergesel işlevde kullanılmıştır. Bu başka bir ifadeyle dilin bilgi verme işlevidir. Burada amaç, gönderge konusunda doğru, nesnel, gözlemlenebilir bilgi vermektir.

Şiirde göndergesel anlam çok tercih edilen bir yol değildir; ancak bunun da şiiri güzelleştirdiği örnekler mevcuttur. Yahya Kemal Beyatlı’nın “Eylül Sonu” şiiri buna iyi bir örnektir.

Günler kısaldı… Kanlıca’nın ihtiyarları

Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları.

 

Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa…

Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa…

 

İçtik bu nâdir içki’yi yıllarca kanmadık…

Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor, yazık!

 

Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;

Lâkin vatandan ayrılışın ıztırâbı zor.

 

Hiç dönmemek ölüm gecesinden bu sâhile,

Bitmez bir özleyiştir, ölümden beter bile.

 

11    ÖZEL ADLARDAN YARARLANMA (Telmih)

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekte
yani yürekte.

Mesela bir barikatta dövüşerek
mesela kuzey kutbunu keşfe giderken
mesela denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir’i Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Bu şiirde Nazım Hikmet Ran, Tahir ile Zühre hikayesinin kahramanlarını hatırlatmaktadır.

Kamil iken cahil ettim alimi,
Vahşi iken yahşi ettim zalimi,
Yavuz iken zebun ettim Selim’i,
Her oyunu bozan gizli zor benim.

İlahimle Mevlana’yı döndürdüm,
Yunusumla öfkeleri dindirdim,
Günahımla çok ocaklar söndürdüm,
Mevla’danım; hayır benim, şer benim.

Sebep bazı Leyla, bazı Şirin’di;
Hatrım için yüce dağlar delindi;
Bilek gücüm Ferhat ile bilindi;
Kuvvet benim, kudret benim, şer benim,

Yeryüzünde ben ürettim veremi;
Lokman hekim bulamadı çaremi;
Aslı için kül eyledim Keremi;
İbrahim’in atıldığı kor benim. 

Cemal Safi de bu şiirinde pek çok ünlü ismi anmaktadır.

12   YAN ANLAMLAR

Dilde kelimeler sadece ilk çıktığı anlamı ile kalmazlar. Zamanla çok farklı anlamlar yüklenirler. İşte şiir de bu anlam farklarını sık sık kullanır. Şöyle demek mümkündür: Şiir temel anlamdan çok yan anlam ile örülen ipek bir halıdır. “Şiir yan anlamların çoğaldığı yerde şiir olur.”[6]

Yalnız yan anlamla bizim kastettiğimiz sadece sözlük anlamı dışında kullanım değildir. Şairin bir kelimeye kendince verdiği/ yüklediği anlam işte bu yan anlamı doğurur.

Mağlupken ordu, yaslı dudurken vatan

Ruyama girdi her gece bir fatihâne zan

Buradaki “zan” sanma, sezme sözcüğü, temel anlamı dışındadır. Bununla anlatılmak istenen”fatihlerin güçlü isteği, umudu, amacıdır”.

Bu konuda aşağıdaki çalışmam  incelenebilir.

http://www.liseedebiyat.com/index.php/okunasi-yazilar/54-szn-cn-sectklermz/362-sakarya-tuerkuesue-uezerine-anlam-ve-mge-ncelemesi.html

Örnek Şiirler:

Kırmızı bir kuştur  soluğum

Kumral göklerinde saçlarının

Seni kucağıma alıyorum

Tarifsiz uzuyor bacakların

Cemal Süreya’nın bu şiirinde kırmızı, bir renk olarak değil “ihtiras” “ateş” kavramları olarak yer almaktadır. Burada kırmızının  yan anlamının ihtiras olmadığını ve şairin özel kullanımı ile bu anlamı aldığını gözden kaçırmamak gereklidir. Saçarın kumral gökleri ise alışılmamış bağdaştıma örneğidir. O da bir yan anlam hususudur.

 

13    UZAK ÇAĞRIŞIMLAR (mazmunlar)

Su yerine süs akıyor

Deliklerinden

Eğilimiş ölümcül ince bilekli

Cariyeler bakıyor

Derinden geliyor sesleri  (Sezi Karakoç)

 

dizelerinde cariye göstergesiyle Osmanlı Sarayı, geçmişimizle ilgili, uzak çarışımlar yansıtılıyor.

İşte divan şiirinden ilginç uzak çağrışım/ mazmun örnekleri:

 

Şeb-i hicrãn yanar cãnum töker kan çeşm-i giryãnum

Uyarur halkı efgãnum kara bahtum uyanmaz mı (Fuzûli)           mum mazmunu

 

Âfitâb-ı ‘âlem-ârâ heft kişver-i  bî-nazir

Pâdişâh-ı ‘âsar-ı  ‘ilm  kâmrân  rif’at -meâb                Hz. ‘İsâ

Hazret-i İsa güneşin bulunduğu makamdadır; o yüzen afitap, hurşid gibi kelimeler uzak çağrışımla onu akla getirir.

14     KAŞITLIKLAR (tezat)

Şiirde zıtlıklar da bir güzellik unsuru olarak kullanılır.

Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân

Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek (Yavuz Sultan Selim)

 

Bag-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz

Biz neşâtın da gamın da rûzigârın görmüşüz (Nabi)

15   BENZETMELER (teşbih)

Türk edebiyatı bir benzetmeler deryasıdır. Birkaç örnekle geçiyoruz.

sisler bulvarı’na akşam çökmüştü

omuzlarımıza çoktan çökmüştü

kesik birer kol gibi yalnızdık

dağlarda ateşler yanmıyordu

deniz fenerleri sönmüştü

birbirimizin gözlerini arıyorduk

Attila İlhan Sisler Bulvarı adlı şiirinin bu bendinde kendine özgü bir benzetme kullanmaktadır: kesik birer kol gibi yalnızdık

Hilmi Yavuz ise şöyle bir benzetmeyi şiirinde tercih eder:

“işte akşam işte çapakçur[7]

ve çapakçur’da akşam

bir divanıharp gibi kurulur

ağır ağır giden bulut müfrezeleri

hem bulanık, hem firari yağmur”

 

16   DEYİM AKTARMASI (istiare)

Yunanca metaphora, Türkçe (eskiden) istiare terimleri ile karşılanan, bugün bazı kaynaklarda eğretileme adı verilen deyim aktarması şiirin derinlik unsurlarındandır. İnsanı biraz düşünmeye ve şiirle ilgi kurmaya zorlamaktadır.

Sabahtan uğradım  ben bir fidana

Dedim mahmur musun dedi ki yok yok  (Erzurumlu Emrah)

Fidan kelimesi burada yeni yetişen ağaç değil genç bir kızdır.

Âh eylediğim serv- i hırâmanın içündür

Kan ağladığım gonce-i handânın içündür (Fuzulî)

Burada, gonca doğrudan doğruya dudak için, servi ise sevgilinin boyudur.

Kişileştirme de bu bahiste ele alınabilir:

Âheste çek kürekleri mehtap uyanmasın

Bir âlem-i hayâle dalan âb uyanmasın (Yahya Kemal)

Su ve mehtap insana benzetilerek kişileştirilmektedir.

Faruk Nafiz Çamlıbel, ölümsüz şiiri Han Duvarları’nda şu enfes kişileştirmeyi kullanır:

Bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar,

Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar

Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.

Gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu

                               Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,
                               Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!

 

Behçet Necatigil de Geceye Girerken Balat şiirinde şöyle der:

“Odalardan birinde yorgun ikindi”

 

17     SOMUTLAŞTIRMA

Deşt-i fenâda mürg-i hevâ durmayup döner

Tîgın huda yolunda sebil etti canları (Baki/ Kanuni Mersiyesi)

Bakınız, şiirde eski yeni diye bir şey yoktur. Belki teknik belli bir yükseliş grafiğine sahip olabilir; ancak sanatta bu grafik aynı şekli göstermez. Sanat eski yeni demeden zirve noktalar yakalayabilir. Baki de Kanuni mersiyesinde harika bir somutlama örneği gösterir: fanilik çölü/ istek kuşu

Şair, soyut olan faniliği çöl ile; yine soyut olan isteği kuş ile somutlamaktadır.

 

El yazması acılar asılmış duvara” (Cemal Süreya)

“Tüm üveyikleri  bir ayrılığın

Kondu üstüme”   (Tahsin Saraç)

“Gurbet elde bir silen yok yaşımı

Kendim gider kotarırım aşımı

Yuvası içinde gönül kuşumu

Göz yaşım akıtıp baz eylemsin” (Karacaoğlan)

18-19    ÖLÇÜ  VE KAFİYE

Bu kavramların her yerde açıklaması ve örneği bulunabildiği için derinlemesine incelenmyecektir. Ancak şu da söylenmelidir ki şiirde ölçü son yüz yıla kadar olmazsa olmazlar içindeydi. Son dönemde ölçünün serbest bırakılması başka ölçülerin olmadığını göstermez. Konumuzun başından beri ölçülü ölçüsüz şiirlerde belli kurallardan bahsediyoruz. Demek ki ölçüsüz şiir kuralsız şiir değildir.

Kafiye konusu da aynıdır. Şair kafiye kullanmayabilir;ancak bu onun kuralsız yazdığı anlamına gelmez. Sesler arası ilişkiyi, ahengi iyi kullanamayan şairin kalıcı olması düşünülemez.

20   SAPMALAR

Alışılmadık bağdaştırma adı da verilen  sapmalar şiir şaşkınlık doğuran ifadelerdir ve son dönem şiirimizde sıklıkla kullanılır.

Masalların Masalı adlı şiirinde Nazım Hikmet aşağıdaki altı çizili noktalarda bizi şaşırtıyor:

Su başında durmuşuz,
çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana.

Su başında durmuşuz,
çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim, bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana, bir de kediye.

Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.

Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze .

Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim,
kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak;
sonra o da gidecek…

Su başında durmuşuz.
Su serin,
Çınar ulu,
Ben şiir yazıyorum.
Kedi uyukluyor
Güneş sıcak.
Çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
Çınara bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze

Cemal Süreya Bun adlı şiirinde,

“Ablasını o saat meryemsiyorum

Çünkü her kadını meryemsiyorum

Gibi ilginç, şaşırtıcı bir ifade kullanıyor.

Attila İlhan’ın sürekli küçük harf kullanımı da bir sapmadır.

Baki’nin Kanuni Mersiyesinde Farsça başlaması da bu sapmalara örnek olabilir:           Ey pây-bend-i dâm-geh-i kayd-ı nâm ü neng

Tâ key hevâ-yi meşgale-i dehr-i bî-direng
An ol günü ki âhir olub nev-bahâr-ı ömr

Berg-i hazana dönse gerek ruy-ı lale-reng

 

Üvercinka ismi de Cemal Süreya’nın şiirine ismi verirken kullandığı sapmalardandır.

Özdemir Asaf’tan Sapma /şaşırtan söz  örnekleri ile konumuzu tamalıyoruz:

  • Ne derseniz deyin,
    Heykellerin saçı yoktur.
  • Dünüyle ünlü insanlar bugün gün yüzü görmezler.
  • Sevilenin yanlışı görünmez, sevilmeyenin görüntüsü yanlıştır.
  • Evlilik, iki kişilik yalnızlıktır.
  • Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler .
  • Bugüne en uzak gün, dün.
  • Dün sabaha karşı kendimle konuştum.
    Ben hep kendime çıkan bir yokuştum.
    Yokuşun başında bir düşman vardı.
    Onu vurmaya gittim ve kendimle vuruştum.
  • Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz.
  • Ben ölseydim, o belki ağlardı. Ama o ağlasaydı, ben ölürdüm.
  • Bir insan treni kaçırırsa başka bir tren gelir onu alır. Bir ulus treni kaçırırsa başka bir ulus gelir onu alır.
  • Seni bulmaktan önce aramak isterim.
    Seni sevmekten önce anlamak isterim.
    Seni bir yaşam bitirmek değil de,
    Sana hep hep yeniden başlamak isterim.
  • Solan renkleri boyamakta o boyasız boyacı.
  • Anı bahçelerinde üşümek sıcaktı.
  • Bir kez geçer, bir insan bir karşı’ya,
    Ondan sonra artık her-şey karşı’dır.
  • Ölüm; ben seni utanç ile titrerken gördüm.
  • Ölünceye kadar seni bekleyecekmiş,
    Sersem.
    Beni seni beklerken ölmem ki…
    Beklersem.
  • Gelmesen önemli değil, gelsen önemli olurdu!.. Gelmemen büyük yalnızlığımı doldurdu…
  • Beni öyle bir yalana inandır ki ömrümce sürsün doğruluğu.
  • Keşke sen ben olsan; seni sevmenin ne kadar zor olduğunu anlasan, Keşke ben sen olsam; bu kadar sevilmenin tadını çıkarsam..
  • Benim söylemek için çırpındığım gecelerde SİZ YOKTUNUZ…
  • Geleceğim, bekle dedi, gitti..Ben beklemedim, o da gelmedi.Ölüm gibi bir şey oldu..Ama kimse ölmedi.
  • Kendi bahçesinde dal olamayanın biri,
    Girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor.
  • Ben birini sevmiyordum. O da beni sevmiyordu. Bir gün bir yerde randevulaştık. Ben gitmedim. O da gelmedi.
  • Sana gitme demeyeceğim; ama gitme Lavinia…
  • Biraz sonra, sonra olacaktır.

SÖZ DİZİMİ YAPISI

Aliterasyon ve Asonans diye de adlandırabileceğimiz bu hususta birkaç örnek vermek yeterli olacaktır:

Beni candan  usandırdı cefadan yar usanmaz mı

Felekler yandı ahımdan muradım şemi yanmaz mı  (Fuzulî)(m aliterasyonu)

 

Tak tak ayak sesimi aç köpekler işitsin

Yolumda bir tak olsun zulmetten taş kemerler (Necip Fazıl) (k-t aliterasyonu)

 

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. (Orhan Veli) (m aliterasyonu)

 

Eylülde melûl oldu gönül soldu da lâle
Bir kâküle meyletti gönül geldi bu hâle  (l aliterasyonu)


Kim o deme boşuna benim ben
Öyle bir ben ki gelen kapına baştan başa sen. (Özdemir Asaf) (m-n aliterasyonu)

Dest busi arzusuyla ölürsem dostlar

Kuze eylen toprağım sunun anınla yâre su (Fuzûlî) (u asonansı)

Son

 

 

 

Yrd. Doç. Dr. Metin HAKVERDİOĞLU

 

 


[1] Doğan Aksan, Şiir Dili ve Türk Şiir Dili, Ankara 1993,  s. 7.

[2] SANAT NEDİR? L.N.TOLSTOY, Şule Yayınları İstanbul, Eylül 1992, Çev.Baran Dural, s,7

http://www.turkceciler.com/siir-dili.html

[3] Doğan Aksan, a.g.e.,  s. 29.

 

[4][4] Doğan Aksan, a.g.e., s. 49.

[5] Doğan Aksan, a.g.e., s. 82.

 

[6] Doğan Aksan, a.g.e., s. 91.

[7] Çapakçur:Bingöl’de bir yer ismi.

 

Anlatım Bozukluğu Ders Notları

Değerli arkadaşlarım,

Bugünkü konumuz, hayatımızın her anında karşımıza çıkan ve bazen yanlış anlamalara sebep olan  anlatım bozukluklarıdır.

Karamanoğlu Mehmet Beyi Arıyorum (ŞİİRİ İLE BAŞLAYALIM. BAKINIZ DİLİMİZ İLGİSİZLİKTEN NE HALLERE GELİYOR.)(EKLER BÖLÜMÜNDE)

Anlatım bozuklukları iki ana grupta incelenebilir:

  1. Bağdaşıklık
  2. Bağlaşıklık

Bağdaşıklık ile ilgili bozukluklar “anlam” ile ilgili hatalardır.

Bağlaşıklık ile ilgili hatalar i se “dil bilgisi” ile ilgili hatalardır.

Yani bu konu, hem  kelime ve cümleyi anlamlı kurmayı hem de dil bilgisi hatasına düşmemeyi amaçlamaktadır.

Şimdi sıra ile örnek cümleler vererek hayatımızda ne kadar çok anlatım bozukluğu ile karşılaştığımızı görelim.

Daha sonra bu hataların neler olduğunu tek tek açıklayalım.

Bağdaşıklık (anlam) yönünden hatalı cümleler:

1                    Bu kazada can kaybı yaşanmadı.

2                    Bu konuda gençleri azımsamak doğru değildir.

3                    Öteki kentler gibi bu kent de çirkin bir görüntüye kavuştu.

4                    Fiyatlar çok pahalı olduğu için satışlar durgundu.

5                    Bu, kendi resimleri için açtığı ilk kişisel sergi olacağı için çok heyecanlıydı.

6                    Bu ilaç mide yanmasına sebep olmadığı gibi ne de asit baz dengesi üzerinde olumsuz bir etki de yapmaz.

7                    Kendisine söylenen bu sözü duyar duymaz oturduğu yerden ayağa kalktı.

8                    Hava kirliliğinin nedenlerinden biri de yeşil alanların azlığındandır.

9                    Elbette onunla birlikte gitmiş olabilir.

10                Türk okuru için durum uzun uzadıya farklı değildi.

11                Öneri on ikiye karşı sekiz oyla reddedildi.

12                Önümüzdeki haftanın önemli programlarını hatırlatıyorum.

Bağlaşıklık (dil bilgisi) yönünden hatalı cümleler:

13                Yabancı gazeteciye tüm bildiklerini söyledi.

14                Genç saçlarına ak düşmemiş bir şairdi.

15                Ahmet Bey derneğimizin üye ve ikinci başkanıdır.

16                Fen ve askeri liselerin sınavı dün yapıldı.

17                Onun birçok sorunlarının olduğunu biliyorum.

18                Hiçbiri bu konuda aykırı görüş bildirmemiş hemen kabullenmişti.

19                Boyu kısa, bedeni de pek biçimli değildi.

20                Çocuklar oyun oynamayı çok, ders çalışmayı ise hiç sevmiyorlar.

21                Sevdamızın adı berrak, sonu toprak, dönen alçak olsun.

22                Olaylara bu gözle bakmak, bu gözle değerlendirmek doğru değildir.

23                Yaşamını zenginleştiren, anlam kazandıran pek çok dostu vardı.

24                Şehre giriş ve çıkış yasaklanmıştı.

YAPMAYINIZ!

25                Öğrenciler diploma töreni için salona giriş yaptılar.

26                Bu yıl oğlumu daha iyi bir dershaneye kayıt yaptıracağım.

27                Lütfen bekleme yapmayınız.

28                Kesin dönüş yapmak.

29                Etki yapmak.

30                Evham yapma

31                Evlilik yaptım.

32                Ezber yapıyorsunuz.

33                Film yapmak.

34                Filmin gişe yapması bekleniyor.

35                Gol yapmak.

36                Ben ne çok hata yapmışım meğer.

37                Hatırlatma yapmak.

38                Hat-trick yapmak.

39                Kendine ipnotizma yapıyor.

40                Carlos maçtan sonra iştah yapmış görünüyor.

41                Bir iyilik yap kendine.

42                Bize bir hava yaptı bir hava yaptı, sormayın.

43                Ben stresliyim diye siz heyecan yapmayın.

44                Hırs yapıyorsun (sinirleniyorsun)

45                İmaj yapmak (imajını değiştirmek)

46                Bunlar inat yapıyorlar.

47                İndirim yaptırdım.

48                Kapris yapıyor.

49                Katkı yapmak.

50                Ağız kavgası yapmak.

51                Kayıt yaptırdım.

52                Kazak yapmışsın. (kazak almışsın).

53                Kızıl yaptım saçlarımı.

54                Ben çok kilo yaptığım için…

55                Operasyon yaptık.

56                Kötü bir orta yapıyor. Köşe vuruşunu yapıyor. Pas yapıyorlar.

57                Piyasa özeti yapacak.

58                Özveri yapmak.

59                Panik yapmıyoruz.

60                Sen kesinlikle paranoya yapıyorsun.

61                Park yapılmaz.

62                Sulu bırakırsan pas yapar.

63                Sahneye çıkıp canlı performans yaptı.

64                Reyting yapmak.

65                Saygısızlık yapma.

66                Bugüne kadar beş si-di yaptım.

67                Sitem yapma.

68                Sohbet yapacağız.

69                Su yapma lütfen. (ciddiyetini koru)

70                Stres her şeyi yapıyor.

71                Tüm vücut tarama yapıyoruz

72                Bodrum’da tatilini yaparken…

73                Bana tavır mı yapıyorsun?

74                Genel tekrar yaptık.

75                Telaş yapma.

76                Lütfen gereksiz tepki yapma.

77                Terbiyesizlik yapma.

78                Terör yapmak.

79                Şöyle hızlı bir tur yapalım. Sepet yapmak için.

80                Vicdan yaptım (duygu sömürüsü).

81                Motive yapacağız.

82                Şebnem size yalan yaptı, yapmamalıydı.

83                Yalakalık yapma!

84                Yumurta yapıyoruz.

85                Tekrar kontrol yapmak zor oluyor.

86                Damping yapıyoruz.

87                Özgürlükler yıllarca bu ülkelerde ayaklar altında çiğnendiler

88                Annem ve sen pazara gideceksin.

89                Bu tür duygular gözlerimi yaşartırlar.

90                Topaltıya Ali, Ahmet, Hamza ve sen katılmalıydın.

91                Köye gidip olayın araştırılması istendi.

92                Çalışmamızı eksik mi buluyor yoksa yeniden yapmamız mı isteniyor.

93                Bu görüşe şöyle karşılık verebilinir.

 

Hayatımızda bu kadar çok hataya neden olan bu eksiklerimizi gelin tek tek giderelim.

Öncelikle “Bağdaşıklık” yani anlam ile ilgili yanlışlık olan cümleleri ele alalım.

1                    Bu kazada can kaybı yaşanmadı.

Can kaybı yaşanmaz. Can kaybı oldu veya olmadı ,denir.

2                    Bu konuda gençleri azımsamak doğru değildir.

Azımsamak kelimesi yanlış kullanılmıştır. Doğrusu küçümsemek olmalıdır.

3                    Öteki kentler gibi bu kent de çirkin bir görüntüye kavuştu.

Kavuşmak kelimesi olumlu şeyler için kullanılır. Oysa burada olumsuz bir durum söz konusudur. Doğrusu, “Öteki kentler gibi bu kentin de görüntüsü bozuldu.” olmalıydı.

4                    Fiyatlar çok pahalı olduğu için satışlar durgundu.

Değerli arkadaşlarım fiyatlar yüksek veya düşük olur. Mal pahalı veya ucuz olur.  Ayrıca bir malın fiyatı, bir hizmetin ücreti vardır.

Bu dersi anlattığım için benim bir ücretim olabilir; ancak bir fiyatım söz konusu değildir.

Bir malın örneğin benzininin fiyatına zam yapılır, ücretine değil.

5                    Bu, kendi resimleri için açtığı ilk kişisel sergi olacağı için çok heyecanlıydı.

Bu cümlede kendi resimleri ile kişisel kelimeleri aynı anlamdadır. Biri gereksizdir.

6                    Bu ilaç mide yanmasına sebep olmadığı gibi ne de asit baz dengesi üzerinde olumsuz bir etki de yapmaz.

Ne de bağlacı gereksiz kullanılmıştır.,

7                    Kendisine söylenen bu sözü duyar duymaz oturduğu yerden ayağa kalktı.

Oturduğu yerden başka nereye kalkılabilir?

8 Hava kirliliğinin nedenlerinden biri de yeşil alanların azlığındandır.

Azlığıdır yeterli iken “ından” eki fazladır.

9                    Elbette onunla birlikte gitmiş olabilir.

Hem kesinlik ifadesi “elbette” hem de ihtimal ifadesi “olabilir” aynı cümlede olabilir mi?

10                Türk okuru için durum uzun uzadıya farklı değildi.

Burada deyim ve atasözlerinin  yanlış kullanımından doğan bir hata söz konusudur. “fazla” kelimesi yerine gereksiz kullanılmış bir deyim söz konusudur. Atasözü ve deyimlerde en küçük bir değişiklik yapılamadaığını burada hatırlatmam lazım. “Yazın gölge hoş, kışın ambar boş.” denemez.

“Yazın gölge hoş, kışın çuval boş.”denir.

11                Öneri on ikiye karşı sekiz oyla reddedildi.

Bir önerinin reddedilmesi için çoğunluğun hayır demesi lazımdır. Burada matıkısız bir durum söz konudur.

12                Önümüzdeki haftanın önemli programlarını hatırlatıyorum.

Önümüzdeki hafta henüz yaşanmadığı için geçmiş muamelesi göremez. Hatırlatma geçmişte yaşanmış zaman dilimleri için kullanılır. Önümüzdeki haftanın önemli programlarını belirtiyorum,denilmeliydi.

Şimdi de “Bağlaşıklık” yani dil bilgisi ile ilgili yanlışlık olan cümleleri ele alalım.

13                Yabancı gazeteciye tüm bildiklerini söyledi.

Burada hepinizin dikkatini çektiği gibi bir virgül problemi var. “Yabancı” mı , “yabancı gazeteci” mi?

14                Genç saçlarına ak düşmemiş bir şairdi.

Bu cümlede gençten sonra “ve” bağlacı kullanılması anlatım bozukluğunu giderecektir.

15                Ahmet Bey derneğimizin üye ve ikinci başkanıdır.

Derneğimizin üyesi dememiz yani isim tamlamasının tamlayan eki koymamız gerekir.

Arkadaşlar, tamlamalarla ilgili bilgilerimizin daima canlı tutulması bu tip hatalara düşmemizi engelleyecektir.  Bakın aşağıdaki örnekte yine aynı bilgimiz araştırımaktadır.

16                Fen ve askeri liselerin sınavı dün yapıldı.  Askeri liselerin sınavı deriz; ama fen liselerin sınavı diyemeyiz. İki tamlamayı bir arada kullanak anlam bozukluğuna neden olmaktadır.

17                Onun birçok sorunlarının olduğunu biliyorum. “birçok” kelimesi zaten çokluk anlamı verirken bir de sorun kelimesine “lar” eki getirmek yanlıştır.

18                Hiçbiri bu konuda aykırı görüş bildirmemiş hemen kabullenmişti. “hiçbiri” kelimesi olumsuz yüklem ister. Nitekim “bildirmemişti” yüklemi onunla uyumludur; ancak “kabullenmişti” yüklemi olumludur. O halde hiçbiri kelimesi ile kullanılamaz.  “hepsi” beligisiz zamiri kullanılmalıdır.

19        Boyu kısa, bedeni de pek biçimli değildi. Bu cümlede ek-fiil bilgimiz ölçülmektedir. Ek-fiil eksikliğinden dolayı cümlede anlam tam tersine dönemktedir. “değildi” yükmeli “boyu kısa” cümleciğini de etkilemkte ve şu anlam çıkmaktadır: “Boyu kısa değildi, bedeni de pek biçimli değildi.” Oysa asıl denmek istenen şudur:“Boyu kısaydı(idi), bedeni de pek biçimli değildi.” Ek-fiil hakkında küçük bir hikaye: bkz. Kaynak: http://molekuleredebiyat.com/hakverdioglu/?p=99

20        Çocuklar oyun oynamayı çok, ders çalışmayı ise hiç sevmiyorlar. Bu cümlede ise yüklem eksikliği anlamı bozmuştur. “çok seviyor” şeklinde bir yüklem bu cümlede şarttır.

21        Sevdamızın adı berrak, sonu toprak, dönen alçak olsun. Bilinidiği gibi  bu bir şarkı sözüdür; ancak  maalesef pek çoğunda olduğu gibi bu şarkı sözünde de anlatım bozukluğu vardır. Bu durumda bu söz şu anlama gelir:

Sevdamızın adı berrak olsun, sevadamızın sonu toprak olsun, sevdamızın dönen alçak olsun. Bariz bir  ortak tamlayan kullanma hatası söz konusudur.

22        Olaylara bu gözle bakmak, bu gözle değerlendirmek doğru değildir.

Bu cümlede nesne eksikliği vardır. Fiilerde çatı ile ilgili olan bu husus şöyle özetlenebilir: Bazı filliler nesne alabilir, bazıları alamaz. Nesne alanlar “neyi” sorusuna cevap verir, nesne alamayanlar bu soruya cevap vermez. Bu cümleki yüklemlerden “değerlendirmek”(neyi değerlendirmek?) nesne alır; ancak “bakmak” (neyi bakmak?) nesne almaz. O halde neye bakmak sorusunun karşılığı olan “olaylara”  kelimesi var, değerlendirmek fiilinin istediği “onları” nesnesi  yoktur.

23 Yaşamını zenginleştiren, anlam kazandıran pek çok dostu vardı.  Yine aynı konu ile ilgili hata söz konususur: Neyi zenginleştiren? (onu/ yaşamını). Neyi anlam kazandıran (??). Neye anlam kazandıran  (ona/ yaşamına)

Yaşamını zenginleştiren, ona anlam kazandıran pek çok dostu vardı.

24 Şehre giriş ve çıkış yasaklanmıştı.  Bu hatayı neredeyse her gün yapıyoruz. Bakınız dikkat etmediğimiz nokta neresidir?

Şehre girişler yasaklanabilir/ ama/ şehre çıkışlar yasaklandı denebilir mi?

Şehre girişler ve şehirden çıkışlar yasaklandı.

Bariz ablatif eki almış dolaylı tümleç eksikliği vardır.

YAPMAYINIZ!

Değerli öğrencilerimiz, Bu maddeden 86. maddeye kadar verdiğimiz örnekler “yapmak fiilinin yanlış yerde kullanımı ile ilgilidir. Neden bu kadar çok örnek verdik bu hususta? “Yapmak” fiili, örneklerde de görüleceği gibi, artık bir hastalık haline gelmiştir. Özellikle basın yayın kuruluşlarının bu konuda sorumluluğu/ sorumsuzluğu söz konusudur. Örnekleri sıralayıp doğruları söyleyip geçiyoruz.[1]

25 Öğrenciler diploma töreni için salona giriş yaptılar. (Girdiler.)

26 Bu yıl oğlumu daha iyi bir dershaneye kayıt yaptıracağım. (Kaydettireceğim.)

27 Lütfen bekleme yapmayınız. (Beklemeyiniz.)

28 Kesin dönüş yapmak. (Kesin olarak döndük.)

29 Etki yapmak. (etkilemek)

30 Evham yapma (evhamlanmak)

31 Evlilik yaptım.(Evlendim.)

32 Ezber yapıyorsunuz.(Ezberliyorsunuz.)

33 Film yapmak. (film çekmek)

34 Filmin gişe yapması bekleniyor. (çok kazandırmak)

35 Gol yapmak. (gol atmak)

36 Ben ne çok hata yapmışım meğer. (hata etmek)

37 Hatırlatma yapmak. (hatırlatmak)

38 Hat-trick yapmak.  (üç gol atmak)

39 Kendine ipnotizma yapıyor. (ipnotize etmek)

40 Carlos maçtan sonra iştah yapmış görünüyor.            (iştahlanmış)

41 Bir iyilik yap kendine. (iyilik etmek)

42 Bize bir hava yaptı bir hava yaptı, sormayın. (hava atmak)

43 Ben stresliyim diye siz heyecan yapmayın. (Heyecanlanmayın.)

44 Hırs yapıyorsun (Hırslanıyorsun.)

45 İmaj yapmak (görünümünü değiştirmek)

46 Bunlar inat yapıyorlar. (inat etmek)

47 İndirim yaptırdım. (İndirttim.)

48 Kapris yapıyor. (Kaprisli davranıyor.)

49 Katkı yapmak.(katkıda bulunak)

50 Ağız kavgası yapmak. (sataşmak)

51 Kayıt yaptırdım. (Kaydettirdim.)

52 Kazak yapmışsın. (Kazak almışsın.)

53 Kızıl yaptım saçlarımı. (Kızıla boyadım.)

54 Ben çok kilo yaptığım için…(kilo almak)

55 Operasyon yaptık. (operasyona çıkmak)

56 Kötü bir orta yapıyor. Köşe vuruşunu yapıyor. Pas yapıyorlar. (paslaşmak)

57 Piyasa özeti yapacak. (Özetleyecek.)

58 Özveri yapmak. (özveride bulunmak)

59 Panik yapmıyoruz.  (paniklemek)

60 Sen kesinlikle paranoya yapıyorsun. (Paranoyaksın.)

61 Park yapılmaz. (Park edilmez)

62 Sulu bırakırsan pas yapar. (Paslanır.)

63 Sahneye çıkıp canlı performans yaptı. (Canlı performansta bulundu.)

64 Reyting yapmak. (izlenme sayısı yükselmek)

65 Saygısızlık yapma. (Etme.)

66 Bugüne kadar beş si-di yaptım. (Beş CD çıkardım.)

67 Sitem yapma. (Etme.)

68 Sohbet yapacağız. (Edeceğiz.)

69 Su yapma lütfen. (Ciddiyetini koru.)

70 Stres her şeyi yapıyor. (Her şeye neden oluyor.)

71 Tüm vücut tarama yapıyoruz. (gözden geçirmek)

72 Bodrum’da tatilini yaparken…(Tatildeyken.)

73 Bana tavır mı yapıyorsun? (tavır almak)

74 Genel tekrar yaptık. (Tekrar ettik.)

75 Telaş yapma.(Telaşlanma.)

76 Lütfen gereksiz tepki yapma. (tepki vermek)

77 Terbiyesizlik yapma.(Terbiyesizleşme.)

78 Terör yapmak. (terör estirmek)

79 Vicdan yaptım (duygu sömürüsü).

80 Motive yapacağız. (etmek)

81 Şebnem size yalan yaptı, yapmamalıydı. (Söyledi.)

82 Yalakalık yapma! (Etme.)

83 Yumurta yapıyoruz. (pişirmek)

84 Tekrar kontrol yapmak zor oluyor.  (etmek)

85 Damping yapıyoruz. (Fiyatları indiriyoruz.)

86

Son olarak şu hataları da gözden geçirip dersimizi bitirelim:

87 Özgürlükler yıllarca bu ülkelerde ayaklar altında çiğnenediler

İnsan harici çoğul öznelerin yüklemi tekildir:

Özgürlükler yıllarca bu ülkelerde ayaklar altında çiğnenedi.

88 Bu tür duygular gözlerimi yaşartırlar.

Aynı kural geçerlidir.

89 Annem ve sen pazara gideceksin.

Bu cümlede özne yüklem uyumu yoktur.

Kural: “Ben”im bulunduğum her topluluk “biz”dir

“Ben”im olmadığım “sen”in bulunduğun her topluluk “ siz”dir.

O halde:

Annem ve sen pazara gideceksiniz. (sen+0= siz)

Arjkadaşlar,

Bu aralar çok fazla karşılaşılan bir kişi zamiri hatası da şudur:

Ali ben.  Ayşe ben. Yakup ben.

Bu kullanım yanlıştır. Ben Ayşe’yim veya Benim adım Ayşe’dir. Demek zorundayız.

90 Topaltıya Ali, Ahmet, Hamza ve sen katılmalıydın.

Kural neydi?

“ben” bulunan grup = biz

“sen” bulunan grup= siz

Burada onlar(Ali, Ahmet, Hamza) ve sen var. Bu durumda cümle şöyle olmalıydı:

Topaltıya Ali, Ahmet, Hamza ve sen katılmalıydınız

 

91 Köye gidip olayın araştırılması istendi.

Bu cümlede etken/edilgen konusunun bilinmesi isteniyor.

Bir cümlede iki yüklem varsa ikisi de etken ya da ikisi de edilgen olmalıdır.

Biliyorsunuz edilgenlik “başkası tarafından”yapılma anlamı verir ve fiilin yanına –l veya –n eki getirilerek oluşturulur.

Bu cümlenin yan cümlesinin yüklemi gidip, etkendir; asıl cümlenin yüklemi istendi ise edilgendir.

O halde yüklemler arası uyumsuzluk bir anlatım bozukluğu doğrumuştur.

 

92 Çalışmamızı eksik mi buluyor yoksa yeniden yapmamız mı isteniyor.

Aynı mesele bu cümlede de kendini gösterektedir.

 

93 Bu görüşe şöyle karşılık verebilinir.

“verilebilir” şeklinde bir kullanımla eklerin yanlış yerde kullanılmasından doğan yanlışlık düzeltilebilir.

Değerli arkadaşlarım,

Görüldüğü gibi anlatım bozuklukları sadece sınavlarda karşımıza çıkan bir husus değildir. Hayatımızın her anında bu yanlışlıklarla karşılaşıyoruz. Bizler üniversite okumuş insanlar olarak bu konulara biraz daha dikkat etmeli ve kurduğumuz cümlelerde daha dikkatli olmaya çalışmalıyız.

Başarılar dilerim.

EK BİLGİLER

EK FİİLİN HİKAYESİ

Günlerden bir gün fiiller tatile çıkmışlar. Bütün fiiller Bodrum’da eğlenirken insanlar YÜKLEM yokluğundan konuşamaz olmuş.

Bunun üzerine isimler bir arayışa girmişler.  Aramışlar, taramışlar sonunda tatile gitmemiş bir fiil bulmuşlar. Bu fiil yaşlı ve yorgunmuş. zaten bu yüzden diğerleri ile Bodrum’a gitmemiş. Adı da  i-mek fiili imiş.

Diğer adı ek fiil olan bu ihtiyar fiil, isimlerin yoğun isteği ve baskısı üzerine onlara yardımcı olmak zorunda kalır. Fakat bir şartı vardır: “Dokuz kipin hepsinde çekim yapamam, sadece dört kip seçin. ”

İsimler dokuz kipi bir torbaya koyup çekiliş  yapar. Çekilişte ” -di , -miş, -se,- dir ” çıkar.

-imek fiili bunların başına gelir ve idi, imiş, ise, dir şiklini alır.

Annem hemşire idi.

Annem hemşire imiş.

Annem heşire ise…

Annem hemşire!dir. (Dikkat: hemşire!yim/ hemşire!sin/ hemşire!dir…)

Unutmayınız, bütün isim cümleleri “ek-fiil” alır. Aksi halde yüklem olamazlardı.

Yaşlı ek-fiil oh, bu işten de kurtuldum, artık rahatça köşeme çekilip uyurum dediği anda bir ses duyar. Bu ses iki sevgiliden gelmektedir. Birleşik ve Zaman adlı iki sevgili bir türlü bir  araya gelemedikleri için ağlayıp durmaktadır.

İhtiyar ek-fiil bunları da birleştirmedikçe rahat edemeyeceğini anlar. Onların da arasına girip bir birlerine kavuşmalarını sağlar.

Böylece basit zaman ile  hikayesi (-di), rivayeti (-miş), şartı (-se) bir araya gelebilmiş.

Ama bunda da -dır’ı eksik bırakır.

Geliyor      idi

Geliyor     imiş

Geliyor    ise

Geliyordur (birleşik zaman değildir!!!!!!!!!!!!!!!)

Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine. ))

Ek fiil ile ilgili size son bir hile daha söyleyeyim:

Tüm isim cümleleri ek fiil almıştır…. Bu kadar basit!

Bu onun annesiymiş.  (anne yüklem olarak kullanılan bir isim değil mi? İş bitti. Bu cümlede  ek fiil kullanıldıııııııııııı.)

Bir de birleşik zamanlı fiillerde hiç düşünmeden ek fiil vardııııııııııııııır, denebilir.

Eve doğru gelmekteydi.    mekte(yor)+ di  =mekteydi  / mekte i-di

 

FİİLLERDE ÇATIYA ÇIKALIM MI?

HAYDİ ÇATIYA ÇIKIYORUZ:)

ÖZNE ÇATISI                                                   NESNE ÇATISI

BU ÇATININ

ÖZNE KİREMİTLERİ                                                     NESNE KİREMİTLERİ
ETKEN                                                                              GEÇİŞLİ

EDİLGEN                                                                          GEÇİŞSİZ

DÖNÜŞLÜ                                                                         OLDURGAN

İŞTEŞ                                                                                  ETTİRGEN

MANTIK AYNI: Bir binanın çatısı ve kiremitleri varsa fiillerin de çatısı ve kiremidi vardır.

Özneye göre çatıda ÖZNE VAR MI, YOK MU, ÖZNENİN YAPTIĞI KENDİNE DÖNÜYOR MU? gibi sorular söz konusudur.

ETKEN FİİLLER ÖZNE ALIR: Ali camı kırdı. O camı kırdı.

EDİLGEN FİİLLER ÖZNE ALMAZ (BAŞKASI TARAFINDAN İŞ YAPILIR.) (-l  ve -n  ekine dikkat!)

Cam kırıldı. (kim kırdı? başkası tarafından.)

Gemi görüldü. (başkası tarafından.)     Kadın dövüldü. (başkası tarafından.)

DÖNÜŞLÜ FİİLLERDE ( YAPILAN İŞ YAPANA DÖNER. ) (-l  ve -n  ekine dikkat!) (KENDİ KENDİNE FORMÜLÜ İŞLER.)

Kadın dövünüyordu. (kendi kendine)

Gemi göründü. (kendi kendine)

İŞTEŞ FİİLLER YA BİRLİKTE YA DA KARŞILIKLI YAPILIR (-ş ekine dikkat!)

Kuşlar uçuştu. (birlikte)

Öğrencilerle selamlaştık. (karşılıklı) (Ben onları selamladım, onlar da beni selamladı. )

Nesneye göre çatıda FİİL NESNE ALIYOR MU ALMIYOR MU? sorusu önemlidir.

GEÇİŞLİ FİİLLERDE NEYİ SORUSUNA, ONU CEVABI ALINIR.

Yıkılan evi gördüm. (neyi gördüm? onu gördüm)

Yrd. Doç.Dr. Metin HAKVERDİOĞLU

ŞİİR:

Karamanoğlu Mehmet Beyi Arıyorum

Göreniniz, bileniniz, Duyanınız var mı?
Bir ferman yayınlamıştı:
Bu günden sonra, divanda, dergâhta,Bârgâhta, mecliste, meydanda
Türkçeden başka dil konuşulmaya diye
Hatırlayanınız var mı?

Dolanın yurdun dört bir yanını,
Çarşıyı, pazarı, köyü, şehri, Fermana uyanınız var mı?
Nutkum tutuldu, şasırdım merak ettim,
Dolandığımız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,
Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?

Tanıtımın demo, sunucunun spiker,
Gösteri adamının showmen, Radyo sunucusunun diskjokey,
Hanım ağanın, firstlady olduğuna
Şaşıranınız var mı?

Dükkânın store, bakkalın market, torbanın poşet,
Mağazanın süper, hiper, gross market,
Ucuzluğun, damping olduğuna
Kananınız var mı?

İlan tahtasının billboard, sayı tablosunun skorboard,
Bilgi alışının brifing, bildirgenin deklarasyon,
Merakın, uğrasın hobby olduğuna
Güleniniz var mı?

Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı,
Beldelerin girişinde welcome çıkışında goodbye
Okuyanınız var mı?

Korumanın, muhafızın, body guard,
Sanat ve meslek pirlerinin duayen,
İtibarın, saygınlığın,prestij olduğunu
Bileniniz var mı?

Sekinin, alanın platform, merkezin center,
Büyüğün mega, küçüğün mikro, sonun final,
Özlemin hasretin,
Nostalji olduğunu
Öğreneniniz var mı?

İş hanımızın plaza, bedestenimizin galeria,
Sergi yerlerimizi, center room, show room,
Büyük şehirlerimizi, mega kent diye
Gezeniniz var mı?

Yol üstü lokantamızın fast food,
Yemek çeşitlerimizin menü,
Hesabını, adisyon diye
Ödeyeniniz var mı?

İki katlı evinizi dubleks,
Üç katlı komşu evini tripleks,
Köşklerimizi villa, eşiğimizi antre,
Bahçe çiçeklerini flora diye
Koklayanınız var mı?

Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik,
Vurguncunun spekülatör, eşkıyanın mafya,
Desteğe, bilemediniz koltuk çıkmağa, sponsorluk
Diyeniniz var mı?

Mesireyi, kır gezisini picnic,
Bilgisayarı computer, hava yastığını air bag,
Eh pek olasıcalar, oluru, pekalayı, okey diye
Konuşanınız var mı?

Çarpıcı önemli haberler, flash haber,
Yaşa, var ol sevinçleri, oley oley,
Yıldızları, star diye
Seyredeniniz var mı?
Virvirik dağının tepesindeki köyde,
Cafe show levhasının altında,
Acının da acısı
Kahve içeniniz var mı?

Toprağımızı, bayrağımızı,
İnancımızı çaldırmayalım derken,
Dilimizin çalındığına, talan edildiğine,
Özün el diline özendiğine,
İçi yananınız var mı?

Masallarımızı, tekerlemelerimizi,
Ata sözlerimizi unuttuk,
Şarkılarımızı, türkülerimizi,

Ninnilerimizi kaybettik,
Türkçemiz elden gidiyor,
Dizini döveniniz var mı?

Karamanoğlu Mehmet Beyi arıyorum,
Göreniniz, bileniniz,
Duyanınız var mı?

Bir ferman yayınlamıştı …
Hayal meyal hatırlayıp da,
Sahip çıkanınız var mı?

 

 

Örnek cümleler:

 

Neşeli, sağlıklı, şen bir görünüşü vardı. (1981-ÖSS)

Hiçbiri – Ali Suavi’den başka – ülkede bir ayaklanmayı düşünmemiş, padişaha bağlılığı bir

görev saymıştır. (1982-ÖSS)

Ortaklar arasındaki mevcut ikiliği giderdik. (1983- ÖSS)

Bu konuda söylenenlere inanıyor, her yerde öne sürüyordu. (1983-ÖSS)

Bu tür, duygular gözlerimi yaşartırlar. (1983-ÖSS)

Bu ilaç, mide yanmasına sebep olmadığı gibi ne de asit-baz dengesi üzerinde herhangi bir

olumsuz etkiye de yol açmaz. (1986-ÖSS)

Yazarlarımızın köy yaşayışına ilgilenmeleri toplumumuz açısından çok yararlıdır.

(1986-ÖSS)

Ölçümlere ne zamandan beri başladınız. (1987-ÖSS)

Bu sonuca ulaşılacağını belki de biliyor olmalılar. (1987-ÖSS)

Önümüzdeki haftanın programlarından bazılarını sizlere hatırlatmaya çalıştık sayın seyirciler. (1987-ÖSS)

Shakespear’in oyunları arasında en sık sahnelenen ve Türk seyircisi tarafından en çok

benimsenenler arasında Hamlet ve Othello’dur. (1987-ÖSS)

Bunun üzerine üyeler, bir an sessizlik içinde kaldılar ve herkes ellerini havaya kaldırarak

söz istediler. (1987-ÖSS)

Bu büyük apartmanlar, birbirine yaklaşık yapılmıştı. (1987-ÖSS)

İçtenlikle söylüyorum; eğer vapur biletini almamış olsaydım, bu geziden vazgeçerdim.

Arkadaşım gördüklerini, duyduklarını gizli bir sırmış gibi yavaşça kulağıma fısıldadı.

(1988-ÖSS)

Genç sanatçılara, yapıtlarının konularını seçerken nelere önem vermelerini anlatıyor.

(1988-ÖSS)

Konunun az bilinen bir yönüne ışık tutuyor, aydınlatıyor. (1990-ÖSS)

Şehrimizde çeşitli kültürel ve sanat etkinlikleri gerçekleştirildi. (1991-ÖSS)

Hitit tabletlerinde orman kelimesinin adı sık sık geçmektedir. (1991-ÖSS)

Ona, buraya gelmeden önce mi sonra mı telefon ettin? (1991-ÖSS)

Havada taze bir esinti ve toprak kokusu kaplar ortalığı. (1991-ÖSS)

Yeni sözcükler yaratmak için her ulus, dilinin sunduğu olanaklardan yararlanma yoluna

gitmesi gerekir. (1992-ÖSS)

O yıllarda ben otuz, o ise otuz beş yaşlarındaydı. (1992-ÖSS)

Konuşmacının düşüncelerine katılıyor ve destekliyorum. (1992-ÖSS)

Sağlık durumlarının iyi ancak çok yorgun oldukları görülüyordu. (1992-ÖSS)

Kendisine söylenen bu sözü duyar duymaz oturduğu yerden ayağa kalktı, kürsüye yöneldi.

(1992-ÖSS)

Hava kirliliğinin nedenlerinden biri de  yeşil alanların azlığındandır. (1992-ÖSS)

Buralara ayda yılda bir, seyrek olarak gelirdi. (1993-ÖSS)

Birbirlerini çok iyi anlar, inanırlardı. (1993-ÖSS)

Neşeli ve güldürü unsurlarının çokça kullanıldığı bu filmi mutlaka görmelisiniz.

(1993-ÖSS)

Dilimize gereken ilgi ve önemi vermek zorundayız, diyorsunuz. (1993-ÖSS)

Ürünlerimiz ilk defa olarak o yıl dünya pazarlarına çıktı. (1993-ÖSS)

Son durağa geldiğimizde, otobüste bir ben bir de o yaşlı adam kalmıştı. (1993-ÖSS)

Arkadaşlarımızın sorununa sahip çıkarak desteklemeliyiz. (1994-ÖSS)

İş konusunda ben onu, o da beni etkilemek istemez. (1994-ÖSS)

Bu tutumuyla ailesine zarar mı veriyor yarar mı anlayamadık. (1994-ÖSS)

Özel zevklerim arasında kitap okumayı severim. (1994-ÖSS)

Anne ve babalar çocuklarıyla sürekli ilgilenmeli, öğretmenine durumunu sormalıdır.

(1994-ÖSS)

Yeryüzünde bir sen bir de ben varım. (1995-ÖSS)

Bu gençler, ölmek üzere olan, can çekişen bir sanat dalını canlandırmak için yetiştiriliyorlar.

(1995-ÖSS)

Türkiye’nin birkaç bölgesi hariç henüz kar yüzü görmedi. (1995-ÖSS)

Çocuklar bundan en az zarar ya da hiç zarar görmeden kurtarılmalıdır. (1995-ÖSS)

Bu haberin ne kadar doğru olup olmadığını öğreneceğiz. (1995-ÖSS)

Şiirlerinde bol bol abartılmış sözcükler seçmesi yüzünden hitabet havası taşımaktadır.

(1996-ÖSS)

Yapılanları doğru bulmadığıma inanıyorum. (1996-ÖSS)

Ali, arkadaşı Mustafa’yı hem çok seviyor, hem de kimi davranışlarından dolayı kızıyordu.

(1996-ÖSS)

Bu iş yerinde aşağı yukarı üç dört yıldan beri çalışıyorum. (1996-ÖSS)

Elbette onunla birlikte gitmiş olabilirler. (1996-ÖSS)

Bu konuda gençleri azımsamak doğru değildir. (1996-ÖSS)

Bu soru ben ve benim gibi sınava girmiş olan birçok kişinin kafasını karıştırdı.

(1997-ÖSS)

Dürüst biri olduğundan dün de bugün de kuşkuya düşmüyorum. (1997-ÖSS)

O akşam ben kendi odama, Fatma da kendi odasına çekilmişti. (1998-ÖSS)

Bu kameralar, rahatça kullanabildiği ve taşınmasının kolay olması nedeniyle tercih ediliyor. (1998)

Siyasi, askeri ve ekonomi alanlarında görüştüler. (1998-ÖSS)

Yanlış bir şey yapsam da kızmaz; ama inanılmayacak kadar anlayışlıdır. (1998-ÖSS)

Bu kazada can kaybı yaşanmadı. (2005-ÖSS)

Sözünü ettiğiniz binayı ne gördüm ne de yerini bilirim. (2005-ÖSS)

Bu davranış insandan insana göre değişir. (2006-ÖSS)

Kızımı Fransızca kursuna kayıt yaptırmak istiyorum. (2009-ÖSS)

Bu toplantıda çekinmeden düşünceler dile getirilmeli.

İdare, henüz yarın ders yapılıp yapılmayacağını bildirmedi.

Doğal gaz fiyatlarının ucuzlamasına insanlar olumlu tepki gösterdi.

Küçük kızın saçları bir ayda baya büyümüş.

Ormanda yetişen bir çam fidanını salonunuzdaki saksıya ekemezsiniz.

Viraja hızlı giren aracın lastiği patladı ve kaza yaptı.

Son dakika içerisinde attığı golle takımının galip gelmesine yol açtı.

Bu yemek sadece Karadeniz yöresine özel bir yemektir.

Bu konuda herkesin fikir ve görüşünü almalısınız.

Yarım saat geçmesine rağmen arkadaşım henüz, hâlâ gelmedi.

Güç ve müşkül zamanlarda üstüne düşeni yerine getirir.

Bu konuda öğrenciler aralarında anlaşıp karar verecekler ve uygulayacaklar.

Onlara niçin bu kadar yardım ediyor ve destekliyorsun?

Büyüklere gereken saygıyı göstermeli, incitmemeliyiz.

Misafirleri rahat edecekleri odalara yerleştirmiş, bütün imkânları sağlamıştı.

Adam, çocuklarıyla bazen çok bazen de hiç ilgilenmezdi.

 

Bu karardan vazgeçmeyeceğimi, üzerinde inatla durduğumu biliyorsunuz.

Ailesine rahat bir yaşam sunabilmek için her şeyi gözden çıkarmıştı.

Bu kitapları okumak öğrencilerin ufkunu genişletiyor, farklı dünyaların kapılarını açıyordu.

Üniversitedeki arkadaşlarıyla nadiren ya da hiç görüşemiyor.

Ona nasıl davranacağını bilemediğinden ikilemede kalmıştı.

Ona yapılan bu iyilikler karşılığında eziliyordu.

İhtiyar çobanla konuşmaya devam ediyordu.

Sanatçı bu sabaha karşı yakalandığı amansız hastalık sonucu hayata gözlerini yumdu.

Saatlerdir yürümekten dizlerinin bağı çözülmüştü.

Konuya ilişkin bakanın bugün açıklama yapması bekleniyor.

Bu zor işin üzerinden geleceğine hepimiz eminiz.

Yaramazlıklarıyla hemen, öğretmenin gözüne girdi.

Yarın mutlaka bir gazete almayı unutmayın.

Yarının mutlu günlerine özlem duyuyorum.

Yazar, gelecekle ilgili anılarını yazacakmış.

Yiyecek bir lokma ekmeğimiz hatta yemeğimiz bile yok.

Bu olaydan sonra şirket müdürünün yetkileri elinden alındı ve kovuldu.

Onun önümüzdeki ay, ailesini mutlaka ziyaret edeceğini zannediyorum.

Öğrencileri, teşvik etmeli, yüreklendirmeli, destek olmalıyız.

Olanları böyle değerlendirmek, bu gözle bakmak gerekir.

Duvarları kirletmek ve yazı yazmak kesinlikle yasaktır.

Kuşkusuz bütün çalışmalarının ödülünü sonunda belki alacaksın.

Sözünü ettiğiniz şairin herhâlde on altıncı asırda yaşadığını zannediyorum.

Yaşlı kadının durumu gittikçe kötüleşmiş, yerinden kalkamaz hale gelmişti.

Yanılmıyorsam, bu ikisinin aynı şey olduğunu tahmin ediyorum.

Sürekli kumar oynaması, bütün malvarlığını kaybetmesine vesile oldu.

Haber programları tekrar tekrar vurulan sivilleri gösteriyor.

Eğitim, en etkili televizyonla verilir.

Otobüs yoğun sis yüzünden karşıdan gelmekte olan kamyonla çarpıştı.


[1] Bilal Yüce, Türkçe Bilincimizin Zayıflayışı, Amasya Konferansı.

 

 

NOKTALAMA İŞARETLERİ

Değerli arkadaşlarım bu dersimizin konusu “Noktalama İşaretleri”dir.

Nokta ( . )

1- Cümle sonlarında kullanılır. Belli bir duraklama yapılacağını gösterir.

(Cümle yazdırıldı.)
2- Şiir, kitap, gazete, dergi, yazı başlıklarından sonra nokta kullanılmaz. Bölüm başlıklarından sonra da kullanılmaz.
Büyük Nutuk Gün Eksilmesin Penceremden Giriş V. Bölüm
3- Kurum ve kuruluş isimlerinden sonra nokta kullanılmaz. Sait Çiftçi Dispanseri Müdür Yıldız Sineması)
4- Sık geçen kısaltmalarda nokta kullanılır. (Prof. Dr. T.C.) Ancak kimi kısaltmalarda nokta kullanılmaz. TBMM AET NATO TDK cm kg l fe

5- Sıra bildirmek için sayılardan sonra konur. II. Mehmet III. Selim 5. Cadde XX. yüzyıl

Sıra bildiren sayılarda l’nci (birinci) biçimindeki yazılışlar kısaltma sayılmaz.
6- Tarihleri yazmada gün, ay ve yılı ayırmak için aralarına konur. 09. X. 1986, 1. 3. 1967. Tarihlerde ay adları yazıyla olursa ay adlarından önce ve sonra nokta kullanılmaz. 23 Nisan 1920
7. Saat ve dakikaları ayırmak için kullanılır.
Okul saat 8.30′da başlar.
8- Sıra göstermek için satır başlarına konan harflerden ve sayılardan sonra kullanılır. a, b. 1.1. A. B.
9-Üçlü gruplara ayrılarak yazılan büyük sayılarda gruplar arasına konur. 8.375.562, 27.870.197. Gruplara ayrılan sayılarda nokta kullanılmayabilir.

Virgül ( , )

1-Yazıda arka arkaya gelen eş görevli kelimeler arasına konur. Ali, Mahmut ve Veli samimi arkadaştırlar.
2- Eş görevli cümleler arasına konur. Hızla içeri girdi, çantasını aldı.
3- Cümle içindeki ara sözleri ayırmak için kullanılır. Bütün okullar, İstanbul Lisesi hariç, eylül sonunda açılıyor.
4- Cümle içinde özel olarak vurgu yapılması gereken kelimeden sonra kullanılır. Böylece, her istediğini almış oldu.
5- Sayılarda ondalık bölümleri ayırmak için kullanılır. 45,9 999,9 13,5 587,3
6- Çok uzun cümlelerde özneden sonra kullanılır.

7.Tekrarlanan kelimeler arasına konur. Akşam,yine akşam.-A.Haşim. Ancak, ikilemelerde kelimeler arasına virgül konmaz. Akşam akşam, bata çıka.
8- Hitap kelimelerinden sonra konur. Sayın Başkan, Sevgili kardeşim,
9- Ve, veya bağlaçlarından önce ve sonra virgül kullanılmaz.Oradan buraya gelen ve gidenlerin arkası kesilmiyordu.
10-Bir düşünceyi kabul veya kabul etmeme sözlerinden sonra kullanılır. Hayır, sizin gibi düşünmüyorum. Evet, sizi dinliyorum.’
11-Yazışmalarda yer isimlerini tarihlerden ayırmak için kullanılır.
Beşiktaş, 9 Aralık 1986, Ankara, 3 Mayıs 1960.
12-Ünlem grubu oluşturmak için cümlede ünlem gibi kullanılan kelimeden sonra konur, ünlem ise cümle sonuna alınır.
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın!
13- Sayıların yazılışında, kesirleri ayırmak için konur. 38, 6 19,5 0,25
14- Biyografik künyelerde yazar, eser, basım evi vb. maddelerden sonra konur.

Noktalı virgül ( ; )

1-Şekil ve anlamca bağları bulunan cümleleri ayırmak için kullanılır.
At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır.

Kel ölür , sırma saçlı olur ; kör ölür , badem gözlü olur.
2- Cümle içinde aynı değerde olup virgül ile ayrılmış türleri, grupları ayırmak için kullanılır.
Sınıfın öğrencilerinden Ali, Hasan ve Veli 3-A sınıfına;
Murat, Mehmet, Onur da 3-B sınıfına gönderildiler. Olan oldu, iş işten geçti; gelmese de olur.
3- Virgülle ayrılmış örnekleri farklı örneklerden ayırmak için konur.
İtalya, İngiltere, Fransa; Roma, Londra, Paris.

4) Önceki cümleye “fakat,oysa ,lakin,ancak,çünkü…” gibi bağlaçlarla bağlanan cümlelerde bağlaçlardan önce kullanılır:

*Bu romanı inceledim ;fakat pek beğendiğimi söyleyemem.

*Köye sen git;ancak orada çok fazla kalma.

*Kazanacağım ;çünkü çok çalışıyorum.

NOT: Noktalı virgül, yukarıda sayılan bağlaçlardan önce kullanıldığı gibi bunların yerine de kullanılabilir.

 

*Bugün erken yatmalıyım;yarın sınav var.

*İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki tek dayanağın odur.

*Sıkı giyinin ; dışarısı çok soğuk.

 

5) Öğeler arasında anlam karışıklığını önlemek için kullanılır:

*Murat; Hasan, Ali ve Osman’dan daha çalışkanmış.

*Elma; armut, muz ve üzümden yararlıdır.

Not: Noktalı virgülden ve virgülden sonra gelen sözcükler – özel isim değil iseler- küçük harfle başlar.

İki nokta ( : )

1- Bir cümlenin sonunda açıklama yapılacaksa, örnek verilecekse konur.
Başarmanız için bir tek şart vardır: Çalışmak. İnce sesli harflerimiz şunlardır: e, i, ü, ö.
2- İki noktadan sonra gelen açıklama bağımsız bir cümle ile başlıyorsa, cümlenin ilk kelimesi büyük yazılır.

Annesi merak ederek sordu: Bu çalışmadan kırık mı aldın?
3- İki nokta işaretinden sonra örnekler sıralanacaksa ilk kelimenin birinci harfi küçük yazılır. Sınıfın hali şöyleydi: kırık iki masa, yerde sandalyeler.
4- Kataloglarda yazar adları ile eser adları arasına konur.

Yahya Kemal Beyatlı: Eski Şiirin Rüzgarıyla, Kendi Gök Kubbemiz

Üç nokta ( … )

1- Bir sebeple bitirilmemiş cümlelerin sonuna konur.

Burada kırlar o kadar güzel ki…
2- Açıkça yazılması istenmeyen kişi ve yer adları yerine kullanılır.

Onun A… geldiğini kimse bilmiyordu.
3- Kaba sayılan, yazılması istenmeyen sözlerin yerine konur.

Yaptığı… kötülüğünü sonradan anladım diyordu.
4- Bir konuda birtakım örnekler verilirken başkalarının da bulunduğunu belirtmek için kullanılır.

Bu gezide her öğrenci bir yemek getirmişti: köfte, dolma, helva…
5- Alıntılarda; başta ortada ve sonda alınmayan kelime ve bölümlerin yerine konur.
…Türkçenin çekilmediği yerler vatandır, ancak çekildiği yerler vatanlıktan çıkar… Yahya Kemal

Soru işareti ( ? )

1- Soru bildiren cümlelerin sonuna konur.

Nereden geliyorsunuz?
2- Soru bildiren kelimelerden sonra da konur.

Kimsin? Parola nedir?
3- İçinde soru eki olduğu halde soru anlamı vermeyen cümlelerde bu işaret kullanılmaz.
Buradan bir çıktım mı doğru sendeyim. Buldum mu kaçırmam.
4- Bazı kelimeler ve cümlelerde soru bildiren kelime olmadığı halde soru anlamı vardır. O zaman kullanılır.

Adınız? Doğduğunuz yer?
5- Bir söze inanılmadığını, sözün şüphe ile karşılandığını bildirmek için sözden sonra veya cümle sonunda soru işareti parantez içinde konur.
Öğrenci çok çalıştığını(?) söylüyordu. Çok yoruldum dedi(?).
6- Bilinmeyen yer, tarih vb. durumlar için kullanılır.

Yunus Emre (1240?-1320), (Doğum yeri: ?)

Ünlem işareti ( ! )

1-Sevinç, acı, korku, hayret, nefret, bunalma duygularım anlatan cümlelerin sonuna konur.
Ne mutlu Türküm diyene! – Atatürk. Hey, baksanıza! Dur yolcu! Aferin! Alçak! Zalim! Öf! Çok karışmasana be!
2- Ünlem niteliğinde yapılan seslenmelerden sonra da ünlem işareti konur.
Arkadaş! Simitçi!
3- Söylevlerde kullanılır.
Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!
4- Ünlemden, ünlem niteliğinde kullanılan kelimeden sonra gelen cümle duygu bildiren bir cümle olmazsa, o zaman ünlem bildiren kelimeden sonra virgül konur. Cümle sonunda ise ünlem işareti kullanılmaz. Başka işaretler, nokta, soru vb. kullanılır.
Arkadaş, sana uğurlar olsun. Oh, hava nihayet serinledi.
5- Ünlem işareti parantez içinde bir kelimeden veya cümleden sonra kullanılırsa, küçümseme, alay, dikkat çekme anlamı verir.
Gençliğinde büyük bir atıcı olduğunu söyledi (!). Fizik sınavının birincisi (!) olduğunu söylüyordu.

Çizgi ( – )

1- Konuşmaları göstermek için kullanılır.
– Kimsin?
– Parola nedir?
– Benim, çavuşun.
2- Çizgiden önce konuşan kişinin isimleri de yazılabilir.

Nöbetçi – Kimsin?

Nöbetçi – Parola nedir?

Çavuş – Senin çavuşun.
3- Karşılıklı konuşma şeklinde olmayan sözler de konuşma cizgisi ile verilebilir. Öğretmeninin yanına sokuldu.
– Bana izin veriniz gideceğim, dedi.

Birleştirme çizgisi ( – )

1- Satır sonuna sığmayan kelimeleri birleştirmek için kullanılır.
(Sana dar gelmeyecek mak-

beri kimler kazsın. M. Akif)
2- Dil bilgisi derslerinde kökleri ve ekleri ayırmak için kullanılır.

(Al-mak, ver-mek, taşı-mak)
3- Kelimeleri hecelere bölmek için kullanılır.

(İs-tan-bul, yem-ye-şil, li-se-si)
4- Cümle içinde ara sözleri belli etmek için kullanılır.
Bunu anlatmamdaki maksat -açıklamak gereksiz ya- sizi uyarmaktır.
5- Eski Arapça ve Farsça sözlerde kök ve ekleri ayırmak için kullanılır.
Kelam-ı kibar  Servet-i Fünûn, Cemiyet-i Akvam, Ateş-perest
6- iki soyadını birleştirmede, yabancı yer adlarında kullanılır. Joliot-Curie, Aiscae-Lorraine, Jean-Jacaues Rousseau, Saint-Simon
7- Kelimeler arasında “-den… a, ve, ile, arasında” anlamları-nı vermek üzere kullanılır. Türk-Alman işbirliği, Türkçe-İngilizce sözlük
8- iki veya daha fazla özel kişi ve yer adı arasına konur.

(İstanbul-Ankara yolu, Koç-Sabancı anlaşmazlığı)

Tırnak işareti ( ” ” )

1-Bir yazıda başkasından söz alınıp kullanılacaksa olduğu gibi aktarılan başkasının sözünün basma ve sonuna konur.
Atatürk, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözünü bizzat söylemiştir.
2- Söylendiği şekilde yazıya aktarılmayan kişilerin sözleri tırnak içine alınmaz.
Atatürk Türk olmanın mutluluğunu belirtmiştir.
3- Cümle içinde özellikle belirtilmek istenen sözler tırnak içine alınır.
Çok kullandığımız “bay” kelimesi aslında zengin demektir.
4- Tırnak içindeki alıntının sonunda bulunan işaret (nokta, soru işareti, ünlem) tırnak içinde kalır.

“İzmir üzerine dünyada bir şehir daha yoktur!” diyorlar.Yahya Kemal Beyatlı
5- Parça içinde geçen edebî eser isimleri, bilimsel yayınların isimleri de özellikle birkaç kelimeden oluşuyorlarsa tırnak içinde gösterilirler.
“Çalıkuşu” “Babanız Atatürk” “Otuz Beş Yaş”
6- Tırnak içinde yazılan başlıklardan sonra kesme işareti kullanılmaz.
“Han Duvarları”nı okudunuz mu?
7- Gazetelerin, dergilerin başlıkları tırnak içinde yazılmaz.

Söz içindeki aktarma tek tırnak içinde yazılır. Annesi oğluna, “Babana git, sana ‘Neden gelmedin?’ diye sorarsa,annem göndermedi dersin,” dedi.

Parantez ( () )

1- Cümle içinde açıklayıcı bilgiler verilecekse kullanılır.
O kitabın çıkış tarihinde (1968) sen okuma yazma bilmiyordun.
2- Cümle içinde kullanılan ara sözlerin veya cümlelerin başına sonuna konur.

Bugünkü medeniyet yolunda ilerleyişimiz (Daha önceki Müslüman Türk medeniyetleri düşünülürse) pek de büyük bir ilerleme olmasa gerek.)

Kesme işareti ( ‘ )

1- Özel isimlere getirilen ekleri ayırmak için kullanılır.

Ali’den, Asya’da, Atatürk’üm, Türk’e, Venüs’ü
Ancak kurum ve kuruluş adlarından sonra kesme işareti kullanılmaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türk Dil Kurumuna.

Ayrıca kişi adlarından sonra kullanılan unvanlara gelen ekler de ayrılmaz.
Sevinç Hanıma, Ender Beyden, Ali Efendinin.
2- Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmak için kullanılır.

TBMM’nin ABD’nin
3- Sayılardan sonra getirilen ekleri ayırmak için kullanılır.

Cumhuriyet 1923′te ilan edildi.
4- Bir harf veya ekten sonra gelen ekleri ayırmak için kullanılır.
n’nin m olması şekli. Türkçede -daş’la yapılmış kelimeler şunlardır.
5- Metre (m), litre (l), kilometre (km) şeklindeki kısaltmalardan sonra kesme işareti kullanılır.
Ankara-İstanbul yolunun 300 km‘lik kısminin yapımı bitmişti.
6- Basım sırasında bazı harfler değişik şekilde dizilse bile (italik, çok belirgin siyah) kesme işareti yine de kullanılır.

Faruk Nafiz’in Han Duvarları’nı okudunuz mu?
7- Gazete ve dergi başlıklarına ek getirilmişse kesme işareti ile ayrılır.
Anayasa’yı, Resmi Gazete’de
8- Özel isimlerden türetilmiş kelimeler (isim, mastar şeklinde fiil ve sıfatlarda) kesme işareti kullanılmaz.
Türklük, Türkleşmek, Türkçülük, İstanbullu, Ankaralı,
Araplaşmak, Romalı, Londralı, Parisli, Türkçenin, Hristiyanlığın. Aydınlıdan.
9- Yabancı özel adların sonundaki çokluk ve yapım ekleri kesme işaretiyle ayrılır.
Bordo’lu
10-Özel isim satır sonunda bitmiş, aldığı eki yazacak yer kalmamışsa o zaman kesme işareti özel ismin sonundaki yerine konur, ismin sonuna gelen ek diğer satırın basına yazılır, ancak birleştirme işareti özel ismin bulunduğu satırın sonuna konmaz. Kesme işaretinin konması yeterlidir.
Dün İstanbul’ dan geldi.

Başarılar dilerim.

Yrd. Doç.Dr. Metin HAKVERDİOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tekrarı

Duygu ve düşünceleri daha açık ifade etmek, cümlenin yapısını ve duraklama noktalarını belirlemek, okumayı ve anlamayı kolaylaştırmak, sözün vurgu ve ton gibi özelliklerini belirtmek üzere noktalama işaretleri kullanılır.

Noktalama işaretlerinden nokta, virgül, noktalı virgül, iki nokta, üç nokta, soru, ünlem, tırnak, ayraç ve kesme işaretleri ait oldukları kelimelere bitişik olarak yazılır ve kesme dışındaki işaretlerden sonra bir harf boşluğu ara verilir.

Nokta ( . )

1. Cümlenin sonuna konur: Türk Dil Kurumu, 1932 yılında kurul­muştur.

Saatler geçtikçe yollara daha mahzun bir ıssızlık çöküyordu. (Reşat Nuri Güntekin)

2. Bazı kısaltmaların sonuna konur: Alb. (albay), Dr. (doktor), Yrd. Doç. (yardımcı doçent), Prof.(profesör), Cad. (cadde), Sok. (sokak), s. (sayfa), sf. (sıfat), vb. (ve başkası, ve benzeri, ve benzerleri, ve bunun gibi), Alm. (Almanca), Ar. (Arapça), İng. (İngilizce) vb.

3. Sayılardan sonra sıra bildirmek için konur: 3. (üçüncü), 15. (on beşinci); II. Mehmet, XIV. Louis, XV. yüzyıl; 2. Cadde, 20. Sokak, 4. Levent vb.

4. Arka arkaya sıralandıkları için virgülle veya çizgiyle ayrılan rakamlardan yalnızca sonuncu rakamdan sonra nokta konur: 3, 4 ve 7. maddeler; XII – XIV. yüzyıllar arasında vb.

5. Bir yazının maddelerini gösteren rakam veya harflerden sonra konur:

I.               1.                            A.            a.

II.              2.                            B.            b.

6. Tarihlerin yazılışında gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur: 29.5.1453, 29.X.1923 vb.

UYARI: Tarihlerde ay adları yazıyla da yazılabilir. Bu durumda ay adların­dan önce ve sonra nokta kullanılmaz: 29 Mayıs 1453, 29 Ekim 1923 vb.

7. Saat ve dakika gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur: Tren 09.15’te kalktı. Toplantı 13.00’te başladı.

Tören 17.30’da, hükûmet daireleri kapandıktan yarım saat sonra başlayacaktır. (Tarık Buğra)

8. Kitap, dergi vb.nin künyelerinin sonuna konur:

Agâh Sırrı Levend, Türk Dilinde Gelişme ve Sadeleşme Evreleri, TDK Yayınları, Ankara, 1960.

9. Dört ve dörtten çok rakamlı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü gruplara ayrılarak yazılır ve araya nokta konur: 1.000, 326.197, 49.750.812 vb.

10. Genel Ağ adreslerinde kullanılır: http://tdk.org.tr

11. Matematikte çarpma işareti yerine kullanılır: 4.5=20, 12.6=72 vb.

Virgül ( , )

1. Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime gruplarının arasına konur:

Fırtınadan, soğuktan, karanlıktan ve biraz da korkudan sonra bu sı­cak, aydınlık ve sevimli odanın havasında erir gibi oldum. (Halide Edip Adıvar)

Sessiz dereler, solgun ağaçlar, sarı güller

Dillenmiş ağızlarda tutuk dilli gönüller (Faruk Nafiz Çamlıbel)

Zindana atılan mahkûmlar gibi titreşerek, haykırarak geri geri kaçmaya uğraşıyorduk. (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

Köyde kim çaresiz kalırsa, kimin işi bozulursa İstanbul yolunu tutar. (Ömer Seyfettin)

2. Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur:

Umduk, bekledik, düşündük. (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

3. Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan özneyi belirtmek için konur:

Saniye Hanımefendi, merdivenlerde oğlunun ayak seslerini duyar duymaz, hasretlisini karşılamaya atılan bir genç kadın gibi koltuğundan fırlamış ve ona kapıyı kendi eliyle açmaya gelmişti. (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

4. Cümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya ara cümlelerin başına ve sonuna konur:

Zemin bu kadar koyu bir kırmızıya dönüşünce, bir an için de olsa, belirginliğini yitiriverdi sivilceleri. (Elif Şafak)

Şimdi, efendiler, müsaade buyurursanız, size bir sual sorayım. (Atatürk)

5. Anlama güç kazandırmak için tekrarlanan kelimeler arasına ko­nur:

Akşam, yine akşam, yine akşam,

Göllerde bu dem bir kamış olsam! (Ahmet Haşim)

6. Tırnak içinde olmayan alıntı cümlelerinden sonra konur:

Adana’ya yarın gideceğim, dedi.

Aç karnına sigara içmekle hiç de iyi etmiyorsun, dedi. (Necati Cumalı)

7. Konuşma çizgisinden sonraki alıntı cümlesinin bitimine konur:

– Bu akşam Datça’ya gidiyor musunuz, diye sordu.

8. Edebî eserlerde konuşma bölümünden önceki ifadenin sonuna konur:

Bahçe kapısını açtı. Sermet Bey’e,

– Bu anahtar köşkü de açar, dedi. (Ömer Seyfettin)

9. Kendisinden sonraki cümleye bağlı olarak ret, kabul ve teşvik bil­diren hayır, yok, evet, peki, pekâlâ, tamam, olur, hayhay, başüstüne, öyle, haydi, elbette gibi kelimelerden sonra konur: Peki, gideriz. Olur, ben de size katılırım. Hayhay, memnun oluruz. Haydi, geç kalıyoruz.

Evet, kırk seneden beri Türkçe merhale merhale Türkleşiyor. (Yahya Kemal Beyatlı)

10. Bir kelimenin kendisinden sonra gelen kelime veya kelime grup­larıyla yapı ve anlam bakımından bağlantısı olmadığını göstermek ve anlam karışıklığını önlemek için kullanılır:

Bu, tek gözlü, genç fakat ihtiyar görünen bir adamcağızdır. (Halit Ziya Uşaklıgil)

Bu gece, eğlenceleri içlerine sinmedi. (Reşat Nuri Güntekin)

11. Hitap için kullanılan kelimelerden sonra konur:

Efendiler, bilirsiniz ki hayat demek, mücadele, müsademe demektir. (Atatürk)

Sayın Başkan,

Sevgili Kardeşim,

Değerli Arkadaşım,

12. Sayıların yazılışında kesirleri ayırmak için kullanılır: 38,6 (otuz sekiz tam, onda altı), 0,45 (sıfır tam, yüzde kırk beş)

13. Metin içinde art arda gelen zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra konur:

Ancak yemekte bir karara varıp, arkadaşına dikkatli dikkatli bakarak konuştu.

UYARI: Metin içinde zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra virgül konmaz:

Cumaları bahçede buluştukça kıza kendisinin adi bir mektep talebesi olmadığını anlatmaya çalışıyordu. (Halide Edip Adıvar)

Şimdiye dek, ben kendimi bildim bileli kimse Değirmenoluk köyünden kaçıp da başka köyde çobanlık, yanaşmalık etmedi. (Yaşar Kemal)

Meydanlığa varmadan bir iki defa İsmail kendisini gördü mü diye kahveye baktı. (Necati Cumalı)

14. Özne olarak kullanıldıklarında bu, şu, o zamirlerinden sonra konur:

Bu, benim gibi yazarlar için hiç kolay olmaz.

O, eski defterleri çoktan kapatmış, Osmanlıya kucağını açmıştı. (Tarık Buğra)

15. Kitap, dergi vb.nin künyelerinde yazar, eser, basımevi vb. maddelerden sonra konur:

Falih Rıfkı ATAY, Tuna Kıyıları, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1938.

Yazarın soyadı önce yazılmışsa soyadından sonra da virgül konur:

ERGİN, Muharrem, Dede Korkut Kitabı, Ankara, 1958.

UYARI: Metin içinde ve, veya, yahut, ya … ya bağlaçlarından önce de sonra da virgül konmaz:

Nihat sabaha kadar uyuyamadı ve şafak sökerken Faik’e bol teşek­kürlerle dolu bir kâğıt bırakarak iki gün evvelki cephe dönüşü kıyafeti ile sokağa fırladı. (Peyami Safa)

Ya şevk içinde harap ol ya aşk içinde gönül

Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahut gül! (Yahya Kemal Beyatlı)

UYARI: Tekrarlı bağlaçlardan önce ve sonra virgül konmaz:

Hem gider hem ağlar.

Ya bu deveyi gütmeli ya bu diyardan gitmeli. (Atasözü)

Gerek nesirde gerek nazımda yeni bir söyleyişe ulaşılmıştır.

Siz ister inanın ister inanmayın, bir gün bile durmam.

Ne kız verir ne dünürü küstürür.

Bu kurallar bugün de yarın da geçerli olacaktır.

UYARI: Cümlede pekiştirme ve bağlama görevinde kullanılan da / de bağlacından sonra virgül konmaz:

İmlamız lisanımız düzelince, lisanımız da kafamız düzelince düzele­cek çünkü o da ancak onlar kadar bozuktur, fazla değil! (Yahya Kemal Beyatlı)

UYARI: Metin içinde -ınca / -ince anlamıyla zarf-fiil görevinde kulla­nılan mı / mi ekinden sonra virgül konmaz:

Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense. (Orhan Kemal)

Öyle zekiler vardır, konuştular mı ağızlarından bal akıyor sanırsın. (Attila İlhan)

UYARI: Şart ekinden sonra virgül konmaz:

Tenha köşelerde ağız ağıza konuşurken yanlarına biri gelecek olursa hemen susuyorlardı.(Reşat Nuri Güntekin)

Gör gözlerinle de aklın yatarsa anlatıver millete. (Tarık Buğra)

Noktalı Virgül ( ; )

1. Cümle içinde virgüllerle ayrılmış tür veya takımları birbirinden ayırmak için konur: Erkek çocuklara Doğan, Tuğrul, Aslan, Orhan; kız çocuklara ise İnci, Çiçek, Gönül, Yonca adları verilir.

Türkiye, İngiltere, Azerbaycan; Ankara, Londra, Bakü.

2. Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayır­mak için konur: Sevinçten, heyecandan içim içime sığmıyor; bağırmak, kahkahalar atmak, ağlamak istiyorum.

At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır. (Atasözü)

3. İkiden fazla eş değer ögeler arasında virgül bulunan cümlelerde özneden sonra noktalı virgül konabilir:

Yeni usul şiirimiz; zevksiz, köksüz, acemice görünüyordu. (Yahya Kemal Beyatlı)

İki Nokta (: )

1.Kendisiyle ilgili örnek verilecek cümlenin sonuna konur:

Millî Edebiyat akımının temsilcilerinden bir kısmını sıralayalım: Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip Yöntem.

2. Kendisiyle ilgili açıklama verilecek cümlenin sonuna konur:

Bu kararın istinat ettiği en kuvvetli muhakeme ve mantık şu idi: Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. (Atatürk)

Kendimi takdim edeyim: Meclis kâtiplerindenim. (Falih Rıfkı Atay)

3. Ses bilgisinde uzun ünlüyü göstermek için kullanılır: a:ile, ka:til, usu:le, i:cat.

4. Karşılıklı konuşmalarda, konuşan kişiyi belirten sözlerden sonra konur:

Bilge Kağan:         Türklerim, işitin!

Üstten gök çökmedikçe,

alttan yer delinmedikçe

ülkenizi, törenizi kim bozabilir sizin?

Koro:                    Göğe erer başımız

başınla senin!

Bilge Kağan:         Ulusum birleşip yücelsin diye

gece uyumadım, gündüz oturmadım.

Türklerim Bilge Kağan der bana.

Ben her şeyi onlar için bildim.

Nöbetteyim! (A. Turan Oflazoğlu)

5. Edebî eserlerde konuşma bölümünden önceki ifadenin sonuna konur:

– Buğdayla arpadan başka ne biter bu topraklarda?

Ziraatçı sayar:

– Yulaf, pancar, zerzevat, tütün… (Falih Rıfkı Atay)

6. Genel Ağ adreslerinde kullanılır: http://tdk.org.tr

7. Matematikte bölme işareti olarak kullanılır: 56:8=7, 100:2=50 vb.

Üç Nokta ( … )

1. Anlatım olarak tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur:

Ne çare ki çirkinliği hemencecik ve herkes tarafından görülüveri­yordu da bu yanı… (Tarık Buğra)

2. Kaba sayıldığı için veya bir başka sebepten dolayı açık yazılmak is­tenmeyen kelime ve bölümlerin yerine konur: Kılavuzu karga olanın burnu b…tan çıkmaz.

Arabacı B…’a yaklaştığını söylüyor, ikide bir fırsat bularak arabanın içine doğru başını çeviriyordu. (Ahmet Hamdi Tanpınar)

3. Alıntılarda başta, ortada ve sonda alınmayan kelime veya bölümle­rin yerine konur:

… derken şehrin öte başından boğuk boğuk sesler gelmeye başladı… (Tarık Buğra)

4. Sözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun hayal dünyasına bırakıldığını göstermek veya ifadeye güç katmak için konur:

Sana uğurlar olsun… Ayrılıyor yolumuz! (Faruk Nafiz Çamlıbel)

Binaenaleyh, biz her vasıtadan, yalnız ve ancak, bir noktainazardan istifade ederiz. O noktainazar şudur: Türk milletini, medeni cihanda layık olduğu mevkiye isat etmek ve Türk cumhuriyetini sarsılmaz temelleri üzerinde, her gün, daha ziyade takviye etmek… (Atatürk)

5. Ünlem ve seslenmelerde anlatımı pekiştirmek için konur:

Gölgeler yaklaştılar. Bir adım kalınca onu kıyafetinden tanıdılar:

—      Koca Ali… Koca Ali, be!.. (Ömer Seyfettin)

UYARI: Ünlem ve soru işaretinden sonra üç nokta yerine iki nokta konulması yeterlidir:

Gök ekini biçer gibi!.. Başaklar daha dolmadan. (Tarık Buğra)

Nasıl da akşam oldu?.. Nasıl da yavrucaklar sustu?.. Nasıl da serçecikler yuvalarına sığındı?..(Necip Fazıl Kısakürek)

6. Karşılıklı konuşmalarda, yeterli olmayan, eksik bırakılan cevap­larda kullanılır:

— Yabancı yok!

— Kimsin?

— Ali…

— Hangi Ali?

— …

— Sen misin, Ali usta?

— Benim!..

— Ne arıyorsun bu vakit buralarda?

— Hiç…

— Nasıl hiç? Suya çekicini mi düşürdün yoksa!..

— !.. (Ömer Seyfettin)

UYARI: Üç nokta yerine iki veya daha çok nokta kullanılmaz.

Soru İşareti ( ? )

1. Soru eki veya sözü içeren cümle veya sözlerin sonuna konur:

Ne zaman tükenecek bu yollar, arabacı? (Faruk Nafiz Çamlıbel)

Atatürk bana sordu:

— Yeni yazıyı tatbik etmek için ne düşündünüz? (Falih Rıfkı Atay)

2. Soru bildiren ancak soru eki veya sözü içermeyen cümlelerin sonuna konur:

Gümrükteki memur başını kaldırdı:

— Adınız?

3. Bilinmeyen, kesin olmayan veya şüpheyle karşılanan yer, tarih vb. durumlar için kullanılır: Yunus Emre (1240 ?-1320), (Doğum yeri: ?) vb.

1496 (?) yılında doğan Fuzuli…

Ankara’dan Antalya’ya arabayla üç saatte (?) gitmiş.

UYARI: mı / mi ekini alan yan cümle temel cümlenin zarf tümleci olduğunda cümlenin sonuna soru işareti konmaz: Akşam oldu mu sürüler döner. Hava karardı mı eve gideriz.

Bahar gelip de nehir çağıl çağıl kabarmaya başlamaz mı içimi geri kalmış bir saat huzursuzluğu kaplardı. (Haldun Taner)

UYARI: Soru ifadesi taşıyan sıralı ve bağlı cümlelerde soru işareti en sona konur:

Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı?

Üsküdar’dan mı, Hisar’dan mı, Kavaklardan mı? (Yahya Kemal Beyatlı)

Ünlem İşareti ( ! )

1. Sevinç, kıvanç, acı, korku, şaşma gibi duyguları anlatan cümle veya ibarele­rin sonuna konur: Hava ne kadar da sıcak! Aşk olsun! Ne kadar akıllı adamlar var! Vah vah!

Ne mutlu Türk’üm diyene! (Atatürk)

2. Seslenme, hitap ve uyarı sözlerinden sonra konur:

Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri! (Atatürk)

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriye­tini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. (Atatürk)

Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle! (Yahya Kemal Beyatlı)

Dur, yolcu! Bilmeden gelip bastığın

Bu toprak bir devrin battığı yerdir. (Necmettin Halil Onan)

UYARI: Ünlem işareti, seslenme ve hitap sözlerinden hemen sonra konulabi­leceği gibi cümlenin sonuna da konabilir:

Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken

Sana uğurlar olsun… Ayrılıyor yolumuz! (Faruk Nafiz Çamlıbel)

3. Alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırılmak istenen sözden hemen sonra yay ayraç içinde ünlem işareti kullanılır:

İsteseymiş bir günde bitirirmiş (!) ama ne yazık ki vakti yokmuş (!).

Adam, akıllı (!) olduğunu söylüyor.

Kısa Çizgi ( – )

1. Satıra sığmayan kelimeler bölünürken satır sonuna konur:

Soğuktan mı titriyordum, yoksa heyecandan, üzüntüden mi bil-

mem. Havuzun suyu bulanık. Kapının saatleri 12’yi geçmiş. Kanepe-

lerde kimseler yok. Tramvay ne fena gıcırdadı! Tramvayda-

ki adam bir tanıdık mı idi acaba? Ne diye öyle dönüp dönüp baktı?

Yoksa kimseciklerin oturmadığı kanepelerde bu saatte pek başıboş-

lar mı oturur? (Sait Faik Abasıyanık)

 

 

2. Cümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya ara cümlelerin başına ve sonuna konur, bitişik yazılır:

Küçük bir sürü -dört inekle birkaç koyun- köye giren geniş yolun ağzında durmuştu. (Ömer Seyfettin)

3. Kelimelerin kökleri, gövdeleri ve eklerini birbirinden ayırmak için kullanılır: al-ış, dur-ak, gör-gü-süz-lük vb.

4. Fiil kök ve gövdelerini göstermek için kullanılır: al-, dur-, gör-, ver-; başar-, kana-, okut-, taşla-, yazdır- vb.

5. İsim yapma eklerinin başına, fiil yapma eklerinin başına ve sonuna konur: -ak, -den, -ış, -lık; -ımsa-; -la-; -tır- vb.

6. Heceleri göstermek için kullanılır: a-raş-tır-ma, bi-le-zik, du-ruş-ma, ku-yum-cu-luk, prog-ram, ya-zar-lık vb.

7. Arasında, ve, ile, ila, …-den …-e anlamlarını vermek için kelimeler veya sayılar arasında kullanılır:Aydın-İzmir yolu, Türk-Alman ilişkileri, Ural-Altay dil grubu, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 09.30-10.30, Beşiktaş-Fenerbahçe karşılaşması, Manas Destanı’nda soy-dil-din üçgeni, 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı, Türkçe-Fransızca Sözlük vb.

UYARI: Cümle içinde sayı adlarının yinelenmesinde araya kısa çizgi konmaz: On on beş yıl. Üç beş kişi geldi.

8. Matematikte çıkarma işareti olarak kullanılır: 50-20=30

9. Sıfırdan küçük değerleri göstermek için kullanılır: -2 °C

Uzun Çizgi (—)

Yazıda satır başına alınan konuşmaları göstermek için kullanılır. Buna konuşma çizgisi de denir.

Frankfurt’a gelene herkesin sorduğu şunlardır:

— Eski şehri gezdin mi?

— Rothschild’in evine gittin mi?

— Goethe’nin evini gezdin mi? (Ahmet Haşim)

Oyunlarda uzun çizgi konuşanın adından sonra da konabilir:

Sıtkı Bey — Kaleyi kurtarmak için daha güzel bir çare var. Gerçekten ölecek adam ister.

İslam Bey — Ben daha ölmedim. (Namık Kemal)

UYARI: Konuşmalar tırnak içinde verildiğinde uzun çizgi kul­lanılmaz.

Arabamız tutarken Erciyes’in yolunu:

“Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu’nu?” (Faruk Nafiz Çamlıbel)

Eğik Çizgi ( / )

1. Dizeler yan yana yazıldığında aralarına konur: Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak / O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak / O benimdir, o benim milletimindir ancak. (Mehmet Akif Ersoy)

2. Adres yazarken apartman numarası ile daire numarası arasına ve semt ile şehir arasına konur: Altay Sokağı No.: 21/6 Kurtuluş / ANKARA

Ülke adı yazılacağında ise:

Atatürk Bulvarı No.: 217

06680 Kavaklıdere / Ankara

TÜRKİYE

3. Tarihlerin yazılışında gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur: 18/11/1969, 15/IX/1994 vb.

4. Dil bilgisinde eklerin farklı biçimlerini göstermek için kullanılır: -a /-e, -an /-en, -lık /-lik, -madan /-meden vb.

5. Genel Ağ adreslerinde kullanılır: http://tdk.gov.tr

6. Matematikte bölme işareti olarak kullanılır: 70/2=35

7. Fizik, matematik vb. alanlarda birimler arası orantıları gösterirken eğik çizgi araya boşluk konulmadan kullanılır: g/sn (gram/saniye)

Ters Eğik Çizgi ()

Bilişim uygulamalarında art arda gelen dizinleri birbirinden ayırt etmek için kullanılır:C:\Belgelerim\Türk İşaret Dili\Kitapçık.indd

Tırnak İşareti ( “ ” )

1. Başka bir kimseden veya yazıdan olduğu gibi aktarılan sözler tır­nak içine alınır: Türk Dil Kurumu binasının yan cephesinde Atatürk’ün “Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.” sözü yazılıdır. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin ön cephesinde Atatürk’ün “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” vecizesi yer almaktadır. Ulu önderin “Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözü her Türk’ü duygulandırır.

Bakınız, şair vatanı ne güzel tarif ediyor:

“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.

Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”

UYARI: Tırnak içindeki alıntının sonunda bulunan işaret (nokta, soru işareti, ünlem işareti vb.) tırnak içinde kalır:

“İzmir üzerine dünyada bir şehir daha yoktur!” diyorlar. (Yahya Kemal Beyatlı)

2. Özel olarak vurgulanmak istenen sözler tırnak içine alınır: Yeni bir “barış taarruzu” başladı.

3. Cümle içerisinde eserlerin ve yazıların adları ile bölüm başlıkları tırnak içine alınır:

Bugün öğrenciler “Kendi Gök Kubbemiz” adlı şiiri incelediler.

“Yazım Kuralları” bölümünde bazı uyarılara yer verilmiştir.

UYARI: Cümle içerisinde özel olarak belirtilmek istenen sözler, kitap ve dergi adları ve başlıkları tırnak içine alınmaksızın eğik yazıyla dizilerek de gösterilebilir:

Höyük sözü Anadolu’da tepe olarak geçer.

Cahit Sıtkı’nın Şairin Ölümü şiirini Yahya Kemal çok sevmişti. (Ahmet Hamdi Tanpınar)

UYARI: Tırnak içine alınan sözlerden sonra gelen ekleri ayırmak için kesme işareti kulla­nılmaz: Elif Şafak’ın “Bit Palas”ını okudunuz mu?

4. Bilimsel çalışmalarda künye verilirken makale adları tırnak içinde yazılır.

Tek Tırnak İşareti ( ‘ ’ )

Tırnak içinde verilen cümlenin içinde yeniden tırnağa alınması gereken bir sözü, ibareyi belirtmek için kullanılır:

Edebiyat öğretmeni “Şiirler içinde ‘Han Duvarları’ gibisi var mı?” dedi ve Faruk Nafiz’in bu güzel şiirini okumaya başladı.

“Atatürk henüz ‘Gazi Mustafa Kemal Paşa’ idi. Benden ona dair bir kitap için ön söz istemişlerdi.” (Falih Rıfkı Atay)

Denden İşareti (“)

Bir yazıdaki maddelerin sıralanmasında veya bir çizelgede alt alta gelen aynı sözlerin, söz gruplarının ve sayıların tekrar yazılmasını önlemek için kullanılır:

a. Etken         fiil

b. Edilgen       “

c. Dönüşlü      “

ç. İşteş             “

Yay Ayraç ( )

1. Cümledeki anlamı tamamlayan ve cümlenin dışında kalan ek bilgiler için kullanılır. Yay ayraç içinde bulunan ve yargı bildiren anlatımların sonuna uygun noktalama işareti konur:

Anadolu kentlerini, köylerini (Köy sözünü de çekinerek yazıyorum.) gezsek bile görmek için değil, kendimizi göstermek için geziyoruz. (Nurullah Ataç)

2. Özel veya cins isme ait ek, ayraçtan önce yazılır:

Yunus Emre’nin (1240?-1320)…

İmek fiilinin (ek fiil) geniş zamanı şahıs ekleriyle çekilir.

3. Tiyatro eserlerinde ve senaryolarda konuşanın hareketlerini, durumunu açıkla­mak ve göstermek için kullanılır:

İhtiyar – (Yavaş yavaş Kaymakam’a yaklaşır.) Ne oluyor beyefendi? Allah rızası için bana da anlatın… (Reşat Nuri Güntekin)

4. Alıntıların aktarıldığı eseri, yazarı veya künye bilgilerini göstermek için kullanılır:

Cihanın tarihi, vatanı uğrunda senin kadar uğraşan, kanını döken bir millet daha gösteremez. Senin kadar kimse kendi vatanına sahip ol­maya hak kazanmamıştır. Bu vatan ya senindir ya kimsenin. (Ahmet Hikmet Müftüoğlu)

Eşin var, aşiyanın var, baharın var ki beklerdin

Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin? (Mehmet Akif Ersoy)

Bir isim kökü, gerektiğinde çeşitli eklerle fiil kökü durumuna getirilebilir (Zülfikar 1991: 45).

5. Alıntılarda, alınmayan kelime veya bölümle­rin yerine konulan üç nokta, yay ayraç içine alınabilir.

6. Bir söze alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırmak için kullanılan ünlem işareti yay ayraç içine alınır: Adam, akıllı (!) olduğunu söylüyor.

7. Bir bilginin şüpheyle karşılandığını veya kesin olmadığını gös­termek için kullanılan soru işareti yay ayraç içine alınır: 1496 (?) yılında doğan Fuzuli…

8. Bir yazının maddelerini gösteren sayı ve harflerden sonra kapama ayracı konur:

I)             1)                   A)           a)

II)           2)                    B)           b)

Köşeli Ayraç ( [ ] )

1. Ayraç içinde ayraç kullanılması gereken durumlarda yay ayraçtan önce köşeli ayraç kullanılır: Halikarnas Balıkçısı [Cevat Şakir Kabaağaçlı (1886-1973)] en güzel eserlerini Bodrum’da yazmıştır.

2. Metin aktarmalarında, çevirilerde, alıntılarda çalışmayı yapanın eklediği sözler için kullanılır: “Eldem, Osmanlıda en önemli fark[ın], mezar taşının şeklinde ortaya çık[tığını] söyledikten sonra…” (Hilmi Yavuz)

3. Kaynak olarak verilen kitap veya makalelerin künyelerine ilişkin bazı ayrıntıları göstermek için kullanılır: Reşat Nuri [Güntekin], Çalıkuşu, Dersaadet, 1922. Server Bedi [Peyami Safa]

Kesme İşareti ( ’ )

1. Özel adlara getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri kesme işaretiyle ayrılır: Kurtuluş Savaşı’nı,Atatürk’üm, Türkiye’mizin, Fatih Sultan Mehmet’e, Muhibbi’nin, Gül Baba’ya, Sultan Ana’nın, Mehmet Emin Yurdakul’dan, Kâzım Karabekir’i, Yunus Emre’yi, Ziya Gökalp’tan, Refik Halit Karay’mış, Ahmet Cevat Emre’dir, Namık Kemal’se, Şinasi’yle, Alman’sınız, Kırgız’ım, Karakeçili’nin, Osmanlı Devleti’ndeki, Cebrail’den, Çanakkale Boğazı’nın, Samanyolu’nda, Sait Halim Paşa Yalısı’ndan, Resmî Gazete’de, Millî Eğitim Temel Kanunu’na, Telif Hakkı Yayın ve Satış Yönetmeliği’ni, Eski Çağ’ın, Yükselme Dönemi’nin, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’na vb.

“Onun için Batı’da bunlara birer fonksiyon buluyorlar.” (Burhan Felek)

1919 senesi Mayıs’ının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. (Atatürk)

Yer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiş söz konusu olduğu zaman ekten önce kesme işareti kullanılır: Hisar’dan, Boğaz’dan vb.

Belli bir kanun, tüzük, yönetmelik kastedildiğinde büyük harfle yazılan kanun, tüzük, yönetmelik sözlerinin ek alması durumunda kesme işareti kullanılır: Bu Kanun’un 17. maddesinin c bendi… Yukarıda adı geçen Yönetmelik’in 2’nci maddesine göre… vb.

Özel adlar için yay ayraç içinde bir açıklama yapıldığında kesme işareti yay ayraçtan önce kullanılır:Yunus Emre’nin (1240?-1320), Yakup Kadri’nin (Karaosmanoğlu) vb.

Ek getirildiğinde Avrupa Birliği kesme işareti ile kullanılır: Avrupa Birliği’ne üye ülkeler…

UYARI: Sonunda 3. teklik kişi iyelik eki olan özel ada, bu ek dışında başka bir iyelik eki getirildiğinde kesme işareti konmaz: Boğaz Köprümüzün güzelliği, Amik Ovamızın bitki örtüsü, Kuşadamızdaki liman vb.

UYARI: Kurum, kuruluş, kurul, birleşim, oturum ve iş yeri adlarına gelen ekler kesmeyle ayrılmaz:Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türk Dil Kurumundan, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanlığının; Bakanlar Kurulunun, Danışma Kurulundan, Yürütme Kuruluna; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112’nci Birleşiminin 2’nci Oturumunda; Mavi Köşe Bakkaliyesinden vb.

UYARI: Başbakanlık, Rektörlük vb. sözler ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde Başbakanlığa, Rektörlüğe vb. biçimlerde yazılır.

UYARI: Özel adlara getirilen yapım ekleri, çokluk eki ve bunlardan sonra gelen diğer ekler kesmeyle ayrılmaz: Türklük, Türkleşmek, Türkçü, Türkçülük, Türkçe, Müslümanlık, Hristiyanlık, Avrupalı, Avrupalılaşmak, Aydınlı, Konyalı, Bursalı, Ahmetler, Mehmetler, Yakup Kadriler, Türklerin, Türklüğün, Türkleşmekte, Türkçenin, Müslümanlıkta, Hollandalıdan, Hristiyanlıktan, Atatürkçülüğün vb.

UYARI: Sonunda p, ç, t, k ünsüzlerinden biri bulunan Ahmet, Çelik, Halit, Şahap; Bosna-Hersek; Kerkük, Sinop, Tokat, Zonguldak gibi özel adlara ünlüyle başlayan ek getirildiğinde kesme işaretine rağmen Ahmedi, Halidi, Şahabı; Bosna-Herseği; Kerküğü, Sinobu, Tokadı, Zonguldağı biçiminde son ses yumuşatılarak söylenir.

UYARI: Özel adlar yerine kullanılan “o” zamiri cümle içinde büyük harfle yazılmaz ve kendisinden sonra gelen ekler kesme işaretiyle ayrıl­maz.

2. Kişi adlarından sonra gelen saygı ve unvan sözlerine getirilen ekleri ayırmak için konur: Nihat Bey’e, Ayşe Hanım’dan, Mahmut Efendi’ye, Enver Paşa’ya; Türk Dil Kurumu Başkanı’na vb.

3. Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmak için konur: TBMM’nin, TDK’nin, BM’de, ABD’de, TV’ye vb.

4. Sayılara getirilen ekleri ayırmak için konur: 1985’te, 8’inci madde, 2’nci kat; 7,65’lik, 9,65’lik, 657’yle vb.

5. Belirli bir tarih bildiren ay ve gün adlarına gelen ekleri ayırmak için konur: Başvurular 17 Aralık’a kadar sürecektir. Yabancı Sözlere Karşılıklar Kılavuzu’nun veri tabanının Genel Ağ’da hizmete sunulduğu gün olan 12 Temmuz 2010 Pazartesi’nin TDK için önemi büyüktür.

6. Seslerin ölçü ve söyleyiş gereği düştüğünü göstermek için kullanılır:

Bir ok attım karlı dağın ardına

Düştü m’ola sevdiğimin yurduna

İl yanmazken ben yanarım derdine

Engel aramızı açtı n’eyleyim (Karacaoğlan)

Şems’in gözlerine bir şüphe çöreklendi: “Dostum ne’n var? Her şey yolunda mı?” (Elif Şafak)

Güzelliğin on par’etmez

Bu bendeki aşk olmasa (Âşık Veysel)

7. Bir ek veya harften sonra gelen ekleri ayırmak için konur: a’dan z’ye kadar, Türkçede -lık’la yapılmış sözler.

 

 

Nokta  
, Virgül
; Noktalı virgül
Üç nokta
? Soru
! Ünlem
Uzun çizgi
‟ ˮ Tırnak
‛ ’ Tek tırnak
Denden
( ) Ayraç
[ ] Köşeli ayraç
{ } Kaşlı ayraç
Kesme
^ Düzeltme (şapka) işareti
+ Toplama işareti, artı
Çıkarma işareti, eksi, kısa çizgi
x ve . Çarpma işareti, çarpı
÷ ve : Bölme işareti, bölü
/ Bölme işareti, bölü, eğik çizgi
\ Ters eğik çizgi
: Bölme, bölü, iki nokta
Karekök
= Eşitlik, eşit
Eşitsizlik, eşit değil
̴̳ Yaklaşık olarak eşit
± Eksiği veya fazlası
% Yüzde
Binde
Üs, dakika
§ ve ∫ Paragraf
./. Yazının arkası var, çeviriniz
./ ve · Son sayfa, bitti
* Kelimeden sonra dipnot; kelimeden önce varsayım
o Derece
=> Devam
Œ Devam; gönderme
~ Benzerlik, yaklaşıklık, denklik
> Büyüktür; dil bilgisinde çıkma
< Küçüktür; dil bilgisinde gelişme
*** Bölüm sonu işareti
  Türk lirası
$ Dolar
Avro
@ Kuyruklu a
Ó Telif hakkına sahip (copyright)
® Telif hakkı alınmış (registered)

 

 

İmla Kuralları Ders Notları

Değerli arkadaşlarım,

Bugünkü konumuz imla kurallarıdır.

İmla, “yazım kuralları” anlamına gelen Arapça bir kelimedir.  İmla kelimesi ayrıca “dolu” doldurulmuş” anlamına da gelir.

Türkiyede, imla kılavuzu çıkarmak ve imla kuraları ile ilgili değişiklik yapmak yetkisi Türk Dil Kurumuna aittir.

Şimdi ilk olarak ayrı yazılan birleşik kelimelere bakalım.

Biliyorsunuz, birleşik kelimeler bazı kurallardan dolayı bazen ayrı bazen bitişik yazılırlar. İşte ayrı yazılan bu kelimler:

1 Etmek, edilmek, eylemek, olmak, olunmak yar­dımcı fiilleriyle kurulan birleşik fiiller, ilk kelimesinde herhangi bir ses düşmesi veya türemesine uğramazsa ayrı yazılır: alt etmek, arz etmek, azat etmek, dans etmek, el etmek, göç etmek, ilan etmek, kabul etmek, kul etmek, kul olmak, not etmek, oyun etmek, söz etmek, terk etmek, var ol­mak, yok etmek, yok olmak

2          Birleşme sırasında kelimelerinden hiçbiri veya ikinci kelimesi anlam değişikliğine uğ­ramayan birleşik kelimeler ayrı yazılır.

a. Hayvan türlerinden birinin adıyla kurulanlar:

ada balığı, ateş balığı, dil balığı, fulya balığı, kedi balığı, kılıç balığı, köpek balığı, ton balığı, yılan balığı; acı balık, bıyıklı balık, dikenli balık vb.

ardıç kuşu, arı kuşu, çalı kuşu, deve kuşu, muhabbet kuşu, saka kuşu, tarla kuşu, yağmur kuşu; alıcı kuş, boğmaklı kuş, makaralı kuş vb.

ağustos böceği, ateş böceği, cırcır böceği, hamam böceği, ipek böceği, uçuç böceği, uğur böceği; ağılı bö­cek, çalgıcı böcek, sümüklü böcek vb.

at sineği, et sineği, meyve sineği, sığır sineği, su sineği, uyuz sineği vb.

deniz yılanı, ok yılanı, su yılanı; Ankara keçisi, dağ keçisi, yaban keçisi; fındık faresi, tarla faresi; dağ sıçanı, tarla sıçanı; Beç tavuğu, dağ tavuğu; ada tavşanı, yaban tav­şanı;

Bu hayvanlar gerçekten balık mı, kuş mu, sinek mi, yılan mı? Cevap “evet” ise ayrı yazım söz konusudur.

b. Bitki türlerinden birinin adıyla kurulanlar:

ayrık otu, beşparmak otu, çörek otu, eğrelti otu, güzelavrat otu, kelebek otu, ökse otu, pisipisi otu, taşkıran otu, yüksük otu; acı ot, sütlü ot vb.

ateş çiçeği, çuha çiçeği, güzelhatun çiçeği, ipek çiçeği, küpe çiçeği, lavanta çiçeği, mum çiçeği, yayla çiçeği, yıldız çiçeği; ölmez çiçek vb.

avize ağacı, ban ağacı, dantel ağacı, kâğıt ağacı, mantar ağacı, öd ağacı, pelesenk ağacı, tespih ağacı vb.

altın kökü, eğir kökü, helvacı kökü, meyan kökü; ek kök, saçak kök, yumru kök vb.

dağ elması, yer elması; çalı dikeni, deve dikeni; köpek üzümü, kuş üzümü; çakal armudu, dağ armudu; at kestanesi, kuzu kestanesi; can eriği, gövem eriği; kuzu mantarı, yer mantarı; su ka­mışı, şeker kamışı; dağ nanesi, taş nanesi; ayı gülü, Japon gülü; Antep fıstığı, çam fıstığı; sırık fasulyesi, soya fasulyesi; Amerikan bademi, taş bademi; Afrika menek­şesi, deniz menekşesi; Japon sarma­şığı, kuzu sarmaşığı; Hint inciri, kavak inciri; armut kurusu, kayısı ku­rusu; kaya sarımsağı, köpek sarımsağı; şeker pancarı, yaban pancarı vb.

kuru fasulye, kuru incir, kuru soğan, kuru üzüm

Bu bitkiler de anlam kaymasına uğramadıkları için ayrı yazılırlar.

baklaçiçeği (renk), narçi­çeği (renk), suçiçeği (hastalık) bakınız çiçek kelimesi anlamını kaybetmiş ve hastalık ismi olmuştur. O halde bitişik yazım söz konusudur.

Canımızı yakacak olan ise şu istisnalardır:

Ses düşmesine uğramış olan çöreotu (Çörek otu) ve yazımı gelenekleşmiş olan semizotu, dereotu bitişik yazılır.

c. Nesne, eşya ve alet adlarından biriyle kurulan birleşik kelimeler:

alçı taşı, bileği taşı, çakmak taşı, Hacıbektaş taşı, ki­reç taşı, lüle taşı, Oltu taşı, sünger taşı, yılan taşı; buzul taş, damla taş, dikili taş, kayağan taş, yaprak taş

ç. Yol ve ulaşımla ilgili birleşik kelimeler:

Arnavut kaldırımı; çevre yolu, deniz yolu, hava yolu, kara yolu, keçi yolu; köprü yol vb.

d. Durum, olgu ve olay bildiren sözlerden biriyle kurulan birleşik ke­limeler:

açık oturum, açık öğretim, ana dili, Ay tutulması, baş ağrısı (hastalık), baş belası, baş dönmesi, çıkış yolu, çözüm yolu, dil birliği, din birliği, güç birliği, iş birliği, iş bölümü, madde başı, ses uyumu, yer çekimi

e. Bilim ve bilgi sözleriyle kurulan birleşik kelimeler:

anlam bilimi, dil bilimi, edebiyat bilimi, gök bilimi, halk bilimi, ruh bilimi, toplum bilimi, toprak bilimi, yer bilimi; dil bilgisi, halk bilgisi, ses bil­gisi, şekil bilgisi

 

3. -r / -ar / -er, -maz / -mez ve -an / -en sıfat-fiil ekleriyle kurulan sıfat tam­laması yapısındaki birleşik kelimeler ayrı yazılır: bakar kör, çalar saat, çıkar yol, döner sermaye, güler yüz, koşar adım, yazar kasa, yeter sayı; çıkmaz sokak, geçmez akçe, görünmez kaza, ölmez çiçek, tükenmez kalem; akan yıldız, doyuran buhar, uçan daire vb.

4. Renk sözü veya renklerden birinin adıyla kurulmuş isim tamla­ması yapısındaki renk adları ayrı yazılır: bal rengi, duman rengi, gümüş rengi, portakal rengi, saman rengi; ateş kırmızısı, boncuk mavisi, çivit mavisi, gece mavisi, limon sa­rısı, safra yeşili, süt kırı vb.

5. Rengin tonunu belirtmek üzere renkten önce kullanılan sıfatlar ayrı yazılır: açık mavi, açık yeşil, kara sarı, kirli sarı, koyu mavi, koyu yeşil vb.

6. Yer adlarında kullanılan batı, doğu, güney, kuzey, güneybatı, güneydoğu, kuzeybatı, kuzeydoğu, aşağı, yukarı, orta, iç, yakın, uzak kelimeleri ayrı yazılır: Batı Trakya, Doğu Anadolu, Güney Kutbu, Kuzey Amerika, Güneydoğu Anadolu, Aşağı Ayrancı, Yukarı Ayrancı, Orta Anadolu, Orta Asya, Orta Doğu, İç Asya, İç Anadolu, Yakın Doğu, Uzak Doğu vb.

7. Kişi adlarından oluşmuş mahalle, bulvar, cadde, sokak, ilçe, köy vb. yer ve kuruluş adlarında, sondaki unvanlar hariç şahıs adları ayrı yazılır: Yunus Emre Mahallesi; Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, Ziya Gökalp Bulvarı; Nene Hatun Caddesi; Fevzi Çakmak Sokağı, Cemal Nadir Sokağı; Koca Mustafapaşa; Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi, Sütçü İmam Üniversitesi vb.

8. Dış, iç, sıra sözleriyle oluşturulan bir­leşik kelime ve terimler ayrı yazılır: ahlak dışı, çağ dışı, din dışı, kanun dışı, olağan dışı, yasa dışı; ceviz içi, hafta içi, yurt içi; aklı sıra, ardı sıra, peşi sıra, yanı sıra vb.

9. Somut olarak yer belirten alt ve üst sözleriyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır: deri altı, su altı, toprak altı, yer altı (yüzey); böbrek üstü bezi, tepe üstü (en yüksek nokta) vb.

10. Alt, üst, ana, ön, art, arka, yan, karşı, iç, dış, orta, büyük, küçük, sağ, sol, peşin, bir, iki, tek, çok, çift sözlerinin başa getirilmesiyle oluştu­rulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır: alt kurul, alt yazı; üst kat, üst küme; ana bilim dalı, ana dili; ön söz, ön yargı; art damak, art niyet; arka plan, arka teker; yan cümle, yan etki; karşı görüş, karşı oy; iç sa­vaş, iç tüzük; dış borç, dış hat; orta kulak, orta oyunu; büyük dalga, büyük defter; küçük harf, küçük parmak; sağ açık, sağ bek; sol açık, sol bek; peşin fikir, peşin hüküm; bir gözeli, bir hücreli; iki anlamlı, iki eşeyli; tek eşli, tek hücreli; çok düzlemli, çok hücreli; çift ayaklılar, çift kanatlılar

 

Düzeltme işaretinin kullanılacağı yerler aşağıda gösterilmiştir:

Yazılışları bir, anlamları ve söylenişleri ayrı olan kelimeleri ayırt etmek için okunuşları uzun olan ünlülerin üzerine ko­nur: adem (yokluk), âdem (insan); adet (sayı), âdet (gelenek, alışkanlık); alem (bayrak), âlem (dünya, evren); aşık (eklem kemiği), âşık (vurgun, tutkun); hal (sebze, meyve vb. satılan yer), hâl (durum, vaziyet); hala (babanın kız kardeşi), hâlâ (henüz); rahim (esirgeme), rahîm (koruyan, acıyan); şura (şu yer), şûra (danışma kurulu)

Nispet ekinin, belirtme durumu ve iyelik ekiyle karışmasını önlemek için kullanılır: (Türk) askeri ve askerî (okul), (İslam) dini ve dinî (bilgiler), (fizik) ilmi ve ilmî (tartışmalar), (Atatürk’ün) resmi ve resmî (kuruluşlar

 

Türkçede a, e ünlüleri ile biten fiillerin şimdiki zaman çekiminde, söyleyişte de yazımda da a ünlüsü ı, u; e ünlüsü i, ü olur: başlıyor (<başla-yor), oynuyor (<oyna-yor), doymuyor (<doyma-yor), izliyor (<izle-yor), diyor (<de-yor), gelmiyor (<gelme-yor), gözlüyor (<gözle-yor)

Buna karşılık tek heceli olan demek ve yemek fiillerinde, söyleyişteki i ünlüsü yazıya da geçirilir: diyen, diyerek, diyecek, diyelim, diye; yiyen, yi­yerek, yiyecek, yiyelim, yiye, yiyince, yiyip vb. Ancak deyince, deyip sözlerindeki e yazı­lışta korunur

İki heceli bazı kelimeler ünlüyle başlayan bir ek aldıklarında ikinci hecelerindeki dar ünlüler düşer: ağız / ağzı, alın / alnı, bağır / bağrım, beniz / benzi, beyin / beynimiz, boyun / boynu, böğür / böğrüm, burun / burnu, geniz / genzi, göğüs / göğsün, gönül / gönlünüz, karın / karnı, oğul / oğlu; çevir- / çevril-, devir- / devril

Ünlüyle başlayan ek aldıklarında vurgusuz orta hecesindeki dar ünlüsü düşen kelimelerle oluşturulan ikilemelerde ikinci kelimenin dar ünlüsü düşmez: ağız ağıza, burun buruna, koyun koyuna (yatmak), omuz omuza, devirden devire, nesilden nesile, oğuldan oğula, şehirden şehire

İçeri, dışarı, ileri, şura, bura, ora, yukarı, aşağı gibi sözler ek aldıklarında sonlarında bulunan ünlüler düşmez: içerde değil içeride, dışardan değil dışarıdan, ilerde değil ileride, şurda değil şurada, burda değil burada, orda değil orada, yukarda değil yukarıda, aşağda değil aşağıda

 

Bağlaç olan da / de ayrı yazılır ve kendisinden önceki kelimenin son ünlüsüne bağlı olarak büyük ünlü uyumuna uyar: Kızı da geldi gelini de. Durumu oğluna da bildirdi. Sen de mi kardeşim? Güç de olsa. Konuşur da konuşur.

UYARI: Ayrı yazılan da / de hiçbir zaman ta / te biçiminde yazılmaz: Gidip de gelmemek var, gelip de görmemek var (Gidip te gelmemek var, gelip te görmemek var değil)

UYARI: Ya sözüyle birlikte kullanılan da ayrı yazılır: ya da

UYARI: Da / de bağlacını kendisinden önceki kelimeden kesme ile ayırmak yanlıştır: Ayşe de geldi (Ayşe’de geldi değil). Kitabın kapağına da dikkat et (Kitabın kapağına’da dikkat et değil)

Bağlaç Olan ki’nin Yazılışı

Bağlaç olan ki ayrı yazılır: bilmem ki, demek ki, kaldı ki vb.

Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil, şuurla işlen­sin. (Atatürk)

Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer.

Birkaç örnekte ki bağlacı kalıplaşmış olduğu için bitişik yazılır: belki, çünkü, hâlbuki, mademki, meğerki, oysaki, sanki. Bu örnekler­den çünkü sözünde ek aynı zamanda küçük ünlü uyumuna uymuştur.

Şüphe ve pekiştirme göreviyle kullanılan ki sözü de ayrı yazılır: Ders bitti, zil çaldı mı ki? Seni öyle göreceğim geldi ki.

Fiil Çekimi ile İlgili Yazılışlar

-a / -e, -acak / -ecek, -ayım / -eyim, -alım / -elim, -an / -en vb. eklerden önce gelen ünlü veya ekin geniş ünlüsü söyleyişe bakılmaksızın a / e ile yazılır: başlaya, gelmeye; başlayacağım, gelmeyeceksin; başlayayım, geleyim; başlayalım, gelmeyelim; başlayan, gelmeyen

Ek Fiilin Yazılışı

Ek fiilin çekimli biçimleri (idi, imiş, ise) ayrı yazılabildiği gibi bitişik olarak da yazılabilir.

Ünsüzle biten kelimelere bitişik olarak yazıldığında i ünlüsü düşer, ayrıca büyük ünlü uyumuna uyar: yorgun-du (yorgun idi), güzel-miş (güzel imiş), gelir-se (gelir ise) vb.

Ünlüyle biten kelimelere bitişik olarak yazıldığında araya y ünsüzü girer ve başındaki i ünlüsü düşer, ayrıca büyük ünlü uyumuna uyar: sonuncu-y-du (sonuncu idi), yabancı-y-mış (yabancı imiş), ne-y-se (ne ise) vb.

http://www.tdk.org.tr/index.php?option=com_content&view=category&id=50&Itemid=1

BAZI KELİMELERİN YAZIMI HAKKINDA

Değerli arkadaşlarım şu kelimeler her zaman soru olarak karşımıza çıkabilir, yazımına ve anlamına dikkat edelim:

 

Maydanoz

Dinozor

Laboratuvar

Sürpriz

Karnabahar

Kılavuz

Traş

Egzoz

Makine

Unvan

Atölye

 

Mütehassis- duygulanmış

Mütehassıs- uzman

Nüfuz etmek- etkilemek

Selef- eski

Halef- yeni

Porte- parasal değer

 

 

Herhangi

Herhalde

Herkes

Bu üç “her” bitişik yazılır diğer tüm “her”ler ayrı yazılır.

 

“şey”lerin hepsi ayrı yazılır:

Her şey

Bir şey…

 

“gün”lerden sadece “bugün” bitişik yazılır.

O gün

Her gün….

 

 

Vazgeçemek

Varsaymak

Öngörmek

Bitişik yazılırlar

 

Ne…ne de

Hem …hem de

Ya …ya da

 

Bitişik yazılan “ki”ler

SANKİ

OYSAKİ

MADEMKİ

BELKİ

A

HALBUKİ

ÇÜNKÜ

E

MEĞERKİ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Büyük harflerin kullanımı ile ilgili şu hususlar önemlidir:

Unvanların  yazımında özel ismin önündeki  unvanların büyük harfle yazıldığını unutmayalım:

Ben Doktor Metin Bey’im.

Ben Çiftçi Ahmet Efendi’nin oğluyum.

Sokağa çıktığımızda Ayşe Teyze bize şekerleme verirdi.

Yalnız bu unvanların akrabalık bildirmesi halinde   özel ismin yanında da olsa küçük harfle yazılması mecburidir:

Ayşe teyzem bizimle uzun yıllar yaşadı.

 

Yön ismilerinde ise can alıcı nokta yer isminden önce mi sonra mı geldiğidir.

Yer ismi yön isminden önce gelirse yön ismi küçük harfle yazılır:

Burası Amerika’nın kuzeyidir.

Tersi olursa büyük yazılır:

Burası Kuzey Amerika’dır.

Kısaltmaların yazımında dikkat edilecek husus ise şudur:

Kurum isimleri ilk harfleri ile ve büyük harflerle kısaltılır ve bunlara glene ekler kısaltmaya göre şekillenir:

TBMM’ye      DSİ’den

Sadece T.C. kısaltmasında araya nokta konur.

Özel isim olmayan kelimelerin kısaltması küçük harfle başlar.

C. (cilt), s. (sayfa), bkz.(bakınız), vb. (ve benzeri), vs. (ve saire), is. (isim), sf. (sıfat),

hz. (hazırlayan), çev. (çeviren), ed. (edebiyat), fiz. (fizik), kim. (kimya)

 

EN ÇOK HATA YAPILAN HUSUS SORU EKİDİR. Çarşıda on adım atınız, mutlaka mi eki ile ilgili bir yanlış kullanım görünüze çarpar:

“mi” Soru Ekinin Yazımı

Hem isimlere hem de fiillere getirilen bir çekim ekidir.

” “-mİ”, kendinden önceki kelimden her zaman ayrı (bir kelime gibi) yazılır:

Gelecek miydin? (fiile)
Sen misin? (isme)
Geldi mi?, okuyor mu?, onlar mı?, özgün mü?…
Sen burada mısın?
Bizi duyuyor musunuz?

 

“de” ve “ki” bağlacı ile ilgili durum da bundan farklı değildir:

Her zaman kendinden önceki ve sonraki kelimelerden ayrı ve “de, da” şeklinde yazılır; bitiştirilmez, “te, ta” şeklinde yazılmaz.

“ya” ile birlikte kullanıldığında da ayrı yazılır: “ya da”
İsimlerden sonra da kullanılabilir, fiillerden sonra da.

Kelimenin son hecesine kalınlık-incelik bakımından uyar. Ama ünsüz uyumuna bağlı değildir, yani -te, -ta şekilleri yoktur.

Gölgende ban da bana da yer ver.
Ateşten kızaran bir gül arar da
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi.
Bu soruyu Ali de mi bildi?
Sorsan da söylemem.

 

“ki” Bağlacının, “-ki” İlgi Zamirinin ve “-ki” Yapım Ekinin Yazımı

Aşağıda bu bağlacın ve iki ekin birbirinden ayırt edilmesi için dikkat edilmesi gereken noktalar da verilmiştir.

Duydum ki unutmuşsun….

Bağlaç olan “ki” ayrı yazılır.

Arabadaki çanta

Nasıl çanta/ arabadaki/  sıfat yapım eki olan “ki” bitişik yazılır.

Bu çanta benim, seninki nerede?

Seninki / senin çantan /ilgi zamir olan “ki” bitişik yazılır.

 

Sayıların yazımında şu husus çok öenmilidir.

Harflerle yazılan birden fazla sayının her biri ayrı yazılır.

Yüz yirmi beş milyon, on altı, yedi yüz iki,

 

Tarihlerin Yazımı

a. Tarihler zaman birimi olarak en kısadan en uzuna doğru sıralanır: gg.aa.yyyy:
30 Haziran 1998
30.06.1998
30/06/1998

 

Yabancı Kelimelerde Büyük “i”nin Yazımı

Lâtin harflerini kullanan yabancı milletlerin yazı sistemlerinde büyük “i harfi noktasız yazılır. Ibsen, Indiana...

 

Satır Sonunda Kelimelerin Bölünmesi

Satır sonunda, yer kalmadığı için yarım kalan kelimelerin bölünmüş olduğunu, yani devamının altta olduğunu göstermek için satır sonunda kısa çizgi kullanılır:

… O zaman gördü ki, küçük çocuk, memleketlisi, minimini yavru ağlıyor. Ses-

sizce, titreye titreye ağlıyor.

Birleşik kelimeler de tek kelime gibi telâffuz edilerek heceleme buna göre yapılır.

……………………………………………………………………………………. ba-
şöğretmen Atatürk …………………………………………………………. il-
kokuldayken ………………………………………………………Karaosma-
noğlu’nun……………………………………………………..

Kelimeler satır sonunda ve başında bir tek harf kalacak şekilde bölünmez. Aşağıdaki gibi kullanımlar yanlıştır:

…………………………………………………………………………………..a-
rabayla ………………………………………………………………………u-
çurtmamızın ………………………………………………………….cami-
i …………………………………………………………………………….niha-
î………………………………..

Doğruları şöyle olacaktır:

……………………………………………………………………………..ara-
bayla ……………………………………………………………………uçurt-
mamızın ……………………………………………………………………ca-
mii ………………………………………………………………………….ni-
haî………………………………

Özel isimlerde ve rakamlarda kesme işareti satır sonuna geliyorsa ve kesme işaretinden sonraki kısmın alt satıra geçmesi gerekiyorsa bu durumda kısa çizgi kullanılmaz:

……………………………………………………… Geçen yıl Ankara’
daki akrabalarımıza ………………………………………………1996′
da ………………………………………….

 

İmla ile ilgili pekçok husus mevcuttur; ancak bizlerin BU KURALLARIN sadece yukarıda belirtilen kısmına uymamız dahi, yazılarımızı hatasız ve daha anlaşılır kılacaktır.

 

 

Başarılar dilerim. Yrd. Doç. Dr. Metin HAKVERDİOĞLU

 

 

Yanlış yazım ile ilgili günlük yaşamdan ilginç örnekler:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

AYKIRI FİKİR!

Dilin inceliklerini öğrenme sürecini hızlandırmak

Toplumun özellikle genç kesimi Genel Ağ ve cep telefonu sayesinde şimdi daha çok yazı yazı­yor. Çok yazı yazmak, dilin inceliklerini öğrenme sürecini hızlandırır. Bir dil ne kadar çok yazılırsa, o kadar işlenir ve gelişir. Diğer diller gibi Türkçe de bilişim çağında Genel Ağ ve cep telefonu üze­rinden daha çok yazılıyor. “Eskiden mektup yazar­dık, bayramlarda posta kartı atardık” diyenlerin hayıflanmasına ve üzülmesine gerek yok. Onlar, nostalji (geçmişe özlem) olsun diye hâlâ mektup yazıp posta kartı atabilirler. Artık dünyanın hızla değiştiğini fark etmemiz ve bilişim çağına ayak uy­durmamız gerekiyor. Dünyanın değişmesiyle ha­berleşme biçimi de değişti. Telefonla konuşmanın pahalı olduğunu bilen insanlar ya bilgisayarının başına oturup uzun veya kısa e-postalar yazıyor ya da cep telefonunun tuşlarına hızla basarak kısa mesaj gönderiyor. Haberleşmede bir azalma, kısıt­lanma olduğunu söylenemez. Mesajlarda mektu­bun veya posta kartının sıcaklığını bulamayanlar belki de çağa ayak uyduramayanlardır.

David Crystal, önemli sonuçlar ortaya koyuyor. İnsanlar herhangi bir de­neye veya bilimsel çalışmaya değil, gözlemleri so­nucu elde ettikleri düşüncelerinin doğru olduğuna inanıyor. Hâlbuki, devrinden şikâyet ve geçmişe özlem, insanlığın asırlardır süren ortak vasfı değil midir? Yaşadığımız şartlardan her zaman şikâyet ediyoruz ve geçmişi özlüyoruz. Özlediğimiz geç­mişi, günümüzle nesnel olarak karşılaştırma im­kânımız yok. Böyle bir arayışın içinde de değiliz. Crystal, araştırmaları sonucunda kısa mesaj yazan gençlerin daha kolay iletişim kurduğunu söylüyor. Yazar, şimdiye kadar yanlış bildiğimiz veya inan­dığımızın aksine, cep telefonuna erken yaşta sahip olan çocukların dil gelişiminin daha hızlı olduğu­nu, kelime haznelerinin genişlediğini ve derslerde yüksek not aldıklarını da ortaya koyuyor.

Velhasıl, dilseverlerin endişelenmelerine ge­rek yok. Genel Ağ veya telefon mesajlarında sesli harfleri atarak kısaltma yapanlar, dili bozmuyor­lar. Aksine bireysel olarak kendi dillerini geliştiri­yor ve dilin daha yoğun biçimde kullanılarak öm­rünün uzamasına katkıda bulunuyorlar.

Türkçe için hiç endişelenmeyin. İki yüz mil­yon insanın kullandığı bir dilin öleceği endişesini taşımak, bilim insanlarını güldürüyor. Siz gururla Türkçe okuyup yazmaya devam edin yeter ki! Son yıllarda dile duyarlı geniş kitleleri endişelendiren dilde yaşananlar ise bir değişimden ibarettir. Bu değişimin yüzyıllardır devam ettiğini, günümüz­de olduğu gibi gelecekte de devam edeceğini dü­şünmek ve bilmek gerekir.

Kısa Mesaj Dili Türkçeyi Bozuyor mu? – Prof. Dr. Mustafa Argunşah

 

 

 

Bu yazı Ebced, KARİKATÜR, Makalelerim, Moleküler Edebiyat, Şiirlerim kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.